Ama bu şey durmak bilmiyordu. Makinamda 400 metre ip sarılıydı ve git gide makara boşalıyordu. Tekrar fren yapmaya ve balığı biraz da olsa yavaşlatmaya çalıştım.

Birden daha çok endişelenmeye başladım. Balık yön değiştirerek yan tarafa doğru gitmeye başladı.. O tarafta suda yüzen insanlar vardı.

Kullandığım ip çok ince olmasına rağmen iyi kalite olduğu için dayanıklıydı ama yakaladığım şeyin çok büyük ve hızlı hareket etmesi sonucu, ip suyun içinde oldukça gergindi. O hızla insanlara değse bir bıçak gibi kesebilir, insanlara zarar verebilirdi..

Ne olursa olsun balığı kaçırmak pahasına olsa bile yakaladığım şeyi durdurmak zorundaydım. Makaramda artık ip iyice azalmaya başlamıştı.. İyice fren yapmaya başladım.. Bu arada ben de heyecanla bir kaç adım suya girmiştim. Artık frenden midir yoksa Allah tarafından mı yakaladığım şey yine yön değiştirdi ve açığa doğru yöneldi.. Makaramdaki ip artık iyice sona geliyordu. Ama balığın hızının da azalmaya başladığını hissetmeye başlamıştım..

Bir ara iyice durakladı, ip o kadar gergindi ki, o kadar mesafeye rağmen balığı ya da her neyse yakaladığım şey, onun her hareketini hissediyordum.. Tekrar sarmaya başladım makarayı..

Sakin olmaya çalışsamda çektiğim şeyin ağırlığı beni hem dehşete düşürüyor hem de tüyşerimin diken diken olmasını sağlıyordu..

Nasıl bir yaratıktı ki bu?

O an arkamdan bir ses; bir bayan çocuğuyla beraber, seyredebilir miyiz? , diye soruyor. Ben o heyecanla kafamı sallayabildiğimi hatırlıyorum.. Bayan yine sordu; ne yakaladın?

Bilsem??

Gerçektende artık düşündüğüm tek şey, balığı ya da her ne ise oltamın ucundaki, onu görmekti.. İster koparsın ipi, ister olta kamışım kırılsın, ama sadece bir defa göreyim, ne ki bu?

Artık yorulmaya başladığımı hissediyordum... Elimde çok hassas bir olta ve hassas takımlar, ucunda ne olduğu belirsiz bir yaratık..

Ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyorum. En son saat tam 12 idi ve hemen cep telefonumun saatine baktıktan sonra vuruş almıştım..

Makaramı sarmak benim için oldukça zorlaşmıştı. Gitgide yoruluyordum.. Bir ben çekiyordum onu, bir o alıp başını gidiyordu.. Sırayla...

Ama hissediyordum ki o da yoruluyordu. İlk anlardaki hırçınlığı azalmaya başlamıştı. Artıuk daha rahat sarıyordum makarayı. Yine de belli bir aralıktan sonra onun gitmesine izin veriyor yani onu yoruyordum.

Bu kontrollü çekip bırakmalar ne kadar sürdü, bilmiyorum.. Artık zamanın geldiğini hissediyordum..

Makarayı her sarışımda direncinin kırıldığını çok iyi hissetmeye başlamıştım.. O an aklıma gelen ile tekrar endişelendim.. Balık ya da her ne ise yakaladığım gittikçe yaklaşmıştı. Ama benim gözüm yerde duran kepçede idi.

Bu kepçe 4- 5 kiloluk balıkları alabilecek büyüklükteydi.. Biliyordum, hissediyordum; oltamın ucundaki bu kepçeye asla girmeyecekti..

Ben bunları düşünürken arkamdaki kadın çığlık atmaya başladı. O çığlıklardan inanın ben korktum, nasıl çığlık atıyor kadın.. Ben kadına döndüm bakıyorum, kadın eliyle suyu işaret ediyor, bağırıyor:

-Çok büyük, çok büyükkk... (Almanca tabi )

Önüme dönmemle tüylerimin diken diken olması bir oldu, inanın benim de çığlık atasım geldi o an..

Gerçekten çok büyüktü...

Yakaladığım şey çok çok büyük bir yayın balığıydı. Böyle bir balığı insan ömründe ya bir sefer yakalar ya hiç yakalayamaz..

Asıl sorun şimdi başlıyordu. Bu balığı nasıl dışarı alacaktım?

Dikkatlice balığı kıyıya doğru çekmeye başladım. Bu arada kadının çığlıklarını duyanlar toplanmaya başlamışlardı. Herkes kendi arasında konuşuyor, cep telefonları ile resimler çekiyorlardı.

Ben de çığlık atan kadına cep telefonumu vererek fotoğraf çekmesini söyledim.

Artık iyice kıyıya getirmiştim. Yayın balığı yakalayanlar bilir. Eğer yayın balığı yakaladığınızda kepçeniz yoksa ya da balık kepçeye girmeyecek kadar büyükse eldiven takıp balığı el ile dışarı çekmek zorundasınız..

Balığı bu kadar kıyıya yaklaştırdıktan sonra hızlıca eldivenimi giydim ve suya bir kaç adım girdim.

Yayın balığını sakın ola üst çenesinden tutmaya kalkmayın. Üst çenedeki dişler çok ince ama çok serttir. Elimi uzattığım anda balık son bir çırpınışla tekrar açığa doğru gitmeye başladı.. Bu kadar yaklaşmışken hatta dokunmak üzere iken bir anda balığın tekrar direncini kavuşması ve bu kadar hızlı hareket etmesi beni oldukça şaşırtmıştı..

