Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm

Buram Buram Türkiye'm Gitmesek de, görmesek de o yer bizim yerimizdir...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 10.06.2011, 00:45   #1
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Türkiye'nin Tarihi Köprüleri

Türkiye'nin Tarihi Köprüleri

Köprüden geçti gelin

Saç bağın düştü gelin
Haldan bilmez
Söz anlamaz ne fayda
Eğil bir yol öpeyim
Gençliğim gitti


Köprüler vardır iki yakayı birleştiren, köprüler vardır gönül dağlarını yıkan, köprüler vardır acıyı, sevinci birleştiren, köprüler vardır yeni dünyalar yaratan, köprüler vardır nice aşkları birleştiren, köprüler vardır savaşlara şahid olan...

Her köprünün bir hikayesi vardır. Adına türküler yakılan, şarkılar güftelenen… Masalsı tadında… Kimi ümitsiz sevdalar üzerine, kimi acıyı kederi, hasreti bitirme üzerine, kimi de namı kuşaktan kuşağa aktarılması üzerine…

Köprüler dile gelse kimbilir neler anlatırlardı bizlere... Ve tarihin sessiz tanıkları köprülerimiz...


Çifte Köprü

Çifte Köprü - Arhavi (Artvin)
Fotoğraf : Muhammet Bilgin


Samsun’dan itibaren değişen doğa yapısı Doğu Karadeniz’deki illerde farklı bir yaşam biçimini zorunlu kılar. Yüksek yamaçlarda birbirinden uzak evlere ulaşımı sağlayan “varagel” adı verilen pratik bir teleferik sistemi, bölgeye özgü tahıl ambarları (serender) ve coşkun dereleri kolayca geçmeyi sağlayan köprüler bu çetin koşullarda hayatı kolaylaştırır.

Hemen tüm Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olarak görülen kemer köprüler, inişli çıkışlı dağlık arazilere uyum gösteren yapılar. Birbirine dik konumda bağlanan iki farklı köprüsüyle Çifte Köprü, yörenin en güzel tarihi köprülerinden biri kuşkusuz. Artvin ili Arhavi ilçesi Ortacalar bucağı yakınlarındaki köprülerin ne zaman inşa edildikleri net olarak bilinemiyor ancak 1850’li yıllara tarihlendikleri tahmin ediliyor. Köprülerden biri Kamilet Deresi, diğeri ise Soğucak Deresi üzerinde yer alıyor. Her iki köprünün de uzunluğu 35,5 metre, genişliği ise 2,8 metre. Enlerinin dar olması nedeniyle köprüler sadece yaya geçişine açık.

Arılı ile Küçükköy yol ayrımındaki Çifte Köprü, geleneksel Karadeniz mimarisini yansıtan bir biçimde sivri kemerli, tek gözlü ve kesme taş malzemeyle inşa edildi. Bu tarihi yapılar zamanında Kafkasya’ya asker sevkıyatı amacıyla da kullanıldı. Mençuna Şelalesi güzergâhı üzerindeki Çifte Köprü 2003 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından restore edildi, döşeme ve korkuluk taşları yenilendi.

Mikron Köprüsü

Mikron Köprüsü - Çamlıhemşin (Rize)


Karadeniz Bölgesi’nin tipik özelliği, keskin yamaçlarla çevrelenmiş derin vadiler ve bu vadiler arasında çılgınca akan ırmakların kıyısına konumlanan yerleşimlerdir. Yörenin coğrafyasının getirdiği zorunluluktan dolayı dik yamaçlara yapılan evlere ulaşım, çoğunlukla dereler üzerindeki tek kemerli taş köprülerle sağlanıyor. Birçoğu yörenin varlıklı kişileri tarafından yaptırılan bu köprülerin tarihi 18. yüzyıla kadar uzanıyor.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde, Fırtına Vadisi üzerinde yer alan Mikron Köprüsü, bölgedeki ona yakın köprüden yalnızca bir tanesi. Çamlıhemşin-Ayder Yaylası yolu üzerindeki Aşağışimşirli köyü yakınlarındaki köprü, 30 metre uzunluğunda ve dere seviyesinden yaklaşık 12 metre yükseklikte. İklim şartlarından dolayı mevsimine göre sel tehlikesi oluşturan derenin etkisiyle, köprünün ayak açıklıkları epeyce geniş tutulmuş. Yapı 19. yüzyılın ilk yarısına, Osmanlı dönemine tarihleniyor. Köprünün kemeri kesme taştan, ayakları molozdan, korkulukları ise briketten örülerek yapılmış.

Ardeşen’de Karadeniz’le buluşan Fırtına Deresi, Ayder Yaylası’na kadar takip edildiğinde birçok tek gözlü kemer köprüyle karşılaşılır. Mikron’un yanı sıra Ballıoğlu Mehmet Usta tarafından yapılan Kale (Hala) Köprüsü, Kabaoğlu Ahmet Efendi tarafından 19. yüzyılda inşa ettirilen Kadıköy (Özenkit) Köprüsü ve 18. yüzyıl yapısı Timisvat bu köprüler içinde en önemlilerinden birkaçı. Mikron Köprüsü de benzerleri gibi 1999 yılında Karayolları tarafından onarılarak yeniden yaya kullanımına açıldı.

Kiremitli Köprü
(Hapsiyaş Köprüsü)



Kiremitli Köprü (Hapsiyaş Köprüsü) – Of (Trabzon)



Hapsiyaş Köprüsü Doğu Karadeniz’in engel tanımaz haşin dereleri üzerine kurulan tek gözlü kemer köprüler arasında mimari farklılığıyla dikkat çekiyor. Köprü, kayalar üzerine oturtulan kesme taş ayakları, ahşap gövdesi ve üzerini örten yöreye has kiremitli çatısıyla benzerlerinden ayrılıyor. Taş işçiliğinin gelişmediği çok eski dönemlerde, malzeme olarak ahşabın çok sık kullanıldığını biliyoruz. Eski tekniklerle inşa edilen Hapsiyaş Köprüsü, görsel güzelliğiyle kentin en bilinen anıt eserlerinden biri.

Trabzon’un ilçeleri olan Of-Dernekpazarı-Çaykara güzergâhı üzerindeki köprü, 1935 yılında büyük ahşap kütükler kullanılarak yapıldı. Kemere benzeyen geometrik biçimli tasarımı sayesinde geniş dere yatağı başarılı bir şekilde aşılmış. Bölgede başka bir örneği bulunmaması nedeniyle 1996 yılında “anıtsal eser” statüsünde tescil edilen köprü, 2002 yılında Trabzon Valiliği tarafından aslına uygun olarak restore edildi.

Önemli bir turizm merkezi olan Uzungöl’ün yolu üzerindeki Hapsiyaş, yeşillikler ortasında parıldayan kırmızı çatısı yüzünden Kiremitli Köprü olarak da anılıyor. Uzungöl’den devam ederek Soğanlı ve Haldizen vadileriyle Bayburt’a ulaşan tarihi yol üzerinde bulunan bu güzel köprü, tatilcilerin ve bölgeye tur düzenleyen seyahat şirketlerinin hatıra fotoğrafı çektirmek için mola verdikleri bir yer aynı zamanda.

Talazan Köprü

Talazan KöprüNiksar (Tokat)


Tokat’ın Niksar ilçesine 15 kilometre mesafedeki köprü, Niksar-Erbaa karayolu üzerinde. Günümüze ulaşan bir kitabesi bulunmadığı için yapım tarihi hakkında net bir bilgi yok. Köprünün yedi sivri kemer gözü mevcut.

Tokat bölgesini mesken edinen ve Niksar’ı kendilerine başkent yapan Danişmentliler, arkalarında ölümsüz eserler bıraktılar. Gümüşhane’den doğan ve Erbaa Ovası’nı sulayarak Talazan Boğazı’na gelen Kelkit Çayı’nın üzerinde konumlanan Talazan Köprüsü’nün, Danişment özelliklerini yansıtan bir yapı olduğu düşünülüyor. Köprünün mimari üslubunu değerlendiren bazı kaynaklara göre ise 13. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu da Selçuklu mimarisinin etkisine işaret ediyor. Bir kemeri yıkılan köprünün uzunluğu 134 metre. Sel sonucu tahrip olan bu bölüm, demir konstrüksiyonla birleştirilerek köprünün bütünselliği sağlanmış. Buzköyü’nün çevre köylerle ulaşımını sağlamaya devam eden kesme taş köprü, birçok kez sel taşkınlarından zarar gördü ve her seferinde yeniden onarıldı. Duvar örgüsündeki farklı taş işçiliklerine bakarak bu onarımları kolayca ayırt etmek mümkün. Köprünün 2009 yılında başlayan onarım çalışmaları devam ediyor.

Selçuklu döneminin kültürel izlerini taşıyan Tokat ilinin sınırları içerisinde ayrıca Niksar merkezdeki Leylekli Köprü ve Kelkit Çayı’nın Yeşilırmak ile buluştuğu noktada konumlanan Hıdırlık Köprüsü de yer alıyor. Her üç köprü de, Anadolu’nun tarihi taş köprüleri listesinde önemli bir yere sahip.

Kaynak
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 00:49   #2
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Alçak Köprü


Alçak Köprü - Amasya


Sevgilisi Şirin için dağları delerek efsanelere konu olan Ferhat ile antikçağın coğrafya bilgini Strabon’un memleketi olan Amasya da Edirne gibi bir köprüler kenti. Ortasından geçerek şehri ikiye bölen Yeşilırmak üzerinde ona yakın asırlık köprü bulunuyor. Bunlardan biri de ilginç mimarisiyle dikkat çeken Alçak Köprü.

Yeşilırmak’ın taşıdığı alüvyonlarla yatağının dolması sonucu yüksekliğini kaybederek nehirle aynı seviyeye gelen yapı, bu nedenle halk arasında Alçak Köprü olarak adlandırılıyor. Dikdörtgen formda tasarlanan ayakların ırmak tabanındaki kemerlere oturtulmasıyla inşa edilen Alçak Köprü, bu değişik biçimiyle Anadolu’daki benzerlerinden ayrılıyor. Arkasındaki tepenin eteklerinde kayalara oyulmuş kral mezarları bulunan bu tarihi eser, Roma dönemine tarihleniyor.

