Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Dünya Edebiyatı


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 07.01.2011, 05:25   #1
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)




Yirmi Aşk Şiiri Ve Bir Umutsuz Şarkı

Yazan: Pablo NERUDA
Çeviri :Adnan ÖZER

Kırmızı Yayınları, 2007
163 Sayfa

"Böyle gecelerdeydi, sardım onu kollarımın arasında.
Öptüm, kimbilir kaç kere, altında sonsuz göğün.
Sevdi beni o, meğer ben de sevmişim onu.
Yürek bu, nasıl dayansın o iri, durgun gözlere.
Bu gece en hüzünlü dizeleri yazabilirim.
Düşünüp benim olmadığını. Hissedip yitirdiğimi."

"Yirmi Aşk Şiiri Ve Bir Umutsuz Şarkı" , Pablo Neruda adını ilk duyuran yapıttır. Hem kendisinin hem de çağdaş ozanlardan birçoğunun pek az yapıtı bu ufacık kitabın yaygınlığına ulaşabilmiştir. Daha 1961'de Buenos Aires' deki Losada Yayınevi milyonuncu baskıyı satışa çıkarıyordu. Bu sayının, şimdilerde ikimilyona ukaştığı tahmin edilmektedir. Nerden geliyor bu başarı, neye dayanıyor?..Çok açık : Neruda, daha yirmisindeki o çırak, bu küçük kitapta kendi yürek çırpıntılarını açıklamaya çalışırken, farkına varmadan, her çağdaki, her toplumdaki ilkgençlik çırpıntılarını da anlatmıştı. Ve kendi büyük şarkısının temellerini atıyordu bu ilk şarkılarla...Temel bir gerçeği kavramıştı Neruda : Aşkın mutsuzluğunu..." (tanıtımdan)



**********



Pablo NERUDA kimdir?




Yaşamı:
1904 yılında Parral'da (Şili) doğdu.
Asıl adı Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto'dur.
Annesi öğretmendi, babası demiryolunda çalışıyordu.
Annesini çok küçükken kaybetti.

13 yaşındayken yerel "La Mañana" gazetesindeki bazı makalelerle katkıda bulunmaya başladı.

1920'de "Selva Austral" edebiyat dergisinde "Pablo Neruda" adıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma adı Çek şair Jan Neruda'da anısına seçmişti. Daha sonra bu ad yasal adı olarak kaldı.

İlk kitabı Crepusculario 1923 yılında yayınladı.
Sonraki sene şairin en tanınmış ve pek çok dile çevrilmiş olan eserlerinden Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı(Veinte poemas de amor y una cancion desesperada) basıldı.

Edebi çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago'daki Şili Üniversitesi'nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid'te görev yaptı. Bu dönemde yazdığı şiirler ezoterik sürrealist şiir kitabı "Residencia en la tierra" (1933)da toplanmıştır.

İspanya İç Savaşı ve García Lorca'nın ölümü onu çok etkiledi ve önce İspanya sonra da Fransa'da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. Bu sırada şiirlerini topladığı Kalbimdeki İspanya (España en el Corazón (1937)) üzerine çalışmaya başladı. Kalbimdeki İspanya iç savaş sırasında cephede basılması açısından önemlidir.

Aynı yıl ülkesine dönen Neruda daha sonraki eserlerini siyasi ve sosyal konular üzerine oluşturmuştur.

1939'da Paris'te İspanyol göçmenler için konsolosluk görevine getirildi. Meksika'daki konsolosluk görevi sırasında Canto General de Chile'yi yazdı. Bu eserde bütün Güney Amerika kıtasının doğası, insanları ve tarihi yazgısı epik şiir şeklinde anlatılmaktadır. Yaklaşık 250 şiirin yer aldığı eser, on kadar dile çevrildi ve bu çeviriler yüzünden Neruda elçilik yaptığı ülkelerde zorluklar yaşadı.

1943'te Şili'ye dönen Neruda, 1945'te senatör seçildi ve Şili Komünist Partisi'ne katıldı.1947'de Başkan González Videla'nın grevdeki madencilere yönelik baskıcı protestolarını protesto ettiği için, 2 yıl boyunca kendi ülkesinde kaçak yaşadı.

