Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm

Buram Buram Türkiye'm Gitmesek de, görmesek de o yer bizim yerimizdir...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 01.10.2011, 00:51   #1
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Türkiye'nin Adaları


Türkiye'nin Adaları - Türkiye'deki Adalar, Türkiye'deki Adaların Kısaca Tarihi



Türk adaları dendiğinde Türkiye’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan, Atlas Okyanusu’ndaki “Türk Adaları” akla gelir de üç yanı denizle çevrili bir yarımada olan ülkemizin yüzlerce adası unutulur.

Oysa adını sanını henüz koymadığımız ne çok adamız var da farkında değiliz.

Adlandırmak önemli. Türkçemizde “adıyla yaşasın” diye bir deyim vardır; yeni doğan çocuklar için iyi yaşam dileğini ifade eder. “Adını koymak” deyiminin ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur.

Birçok kaynakta Alibey (Cunda) Adası dahil Ayvalık adalarının sayısı 22 olarak geçer. Bu tanımın, Ayvalık Adaları Milli Parkı’nın sınırları içinde kalan adaları ifade ettiği görülür. Milli park sınırı dışında kalan Çiçek ve Kayabaşı adaları da eklenince sayı 24’e çıkıyor. Yine birçok kaynakta farklı adlandırmaların aynı adaların değişik adları olduğu saptanıp parantez içinde belirtilmiştir.

Listede aynı adlı pek çok adayı birbirinden ayırmak için il adının yeterli olmadığı görülerek elden geldiğince karşısında yer aldığı anakara oluşumuna (körfez, burun vb.) göre tarif etmek için parantez açma gereği duyulmuştur. Örneğin en büyük adamız Gökçeada ile üçüncü büyüğümüz Bozcaada arasında Karayer Adaları adıyla anılan irili ufaklı birçok adacıktan birinin adı da Bozcaada’dır.

Öte yandan listemize ölçek gereği koyulamadığı, İstanbul Boğazı’ndaki Galatasaray Adası ve zihnimizdeki gölgesi cüssesini katbekat geçen Kızkulesi’ni taşıyan mini minnacık kaya listeye alınmıştır. Adalarımız adıyla yaşayacak. Ne yazık adı konmadığı, yerel halkın kullanageldiği bir adı varsa bile haritalara geçmediği için listemizde yer almayan birçok adamız var. Göllerimizdeki adalar için de durum farklı değil.

Ardahan ilimizde Türkiye’nin Gürcistan’la sınırını çizen Aktaş Gölü’nde irili ufaklı 12 ada var. Listemizde dördü yer almıştır. Ulubat Gölü listemize en çok ada sokan göllerden. Yine de adını andığımız dokuz adadan çok daha fazlası var gölde.

Seyfe Gölü’nün on adasından beşi listemizde. Hirfanlı Baraj Gölü’nü ise tek ada temsil ediyor listemizde; oysa 12 adası var. Eğirdir Gölü’nün iki küçük adası listemize girdi ama çok kalıcı gibi görünmüyorlar. Çünkü gölün suyu her gün biraz daha azalıyor; adalar karayla birleşip yarımadaya dönmeye başladı bile.

Listemizde ada zengini göllerimizin başında Beyşehir geliyor. Ama sanılmasın ki 22 ile sınırlı onun ada sayısı. Bu sayıya 11 ada daha ekleyin. Köyceğiz ve Bafa göllerinin altışar adası var ama üçer adası listemizde.

Issız bir adaya düşsem sanırım Ziya Nail Dölen gibi davranırdım. Balkan Savaşı’nda gerilla olarak Bulgarlarla savaşan, daha sonra Paris’te tarım eğitimi alan Ziya Nail Bey’in yolu 1940 yılında, üzerinde bir manastır harabesinden başka şey olmayan ıssız bir adaya düşüyor. Yorgun bedenini ve zihnini ziraata adıyor Nail Bey. Şimdi adanın adı Nailbey Adası. Bursa’da, Ulubat Gölü’nde.

İbrahim Baştuğ




Giresun Adası


Giresun Adası
Fotoğraf: Fatih Pınar

Kıyıdan bir mil açıktaki Giresun Adası’nın yüzölçümü yaklaşık 40 bin metrekare, en yüksek yeri yaklaşık 30 metre. Gemiler Çekeği’nden ve Aksu Deresi’nden kalkan teknelerle adaya gitmek yaklaşık 20 dakika sürüyor. Yaz sezonunda günübirlik ziyaret edilen ada doğal bir piknik alanı.

“Argos Gemisi’nin Yolculuğu” adlı destanda Aretia Adası (Ares’e adanmış ada) adıyla geçen adaya dair kayıtlar antik döneme kadar gidiyor.

“Söylenceye göre Argonautlar Altın Post’u bulmak için yaptıkları yolculuk sırasında Aretia’ya da gelmişler ve burada ejderha yapılı kuşlarla karşılaşmışlar. Adayı çepeçevre saran kayalıklar martılara ev sahipliği yapıyor. Kayalıkların yukarısında adanın yeşil bölümünü kuşatan yıkık surlar ve eski bir yerleşimin izlerini bugüne taşıyan tarihi kalıntılar şimdi Giresun'lu piknikçilere fon olmuş”


Giresun Adası

Fotoğraf: Turgut Tarhan

Ada her yıl 20 Mayıs günü “Aksu Şenliği” kapsamında panayır yerine dönüşüyor. Bizans devri manastırı kalıntılarının bulunduğu ada kutsallığını Müslümanlar için de koruya gelmiş. Adada kutsallığı çevresinde toplayan özel bir nesne var ki adeta bir yatır gibi ziyaretçi çekiyor. Bereket getirdiğine inanılan “Hamza Taşı” adlı bu “ziyaret” yerinde dilek dileyenlerin çoğunluğunu çocuk sahibi olmak isteyenler oluşturuyor. Bu ritüel aslında anakarada, Aksu Irmağı’nın Karadeniz’le buluştuğu nokrada başlıyor. Çocuğu olmayanlar ırmak kenarında toplanarak dilek tutuyor… Her dilek tutan denize yedi tane taş atıyor. Ardından teknelere binilip adanın çevresi dolanılıyor. Çocuk sahibi olmakta biraz daha istekli çiftler adadaki “Hamza Taşı”na da uğruyor; hatta dileklerini pekiştirmek için geceyi adada geçirenler oluyor. Taşa dua okuma, taşın deliklerine çalı çırpı ve bez tutturma, ada sahillerinde “gusül aptesi” alma gibi ayrıntıları da belirtmeden geçmeyelim.