Zamanla irtifa kaybederek tehlike yaratması nedeniyle Amasya Valisi Ziya Bey tarafından 1865 yılında eski köprünün kemerleri üzerine ahşaptan on bir ayaklı başka bir köprü yaptırıldı. Yaşanan büyük bir sel felaketi sırasında bu köprü de yıkılınca, dönemin Valisi Atıf Bey emriyle yerleşimdeki eski kilisenin taşları kullanılarak yeni bir köprü inşa edildi.

Amasya kentini yüzyıllardır savunan Harşena Kalesi’nin altındaki Alçak Köprü, şehir merkeziyle yalılar bölgesini birbirine bağlıyor. 2008 yılı ortasında restorasyona alınan köprü, Amasya halkına hizmet etmeyi sürdürecek önümüzdeki yıllarda da.


Koyunbaba Köprüsü


Koyunbaba Köprüsü - Osmancık (Çorum)



Anadolu coğrafyasının zengin kültürü, birçok olayı veya tarihi eserin varlığını açıklayan türlü söylenceler ve öykülerle günümüze kadar geliyor. Bunlardan biri de Çorum ili, Osmancık ilçesinde bulunan Koyunbaba Köprüsü ile ilgili olanı.

Otlukbeli Savaşı’na giden Fatih Sultan Mehmet, hayır duasını almak amacıyla Hacı Bektaş Veli’nin halifelerinden Koyun Baba’ya uğramış. Fakat padişah Kızılırmak üzerine bir köprü yapılmasını isteyen Bektaşi önderinin dileğini yerine getiremeden vefat etmiş. Babasının ölüm haberini alarak Çorum’a gelen Sultan Bayezid, dönüşte Koyun Baba’dan kendisini Kızılırmak’ın karşı kıyısına geçirmesini istemiş. Bayezid’i karşı yakaya geçiren Koyun Baba, hikmetini konuşturup göz açıp kapayıncaya kadar sultanın İstanbul’a ulaşmasını sağlamış. Bu mucizeden etkilenen Sultan Bayezid, Kızılırmak Nehri üzerine söz verdiği köprüyü yaptırmış.

Yapımına 1484 yılında başlanan Koyunbaba Köprüsü tam beş yılda tamamlandı. Köprü 250 metre uzunluğunda ve 7,5 metre genişliğinde. Yapıda 19 kemer mevcut. Alüvyonlarla dolan nehir kenarı nedeniyle günümüzde ancak 15 kemeri görülebilen köprünün karşıdaki kaleye bakan yüzünde Arapça bir kitabe yer alıyor. Taşları Osmancık yakınlarındaki Taşkesen mevkiinden getirilen Koyunbaba Köprüsü’nün en büyük gözü 25 metre yükseklikte ve 17 metre genişliğinde. Köprünün her iki tarafında yer alan selyaranlar, üçgen ve çokgen formlarda tasarlanmış. En son 1983 yılında onarım gören Koyunbaba Köprüsü halen hizmet vermeye devam ediyor.


Taşköprü



Taşköprü - Taşköprü (Kastamonu)



Kastamonu ilinin Taşköprü ilçesi, turizm broşürlerinde sarmısak festivali ve tarihi köprüsüyle tanıtılıyor. Sabahın ilk ışıklarında kemer gözlerinin suya yansımasıyla mükemmel bir görüntü yaratan Taşköprü, içinde bulunduğu ve adını verdiği ilçenin sembolü.

İstanbul-Sakarya-Düzce-Bolu-Safranbolu-Kastamonu- Sinop-Samsun hattındaki eski Roma yolunun önemli geçit noktalarından biri olan ve Gökırmak üzerinde yer alan Taşköprü, yüzyıllardan beri bu tarihsel işlevini sürdürüyor. Antikçağda Paphlagonia olarak anılan bölgenin önemli bir yerleşimi sayılan Taşköprü ilçesinde zengin arkeolojik buluntular yer alıyor. Köprünün orijinalinin Roma dönemine tarihlendiği düşünülüyor. Kitabesi bulunmayan köprü resmi kaynaklara göre Çobanoğulları hâkimiyeti sırasında İS 1366 yılında “Kötürüm” lakabıyla anılan Celaleddin Bayezid adına yaptırıldı. Aslı yedi kemerden oluşan 68 metre uzunluğundaki Taşköprü’nün bugün altı kemer gözü açık. Defalarca restore edilen Taşköprü, ilk inşa edildiği zamanki yapı bütünlüğünden çok şey yitirmiş durumda. Bunun en iyi kanıtı, ayaklar bölümünde yuvarlak ve üçgen biçimli farklı selyaranların varlığı.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarıyla 1968 yılında genişletilen ve 1970’te onarılan Taşköprü, halen araç ve yaya trafiğine açık.



Kemere Köprüsü


Kemere Köprüsü - Amasra (Bartın)



Bartın il merkezinden Amasra ilçesine doğru yolculuk yapanlar, rampayı tırmanıp Karadeniz’le ilk buluştukları noktada Roma dönemine tarihlenen Kuşkayası Yol Anıtı’yla karşılaşır. Biraz ilerideki Bakacak Tepe’den ise, Amasra’nın seyrine doyum olmaz manzarası ayaklarınızın altına serilir. Birbiriyle iç içe geçmiş üç koy, yarımada ve adanın oluşturduğu panorama, kartpostallara konu olan muhteşem bir fotoğraf karesidir aynı zamanda.

Bartın ilinin şirin ilçesi Amasra’nın Boztepe Adası’nı anakaraya bağlayan Kemere, tek gözlü bir kemer köprü. Ada üzerindeki Sormagir Kalesi’ni, Amasra’daki Zindan Kalesi’ne bağlayan ve denizin üzerine konumlanan bu köprü, Roma döneminde inşa edildi. Zamanında Roma İmparatorluğu’nun sınırlarını genişleten Claudius (İS 41-54) tarafından yaptırıldığı tahmin edilen Kemere Köprüsü’nün Sormagir Kalesi girişi, iki kapılı küçük bir tünelden geçiyor.

Geçmiş yıllarda Paphlagonia bölgesi sınırlarında kalan Amasra Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait birçok tarihi eser barındırıyor. İlçedeki müzede sergilenen eserlerin yanı sıra Roma Meclis Sarayı, iki kale ve antik köprü Amasra’nın görkemli geçmişinden kesitler sunuyor. Özellikle kalenin sur duvarlarında Bizans ve Roma dönemine ait kabartmalara ve Latince yazıtlara rastlamak mümkün. Aynı şekilde Kemere Köprüsü’nün giriş kapısında çeşitli yazıtlı sütunlar görülebilir. İki farklı koya bakan köprünün üzerinde bir de çeşme bulunuyor.

Batı Karadeniz’in önemli turizm beldelerinden biri olan Amasra’nın Boztepe Adası’ndan hem günbatımını seyredebilir, hem de üç farklı koya yayılan yerleşimi fotoğraflayabilirsiniz.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 00:58   #3
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Justinianus Köprüsü

Justinianus Köprüsü - Adapazarı (Sakarya)



Bir mühendislik harikası sayılan Justinianus Köprüsü, Türkiye’nin önemli kültür değerlerinden biri. Bizans döneminden günümüze sağlam kalan bu dev eser kalker taşı kullanılarak inşa edildi. Bizans İmparatoru Justinianus tarafından 561 yılında yaptırılan köprü, Sakarya’nın Adapazarı ilçesi Beşköprü mevkiinde bulunuyor. Sangarios ve Beşköprü adlarıyla da anılan Justinianus Köprüsü, Çark Deresi’nin (Melas) üzerinde yer alıyor. Köprü 430 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde. Böyle muhteşem bir eserin, debisi çok az bir derenin üzerine inşa edilmesi ve selyaranlarının nehrin akış yönünün tersine yerleştirilmesi arkeologlar tarafından hâlâ tartışılıyor. Uzmanlara göre köprü, İzmit Körfezi’ni Sapanca Gölü üzerinden Sakarya Nehri aracılığıyla Karadeniz’e bağlama projesinin bir parçası olarak yapıldı. Justinianus’un bugün yıkılmış olduğu sanılan diğer dört köprüyle birlikte, bir yapı kompleksi şeklinde planlandığı sanılıyor.

Bithynia bölgesinden kalan en önemli buluntulardan biri olan Justinianus Köprüsü’nün ayakları, yer hareketleri sonucu toprağa gömülü. 12 kemer gözü bulunan köprünün en büyük kemer açıklığı yaklaşık 7 metre. Bazı kemerlerin kilit taşı üzerinde haç motifleri ile yapıyı koruduğuna inanılan bir mask yer alıyor. Yol seviyesine kadar yükseltilen selyaranlar, köprünün dev cüssesini sağlamlaştırmış. Bu selyaranlar güney cephede yarım daire, kuzey yönde ise üçgen formda tasarlanmış. Korkuluklarının bazıları depremde yıkılmış olan bu tarihi yapının her iki başında çeşitli yapı kalıntıları göze çarpıyor. Justinianus Köprüsü 1995 yılındaki onarımın ardından 1999’daki depremde tekrar hasar gördü. Köprünün Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yakın bir gelecekte restore edilmesi planlanıyor.



Sultan Süleyman Köprüsü
(Diliskelesi)

Sultan Süleyman (Diliskelesi) Köprüsü - Dilovası (Kocaeli)



Pek çok kültüre ev sahipliği yapan Anadolu topraklarında sayısız tarihi yapı bulunuyor. Günümüzde birçok ülke, kendi tarihi kimliğini kanıtlayacak az sayıdaki eski eserleri gün ışığına çıkararak korumaya çalışırken, biz ne yazık ki sınırlarımız dahilinde var olan binlerce mirasa sahip çıkamıyoruz. Sanayileşme adına fabrikalar arasında kalan Diliskelesi Köprüsü, dere içindeki atıklar ve çöpler nedeniyle terk edilmişliği yaşıyor bugün.

Oysa çok değil birkaç yüzyıl öncesinde, köprü İstanbul’u Anadolu yarımadasıyla birleştiren en önemli bağlantı noktalarından biriydi. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16. yüzyılda ustalar ustası Mimar Sinan’a yaptırılan bu köprü, 45 metre uzunluğa sahip. Kocaeli’nin Dilovası ilçesi Diliskelesi mevkiinde aynı isimli derenin üzerinde yer alan ve üç gözlü olarak inşa edilen yapı 6,20 metre genişliğinde. Ucunda küçük bir tahliye gözü bulunan Sultan Süleyman Köprüsü’nün orta kemer açıklığı ise 10,60 metre. Ortadaki bu büyük kemerin iki yanına konumlanan görece daha küçük kemerler, sivri formda kesme kalker taşlardan yapılmış. Kemerin kilittaşı dışarıya doğru çıkıntılı bir biçimde yerleştirilmiş.

