Cikleyen Adamın Masalı

[@Gece]

Cikleyen Adamın Masalı

Bir varmış bir yokmuş.Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ,
şehirlerden Adana şehri içinde mutlu bir çift yaşarmış.
Kadın oldukça güzel , bakımlı , eşine ve çocuklarına bağlı,
büyük bir şirketin Halkla İlişkiler Müdürüymüş.
Erkek de saçları biraz dökülmüş olsa da eh fena değil cinsinden ,
hafif göbekli, dili biraz peltek, evine, eşine, işine bağlı , güneşle ısıtma sistemleri yapan büyük bir firmanın en Genel Müdürüymüş.
Gül gibi iki erkek çocukları varmış ( gül olmadı - çam fidanı gibi diyelim).
Hayatları yolunda ve rayında giden sessiz sakin bir aile olarak tanınırlarmış
.Paralarını güzel bir şekilde değerlendirdikleri için Adana’ da bir evleri, Mersin’ in Kızkalesi beldesinde bir yazlıkları varmış.
Ayrıca her ikisinin de kendisine ait bir arabası.

Böyle mutlu ve mesut yaşarlarken, kış bitmiş, bahar geçmiş,
Adana’ nın o meşhur sıcağı kapıya dayanmış.
Yazlık evleri burunlarında tütmeye başlamış.
Eee oğlanların okulu da kapandığından , senelik izin alıp yazlığa gitme vakti çoktan gelmiş.
Bir hazırlık bir telâş koşturmaya başlamışlar.Mayolar alınmış, deniz terlikleri, şortlar, yazlık evin eksiği bir kaç kap kacak.
Valizler doldurulup kapıya konulmuş.
Ohhh yaşasın hayat, şimdi dinlenme zamanı.

Tam evden çıkacakken masalımızın kaderini belirleyen o meşhur telefon gelmiş.
Aynı Çalıkuşu’ nda izlediğimiz o ‘’şşşttt küçük hanım,
şşşttt küçük hanım’’ diyen çirkin ses gibi bir ses erkeğe,
şirkette çok önemli bir iş çıktığını ve
acilen şirkete gelmesi gerektiğini söylemiş.
Eşini, çocuklarını ve işini çok seven adam, oldukça üzülmüş.
Ama elden ne gelir, müdür olmak öyle kolay değil ki,
elbette fedâkarlık ister.
Adam eşine çocukları alıp gitmesini,neşelerinin kaçmasını istemediğini , kendisinin de şirketteki işleri tamamlar tamamlamaz geleceğini söyler.
Bahçeye inerler hep birlikte, adam valizleri yerleştirir arabaya,
eşinin ve çocuklarının arabaya binmesini izler.
Arkalarından el sallar ve öpücük gönderir.

Adam ve kadının tam karşı apartmanlarında oturan dedikoducu,
meraklı komşu Şişko Saadet olanları perde arkasından izlemektedir.
İçin için kıskançlık krizleri geçirmekte,
kendisinin sahip olamadığı mutluluğun başkalarının avucunun içinde olmasına öfkelenmektedir.
Ayrıca adamın niçin evde kaldığını merak etmektedir.
Perde arkasından komşularının evini izlemektedir.
Adam şu anda balkon demirlerine yaslanmış, sigarasını içmekte,
sokağın aşağı ve yukarısına meraklı bakışlar atmaktadır.
Aniden Şişko Saadet’ in görüş alanına giren biri
Saadet’ in saadetten erimesine neden olur.
İyice yapışıp perde arkasından olan biteni izler .
Dilinde en sevdiği şarkının nağmeleriyle telefona doğru koşar.

İki çocuğuyla mutlu ve mesut yazlığına doğru giden kadın,
çocuklarıyla neşeli şarkılar söylemektedir.
Aniden çalan cep telefonunun acı sesiyle ( nasıl bir acı sesse bu) irkilir. Yanında oturan büyük oğluna cep telefonuna bakmasını söyler.
Karşıdaki sesi duyan oğlu yüzünü acayip bir şekle sokarak annesine uzatır.
Telefonun karşısındaki ses hiçbir açıklama yapmadan eve gelmesini söyler ve telefonu kapatır.
Kadın ne olduğunu anlayamaz ve kendisini arayan
Şişko Saadet’ in numarasını çevirir.
Fakat telefon açılmaz.
Bu sırada Şişko Saadetimiz elinde sigarası, mutlu ve mesut koltuğunda oturmaktadır.
Çalan telefonu açmamak mutluluğunu pekiştirmektedir.

