Şimdi bir öykü yazmaya başlıyorum. Başka bir yerde yazıp da buraya aktarmayacağım. Şu an burada, bu kutunun içinde yazdıklarımı birazdan "konuyu aç"a tıklayıp göndereceğim ve öykümüz başlayacak.

Bir adam uçurumdan aşağı düşmüş. Bütün gün haber ajansları ve sosyal medya bu olayla ilgili görüntüler paylaşıyor. Olay biraz ilginç sanki. Adam halen uçurumda bir ağaç dalına tutunup hayatta kalmaya çalışıyor.

Görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla adamın uçurumdan düşüş ânı etrafda bulunanlarca cep telefonlarından videoya çekilmiş. Olay başından itibaren seyredilebilir halde yani.

Halen de etrafda birikmiş insanlar var ve sürekli video ve foroğraf çekiyorlar. Haber ajansları da olay yerine toplanmış ve onlar da bu konuda sosyal medyadan geri kalmamaya çalışıyor, daha profesyonel aletlerle daha iyi görüntüler alıp naklen yayın yapıyorlar.

Adamı niye kurtarmaya çalışmıyorlar, anlaşılmıyor. Kurtarma ekipleri de olay yerinde ama şimdilik inceleme aşamasındalar sanırım.


(Devam edecek.)

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

O görüntüleri ben de izledim. Uçurumdan aşağı bir ağaç dalına ayaklarıyla asılıp baş aşağı vaziyette tutunmaya çalışan bir adam. Tahminen kırklı yaşlarında. Sırtında bir çanta asılı. Şu doğa yürüyüşçülerinin kullandığı spor çantalardan. Tabii o da aşağı doğru sallanıyor.

Adamın aşağı düşüş ânı videoya çekilebilmiş, çünkü o sırada adam aşağı düşmekte olan bir çocuğu kurtarmak için hamle yapıyor ve çocuğu tam düşmek üzereyken kolundan yakalayıp düşmesini engelliyor. Ama kendisini de bir miktar aşağı atıyor bu yüzden.

Ama çocuğu kurtarırken kendisi elleriyle toprağa tutunabiliyor. Çocuğu anne babası çekiyorlar yukarı. O sırada tabii feryat figan... çevredekiler de hemen o tarafa yönelip cep telefonlarıyla çekimlere başlıyorlar.

Çocuğun ailesi çocuklarını yukarı çekiyor ama adamı orada unutuyorlar. Adam onlara güçlükle sesleniyor ama kimsenin umurunda olmuyor. Ne ailenin, ne de çekim yapmakta olanların.

Kısa süre sonra da adam zorlukla tutunduğu yerden aşağıya doğru düşmeye başlıyor. Ona yönelik kameralar da çekim açılarını aşağıya doğru eğerek çekmeye devam ediyorlar.

Sonra adam düşmekte olduğu uçurumun taşına toprağına can havliyle tutunmaya çalışıyor. Her refleksi, her hareketi ayrıntılı biçimde görülebiliyor.

Çok yüksek bir uçurum. Çekimi yapanlar Sadece yukarıdan tam aşağıyı çekmiyor, uçurumun olduğu yer bir kanyonun bir yanı; yani karşı tarafdan da çekim yapanlar var. Bu nedenle olay farklı cephelerden görüntülenebiliyor.

Düşmekte olan adam sonunda şans eseri bir ağaç dalına önce elleri, sonra ayaklarıyla tutunabiliyor. Elleri çözülünce sadece ayaklarıyla tutunup baş aşağı sarkmış vaziyette öyle kala kalıyor.

Sırt çantası da aşağı doğru sallanıyor.


(Devam edecek.)

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Sadece yerli kanalların muhabirleri yok, yabancı kanallar da gelmeye başlamış. Onlara ait kameraları da çekim yaparken görüyoruz. Hepsi de bu ilginç ve devam eden haberi rakiplerinden daha iyi biçimde aktarmaya, daha çok raiting yapmaya çalışıyor. Bunun için hayal gücünü kullanan ve bire bin katarak anlatan heyecanlı muhabirler de var. Ama görüntüler çok ve herkesin elinde olduğu için fazla da bir şey katmaları zor.

Adamı kurtarmak isteyen görevlilerin bu işi nasıl yapacaklarını düşündükleri, aralarında bu konuda tartıştıkları görülüyor. Bir karara varmaları zor gibi. Ortama bakınca kurtarma işinin kolay olmayacağı anlaşılıyor. Halatla birinin sarkıtılarak adamı alması da zor. Adamcağız düşerken oraya buraya çarpa çarpa, yuvarlana yuvarlana öyle bir yere düşmüş ki, halatla inecek birisinin yardım için ona ulaşabilmesi ve onu da kendine bağlayıp yukarı çıkarabilmesi çok zor.

Bir helikopterle havadan destek de imkansıza yakın. Etrafda çok sayıda ağaçlar, dallar, çalılar çırpılar var. Helikopterin oraya hamle yapması araç açısından epey riskli.

Zaman bu şekilde ilerledikçe olay daha da çok insanın ilgi alanına giriyor ve dünya çapında bir seyirlik hâl alıyor. Bir kişi izleyemiyor bu şovu, o da uçurumda baş aşağı vaziyette tutunmaya çalışan adamcağız. O başka bir şov izliyor. Bizi...



(Devam edecek.)

