Bu dille Türkiye iflah olmaz!..
Bu dil ayrıştırdı milleti!..
Nadan, nobran, öfkeli ve sadece bir kesimin dili!..
Bu dil yarattı huzursuzluğu!..
Hukuk, adalet, güven, istikrar kalmadı ülkede!..
Mitinglerde yüzünün nasıl kıpkırmızı kesildiğini görüyorsunuz!..
Öfke, yüzünün bütün hatlarını değiştiriyor!..
Avazı çıktığı kadar bağırıyor!..
* * * *
Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak, Gürcü, Arnavut, Alevi, Sünni bir arada, diğerini ötekileştirmeden huzur içinde yaşarken, bu dil hatırlattı kimlikleri!..
Bu dil hatırlattıkça da ayrıştılar!..
Mısır’da ölen Arap kızına, Somali’deki çocuklara ağladılar;
Ama Gezi protestolarında hayatlarını kaybeden gençler için, daha 15 yaşındayken sonsuzluğa yükselen Berkin için gözleri nemlenmedi bile!..
Adlarını hiç anmadılar!..
Ne Tayyip, ne Emine!..
Tek bir vicdan sesi duymadık!..
* * * *
Bu dile en güzel cevabı, nereden geldiği belli olmayan kör bir kurşunla hayatını kaybeden Burak Can Karamanoğlu’nun evlat acısıyla yüreği yanan gözü yaşlı babası Halil Karamanoğlu verdi:
“Bedava ölüm, bedava… 8 çocuklu, sağ sol derdinde olmayan birisiyim. Berkin de evlat, Burak da… O buradan, bu buradan denilir mi?.. Yazık günah gençlere… Birlik beraberlik içinde olmalıyız”
Tayyip duymuş mudur bu sesi?..
Duyduysa bir ders çıkarabilmiş midir?..
Ağlamaktan gözleri kızarmış, evlat acısıyla yanıp tutuşan bir baba bunları söyleyebiliyorsa Tayyip’in dili nedir?..
* * * *
Aynen imam-cemaat meselesi gibi…
Rüşvet iddialarından sonra görevine son verilen eski AB Bakanı Egemen, Berkin’in cenazesine katılanlar için “Nekrofil” (ölü sevici) dedi, diyebildi!..
Tayyip’in Sağlık Bakanı, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e “saksı” diyor!..
Peki kendi ne?..
Lideri aday göstermese, milletin önüne “saksı” veya “tuzluk” gibi koymasa onu kim tanırdı?..
Keşke “saksı” dediği insanın binde biri kadar olabilse!..
* * * *
Bu dil ayrıştırdı bu toplumu ve dalga dalga yayıldı!..
Bu dil düşürdü milleti birbirine!..
Türkiye bu kadar düzeysiz ve bu kadar keskin hatlı bir kamplaşma yaşamadı!..
İnsanlar birbirine karşı bu kadar düşmanlık beslemedi!..
Tayyip’in hıncı, öfkesi, hakaretleri ve ayrıştırıcı bir dil!..
Yolsuzluk, rüşvet, milyon dolarlar, orman kanunu, tehdit ve şantaj!..
Ziyan ettiler ülkeyi!..
İftihar edin!..
Güzelim ülkeyi haram ettiniz bu ülkenin genç insanlarına!..
Vasfiye abla…
Babıali’den bir yıldız daha kaydı…
Bizim neslin Vasfiye ablasını da kaybettik…
Gerçek gazetecilik muhabirliktir…
Vasfiye Özkoçak da mesleğine muhabir olarak başladı ve adliye muhabirliğinde bir efsane olarak öldü…
Bir zamanlar İstanbul Adliyesi ondan sorulurdu…
Sıcacık yüreğiyle bizim sırtımızı sıvazlayan, takdir ve teşvik eden Vasfiye ablamızdı…
O Milliyet’te, ben Hürriyet’te ama birlikte çalıştık uzun yıllar…
12 Mart döneminde sıkıyönetim mahkemelerini Selimiye Kışlası’nda birlikte izledik, tarihi olaylara tanıklık ettik…
Mahir Çayan ile arkadaşları cezaevinden kaçtığında Selimiye Kışlası’ndaydık;
O Milliyet’in manşetini yazdırdı, ben Hürriyet’in…
Yıllar akıp gitti, birbirimize karşı abla-kardeş sevgisi hiç eksilmedi…
Onu dün dualarla son yolculuğuna uğurlarken gülümseyen zarif yüzü hep gözlerimin önündeydi…
Nur içinde yat Vasfiye abla, seni hiç unutmayacağız…


15.03.2014
Mehmet Türker

__________________

Yılanlar zehirli olmaları nedeniyle sürüngenler içinde en sevilmeyen hayvanlardan biridir. Dili çatallı ve kendine yön vermede en önemli organıdır. İnsanlar, insanlar içinde makam mevki gözetmeden tüm insanlar içinde, diline sahip olamayanlara yılan dilli tabiri kullanılır. Siyaset yaptığını sananlar, siyaseten üstünlük kurmaya çalışanlar, insanların oylarına talip olanlar, tatlı dil ile yılanı deliğinden çıkaracağına bazen yılandan öte yılan dilli konuşmaya başladığında sempati yerine iğrenti ve antipati kazanırlar sanırım. İmam Tayyip hazretleri, anlatmaya çalıştığımız yılan dilli siyasetçilerden, nerde konuşsa nefret üstüne nefret kazanıyor.

__________________