|
Bağ, Bahçe, Çiçek, Ağaç Ağaçları, çiçekleri sevelim, koruyalım |
|
Seçenekler |
10.05.2011, 01:13 | #1 |
Çevrimdışı
|
Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Bu hafta sonu Çanakkale’ye yaptığımız yolculukta yıllardır hayran olduğum o çiçeği gördüm, hayranlığım boşa değilmiş meğer ne çok hikâyesi varmış….
Gelincik (Paper rhoeas), gelincikgiller (Papaveraceae) familyasından Dünya'da çok geniş bir yayılma alanına sahip tek yıllık bir bitki türü. 25-60 cm arasında değişen yüksekliklere ulaşabilir. Yaprakları mavimsi yeşildir. Dip yapraklar uzun saplı, gövde yaprakları sapsız ve gövdeye bitişiktir. Çiçeklerin genel rengi koyu kırmızıdır. Ancak beyaza kadar giden değişik sarı, turuncu, renkleri vardır. Sade, kırılgan,özgür çiçek... incecik boynu ve tül gibi yapraklarıyla. Gelincik ismi geleneksel Türk gelinliklerinin kırmızı olmasından gelir. Kırmızı gelincikler küçük bir gelin olarak görürler. Bir bölgede çok asker ölürse o bölgede gelincik çiçeğinin biteceğine inanılır. Gelincikler I. Dünya Savaşının da en önemli sembollerindendir. Gelinciğin tarihsel izlerini aramak için binlerce yıl geriye gitmek gerekiyor. En eski çizimleri en az 3000 yıl önceye tarihlenen eski Mısır lahitlerinde bulunmuştur. Ayrıca günümüzden yaklaşık 1000 yıl öncesine ait Codex Vindobonensis'te Bizans prensesi Anicia Juliana gelinciklerle birlikte resmedilmiştir. Gelincik Homer'in İlyada'sında da kendine yer bulur: Homer ölen savaşçıları gelinciklere benzetir. Eski Yunan / Roma mitolojisinde de gelincik bir çok tanrı ile ilişkilendirilir. Örneğin Morpheus (uyku tanrısı Hypnos'un üçbin çocuğundan biridir ve insanlara uykuda çeşitli biçimlerde görünen düşleri simgeler.)* gelincikten yaptığı taçları uyutmak istediklerine verir. Adına yapılan tapınaklar da genellikle gelinciklerle süslenirdi. Romalılar karasevdaya düşenlere gelincikten yaptıkları içecekleri verir ve bunların aşk acılarını dindireceğine inanırlardı. Romalılar kara sevdaya düşenlere gelincikten yaptıkları içeceklerden verirlermiş ve bu içeceklerin aşk acısını azaltacağını düşünürlermiş. İngilizcede gelinciğe verilen adlardan biri de "Corn Poppy" dir. Gelincik uyku tanrısı Hypnos (Roma'da Somnus) tarafından insanları/tanrıları uyutsun diye yaratıldı. Bereket tanrıçası Demeter ( Roma'da Ceres ) bir zamanlar uykusuzluktan çok çekermiş. (insomnia ! Romalı uyku tanrısının adına dikkat!). Uykusuz ve yorgun olduğundan bitkilerin büyümesi ve verimli olması için çabalamaya gücü yetmezmiş. Kıtlık başlamış. Bunu gören Somnus, Ceres için gelinciklerden bir karışım yapıp içmesini sağlamış. Ceres bunu içer içmez derin bir uykuya dalmış. Uyandığında kendisini uykusunu almış ve çok da zinde olduğunu görmüş. Ve tabi tüm enerjisini tarlada büyümeye çalışan mahsule yoğunlaştırmış. Kıtlık bitmiş, rekolte rekor kırmış. O zaman bu zaman çiftçiler mısır/hububat tarlalarında ne zaman gelincik görseler bunu o senenin yeni rekorlara gebe olduğuna yorarlar ve gelincikleri asla koparmazlarmış. Bu çiçeğe de "Corn Poppy veya Corn Rose" adını koymuşlar., Gelincikle ilgili olarak birçok kültürde birçok efsane