Bu ilginç ritüelin dilekleri gerçekleştirip gerçekleştirmediği bir yana Giresun Adası birinci derece tarihi sit, ikinci derece doğal sit alanı statüleriyle koruma altında. Ada üzerindeki sur kalıntılarının yapım tekniğinin Giresun Kalesi ile benzerlik göstermesinden hareketle Pontos Krallığı dönemine ait olduğu düşünülüyor. Giresun Adası’ndaki kaleyi “Kızkalesi”ne dönüştüren malum aşk hikâyesi burası için de anlatılır ki üç aşağı beş yukarı aynı hikâyedir anlatılan.
kesfetmekicinbak


  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 01.10.2011, 01:28   #2
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Kefken Adası



Kocaeli’nin Kandıra ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki Kefken yerleşimi açıklarındaki Kefken Adası’nın yüzölçümü 0.11 kilometrekare, kıyı uzunluğu 1.7 kilometre. Balıkçıların uğrak yeri olan adada iki uzun dalgakıranın tekneleri dalgalardan koruduğu büyük bir liman var. Karadeniz’de kötü hava koşullarında çaresiz kalan gemiler için ideal bir sığınak olan limanı balıkçılar da kullanıyor. Kefken Adası amatör sualtı avcılarının da uğrak yeri.

Cenevizlilerden kalma kale surları ile Roma ve Bizans dönemlerinden kalma mimari öğelerin yanı sıra birçok antik su kuyusunun bulunduğu Kefken Adası 1. derece tarihi sit alanı.

Çam ağaçlarıyla yeşil bir görünüme sahip adada 1800’lü yıllarda kurulan bir de deniz feneri var. Kefken Adası’nın nüfusu her ne kadar deniz feneri ve sahil güvenliği görevlilerinden oluşsa da Türkiye’nin Karadeniz’deki üzerinde yerleşim olan tek adası.


Kefken Adası
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Kefken Adası 2000’li yılların başında ilginç bir haberle basına konu olunca adı duyuldu. Kefkenli amatör telsizcilerin telsiz anonslarıyla Kefken Adası’nı dünyaya tanıtma çabaları meyvesini verdi ve ada ‘’Dünya Adalar Birliği Merkezi”nce Asya ülkelerindeki 159. ada olarak tescil edildi.


Kefken’in Cebeci köyü sahilinden tekne ile yaklaşık beş dakikada ulaşılabilen adada denize girilebilecek pek çok koy olmasına karşın turistik bir etkinlik ya da düzenli bir tekne ulaşımı yok.




Galatasaray Adası


İstanbul Boğazı Galatasaray Adası
Fotoğraf: Suada Clup Arşivi

İstanbul Boğazı’nın Kuruçeşme açıklarında bulunan Galatasaray Adası, Boğaz sularının çevrelediği iki kara parçasından biridir (diğeri Kızkulesi). Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından 1872’de Sarkis Balyan’a hediye edilen ada, bir dönem Sarkis Bey Adacığı olarak anıldı. Osmanlı döneminde ünlü ressam Ayvazovski’nin kaldığı ada, 1914’ten sonra kömür deposu olarak kullanıldı ve şehir hatları vapurlarının yakıtı adadan sağlandı.


Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Sadık Giz, 1957 yılında 150 TL karşılığında satın aldıktan sonra günümüzdeki adıyla anılmaya başlayan ada 1968 yılına dek Galatasaray Spor Kulübü Sutopu Şubesi’ne tahsis edildi. Ada üzerindeki işletmeler Mehmet Koçarslan tarafından 2006’da üç yıllığına kiralandı ve yeniden düzenlenerek 2007 yılında İstanbul halkının hizmetine sunuldu. İşletmeci, adanın üzerindeki tesislere “Suada” adını verdi.




Kızkulesi


İstanbul Boğazı Kızkulesi
Fotoğraf: Oktar Güloğlu

İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne açıldığı yerde, Üsküdar Salacak kıyısının yaklaşık 100 metre açığında bir kara parçası vardır. Üstünde biblo gibi duran fener olmasa kuşkusuz tarihte bu denli yer edinemeyeceği gibi elinizdeki kitapçıkta da adı anılmayacaktı. Kızkulesi adını Bizans döneminde bir imparatorun kızını buraya kapatmasını anlatan söylenceden almış olsa da mimari tarihi daha eskiye dayanır. Söylencede anlatıldığı gibi kulenin zorunlu sakini bir dünya güzeli ve karadan sevgilisine yüzen delikanlı, üzüm sepetindeki yılan vesaire yoktur bu kayalığın mimari geçmişinde. Boğaz’ın denetimini amaçlayan karakollar ve savunma kulelerinin öyküsü ne kadar sevimsizse o kadar gerçektir. Boğaz girişini denetimi altına almak isteyen Atinalı Komutan Alkibiades’in İÖ 410’da bu kayalığa bir karakol kurduğu geçer kaynaklarda. Hatta İS 1100’lere gelindiğinde Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos buraya yaptırdığı savunma kulesi ile Sarayburnu’ndaki başka bir kule arasına zincir gerdirerek Boğaz’ı kapattı. Kızkulesi askeri kimliğini Osmanlı döneminde de korudu; II. Mehmet (Fatih) İstanbul’u 1453’te aldıktan sonra kuleye nöbetçi birliği yerleştirdi.


1509 yılındaki depremde yıkılan kulenin yerine yapılan ahşap fener kulesi de 1721’de çıkan yangın sonucu büyük zarar gördü. Kâgir olarak 1763’te yeniden yapılan kule 1829’da karantina istasyonu olarak kullanılmaya başladı; 1832’de bütünüyle yenilendi. Kule 1857’de Fenerler İdaresi’nin yönetimine verildi. 1945’te Liman Müdürlüğü tarafından bir kez daha onarıldı. 1959 senesinde askeriyeye devredilmesinin ardından radar istasyonu olarak kullanıldı. Kule 1982’de Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne devredildi ve bu dönemde bir ara geçici olarak siyanür deposu olarak kullanıldı.

