Türkiye Artık Türk Değil mi


Türk kültürünün özelliklerini, tarihini, kahramanlarını, kurtuluşunu ve emperyalizme kafa tutuşunu ve rol model olmasını sindiremeyen emperyal güç sonunda bu numarayı buldu.

“Benim yaradılışımda fevkalade bir şey varsa Türk olarak dünyaya gelmemdir” diyen büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 80. ölüm yıldönümünde, kurduğu Diyanet İşleri dün hutbesinde ondan söz etmedi.

Türkiye üzerine yeni bir oyun mu oynanıyor?

Arap Baharı fiyasko ile sonuçlanınca, ABD-İsrail Siyonist ittifakı Türkiye’yi Araplaştırarak tasfiyeye mi karar verdi?

100 yıl önce Mustafa Kemal nedeniyle yapamadıkları, Anadolu’yu Türk milletinden “temizleme” planını şimdi Araplaştırarak mı yapmak istiyorlar?

PKK/FETÖ kumpası yetmedi, demografik kumpas mı kuruluyor?

Erdoğan’ın “Ensar” sevgisini zaaf noktası olarak tespit edip Araplaşmayı bunun üzerine mi inşa ediyor emperyalist güçler?

Tam da Türkiye’de Araplaşmaya tepkiler artarken, kim nasıl başarıyor, saçma ezan tartışmasını gündeme sokmayı?

Kılıçdaroğlu’na “Arapça ezanı savunuyoruz” dedirtmek mi amaç?

Yoksa CHP Araplaşmayı gündemine alır mı?..

Oysa Türkiye’de, halkın gün geçtikçe gözüne batan bir diken var.

Sokaklara, cafelere, meydanlara, metrolara, metrobüslere, otobüslere, AVM’lere ve her yere kalabalık gruplar halinde doluşan Suriyeliler ve Araplar… Taksi şoförü şikayet ediyordu bana: “Hiç bize benzemiyorlar, ben paralarını onları da istemiyorum”

“İstanbul artık Ortadoğu’nun en büyük Arap başkenti…” diye sevinçle yazan The Economist herhalde İngiliz Emperyalizmi’nin 100 yıl gecikmeli zaferini kutluyor.

Malum ya İngiltere Osmanlı’yı Arap isyanı ile çökertmiş, ancak Yunanlılar eliyle İstanbul’da Bizans’ın ihyası yarım kalmıştı…

RAPORDA NELER YAZIYOR

Peki, Türkiye’ye doluşan Suriyeliler ve Araplar gerçekten ülkenin sosyal ve nüfus yapısına etkileyecek çapta mı?

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun “Türkiye’deki Suriyeliler” raporuna göre 3.4 milyon Suriyeli Türkiye’de yerleşmiş. Yasal olmayanlarla bu rakam daha yüksek elbette. Dönüşleri mümkün görünmüyor, çünkü devlet % 92’nin üzerindeki nüfusu 81 ile dağıtmış. Şehirlerde yaşıyorlar.

29 Nisan 2011’de ilk Suriyeli kafile geldiğinden beri Türkiye nasıl bir strateji geliştirdi? Ülkemizde sayıları milyonlara ulaşan ve önümüzdeki 5 yılda bu doğum hızıyla katlanacak olan Suriyeli /Arap kültürü etkisi ne olacak? Arapça tabelaları arada sırada göstermelik olarak indirmekle bu iş çözülecek mi? Raporu yazan Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçisi’nin dediğine göre “Türkiye’nin orta ve uzun vadeyi kapsayan bir strateji ve koordinasyon arayışı olduğu da bilinmektedir.” Kimin bulmasını bekliyorlar acaba?

Kendi yazdıklarına göre “Ensar/Muhacirin” inancının samimi takipçileri olarak ortaya koydukları politika hükümet politikasıdır elbette. İktidarın bu inancı tarif etmesi gerekmez mi? Bu inançla strateji oluşturmadan “açık kapı” politikası yürütmenin faturası kime çıkmıştır? Devamlı yoksullaşan, işsizlikte rekora koşan Türk milletine fatura yıkıldı.

Türk milletinden başka herkesin keyfi yerinde! AB ve Hollywood artistleriyle övülme seanslarının sonucu iktidar bizim vergilerle milyonlarca insana bakıyor.

ENSAR BENZETMESİ YANLIŞ

Şimdi şu kavramlara yakından bakalım…

Muhacir: Dinleri ve inançları uğruna, Mekke’den Medine ye göç eden Müslümanlara denir.

Ensar: Mekkeli Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensar denir. Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş, onlar da bu kardeşliği uygulamışlar.

Şimdi burada benzer bir tek nokta var mı? Çoğunluk Suriye köylerinden kaçtı geldi. Savaş sırasında da köylerine gidip geliyorlardı. Dinleri uğruna mı kaçtılar?

Eğer Suriyelileri bir dini kavramla açıklıyorsanız nasıl kendi ülkeniz yararına strateji geliştireceksiniz? Türkiye’nin çıkarıyla uyuşmadığında kimden yana strateji sağlanacak?