1949'da yurt dışına çıktı ve 1952'ye kadar çeşitli ülkelerde bulundu. Bu dönemde yazdığı eserler politik aktivitelerinin damgasını taşır. Örneğin Las Uvas y el Viento (1954) Neruda'nın sürgündeki günlüğü gibidir.

Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda, ülkesindeki ve İspanya'daki faşizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi.

1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı.
Nazım Hikmet adına Barış Ödülü de alan Neruda, Nazım Hikmet ile ilgili olarak "Onun(Nazım Hikmet'in)yanında biz şair bile olamayız" diyerek Nazım Hikmet'i övmüştür

1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü.
1973 yılındaki Şili kanlı faşist askeri darbesinin ardından evi basıldı.

Pablo Neruda 24 Eylül 1973 günü Santiago'da (Şili) yaşama veda etti.

Şiirlerinden:
Ağıt
Asma Çubuğu ve Rüzgar
Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirim
Buğdayın Türküsü
Deniz
Dönüş Sevinci
Federico Garcia Lorca'ya Yanık Şiir
Halk
Huerta Usta
Kıyımlar
Nâzım'a Bir Güz Çelengi
Oğulları Ölen Analara Öğüt
Plaza Ölüleri
Savaşan Toprak
Unutmak Yok


Yapıtlarından:

Crepusculario (Alacakaranlık, 1923)
Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı, 1924)
Amillos (Halkalar, 1926)
Espana en el corazon (İspanya Yüreklerde, 1937)
Las furias y las penas (Öfkeler ve Acılar, 1939)
Canto general (Evrensel Şarkı, 1950)
Las uvas y el viento (Üzümler ve Rüzgâr, 1954)
Estravagario (Taşkın Dalga, 1958)
Las piedras de Chile (Şili Taşları, 1961)
Memorial de Isla Negra (Kara Ada Defteri, 1971)
La barcarola (Barkarol, 1968)

Türkçe'de Pablo NERUDA yapıtlarından:
Sevdiğime Seslenir Gibi (Yordam Yayınları, 1992)
Seçme Şiirler (Yön Yayıncılık, 1992)
20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı (Kırmızı Yayınları, 2007)
Makasçı Uyansın ( Evrensel Basım Yayın, 1996
Aşk Soneleri Ateşten Kılıç (Papirüs Yayınları, 1997)
100 Aşk Sonesi (Gendaş Kültür, 1998)
Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanya (Kaynak Yayınları, 2000)
Yüreğim Rüzgârlarla Özgür (Adam Yayınları, 2002)
Şiir Boşuna Yazılmış Olmayacak (Broy Yayınları, 1984)
Yaşadığımı İtiraf Ediyorum (Milliyet Yayınları, 1998)

(siir.gen.tr, tr.wikipedia.org)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 07.01.2011, 09:06   #2
Çevrimdışı
Nazlı
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Teşekkürler.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Nazlı'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.01.2011, 01:30   #3
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Ben de size teşekkür ederim...
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 08.01.2011, 01:59   #4
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Alıntı:
Nazım Hikmet adına Barış Ödülü de alan Neruda, Nazım Hikmet ile ilgili olarak "Onun(Nazım Hikmet'in)yanında biz şair bile olamayız" diyerek Nazım Hikmet'i övmüştür

Sanatçı dediğin mütevazi olmalı.


Ne kadar güzel bir örnek...



Teşekkürler Şövalye.
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.01.2011, 16:58   #5
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Benden de size teşekkürler LaLe...
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 11.01.2011, 13:11   #6
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)




Gazap Üzümleri / John STEINBECK
Çeviri: Gülen Aktaş

Oda Yayınları, 1994
568 Sayfa

- Tanıtımdan:
Pulitzer armağanını da kazanan bu dev romanda, topraklarından koparılan ve iş bulma umuduyla yollara dökülen tarım emekçilerinin, kendilerine bir lokma ekmeği bile çok gören bir sistemin kanlı sömürüsüne başkaldırışları anlatılır. Gazap Üzümleri, yerlerinden yurtlarından edilmiş Joad ailesinin milyonlarca benzerleri gibi sömürüye, zulme, baskıya ve açlığa karşı umutla direnişlerinin buruk öyküsüdür. Steinbeck, şiirsellikle gerçekçiliğin uyumlu estetik bileşimi sayesinde kapitalizmin bu tipik sosyal olgusunu hiç kuruluğa düşmeden verir. Onun ustalığı da buradadır zaten. Ölmekle yaşamak, açlıkla öfke, umutla umutsuzluk, boyun eğme ile başkaldırma arasında sürüklenen kişileri her yönüyle sıcak ve canlıdır. Milyonlarca Joad ailesi var günümüzde.. Joadlar savaşıyor, savaşacak. Ta ki kapitalizmin kanlı saltanatı son bulana dek..."

- Roman hakkında:
1930'lu yılların tüm dünyayı etkisi altına alan büyük ekonomik bunalımı, aslında Amerika'da başlamıştır. İnsanlar kuraklık, yoksulluk, zorbalık veya açlık yüzünden evlerini terk etmek zorunda kalmış; küçük toprak sahipleri bankalar ve tüccarlar tarafından aldatılmış; 3 milyon insanın yerlerinden göç etmiştir. Aynı dönemde bir yandan aileler parçalanırken diğer yandan bütün göçmenler tek bir aile haline gelmişlerdir.

John Steinbeck, emekçi insanları konu aldığı "Gazap Üzümleri" (The Grapes of Wrath) adlı yapıtıyla işte o zor yıllarda tarımdaki hızlı kapitalistleşme sürecini anlatırken, yaşanan acıları da Joad ailesinin özelinden genele yansıyan bakış açısıyla vurgulamıştır.

İlk kez ABD'de Viking Press (New York) tarafından 1939 yılında basılan ve aynı yıl Pulitzer ödülünü kazanan yapıt 1940 yılında, sinema tarihinin önemli adlarından olan yönetmen John Ford tarafından beyazperdeye uyarlandı.*

Filmin sendika yanlısı duruşu, hem romanın yazarı John Steinbeck'in hem de yönetmen John Ford 'un McCarthy tarafından, komünizm yanlısı eğilimleri olduğu iddiası ile Kongre'de soruşturmaya uğramalarına yol açtı. Ayrıca film ve roman California'daki banka ve tarım şirketlerinin baskısı ile California dahil ABD'de birçok eyalette yasaklandı. Hatta 'Gazap Üzümleri ' romanı John Steinbeck'in memleketi olan Salinas, California'da bile 1990 yılına kadar halk kütüphanesine giremedi. Roman ve filmden dolayı hem Steinbeck hem de 20th Century-Fox film şirketi sayısız ölüm tehditleri aldılar.

Yazarın en önemli romanı ve dünyanın önde gelen klasiklerinden biri olan "Gazap Üzümleri" tüm bu bağnazca karşı çıkışlara karşın halen ABD'de birçok okulda okunması zorunlu kitaplar listesinde yer alırken, kitabın ciltli ve şömizli ilk baskısı ortalama 3 000 ABD Doları'na alıcı bulmaktadır.

- Romanın Türkçe baskıları:
"Gazap Üzümleri", Türkiye'de ilk kez Remzi Kitabevi tarafından Rasim Gürhan'ın çevirisiyle 330'ar sayfalık iki cilt halinde yayımlanmıştı. Aynı yayınevi tarafından 1961'de ikinci, 1965'te de üçüncü baskısı yapılan roman günümüze kadar aralarında Altın Kitaplar, Can Yayınları, Cem Yayınevi ve Oda Yayınları'nın da olduğu birçok yayınevi tarafından defalarca yayımlanmıştır.

* "Gazap Üzümleri"nin sinema uyarlamasını 'Benim Klasiklerim' başlığında bulabilirsiniz.





**********
John STEINBECK kimdir?



Gerçekçi roman-öykü yazarı.

1902 yılında ABD'nin Kaliforniya eyaleti Salinas kentinde doğdu.
Bir ırgat ailesinin çocuğudur. Babası Prusyalı, annesi ise İrlandalı göçmen bir aileye mensuptur.

Yaşıtları gibi o da küçük yaşlarda çiftçilik yaptı.
1920-1926 arasında aralıklarla Stanford Üniversitesi'ne devam etti.
Öğrenimini sürdürebilmek için duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık gibi işlerde çalıştı. Ancak, okulu bitiremedi.

Öğrencilik yıllarında başladığı yazmayı sürdüren John Steinbeck, 1929 yılında yazdığı ilk kitabı "Altın Kupa"'dan (Cup of Gold) başlayarak hep işçileri, yaşam koşullarını, ilişkilerini anlattı. Irgatlık ve işçilik yaparken edindiği deneyimler, eserlerinde işçilerin yaşamlarını gerçekçi bir dile anlatmasına büyük katkı sağladı.

1936'da yayınlanan "Bitmeyen Kavga"da (To A God Unknown) tarım işçilerinin grevi ve bu greve önderlik eden iki Marksisti anlattı. Amerikan çalışma sistemine keskin eleştiriler yöneltti. Üçüncü kitabı "Fareler ve İnsanlar" (Of Mice And Men) 1937'de yayınlandı. Bu kez iki göçmen işçi arasındaki garip ve karmaşık ilişkinin öyküsünü anlatıyordu.

Kendisine "Pulitzer Ödülü" getiren ünlü romanı "Gazap Üzümleri" (The Grapes Of Wrath) 1940'ta sinemaya aktarıldı.

II. Dünya Savaşı yıllarında daha çok ideolojik eserler verdi.
İzleyen yıllarda politikadan uzak, eğlendirici yanı ağır basan duygusal öğelerin de yer aldığı eserler ve senaryolar yazdı.

1962'de edebiyata katkılarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.

Yapıtları, imgelerden bolca yararlanan sanatsal yapıtlar olmaktan çok, yüzyılın başında önemli toplumsal değişimler yaşanan topraklarda, toplumsal gerçekliğin ayrıntılı bir gözleme dayanan tamamıyla gerçekci birer yansıtılışı olan John Steinbeck, 20 Aralık 1968 günü New York'ta yaşama veda etti.

- Romanlarından:
Altın Kupa (Cup of Gold, 1929)
Cennet Çayırları (The Pastures of Heaven, 1932)
Bilinmeyen Bir Tanrıya (To A God Unknown, 1933)
Yukarı Mahalle (Tortilla Flat, 1935)
Bitmeyen Kavga (Dubious Battle, 1936)
Fareler ve İnsanlar (Of Mice And Men, 1937)
Al Midilli (The Red Pony, 1937)
Uzun Vadi (Long Valley, 1938)
Gazap Üzümleri (The Grapes Of Wrath, 1939)
Ay Battı/Aysız Geceler (The Moon Is Down, 1942)
Sardalya Sokağı (Cannery Row, 1944)
İnci (The Pearl, 1947)
Aşk Otobüsü (The Wayward Bus, 1947)
Alev (Burning Bright, 1950)
Cennetin Doğusu (East of Eden, 1952)
Tatlı Perşembe (Sweet Thursday, 1954)
Pippin 4'ün Kısa Süren Saltanatı (The Short Reign of Pippin IV, 1957)
Acı Hayat/Mutsuzluğumuzun Kışı (The Winter of Our Discontent, 1961)

- Öykülerinden:
Kırmızı Midilli (1964)
Amerika ve Amerikalılar (1966)

- Senaryolarından:
Unutulmuş Köy (1941)
Viva Zapata (1952)

(güven ankara tarafından derlenmiştir.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.01.2011, 19:23   #7
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)




Anne Frank'ın Hatıra Defteri / Anne FRANK
Özgün Adı: The Diary of Anne Frank
Çeviri : Can YÜCEL

Papirüs Yayınevi, 1996
240 sayfa


"...Anne Frank 12 Haziran 1929'da Yahudi bir anne babanın çocuğu olarak Frankfurt'da doğdu.

1933'te nazilerden kaçarak ailesiyle birlikte Amsterdam'a geldiler. Nazi askerlerinin 1940'ta Hollanda'ya saldırıp işgal etmelerinden ve ayrıca 1942'de Yahudi halkı icin ağır yaptırımların uygulanmaya başlamasından sonra, Frank ailesi dostlarıyla birlikte Amsterdam'ın Prinsengracht semtinde bir evin arka odasına saklandılar. Ancak, Ağustos 1944'de naziler tarafından tutuklanıp, toplama kamplarının en korkunçlarından biri olan Auschschwitz'e götürüldüler.

Anne Frank, Mart 1945'te öldü.

12 Haziran 1942'den 1 Ağustos 1944'e kadar tuttugu anı defteri ölümünden sonra kitap haline getirildi.
Savaştan sonra bulunan defteri yayımlanınca bütün dünyada geniş yankılar uyandırdı..." (tanıtımdan)

"...Anne Frank'ın Hatıra Defteri ne bir topluluğu kötülemek, ne başka bir topluluğu övmek düşüncesiyle yayınlanmış değildir. Bu kitap, içinde yaşadığımız medeniyet çağında bile milyonlarca insanı öldürmekten haz duyabilecek kadar vahşi olanların varlığını gösterecektir. Küçük Anne Frank bir Alman kızı olsaydı yine bu hatıraları çağdaş insanlık, bilmeli, tanımalı, onun ıstıraplarına aşina çıkmalıydı. Hatıralar piyes oldu, sayısız insanlar bu faciayı sahnede seyretti. Kim bilir, beyazperdeye yansıyacak gölgesi, bütün dünyada nasıl bir hızla dolaşacak? Demek, insan ruhunda doğan acılı hislere duygulu ruhlar ilgisiz kalamıyor. İşte biz de aynı insani duyguyla bu kitabı Türkçesinden yayımlamayı faydalı gördük. Zaten genç yaşında bir kampın sefaleti içinde ölüp giden Anne Frank, hatıra defterine "öldükten sonra da yaşamak istiyorum" diye yazarken iyi niyetli, hakikate bağlı ve haksızlığa karşı cesaretli insanların her zaman mevcut olacağına inanmıştı... Biz de hayatına doymadan ölen bu zavallı kızcağız gibi insanlığın iyi geleceklerine, aralarında Kabiller bulunsa da Habil kadar temiz ruhlu olanlarının da her zaman var olacağına inanıyoruz..." (Hasan Ali YÜCEL, 1958)





**********
Anne FRANK kimdir?



Almanya'daki Yahudi soykırımının simge isimlerinden olan Anne Frank, Yahudi bir anne babanın -Otto ve Edith Frank'ın- kızları olarak 12 Haziran 1929 günü Almanya’nın Frankfurt şehrinde dünyaya geldi. Tam adı Anneliese Marie Frank'tır.

Beş yaşına kadar, Anne Frankfurt dolaylarında bir apartman dairesinde Anne ve babası ve ablası Margot ile birlikte yaşadı. Nazilerin 1933'te iktidara gelmesinin ardından, Otto Frank iş bağlantılarının olduğu Hollanda’nın Amsterdam şehrine kaçtı. Ailenin geri kalanı da Otto'nun peşinden gitti. Anne ise büyükanne ve babasıyla Aachen'de kaldıktan sonra Şubat 1934'te Amsterdam'a giden aile bireylerinin sonuncusuydu.

Almanlar Mayıs 1940'ta Amsterdam'ı işgal etti. Temmuz 1942'de, Alman yetkililer ve onların Hollandalı işbirlikçileri ülkedeki Yahudileri Alman sınırının yakınındaki Hollanda kasabası Assen yakınlarındaki bir geçiş kampı olan Westerbork'ta toplamaya başladı. Westebork'taki Yahudiler Alman yetkililer tarafından, Almanların işgal ettiği Polonya'daki Auschwitz-Birkenau ve Sobibor ölüm merkezlerine sürüldü.

Haziran ayının ilk haftasında, Anne ve ailesi, kendileriyle birlikte dört Hollandalı Yahudi'nin, Hermann, Auguste, Peter van Pels, ve Fritz Pfeffer'ın da saklanacağı bir apartman dairesinde gizlendiler. İki yıl boyunca, Anne Frank'in günlüğünde “Gizli Oda” diye bahsettiği Prinsengracht sokağı 263 numaradaki aile şirketine ait ofisin arkasındaki apartmanın çatı katında gizlice yaşadılar. Öncelikle ailenin saklanacağı yerin hazırlanmasına yardımda bulunan Otto Frank'in arkadaşları ve çalışma arkadaşları, Johannes Kleiman, Victor Kugler, Jan Gies ve Miep Gies kendi hayatlarını tehlikeye atarak Frank ailesine gıda ve giysi yardımında bulundu. 4 Ağustos 1944'te, Gestapolar (Alman Gizli Servis Polisi), kimliği belirsiz bir Hollandalının ihbarı üzerine ailenin saklandığı yeri buldu.

Aynı gün, Gestapo yetkili SS Çavuş Karl Silbelbauer ve Hollandalı iki yardımcısı Frank ailesini tutukladı ve 8 Ağustos'ta Westerbrok'a gönderdi. Bir ay sonra, Eylül 1944'te, SS subayları ve polis Franks ailesini ve onlarla birlikte saklanan dört kişiyi, Westerbrok'tan Almanların işgal ettiği Polonya'daki toplama kampı kompleksi olan Auschwitz'e giden bir trene bindirdi. Yaşlarının küçük olması nedeniyle çalıştırma amaçlı olarak, Anne ve ablası Margot 1944 yılı, Ekim ayının sonuna doğru Kuzey Almanya'da Celle yakınlarında bulunan Bergen-Belsen toplama kampına götürüldü.

Her iki kız kardeş de, İngiliz Birlikleri’nin Bergen-Belsen kampına girdiği 15 Nisan, 1945'ten yalnızca birkaç hafta önce tifüs nedeniyle hayatlarını kaybetti. SS yetkilileri, Anne'nin anne babasını da zorunlu çalışma için seçti. Anne'nin annesi Edith 1945'te, Ocak ayının başlarında Auschwitz'de öldü. Yalnızca Anne'nin babası Otto savaştan sağ çıktı. Otto 27 Ocak, 1945'te Auschwitz kampında Sovyet Kuvvetleri tarafından serbest bırakıldı.

Saklandıkları süre boyunca, Anne korkularını, umutlarını ve yaşadıklarını kaydettiği bir günlük tuttu. Ailenin tutuklanmasının ardından apartmanda bulunan bu günlük, Frank ailesinin saklanmasına yardım edenlerden biri, yani Miep Gies tarafından saklandı. Günlük savaştan sonra pek çok dilde yayımlandı ve Avrupa'da, Güney ve Kuzey Amerika'da binlerce ortaokul ve lisede müfredata alındı. Anne Frank, soykırımda hayatını kaybeden çocukların kayıp geleceğinin sembolü hâline geldi.

(ushmm.org)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.01.2011, 00:20   #8
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Kitaplığınızdaki yazarlar ilgi çekici.

Aralarından Pablo Neruda ve John
Steınbeck'i tanıyorum. Paylaşım için teşekkürler..
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.01.2011, 00:26   #9
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Anne Frank'ın hatıra defterini okumuş, çok etkilenmiştim.

Kitabın
Miep Gies tarafından saklandığı değil de, yıllar sonra duvar içine gizlenilen yerden bulunduğunu okumuştum.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 17.01.2011, 06:19   #10
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi OkyanusunKalbi Mesajı göster
Kitaplığınızdaki yazarlar ilgi çekici.
Aralarından Pablo Neruda ve John Steınbeck'i tanıyorum. Paylaşım için teşekkürler..
Ben de ilginiz için teşekkür ederim.

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi LaLe Mesajı göster
Anne Frank'ın hatıra defterini okumuş, çok etkilenmiştim.

Kitabın Miep Gies tarafından saklandığı değil de, yıllar sonra duvar içine gizlenilen yerden bulunduğunu okumuştum.
Ben de öyle bir şey okuduğumu anımsıyorum ama kesin bir kaynak bulamadığım için Miep Gies'in doğrusunu doğru olarak kabullendim.
Teşekkür ederim verdiğiniz bu ek bilgi için...
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
kitaplığımdandünya


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:44.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.