Özel bir işletmeciye devredilen kule 2000 yılında onarılarak restorana dönüştürüldü. Edebiyatta, resimde ve sinemada pek çok ürüne giren Kızkulesi imgesi şair ve ressam Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun “İstanbul Destanı” adlı şiirinde şöyle geçer: “İstanbul deyince aklıma kuleler gelir. Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır Ama şu Kızkulesi’nin aklı olsa, Galata kulesine varır Bir sürü çocukları olur”


  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.10.2011, 22:45   #3
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Prens Adaları


Prens Adaları(İstanbul)
Fotoğraf: Fatma Orhan Durgut

Bu adalar grubu tarihte Papaz Adaları, Ruh Adaları, Bahtiyar Adaları, Halka Adalar, Kızıl Adalar adalarıyla da anıldı. Prens Adaları adı ise Bizans devrinde prens ve prenseslerin sürgün yeri olmasına dayanıyor.

Toplam alanı 12 kilometrekareye yaklaşan Prens Adaları Bostancı’dan Kartal’a uzanan kıyı şeridinin karşısında diziliyor. İstanbul tarihi yarımadasına uzaklıkları yaklaşık 13-22, Anadolu yakası kıyılarına uzaklıları ise 4-8 kilometredir.

İstanbul’un bu adalardan oluşan ilçesinin yerleşik nüfusu yaklaşık 18 bin. Ama Adalar Belediyesi’nin verilerine göre yazın hafta sonları adaları ziyaret edenlerin sayısı 500 bini geçebiliyor. İstanbulluların yazlık mekânı olmasının da etkisiyle kış aylarında iyice tenhalaşan adalarda boş sokaklar kedilere ve martılara kalıyor; yerleşik kış nüfusu, yerleşik yaz nüfusunun çok gerisine düşüyor.
Prens Adaları’nın yerleşim bulunan üyeleri; Büyükada (Prinkipo), Heybeliada (Halkis), Burgazada (Antigone), Kınalıada (Proti) ve Sedefadası (Terevinthos). Üzerinde yerleşim olmayanlarsa; Kaşık Adası (Pita), Tavşan Adası (Neandros), Yassıada (Plati), Sivriada (Oksiya). Adalarda nüfus yoğunluğunun artması 19. yüzyılın ortalarına rastlar. Zira Şirket-i Hayriye’nin 1846’da başlattığı vapur seferleri “göz önünde” olmasına karşın pek de ulaşılabilir olmayan bu irili ufaklı kara parçalarını ulaşılabilir kıldı. Bu tarihten sonra adalar kısa sürede İstanbul’un gözde sayfi ye yerlerine dönüştü ve nüfusları arttı. Daha çok ikinci konut sahibi olma olanağına sahip varlıklı kesimin ilgi alanına girdiğinden olsa gerek köşklerle, mimari anıtlarla donatıldı. Ağırlıklı olarak Rum, Ermeni ve Musevi azınlığın yerleştiği adalar zamanla Türk nüfusun da ilgisini çekti; 1950’li yıllardan itibarense adaların azınlık nüfusunda önemli azalma görüldü.

Her şey bir yana, adaları hemen karşısındaki anakaradan ayıran en önemli fark motorlu araç barındırmaması olsa gerek. Son zamanlarda elektrikli fayton projeleri konuşulmuş olsa da atların çektiği geleneksel faytonlardan yayılan çıngırak sesi adaların günlük yaşamındaki yerini hâlâ koruyor.
Kimileyin bir şarkıya tını katan, kimileyin yandan çarklı vapurlarıyla bir şiire imge olan, kimileyin ağırladığı konuklarıyla edebiyat, siyaset, spor tarihine adını kazıyan adalar toplumsal belleğimizde “sayfi ye” tanımını çok aşan bir algı oluşturdu. Burgazada biraz da Sait Faik’tir;

Büyükada Reşat Nuri; Heybeliada Hüseyin Rahmi... Rus Devrimi’nin önderlerinden Troçki, sürgün yıllarının bir kısmını Büyükada’da geçirmişti… Şu sıralar şiirimizin dünyaca tanınan ustalarından Ataol Behramoğlu Büyükadalıdır.


Büyükada (İstanbul)
Fotoğraf: Kadir Can

Adaların yetiştirdiği efsane futbolcu Lefter Küçükandoniadis’i unutmamalı. Biz unutsak da adalıların unutamadığı Berç Yanvart Akdeniz’i de. “Bu cesur balıkçı her zaman ama özellikle yalnızlık duygusunun yükseldiği kış aylarında ada sakinlerinin umudu, merkezle bağlantısıydı. Kim hastalansa yardımına koşar, geceyi fırtınayı dinlemeden, ücretin lafını anmadan onu İstanbul’a hastaneye taşırdı. Ermeni asıllı denizci 1978’de kalp krizi sonucu hayatını kaybetti ama bütün iyi adamlar gibi adı hep yaşadı. Lakabı ‘Horoz Reis’ti Akdeniz’in. Söylendiğine göre çocukken babasıyla denize açıldığında oyuncak horozunu denize düşürmüş ve ardından çok ama çok ağlamıştı. Büyükada’da demirli ambulans teknenin üzerinde şimdi onun lakabı yazıyor, ‘Horoz Reis’ hâlâ hastaları İstanbul’a yetiştiriyor” diye anılmaktadır.



Burgazada (İstanbul)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Adalara ulaşım vapur ve deniz otobüsleriyle sağlanıyor. Kabataş ve Bostancı’dan adalara haftanın her günü düzenli vapur seferi var. Kabataş’tan kalkan vapurların birçoğu Kadıköy’e uğrayıp adalara gidiyor. Bostancı’dan kalkan vapurların bir kısmı Sedefadası’na da gidiyor.

Büyükada’dan Port Sedef’in motoruyla da Sedefadası’na geçilebiliyor. Adaya Kartal’dan da motor seferleri düzenleniyor.

Deniz otobüsü seferleri ise Kabataş ve Bostancı’dan yapılıyor. Yaz ayalarında her gün, kış aylarında ise sadece hafta sonu ve tatil günleri sefer mevcut.

Boğaz kıyısındaki iskelelerden tüm adalara İDO’nun deniz taksileriyle ulaşım var.



