Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Dünya Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 25.01.2009, 03:31   #1
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aztek Uygarlığı

Aztek Uygarlığı
On beşinci yüzyıl ile on altıncı yüzyıl başları arasında, bugünkü Meksikanın orta ve güney kesimlerinde büyük bir imparatorluk kurmuş olan kavim.

Tolteklerin güçlerini kaybettiği ve güneye, Guetemaladaki Mayan bölgesine ve Yukatana göç ettiği bir zamanda, Aztekler yaklaşık 1168de kuzeyden Meksika Vadisine gelerek, muhtemelen Texcoca Gölündeki iki adaya yerleşmişlerdir.

Aztekler, tarihleri boyunca başlıca merkezleri olan Tenochtitlanı 1325 yılında kurdular. İtacoat döneminde (1428-1440) komşu Texcoco ve Tlacopen devletleri ile ittifak kuran Aztekler, Orta Meksikada hakim güç durumuna geldiler. Bu durumda imparatorluk, doğuda Puebla ve Veracruza, güneyde de Oaxaca ve Tehuantepece uzanmaktaydı.

Diğer taraftan hem ticari ilişkiler hem de yapılan fetihler dolayısıyla başkent Tenochtitlan 5-6 milyonluk nüfusuyla 1519da 207.200 kilometre karelik alana yayılan bir imparatorluğun merkezi oldu. Ancak Azteklerin bu güçlü devirleri kısa sürmüştür. 1521 yılında İspanyollar tarafından ortadan kaldırılmışlardır.



15. yüzyıl ile 16. yüzyıl başlarında, bugünkü Meksika’nın orta ve güney kesimlerinde büyük bir imparatorluk kurmuş halk. Nabuva dili konuşan Azteklerin adı, atalarının bir olasılıkla Kuzey Meksika’da bulunan anayurdu için kullanılan Aztan’dan (Beyaz Ülke) gelir. Öteki adlarından “Tenoçka”, ataları Tenoch’tan kaynaklanır. Gene Aztekler için kullanılan “Meksika” adı, Texcoco Gölünün mistik adı Metzliapan (Ay Gölü) ile ilişkilendirilir.

En büyük kentleri Tenochtitlan’ın adı “Tenoch”tan türetilmiş, “Meksika” ise önce kentin ve çevresindeki vadinin, sonradan da tüm ülkenin adı olmuştur. Azteklerin kendilerinden söz ederken kullandığı “KulhuaMeksika” adı ise, Meksika Vadisinin en gelişmiş merkezi olan Colhuacan ile özdeşleşmek çabasını yansıtır. Azteklerin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bazı gelenekleri, 12. yüzyılda Orta Amerika’ya gelene değin, daha kuzeydeki Meksika Platosunda avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bir kabile oldukları izlenimini verir. Gene de, Aztlan, yalnızca destanlarda doğmuş bir yer olabilir.

Azteklerin güneye göçünün, Toltek uygarlığının çöküşünü izleyen ve belki de bu çöküşü hızlandıran genel bir göç hareketinin parçası olduğu sanılır. Texcoco Gölündeki adalara yerleşen Aztekler, tarihleri boyunca başlıca merkezleri olan Tenochtitlan’ı IS 1325’te kurdular. Büyük bir devlet ve sonunda bir imparatorluk kurabilmelerinin temelinde, kullanılabilir tüm toprakların entansif biçimde ekildiği, gelişkin bir sulama ve bataklık kurutma sistemine dayalı olağanüstü tarım düzenleri yatar. Bu yöntemlerle sağlanan yüksek verimlilik, zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasını sağlamıştır.



Tenochtitlan, Itzcoatl döneminde (1428-40) komşu Texcoco ve Tlacopan devletleri ile ittifak kurarak Orta Meksika’da egemen güç durumuna geldi. Daha sonra hem ticari ilişkiler, hem de fetihler yoluyla, 400-500 küçük devletten oluşan, 5-6 milyonluk nüfusuyla 1519’da 207.200 km2’lik alana yayılan bir imparatorluğun merkezi oldu. Kent, en gelişkin döneminde, 13 km2’yi aşkın bir alanda 140 binden çok insan barındırıyordu; dolayısıyla Orta Amerika uygarlıklarının tarihinde en yoğun nüfuslu yerleşim yeriydi. Aztek devleti, askerlerin egemenliğindeki bir despotluktu. Kastlara ve sınıflara bölünmüş ama dikey akışkanlığını da koruyan Aztek toplumunda yükselmenin en güvenli yolu savaşta kahramanlık göstermekti. Devlet işlerini rahipler ve bürokratlar yürütürdü. Toplumun alt katmanlarında, serfler, sözleşmeli hizmetkarlar ve köleler yer alırdı.

