AKP Hükümeti İstifa Etmelidir

[@Rosebud]

ABC Gazetesi Günün Analizi

AKP İktidarı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan derhal istifa etmeli, etmiyorsa istifaya zorlanmalıdır. Çünkü Erdoğan-AKP iktidarı demokratik yollardan, seçimle iktidardan gitmeyeceğini, esas olarak modern cumhuriyeti yıkarak yeni bir devlet ve dinci bir rejim kurmak istediğini açıkça ortaya koymuştur.

Erdoğan ve AKP istifa etmelidir, çünkü; Türkiye’yi bir kaosa sokarak bir darbe ortamına sürüklemek, Cumhuriyetin temel kurumlarını imha etmek, laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline gelmek ve Anayasa’yı ihlal etmek gibi her biri tarih ve toplum önünde ağır suç oluşturan bir dizi gerekçe istifa için yeterlidir.

Erdoğan-AKP iktidarı, toplumu inançlar, felsefi tercihler ve etnik kimlikler üzerinden bölerek, ağır şekilde ayrımcılık yaparak ülkeyi kanlı bir iç savaşa doğru götürüyor. Ulusun geleceğini tehlikeye düşürüyor. Bu tehdidin sanılandan da büyük olduğu her geçen gün ortaya çıkıyor.

Türkiye hızla Pakistan’laşıyor. Bir dönem İslam dünyasının yükselen yıldızı olan Türkiye’nin pırıltısı sönüyor. Hem Müslüman hem de modern bir toplum olunabileceğinin dünyadaki tek örneği durumundaki Türkiye, kıytırık bir Ortadoğu ülkesi haline getiriliyor.

Bu vahim tabloya karşın AKP, 15 Temmuz darbesinin yarattığı siyasal krizi fırsata çevirmeye çalışıyor. Sanki darbeyi siyasal islamcı eski ortağı değil de Kemalistler ya da Cumhuriyetçiler yapmaya kalkışmış gibi davranıyor. İslamcı faşizan bir rejim inşa etmeye, cumhuriyetin bütün izlerini silmeye kalkışıyor.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin adını Abdulhamid han yapıyor. Oysa Osmanlı-Türk modernleşmesinin öncüleri ve Cumhuriyeti kuranlar Abdulhamit gericiliğine ve despotizmine karşı mücadele ederek bu hedeflerini gerçekleştirdiler. Abdulhamid Ortaçağın, dinci yobazlığın ve cumhuriyet karşıtlığın temsilcisidir. İslam dünyasının ilk meclisi, ilk demokratik seçimi ve ilk meşruti yönetimi Abdulhamit gericiliğine karşı mücadele edilerek ve onun temsil ettiği despotizmi yıkılarak (1908 Devrimi) kuruldu.

Abdulhamit, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal’i Harbiye öğrencisi olduğu yıllarda yenilikçi fikirleri nedeniyle tam dört kez tutuklatıp zindana atan padişahtır. Bir cumhuriyet kurumuna Abdulhamit adını vermek, Türkiye’nin kimyasını bozar, ruhunu kirletir. Tıpkı Anadolu’daki en büyük Alevi-Türkmen katliamlarını yapan Yavuz Sultan Selim’in adının Boğaz’da üçüncü köprüye verilmesi gibi.. Bütün bunlar toplumsal barışı ve uzlaşmayı değil, bölünmeyi, parçalanmayı ve düşmanlığı derinleştirir.

Biliyoruz ki darbeyi yapanlar, AKP’lilerin birlikte Cumaya gittiği, laik düzeni beraber yıktıkları, Ergenekon gibi tertipleri ortaklaşa düzenledikleri eski ortaklarından başkası değil. Altını bir kez daha çizelim; 15 Temmuz kalkışması, kanlı bir İslamcı darbedir. Hiçbir cinlik, bu gerçeğin üzerini örtemez.

Ancak AKP, tam bir ‘şark kurnazlığı’ ile darbecileri tasfiye ediyorum diye devletten, bürokrasiden, akademiden, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden son cumhuriyetçileri, demokratları ve solcuları “FETÖ torbasına” doldurup tasfiye etmeye kalkıyor.

Erdoğan ve AKP tehlikeli bir oyun oynuyor. 15 Temmuz darbesinden ağır yara alarak çıkan, tarihinin en güçsüz ve yıkılmaya en yakın döneminden geçen AKP iktidarı, bu nedenle iki yüzlü bir tutumla cumhuriyetçilerle uzlaşma arıyor gibi görünüyor. Oysa Atatürk’e de sığınma denemesi yapan Erdoğan-AKP yönetiminin gerçek bir uzlaşma ve toplumsal barış aramadığı her iş ve eyleminden açıkça anlaşılıyor

Öyle görülüyor ki, AKP, bir anlamda iktidarını yeniden kurmak, konsolide etmek ve güçlendirmek için zaman kazanmaya çalışıyor. Göreceksiniz, toparlanır toparlanmaz yapacağı ilk iş bu ülkenin yurtseverlerine, cumhuriyetçilerine ve soluna karşı yeniden saldırıya geçecektir. Nitekim bu saldırı daha şimdiden ve sinsice başladı bile.