Kitabesi bulunmadığı için yapım yılı kesin olarak saptanamayan bu tarihi anıtın memba tarafındaki selyaranları sivri, mansap tarafındakiler dikdörtgen tarzda planlanmış. 1983 yılında Karayolları tarafından onarılan köprünün yıkılan korkulukları, selyaranları ve baba taşları yenilendi. Diliskelesi Köprüsü günümüzde trafiğe kapalı.


Boğaz Köprüleri


Boğaz Köprüleri - İstanbul



İstanbul Boğazı’nın incileri sayılan köprüler, Asya ve Avrupa kıtasını birbirine bağladıkları için hem Türkiye hem de İstanbul tarihinde önemli bir yere sahip. Bu nedenle yapım yılı çok eski olmasa da bu kitapçıkta yer vermeden edemedik.

Avrupa transit karayolu rotasında araçların kesintisiz akışını sağlaması amacıyla yapılan köprüler ne yazık ki kente nüfus artışı ve plansız büyümeyi de beraberinde getirdi. Boğaziçi Köprüsü 30 Ekim 1973 günü, yani cumhuriyetin ilanının 50. yıldönümünde kalabalık bir törenle hizmete açıldı. Törene katılan on binlerce İstanbullu karşı yakaya köprüden yürüyerek geçti. Köprü, iki yanındaki ikişer buçuk metrelik yollarla yayaların da yürüyerek karşı yakaya geçmesini sağlayacaktı. Bu uygulama köprü hizmete girdikten kısa bir süre sonra güvenlik gerekçesiyle yasaklandı.

Boğaziçi Köprüsü, Beylerbeyi ile Ortaköy semtleri arasında yer alıyor. İki kule arası uzunluğu 1073 metre olan köprünün denizden yüksekliği ise 64 metre. Üç yıl içinde tamamlanarak 1988 yılında hizmete açılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Rumelihisarı ile Kavacık semtlerini birbirine bağlıyor. Köprünün iki kule arası uzunluğu 1510 metre ve denizden yüksekliği benzeri gibi 64 metre.

Son birkaç yıldır gündemde yer alan Boğaz’ın kuzeyine yapılması planlanan üçüncü köprünün akıbeti ise henüz belli olmadı. Atlas’ın bu konuyla ilgili “Sadakat İstanbul: Boğazını Koru” başlıklı makalesinde üçüncü köprü ile İstanbul ormanlarının kalan son bölümünün de ortadan kaldırılacağı yer almıştı.



Galata Köprüsü


Galata Köprüsü - İstanbul



İstanbul’un sembolü haline gelen Galata Köprüsü, bu kentte yaşamını sürdüren hemen herkesin anılarını süsleyen bir mekân. Şehrin merkezine konumlanan bu nostaljik köprü öğrencilik dönemlerinin kahve kaçamaklarına, öğün arasına sıkıştırılan balıkekmek lezzetlerine, akşamcı masalarının çakır keyif hallerine ve âşıkların ilk buluşmalarına tanıklık etti kuşaklar boyunca.

“Altın Boynuz” olarak tanımlanan Haliç üzerindeki ilk köprü, Bizans tarihçilerine göre I. Iustinianus döneminde Eyüp-Sütlüce arasına yapıldı. Sonraki devirlerde Haliç’in iki yakasını birleştirmek için pek çok köprü projesi geliştirildi ama bu projeler çeşitli nedenlerden dolayı 19. yüzyıla kadar ertelendi. 1836 yılında Hayratiye adıyla Unkapanı-Azapkapı arasına yapılan köprünün ardından, İstanbul’un gelişen ticari yoğunluğunu karşılamak üzere Galata Köprüsü inşa edildi. Sultan Abdülmecit döneminde, 1845 yılında, annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından yaptırılan bu köprü sonraki yıllarda Yeni Köprü, Büyük Köprü, Valide Köprüsü, Yenicami Köprüsü ve Güvercinli Köprü gibi farklı isimlerle anıldı.

Eski İstanbul’u simgeleyen Sultanahmet ve Kaleiçi semtleriyle, Haliç’in karşı kıyısına doğru genişleyen Karaköy, Beyoğlu ve Harbiye semtlerinin oluşturduğu yeni kent arasında farklı kültürleri de birleştiren bir köprü vazifesi gördü Galata. Haliç üzerindeki benzerleri gibi teknelerin geçebilmesi için açılır kapanır bir sistemle tasarlanan köprü, birçok kez onarımdan geçerek yenilendi. Bir zamanlar eski İstanbul’un günlük görüntülerinden olan tramvayların kampanalar çalarak üzerinden geçtiği Galata Köprüsü, 1992 yılındaki büyük yangın sonrası Balat-Hasköy arasına yerleştirildi. Yerine ise eskisinin nostaljik görüntüsünden uzak, metal donanımlı modern bir köprü konuldu.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:00   #4
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Büyükçekmece Köprüsü


Büyükçekmece Köprüsü - İstanbul


Büyükçekmece Gölü’nün daralarak Marmara Denizi’ne kavuştuğu noktaya konumlanan bu köprü, Büyükçekmece semti ile Mimarsinan beldesi arasındaki karayolu bağlantısını sağlıyordu bir zamanlar. Anadolu’nun çeşitli bölgelerini görkemli eserleriyle süsleyen büyük usta Mimar Sinan’ın yapıtlarından biri olan köprü, günümüzde sadece yayaların kullanımına açık.

Son derece ilginç bir tasarımı olan Büyükçekmece Köprüsü, dört ayrı köprünün birleşmesinden oluşuyor. Her biri orta noktasında en yüksek konuma ulaşan dört köprü, küçük eğimlerle birbirine bağlanıyor. İlki dokuz, ikincisi beş ve son ikisi yedişer gözlü olan köprüler, farklı biçimlerine karşın estetik bir tasarımla birleştirilmiş. Köprünün bir tarafından yürümeye başlanıldığında, dört küçük iniş ve çıkış yapılarak karşı kıyıya geçilebiliyor. Yapım çalışmaları sırasında gölün suları tulumbalarla çekilerek kazıklar çakılmış ve kurşun eritme tekniği kullanılarak bu kazıkların araları doldurulmuş. Köprü 635 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde. 1972 ve 1989 yıllarında onarılan köprü, 2010 yılı içerisinde Karayolları’nın onarım programında yer alıyor.

Köprünün yapımına Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar seferi öncesinde başlandı. Padişahın erken ölümü sonrasında tahta geçen Sultan II. Selim’in fermanıyla bir yıl içerisinde tamamlanan köprü 1567 yılında hizmete açıldı. Köprünün ilginç özelliklerinden biri de karşılıklı konsollar üzerine konumlanan kitabeli balkonları. Dönemin hattatlarından Derviş Mehmet’in eseri olan kitabenin manzum bölümünü ise Şair Hüdâi yazmış. Kitabenin solunda yer alan taştan babanın üzerinde “Abdullah oğlu Yusuf” şeklinde Mimar Sinan’ın imzası bulunuyor.


Sultan Süleyman Köprüsü
(Silivri)

Sultan Süleyman (Silivri) Köprüsü - Silivri (İstanbul)


Osmanlı İmparatorluğu’nun iki eski başkenti olan İstanbul ile Edirne’yi birleştiren yol üzerindeki köprü, padişah ordularının Balkanlar’a geçiş güzergâhında bulunuyordu. Silivri yerleşimi o dönemde saray mensuplarınca sayfiye ve avcılık mekânı olarak da kullanılıyordu. Stratejik konumundan dolayı bu önemli geçit noktasına Mimar Sinan tarafından 1566 yılında yapıldığı tahmin edilen Sultan Süleyman Köprüsü, Osmanlı döneminden günümüze kalan anıtsal yapılardan biri.

Silivri Çayı üzerine inşa edilen köprü, 32 kemer göz olarak planlanmış. 348 metre uzunluğundaki eser, büyük ustanın sivri kemer yerine basık kemer formunda tasarladığı ilk köprülerden biri. Mimar Sinan’ın Trakya Bölgesi’nde yaptığı Büyükçekmece Köprüsü’nden sonra en güzel köprüsü olarak anılan Sultan Süleyman Köprüsü, küfeki ve kalker türü taşlar kullanılarak inşa edildi. Neredeyse düz bir hat üzerinde E5 karayoluna paralel uzanan köprü parke taşlarla döşeli. Köprünün her iki girişinde kilittaşı seviyesinde duran ikişer baba taşı mükemmel bir işçiliğin eseri olarak görülmeye değer.

Silivri Çayı’nın alüvyon taşıması sonucu ayaklarının bazıları bataklık altında kalan köprü, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 1988 yılında onarılarak araç trafiğine kapatıldı. Koruma altına alınan anıtsal eser statüsündeki Sultan Süleyman Köprüsü sadece yayalar tarafından kullanılabiliyor artık.

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü


Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü - Lüleburgaz (Kırklareli)



Osmanlı İmparatorluğu’nun bir devrine damgasını vuran vezirler ailesi Sokollular, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine ondan fazla köprü inşa ederek isimlerini ölümsüzleştirdi. Bu köprülerden biri de Kırklareli ilinin Lüleburgaz ilçesindeki Sokollu Mehmet Paşa Köprüsü.

İstanbul-Edirne karayolunun Lüleburgaz-Havsa güzergâhı üzerinde bulunan köprü, Lüleburgaz Çayı’nın iki yakasını birbirine bağlıyor. Köprünün ortasında yer alan kitabenin bulunduğu tarihi köşk günümüze ulaşamadı ne yazık ki. Bu yüzden yapım tarihi bilinmemekle birlikte, köprünün Mimar Sinan’ın 1564 yılında, hemen yakınlarda inşa ettiği külliye yapılarının devamı niteliğinde olduğu sanılıyor. 84 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğindeki köprü, dört göz olarak tasarlanmış. İki büyük kemeri arasında bir tahliye gözü bulunan ve 1930’lu yıllarda onarımdan geçen Sokollu Mehmet Paşa Köprüsü kalker taşlardan inşa edildi. Nehrin geliş yönündeki selyaranları piramit, suyun köprünün altından çıkış tarafındaki (mansap) selyanları ise koni şeklinde. Anıtsal yapının orta yerinde, çıkma balkon biçiminde tasarlanan bir dinlenme yeri var. Halk arasında Lüleburgaz Köprüsü ya da Taşköprü olarak da bilinen tarihi köprü hâlâ araç ve yaya trafiğine açık. Köprü 1987 yılında Karayolları tarafından onarıldı.