Aztek dini, birçok Orta Amerika kültüründen değişik unsurları özümsemiş, çeşitli inanç sistemlerinden karşıt öğeleri bir araya getirmişti. Önceki halkların birçok kozmolojik inancını paylaşan bu din, özellikle evrenin bir dizi yaradılışın sonuncusu olduğu ve 13 gök katı ile 9 yeraltı dünyası arasında bulunduğu yolundaki Maya inancını benimsemişti. Azteklerin başlıca tanrıları, Savaş ve Güneş Tanrısı Huitzilopochtli, Yağmur Tannsı Tlaloc ve yarı tanrı-yarı kahraman Tüylü Yılan Quetzalcoatl idi. İnsan kurban etme töreninde, kurbanın yüreği Güneş Tanrısı’na sunulurdu. Kan akıtma töreni de yaygındı.



Dinle yakından ilişkili Aztek Takvimi, rahiplerin uğraşı olan kapsamlı bir ayinler ve törenler döngüsünün temeliydi. Orta Amerika’nın büyük bölümünde kullanılan bu takvim, 365 günlük (20’şer günlük 18 ay, artı 5 uğursuz gün) bir güneş takvimi ile 260 günlük (20’şer günlük 13 devre) bir dinsel yıldan oluşuyordu. Birbirine koşut giden bu iki yıl döngüsü, 52 yıllık daha büyük bir döngünün parçasıydı. Yöreye 1519’da gelen Ispanyol kaşifler bu uygarlığın gelişmesine son verdiğinde Aztek Imparatorluğu’nun genişlemesi ve toplumsal evrimi henüz durmuş değildi. Son Imparator Il. Montezuma (hd 1502-20), Hernan Cortas tarafından tutsak, alındı ve hapiste öldü. Imparatorluk, üstün silahlarla donanmış Avrupalılarca hızla fethedildi.



Azteklerin Batı dünyasında Codic olarak bilinen ve geyik derisi ya da sabırotu liflerinden yapılmış kağıtlara yazılmış kutsal metinleri ve elişleri, tapınaklarda korunurdu. Yazıcılar, ideogram, resimyazı ve fonetik imgelerin karışımı bir teknik kullanırlardı.

Dinsel tören takvimi, kehanetler, törenler ve tanrılar ile evrene ilişkin yorumlar da yazıcıların ilgi alanına girerdi. Ülkenin fethedilmesinden sonra bu metinlerin çoğunun yok edilmesine karşın, Codex Borbonicus, Codex Borgtav, Codex Fejervary-Mayer ve Codex Cospuno gibi bazı örnekler günümüze ulaşabilmiştir. Bu el yazması metinlerin anlaşılması çok güçtür ve pek azı gerçekten Azteklere aittir.

Arkeolojik kalıntılar arasında tanrı heykelleri, dinsel içerikli taş alçak kabartmalar, duvar resimleri, kilden yapılmış insan heykelleri ve vazolar ile taş ve ahşap maskeler bulunur. Aztek sanatı temelde simgesel olduğu için bu kalıntılar yardımıyla önemli bilgiler elde edilebilir.






Zaman: İÖ 13-15. yüzyıllar


Mekân: Meksika Vadisi

Ülkenin sakinleri olan diğerleri gibi bu insanlar da, Aztlân adlı ve yaşadıkları yerdeki Yedi Mağaralar'dan ayrıldılar. Aztlân, "Beyazlık" ya da "Balıkçılların Ülkesi" demektir.
Fray Diego DURAN, 16. yy
Aztekler ve müttefikleri 15. yüzyılda ve 16. yüzyıl başlarında orta ve güney Meksika'da bir imparatorluk kurdular, imparatorluk, Hernân Cortes'in İspanyol Seferi sonunda, ancak yüz yıl yaşadıktan sonra yıkıldı. Günümüz Meksika ulusal efsanelerinde, Aztekler, kahraman yerli geçmişi ve yabancı istilasının trajedisini temsil edecek biçimde popüler hayal gücünde idealleştirilmiştir.

Aztek başkenti Tenochtitlan'ın İspanyol sömürgesi Mexico City'ye dönüştürülmesi ve çağdaş milletin başkenti olmaya devam etmesi Aztekler'i İspanyol öncesi kolektif 3000 yıllık kültürel mirasın en önemli temsilcileri olarak diğer kızılderililerin üzerine çıkarmaktadır.

Codex Boturini'den bu sayfalarda, Aztekler'in bir gölün ortasında bir ada olan Aztlân'dan göçmeleri resmedilmiştir.



Aztekler nereden gelmişlerdir?