O zaman Arap kültürünün yaygınlaşması için bir araca mı dönüşecek acaba bu?

Çünkü en popülist siyasi tartışmalar Arapça üzerinden sürdürülüyor.

Bütün okulların İmam Hatip dayatması da Arapça ve din eğitimini kapsıyor. Yabancı dil sadece İngilizce, Arapça diye sınırlandırıldı!

Dedenin mezar taşını okuyamıyorsan neden Osmanlıca değil de Arapça öğretiyorsun?

Osmanlıca Arap alfabesiyle yazılan Türkçedir. Ama Arapça başka bir kültürün, ırkın, milletin dili.

Ataların Arap mı, Osmanlı mı?

Türklük tartışmasının temelinde toplumu Araplaştırma isteği mi yatıyor? Çünkü yaşadığım ve gezdiğim Arap veya Ortadoğu ülkelerinde yıllar öncesi de emperyalizmin Atatürk düşmanı propagandasına maruz kalırdım.

Türk kültürünün aşağılanması da PKK örgütlenmesi ve terörüyle yaygınlık kazandı. Dini örgütlenmelerin eli devamlı siyasette olduğundan partiler 1950’den beri “oy deposu” olarak gördükleri örgütlenmelere sahip çıktılar. Destek oldular.

100 yıl önce Anadolu’yu Türklerden temizleme projesi Araplaştırma projesine döndü.

İbrahim Karagül de bu tehlikeye dikkat çekiyor bugünkü köşesinde:

“Bölgeyi ve Türkiye’yi hedef alan yeni tasarım bu. Bu tasarım Türkiye’nin karşısına bir cephe inşa ediyor, bir Arap ekseni kurmaya çalışıyor. Aynı zamanda Arap ekseni üzerinden içeride yeni bir “muhalefet” ve “müdahale” örgütlenmesi yürütüyor. Bizi, coğrafyayı, tarihi hesaplaşmayı Müslüman kimliği ile vurmak istiyorlar."

Türk kültürünün özelliklerini, tarihini, kahramanlarını, kurtuluşunu ve emperyalizme kafa tutuşunu ve rol model olmasını sindiremeyen emperyal güç sonunda bu numarayı buldu.

Araplaşan Anadolu’da Türkler azınlık olur ve biz de bu sorunu çözeriz. YPG ve PKK ile 100 yıllık hayalimiz Kürt devletini kurarız. Hatta Ermeni diasporasına, Rum “Megal İdea”sı 12 mile çıkar, Kıbrıs’tan Türkleri atarız hayallerini gerçekleştirme çabalarımız yerini bulur diye düşünüyorlar.

Kültür ölürken seyirci kalıyorsan vatan elden giderken de seyredersin.

Nevval Sevindi

Odatv.com

__________________

Türk olmaktan vazgeçtiğimizi; ''Ezan Arapça okunur'' diyerek ilân ettik zaten, hem de Atatürk'e rağmen.
Başka söze gerek var mı!
Türklüğü bırakmışız zaten ama hanımefendi halâ saçma ezan tartışmasını gündeme sokmayı nasıl başarıyoruz diye şaşırıyor, altında yatanın Türklük olduğunun farkında bile olmadan...

__________________

Standart, sabit bir Türk tanımı mı var? Bundan 1000 sene önceki Türk kavmi ile şimdiki bir mi, aynı mı?

1000 sene önce ezan Türkçe miydi?!?!

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Hiç güleceğim yoktu gidip kendime marketten gülecek alayım bari.
İlâhi cimcimecik.
Bu mantıkla 50 yıl sonra Arap'laştığımızda senin için hiç sorun olmayacak demek ki, öyle ya 1000 yıl önceki Türklük başkaydı gelişiyoruz ne de olsa, 50 yıl sonra Arapça okuruz, 100 yıl sonra ugandaca falan...
Mezhep geniş nasıl olsa.

__________________

Tamam, gülmen geçince şuna cevap ver o zaman: 50 yıl sonra araplaşacağımız ve arapça okuyacağımız kehanetini nereden çıkardın? Dahası, benim cümlelerimin karşısına neden bu kehaneti çıkardın?

Biz şimdiye dek arapçanın ve farsçanın etkisi altına girdik, ama dilimizi kaybettik mi? Şimdi ingilizce kelime ve terimleri bol bol kullanıyoruz, ama dilimizi kaybediyor muyuz? İyi-kötü yine de Türkçemizle anlaşıyoruz.

1000 sene önce arapça ezan yine vardı. O zaman da Türk idik. Ama şimdiki gibi değil, daha özgün idik. Ama zamanla değişip başka kültürlerle karışmamız da normaldi. Biz biraz onlara benzedik, onlar da bize.