Büyükada (İstanbul)
Troçki’nin Sürgünde Kaldığı


  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.10.2011, 00:07   #4
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Büyükada


Büyükada (İstanbul)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Büyükada 7 bini aşan nüfusuyla da 5.4 kilometrekarelik yüzölçümüyle de adalar kümesinin önderliğini üstlenmiş; ilçe belediyesi burada. Ada, İstanbul Limanı’na 14, Maltepe-Kartal sahiline 2.2 deniz mili mesafede.


Büyükada (İstanbul)
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Adaya ilk adım atıldığında Osmanlı döneminden kalma 1914 tarihli neoklasik iskeleyle tanışılıyor. İstanbul’un yedi tepesiyle ünlü tarihi yarımadası gibi Büyükada da dört tepe üzerine kurulu. Bunlardan en yüksek olanı adını, buradaki Aya Yorgi (Hagios Georgios Koudounas) Kilisesi’nden alan Aya Yorgi ya da bugünkü adıyla Yüce Tepe. Bu tepe 202 metre ile Adalar ilçesinin de en yüksek noktası. Aya Yorgi Kilisesi 23 Nisan ve 24 Eylül günlerinde her dinden dua edip dilek dileyenlerin akınına uğruyor
Bu tepeye yürüyerek çıkan Hıristiyanlar hacı olacaklarına inanıyor. Daha kuzeyde, 164 metre ile adanın ikinci yükseltisi İsa Tepesi de yine adını üzerinde yükselen Hıristos Manastırı’ndan alıyor. Adada Aya Yorgi dışında, aralarında Panagia, Hagios Dimitrios, Hagios Nikolaos kiliselerinin de bulunduğu dokuz Rum Ortodoks, bir Ermeni kilisesi, bir Musevi sinagogu, San Pasifi co Latin kilisesi ve tarihi ayazmalar bulunuyor.
Adadaki cami sayısı ise dört.

Adanın en önemli özelliği 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında “art nouveau” tarzında inşa edilen heybetli ahşap köşkler. Büyükada’nın en büyük ahşap binası İsa Tepesi’ndeki 235 odalı Rum Yetimhanesi’nin yapımına 1898-1899 yılları arasına başlandı. Büyükada’nın Kırmızı Palas’ı olarak anılan bina bugün bakımsızlıktan harap olmuş durumda. Kaymakamlığın bulunduğu Çankaya Caddesi üzerindeki Haçapoulos Köşkü, İskenderiye Patriği Sofranios’un yazlık köşkü, mimari değerlerden birkaçı. Sovyet Devrimi’nin önderlerinden Troçki, sürgün yaşamının ilk dört yılını (1929-1933) İzzet Paşa’nın köşkünde geçirdi. Rus Devrim Tarihi adlı kitabını bu evde yazdı. Adaların en eski camisi Tepeköy yamacında 1895’te yapılan Hamidiye Camii’dir.



Büyükada (İstanbul)

Adada faytonlarla yapılan Büyük ve Küçük Tur’lar kalabalığın arttığı yaz sezonunda adanın toplumsal yaşamına renk katıyor. Küçük Tur iskeleden başlar; Çankaya Caddesi, Nizam yoluyla Birlik Meydanı’na ulaşır. Buradan Rum Mezarlığı, Karacabey Koyu, Maden Yılmaz Türk Caddesi üzerinden Çınar Meydanı’na çıkılarak tekrar iskeleye dönülür. Büyük Tur 12 kilometredir. Birlik Meydanı’ndan daha güneye, Eski Bağ mevkiinden Aslan Kayası’na kadar gidilir; Hagios Nikolaos ve Maden üzerinden geri dönülür.


  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.10.2011, 00:07   #5
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Heybeliada




Heybeliada (İstanbul)
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Prens Adaları’nın en büyüğü Büyükada’yı 2.35 kilometrekare yüzölçümüyle Heybeliada izler. Türk siyasi tarihinde önemli yeri olan İsmet İnönü ve edebiyatın değerli simalarından Hüseyin Rahmi’nin adı Heybeli ile bütünleşmiştir. Ünlü “Hababam Sınıfı” yazarı Rıfat Ilgaz gibi pek çok ünlü konuğu da ağırlamış olan Sanatoryum da Heybeli’nin önemli tarihsel motifl erinden biri. Rıfat Ilgaz, hastanede geçirdiği günleri “Daha beş ay geçmeden/ üstünden ilk istidamın (dilekçe)/ nasıl oldu da girdik Heybeli’ye!” dizeleriyle başlayan “Sanatoryum” başlıklı şiirinde, adı Heybeli’yle bütünleşen ünlü hastaneyi konu almıştı.


Heybeliada Rum Erkek Lisesi (İstanbul)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Heybeli’nin adındaki heybe ise adada bir vadinin ayırdığı iki yüksek tepenin siluetinin heybeye benzetilmesinden gelir.

Heybeli’nin 136 metre olan Değirmen Tepesi’nden başka üç büyük tepesi daha var. Adanın kuzeydoğusuna bakan Ümit Tepesi’nde (85 metre) eski Aya Triada Manastırı’nın yerine yapılan, “Ruhban Okulu” diye ünlenen Rum Erkek Lisesi bulunuyor. Adanın bir yanda Burgaz bir yanda Çam Limanı’nı seyreden en batıdaki tepesi Makarios adıyla da anılan Baltacıoğlu Tepesi’nin yamacında İsa Manastırı yer alıyor.


Heybeliada (İstanbul)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Çam Limanı’nın bir ucundaki Hagios Spiridonos Manastırı’nın yanı sıra Hagios Georgios Krimnos Manastırı, manastırın altında, deniz kıyısında Hagia Ephemia ayazması bulunur. Çam Limanı’na bakan ünlü Heybeliada Sanatoryumu ise bugün hizmet vermiyor. Adadaki evler Büyükada’dakilere göre daha sade. İsmet İnönü’nün müze olarak düzenlenen yazlık evi, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın köşkü, Abbas Halim Paşa Köşkü dikkat çeken yapılar arasında.

Adada faytonla “Büyük” ve “Küçük” olmak üzere iki tur rotası var. İskele çıkışında sağa kıvrılan yol, fayton duraklarına uzanıyor. Sol yanda ise çardaklar altında yan yana çay bahçeleri sıralanıyor.


Heybeliada (İstanbul)

Hüseyin Rahmi Gürpınar, ömrünün son 30 yılını bugün müze olarak değerlendirilen Heybeliada’daki evinde geçirmişti. Yazarın Heybeliada’daki evi, ölümünden 70 yıl sonra Kültür Bakanlığı tarafından onarılarak 19 Ağustos 2000 tarihinde 136. doğum yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma töreniyle müze olarak hizmete açıldı.