Aztek kaynaklarına dayanılarak hazırlanan ilk sömürge tarihçeleri, resimli belgeler ve arkeolojik kazılar Aztekler'i tarihsel bir kesinlikle ancak 13. yüzyılda Meksika Vadisi'ne kadar izleyebilmiştir. Kökenlerinin coğrafi bölgesi hâlâ çözümlenmemiş bir muammadır.

Aztekler'in, 13. yüzyılda kuzey çöllerinden Meksika Merkez Yaylaları'na göçen göçebe avcı ve kısmen çiftçi kabilelerden biri oldukları anlaşılmaktadır. Efsanelerde çıkış yerleri olarak kuzeyde Aztlân'dan, "Balıkçıl kuşlarının yeri"nden söz edilmektedir. Aztlân bir göldeki bir ada tepe olarak tanımlanmaktadır.

Aztekler yaratılış zamanında orada topraktan ve mağaralardan çıkmışlardır. Bir gün gelmiş oradan ayrılmaya karar vermişler, kanolarına binip karaya çıkmışlar ve uzun göçlerine başlamışlardır. Çok geçmeden Meksika "ay insanları" diye bir grup kendilerine katılmıştı (ondan sonra Meksika-Aztekleri adını almışlardır). Başlarında reisleri Huitzilopochtli ("Soldaki Sinekkuşu") vardı. Bu daha sonra, rahipler tarafından taşınan kutsal bir simge olarak görülmektedir. Göç devam ederken rahipler Huitzilopochtli'nin kabilenin ne yöne gideceği hakkındaki kehanetlerini sözlü olarak ifade etmekteydiler.

Huitzilopochtli'nin mucizevi doğumu, göçten önce gerçekleşmişti. Efsaneye göre yaşlı rahibe Coatlicue, Coatepetl ("Yılan Dağ") tepesinde bir tapınağı süpürürken gökten bir tüy topu düşmüş ve kendisini Huitzilopochtli'ye hamile bırakmıştı.

Coatlicue'nin oğulları Centzonhuitznaua ("dört yüz" yani çok) ve büyük kızı Coyolxauhqui annelerinin hamileliğini öğrenince kızmışlar ve onu öldürmeye karar vermişlerdi.

Silahlı düşman dağa tırmanmaya başlamıştı. Huitzilopochtli birden yüreklere korku salan, doğaüstü güçlü bir savaşçı olarak doğmuştu. Bir "Ateş yılanı" atarak Coyolxauhqui'yi delmiş ve başını kesmiş, gövdesini dağdan aşağı atıp parçalamıştı. Sonra Centzonhuitznaua'yı kovalamış, hiç acımadan hepsini öldürmüştü.

Kabile göçe devam ederken bazı yerlerde yıllarca kaldığı oluyordu. Yine konakladıkları bir yerde muhalif bir grup kabileden koptu. Kabile, 10. yüzyıl Tolteca-Chichimecaları'n daha önceki göç hikâyesinde de yer alan Culhuacan-Chicomoztoc Dağı'nda da durakladı. Aztekler Meksika Vadisi'ne gelince, Chapultepec pınarları yakınlarına yerleşmek istediler.

Burada bir savaş daha yapıldı ve Huitzilopochtli düşman reisini öldürüp kalbini göl kıyısındaki bataklığa attırdı. Ama bataklığa atılan kalp, göçebe kabilenin daha sonra büyük piramitlerini yapıp başkentleri Tenochtitlan'ı kuracakları yere düştü. Burası efsanelerde, beyaz ardıçlarla ve söğütlerle kaplı bir alan olarak tarif edilir.

Anlatılanlara göre, bir derede beyaz yılanlar, kurbağalar ve balıklar yüzüyordu. Bir başka hikâyede suları kara ve sarı renklerde olan iki dereden söz edilir. Aslında bu görüntüler Historia Tolteca-Chichimeca'da yer aldığından, daha eski kaynaklardan alınmadır.

Aztekler sonunda bir kaya üzerindeki kaktüsün üstüne konmuş bir kartal gördüler. Bu, Huitzilopochtli'nin, kabilenin yerleşeceği kehanetinde bulunduğu ve uzun zamandır aradıkları noktaydı. Bu olay, Aztek takvimine göre "2 ev" yılında gerçekleşmişti ki, bu da Hıristiyan takviminde 1325'e tekabül ediyordu.

Bu efsanevi olaylardan ne anlam çıkarabiliriz?
Aslında Aztekler'in Meksika Vadisindeki ilk yılları çok farklı bir tablo çizmektedir. Aristokrat bir hükümdar ailesi olmayan barbarlar olarak aşağılanan ve diğer eski kentli topluluklar tarafından yenilgiye uğratılan kabile, sazlıklar arasına kaçmak zorunda kalmıştı. Ancak dirençli ve girişimci insanlardı.