Kırklareli ilinde ayrıca, Ergene Nehri üzerinde bulunan Mimar Sinan’ın dev eserlerinden beş gözlü Alpullu (Sinanlı) Köprüsü ve üzerindeki namazgâhıyla ünlü altı kemerli Babaeski Sultan IV. Murat Köprüsü görülebilir.



Yeni Köprü
(Meriç Köprüsü)


Yeni Köprü (Meriç Köprüsü) - Edirne



Osmanlı İmparatorluğu’nun eski başkenti Edirne’yi “köprüler şehri” olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek. Dönemin mimari izlerini taşıyan bu zarif köprüler, Tunca ve Meriç nehirlerinin çeşitli bölümlerinde dizi dizi boy gösteriyor. Uzunköprü, Bayezid, Ekmekçizade Ahmet Paşa, Gazi Mihal, Fatih, Kanuni Sultan Süleyman, Saraçhane, Yıldırım ve Yeni Köprü birer mimari ustalık eseri olarak karşımıza çıkıyor. Köprülerin hemen hepsi, Osmanlı sanatının son dönemdeki klasik tarz örneklerini oluşturuyor.

Meriç Köprüsü ve İkinci Köprü isimleriyle de anılan köprü 220 metre uzunluğunda. 12 sivri kemerden oluşan köprünün orta kısmında bulunan en büyük kemerinin açıklığı 16 metreye yaklaşıyor. Sultan II. Mahmut 1837 yılında aslı ahşap olan köprünün kesme taştan yeniden inşa edilmesi emrini verir. Yeni Köprü’nün yapımı maddi olanaksızlıklar nedeniyle ancak 1842 yılında Sultan Abdülmecit zamanında başladı ve beş yıl sonra tamamlandı.

Yapı malzemesinin yakınlardaki Arnavutköy kalıntılarından sağlandığı tahmin edilen köprünün görselliğini ortasında yer alan köşk tamamlıyor. Tonoz sistemiyle üstü örtülen köşk, beyaz mermer kullanılarak yapıldı. Yapının iç kısmı kalemişi manzara resimleriyle süslü.

Trakya’daki birçok köprüde olduğu gibi bu köprünün de kitabesi, Yunan işgali sırasında tahrip edildi. 1966 yılında yeniden yazılan kitabe, karşısında oturma sıralarının bulunduğu mermer köşke yerleştirildi. İki yakasında da çay bahçeleri bulunan Meriç Köprüsü trafiğe açık. Edirne Valiliği ile imzalanan protokol kapsamında Karayolları kontrolünde 2009 yılında onarıldı.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:02   #5
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Uzun Köprü

Uzun Köprü - Uzunköprü (Edirne)


Yunanistan sınırına 6 kilometre uzaklıkta yer alan Edirne’nin Uzunköprü ilçesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Trakya’daki ilk yerleşimlerinden biri. Ergene Ovası’na yayılan bereketli topraklarıyla ünlü ilçe, bazı kaynaklara göre dünyanın en uzun taş köprüsü olarak nitelendirilen Uzun Köprü’ye de ev sahipliği yapıyor.

Geniş yatağıyla bataklıklar oluşturan Ergene Nehri üzerine kurulan 174 kemerli köprü, zamanında Osmanlı ordusunun Avrupa’ya geçiş güzergâhındaki önemli noktalardan biriydi. Sultan II. Murat döneminde Mimar Muslihiddin’e yaptırılan ve 1443 yılında tamamlanan bu tarihi eserin inşası kayıtlara göre tam 18 yıl sürdü. Eski adı Cisr-i Ergene olan Uzunköprü ilçesinde yer alan köprünün bazı kemerleri sivri, bazılarıysa yay biçiminde. Köprü 1392 metre uzunluğunda, genişliği ise 5,5 metre. Selyaranları üçgen formda olan köprünün gövdesinde kabartma ve rozetler görülüyor. Ergene Nehri’nin yaz aylarındaki sakin akışı sırasında köprünün sadece orta gözlerinden su geçişi gözleniyor. Nehir sularının yükselip yatağın taştığı dönemlerde ise yayılan su Uzun Köprü’nün tüm gözlerinden akıyor ve Enez’de Ege Denizi’yle buluşuyor. Kesme taş kullanılarak inşa edilen Uzun Köprü, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan savaşlarda düşman işgali altında kaldı. Üzerinde bulunan kitabelerden biri Yunan işgalinde tahrip edildi. Diğer kitabeyse II. Abdülhamit dönemindeki köprü onarım çalışmalarının ardından ilçedeki Belediye Parkı Çeşmesi’nin üzerine konuldu. İkinci Meşrutiyet döneminde köprünün girişine ilk demokrasi anıtı olarak nitelendirilen Hürriyet Çeşmesi eklendi. Karayolları tarafından genişletilen ve hâlâ trafiğe açık olan Uzun Köprü’nün altından Ergene Nehri’nin sanayi atıklarıyla kirlenen siyah suları akıyor bugün.


Fatih Köprüsü


Fatih Köprüsü - Edirne


Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti sıfatını taşıdığı devirde Edirne ve çevresi çok sayıda yeni yapıyla donatıldı. Sınırlarında barındırdığı tarihi köprülerle ünlenen Edirne’deki köprülerin çoğu Osmanlı dönemine ait. Zamanında saray mensuplarının ve asilzadelerin sayfiye mekânı olarak kullandıkları Tunca ve Meriç nehirlerinin kıyılarında Osmanlı mimari sanatının incelikli detaylarını yansıtan bu köprüleri bugün de görebilmek mümkün.

Bu zarif anıt eserlerden biri olan Fatih Köprüsü, Edirne Sarayiçi’nde yer alıyor. Tunca Nehri’nin üzerinde Adalet Kasrı yakınlarında konumlanan taş köprünün kitabesi bulunmadığı için mimarı ve yapılış tarihi tam olarak bilinemiyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırıldığı düşünülüyor. Hasbahçe, Bönce ve Cephanelik gibi isimlerle anılan köprü, süvari kışlalarına yakınlığından dolayı Süvari Köprüsü olarak da biliniyor. Fatih Köprüsü dört ayak üzerine oturtulan üç kemer gözden oluşuyor. Tamamen kesme taştan inşa edilen yapı, 34 metre uzunluğunda ve 4 metre eninde. İki boşaltma gözü bulunan Fatih Köprüsü’nün alt bölümünde, su taşkınlarının gövdeye zarar vermesini önleyen selyaranlar yer alıyor. 2009 yılında onarıldı.

Fatih Köprüsü ile II. Bayezid Köprüsü arasındaki Tunca Nehri’nin kıyıları, eski zamanlarda mermer döşeli rıhtım haline dönüştürülerek mesire yeri olarak kullanılıyordu. Köprü Evliya Çelebi’nin “sanatkârane yapılmış padişah köprüleri” tanımlamasıyla söz ettiği köprülerden biri. Bir ucunda yer alan ve saraydan günümüze sağlam kalan tek yapı olan Adalet Kasrı’yla hoş bir görsel bütünlük oluşturuyor. Günümüzde sessizliğe bürünen Fatih Köprüsü, altında sandal sefalarının yapıldığı görkemli günlerini özlüyor.



Irgandi Köprüsü


Irgandi Köprüsü - Bursa


Türkiye’nin en güzel köprülerinden biri olma sıfatını fazlasıyla hak eden Irgandi, kemerli bir yapının üzerinde yükselen sıra sıra dükkânlarıyla benzerlerinden ayrılıyor. Otuza yakın dükkân, bir mescit ve iki ahırıyla zamanının el sanatları merkezi olan köprü, aynı zamanda bir çarşı niteliği taşıyordu. Lonca sistemine uygun yapıdaki bu çarşı, yıllar öncesinde seyyahların ve tüccarların sık sık uğradığı önemli bir ticaret alanıydı.

Irgandili Ali’nin oğlu Hacı Muslihiddin tarafından 1442 yılında inşa edilen Irgandi Köprüsü, özgün mimari stiliyle dünyanın dört çarşılı köprüsünden biri sayılıyor. Bulgaristan’ın Lofça kentindeki Osma Köprüsü, İtalya’nın Venedik kentindeki Ponte di Rialto ve yine İtalya’nın Floransa şehrinde bulunan Ponte Vecchio, üzerlerinde yer alan küçük dükkânlarıyla Irgandi Köprüsü’yle aynı kategoride değerlendiriliyor.

Gökdere üzerine konumlanan bu tarihi yapı, Bursa’nın seçkin semtlerinden Yeşil, Yıldırım ve Emirsultan’ı birbirine bağlıyor. 1854 yılındaki büyük Bursa depreminde epeyce hasar gören köprü, Kurtuluş Savaşı’nda Yunan ordusu tarafından da tahrip edildi. Belediye tarafından 2004 yılında onarılıp aslına uygun olarak restore edilen Irgandi, turistik bir mekân olarak hizmet veriyor artık. Bursa kandilleri ve bıçağı, mum çeşitleri, sedefkarlık, nakkaşlık, minyatür ve metal işleme gibi geleneksel el sanatları ürünlerinin sergilenerek satıldığı bu köprü çarşı kentin kültür merkezi konumunda.

Üzerinde yer alan nargile kahvehaneleriyle gençlerin buluşma mekânı olan köprü, “kımıldamak” anlamına gelen “ırgamak” sözcüğünden almış adını. Sarı badanalı dükkânları ve gri kemerli gövdesiyle yıllara inat hâlâ ayakta duruyor Irgandi Köprüsü.


Mıhlı Köprüsü
(Başdeğirmen)


Mıhlı (Başdeğirmen) Köprüsü - Altınoluk (Balıkesir)



Dünyanın oksijen deposu olarak bilinen Kaz Dağları’nın eteklerindeki Mıhlı Çayı aynı zamanda Balıkesir ve Çanakkale illeri arasındaki doğal sınırı oluşturuyor. Altınoluk-Küçükkuyu güzergâhında Altınoluk’tan 5 kilometre ileride yer alan çayın üzerine konumlanan tarihi Mıhlı (Başdeğirmen) Köprüsü, tek gözlü kocaman kemeriyle dikkat çekiyor.