Ev, adanın Burgaz’a bakan cephesinde, üç katlı olarak ve üç cephesinden deniz görülebilecek şekilde inşa edilmiştir. Genel yerleşimden uzakta, orman içinde karkas bir binadır. Müzenin teşhir ve tanzim çalışmaları sırasında yazarın 19. yüzyıldan kalma antika halıları, giysileri, örtüleri, minderleri, kendi elişlerinden günümüze gelebilenler ile kullandığı yemek odası, oturma odası grupları ve yatağı temizlenip onarılarak yeniden düzenlendi.

Heybeliada’yla bütünleşen Deniz Harp Okulu şimdi Tuzla’ya taşındı ama Deniz Lisesi hâlâ burada.

  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.10.2011, 01:54   #6
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Burgazada




Burgazada (İstanbul)
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Sait Faik adıyla özdeşleşen Burgaz 1.5 kilometrekareyle Prens Adaları’nın Büyükada ve Heybeliada’dan sonra üçüncü büyüğü. İstanbul Limanı’ndan uzaklığı ise 10 deniz mili. Bu mesafeyi 20 yıl gidip gelen, Burgaz’da oturuşu kadar Beyoğlu’na inişiyle de ünlü, modern öykücülüğümüzün kurucusu olarak nitelenen Sait Faik’ten birkaç dize almadan Burgazada yazısı eksik kalır kanımca. “Kırda Bir Öğle Uykusu” başlıklı şiirinden: “Uyusam/ Kendimi bir son vapurda sansam…/ Peşimizde yıldızlar,/ Peşimizde uskur,/ Uyusam…



Burgazada (İstanbul)

Burgazada’da Sait Faik Abasıyanık’ın yirmi yıl yaşadığı ve bugün müze olan evinden başka pek çok tarihi ahşap ev bulunur. Yazarın ölümünden sonra annesi Makbule Abasıyanık tarafından Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlanan ev tüm eşyalarıyla birlikte korunuyor. Bahçe içinde bulunan ev iki katlı; birinci katında sofa, misafir odası; ikinci katında ise yine bir sofa, misafir odası, arşiv odası, sergi odası ve yemek odası bulunuyor.



Sait Faik Müzesi - Burgazada (İstanbul)
Fotoğraf: Fatih Pınar

Adını, Grekçe kule anlamına gelen “pyrgos” sözcüğünden alan Burgazada’nın en yüksek tepesi 170 metre ile Hıristos öteki adıyla Bayrak Tepesi. Tepede, Bizans devrinden kalma Hıristos Manastırı’nın kalıntıları arasında bugünkü Hagios Ioannes’e (Aya Yani ya da Vaftizci Yahya), diğeri Hagios Georgios’a (Aya Yorgi) adanmış iki kilise, bir sinagog bulunuyor. Çam ormanları, fundalıklar ve eğimli yamaçlarla kaplı adanın mesire yerleri Bayrak Tepesi ve adanın güneybatısına düşen Kalpazankaya.



Sait Faik Abasıyanık

Burgazada’nın birkaç yıl önce yaşadığı yangın hâlâ İstanbulluların belleğinde. Yangının adadaki izleri de uzun süre silinemedi. Çamlık alanda etkili olan alevler adadaki pek çok eve de sıçramıştı. Burgazada üzerinde oluşan yoğun duman, lodosun da etkisiyle Bostancı sahiline kadar ulaşmıştı.




Kınalıada



Kınalıada (İstanbul)
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Adını kırmızı topraklarla kaplı yamaçlardan alan Kınalıada, beş büyük adadan yeşili en az olanı. İskeleye yanaşırken tek tepesi olan konik bir ada izlenimi bırakıyorsa da adanın geride kalan 115 metrelik Çınar Tepesi ve Manastır Tepesi’nin batı etekleri, çok eski zamanlardan beri işletilen taşocağı nedeniyle iyice oyulmuş durumda.


Kınalıada (İstanbul)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Avedisyan Kalfa tarafından yapılan İkiz Konaklar, Kirkor Lusavoriç Ermeni Kilisesi, Panagia Manastırı, Hıristos Manastırı mimari özellikleriyle dikkat çeken yapılar. Diğer adalara göre daha uzun plajlara sahip adada tesis sayısı fazla değil.



Kınalıada (İstanbul)

İskeleden Ayazma Plajı’na belediye minibüsü işliyor. Burada Ayazma Kamos Tesisleri ile bir halk plajı bulunuyor. Dikkat: Adada fayton yok. Minibüs kaçarsa Ayazma’ya giden yokuşu yürümek gerekecek.



Sedef Adası




Sedef Adası (İstanbul)
Fotoğraf: Fatma Orhan Durgut

Sedefadası 1.43 kilometrekarelik alanıyla Prens Adaları’nın yerleşime açık en küçük adasıdır.

Adını bitki örtüsünün (sedefotu) uzaktan sedefe benzemesinden alan adaya eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşan Adası da denirdi. Adanın tarihi sekizinci yüzyıla kadar uzanıyor. Önceleri martıların yuvası olan ada öteki İstanbul adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeriydi. Osmanlı döneminde bakımsız kaldı.



Sedef Adası (İstanbul)

Adanın şu anki sahibi Esra Bereket bir röportajında “Dedem Fethi Ahmet Paşa dört bin lira karşılığında, adayı sırf balık tutmak için satın aldı” diyor. Kimi kaynaklara göre ise ada 1850’de Sultan Abdülmecit tarafından damadı Fethi Ahmet Paşa’ya hediye edildi. Paşanın diktiği ağaçlar I. Dünya Savaşı sırasında kesildi.

Paşanın soyundan gelen Şehsuvar Menemencioğlu ve kardeşi Reyan Şehsuvaroğlu çoraklaşmış adayı 1956’da ağaçlandırmak ve yerleşime uygun hale getirmek için çalışmaya başladılar. Adanın bugünkü sahipleri Esra Bereket ve kardeşi Mehmet Birgen ise Reyan Şehsuvaroğlu’nun çocukları.



