Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Diğer Köşe Yazıları

Diğer Köşe Yazıları Ülkemiz Yazarlarının Ulusal Basında Yazdıkları Köşe Yazıları ve Bizlerin Yorumları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 11.08.2017, 21:25   #1
Çevrimiçi
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Mektup | Soner Yalçın

Mektup…

Soner Bey,
Merhabalar,
Bugün ülke FETÖ denilen örgütle mücadele ederken ben de zamanında “kendileriyle” bir birey olarak tek başıma nasıl mücadele ettiğimi size anlatmak istedim…
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 2008 yılında mezun oldum ve 2010 yılında hakimlik sınavını kazandım.
Mülakat tarihi gelmeden önce herkes tembihledi; sarı saçlarını kahverengiye boyat, dizlerinin altında etek giy, yakanı son düğmesine kadar kapat, ceketinin kollarını kıvırma, vb.
Mümkün değildi tabii ki en modern halimle gittim.
Mülakat günü herkesin kulaktan kulağa birbi rine sorduğu bir soru vardı: “Senin arkanda F tipi mi S tipi mi var?”
O kadar yabancıydım ki konuya, ne demek istediklerini hiç anlamadım. İçeri girdiğimde birbirinden küstah, lakayt, göbeğini kaşıyan 8-10 erkek (hepsi hakimmiş) karşımda oturuyordu. Hayatımda hiç duymadığım sorular sordular, elendim. Hatta en son çıkarken Trabzonspor'un performansı hakkında ne düşünüyorsun dediler!
Sonuçlar açıklandıktan sonra anladım önemli olan saç rengi, etek boyu değil, “F” tipi mi “S” tipi mi diye sorduklarıydı. Benim ki, “hiçbiri” idi.
FETÖ ile böyle tanıştım! Elbette ki geç bir yaştı. Ama benim babam askerdi; Cemaat bilmeden Atatürk'ü öğrendik biz…

KULAKLARIMA İNANAMADIM

Hakim-savcı olmak için “yeterli” olmadığımı anladım! 2011 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nde yüksek lisansabaşladım. Bu arada, avukatlık ruhsatımı aldım ve çalışmaya başladım.
Yüksek lisansta borçlar hukuku kürsüsünde çalışmak, akademik dünyaya girmek için sınava giren sekiz kişiden biriydim. Bir gün dekan çağırdı.
Kılığıma kıyafetime, kırmızı renk ojelerime baktı ve “baban ne iş yapıyor” diye sordu. “Emekli astsubay” dedim. Annemi sordu, “öğretmen” dedim.
Zoraki bir gülümsemeyle, “Bak seninle çok açık konuşacağım, benim bir adayım var kadroya almak istediğim. Listede onu zorlayacak bir tek sen varsın çünkü Ankara Hukuk mezunusun. Diğer hocaların da seni ister, o yüzden gel sen benim ofisimde avukat ol, bu mülakatı da boş ver. Zaten çok az para veriyorlar araştırma görevlilerine nasıl yaşayacaksın babanın parası yetmez sana bakmaya” dedi. Kulaklarıma inanamayarak odadan hızla çıktım.
Mülakat günü yine herkes birbirine torpillerini soruyordu. Benim elimde sadece Medeni Kanun vardı! Soruları bildim.
Birkaç gün sonra sonuçlar açıklandığında elenmiştim. Yine o“F tipi” diye bahsedilen aday yani yine FETÖ kazanmıştı!
Yılmadım, birkaç kere daha girdim sınava. Hep mülakatta elediler, hep…
Hocalarıma “neden almıyorsunuz, ne istiyorsunuz” diye isyan ettiğimde aldığım cevap ise hep aynıydı, “artık bizim sözümüz geçmiyor fakültede.” Çünkü FETÖ'nün sözü geçiyordu bilim yuvasında. Yıl, 2012 idi.

ÜZÜLEYİM Mİ?

“Devlet kapısı sağlamdır” zihniyetiyle düşünen ailemin baskısıyla 2010-2011-2012 yıllarında KPSS sınavlarına girdim ve100 üzerinden 93-92-90 aldım.
Meclis, Dışişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı gibi kurumların hepsinin yazılı sınavlarında başarılı oldum,mülakatlarına hak kazandım. Başıma gelen hep aynı oldu:Baban ne iş yapıyor? Annen ne iş yapıyor?
Hatta yasama uzmanlığı mülakatında “Bu Kürtler ne istiyor, istediklerini verelim mi? Sence yürütme yargıya müdahale ediyor mu?” gibi amacı gayet belli sorular yönelttiler. Nitekim verdiğim cevaplar hoşlarına gitmeyince de elediler. Gerçi gitse de eleyeceklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Hep benzerlerini yaşadım.
“Ne istiyorsunuz” daha diye feryat figan ettim ama kimse anlamadı. Hatta annem babam bile “demek ki yeterli değilsin” dediler. Oysa ben FETÖ'den torpili olmayan kendi halinde bir genç memur adayıydım.
Ben bunlarla boğuşurken, duydum ki babamın köydeki akrabalarından bir kız evlenmişti bir subayla. Ve subay eşi, Dışişleri Bakanlığı'na yerleştirivermişti karısını. Öyle üzüldüm ki, ama kendime! İnsan kendine acır mı hiç? O an kendime öyle çok acıdım ki…
O kız köyde büyümüştü, yabancı dil bilmiyordu; nasıl almışlardı onu sınavsız mülakatsız Dışişleri'ne, nasıl olurdu? Olmuştu…
Peki, benim onca çabam, benim onca emeğim ne olacaktı? Ya liyakat?
15 Temmuz FETÖ kalkışmasından sonra öğrendim ki, bu kız ihraç edilmiş kurumdan, kocası ise hapisteymiş. Neden?Çünkü FETÖ'cülermiş!
Şu an halime üzülmeli miyim, yoksa şükretmeli miyim bilmiyorum…
Bu nasıl bir yapılanmadır ki, daha gencecik bir üniversite mezununun bütün hayallerini mahvedebildi…
Anlattığımdan daha çok anlatamadığım pek çok şey var. Siz beni anladınız biliyorum. O yüzden sevgiyle, sağlıcakla kalın…


---Sözcü---


__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
mektup, soner, yalçın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 14:23.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.