1428 yılı geldiğinde kentli hayat biçimini benimsemişler ve Tetzcoco ile Tlacopanlar'la ittifak kurmuşlardı. Güçler dengesini ustaca dengeleyerek yaptıkları fetihlerle Tenochtitlan'ı Meksika'nın en korkulan ve en zengin kentine dönüştürmeyi başardılar. Hükümdar Itzcoatl çok geçmeden yeni bir tarihi kimlik belirleme ihtiyacını gördü. Toplanan meclis karanlıkta kalmış geçmişlerini, varolan kabile göç hikâyelerini, katlanılan aşağılanmaları ve saygın ataların eksikliğini gözden geçirdi: Bütün bunlar yeni imparatorluk statüsü için kabul edilemez şeylerdi. Eski belgeler yakıldı. Çok tanınmış efsanevi olayları içeren yeni ve "resmi" bir tarih hazırlandı, Huitzilopochtli tanrılaştırılmış Aztek koruyuculuğuna yükseltildi.

Bu "resmi" metinleri inceleyen araştırmacılar Aztlân'daki başlangıcın Guatemala, Meksika'nın içleri kuzeybatıdaki Michoacan ve kuzeyde New Mexico'ya yayılmış göç hikayeleriyle uyumlu olduğuna dikkat etmişlerdir. Olay uzak bir ülkede ya da kuzeyde bir gölde yeni bir çağ ile başlar. İnsanlar genellikle toprağın altından ya da sudan çıkarlar. Bir anlaşmazlık ya da savaş sonunda bir Tanrı ya da Tanrıça'nın önderliğinde göçe çıkılır. Göçen gruba başkaları katılır ve doğaüstü bir lider ya da ulak göç yolunu gösterir.

Böylece resmi Aztek göç hikâyesi de varolan örnekleri yansıtmaktaydı ve Aztlân da belirli bir coğrafi mekândan çok Aztekler'in yarattığı bir efsane mekânıydı. Bu neden Aztlân'ı bulma çağdaş çabalan hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Huitzilopochtli'nin "babasız" doğumu ve düşmanlarını öldürmesi, Aztekler'in "yasal" bir aristokrat soyun eksikliğini kapamak için konulan bir efsane olarak görülmektedir. Huitzilopochtli'nin zaferini kutlamak için Büyük Tenochtitlan Piramiti, efsanevi Coatepetl Dağı'nın simgesi olarak inşa edilmiştir. En tepede Mezoamerikan tarımsal Yağmur Tanrısı Tlaloc'un tapınağının yanında Huitzilopochtli'nin tapınağı vardı, aşağıda da Coyolxauhqui'nin parçalanmış cesedinin heykeli duruyordu. Aztekler böylece cesaret, gurur ve yıkıma odaklanan savaşçı kültürleri için bir esin kaynağı yaratmışlardı.

Ancak eski Meksika'da en azından İÖ l. binyılda orta yayla havzalarının kentli insanlarıyla kuzeyin kurak bölgelerinin kavimleri arasında ilişkiler olduğu gerçeği vardır. Aztekler'in bu geniş bölgeden oldukları düşünülebilir ve Aztekler kent hayat biçimine ne kadar alışmış olsalar da, geçmişlerini tümüyle unutacak insanlar değillerdi.

Bu nedenle Aztlân'ın araştırılması, bir zamanlar Birleşik Devletler'in güneybatı çölleri ile Meksika yaylaları arasında yaşayan pek çok toplum arasındaki kültür tipinin araştırması ve bu insanların eski ve çağdaş Meksika tarihine nasıl biçim verdikleri sorununun araştırılması olarak görülebilir.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 25.01.2009, 03:45   #2
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aztek Uygarlığı

Aztekler’den Dua Örnekleri

Ölmek İçin Güzel Bir Gün (Ayinde Okunan Dua)
Onaltı gündür at sırtında general
atlar susamış ve yorgun
hain şefin!! izini sürmekte
onun gelişini takdir etti!
askerler tepelerin gerisinde saklanmıştı
kampın etrafı sarılmıştı

bir atlı surdu atini reise doğru
onlar koyu almak ve yağma etmek icin gelmişlerdi

"kollarınızı aşağı indirin"
"mızraklarınızı aşağı indirin"
Reisin gözlerinde hüzün vardı
Fakat gözlerinde korku görünmüyordu

"Ölmek için güzel bir gün"

Gözlerinizi kurulayın çocuklarım ağlamayın
"Ölmek için güzel bir gün"