anlatılır. Bunlardan biri de Cengiz Han ile ilgili: Cengiz Han bir savaşta düşmanı perişan edip muharebe meydanını kan gölüne çevirdikten kısa bir süre sonra burayı gelinciklerin doldurdukları gözlemlenmiş. Aynı hikaye yüzyıllar sonra Napolyon ile ilişkilendirilerek de anlatılır. Araştırıldığında, çok muhtemeldir ki askerlik tarihi benzer savaş öyküleri ile doludur. Zira bahar ayları savaş aylarıdır; Mart adı nereden gelir? Gelincikler de bahar çiçekleridir. Benzer bir hikâye de Çanakkale savaşları sırasında yaşanmıştır.1. .Dünya Savaşı sırasında Gelibolu yarımadasındaki başarısızlığa mahkûm muharebelerinde de, binlerce ölünün hemen ardından Gelibolu gelincik tarlasına dönmüştür. Kan Çiçekleri der Gelibolulu’lar gelincik çiçeklerine. Bahar gelmeye görsün, her yanı kırmızılar basar buralarda. Gelibolulu’lar çok sever gelincikleri. Çünkü derler ki, "Açan her bir gelincik, kan çiçeğidir. Şehit askerlerimizin her biri gelincik olmuş, sert rüzgârlara direnir de gitmez toprağından." İşte o kahraman askerleri gördüğü için bu konak, adı gelinler gibi, o Kan Çiçekleri'ne de ithaftır. Ruhları gani gani şad olsun ! Gelincik ile ilgili son ve hala devam eden efsane ise 1.Dünya Savaşı sırasında John Mc Crae 'nin yazdığı şiirle başlar. Bu etkileyici şiire o günlerce birçok cevabi şiir yazıldı. Edebi değeri pek fazla olmasa da Moina Michael tarafından yazılan şiir sonuçları bakımından en etkili olanıydı. Bir amerikalı hanım olan M.Michael gelinciğin cephelerde ölenler için bir hatırlama sembolü haline gelmesi için öncülük yaptı. Ateşkesten iki gün önce, 9 Kasım 1918 'te bu kabul edildi. Felemenk ülkesine çok benzer şekilde, yine McCrae'nin şiiri ile eşzamanlı olarak Anzac askerlerinin 1.Dünya Savaşı sırasında Gelibolu yarımadasındaki başarısızlığa mahkûm muharebelerinde de, binlerce ölünün hemen ardından Gelibolu gelincik tarlasına dönmüştür. Anzac'ların torunları her yıl Gelibolu ziyaretlerini kıpkırmızı açan gelincikler arasında yaparlar. Flander Kırlarında Flander kırlarında gelincikler açar
Sıra sıra, haçlı mezarlar arasında,
__________________
Durma sende sal sensizliğini üstüme Alıştım hiç işlenmemiş suçlar üstlenmeye...! |
11 Üyemiz experella'in Mesajına Teşekkür Etti. | Banemin, Basakca, Canan, Çengelli İğne, Ekin, LaLe, MartiNeAgLe, OkyanusunKalbi, ReaL, SuLTaN, Zeren |
19.05.2011, 22:31 | #3 |
Çevrimiçi
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Cok severim gelincikleri. Hafif rüzgarda, baslarini nazli nazli sallayislarina vurgunum.
Tesekkürler Experella |
19.05.2011, 23:47 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Son foto bir yerden tanıdık geliyor ... Yıllar öncesinden... Bizim köydeki evin hemen alt tarafındaki ekin tarlasından Alabildiğine yeşil ve aralarında gelincik dolu olurdu ama artık yok.
|
19.05.2011, 23:53 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Ben de artık çok nadir görüyorum gelincikleri Zeren. Gördüğüm zamanda sadece hafif dokunup bırakıyorum.
Betonlaşma herşeyi mahvetti artık |
19.05.2011, 23:54 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Narin çiçekleri sevmem..