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Kaleminize sağlık. Tipik bir duyarsız insan panoramasını ve ne yazık ki kendi ilgilerinden öte başkasına duyarlılık hissetmeme halini çok güzel resmetmişsiniz. Evrensel değer duygusu yokluğu, insana hassasiyetin önemsizliği, magazinsel tarafların popüler olması, ruhsal olana ilgiden çok başkasının acısının, çaresizliğinin, empati eksikliği ile seyirlik görülmesi çok doğru.

Yer neresi olursa olsun, ister forum ister gerçek hayat insan düşünceleri ile samimi olarak var ise bu tüm topluma bir katkıdır. Alışılmışın dışına çıkabilmek insan tarafımıza yabancılaşmamamız için önemli. Bu anlamda siz hep yazan ve fikir üreten yeteneğinizle farklısınız.
Saygılarımla kaleminize, size.

__________________

Daha önce başka forumlarda da denedim bu tarzı. Doğaçlama ve interaktif bir öykü yazma girişimi. Ana fikir bir hayal olarak kafamda vardı. Bunu öyküye dökme fikri dün gece aklıma geldi. Önce heyecanlandım, sonra kendi kendime "vazgeç bu fikirden, hemen" dedim.

Ama bugün vazgeçmekten vazgeçtim. İyi de yapmışım.

Katkılarınıza açık öyküm.

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Bu olay giderek daha çok medyatik hâle geliyor. Pek çok haber değeri taşıyan gelişmeler oluyor Dünya'da ve ülkede, ama onlar geçiştiriliyor; varsa yoksa bu olay...

Olay dedikleri de adamın birinin ayaklarından tutunarak hayatta kalmaya çalıştığı bir ölüm kalım mücadelesi. Ama ilginç biçimde, adam pek de zorlanıyor gibi görünmüyor. Oysa bir uçurumun yamacında öyle baş aşağı, ayaklarından bir ağaç dalına tutunarak o şekilde saatlerce kalabilmesi de şaşırtıcı. Ama kalıyor işte. Başını ara sıra biraz kaldırıp yukarıya ve etrafına bakınıyor. Ama sessiz, kimseye tek bir laf etmiyor. Kendisine yönelik seslenmelere, çağrılara hiç cevap vermiyor. Öyle bakıp geri indiriyor başını. Ayaklarıyla dallara tutunuyor, elleriyle de dikey pozisyonda tutunmaya çalıştığı toprağa, taşa.

Onu izleyenlerle arasında yaklaşık 50-60 metre mesafe var. İzleyenler ellerindeki cep telefonlarının ve fotoğraf makinelerinin mercekleriyle oynayıp daha yakın çekimler yapabiliyor. Adamn yüz hatları, yüzündeki ifadeler net biçimde görülebiliyor. Yüzünde düşmekten kaynaklı yara bere var, pıhtılaşmış kan var, ama acı, ağrı-sızı ifadesi yok. Ancak suskun bir keder görülebiliyor.

En başından beri olayı izleyip kameralara çekenler, çeşitli tur firmalarıyla bu kanyona gezmeye gelmiş turistler. Medya mensupları daha sonra geldi. En iyi görüntüleme yerini sıradan insanlardan alma konusunda aralarında çeşitli pazarlıklar geçti. Bir kişinin kapladığı yerin fiyatı yerin konumuna göre değişiyor ve ilerleyen zaman içinde artan ilgi oranında bu fiyat artıyor.

Tur şirketlerinin standart turu çoktan bitti. Dönmeleri gerekiyordu ama tabii kimse bunu istemedi. Tur firmaları da durumdan vazife çıkarıp gereken ihtiyaçları karşılayarak turun devamını burada sürdürme basiretini gösterdi.

Adamcağız neredeyse bir tam gündür aç susuz, etrafdaki insanlar ona ellerindeki pet su şişelerini atıyor, paketlenmiş gıda atıyor. Ama bunların çoğu adama ulaşamıyor. Bazıları adamın vücuduna çarpıp aşağı düştü. Bu da sakıncalı. Güvenlik görevlileri, izleyicileri böyle bir şey yapmamaları konusunda sık sık uyarıyor. Ama dinlemiyorlar. Bu uyarılar olaya biraz daha aksiyon kattığı için rutin biçimde tekrarlanıyor.


(Devam edecek.)

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Kalemine sağlık Cimcimecik. Hikayede yaşananları, çabaları adeta izledim
Bir öykü kitabı yazmayı düşünmedim mi?

Çok teşekkürler Canan. Öykü kitabı yazmayı düşündüm ama çok farklı alanlara dağılmış durumdayım. Zaten topu topu 9-10 tane öyküm var. Birkaç tane de böyle, forumlara yazdığım doğaçlama ve interaktif öykülerim oldu.

interaktif, yani okuyanların da katılımına ve etkileşimine açık öyküler.

Bu türdeki ilk öyküm, Yazıyaz Forumda yazdığım Pisütopya idi. Bu forum artık kapalı.

Yazmayı seviyorum. Forumlarda o kadar çok yazdım ki... Çok zamanımı da aldı. Aslında öykülere ayırsaydım o zamanı belki daha iyi olurdu.

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Su Izleme linklerinide paylasmaya ne dersin?.

__________________
Ne Mutlu Türk'üm Diyebilene!.

Bir filim seyrettim. Restarasyon yapılan bir müzede adamın başına çivi saplanıyor...ve meraklılar aynı şeyi yapıyor.

Boşver linki, yazmaya devam et.

__________________