O konuşmuştu beyaz adam gelmeden çok önce,
Onların silahları ve wiskisi hakkında
Halkını uyarmıştı
Onlar tarihlerini yazmadan önce
General inanmadı onun sözlerine
ne de yüzüne.
Fakat O biliyordu daha çok insan öleceğini
sonrada bu kara lekenin yaşanacağını
Bu kanun nasıl yıkılır
Ne yanlış yaptım ben?
ki beni gömmek öldürmek istiyorsun
bu kan izleri üzerinde

Biz topraklarımız, toraklarımız bizim için endişeli
Ve bu yol daima olmalı
Asla daha fazlasını sorma asla
Ve şimdi şöyle bana son sözünü
Silahlarımı aşağıya indirdim
Başımı eğdim
Simdi istersen beni atabilirsin bu yerden
Gidecek bir yeri olmadan
Ve insanlarına dönüp yaşlı gözlerini kurulamalarını söyledi
bizler huzurlu ve rahatız
ve sesi gökyüzünde yankılandı

Kutsal Ruh'a Dua
" Ulu Tanrı , rüzgarın içinde duyduğum ses kimin sesi,bütün dünyaya hayat veren kimin nefesi -duy beni-. Senden önce geldim . Senin çocuklarından biriyim. Ben küçük ve güçsüzüm , senin gücüne ve bilgeline ihtiyacım var. Güzellikler içinde yürüyelim ve gözlerim hep farkına varabilsin kırmızı ve mor gün batımının. Ellerim saygı göstersin senin yaptığı ve yarattıklarına, kullaklarım açıkca duyabildin sesini. Beni öyle bilge yap ki ben benim insanlarıma öğrettiklerini anlayabileyim ve kayalara ve yapraklarına arasına gizlediğin derslerini anlayabileyim. En büyük düşmanım olan kendimle savaşıp kendi içimdeki gücü bulabileyim ve hazır olayım sana gelirken; Temiz ellere ve saf gözlere , öyle ki yasam batan bir günbatımı gibi solmaya başladığında ruhum sana saf ve lekesiz gelebilsin."
  Alıntı ile Cevapla
Eski 25.01.2009, 03:46   #3
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aztek Uygarlığı




Huitzilopochtli



Güneş ve savaş tanrısı.
Uitzilopochtli olarak da yazılır (Nahuva dilinin Nahuvatl lehçesinde huitzilin: “kolibri” ve opochtli: “sol”).

Aztekler ölen savaşçıların ruhlarının kolibri (çok güzel, parlak renkli bir kuş) bedenine büründüğüne inanırlar ve güneyi dünyanın sol yanı olarak kabul ederlerdi. Bu nedenle Huitzilopochtli’nin adı “güneyin dirilen savaşçısı” anlamına geliyordu. Öteki adlarından ikisi Xiuhpilli (Turkuvaz Prens) ve Totec’ti (Efendimiz). Nahual’ı (büründüğü hayvan biçimi) kartaldı.


En eski inanışa göre Huitzilopochtli, Coatepec Dağında, Tula kenti yakınında doğmuştu. Annesi Yeryüzü Tanrıçası Coatlicue, gökten düşen bir top kolibri tüyünü (Yani bir savaşçının ruhunu) bağrında sakladıktan sonra Huitzilopochtli’ye hamile kalmıştı. Erkek kardeşleri olan güney yarıküre yıldızları Centzon Huitznaua (Dört Yüz Güneyli) ve kız kardeşi Ay Tanrıçası Coyolxauhqui onu öldürmeve karar vermişler, ama Huitzilopocthli, Xiuhcoatl'ıı (turkuvaz yılan) silah olarak kullanıp onları yok etmişti.

Başka efsanelere göre Huitzilopochtli, Aztekleri geleneksel yurtları Aztlan'dan Meksika vadisine ulaştıran uzun göç sırasında kabilenin kutsal önderiydi. Rahipler onun colibri biçimindeki tasvirini omuzlarında taşıyorlardı. Bir gece onun buyruk veren sesi duyuldu;bu bu buyruk gereğince Aztek başkenti Tenochtitlan 1325’te Meksika Vadisindeki gölde küçük ve kayalık bir adada kuruldu. Ilk tapınak, rahiplerin bir kartalı bir yılanı yutarken gördükleri kaya üzerinde yer alıyordu. Sonraki Aztek hükümdarları bu sunak yerini genişlettiler. Sekiz Kamış yılında (1487) imparator Ahuitzotl burada görkemli bir tapınak yaptırdı. Huitzilopochtli genellikle kolibri biçiminde ya da kolibri tüylerinden miğfer ve zırh giymiş bir savaşçı olarak betimlenirdi. Bacakları, kolları ve yüzünün alt bölümü maviye, yüzünün üst bölümüyse siyaha boyanırdı. Ayrıntılarla işlenmiş tüylü bir başlık giyer, elinde bir kalkan ile bir turkuvaz yılan bulunurdu.
Dinsel takvimin Panquetzaliztli (Değerli Tüy Bayraklar Şöleni) adı verilen yılının 15. ayı. Huitzilopochtli’ye ve yardımcısı Paynala (Tez Canlı: Paynal’ı canlandıran rahip, tören alayı kentin çevresinde dolanırken en önde koşardı) adanmıştı.