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Aslında cevap vermesi gereken ben değilim ama yine de vereceğim.
Öncelikle ben bir sonuçtan söz etmedim süreçten bahsettim ve süreçler kehanet değildir, sebep sonuç ilişkilerine, Türk ve dünya siyasetine, iktidarın eğilimlerine, ilişkilerine, siyasi kimliğine, geçmişine, hedeflerine hakim olan herkes sürecin nereye evrildiğini öngörebilir, bu bana ait bir yetenek değil.
Ben amatör olarak fotoğrafçılıkla uğraşıyorum, bazen çektiğim fotoğrafları yabancı fotoğraf kritiği yapan sitelerde paylaşıyorum, keza bilgisayar programlarına meraklıyım hepsi İngilizce programlar ve bunlarla çok fazla haşır neşir olmam sonucunda meselâ bazen boks yazacağıma box yazabiliyor ve bazılarına eleştiri konusu olabiliyorum ben de çoğunlukla eski Türkçe kelimeler kullanırım, babaannem çok iyi eski Türkçe bilirdi hatta Kur'an'ı her cuma yüksek sesle makamıyla okurdu o yüzden alışkanlığım var ama tüm bu saydıklarım yüzünden dilimi kaybedeceğim gibi bir endişem hiç olmadı, çünkü burada söz konusu olan dili kaybetmek değil kültürü kaybetmek; bu ise yavaş yavaş ve hissetmeden gerçekleşir tıpkı şu meşhur, su içerisinde yavaş yavaş ısıtılan kurbağa örneğinde olduğu gibi tepki vermek durumunda kalındığında artık çok geç olur o yüzden bazı şeyleri yaşayarak değil öngörerek bilmek zorundasındır çünkü başına geldiğinde yeni bir siyaset uygulayacak vaktin yoktur.
Çok rahat anlaşılabileceği gibi endişem dili kaybetmek değil dilin simgesi olduğu KÜLTÜR'ü ve ikiz kardeşi ulus bilincini kaybetmek, yani İngilizce konuşarak, iki çift Farsa Arapça telâffuz ederek ne dil ne de kültür kaybedilir fakat devletin en tepesinden, o ülkenin bütün yasalarına, geleneklerine, aydınlanmacı mücadelesine, değerlerine, var oluş felsefesine sistematik bir dil ve yaşam tarzı dayatması yaşamın her alanına sirayet ettiğinde, ettirildiğinde neler olur gerisini biraz da sen düşün.

__________________

Dediğine katılıyorum. Tepeden kaynaklı bir siyaset var ve bu olumsuz bir durum. Bu olumsuz durumun yansımaları var. Toplumun bir kesiminde bunun karşılığı da var. Eskiden beri böyle bir eğilim vardı. Mesela biz eskiden beri ezanı arapça okuduk ama arap tarzında okumadık, türk tarzında okuduk. Ama günümüzde arap usulü, namesiz, ezgisiz, makamsız bir ezan okuma eğilimi başladı.

Bizim ezan okuma tarzımız çok güzeldi. Dinletiyordu kendini. Ama şimdiki giderek yayılan tarz rahatsız edici. Özellikle de kötü, çirkin biçimde okunursa...

Ama bakın ben ne diyorum. Ben türkçe ezan demiyorum. Kültürümüz olarak başka bir şeye işaret ediyorum. Asıl korumamız gereken şeylerden söz ediyorum. Asış kültür budur. Veya bunun gibi şeylerdir. Yoksa siyasi mülahazalarla getirilmiş ve sonra geri çekilmiş bir türkçe ezan tartışması değil.

__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell

Evet ezanın ne kadar çirkinleştirildiğinin farkındayım, makamını bozdular, belgesellerde ya da filmlerde gördüğüm Arap şehirlerinin arka planında okunan ezana benziyor artık, oysa bizim makamlarımız var, her vaktin farklı bir makamı vardı, meselaâ sabah ezanı saba makamında okunurdu akşam ezanı segâh...
Şimdi Arabın yalellisine benziyor, her ne kadar inançsızsam da bir estetiği vardı, çocukluğumda akşamları yeter artık ezan okunuyor eve gel diye pencereden bağıran annemin sesine eşlik eden ezanı maalesef duyamıyorum artık.
Her neyse sonuçta benim tercihim Türkçe okunması ama dediğim gibi nasıl okunursa okunsun yeter ki bir fikre, bir yaşam biçimine, ulus bilincine, Türk varlığına saldırıya dönüşmesin, budur benim kriterim
Bir konuda yerli ya da yersiz, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama bir fikir beyanı bu derece üst perdeden bir din meselesi haline getiriliyorsa, üstüne üstlük bizzat bu ülkenin cumhurbaşkanı; ''öğrenci andının metni, ezanı Türkçe okutmak isteyenlerin metnidir, Ben Türküm ama Türkçü değilim. Eğer böyle yaparsak biz kendi değerlerimizle çatışırız. Dinimiz İslamla çatışırız. İslam ırkçılığı reddediyor'' diyecek kadar Türk ulusal kimliğini ve milli bilinci Türkçülükmüş ya da bir faşizm öğesiymiş gibi sunarak dinin karşısına çıkarıp iki değeri birbiri ile savaştırabilecek potansiyeli sergileyebiliyorsa oturup bir düşünmek gerek.

__________________