Sedef Adası (İstanbul)

Aile adaya binlerce ağaç dikti. Konutlar inşa ettirdi. Mimar Kadri Eroğan adaya 50 ünitelik bir kooperatif yaptı. Adanın nüfusu yazları 400 civarında. Adada küçük bir karakol ve sağlık ocağı var.


  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.10.2011, 02:34   #7
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Sivriada




Sivriada (İstanbul)
Fotoğraf: Kadir Can

Uzaktan kocaman bir fareyi andıran Sivriada’da yerleşim; su ve elektrik yok. Ada, Marmara Denizi’nin henüz kirlenmediği zamanlarda ıstakozuyla ünlüydü. Haydarpaşa dalgakıranı onarılırken taş gereksinimi Sivriada’dan karşılanmıştı. O günlerde adaya yapılan liman yatlara ve yelkenli teknelere hizmet veriyor. Son yıllarda Sivriada, özellikle adalılar tarafından ilgi gösterilen bir yer oldu. Çevre adalardan tekneleriyle gelerek Sivriada’nın taşocağı işletmesinden kalan küçük limanında geceleyen tekne sayısı gün geçtikçe artıyor.

İlginçtir; Sivriada, özellikle yaz sezonunda adalardan kaçan adalıların sığınağı oluyor.





Kaşık Adası




Kaşık Adası (İstanbul)
Fotoğraf: FatmaOrhan Durgut

Burgazada ile Heybeliada’nın tam ortasında yer alan ve adını kuşbakışı görünümünün kaşığa benzemesinden alan Kaşık Adası eski kaynaklarda Pide Adası adıyla da geçer.


Kaşık Adası (İstanbul)
Fotoğraf: Yunus Emre Aydın

Ada 99 yıllığına “şahsa” kiralanmış durumda. Bugün özel mülk konumunda olan adanın kuzey ve güney kıyılarında iki iskelesi var. Kayıkla ya da motorla gidildiğinde denizinden yararlanılmasına bir engel yok. Ancak karaya çıkmaya izin verilmiyor.



Yassıada




Yassıada (İstanbul)
Fotoğraf: Kadir Can

Eni 185, boyu 740 metre olan ada, biri sivri, diğeri yassı görünümlü Hayırsızada ikilisinden yassı olanıdır. Arazisi düz olmasına karşın sahilleri genellikle denize dik iner. Burası da Bizans’ın sürgün yerlerinden biridir. İstanbul’un fethinden sonra Yassıada ve üzerindeki manastıra ilgisiz kalındı. İngiltere’nin İstanbul Sefi - ri Sir Henry Bulwer 1859’da adayı satın alarak kale benzeri binalar inşa ettirmiş ve ada topraklarında ziraat yaptırmıştı. Daha sonra adayı Mısır Hidivi İsmail Paşa satın altı. Yassıada 1947’de Deniz Kuvvetleri’ne geçtikten sonra burada modern bir deniz eğitim tesisi kuruldu.


Adanın asıl ünü 27 Mayıs 1960 darbesine dayanıyor. Adada kurulan mahkemeden, devrik Başbakan Adnan Menderes ile birlikte hükümet üyeleri Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan hakkında idam kararı çıkmıştı. Üçünün idam kararı da Armutlu Yarımadası açıklarındaki İmralı Adası’nda infaz edildi.


  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.10.2011, 16:37   #8
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Marmara Adası




Marmara Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Hakan Öğe

Marmara Takımadaları’nın 117,18 kilometrekare yüzölçümüyle bu en büyüğü, Gökçeada’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük adası. Antik metinlerde Prokonnesos, Elephonnesos ve Neuris adlarıyla anılır. Marmara Adası 699 metreye ulaşan Büyükçayır Tepesi’yle, Marmara Denizi’ndeki adaların en yükseğidir.

Adadaki ilk yerleşimi Prokonnesos adıyla antikçağda Miletosluların kurduğu biliniyor. Roma devrinde Hıristiyanların sürgüne gönderildiği adaya Bizans devrinde keşişler yerleşti. Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra 15. yüzyıldan itibaren adaya Türkler de yerleştirildi. Adada yaşayanların çoğunluğunu oluşturan Rumlar Lozan Antlaşması (1923) sonrası mübadeleyle Yunanistan’a gönderilince Trabzon ve Rize’den gelip yerleşenlerin oluşturduğu ada halkının ana geçim kaynağı balıkçılık. Tarım ve meyvecilik tamamen terk edilmiş; tıpkı Rumlar zamanının üzüm bağları ve benzersiz şaraplar gibi.



Marmara Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Marmara Adası’nın kuzeyinde İÖ 844 yıllarında Miletos’un bir kolonisi olarak kurulan Prokonnesos şehri (Saraylar köyü çevresi) mermer ocakları ile antik dünyaya ün salmıştı. Buradaki ocaklardan çıkarılan mermer hammaddesi aralıksız binyıllarca işlendi. Prokonnesos mermerinin İÖ 4. yüzyılda Ephesos’taki ünlü Artemis Tapınağı’nın sütunlarında ve Halikarnassos Satrabı Maussollos’un sarayında kullanıldığı biliniyor. Roma İmparatorluğu da mermer ihtiyacının önemli bölümünü adadaki ocaktan karşıladı.

Marmara Denizi’ni çevreleyen başta İstanbul, birçok büyük kente yakın olmasına karşın yapılaşmanın görülmediği ada, köylerine hâlâ toprak yollarla ulaşılan bir kır ortamı sunmasıyla ziyaretçilerini şaşırtıyor.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik henüz ada çevresine ulaşmamış. Ada berrak suyu, her pansiyonun, her motelin önünde uzanan kumsalları, sessiz koylarıyla davetkâr. Duvarları, tavanları eski süslemelerle dolu, birçoğu ayakta duran Rum evleri, taze balık satan küçük lokantalar ev pansiyonları da cabası.

Turizmin de bir yan gelir oluşturduğu adada, yaz aylarında özellikle sahil kesimindeki çay bahçeleri ve lokantalarda hareketlilik görülür. Adanın karadan ulaşılamayan bakir koylarına, Avşa’ya ve köylere tekne turları düzenleniyor. Yüzölçümünün yaklaşık yarısı kadar orman alanına sahip ada Aba, Kole, Manastır ve Mestanağa koyları ile birbirinden güzel plajları barındırıyor.