Bu ayda, savaşçılar ve auıanime (fahişeler) tanrıya adanan tapınağın önündeki alanda geceler boyunca dans ederlerdi. Savaş esirleri ya da köleler Huitzilopochco’da (bugün Churubusco, Mexico yakınında) kutsal bir kaynağın suyuyla yıkanır, Paynal’ın başını çektiği tören alayının kenti dolaşması sırasında ya da daha sonra tapınağın sunak taşında kurban edilirlerdi. Rahipler ayrıca tanrının en önemli silahını simgeleyen, ağaç kabuğundan yapılmış bir yılan yakarlardı. Son olarak Huitzilopochtli’nin öğütülmüş mısırdan yapılan bir tasviri törensel olarak okla öldürülür, rahipler ve rahip adayları arasında paylaşılırdı. “Huitzilopochtli’nin bedeni"ni yiyen gençler bir yıl boyunca ona hizmet etmek zorundaydılar.

Aztekler güneş tanrısına günlük besin olarak (tlaxcaltiliztli) insan kanı ve yüreği sunmak gerektiğine ve "güneş insanları" olarak kendilerinin de tanrıya bu kurbanı bulmakla yükümlü olduklarına inanırlardı. Kurban yürekleri quauhtlehuanitl'e (yükselen kartal) sunulur ve quauhxicalli'de (kartal vazosu) yakılırdı. Savaşta ya da sunak taşında ölen savaşçılara quauhteca (kartalın insanları) denirdi. Savaşçıların öldükten sonra, ilkin güneşin parlak kuyruğunun bir parçasına dönüştüğüne, dört yıl sonra da sonsuza değin kolibrilerin bedeninde yaşamaya başladıklarına inanılırdı.

Büyük Huitzilopochtli rahibi Quetzalcoatl Totec Tlamacazqui (Tüylü Yılan, Efendimizin Rahibi), Yağmur Tanrısı Tlaloc'un büyük rahibiyle birlikte Aztek din adamlarının başıydı.





Quetzalcoatl


Yılan Tanrısı

Nahuatl dilinde quetzalli: "değerli tüy" ve coatl : "yılan".

Eski Meksika tanrılarının en önemlilerinden olan Tüylü Yılan. Tüylü Yılan betimlemelerinin ilk örneklerine ülkenin merkezindeki Teotihuacan kültüründe (3-8. yy.) rastlanır. O dönemde Quetzalcoatl, Yağmur Tanrısı Tlaloc'la yakından ilgili bir yer ve su tanrısıydı.

Nahua dili konuşan kabilelerin kuzeyden göç etmesiyle Quetzalcoatl inanışında önemli değişiklikler oldu. Tula kenti çevresinde gelişen Toltek kültüründe (10-12. yy.) gökcisimlerine tapınmayla ilişkili olarak savaşın ve insan kurban edilmesinin önemi arttı. Quetzalcoatl sabah ve akşam yıldızı tanrısı sayıldı ve tapınağı Tula'daki törenlerin merkezi oldu.

Aztek döneminde (14-16. yy) Quetzalcoatl rahiplerin koruyucusu, takvimin ve kitapların mucidi ve demircilerle başka el sanatçılarının koruyucusu sayıldı. Aynı zamanda Venüs gezegeniyle eş tutuldu. Sabah ve akşam yıldızı olarak ölümün ve yeniden dirilişin de simgesiydi. Arkadaşı köpek başlı Tann Xolotl’la birlikte ölmüş ataların kemiklerini toplamak için Mictlan’ın yeraltı cehennemine indiğine ve topladığı kemikleri kendi kanına bulayarak bugün yeryüzünde yaşayan insanları doğurduğuna inanılıyordu.

Bir başka önemli efsaneye göre OuetzalcoatI Tolteklerin başkenti Tula’nın rahip kralıydı. Insan değil, yalnızca yılan, kuş ve kelebek kurban ederdi. Ama Gece Göğünün Tanrısı Tezcatlipoca büyü yaparak onu Tula’dan atmıştı. Quetzalcöatl da “tanrısal su” (Atlas Okyanusu) kıyılarına inmiş ve kendini ateşe atarak Venüs gezegeni haline gelmişti. Bir başka öyküye göreyse yılanlardan yapılmış bir sala binerek doğu ufkunda kaybolmuştu.