Köprünün yapım tarihiyle ilgili kesin bir bilgi yok. Kaz Dağları’nın zengin ekosisteminin yarattığı bir coğrafyada çam, zeytin, çınar, defne, tespih ağaçları ve envai çeşit meyve bahçelerinin bulunduğu doğal bir alanda yer alan bu anıt eser, büyük olasılıkla Roma dönemine tarihleniyor. Köprü, zamanında Truva antik kentinin Ege’ye açılan önemli kapılarından biriydi. Bazı tarihçilere göre Kral Yolu, bazılarına göre ise bölgede gerçekleştirilen zeytin ve zeytinyağı üretiminden dolayı eski Yağcı Yolu üzerinde yer alan Mıhlı Köprüsü, Ceneviz Köprüsü olarak da anılıyor.

Geniş bir kemer açıklığı üzerindeki yaya geçiş kısmı oldukça dar olan Mıhlı Köprüsü’nün yakınında eski bir değirmen bulunuyor. Yakın bir zamanda onarılan değirmenin biraz ilerisinde dar bir kanyonun ağzından akan Mıhlı Şelalesi görülebilir. Şelaleye köprüden başlayan eski suyolu takip edilerek ulaşılıyor. Yüzyıllardır insanlığa hizmet eden Mıhlı Köprüsü bahçelerindeki ürünleri toplamaya giden köylülere ya da hafta sonunu bu muhteşem coğrafyayı keşfetmeye ayıran trekking tutkunlarına geçit veriyor artık.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:04   #6
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Cılandıras Köprüsü


Cılandıras Köprüsü - Karahallı (Uşak)


Vahşi bir doğanın içerisindeki vadinin iki yakasını birbirine bağlayan Cılandıras Köprüsü, antik dönemden beri var olan önemli bir geçit. Denizli-Uşak arasında uzanan eski Kral Yolu üzerinde yer alan ve İÖ 600’lü yıllara tarihlenen köprü, bölgede yaşayan çeşitli kavimler tarafından Uşak Ovası’nın verimli topraklarına erişmek için kullanılıyordu. Bugün taş döşeli bazı bölümleri yer yer sağlam kalan Kral Yolu ile Cılandıras Köprüsü, yöredeki ticari ilişkilerin gelişmesinde önemli bir rol oynadı.

Uşak iline 35, Karahallı ilçesine 14 kilometre uzaklıktaki köprü, Banaz Çayı üzerinde bulunuyor. Antalya’daki Oluk Köprü’nün biraz daha küçüğü konumundaki Cılandıras, kesme taş kullanılarak kasnak biçimli ve tek kemer gözlü olarak inşa edilmiş. Köprü toprak içine gömülen temeller üzerinde değil de vadinin iki tarafındaki kayalık zemine tutunan ayaklarıyla 24 metre yükseklikte yer alıyor. Darlığından dolayı sadece yayaların geçişine izin verilen köprü 24 metre uzunluğunda ve 1,75 metre eninde.

Ceylandıras ve Karahallı adlarıyla da anılan köprü geçtiğimiz yıllarda belediye tarafından onarıldı. Restorasyon çalışmaları sırasında köprü tabliyesi betonla sağlamlaştırılırken metal korkuluklar eklendi. Geçmişi günümüze bağlayan tarihsel anıtlardan biri olan Cılandıras Köprüsü’nün çevresi bir mesire yeri olarak kullanılıyor. Etrafı yemyeşil ağaçlarla çevrili köprü, yakınındaki Karahallı Elektrik Santralı’ndan gelen suların oluşturduğu şelaleyle birlikte hoş bir görüntü sergiliyor.


Çine Köprüsü
(İncekemer)

Çine (İncekemer) Köprüsü - Çine (Aydın)


Aydın ilindeki Çine Çayı, mitolojiye konu olmuş efsanevi bir ırmak. Söylenceye göre Tanrıça Athena bir gün dere kenarında kaval çalarken irkilerek suya yansıyan yüzünü görmüş. Kavalı üflerken şişen yanaklarıyla çirkinleştiğini fark edip, kızgınlıkla aleti yere atmış. Tesadüfen kavalı bulan Marsyas, kısa sürede öyle güzel çalmaya başlamış ki ünü tüm Anadolu’ya yayılmış. Kendisini rakipsiz gören Tanrı Apollon, Kral Midas’tan hakem olmasını isteyerek Marsyas’ı yarışmaya davet etmiş. Kavalı daha güzel çalsa da, Marsyas Tanrı Apollon karşısında yenik sayılınca derisi yüzdürülerek öldürülmüş. Kıskançlığından öfkelenen Apollon, Midas’ı da cezalandırıp eşek kulaklı bir yaratık haline getirmiş. Ne var ki, daha sonra Apollon yaptıklarından pişman olunca, Marsyas’ın bedenini ırmağa dönüştürerek Çine Çayı’nı yaratmış.

Derin bir vadide beyaz, pembe ve kırmızı zakkumlarla bezenen Çine Çayı, döne kıvrıla akıyor yıllardan beri. Kapadokya benzeri ilginç kaya formlarıyla çevrili vadide, antik dönemde inşa edilen Çine (İncekemer) Köprüsü yer alıyor. Karia uygarlığının kentlerinden Alabanda’nın bir mahallesi olan antik Gerga yerleşimine ulaşımı sağlayan köprü, üç gözlü olarak inşa edilmiş.

Köprüden kuzey yönüne doğru ya da Çine’ye 21 kilometre mesafedeki Kırksakallar köyünden güneye yönelince Gerga’ya ulaşılıyor. Antik alan, Roma döneminde kurucu Gerga’nın önderliğinde oluşturulan küçük bir yerleşim. Yazıtlardan öğrenildiğine göre Gerga, Anadolu’nun Bereket Tanrıçası Kibele’ye tapınım merkezi olarak kullanılmış. Köprü halk arasında Adıgüzel yada Gelingeçmez Köprüsü olarak da adlandırılıyor. Aynı zamanda bir sukemeri vazifesi de gören, Çine Çayı üzerindeki İncekemer, baraj suları altında kalacak yakın bir gelecekte.


Akköprü


Akköprü - Dalaman (Muğla)



Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı, kıyıyı veya vadiyi birbirine bağlayan geçitler olarak anılan köprüler, tarih boyunca medeniyetlerin gelişmesine ve birbirleriyle ilişkiye geçmesine araç oldu. Sadece işlevsellikleriyle değil mimari ve estetik görünüşleriyle de ilgi çeken bu yapılar Türkiye’nin kuşaklar boyunca aktarılan kültürel mirasını oluşturuyor.

Muğla’nın Dalaman ilçesi yakınlarındaki Akköprü köyünde bulunan aynı isimli köprü, geçmişte Ege ve Akdeniz bölgelerini bağlayan tek geçit olarak biliniyor. Romalılar tarafından İS 3. yüzyılda inşa edilen 30 metre yüksekliğinde ve 50 metre uzunluğundaki köprü, yapımında kullanılan taşların beyaz olması nedeniyle bu adla anılıyor. Üç ayak üzerinde iki kemerden oluşan bu estetik yapı, yaz aylarında raftingcilerin adrenalin dolu çığlıklarıyla yalnızlığını unutuyor. Son yıllarda rafting tutkunları arasında oldukça popüler olan Dalaman Çayı’nın azgın sularında yapılan ve zorluk derecesi 2’yi geçen rafting turları, köprünün 15 kilometre ilerisinden başlıyor. Köprünün az ötesinde genişleyen nehir yatağında son bulan etkinliğin ardından raftingciler, taş döşemelerin arasında otların yeşillendiği Akköprü’de hatıra fotoğrafı çektiriyor.

Antik dönemden günümüze uygarlığın gelişmesine katkıda bulunan tarihi köprü, Hasankeyf gibi terk edilmişliği yaşıyor şu günlerde. Dalaman Çayı üzerinde yapımı süren baraj ve hidroelektrik santralı, pek yakında bu görkemli eseri sular altında bırakacak. Akköprü varlığını sadece anılarda ve fotoğraf karelerinde sürdürecek ne yazık ki.


Belkıs Köprüsü
(Köprüçay)

Belkıs (Köprüçay) Köprüsü - Antalya



Mimari özelliklerini günümüze kadar eksiksiz taşıyan en önemli antik tiyatrolardan biri olan Aspendos, kusursuz görünümü ve yarım daire biçimindeki gövdesiyle görenlerde hayranlık uyandırıyor. Yaz aylarında sergilenen tiyatro oyunları ve müzik ziyafetiyle geçmiş günlerini yad eden antik tiyatronun hemen arkasında devasa sukemerleri yükseliyor. Sivri formlarıyla bu kemerler kilometrelerce ötelerden antik şehre su getirmek için kullanılıyordu.

Aynı zamanda Belkıs olarak da adlandırılan Aspendos antik yerleşiminin yakınında, Pamphylia’nın görkemli şehirlerinden Side’ye ulaşmak için kullanılan güzergâh üzerinde tarihi bir köprü yer alıyor. Yöre halkınca etrafında kurulan pazar nedeniyle Köprüpazar olarak da anılan Köprüçay Köprüsü, Köprüçay Milli Parkı sınırlarından geçen aynı isimli nehrin iki yakasını birleştiriyor. Romalılar tarafından İS 4. yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilen bu yapının altından zamanında küçük gemilerin geçtiği rivayet ediliyor. En büyüğü 17 metre genişliğinde irili ufaklı yedi kemer gözünden bugün yalnızca balıkçı teknelerinin geçmesine izin veren Köprüçay Köprüsü Türkiye’nin tarihi değerleri arasındaki yerini koruyor hâlâ.

Zamanla tahrip olan köprü, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat döneminde (1219-1236) onarım gördü. Tam orta yerinde sonradan eklenen bölümün oluşturduğu küçük dirsek Köpüçay’ı virajlı bir hale getiriyor. Narenciye bahçeleri arasındaki köprü 1999 ve 2004 yıllarında Karayolları tarafından restore edildi. 2010 yılı onarım programına alındı.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:06   #7
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Oluk Köprü


Oluk Köprü - Manavgat (Antalya)


Toroslar’ın sarp yamaçlarını yararak gelen Köprüçay Irmağı, arkasındaki Dedegöl Dağları’nı güneşle baş başa bırakıp derin bir kanyona girer. Darlaşarak geçit vermez bir görünüme bürünen Köprülü Kanyon’un duvarları sedir ve çam ağaçlarıyla kaplıdır. Güneş ışınlarının kanyon tabanından akan ırmağa ulaşmadığı bu coğrafya, duvarlardan dökülen kaynak sularının oluşturduğu karstik şekillerle ilginç manzaralar yaratır. Kanyonun en dar bölgesinde yer alan Oluk Köprü, inci bir gerdanlık görünümüyle karşı yakaya geçit veren tek bağlantıdır.