Kadın ne olduğunu anlayamamıştır ama içsesine kulak vererek
tehlikeli bir U dönüşü yapar.
Evine doğru yol alır.Bir yandan da söylenmektedir.
Babanız kesin suları açık unuttu, yada kapıyı ardına
kadar açık bırakıp işe gitti.
Nedir bu adamın dalgınlığından çektiğim.
Tekrar yola düşülür, gelinen 20 dakikalık yol,
10 dakikada dönülmüştür.
Arabayı park eder , çocuklara arabada kalmalarını
söyleyerek Şişko Saadet’in kapısını çalar.
Açılmaz kapı.Kadın eve yönelir.
Anahtarıyla kapıyı açar.
Eşinin ayakkabıları içerdedir.
Tam bu adam neden işe gitmemiş derken,
kendisine ait olmayan bir çift topuklu kırmızı terlik görür.
Oturma odası salon ve mutfağa göz atarak yatak odasına geçer.
Oda ne eşi yorganı tepesine kadar çekmiş,
yatağın içindedir.Kadın büyük bir merakla gelir, yorganı hızla çeker.
Aynı anda yorganın içinde çırılçıplak olan adam doğrulur ve neşeyle bağırır ‘’İciiiiiiikkkkkk’’

Karşısındaki kadının karısı olduğunu ayrımsamaya başlar
başlamazda devam eder ‘’cik, cik, cik, cik….’’
Ve yatak odasının içindeki ebeveyn banyosundan havluya sarılmış
yarı çıplak bir kadın çıkar.
Şaşkın adam bir karısına birde banyodan çıkan kadına bakarak ‘’cik’ lemeye devam eder

Kadın da şaşkındır, kocası ciklerken ,
kadına çemkirir çabuk defol evimden diye.
Bağırış cığırış kadını evden attıktan sonra yatak odasına tekrar döner.
Kocası yataktan fırladığı şekilde ‘’cik’’ lemektedir.
Ne atılan tokatlar, ne kafaya boşaltılan sular fayda etmez.
Kahramanımız ‘’cik’’ lemeyi kesmez.
Ambulans çağırılır, adam cikler durumda konur ambulansa ,
doğru Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine.
Üç aylık bir tedaviden sonra ‘’cik’’lemeyi unutmuş bir şekilde eve gelir.
Mutlu ve mesut hayatlarına devam ederler.

Adam hastanede yatarken Şişko Saadet boş durmaz.
Arka mahallede oturan komşularının oğlu Ruh Sağlığı Hastanesinde hastabakıcıdır.
İşin aslını ondan öğrenmek ister.
Kadını sevmeyen çocuk kısaca cevap verir.Teyze , ‘’cik’’leyen adam bizim koğuşta değil, yan koğuşta.Daha bende görmedim, yarın seyretmeye gideceğim.

Bu masalın ana fikri;

Allah’ ın sopası yok demeyin, vurdu mu adamı ‘’cik’’ letir.

Gökten üç elma düşmüş,
biri bu öyküyü yazanın başına,
diğeri birbirini büyük bir sadakatle seven çiftlerin başına,
üçüncüsü de bu öyküyü okuyanların başına….

Gece

[MEDIA]http://storagestart2.divshare.com/launch.php?f=16261552&s=351[/MEDIA]

[@Türkü]

Ömürsün Gece

Hop oturup,hop kalktım okurken.Hissetmiştim sonunda beni bir heyecanın beklediğini. Hiç bir bayanın başına böyle bir vaka gelmesin isterim ama öyle çok yaşanıyor ki tek farkla ''cik''siz.

Gökten düşen ikisi benim başıma düştü bile.

Teşekkür ederim.