Tezcatlipoca’nın Tüylü Yılan’a karşı kazandığı zaferde gerçeklik payı olabilir. Toltek uygarlığının ilk yüzyılında Teotihuacan kültürünün rahipler düzeni ve barışçı ilkeleri geçerliydi. Kuzeyden göç edenlerin baskısı toplumsal ve dinsel bir devrime yol açmış, yönetim rahiplerden askerlerin eline geçmişti. Ouetzalcoatl’ın yenilgisi klasik teokrasinin çöküşünü haber veriyordu. Onun doğuya yaptığı deniz yolculuğu, Toltek özellikleri gösteren Itza kabilesinin Yucatan’ı istilasıyla ilişkili olabilir. Quetzalcoatl’ ın takvim adı Ce Acatl’dı (Tek Kamış) ve onun Tek Kamış yılında doğudan geri döneceğine inanılırdı. Bu inanç Aztek hükümdarı Il. Montezuma’nın, Meksika Körfezine çıkışları (1519) Tek Kamış yılına rastlayan Ispanyol fatih Hernan Cortes ile arkadaşlarını tanrısal elçiler olarak görmesine yol açtı.

Quetzalcoatl tüylü bir yılandan başka, sık sık sakallı bir erkek olarak da betimlenirdi. Rüzgar Tanrısı Ehecatl kimliğiyle içinden rüzgar geçen iki oluklu bir maske takar ve kuzeydoğudaki Meksika kabilesi Huasteklere özgü koni biçiminde bir şapka giyerdi. Azteklerin başkenti Tenochtitlan’daki (bugün Mexico) tapınağı Ehecatl’a uygun, yuvarlak bir yapıydı. Çünkü Ehecatl’ın, rüzgara karşı keskin köşeleri bulunmadığı için dairesel tapınaklardan hoşlandığına inanılırdı. Bu tür anıtlara özellikle Huastek yöresinde sık rastlanır.

Ouetzalcoatl hem ehecatl (rüzgar) günleri, hem de ayin takviminin 13 günlük dizilerinin 18.‘si boyunca egemenlik sürerdi. Ayrıca gün saatlerinin 13 tanrısı arasında dokuzuncu sayılırdı. Genellikle birinci derece tanrılar listesine alınmakla birlikte, kendisine adanmış bir tören ayı yoktu.

Eğitim, yazı ve kitap tanrısı olarak rahip adaylarıyla soyluların çocuklarının eğitildiği calmecac’ta (tapınağa bağlı din okulu) özellikle saygı görürdü. Tenochtitlan dışında Quetzalcoatl inanışının önemli merkezleri arasında Pueblo Platosundaki Cholula sayılabilir.





Tlaloc


Yağmur Tanrısı.

(Nahuatl dilinde “Tomurcuk Verdiren”)

İri, yuvarlak gözlü ve uzun azı dişli bir maske takmış olarak betimlenen figürlerinin ilk örneklerine IS 3-8. yüzyıllar arasındaki Teotihuacan kültüründe rastlanır. Aynı dönemde Mayaların taptığı yağmur tanrısı Chac’la büyük benzerlikler taşır.

Aztek uygarlığı döneminde bütün Meksika’ya yayılan Tlaloc kültüne büyük önem verilirdi. Kahin takvimlerinde Tlaloc günlerin sekizinci hükümdarı ve gecelerin dokuzuncu efendisi olarak yer alırdı. On sekiz yıllık dinsel yılın beş ayı Tlaloc’a ve dağ doruklarında yaşadıkların inanılan öteki tanrılara (Tlaloque) adanmıştı. Dinsel yılın ilk ayı Atlcaualo ile üçüncü ayı Tozoztontli'de Tlaloc’a çocuklar kurban edilirdi. Altıncı ay Etzalqualiztli’de yağmur yağdırmakla görevli Aztek rahipleri gölde yıkanır, yağmur yağması için su kuşlarının seslerini taklit eder ve büyülü sis çıngıraklarını (ayauhchicauaztli) kullanırlardı. On üçüncü ay Tepeilhuitl ise Tlaloque’ye adanmıştı; bu ayda yoğrulmuş horozibiği etinden yapılma küçük tasvirler dinsel törenle "öldürülerek” yenirdi. On altıncı ay Atemoztli’de de benzer bir tören yapılırdı.

