Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Forum Gerçek Özel > Benim Bölümüm | Yazarlarımız

Benim Bölümüm | Yazarlarımız Kendi ürettiklerimiz


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 08.10.2012, 17:54   #1
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Taner'in Sayfası





Askania’nın üzerinde ışırken ay.
Suya düşen yansımasını gördü.
Aydınlığını yıkadı gölün sularında.
Bir düşe daldı suların derinliğince.

Gökyüzü süzdü gözlerini,
Bir avuç yıldız çıkardı heybesinden,
Gece vızır vızır yıldız kesildi.
Ay hasrete uyudu bir daha.

taner
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.10.2012, 17:56   #2
Çevrimdışı
Subutay
Eflamor

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Hoşgeldiniz.
__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.






la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin
nisi credideritis non intelligentis
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Subutay'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.10.2012, 18:28   #3
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Hoş Bulduk. Teşekkür ederim.
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.10.2012, 21:14   #4
Çevrimdışı
Tntcool
Kelebek gibi uçar, arı gibi *******...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Bir masal tadında ne güzel dörtlükler böyle, tebrikler ve hoşgeldin...
__________________
Ey, iki adımlık yerküre
Senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!

Nilgün MARMARA
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Tntcool'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.10.2012, 21:52   #5
Çevrimdışı
Gece
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Gizemli bir şiir...
Askania kim, mitolojiden bir kahraman mı, günümüzden mi?

Hoşgeldiniz ve yüreğinize sağlık...
__________________
"Aşk nasıl da kırılgan, sus dedim ama olmadı
Kalbimden ismin geçti , kimseler duymadı"
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Gece'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.10.2012, 22:10   #6
Çevrimdışı
Papazulya
Bal Yazmalı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Tebrik eder, daim olmanizi dilerim.
Yureginize, kaleminize ve ay isiginiza saglik...
__________________
Seni camiinde namaz kılarken, kilisende dua ederken ve putuna diz çökerken de seviyorum. Çünkü sen ve ben, tek bir dinin çocuklarıyız. O da ruhtur...
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Papazulya'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.10.2012, 13:44   #7
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

askania İznik gölünün antik dönemlerdeki ismi Yani İznik in Nicaea olduğu dönemlerdeki. ismi.

Ayrıca güzel yorum için de teşekkür ederim.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.10.2012, 14:02   #8
Çevrimdışı
SuskunKalem
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayın Islandığı Gece

Dizeleriniz güzeldi ayrıca hoş geldiniz
__________________
Lisânı ağızda olanı değil, lisânı gönülde olanlara yâr et bizi...
Tebessümü simâsında olanı değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi...
Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi!..
Mevlana...

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz SuskunKalem'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.10.2012, 19:38   #9
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Sakarı Boyu Hikayeleri ile Seyr-ü Sefer

Okuyan arkadaşların eleştirilerini bekliyorum. Bu hikayemin devamını da yayınlamak istiyorum...

****


Bölüm 1

Arda, yaşadığı kasabanın hemen üzerindeki maviye bakan yamaçlarında motoruyla tur atarken uzun saçları rüzgârda dalgalanırdı. Arda, motorunun onu götürdüğü yerde doğa ile baş başa kaldığında, kendini daha mutlu hissettiğini keşfetmişti. Dört tarafı dağ olan antik dönemlerin Askania’sının bir ruhu vardı ve bu ruh bazen Askania’nın mavi sularında kaybolur bazen de kaybolan yarısını çevresindeki dağların arkasında arardı. Bu dağların yüksek ağaçlı ormanlarında yolsuz izsiz dere tepe gezen Arda bu imkânı kendine sağlayan motorunu çok seviyordu. Hayatındaki bir takım gelişmeler onu motorundan ayırdığı zamanlarda özlemlerini biriktirirdi. Motoruna kavuştuğu zamanlarda arkadaşlarıyla kısa turlar atarak özlemini gidermeye çalışırdı. İlk defa uzun yola çıkacaktı. Bu sefer hem daha uzağa hem de yalnız gitmeyi planlıyordu.

Yola çıkmadan günler önce hangi yolu izleyeceğini, nerelere uğrayacağını, ne kadar zaman geçireceğini planlamıştı. Planına göre yolu, daha önce birkaç defa gitmiş olduğu yerler yanında hiç gitmediği yerlerden de geçiyordu.

Arda, motorunu çok seviyordu. Her tür bakımını ve tamiratını da kendisi yapardı. Marşa bastı ve küçük homurtularla karşılık veren dostunun sesini dinledi. Hiç bir sorun yoktu. Önce birkaç defa gaz verdi ve zinciri yağladı. Önceden hazırladığı sırt çantasını, kampetini ve küçük çadırını yerleştirdi. Artık yolculuğa hazırdı.

Onun motorla uzun bir yolculuğa kalkışmasını ailesi onaylamıyordu ama yirmi yedi yaşına gelmiş bir adama karışmak istemiyorlardı. Ailesi ile vedalaşması biraz zor oldu. Her seferinde bir şeyler hatırlatıyorlar dikkatli olmasını sıkı sıkı tembih ediyorlardı. Babası motora binmiş biri değildi. Arda’nın bu merakını ne kadar yadırgasa da on iki yıl boyunca onu motorundan ayırmayı başaramamıştı.

Ailesinden ayrıldıktan sonra arkadaşlarının takıldığı çay bahçesine uğradı. Her yaz olduğu gibi belli bir saatte buluşup beraber zaman geçirdikleri mekânlardan biri idi burası. Yine çay bahçesinde oturmuş Arda’nın yeni yolculuğu konusunda konuşuyorlardı. Onu yalnız bırakmak istememişler ama kararına saygı göstermişlerdi. Arda’yı görünce hepsi ayağa kalktı. Arda yanlarına geldi. Arda’nın arkadaşları bir süre ayrı kalacakları Arda ile vedalaştılar.

Arda, kasaba çıkışındaki beş kilometrelik yolda ilerliyordu. Yenişehir rampalarını çıkınca bir ara durup son bir kez İznik’i seyredeyim diye düşündü. Bu beş kilometrelik yol kurtuluş savaşında kullanılmıştı: Bu yol Tayyare Okulu öğrencilerinin, İstanbul’dan yükledikleri mühimmat ve bilumum malzeme ile Anadolu’ya geçmek için uçakla kaçıp inişte kullandıkları yol idi.

Anadolu’ya geçmek isteyenlere İznikliler, Mekirköy’e kadar refakat ediyordu. Oradaki istasyondan trene binerek Ankara’ya ulaşıyorlardı. Uçakların indiği yolun çevresinde o zamanlar doğru dürüst ağaç yokken şimdi meyve bahçeleri bağlar ve zeytinlikler ile dolu idi. İznik’in eski dönemlerini dedesi anlatırdı ona. Arda, bunları düşünürken kendini zirvede bulmuştu. Motorunu kenara çekip İznik’i seyre koyuldu. Şimdilerde yaklaşık yirmi bin üzerindeki nüfusu barındıran İznik’in yer yer yıkılsa da çoğu yeri yirmi metreye varan surlarıyla çevresindeki verimli ovasıyla öylece duruyordu.

Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın 1075’de alıp başkent yaptığı İznik, içinde barındırdığı Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserleriyle muhteşemdi. Kılıç Arslan döneminde İznik, haçlıların eline geçmişti. Haçlıların elinden İznik’i alamayan 1. Kılıç Arslan, Eskişehir dolaylarına çekilmişti. Arda, Kılıç Arslan hangi yolu izledi acaba diye düşündü. Kendisi Yenişehir üzerinden Bilecik’e geçmeyi tasarlıyordu. Az ilerde Yenişehir’e varmadan sola ayrılan yol vardı. Bu kestirme yol köylerden Bilecik’e geçiyordu. Bu sola ayrılan yolun da solunda bir toprak yol vardı. Bu yolun ulaştığı arazi Derbent köyü sınırlarında idi. Her mayıs ayında burada kan çiçekleri açardı. Yolun nihayetindeki kayanın dibinde Kan çiçekleri festivali düzenleniyordu. Arda, Köprühisar köyü üzerinden giden bu kestirme yola girdi. Hayvancılık ile uğraşan köylerin içinden keskin gübre kokularını duyarak ilerledi. Arda, kâh ekin tarlası kâh ayçiçeği tarları arasından geçti gitti.