Antikçağda Eurymedon olarak bilinen Köprüçay üzerindeki bu tek kemerli köprü günümüzde koruma altında. Mimari görüntüsüyle 2. yüzyıl Roma dönemine ait olduğu düşünülen Oluk Köprü, denizden bin metre yüksekliğe kurulan Selge ve Pednelissos gibi Pisidia kentlerini Aspendos ve Side gibi Pamphylia şehirlerine bağladığı için tarihi bir öneme sahip. Biraz ilerisindeki vadide küçük bir benzeri olan köprü, 1997 yılında Karayolları tarafından onarılarak trafiğe kapatıldı. Oluk Köprü ne yazık ki geçtiğimiz yıllarda tekrar araç ve yaya trafiğine açıldı.

Bugün Türkiye’de en çok ziyaret edilen bölgelerden Köprülü Kanyon 1973 yılında milli park ilan edildi. Toroslar’ın geçit vermez yamaçlarındaki doğal güzelliklerle bezenen bölge, önemli bir rafting ve cip safari merkezi günümüzde. Antalya Manavgat ilçesi Beşkonak beldesi yakınlarındaki Oluk Köprü, hem tarihi hem de turistik değerleriyle bölgenin önemli dinamiklerinden biri sayılıyor.


Kravga Köprüsü


Kravga Köprüsü - Mut (Mersin)



Orta Toroslar’daki Geyik Dağları’ndan doğan Gökçay ve Gökdere nehirleri, Mut yakınlarında birleşerek Göksu adını alıyor. Toplam uzunluğu 260 kilometreye yaklaşan nehir, üzerindeki antik köprülerle tarihin canlı tanıklarından biri aynı zamanda. Karaman-Ermenek yakınlarında 1305 yılından beri hizmet verdikten sonra baraj suları altında kalan Görmeli Köprüsü, Bucakkışla’daki Bıçakçı Köprüsü ve Mut sınırlarındaki Kravga Köprüsü, uzmanlar tarafından Göksu yatağındaki en önemli tarihi yapılar arasında sayılıyor.

İlk bakışta hemen fark edilen mimari doku, Kravga Köprüsü’nün iki değişik dönemde inşa edildiğinin bir göstergesi. Erken Roma döneminde yapıldığı anlaşılan ilk yapının üzerine eklemlenen üst kısım, 14. yüzyıl Karamanoğlu üslubunu yansıtıyor. 84 metrelik uzunluğa sahip köprünün kemerleri ve selyaranları kesme taş, diğer bölümleri ise moloz taş kullanılarak inşa edilmiş.

Mersin’in Mut ilçesi Göksu beldesinde yer alan taş köprünün üç kemeri ve kara üzerine konumlanan boşaltma gözleri bulunuyor. Ana kemerin her iki yanına iki küçük kemer ve biri büyük diğeri küçük olmak üzere daire şeklinde iki göz yerleştirilmiş. Bu yuvarlak gözler, ustası tarafından köprünün ağırlığını hafifletmek amacıyla eklenmiş.

Bir söylenceye göre köprüden en çok nar yükü taşıyan Yörük deve kervanları geçermiş. Narekşisinin asitli özelliğinden dolayı zamanla köprünün taşları aşınmış. Gördüğü onarımlar nedeniyle eklektik bir üslubu yansıtan Kravga Köprüsü, 1990 yılında trafiğe kapatılarak emekliye ayrıldı.


Alman Köprüsü
(Karaisalı)

Alman (Karaisalı) Köprüsü - Karaisalı (Adana)



Karayolu ve demiryolu taşımacılığında önemli işlevleri olan köprü ve viyadüklerin yapımı pek kolay gerçekleşmez. Doğanın geçit vermediği ıssız coğrafyalar ve vahşi kanyonlar çoğu zaman zorlar insanoğlunu. İşte bu noktada bilimsel yöntemler devreye girer ve mühendislik harikaları ortaya çıkar. Tıpkı derin bir vadiye konumlanan 200 metre uzunluğunda ve 99 metre yüksekliğindeki Alman Köprüsü gibi.

Osmanlılarla Almanlar arasında 19. yüzyılın sonlarında başlayan dostluk rüzgârları kısa zamanda ekonomik, kültürel ve sosyal anlamda bir işbirliğine dönüştü. Alman İmparatoru Kaiser Wilhelm ve II. Abdülhamit arasında yapılan anlaşmayla 1888 yılında Haydarpaşa’dan Bağdat ve Şam’a uzanan bir demiryolu hattı kurulması öngörüldü. Bu projeyle Almanlar yıllardır özlem duydukları Ortadoğu petrolüne kavuşurken, Osmanlı İmparatorluğu’nun asker sevkıyatı ve yolcu taşıma sorunu da ortadan kalkacaktı.

Haydarpaşa’dan başlayıp Eskişehir-Konya-Ereğli-Pozantı- Adana güzergâhını izleyen Bağdat Tren Hattı’nın en zor geçiş noktası olan Toroslar, projenin en önemli bölgesiydi. Belemedik istasyonunda çalışan Alman mühendis ve işçiler, 1905 yılında 12 kilometre boyunca tam 22 tünel açtı. Bu çalışmalar sırasında ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla bugün Alman Köprüsü (bazı kaynaklarda Varda) olarak anılan olağanüstü yapı inşa edildi.

Çukurova’nın sıcaklarından uzakta, Aladağlar’ın eteklerinde çam ormanlarıyla çevrili keskin vadiler arasında yer alan bu tren hattında yolculuk yapmak inanılmaz keyifli. Adana’nın Karaisalı ilçesi Kapıkaya Kanyonu mevkiindeki Hacıkırı köyü yakınlarında bulunan Alman Köprüsü, görenlerde haklı bir hayranlık uyandırıyor.


Taşköprü


Taşköprü - Adana


Adana şehir merkezini ikiye ayıran Seyhan Nehri üzerindeki tarihi Taşköprü, bir Roma dönemi eseri. Roma İmparatoru Hadrianus zamanında mimar Auxentus’a yaptırılan köprü, 310 metre uzunluğunda ve 11,5 metre genişliğinde. Bir zamanlar gövdesine asılı duran Latince kitabe, günümüzde Adana Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Yüzyıllarca insanlığa hizmet eden bu tarihi yapı, seller ve depremler gibi doğal felaketler yüzünden pek çok kez hasara uğradı. Bu nedenle en önemlisi 17. yüzyılda olmak üzere, çeşitli dönemlerde onarımlar gördü. Seyhan Nehri’nin sık sık taşması sonucu başlatılan ıslah çalışmalarında bazı gözleri toprak altında kaldı. Orijinali 21 gözlü olarak inşa edilen köprünün bugün sadece 14 kemer gözü kalmış durumda. İlk restorasyonlar sırasında taş korkuluklar kaldırılarak yerine metal olanlar konulduysa da, 2007 yılındaki çalışmalarda taş korkuluklar ve döşemeler aslına uygun olarak yenilendi. Halk arasında üzerinden geçtiği nehrin adıyla, Seyhan Köprüsü olarak da anılıyor Taşköprü.

Akdeniz’de dolaşan küçük ticaret gemilerinin, Seyhan Nehri yatağından köprü yakınına kadar gelebildiği eski çağlar artık geride kaldı. Çukurova’nın kavurucu sıcaklarında kuruyan Seyhan Nehri’nin üzerindeki bu tarihi anıt, yaz aylarında susuz bir geçide dönüşüyor. Seyhan ile Yüreğir ilçelerini birbirine bağlayan Taşköprü, tarihi Saat Kulesi ile modern binalar arasında kalan Adana’nın simgesi şimdi. Şehir logosunu süsleyen dev taş gövdesiyle Taşköprü, taşıt trafiğine kapatılarak sadece yayalara hizmet veriyor günümüzde.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:13   #8
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Bıçakçı Köprüsü


Bıçakçı Köprüsü - Karaman


Göksu Irmağı üzerine konumlanan Bıçakçı Köprüsü, Konya ve Karaman bölgesinde hâkimiyet kuran Karamanoğulları Beyliği’nden günümüze kalan tarihi yapılar arasında. Üzerindeki ırmağın adıyla Göksu Köprüsü olarak da biliniyor.

Karaman Bucakkışla’da yer alan köprü 14. yüzyılda inşa edildi. Mimarı bilinmeyen köprünün giriş kısmında bir kitabe yer alıyor. Üç gözlü olarak tasarlanan Bıçakçı Köprüsü’nün uzunluğu yaklaşık 90 metre, genişliği ise 5 metre. En büyük kemer açıklığı 15 metreye ulaşan yapının iki küçük gözü de kara üzerinde bulunuyor. Ana kemerin her iki yanına ayrıca yuvarlak tahliye gözleri yerleştirilmiş. Çoğu tarihi köprüde olduğu gibi suyun geliş yönündeki selyaranlar üçgen, köprüden çıkış yönündekiler ise daire biçiminde örülmüş. Köprünün kemerlerinde kesme taş, gövde bölümünde ise moloz taş kullanılmış.

Bıçakçı Köprüsü, Göksu Nehri üzerinde bulunan Mersin- Kravga Köprüsü’ne benzer bir formda inşa edildi. Karaman ilinde yer alan bir başka tarihi köprü de Görmeli (Alaköprü). Anadolu topraklarının Akdeniz’e açılan geçitlerinden biri olan Görmeli Köprüsü, 2009 yılında inşaatı tamamlanan Ermenek Barajı’nın suları altında kaldı. Su bir yandan çevreye hayat verirken, diğer yandan Görmeli Köprüsü gibi tarihi zenginlikleri yeryüzünden siliyor ne yazık ki.

Bayramören Köprüsü

Bayramören Köprüsü - Bayramören (Çankırı)


Geçmişte taş, moloz, tuğla ve ahşaptan yapılan köprülerin yerini giderek beton ve demir konstrüksiyonlar alıyor. Eskinin yerini modern oluşumlara bıraktığı çağımızda, geçmişin günümüze taşıdığı değerlere en güzel örneklerden biri de Bayramören Köprüsü.