__________________
|
19.05.2011, 23:57 | #7 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Aslında betonlaşma ile de ilgisi yok sanırım iklim şartları çünkü tarla aynı tarla duruyor yerinde ama çiçekler açmıyor ... geçtiğimiz pazar gördüm bi kaç tane açmış şaşırmakla birlikte çokta mutlu oldum tekrar gittiğimde yine var olursa foto çeker buraya eklerim senin için
|
20.05.2011, 00:00 | #8 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Ekle tabii, sevinirim
Dediğin gibi iklim şartları olabilir. Ama burada betonlaşma güzel olanı götürüyor. Ancak şehir dışına çıkınca bazı güzellikleri görebiliyorsun. |
31.07.2011, 23:53 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Dev Gelincik Çocuktum, belki altı, belki yedi yaşında. Annem, anneannem yanımda. Bahar aylarıydı ama sıcak ki ne sıcak. Bir arabaya doluşmuş bir yerden bir yere gitmekteydik. Tatile mi çıkmıştık, yoksa akraba ya da hasta ziyaretine mi gidiyorduk? Bilemiyorum. Ayrıntılar tamamen silinmiş zihnimde. Hayal meyal hatırlıyorum. Ama işte bir sahne var ki, olanca netliğiyle duruyor hafızamda. Tıpkı dün gibi... Nanemolla bir çocuktum ben oldum olası. İçine kapanık, utangaç, hayal dünyasında yaşayan, durmadan hikâyeler anlatan... Ve her nanemolla çocuk gibi beni de sık sık araba tutardı. Dururduk mecburen. Yol kenarlarında. Olur olmadık sapaklarda. Tarlalara koşardım her seferinde. Ve işte o seyahatte ben gene böyle yüzüm sapsarı arabadan indim; koştum, koştum ve aniden durdum. Her şeyi unuttum. Midemin bulantısını, canımın sıkıntısını... Kendimi bir gelincik tarlasında buldum. Büyükler arabada sabırla beklerken, sırtüstü uzandım yere ve gelincikler arasından baktım sonsuz gökyüzüne. İnanır mısınız bilmem ama o an gökyüzünün rengi bile farklı göründü gözüme. Pembeye çaldı sema. Pembe ki nasıl şeker. Pembe ki nasıl derin, katman katman. Adeta yerdeki gelinciklerin kızıl ışıltısıyla gökyüzü de yeni bir renk aldı. Kimseye söylemedim bu sırrı. Deli derler diye kendime sakladım. Bunca sene... Küçük gelincikler kırlara veda etmeye hazırlanırken Orta ve Doğu Anadolu'nun dağları haziranın ikinci yarısında, boyu bir metreye ulaşan dev gelinciklerle (P. oriantale, P. pseudoorientale) dolar. Dev gelincikler, yaygın olarak bilinen küçük gelincikle (Papaver rhoeas) aynı aileden, ama farklı bir tür. Yıllık ömrü 15-20 günü geçmiyor. Köylüler için bu günler, hem gözleri hem de damakları için bir şenlik dönemidir. Meyvesini yedikleri gelincikler, Kars, Sarıkamış'ta da olduğu gibi pek çok yörede, köye götürülen bir hediyedir. Homeros, İlyada'da gelincik tarlasındaki kırmızı çiçekleri ölen savaşçılara benzetir. Baharda kırları halı gibi kaplayan görüntüsüyle doğanın yeniden canlanmasını yansıtan gelincikler (Papever rhoeas) aynı zamanda kırmızı çiçekleriyle pek çok öyküde kan ve ölümle özdeşleştirilir. Denizden 1400-2000 metre yüksekliklerde görülen, çok yıllık dev gelinciklerin neslini sürdürebilmesi için polenlerinin dişiyle buluşmasına ihtiyacı yok. Dişiyle erkek birlikte var oluyor çiçeklerinde; ertesi yıl hem kral hem de kraliçe olarak kırmızı tacıyla, aynı kökten yeryüzüne yeniden doğuyor. İçerdiği yüksek orandaki tebain nedeniyle ağrı kesici olarak tıbbi amaçla da kullanılan dev gelincik meyvesinin ekşimsi bir tadı var. Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeği, Ege'de badem, Güneydoğu'da antepfıstığı neyse, Niğde'nin Fesleğen köylüleri için de dev gelinciğin meyveleri öyle . Gelinciklerin, kan kırmızısı suyu mutfak sanatçılarına da ihlam veriyor. Kırmızı tül gibi yapraklarıyla ruhumuzu besleyen gelinciğin şerbeti, reçeli, likörü, çayı, dondurması, salatası, böreği, muhallebisi, zeytinyağlı yemeği, kavurması hatta sabunu yapılıyor. Semra Güney, eşi Melih Bey ile birlikte Bozcaada'daki kafelerinde, 15 yıllık çabaları sonucu geleneksel tadını yakaladıkları gelincik şurubunu ikram ediyor. Dünyada dev gelincik olarak adlandırılan üç türden P. bracteatum dışında, Türkiye'de görülen P. oriantale ve P. Pseudoorientale'nin bilinen yaşam alanları, Niğde'den başlayarak kuzeydoğu ve doğuya doğru uzanıyor. Yazı: Elif Şafak Fotoğraflar: Baran Özdemir
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan.. |
01.08.2011, 00:07 | #10 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Hem Kral... Hem Kraliçe... | Gelincik
Dev gelinciği ve meyvesini ilk kez duydum, ilginç
Teşekkürler Başakça. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
çiçeğinin, gelincik |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |