Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Dünya Edebiyatı > Dünya Edebiyatı Ustaları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 08.04.2014, 16:50   #1
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Ezra Pound | Şair, Çevirmen, Deneme Yazarı | (1885-1972)

Ezra Pound (1885 - 1972)

Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayak takımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!


ABD'li şair, çevirmen, deneme yazarı Ezra Loomis Pound 30 Ekim 1885'te Idaho Eyaleti'nin Hailey kasabasında doğdu, 1 Kasım 1972'de Venedik'te öldü. Bir süre Cheltenham Askeri Akademisi'nde öğrenim gördü, ancak ortaöğrenimini Wyncote'da tamamladı. New York'ta Hamilton College'ın felsefe bölümünü bitirdi. Pennysylvania Üniversitesi'nde lisansüstü eğitimi gördü.

Bir süre Indiana'da Crawfordsville'de Wabash College'da öğretmenlik yaptı. 1907'te ABD'nden ayrılarak Avrupa'ya gitti; uzun süre İngiltere'de, dört yıl kadar da Fransa'da oturdu (1921-1925), sonra İtalya'da yerleşti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Faşizm'den yana konuşmalarından dolayı 1943'te 'vatan haini' sayıldı; savaş sonunda tutuklanıp önce Pisa'da bir kampta altı ay gözetimde tutuldu; ardından Washington'a yargılanmak üzere götürüldü, ancak akıl hastası olduğu ileri sürülerek Amerika'da Washington D.C.'deki Saint Elizabeth Hastanesine yatırıldı (1945-1958)

Çeşitli ülkelerdeki sanatçıların çabasıyla özel bir afla serbest kalınca, yine İtalya'ya giderek ölene dek Rapallo ve Venedik'te yaşadı. 1912'de Hilda Doolittle, Richard Aldington ve F.S. Flint'le birlikte İmgecilik akımının, ardından Blast adlı dergide W.Lewis'le birlikte Vortisizm akımının öncüsü olmuştur. 1949'te Bollingen Şiir Ödülü'nü almıştır. Batı sanat ve kültürünü her yanıyla inceleyen Pound, klasik İlkçağdan Çin ve Japon şiirine kadar ilgi göstermiş, bunlardan esinlenerek şiire yeni olanaklar ve zenginlikler kazandırmıştır. İngiliz ve Amerikan şiirini derinden etkileyen Pound "şairler şairi" olarak nitelendirilmiştir.


Yapıtları


A Lume Spento (Sönmüş Mumlarla, 1908)
Exultations (Kutlamalar, 1909)
Personae (Kişiler, 1909)
Ripostes (Karşılıklar, 1912)
Lustra (Görkem, 1916)
Hugh Selwyn Mauberley (1920)
The Cantos (Kantolar, 1976, ö.s.)

Türkçede Ezra Pound


Ezra Pound Seçilmiş Canto'lar, Hazırlayan: İlhan Berk, Adam Yayınları, İstanbul, 1995
Cathy, Ezra Pound, Türkçesi: Ülkü Tamer, BFS Yayınları, İstanbul, 1987
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.04.2014, 17:16   #2
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ezra Pound (1885 - 1972)

ŞİİRLERİ

Madam Lullin’e

Şaşırırsınız seksenindeki yaşlı bir adamın
Size dizeler yazmayı sürdürmesine…

Çimen görünür kar altından,
Kuşlar şakır yılın sonlarında!

Ve Tibullus ölümü hakkında, Latince’siyle demişti:
“Delia, sana bakacağım, ölürken”.

Ve Delia’nın kendisi solup gitmekte,
Unutarak kendi güzelliğini bile.

[Impressions Of Francois-Marie Arouet (De Voltaire)



Ve Böyleydi Nineveh’te

Evet ya! Bir şairim ben ve döksün
Mezarımın üstüne gül yapraklarını bakireler
Ve mersinleri erkekler, katletmeden önce
Günü karanlık kılıcıyla gece.

Heyhat! ne sen ne de ben
Engelleyebiliriz bunu,
Değil mi ki tümüyle eski adettir bu,
Ve burada Nineveh’te seyrettim
Bir çok şarkıcının geçişini ve yerini alışını
Kimsenin uykusunu ya da şarkısını
Rahatsız etmediği o loş salonlarda.
Ve bir çoğu söyledi şarkılarını
Daha bir hünerle, benden daha derin bir ruhla;
Ve şimdi bir çoğu çiçeklerinin rüzgârıyla
Benim dalgalarla aşınmış güzelliğime üstün gelir,
Gene de şairim ben, ve mezarımın üstüne
Bütün insanlar gül yaprakları döksün
Işığı katletmeden önce
Mavi kılıcıyla gece.

İşte böyle, Raana, şarkılarım yüksek tonla çınlamaz
Ya da diğerlerinden daha tatlı değildir tonları, fakat
Bir şairim ben burada, hayatı yudumlarım
Daha önemsiz kimselerin şarabı yudumladıkları gibi.



Ağıt

Gayrı yok bizim için o küçük iç çekiş,
Gayrı yok alacakaranlıkta rüzgârların eziyeti.

Bak şu adil ölüme!

Gayrı yok artık yanışım.
Üstümüzdeki havada vınlayan
Rüzgârların titretmesi bizim için gayrı yok.

Bak şu adil ölüme!

Gayrı yok şehvetin beni parçalayışı,
Ellerimiz buluşurken
Gayrı yok bizim için titreyiş.

Bak şu adil ölüme!

Gayrı yok bizim için dudakların şarabı,
Gayrı yok bizim için ilim irfan.

Bak şu adil ölüme!

Gayrı yok o taşkın sel,
Gayrı yok bizim için buluşma yeri
(Bak şu adil ölüme!)
Tintagoel.



Genç Bayan

Evinin tanrısını gelinciklerle beslemiştim,
üç koca yıl boyunca tapınmıştım sana:
Ve söylenmektesin şimdi elbisen sana uymadığından
Ve kazara böyle söylediğimden ötürü.



Li Po

Ve Li Po da sarhoşken ölmüştü.
Sarı Nehir’de bir ay vardı,
Kucaklamaya çalışmıştı.



Fu I

Fu I sevmişti yücelerdeki bulutları ve dağı,
Heyhat, içkiden ölmüştü



Τό Καλόν

Düşlerimde bile kendini benden esirgedin
Ve bana sadece hizmetçilerini gönderdin.



Ritratto

Ve kadın dedi ki:
“Burada temsilciniz olan
“Bay Lowell’ı hatırlar mısınız?”
Ve dedim ki: “Ben gelmeden önceydi bu”.
Ve kadın dedi ki:
“Yatak odamda ayaklarını yere vurmuştu…”
(Browning’e geçtiği anda kadın.)
“Yatak odamda ayaklarını yere vurmuştu…
“Ve bana dedi ki: ‘Sizce,
‘Sormak isterim size, Sizce
‘Ziyafetlere çok mu aldırış ediyorum?’
“Adamın öyle yapmadığını söylemek istemiyordum.
“Shelley bu evde yaşamıştı”.
Kadın çok yaşlı bir hanımdı,
Bir daha asla görmedim o kadını.

(Moeurs Contemporaies VIII)



Suare

Öğrendiğinde annesinin şiir yazdığını,
Ve babasının şiir yazdığını,
Ve en genç oğlunun bir yayınevinde çalıştığını,
Ve ikinci kızının arkadaşının
bir roman yazdığını,
Amerikalı genç hacı
Haykırdı aniden:
“Amma da akıllı bir salkım bu!”

(Moeurs Contemporaies III)



Clara

Okşamalara karşı tiksinti duymalarıyla
Potansiyel bir ünlüydü on altısındayken.
Bir rahibe manastırından yazar şimdi bana;
Muğlak ve sıkıntılıdır hayatı;
O’ndan boşanmayacaktır ikinci kocası;
Gönlü, her zamanki gibi, işlenmemiştir,
Ve kendiliğinden gelmemektedir bir çözüm.
Çocuklarını sevmemektedir,
Ya da daha başka çocukları.
Belirsiz ve müphemdir ihtirası,
Ne kalmak ister içerde, ne de çıkmak dışarı.

(Moeurs Contemporaies II)



Ruh İhtiyarladığında

Düş kurmayı yeğlemem; orada bulur beni
Eylemlerin bazı garip eski arzuları.
Bazı yaşlı savaşçıların tutmaz ellerini bulur gibi
Kılıç kabzası ya da savaşta zedelenmiş tanıdık miğfer
Geçici bir canlılık ve uzaklara kaçmış bir kurnazlık getirir,
Benim ihtiyarlamış ruhuma –
İhtiyarlamıştır ruhum nice çarpışmayla, nice baskınla,
İhtiyarlamıştır nice oraya-geliş ve öteye gidişle –
Şimdi bile hayaller gönderirler O’na ve artık eylem yok;
Böylece alazlanır yeniden hareket gücüyle,
Unutur ihtiyarlar heyetini,
Unutur hüküm sürenlerin artık cenk etmediğini,
Unutur öyle bir güç artık kendisine yapışmaz
Ki yapışsa cüretli işler yaparak alazlanır yeniden.



Şarkıdan Önce Şükran Duası

Cennetin Efendisi Tanrı ki merhamet dolusun
Geceyle ve ışığın birbirini izleyen dua çarkı
Sonsuzca sanadır, ve bakışında
Günlerimiz yağmur damlaları misali taşıp düşen denizde,
Kasvetli bir deniz üstündeki beyaz damlalarca parlaktır
Esirge ki şarkılarım bu gri insanlar için var olsun:
Düşleyen ve ışıldayan ve düşerek güneşi yakalayan damlalar gibi
O geçici aynalar ki her biri panzehir taşından yapılıdır
Pusulaları gibi aynı türdendir görkemleri,
Yani, ey Cesur Şarkılarım, işte böyle bir ölümü arayın sizler de.



Bay Styrax

1

Bay Hecatomb Styrax, büyük bir mülkün
ve güçlü kasların sahibidir,
“Mavi formalı”dır ve dağcıdır, evlendi
28 yaşındayken,
Henüz bakir idi o yaştayken,
“Virgo” tabiri Ortaçağ Latince’sinde erildir;
Beceriksizlikleri
Karısını bir dinsel aşırılıktan öbürüne sürükledi.
Adamın şehveti eksik olduğundan
Terk etti kadın o kilise papazını;
Çağdaş ve ahlâksal bir kültün
Baş-rahibesidir şimdi kadın,
Ve şimdi bile, Bay Styrax
İnanmaz estetiğe.

2

Biraderi çingenelere takmış kafayı,
Fakat Bay H. Styrax’ın damadı
İtiraz etmektedir kokulu sigaralara.
Niccolo Machiavelli konuşma tarzıyla:
“Böylece kendi çemberinde ilerler şeyler”;
Ve böylece imparatorluk korunur.

(Moeurs Contemporaies I)



Davet

Süslü günlerin mahvettiği
O eski tuhaf aşk öykülerinin çimenlerine düşmüş
Hoş yarı doğruların şebnemiyle
Ve bal sözcüklerle ve çiçek öpüşlerle
Sana kur yapmak için eğilemem.
Uzaklardan duyulan çanlar misali titrek
Fısıltılar içinde tapınarak
Mırıltılı alacakaranlıkta
Ayaklarına da kapanamam.
Tüm bu şeyleri bilirdim vaktiyle
Ve yapardım
O şen gençliğimde de değil, üstelik geçen yıl.
Ve geçip gitti
Rüzgârın gölgesi misali.
Hayır, sana böyle kur yapamam;
Fakat bütün hakikatin merkezine
Yukarılara doğru süpürüldüğümden
Beraberimde götürmek zorundayım seni
Şu kuşatan muazzam ateşe esrime içinde,
”Peşimden gel! Peşimden gel!”
Diye çağırarak ateşin ortasından her daim,
Ve kavuşmamızın haşmetinde
Yeniden doğacaktır kudret.
Ve birlikteyken bu kudretin merkezinde
Birbirimize dayanarak
Seslenmek zorundayız sonsuzca:
”Gelirim, biraz daha öteye git sen”.
Ve yeniden, ”Peşimden gel”,
Çünkü oyalanmamalıyız.