Sadece insanların ve hayvanların geçişinde kullanılan Bayramören Köprüsü’nün, ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Ahşap iskeletli köprünün 19. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı düşünülüyor. Kesmetaş temeller üzerine kalasların yerleştirilmesiyle inşa edilen iki gözlü köprünün farklı bir mimari stili var. Çok soğuk iklimlerde buz tutma tehlikesini ortadan kaldırmak amacıyla tahta köprülerin üzeri örtülerek yan kenarları kapatılır. Ahşap kısımlarının korunması için üzeri kiremit bir çatıyla kaplanan Bayramören Köprüsü de, bu haliyle soğuk kuzey ülkelerindeki köprüleri anımsatıyor.

Çankırı’nın Bayramören ilçesinde, Melan Çayı’nın üzerinde yer alan Bayramören Köprüsü’nün uzunluğu 50 metre, eni 3,40 metre, tabanı ile çatısı arasındaki mesafe ise 2,35 metre. Türkiye’nin en uzun ahşap köprülerinden biri olan Bayramören’in yapımında kızılçam ağacı kullanıldı. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 2001-2002 yılları arasında aslına uygun olarak restore edilen köprü, yamaç paraşütü şenliklerine ev sahipliği yapıyor. Ağustos ayında düzenlenen “Bayramören Tarihi Köprü Tanıtımı ve Kaynaşma Şöleni” Bayramören’in yamaç paraşütüne elverişli doğası nedeniyle 2008’den beri Yamaç Paraşütü Dünya Kupası Ön Ayağı ve Türkiye Yamaç Paraşütü Şampiyonası başlığı altında yapılıyor. Bu yıl belediyenin başvurusu kabul edilirse Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası Bayramören’de yapılacak


Tekgöz Köprüsü

Tekgöz Köprüsü - Kocasinan (Kayseri)


Bazı kaynaklara göre ünlü seyyah Evliya Çelebi Kayseri üzerinden Niğde’ye giderken gördüğü bu köprüyü, Bosna Hersek’teki Mostar Köprüsü’yle bir tutup gökkuşağına benzetmiş. Seyahatname’de kimi zaman Yalnızgöz Köprüsü olarak da bahsedilen Tekgöz Köprüsü, Anadolu Selçuklu kültürünü yansıtan en güzel mimari eserlerden biri.

Kitabesinden öğrendiğimize göre Kızılırmak üzerindeki bu anıtsal köprü, Selçuklu Sultanı II. Rükneddin Süleyman Şah hükümdarlığı döneminde, 1202 yılında Kayserili Hacı Ali Şir bin Hüseyin tarafından yaptırıldı. Kayseri şehir merkezine 30 kilometre uzaklıkta Kayseri-Ankara yolu üzerindeki Tekgöz Köprüsü, büyük bir kemer ve sel taşkınlarını tahliyede kullanılan kara üzerindeki daha küçük kemer olmak üzere iki gözlü planlanmış. Büyük kemerinden dolayı halk arasında Tekgöz diye anılan köprünün uzunluğu 120 metre, yüksekliği ise 18 metre. Kesme taştan inşa edilen köprünün büyük kemer açıklığı 27 metreye ulaşıyor.

Köprü yüzeyindeki farklı taş malzemeye ve işçiliklere bakarak yapının çok sayıda onarım geçirdiğini anlamak mümkün. Tekgöz Köprüsü’nün yanı sıra, Kayseri il sınırları içerisinde yer alan ve Kızılırmak’ın iki yakasında bir gerdanlık gibi uzanan sekiz gözlü Şahruh Köprüsü de görülmeye değer.


Kesik Köprü


Kesik Köprü - Sivas


Tarihi İpek Yolu üzerindeki Anadolu yarımadası hanlar, kervansaraylar ve köprülerden oluşan geniş bir yol ağı sistemiyle yüzyıllar boyunca üzerinde yaşayan çeşitli kavimlerin ticari ve siyasi ilişkilerini sağladı. Kızılırmak üzerine yapılan Kesik Köprü de bu sistemin en önemli parçalarından biriydi.

Sivas-Kayseri eski karayolu güzergâhında bulunan Kesik Köprü, aynı zamanda iki kent arasındaki sınırı da oluşturuyor. Toplam 19 gözü bulunan köprünün 17 gözlü kısmı Sivas ili sınırları içerisinde, 2 gözlü kısmı ise Kayseri ili sınırları içerisinde yer alıyor. Köprü 327 metre uzunluğu ve 5 metrelik genişliği ile ülkemizdeki taş köprüler listesinde en başta gelenler arasına adını yazdırıyor. Yerel halk tarafından Kızılırmak Köprüsü olarak da anılan köprünün en büyük kemer açıklığı 7,90 metre. Köprü Sivas il merkezini Karşıyaka Mahallesi’ne bağlıyor.

Anadolu Selçuklu mimari geleneğinin en iyi örneklerinden biri olan köprünün selyaranları üçgen, korkulukları ise taş kaplama olarak tasarlanmış. Üzerindeki kitabeden 1292 yılında Selçuklu Devleti tarafından yol ıslahı çalışmaları sırasında yapıldığını öğrendiğimiz köprü, kemerinin en yüksek noktasından itibaren hafif bir eğimle iki yakaya bağlanmış. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından hemen yakınına yapılan yeni köprü hizmete girince, üzeri asfaltla kaplanarak hâlâ trafiğe açık tutulan Kesik Köprü de bakıma alınacak ve restorasyon çalışmalarına başlanacak.

Sivas ili sınırları içerisinde ayrıca Eğri Köprü, Boğaz Köprüsü ve Yıldızeli tarihi köprüleri de görülebilir.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:16   #9
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Uzunok Köprüsü

Uzunok Köprüsü - Darende (Malatya)


Malatya ilinin Darende ilçesi 2009 yılında hayata geçirdiği Tohma Kanyonu projesiyle yerel turizmin gelişmesinde önemli bir adım attı. Bu projeyle birlikte 12 kilometrelik kanyonun 1,5 kilometrelik bölümüne gezi platformları döşenirken, Somuncu Baba Türbesi ve Günpınar Şelalesi’nin de çevre düzenlemeleri yapıldı. Diğer yandan Darende ilçesinde yüzyıllardan beri hizmet veren dört tarihi köprünün yenilenmesi gündeme geldi.

Darende ilçesinin Kaldırım ve İbrahim Paşa mahallelerini birbirine bağlayan Uzunok Köprüsü, Tohma Çayı üzerinde yer alıyor. 46 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindeki köprü, 1990’lı yıllara kadar üç gözlü olarak hizmet vermekteydi. Tamamen yıkık durumda olan bir gözü son yıllarda onarılan köprünün kitabesi bulunmuyor. Nadir ve Gökyar mahallelerini birleştiren Nadir Köprüsü, yine Tohma Çayı üzerindeki Köprügözü Köprüsü ve Hacılar Mahallesi’ndeki Abidin Paşa Köprüsü’yle birlikte Uzunok Köprüsü Darende’nin şehir içi ulaşımını sağlamaya devam ediyor.

Hafız Ahmed Hilmi Efendi tarafından 1779 yılında inşa ettirilen bu anıtsal eser, geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen onarımlar sırasında iş makineleri tarafından hasara uğratıldı. Uzunok Köprüsü daha sonra aslına uygun olarak yeniden restore edildi ve köprünün çevre düzenlemesi için çalışmalar başlatıldı.


Çobandede Köprüsü

Çobandede Köprüsü - Köprüköy (Erzurum)



Türkiye’de antik dönemden kalan en eski köprü buluntusuna Çorum ili Boğazköy’deki Hattuşa arkeolojik alanında rastlanıyor. Hititlerin başkentindeki bu antik köprü, İÖ 13. yüzyılda üst üste taşlar yığılarak inşa edildi. Çeşitli kavimler tarafından geliştirilen köprü mimarisi, Anadolu coğrafyasının her bölgesine yayılan taş kemer köprülerle yolların kesintisiz bağlantısını sağlayarak günümüze kadar ulaştı.

Bu tarihi köprülerden biri de Erzurum’un Köprüköy ilçesindeki Çobandede Köprüsü. Köprü, Hasankale tarafından gelen Kargapazarı Çayı’nın Köprüköy ilçesinde Aras Nehri’yle buluştuğu noktada yer alıyor. İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’ın veziri Emir Çoban Salduz tarafından 1298 yılında yaptırılan köprünün üzerinde yer alan üç kitabe de zamanın yıpratıcı etkilerine maruz kaldığı için deşifre edilemiyor.

İran sınırına geçiş güzergâhı üzerinde bulunan Çobandede Köprüsü önemini tarihin hiçbir döneminde yitirmedi. 130 metre uzunluğunda ve yedi gözlü olarak inşa edilen köprüden günümüze sadece altı kemer göz kalmış. Selyaranların üzerine oturtulan çokgen kulelerle dengesi sağlamlaştırılan köprü, değişik taşlar kullanılarak yapılmış. Bu farklı taşların renk harmonisi ve kuleler üzerindeki İlhanlı süslemelerini yansıtan geometrik desenler, köprüye estetik bir görünüm kazandırıyor. Köprünün halk arasında Çobandede Köprüsü olarak anılmasına yörede bulunan Çoban Abdal yatırının neden olduğu sanılıyor. Çobandede Köprüsü’nün Karayolları tarafından 2010 yılında restorasyon çalışmalarına başlaması planlanıyor.


III. Murat Köprüsü


III. Murat Köprüsü - Kars


Taşköprü olarak da bilinen III. Murat Köprüsü, Kars Çayı üzerinde yer alıyor. 1579 yılında Kars şehrinin yeniden imarı sırasında Sultan III. Murat’ın emriyle Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan köprü üç göz formunda tasarlanmış. Büyük sel felaketi sırasında 1715 yılında yıkılan köprü, sağlam kalan ayakları üzerine 1719 yılında kentin ileri gelenlerinden Hacı Ebubekir Karahanoğlu tarafından yeniden inşa ettirildi. Yapımında kesme bazalt taşlardan faydalanılan köprü 54 metre uzunluğa ve 8 metre genişliğe sahip.

Diğer iki kemere nazaran biraz daha büyük olan orta kemerin açıklığı 13 metreye ulaşıyor. Suyun ana geliş istikametinde iki büyük selyaranı bulunan III. Murat Köprüsü’nün taş korkulukları, ustası tarafından köprünün taşıyıcı duvarının devamı niteliğinde düşünülmüş. Karahanoğlu Köprüsü ya da Taşköprü olarak da bilinen köprü halen kullanıma açık.