Marmara Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Asırlık çınarlarıyla ünlü, Rumlar zamanındaki adı “Kalemi” olan Çınarlı köyü, ince kumlu sahil şeridi ve temiz deniziyle öne çıkıyor. Köye iskelenin yanından kalkan minibüslerle ulaşılıyor. Köyde pansiyonculuk yaygın. Yüzmek için sessizlik arayanların gözdesi Kayaburnu Koyu köyün biraz ilerisinde. Asmalı köyündeki balıkçı barınağı, teknesiyle gelenlerin demirleyebileceği nitelikte. Asmalı köyünün başlıca geçim kaynağı zeytincilik ve balıkçılık. Kalazaki olarak da bilinen Topağaç köyü, geniş plajlara ve sebze meyve bahçelerine sahip. Saraylar (Palatia), doğasındaki mermerden dolayı nemsiz bir iklime sahip.



Aynı zamanda, bölgedeki mermer ocakları, Türkiye’nin mermer ihracatının yüzde ellisini karşılıyor. Antikçağdan beri burada üretilen mermerler dünyaca ünlü. Saraylar’da bir de açık hava arkeoloji müzesi bulunuyor. 1912’de buharla çalışan makinelerin kullanıldığı Türkiye’nin ilk mermer kesme fabrikası ve Yana Çiftliği mevkiinde adanın günümüze kadar iyi korunmuş tek kilisesi görülmeye değer.


Saraylar’ın sahil kesimi Abrüz’den yarımadanın her iki yanındaki kıyılar kuşbakışı görülür. Marmara ilçe merkezi ile kuzeyindeki Saraylar beldesini bağlayan eski Nato Yolu adanın en yüksek yeri olan Nato Tepesi’ne ve trekking parkuruna sahip.




Marmara Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Hakan Öge

Marmara Adası’na İstanbul’dan doğrudan vapur veya deniz otobüsüyle gidilebiliyor. Özel araçla gidecekler Tekirdağ, Silivri veya Erdek’ten feribotla ulaşabilir. Adada lüks tatil köyleri ya da oteller yok. Ancak tertemiz deniz kıyısında, mütevazı ama temiz birçok pansiyon ya da kiralık apart daire bulmak olası.



Marmara Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Marmara Adası’nın hemen hemen her beldesinde balıkçı restoranları bulunuyor. Fiyatlar verdikleri hizmete göre epeyce ucuz. Marmara Adası´na gelip de koruk suyu ve karadut şurubunun tadına bakmadan gitmeyin. Karadut, dağçileği, ahududu, böğürtlen ve kızılcık dondurmaları adaya özgü dondurma çeşitleri. Köylerin hemen hepsinde taze ve kurumuş adaçayı, saf zeytinyağı ve zeytin gibi ürünler alınabilir.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.10.2011, 16:48   #9
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Avşa Adası



Avşa Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Balıkesir’e bağlı Marmara adalarından Avşa, Türkiye’nin küçük ama adından en çok söz ettirenlerinden biri. Kıyılarında birkaç anakent (metropol) nüfusu ile yoğun bir ekonomik etkinlik barındıran Marmara Denizi içindeki bu cazibe merkezi, coğrafi tanımının yanı sıra, bazen ondan daha da baskın olarak kültürel ve düşsel anlamda bir “ada”.



Avşa Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Yüzölçümü 20.6 kilometrekare, kıyılarının toplam uzunluğu yaklaşık 28 kilometre olan ada geniş ve uzun kumsallara sahip. En yüksek noktası 191 metreyle Aliler Tepesi. Avşa Adası’nın 2 bin 500 civarındaki kış nüfusu yaz aylarında 80 bine kadar çıkabiliyor. Türkeli Adası adıyla da bilinen acdada iki yerleşim var; Türkeli beldesi (“Avşa” merkez yerleşimi) ve Yiğitler köyü. Az sayıda restoran ve pansiyonu olan köy, gezilecek yerler arasında. Daha çok yerli turistlerin ilgi gösterdiği adada sezonu okulların yaz tatilleri belirliyor; bu nedenle doğal koşullar ve iklim elverse de turizm sezonu oldukça kısa. Özellikle temmuz ve ağustos aylarında kalabalık doruğa çıkıyor; ada öyle bir doluyor ki eğlence peşinde koşanlar bir yana, konaklayacak yer bulamayanlar kumsalda geceliyor.
Avşa nüfusunun önemli bir bölümü mübadele yıllarında Girit, Rumeli ve diğer yerlerden gelen Türklere dayanıyor. Mübadeleyle giden Rumlardan ise geriye neredeyse hiç iz kalmamış. On beş yirmi yıl öncesine ulaşmayı başaran eski Rum evleri artık yok. Merkez yerleşime yakın Manastır mevkiine adını veren manastır kalıntıları görülebilir.

Adanın her yerinden denize girme olanağı sunan kumsallarının en ünlüleri; Mavi Koy, Manastır mevkiindeki Çınaraltı Koyu, Çiftlik Koyu, Beyazsaray mevkii. Yiğitler köyündeki Altınkum Plajı da çok ünlü. Bu koylara merkezden tekneyle ulaşım olanağı var. Adalılar özellikle vücuttan kolay temizlenebilen iri taneli kumlarıyla övünüyor.



Avşa Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Üzümleriyle ünlü Avşa’da kaliteli şaraplar üretiliyor. Yiğitler, Bortaçina ünlü şaraplar arasında. Avşa’da deniz ürünleri de bol ve iyi restoranlar var. Ada özellikle lezzetli istavritiyle ünlü. Barların, restoranların ve otellerin dizildiği sahil caddesi özellikle akşam saatlerinde hareketli ve eğlenceli oluyor. Renkli akşamları Avşa’ya “Küçük Bodrum” denmesine vesile olmuş.


Avşa Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Avşa Adası’na İstanbul’dan doğrudan vapur veya deniz otobüsüyle gidilebiliyor.


Avşa Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Kadir Can

Avşa’da çok yıldızlı, lüks oteller mevcut değil. Daha çok mütevazı pansiyon ve moteller var. Birçok kişi sezonluk ev kiralamayı tercih ediyor.