Bilecik, yamaç bir alana kurulmuştur. İl olmasına rağmen nüfusu azdır. Bilecik’e girdikten sonra rampa aşağı inip Bilecik’i geçen yoldan devam edersiniz ve hiç bir yere sapmazsanız, Adapazarı Mekece Osmaneli’nden gelip Vezirhan’ın yanından geçip Bilecik’e doğru gelirken, viyadükten tünellere girip devam eden yola bağlanırsınız. Bu yola bağlanıp bir yere sapmadan devam ederseniz Bozüyük’e doğru giden yola girmiş olursunuz.

Arda’nın güzergâhı farklı idi. Bilecik çıkışında sola aşağı mahalleye sapan yola girdi. Söğüt istikametine devam eden yol üzerinde bir süre ilerledikten sonra soldan Yeniköy’e ayrılan yola girdi. Yeniköy’ün içinden geçen yol yine Söğüt’e giden yola kavuşuyordu. Yeniköy meydanında sağlı sollu köy kahveleri vardı. Yeniköy meydanına çıkarken hemen sağda beş basamakla çıkılan köy konağı altındaki kahvede çay içmek için daha önce defalarca duraklamıştı. Girişin dibindeki masalardan birinde oturup çayını yudumlamaya başladı. Yaşlı biri geldi selam verdi. Yüz hiç yabancı gelmemişti. Yaşlı adam Arda’nın yanına oturdu. O anda kahveci boşalan bardağı almaya gelmişti. Yaşlı adam hiç teklifsiz söze başladı:

- Bir çay daha doldur bakalım yeğenime.
- İyi olur amca hayır diyemeyeceğim. Saatlerdir motor üzerinde seyahat ediyorum.
- Bu velespitle mi geziyorsun yeğenim.
- Amca sen bunu pek bir şeye benzetemedin ama sağlam makinedir.
- Sağlam olsa ne ola oğlum. Bunun her tarafı sağlam olsa da iki teker üstünde gidilir mi?
- İnsan üzerine bindikçe alışıyor amca aynı yolda yürümek gibi geliyor bana.
- Deme be! Aynı düz yol he öylemi.
- Evet öyle.

Arda, yaşlı adamla iyi bir sohbete dalmıştı. Sağdan soldan görenler birer ikişer masaya oturmaya başladılar. Selamlaşmalardan sonra hepsi de meraklarını giderecek soruları sıralıyorlardı.

- Nereden gelirsin yeğen, nereye gidersin?
- İznik’ten çıktım yola, gidişim biraz dolambaçlı ve uzun olacak.
- Ya oğlum senin yaşında olanlar biraz para bulsa buralarda gezmez Antalya, İzmir, Muğla gibi turistik yerlerde gezer.
- Amca sen gezdin mi oraları gençliğinde?
- Oğlum ne gezmesi! Oğlum deyom ama gızmıyon herhal.
- Ne demek hepiniz benden büyüksünüz. Burada pek genç yok galiba.
- E tabi gençlerin hepsi dışarıda iş güç aramaya gittiler bir daha da geri dönmediler. Benim oğul da Antalya Manavgat’ta otelde çalışıyor. Adını da söylediydi otelin ama ben hatırlamam gayrı. Antalya Manavgat’ı öğrendim gayrı o kadar.
- Sahi buralarda ne iş yapılır ne ekilir ne dikilir?
- Burada bamya var oğul. Bir de yiyeceğin kadar zerzevat sebze meyve var.