Dikkatlice tekrar frenlemeye başladım.. Anlaşılan balık son kozunu oynamıştı. En az benim kadar yorulmuştu. Tekrar çekmeye başladım..

Tekrar kıyıya yaklaştırdım yine suya girdim. Ağzındaki aralıktan alt çeneye elimi soktuğum anda oltayı bıraktım. Diğer elimle de yüzgecini yakaladım.

Artık ya o kazanacaktı ya ben ....

Ne o çok kuvvetliydi ne ben.. Kenardan yardım etmek isteyenler olsa da, cesaret edemediler.. Balığın büyüklüğü ve korkunç görüntüsü insanları ürkütüyordu.

Sonunda..

Sonunda sürükleye sürükleye karaya çıkardım. Ama bu söylediğim kadar kolay olmadı doğrusu.. Çok büyüktü, çok ağırdı.

Hemen balıkçı dostlarımı aradım.

Bu arada insanlar bayağı kalabalıklaşmıştı. Zaten kalabalığı gören geliyordu. Biskletinden inenler, suda yüzerken kalabalığı görüp merak edenler, diğer balıkçılar.. O civardan kim geçiyorsa toplanıyordu.

Bir kaç hanım balığı geri salmamam için neredeyse bana yalvaracaktı..

-Bir daha bu suda yüzemem, gibilerinden söylüyorlardı.

Herkesin derdi ayrıydı

O ara ben de balığı alayım mı, geri salayım mı, diye düşünmeye başladım. Sonunda almaya karar verdim.

Bulunduğumuz yere araç yasağı olduğu için arabam bir hayli uzaktaydı. Taşımak için arkadaşlarımın gelmesini beklemek zorundaydım..

Burada son bir poz verdim.

Arkadaşlarımın gelişi ile balığı arabaya güçlükle taşıdık. O an balığı tartma şansım yoktu. Daha sonra eve geldiğimde balığı temizlemek için küçük baş hayvanı asar gibi yayın balığını ağaca astık.

Balığın boyu aşağı yukarı benimle aynı boydaydı. Ben 1.90 boyundayım. Temizledikten sonra aldığım etleri parça parça tarttığımda 55 kilo geldi. Bir kaç gün için, soranlara 55 kiloluk yayın balığı yakaladığımı söylemiştim.

Oysa sonradan düşündüğümde, balığın derisi, kafası, iç organları tartılmamıştı. Bunlar da önemli derecede ağır gelen balığa ait parçalardı. Tahminen tartılmayanlarla birlikte yayn balığının 60- 70 kilo arası olduğunu sanıyorum.

Aslında bu çokta önemli değil. Hem hayatımın hem de Avusturya'nın en büyük balığını tutmuştum.

Bu bana yeterdi.

Ömer Cengizdoğan

Nasıl çekiyorlar hayret iyi kopup kaçmamış.
Okurken hep kardeşim gözümün önüne geldi. Sanki o an izleyenlerdendim.
Çok güzel olmuş. Eline sağlık. Teşekkürler...

Ben yakalasam bu balık beni alır götürür. Yakalayan değil yakalanan olurum sanırım.

Bu balıkla bir köy doyar herhalde

"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

Dilaver ellerine sağlık.
Canlısını görsem korkar kaçarım.

Bu balığın etide lezzetlidir değil mi?
Canım balık çekti yahu, diyetteyim de..

Alıntı:

Orjinal Mesaj Sahibi Med-Cezir Bizim köyde 3,5 metre civarında 90 kg kiloydu sanırım tutmuslardı ..

Med-Cezir; kanıt var mı kanıt? (fotoğraf yani)

Alıntı:

Orjinal Mesaj Sahibi Ekin Nasıl çekiyorlar hayret iyi kopup kaçmamış. Okurken hep kardeşim gözümün önüne geldi. Sanki o an izleyenlerdendim. Çok güzel olmuş. Eline sağlık. Teşekkürler... Ben yakalasam bu balık beni alır götürür. Yakalayan değil yakalanan olurum sanırım.

Ya hu Ömer Bey'in nasıl çektiğini detaylıca yazdım ya Ekin.

Cezalısın, konuyu baştan bir daha oku

Alıntı:

Orjinal Mesaj Sahibi Basakca Bu balıkla bir köy doyar herhalde

Yalan değil he

Alıntı:

Orjinal Mesaj Sahibi Çağla Dilaver ellerine sağlık. Canlısını görsem korkar kaçarım. Bu balığın etide lezzetlidir değil mi? Canım balık çekti yahu, diyetteyim de..

Çağla; damak zevki her insanda ayrı olur gerçi ama yayın gerçekten lezzetli bir balıkmış.

Ben de henüz tadına hiç bakmadım. Geçen sene 4 kiloluk bir yayın balığı yakalamıştım, tadına bakmak kısmet olmadı. Benim berbere (alınır şimdi ), kuaföre verdim..

Her gittiğimde hep soruyor:

Adaş ne zaman gidicen yayına ?

Ordan anlıyorum ki; lezzetli imiş..

Gerçi ben sazancıyım.. Sazan bi yana lüfer bi yana

Sazanı tek geçerim

Diyetteysen yayını hiç geçirme aklından.. Zaten ne yediği de belli değil bu balığın..

Suyun üzerinde ve içinde olan, aklınıza ne gelirse; ördek, kaz, fare (fena yüzüyorlar suda, çok hızlılar) su kuşları, su kaplumbağası, kurbağa her tür balık... Hareket eden ne varsa bir kaç saniye içinde mideye indirirler.. O kadar midesiz bir balık yani