16.12.2014, 22:36
|
#1
|
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Erdoğan’ın Önlenebilir Tırmanışı | Can Dündar
Diyorduk ki:
Devlet içinde, yargıda, poliste Cemaat’e bağlı bir yapılanma, muhaliflere kumpas hazırlıyor.
Hükümet tınmıyordu. Çünkü ortaklardı.
Diyorduk ki:
Bu hükümet, askeri vesayetin yerine polis vesayetini kuruyor. İş, bir sivil diktaya gidiyor.
Cemaat tınmıyordu. Çünkü ortaklardı.
Ne zaman ki ortaklık bozuldu, içerden darbe yiyen Hükümet “Kumpas”çıları ilan etti.
Medyası kuşatılan Cemaat, “Diktaya gidiyoruz” diye feveran etti.
Haklı çıkmanın haklı gururu içinde ikisine de dönüp “Günaydın. Tanıdınız mı şimdibirbirinizi” demek geçiyor içimizden…
Ya da Türk filmlerinden bir replikle, “Durun, siz kardeşsiniz” diye bağırmak…
Ama gün o gün değil.
Gün, “Erdoğan’ın önlenebilir tırmanışı”na karşı mazlumun yanında durma, birlik olma zamanı…
Ne çok aynı duruma düştük bu ara…
Askerin yasaklılar listesindeydik; uyduruk suçlamalarla içeri atıldıklarında mahkemelere gidip lehlerine ifade verdik.
Odatv’nin hedefindeydik. Yalan yanlış ithamlarla büroları basıldığında ağzımızda bantlarla protesto ettik.
O zaman kim çıkmıştı karşımıza?
Ekrem Dumanlı…
“Ağzına bant vurup basın özgürlüğü nutku çeken meslektaşlarımız o bandı söküpatsın” diye yazmıştı bizim için…
“Zaman” değişti.
Şimdi o nutukları Ekrem Dumanlı için çekiyoruz; ağzımızda bantlarla…
14 Aralık, hiç şüphesiz 17 Aralık’ın intikam operasyonudur.
“Makul şüphe”yle gözaltına cevaz veren yasal kılıfı Cuma’dan hazırlanmış, ilkin burada kullanılmıştır.
Dosya, Zarrap’ı salıveren, “Uzun Adam”a övgü düzdükten sonra terfi ettirilen hakimlere ısmarlanmıştır.
Uygulamada “kumpasçılar”ın yıllar yılı kullandığı taktikler, “Bakın nasıl oluyormuş”dercesine kendilerine uygulanmıştır:
Dizi senaryolarından suç damıtmalar, alacakaranlıkta ev basmalar, delilsiz, belgesiz gözaltılar, “devleti yıkma”ya varan suçlamalar…
İnsan düşünmeden edemiyor:
Kavgayı Cemaat kazansa, “kumpasçılar”ı hedef alan “Reaksiyon” dizisinin senaristlerini evlerinden toplatır mıydı diye…
Neyse; gün o gün değil.
Gün, polis devletine karşı safları sıklaştırma günü...
Bundan sonra ne olacağını, 14 Aralık mağdurları herkesten iyi biliyor:
Olmadık belgeler çıkacak bürolarından; “Yok artık” dedirten suçlamalarla yüzleşecekler; hâkimlerin, savcıların talimatla hareket ettiğinden, bu haksızlıkla medyanın ilgilenmediğinden yakınacaklar.
Ve tıpkı bir dönemin mağrur komutanları gibi, onlar da
-belki esaslı bir özeleştiri yapıp- adalet arayışı, hukuk savaşı için aileleriyle sokağa çıkıp baskıya direnecekler.
“Adalet cephesi” genişledikçe, zulüm cephesi gerileyecek.
Zalim, hırsızlığını örtbas edemeden devrilecek.
Yargılanırken “Adalet” diye yalvarma sırası ona gelecek.
Biz mi?
Adil yargılanmazsa, yine adaletin safında olacağız.
…ağzımızda bantlanmamış özgürlük nutuklarıyla…
Kaynak
|
|
|