Bir başkası söze girer:

- Kamyonla nakliye çekenler de var Mustafa amca onu da deyivereydin!
- Amca adını soracaktım bak şimdi, Mustafa demek senin adın.
- Ya oğul dağ deviren Mustafa derler bana. Gençlikte çok çalıştık bak çalışmaktayız hâlâ. Şimdiki gençler toprakta çürümek istemiyor.
- Öyle deme amca sen eski topraksın bak ne kadar sağlamsın yaşın da en az altmış beş vardır. Hâlâ çalışıyormuşsun bak.
- Oğul ne altmış beşi ben yetmiş üç yaşımdayım. Biz hayvan besledik süt yoğurt içtik bal gaymak yedik.
- Ya bak genç gösteriyorsun. Dediğin doğru, şimdikilerin yediği içtiği yapay gıdalar.
- Gücümüz yetmez oldu oğul. Bizim gençliğimiz olsa şimdi, ne diyorlar o hirbit tohum mu ne ise işte o tohumları toprağımıza atıp da zehirler miydik? Benim çocukların en büyüğü Hasan. Üçü kız dört çocuk var bende. İşte, Hasan bunlar çok verimli dedi yeni çıkmış domates tohumları var on misli kilo yapıyormuş! Toprağa attı etti yine beğenmedi. Sonra da çekti gitti. O eski Çanakkale domatesleri nerede? Sulu sulu mis gibi kokardı.
- Ne oldu amca onlara?
- Deyom işte: var hâlâ çıkınlarda eski tohumlardan amma fareler yedi birazını, kalanı ne olacak bilmem. Tohumundan patlamayan çıkmayan bitki meyvesi yenir mi? Öyle şey olur mu? Nereye varır sonu bilmen gayrı…
- O eski sebzeleri üçüne beşine bakmayıp yese milletimiz, üretici de ihtiyacını karşılasa. Ekip dikenler hak ettiklerini kazansa kötü mü olur? Ama insanlarımız boğazından üç kuruş artırıp da olmayacak yerlere para bağlıyorlar.
- He ya deyiver bak sen biliyorsun. Biz her şeyi yetiştirmesini bildik de çocuk yetiştirmesini mi bilemedik acep?
- Amca, benim dedemin babası Romanya’da kolunu kaybetmiş. Gazi yani. Savaş bittikten sonra köyüne geliyor. Tek koluyla zeytin fideleri dikiyor, fidelerin dibine dereden tek koluyla su taşıyor, tek koluyla kazma çapa yapıyor. Köylüler Çolak Ömer derlermiş ona Torunlarının geleceğini düşünmüş, üzüm ilerde yetmez zeytinler de yetişsin demiş.
- Vay dedem be yaman adammış ya. Deyiver oğlum pekiyi bilip de deyi deyiveriyorsun.
- Dahası işte şimdi malum bu arazide altı yedi hane geçiniyor. Hepsinin altında traktör var.
- He ya bak görüyon mu?
- Olsun, olmasın demiyoruz tabi ki, teknoloji de olacak insan hayatını kolaylaştırmak lazım. İnsanlarımız bunu hak ediyor.
- Ya doğru, sen bildin şimdi.

Sohbet iyi idi ama Arda epeyce zaman kaybetmişti. Biran önce yola koyulmak için cümlelerini kısa tutmaya başladı. Ama ayrılmak pek de kolay olmayacak gibi idi. Arda acele ettikçe Yeniköy sakinleri daha şunu diyemedik bunu konuşamadık, uzatıyorlar da uzatıyorlardı! Arda, biraz yol sordu; bu civara uğramayalı yeni yollar yapılmıştı. Kamyonculukla uğraşanlar her tarafın yollarını biliyorlardı; kestirmeleri alternatif yolları tarif ettiler.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.10.2012, 19:53   #10
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sakarı Boyu Hikayeleri İle Seyr-ü Sefer

Arda'nın bu gezisi devam edeceğe benziyor.

Ben iki tekerlekli aletlerden tırsarım ama velesbitin yanına bir sepet eklerse oradan takibe devam ederim artık...

Teşekkürler Taner...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ankaradan, beklerken, bulamaz, düşünceler, ekeyi, gürleye, hava, istanbul, kesiyor, masal or, resim, sakarı, sermaye, sermayeler, sesler, seyrü, topraktan, yağıp, şiirlerim


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 21:44.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.