III. Murat Köprüsü’nün 19. yüzyıl sonlarındaki Rus işgali sırasında sökülerek tahrip edilen kitabesinin ilginç bir hikâyesi var. Köprüyü yaptıranların torunlarından Müstak Hatifi Karahanoğlu, Hattat Hamit Aytaç’a yeni bir kitabe yazdırır. Köprüdeki yerine konulmak üzere gönderilen kitabe yolda bir şekilde kaybolur. Bu kez hattatın öğrencilerinden birine tekrar yazdırılan son kitabe, orta kemer üzerinde bulunan yerine yerleştirilir.


Anı Arpaçay Köprüsü


Anı Arpaçay Köprüsü - Arpaçay (Kars)


Kültürleri, halkları, insanları, sevgilileri dahası yolları birbirine bağlayan köprüler, zamana yenik düşüp yıkıldıklarında tüm kapılar kapanır, iletişim kesilir. Binlerce yıldır beraber yaşayıp aynı havayı soluyan, ortak bir kültür oluşturan Türklerle Ermeniler arasında bugün yaşanan kopukluğu ne güzel de özetliyor Arpaçay Köprüsü. Tek kemeri yıkılmış gövdesi ve iki yakada bir başına yükselen viran köprü ayaklarıyla, iki halk arasındaki küskünlüğü ve yalnızlığı vurguluyor belki de.

Geçmişin ünlü ticaret rotası İpek Yolu üzerindeki bu köprü, 10. yüzyılda yapıldı. Köprü Kars yakınlarındaki Ani arkeolojik alanında, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı çizen ve eskiden yörenin su ihtiyacını karşılayan Arpaçay’ın üzerinde konumlanıyor. Bir dönem Urartu uygarlığına da ev sahipliği yapan Ani örenyerinin yedi kapısı bulunuyor. Batıya açılan Suyolu ile doğuya açılan Acemoğlu, Mığmığ Deresi ve Divin kapıları, antik kentin dünyaya açılan gözleri bir anlamda. Divin Kapısı’ndan çıkan kervanlar, tek gözlü Arpaçay Köprüsü’nden geçerek İpek Yolu’na ulaşırlardı. İpek Yolu Köprüsü olarak da anılan ve kitabesi bulunmayan tek kemeri yıkık köprü, kesme taştan inşa edildi.

Arpaçay Köprüsü bir zamanlar Ani şehrinin kırmızıya çalan görkemli taş yapılarının yükseldiği vadinin iki yakasını birleştiriyordu. Şimdiyse halklar arasında yeniden kurulacak sıcak iletişimle birlikte, harap durumdaki bedeninin onarılmasını ve eski günlerine dönmeyi bekliyor özlemle.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.06.2011, 01:18   #10
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tarihi Köprüler

Hoşap Köprüsü

Hoşap Köprüsü - Gürpınar (Van)


Arkasındaki tepede yer alan aynı isimli kalenin gölgelendirdiği Hoşap Köprüsü, yapımında kullanılan farklı renkli taşlardan dolayı estetik bir görünüm kazanıyor. Köprünün kemer aralıklarına özenle yerleştirilen siyah-beyaz taşlar ve kabartma tekniğiyle yazılan kitabeleri dikkat çekiyor.

Van-Hakkari karayolu üzerindeki Güzelsu köyüne konumlanan köprü, güney-kuzey doğrultusunda kurulu. Yerleşimin içinden geçen Hoşap Çayı’nın üzerine inşa edilen Hoşap Köprüsü, biri büyük ikisi küçük üç sivri kemerden oluşuyor. Yaklaşık 32 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğindeki köprünün en büyük kemerinin iki yanında çerçevelenerek konulan iki kitabe yer alıyor. Osmanlıca, Farsça ve Arapça metinler içeren yazıtlardan öğrendiğimize göre köprü, 1671 yılında Mahmudi beylerinden Zeynel Bey oğlu Evliya Bey tarafından yaptırıldı. Bu yüzden halk arasında Evliya Bey Köprüsü olarak da anılıyor. Köprünün çevresinde eskiden yapılar yer almaktaydı. Kuzey tarafında bulunan ön cephesi dükkânlarla dolu bir han binası, günümüzde kısmen toprak altında kaldı.

Van ili Gürpınar ilçe merkezine 39 kilometre mesafedeki köprü, arkasındaki sarp kayalara konumlanan Hoşap Kalesi’ne ulaşımda bir kapı vazifesi görüyor aynı zamanda. Urartulardan beri kullanılan ve Mahmudi Süleyman Bey tarafından yaptırılan bu görkemli kale, adaşı olan köprüyle birlikte ülkemizin tarihi hazineleri arasındaki yerini koruyor. Köprüdeki en son restorasyon çalışması 2004 yılında yapıldı.


Kırmızı Köprü


Kırmızı Köprü - Bahçesaray (Van)


Van bölgesinde uzun bir süre hâkimiyet kuran Urartular köprü, su kanalları ve antik barajlar inşa ederek hayatı kolaylaştırdı. Birçoğu günümüze ulaşan bu tarihi yapılar arasında özellikle köprüler mimari tarzlarıyla ön plana çıkıyor. Türklerin bölgeye gelmesiyle birlikte bu tarihi taş köprülere bazı eklemeler yapıldı veya yıkılanların yerine yenileri inşa edildi. Van ili sınırları içinde bulunan köprülere en iyi örnekler Çatak, Hoşap (Evliya Bey), Bendimahi, Zeril, Şeytan, Hurkan ve Kırmızı Köprü olarak sıralanabilir.

Zarif kemerine işlenen tuğlaların renginden dolayı bu adı alan Kırmızı Köprü, görsel güzelliğiyle dikkat çekiyor. Bahçesaray-Hizan yolunda Müküs Çayı üzerinde yer alan ve kitabesi olmayan köprünün yapım tarihi bilinmiyor. Uzmanlar 16. veya 17. yüzyılda inşa edildiğini düşünüyor. Tek gözlü yapı, Osmanlı ve Selçuklu döneminde sık rastlanan sivri kemer mimari tarzına iyi bir örnek teşkil ediyor. Kırmızı Köprü 45,5 metre uzunluğunda ve 4,35 metre genişliğinde.

Tıpkı Diyarbakır Malabadi Köprüsü’nde olduğu gibi, bu köprünün de her iki girişinde birer oda bulunuyor. Bu odalar, yapıyı savunmak için bekleyen nöbetçilerin ya da yolcuların dinlenmesi amacıyla yapılmış. Yan duvarları moloz taşla örülen Kırmızı Köprü’nün korkuluk ve kemerlerinde kesme taş kullanılmış. 2005 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından onarılan köprü yaya geçişine açık.


Nehri Köprüsü


Nehri Köprüsü - Şemdinli (Hakkari)


Arazi şartlarının getirdiği bir gereksinim sonucu ortaya çıkan köprüler, insanlık var olduğundan bu yana kullanılıyor. İlkel zamanlarda ağaç kütükleri, tropikal bölgelerde kalın bitki lifleri kullanılırken, daha sonraki dönemlerde taş köprüler inşa edilmeye başlanıyor. Tarihi kaynaklar köprülerin Çin’den dünyaya yayıldığını söylüyor. İlk kemer köprülere ise Mısır ve Mezopotamya’da rastlanıyor. İpek ve Baharat Yolu’yla birlikte daha da önem kazanan köprüler, Roma İmparatorluğu döneminde taştan yapılmaya başlanıyor.

Yılların yorgunluğuna karşın geçmişi geleceğe, bugünü yarına bağlamaya devam eden tarihi köprülerimizden biri de Nehri Köprüsü. Hakkari’nin Şemdinli ilçesinin Nehri (Bağlar) köyündeki bu taş köprü, derin bir vadi içinde akan Şemdinli Deresi üzerinde yer alıyor. Köy merkezine 4 kilometre uzaklıktaki köprünün ayakları kayaların üstüne oturuyor. Kitabesi günümüze ulaşmayan yapı yerel kaynaklara göre Seyit Ahmet Sıddık tarafından 19. yüzyılda yaptırıldı. Yakınlardaki Kelat Sarayı’nın da bu hayırsever kişi tarafından inşa ettirildiği biliniyor.

Sivri kemerli köprülerinin en güzel örneklerinden biri olan Nehri Köprüsü, 21,20 metre uzunluğunda ve tek gözlü olarak inşa edildi. Yüksekliği 11 metreye yaklaşan köprünün genişliği ise 3 metre. Yapımında düzgün kesme taşlar kullanılan bu anıt eserin her iki tarafına küçük birer niş yerleştirilmiş. Dolgu ve tampon duvarları moloz taşlarla döşenen Nehri Köprüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2002 yılında restore edildi ve korkulukları yenilendi.


Ceyhan Köprüsü


Ceyhan Köprüsü - Kahramanmaraş


Anadolu’nun adına türküler yakılan tarihi taş köprülerinin büyük bir kısmı, Osmanlı döneminde inşa edildi. Roma dönemindeki yuvarlak biçimli kemer yerine çoğunlukla sivri kemer kullanılan bu köprüler, seferberlik zamanlarında orduların kullanması ve ticaretin gelişmesi adına yapıldı. Süsleme ve rölyeflerin çok az kullanıldığı Osmanlı mimarisinde köprülere namazgâh, istirahat sofası, kitabe ve balkon şeklinde köşkler gibi özgün formlar eklendi.

Osmanlı döneminden günümüze kalan taş köprü örneklerinden biri de Kahramanmaraş’taki Ceyhan Köprüsü. Elbistan ilçesinin Pınarbaşı-Kaynarca mevkiinden doğup 500 kilometreyi aşan bir yolculuğun ardından Akdeniz’e kavuşan Ceyhan Nehri üzerinde birçok tarihi köprü bulunuyor. Kahramanmaraş’a 10 kilometre uzaklıktaki Ceyhan Köprüsü’nün yapım tarihi net olarak bilinmese de, 15. ya da 16. yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor.

Eski Kahramanmaraş-Göksun yolu üzerinde, biri diğerlerine göre oldukça büyük altı gözden oluşan köprünün uzunluğu yaklaşık 155 metre civarında. En büyük kemerinin açıklığı 24,50 metre olmasından dolayı köprü, orta noktasından itibaren iki yakaya doğru hafif bir eğimle ulaşıyor. Ceyhan Nehri’nin yüksek debisine karşı yapılan selyaranları ise, sivri bir gemi burnu formunda tasarlanmış. En son 1983 yılında Karayolları tarafından onarılan Ceyhan Köprüsü halen kullanılmakta.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
köprüleri, tarihi, türkiyenin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:37.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.