__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.04.2014, 17:24   #3
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ezra Pound (1885 - 1972)

Pagani’nin, 8 Kasım

O çok güzel Normandiyalı yosmanın gözlerinde
Birdenbire keşfetmek
British Museum’daki o çok bilge çalışanın gözlerini.



Coda

Ey şarkılarım,
Niçin hevesle ve merakla bakarsınız
insanların yüzlerine,
Onların arasında mı bulacaksınız yitik ölülerinizi?



Zenginlere

Ben kimim ki sizleri ayıplayayım? Ey Zenginler,
Tıpkı sizlerin faydasız zenginlikle acılandığı gibi
Acılanmışım yoksullukla ben.



Arides

Utangaç Arides
çirkin bir kadınla evlendi,
Usanmıştı kendi hayat tarzından,
Başka bir şeyi yapar gibi bunu da yapabilirim
Diye düşündü lakayt ve bezgin.

Gönlünden şunları geçirerek, ”Kendime faydam yok”
Beni isterse, alsın beni”.
Gitti felaketine doğru.



Dum Capitolium Scandet

Hiçbiri benden daha iyi değil, fakat benim kadar
iyi şarkı söyleyen kaç kişi gelecek benden sonra;
Söyleyecekler gerçeklerinin yüreğini
tıpkı onlara söylemeyi öğrettiğim gibi;
Tohumumun meyvesi,
Ey benim isimlendirilemez çocuklarım.
Bilin o halde ki ben sizleri zaman öncesinden sevdim,
Parlak hatipler, güneşte çıplak, özgür.



Sebep

Bu sözleri dört kişi için söylerim,
Başkaları bunları tesadüfen işitebilir,
Ey dünya, acırım sana,
Sen tanımazsın bu dört kişiyi.



Mihrap

Harika bir dostluk inşa edelim burada,
Alaz, güz, ve aşkın yeşil gülü
Burada sonlandırmışlardı mücadelelerini, burası mucizevi bir yer;
Bunlar oluyorken, buraya gel, bu zemin kutsaldır.



Horae Beatae Inscripto

Ben uzaklardayken, bu güzellik nasıl da
Geri yayılacak üstüme ve yutacak gönlümü!

İkimiz de yaşlandığımızda, bu saatler nasıl da
Safir bir gelgit misali taşıp gelecek üstümüze!



Erat Hora

“Her ne olursa olsun, teşekkür ederim”. Ve sonra döndü
Ve rüzgâr onları bir kenara doğru kaldırırken
O sarkan çiçeklerdeki soluk gün ışığı misali
Hızla ayrıldı benden. Hayır, her ne olursa olsun
O bir saat güneşle doluydu ve geçen o saati izlemekten
Daha iyi bir şey yapabilirim diye
Böbürlenemez en yüksek tanrılar bile.



H. S. Mauberley (Hayatı ve Tanışları) – XII –

“Kabuğundaki kalçalarıyla Daphne
Esnetir yapraksı ellerini bana doğru”, -
Öznel olarak. Doldurulmuş saten salonda
Beklemekteyim Lady Valentine’ın emirlerini,

Bilerek ceketimin her daim
Tam olarak modaya uygun olmadığını
Uyarmak için, O’nda,
Sürekli bir arzuyu;

Kuşkuluyum, nasılsa, değerinden,
İyi bir sabahlığın tasvibinden,
Yazınsal çabadan,
Fakat Lady Valentine’ın çağırmasından asla:

Şiir, O’nun fikirlerinin sınırı,
Kenar, belirsiz, fakat daha alçakla daha yükseğin
Bir sonu olduğu başka katmanlarla
Karışmak için bir araç;

Lady Jane’in dikkatini çekmek için bir çengel,
Tiyatroya doğru bir modülasyon,
Devrim durumunda da,
Olası bir arkadaş ve teselli edici.

Rehberlik et, öbür taraftan,
“En yüksek kültürlerin beslendiği” ruha
Gitmesi için Doktor Johnson’un geliştiği
Fleet Sokağı’na;

Bu geçidin yanında
Pieria güllerinin yetiştirilmesinin
Yerini aldı hayli zaman önce
Çorap dükkanı.



Perigord Yakınlarında – III –

Kafa karıştıran ilkbahar, ve Auvezere kenarında
Yeşil minede yükseldi üstümüzde
Gelincikler ve papatyalar; ve bütün bu akışı tanıdık,
Ve çıkıp gitti ovalardan iki atımız;
Genç günlerinde gökyüzünün derinliği dostça davrandığında,
Bilirlerdi etrafı kavaklarla çevrili hafif taşkınlı toprakları.
Ve alacakaranlıkta çırptı üstümüzde haşmetli kanatlar,
Ve haşmetli tekerlekler gökte
Taşıdı bizi birlikte… kabararak … ve birbirinden ayrı …
İnanarak dudaklarla ve ellerle karşılaşacağımıza.

Yüksekte, yüksekte ve muhakkak … ve sonra karşı-koyuş:
“Niçin seviyorsun beni? Hep sevecek misin beni?
Fakat tıpkı çimen gibiyim ben, seni sevemem ben”.
Ya da, “Sevgilim, ve seviyorum ve seviyorum seni,
Ve nefret ediyorum arzundan, senden değil, ruhundan, ellerinden”.

Böyledir işte son ayrılış, Tairiran!

Orada kapanıp kendi kalesine, Tairiran,
Ne kulakları ne de dili, fakat sadece elleri olan o kadın,
Gitti -ah, gitti- dokunulmadan, erişilmeden!
O kadın ki sadece bir kişi aracılığıyla yaşayabilirdi,
O kadın ki sadece bir kişiyle konuşabilirdi,
Ve geri kalan her şeyi sürekli bir değişimdi,
Kırık aynaların bir yığını!...



Kaynak

Kaynak
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.04.2014, 13:46   #4
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ezra Pound | (1885 - 1972)

ATTHİS

Ruhun senin
Doygunluktan ince,
Atthis,
Ah Atthis,
Dudaklarını özlüyorum,
Dar memeleri.

Sen hırçın,
Sen el değmemiş.


Çeviri: Cevat ÇAPAN



BAHÇE

Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışçasına
Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında
Kensington bahçelerinin,
Dokunsalar dağılıverecek sanki
öylesine kurumuş ki içi.
Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!

Geçmiş ondan üremek de, üretmek de.
Güzel ama, ağır bir kokuya benziyor can sıkıntısı.
Biri gelsin yanına konuşsun istiyor han'fendi.
Hani korkmuyor da değil, belli,
ben işleyeceğim diye bu densizliği...


Çeviri: Can YÜCEL



BİR KIZ

Ağaç ellerime girdi,
Özü kollarıma sızdı,
Büyüdü ağaç göğsümden aşağı
Uzandı kollar gibi dalları benden.

Ağaçlarsın
Yosunsun sen,
Menekşelersin üstünde yel esen,
Bir çocuksun şu kadar,
Ama saçma gelir âleme bunlar.

Çeviri: Bülent ECEVİT



DÖNÜŞ

Bak, dönüyorlar işte; hey bak şu denenen
kıpırdanışlara, ve ağır ayaklara,
Şu güçlükle atılan adımlara ve kuşkulu
Kararsızlığa!

Bak, dönüyorlar işte, birer birer
Korkuyla, yarı uyanıkçasına;
Sanki kar şöyle bir duraklayıp
Rüzgârda mırıldanmalıymış
ve yarı dönük geriye;
"Korkuyla Kanatlılar" dı işte bunlar,
Dokunulmaz olanlar.

Kanatlı ayakkabının tanrıları!
Yanlarında gümüş tazıları,
izlerini koklayarak havanın!
Hey! Hey!
Tez ayaklılardı bunlar yağmaya gelen;
Keskin burunlular
Kanın ruhu olanlar.

Dizginler gergin,
solgun yüzlü sürücüler.


Çeviri: Ülker İNCE



GÖL ADASI


Ey Tanrım, ey Venüs, ey Mercury, hırsızların koruyucusu
Son günlerimde, n'olursun, bir küçük tütüncü dükkânı ver bana,
Küçük, parlak kutularım olsun
tertemiz raflara dizilmiş
Yumuşak, kokulu tütünlerim de
Pırıl pırıl Virginia tütünü de
serilmiş altına parlak, cam tezgâhımın
Bir terazi ver bana, çok yağlı olmasın,
Orospular da damlasın ara sıra
İki çift lâf etmeye, saçlarını düzeltmeye ya da.

Ey Tanrım, ey Venüs, ey Mercury, hırsızların koruyucusu,
Bir küçük tütüncü dükkânını ödünç ver bana,
ya da hangi mesleğe yazarsan yaz
İnsana her zaman beyninin gerektiği
bu kahrolası yazarlık mesleğinden başka.

Çeviri: Ülkü TAMER



PAN ÖLDÜ


"Pan öldü.Yüce Pan öldü.
Ah! Eğin başlarınızı, siz kızlar hepiniz,
Ve ona çiçeklerden bir taç örün.

"Yaz gitmiş yapraklardan,
Sazlar da kurumuş belki,
Nasıl taç örebiliriz artık,
Nasıl toplarız çiçek demeti?"

"Dilim varmıyor, Sultanlar.
Ölüm hoyratın biriydi hep.
Dilim varmıyor, Sultanlar.
Ne sebep gösterecek ki
Alıp gitti Efendimizi
Böyle kuru bir mevsimde?"


Çeviri: Yaşar Anday -
Melih Cevdet ANDAY




TAVAN ARASI

Gel, bizden iyi olanlara acıyalım.
Gel, dostum, hatırlayalım:
Zenginlerin uşakları var, dostları yok;
Bizim dostlarımız var, uşaklarımız yok.
Gel, evlilere, bekârlara acıyalım.
Küçük ayaklarla girer şafak,
Yaldızlı bir Povlova gibi
Ben tutkunun yanındayım.
Yaşamada daha iyisi yok
Bu duru serinlik saatinden,
Beraber uyanmanın saatinden.


Çeviri:
Ülkü TAMER



GÖZLER

Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun,
Duyalım biraz da rüzgârların parmaklarını
Üstümüzü örten şu durgun
Yaş kurşun gibi ağır kapaklarda.

Dinlen artık kardeş, gün ağarıyor bak dışarda!
Soldukça soluyor sarı ışık
Eridikçe eriyor mum.

Salıver bizi, dışarda en tatlı renkler,
Yosunun yeşili, çiçek renkleri,
Ağacın altı serinlik.

Salıver bizi, tükeniyoruz yoksa
Akıp duran tekdüzeliğinde
Kuru kuru baskıların
Ak kâğıt üzerinde.

Salıver bizi, biri var ki
Bir gülüşünün verdiğini vermez sana
Yıllanmış bilgisini tüm okuduklarının
Ona bakalım ona.

Çeviri:
Bülent ECEVİT



L'ART

Taze sıçanotu lekelemiş yumurta beyazı kumaşı,
Ezilmiş çilekler! Buyur, gözlerimize ziyafet çekelim.


Çeviri: Tuğrul Asi BALKAR



MEDITATIO

Köpeklerin garip alışkanlıklarını dikkatle inceledim de
İnsanların hayvanlardan üstün
Varlıklar olduğu sonucuna vardım

İnsanların garip alışkanlıklarını inceledim de
Ne yalan söyleyeyim dostlar şaşırıp kaldım

Çeviri: Hilmi YAVUZ




Alıntı:
Düzenleme yapan arkadaşım teşekkür ederim
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.05.2014, 16:28   #5
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ezra Pound | (1885 - 1972)

Şiirlerini çok beğendim Ezra Pound'un. Bazıları kısacık da olsa, anlamı derin ve çok şey anlatıyor.
Ne diyelim, kendisine Allahtan rahmet dilerim.

Çeviri yapanların da emeğine sağlık... Can Yücel ve Bülent Ecevit'e de toprakları bol olsun, rahat uyusunlar derim.

Teşekkürler Mislina...
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Canan'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1885, 1885-1972, 1972, çevirmen, deneme, ezra, pound, süre, yazarı, Şair


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:43.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.