Dolayısıyla başta CHP olmak üzere, bütün muhalefet güçleri; Türkiye’yi felaketin eşiğine getiren, kanlı bir kardeş boğazlaşmasını tetikleyen AKP’yi çekilmeye zorlamalıdır. Bir seçim hükümeti kurulmalı, her partinin bakan vereceği partiler üstü nitelikteki bu hükümet demokratik bir seçim kanunu yaparak makul bir süre sonra Türkiye’yi seçime götürmelidir.

Keskin Kalem

[@Slower]

Milli iradeye saygı duyulmalı.

Millet ne diyorsa o..

[@ReaL]

Niye etsin ki?

Çoğu insanda utanma kalmamış. Çocuklar gibi, kandırıldık deniliyor. Bu çağda kim kimi kandırabilir? Yalanın alası. Zira, birçok yalanları da iyot gibi çıkmasına rağmen kimsede tık yok.

Böyle halka böyle yöneticiler.

[@Sami]

Akp değil Akparti.




Ayrıca; Oldu canım, başka ?

[@ReaL]

Orjinal Mesaj Sahibi Sami

Akp değil Akparti.




Ayrıca; Oldu canım, başka ?

A’ntika K’alkınma P’artisi
Tıklayınız efemm.

Kaydet

[@Insanlikarayan]

Orjinal Mesaj Sahibi Slower

Milli iradeye saygı duyulmalı.

Millet ne diyorsa o..

Gecmisi Bademlenmisleri biz Millet olarak görmüyoruz´ki.

Sisede ayagi kayanlari hiiic saymiyoruz bile.

Onlara kisacasi Ensar ve Imam Katip diyoruz.

Baska isimleride var tabi.

[@Basakca]

Orjinal Mesaj Sahibi Slower

Milli iradeye saygı duyulmalı.

Millet ne diyorsa o..

What?
Ne iradesi? Ne millisi?

Fetoş metöş deniliyor her yere saldırııyor. Bu Tetöş YSK da hiç konuçlanmamış nedense. Sonuç: Millet dedi.

Geç bunları geççç.... Millet mi kalmış. İkilemci ayrımcı topluluklar var. Millet he.

Millet ne demek önce onu öğrende gel.
Millet mi dedi git suriye ye gir. Millet kendi bir taraflarından bihaber.

İstifasına gelirsek. Yav istifa ederlermi hiç. Daha nerde bulacaklar böyle köpeksiz köy de değnek sallayacaklar?

[@Rosebud]

''Millet ne diyorsa o'' anlayışı, tam da Mehmet Barlas'ın yarattığı şu ucube ''demokratik diktatörlük'' kavramına karşılık geliyor.
Evet, anayasada egemenlik kayıtsız şartsız milletindir der ancak onun devamı vardır.

Anayasamızın 6. maddesi aynen şunu söyler:
''Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.''

Şimdi birisi bana söylesin; devletin bütün yetkili organlarını kendisine bağlayan bir kişinin yönettiği yeni Türkiye'de demokrasiden ve anayasaya saygıdan, dolayısıyla millete saygıdan eser var mı!!!

[@nurideniz34]

Geç bile kalındı..

[@Mustafa Akten]

Türkiye, 15 yıldan beri AKP ve onun zihniyeti, onun oydaşı, onun yandaşı, onun basını, onun kadrosu, onun paraleli ile kaos yaşadı, anarşi yaşadı, istikrarsızlıklar yaşadı, AKP gericiliğin, yobazlığın, anti laikliğin odağı oldu, Türkiye'yi pazarlamaya geldik diyen idarecileri bakan, başbakan cumhurbaşkanı oldu, rantcılık, rantiyecilik AKP'nin en büyük götürme araçları oldu, tüm ve tonlarca yaşanan olumsuzluklara rağmen mili irade kavramını kendilerine oy verenlerin çoğunluğu saydı, halen ve biteviye istikrarsızlıkların, kaos'un ve anarşinin ve bölücülüğün odağı halinde Türkiye'yi önü görünmez batağa sürüklemeye devam ediyorlar...

İstifa siyasetçi için bir erdemdir. Politkacı için kiymet-i harbiyesi olmayan bir kavramdır. Siyasetçi halk için, politikacı tıpkı AKP gurühu gibi kendisi için çalışır ve bu nedenle; istifa denilen erdem kişiliksiz silik politikacıların aklına hiç mi, hiç gelmez!!!