Ada ucuz ve kaliteli şaraplarıyla tanınıyor. Yiğitler köyünde Bortaçina şaraplarına ait bir şarap evi var.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.10.2011, 17:05   #10
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türkiye'nin Adaları

Ekinlik Adası



Ekinlik Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Marmara Adası’yla Avşa Adası’nın arasında konumlanmış Ekinlik Adası, Marmara adaları grubunun en küçüğüdür. Ada aslında Avşa ilçesine bağlı Ekinlik köyünden ibaret. Adadaki İşaret Tepesi Marmara ve Avşa adalarını görmesiyle biliniyor. Otel ve lokanta bulunmayan adaya ulaşım da kolay değil. Adada bir ufak market, birkaç kafeterya ve bir fırın var. Yaz aylarında sebze ve meyve satan teknelerin adayı ziyaret etmesi dışında Ekinlikliler gündelik ihtiyaçlarını Avşa Adası ve Erdek’ten karşılıyor. Adaya haftada bir uğrayan vapurun Ekinlik köylülerini Erdek pazarına taşımasının dışında turistik bir işlevi yok dense yeridir. Ekinlikliler çevredeki adalara gerektiğinde özel teknelerle ulaşıyor. Adanın kış nüfusu çok az oluyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın fırsat buldukça uğramasıyla basının dikkatini çeken adayı turistik olmamasından dolayı daha çok muhafazakâr kesim tercih ediyor.

Ekinlik Adası’na ulaşım Erdek’ten sağlanıyor. Haftada iki kez Erdek’ten adaya feribot seferleri mevcut. Ayrıca Avşa Adası’ndan da adaya motor seferleri var
Ada sakinleri özellikle adada yazlık evi olan kişilerden oluşuyor. Adada otel yok. Sınırlı sayıda özel pansiyon mevcut.



Koyun Adası



Koyun Adası (Balıkesir)
Fotoğraf: Sinan Çakmak

Marmara adalarının en az tanınanı Koyunadası, Paşalimanı ve Avşa adaları arasında yer alır. Koyun Adası’nın Marmara Adası’na bakan kısmında ondan doğal bir su geçişi ile ayrılan bölüm Mamelya Adası (Mamalı Ada) diye anılır. Yüzölçümü 1.7 kilometrekare olan ve üzerinde sürekli yerleşim bulunmayan Koyun Adası’nda az sayıda yazlık ev var. Mamalı Adası’nın yüzölçümü ise 0.2 kilometrekare.




Paşalimanı Adası



Marmara Denizi’nin Marmara Adası’ndan sonra ikinci, Türkiye’nin Gökçeada, Marmara Adası, Bozcaada ve Uzunada’dan sonra beşinci büyük adası Paşalimanı’nın yüzölçümü 21.37 kilometrekare. Kıyıları girintili çıkıntılı olduğundan yüzölçümü daha büyük olan Bozcaada ve Uzunada’dan daha fazla kıyı şeridine (40 kilometre) sahip. Adadaki yükseltiler Kukumavtepe (213 metre), Kalındağ (177 metre), Yumrutepe (128 metre) ve Kayalıtepe’den (115 metre) oluşur. Balıkesir’in Erdek ilçesine bağlı adanın beş köyündeki yerleşik nüfus 800 iken, yaz nüfusu 7 bine yaklaşıyor. Paşalimanı Adası’nda beş köy bulunuyor. Adanın idari merkezi olan Paşalimanı, Harmanlı, Poyrazlı, Tuzla ve Balıklı. Harmanlı ve Balıklı köylerinde pansiyon bulunabiliyor. Erdek- Marmara Adası arasında çalışan gemiler haftanın üç günü Paşalimanı Adası’na uğruyor.

Adını Kıbrıs’ın fethinden dönerken donanmasıyla koylarına sığınmak zorunda kalan Lala Mustafa Paşa’dan alıyor. Doğal liman özelliği taşıyan Paşalimanı’nın tarihi Bizans dönemine uzanır. Bir zamanlar şaraplarıyla da ünlü adada zeytin ve kavun yetişiyor. Adaya Erdek iskelesinden kalkan feribotlarla ulaşılıyor. Feribotun çalışmadığı zaman adalıların imdadına Tuzla köyünün balıkçı tekneleri yetişiyor. Adanın kimi köylerinde elektrik bile yok.

Marmara Adaları’nı oluşturan öteki adalar 1987’de Erdek’ten ayrılarak yeni kurulan Marmara ilçesine bağlanırken Paşalimanı Adası, Erdek ilçesinin sınırları içinde kaldı.




İmralı Adası



İmralı Adası (YalovaBursa)
Fotoğraf: Turgut Tarhan

Armutlu Yarımadası’nın batı ucundaki Bozburun’a yaklaşık 20 kilometre mesafedeki İmralı Adası 9.98 kilometrekare yüzölçümüyle Marmara, Paşalimanı ve Avşa’dan sonra Marmara Denizi’ndeki dördüncü büyük adadır. Kıyılarının uzunluğu 19.4 kilometredir. İmralı Adası’nın doğu kıyıları Yalova iline, güney kıyılarıysa Bursa iline bakar.

Adanın Türkler tarafından fethi sırasında “iyi liman” anlamına gelen eski adının (Kalolimni) yerine, gazilerden Emir Ali’nin adıyla anıldığı söylenir. Rivayete göre zamanla İmralı olmuştur. Ada, eskiden Bandırma’ya bağlı bir bucaktı. 20. yüzyıl başlarına değin varlığını koruyan üç Rum köyü vardı. Adada 1913 yılında 250 hane, bir okul, üç manastır vardı ve tamamı Rumlardan oluşan yaklaşık 1200 kişi yaşıyordu. Adalıların başlıca geçim kaynağı soğan tarımı ve balıkçılıktı. Lozan Antlaşması’nın ardından mübadele ile ada halkının Yunanistan’a gitmesi sonucu İmralı Adası bir süre boş kaldı.


İmralı Adası (YalovaBursa)
Hürriyet Bilgi Belge Merkezi

Adada 1935’te yarı açık cezaevi kuruldu. 1960 darbesinin ardından Yassıada’da yargılanıp ölüm cezasına çarptırılan devrik başbakan Adnan Menderes, dışişleri eski bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu, maliye eski bakanlarından Hasan Polatkan’ın cezaları burada infaz edildi ve naaşları 30 sene İmralı Adası’nda kaldı.

Abdullah Öcalan 1999’da yakalanıp yargılandıktan sonra buraya nakledilmesine karar verilince adadaki diğer mahkûmlar başka cezaevlerine nakledildi.

  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
adaları, bütün, tüm adaları, türkiye'nin, türkiyenin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:00.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.