Tlaloc, kuzeyli savaşçı kabilelerin Orta Meksika’yı ele geçirmesinden önce, yüzyıllar boyunca bölgedeki çiftçi kabilelerinin ana tanrılarından biri olarak varlığını korumuştu. Savaşçı kabilelerle birlikte bölgeye Hluitzilopochtli ve Tezcatlipoca kültleri de girdi. Aztekler bağdaştırıcı bir yaklaşımla hem Huitzilopochtli’yi, hem de Tlaloc’u en büyük tanrı olarak benimsediler. Başkent Tenochtitlan kentindeki Büyük Tapınak’ta (Teocalli), her iki tanrıya ayrılmış, eşit büyüklükte iki kutsal bölüm yer alıyordu. Yağmur tanrısı başrahibi Quetzalcoatl Tlaloc Tlamacazqui’nin (Tüylü Yılan, Tlaloc’un Rahibi) ünvanı ve konumu Güneş tanrısı başrahibininkine eşitti.

Saygı gördüğü kadar korku da uyandıran Tlaloc, yağmur yağdırdığı gibi kuraklığa ve açlığa da neden olabilirdi. Yeryüzüne yıldırımlar fırlatır, korkunç kasırgalar estirirdi. Tlaloque ise Yeryüzüne bereketli vağmurlar yağdırabilir ya da ekinlere zarar veren seller gönderebilirdi. Bu tanrıların ayrıca cüzam, romatizma, vücutta su toplanması gibi hastalıklara da neden olduklarına inanılırdı. Azteklerin ölüleri yakma geleneğine karşın, bu hastalıklardan ölenlerle boğulma ya da yıldırım çarpması sonucunda ölenler gömülürdü. Bu yollarla yaşamı sona erenlerin Tlalocun cenneti olan Tlalocan’da sonsuza değin mutlu bir yaşam süreceklerine inanılırdı.

Tatlı su gölleriyle küçük akarsuların tanrıçası olan ve Matlalcueye (Yeşil Etekli Kadın) olarak da bilinen Chalchiuhtlicue (Yeşim Etekli Kadın) Tlaloc’un eşi sayılırdı.





Tezcatlipoca


Gökyüzü Tanrısı

(Nahuatl dilinde “Puslu Ayna”)

En önemli Aztek tanrılarından. Büyükayı takımyıldızının ve karanlık gökyüzünün tanrısıdır.

Tezcatlipoca kültü, IS 10. yüzyılın sonlarına doğru, kuzeydeki savaşçı Tolteklerce Orta Meksika’ya getirilmiştir. Tezcatlipoca’nın, Tanrı Ouetzalcoatl’ı (Tüylü Yılan) Tula kentinden nasıl kovduğunu anlatan çok sayıda efsane vardır. İstediği kılığa giren büyücü Tezcatlipoca kara büyüyle birçok Toltekin ölümüne neden olur; erdemli Ouetzalcoatl’ı içkiye, günaha ve bedensel tutkulara sürükleyerek Tolteklerin altın çağına son verir. Orta Meksika’daki insan kurban etme geleneği onun etkisiyle başlamıştır. Tezcatlipoca’nın nahual'ı jaguardır; bu jaguarın benekli postu, yıldızlı bir gökyüzünü andınr. Yaratıcı Tanrı Tezcatlipoca bugünkü evrenden önce yaratılıp yok edilmiş dört evrenden ilki olan Ocelotonatiuh’ta (Jaguar-Güneş) hüküm sürmüştür.

Tezcatlipoca genellikle yüzünde siyah bir şeritle betimlenir; ayaklarından birinin yerinde obsidiyenden bir ayna vardır. Guatemala’daki Mayalar ve Kiçeler 10. yüzyılda sonra Tezcatlipoca’ya Hurakan (Tek Ayak) adını verdikleri bir şimşek tanrısı olarak taptılar. Bazı betimlemelerde ayna Tezcancatlipoca’nın göğsünde yer alır. Bu aynada her şeyi gören Tezcatlipoca görünmeyen ve her yerde var olan bir tanrıdır; insanların bütün eylemlerini ve düşüncelerini bilir.

Tezcatlipoca Aztekler döneminde (IS 14-16. yy) Huitzilopochtli, Tlaloc ve Ouetzalcoatl’la birlikte en yüce tanrılardan biri durumuna geldi. Bu dönemde Tezcatlipoca’ya Yoalli Ehecatl (Gece Rüzgarı), Yaotl (Savaşçı) ve Telpochtli (Delikanlı) adlarıyla tapılırdı. Geceleri dörtyol ağızlarında savaşçılara meydan okuduğu söylenen Tezcatlipoca, halktan kimselerin ilköğretim ve askerlik eğitimi için erkek çocuklannı gönderdiği telpochcalli'lere de (delikanlılar evi) başkanlık ederdi. Ayrıca köleleri korur, “Tezcatlipocanın çocukları”na kötü davranan köle sahiplerini cezalandınrdı. Erdemi zenginlik ve ünle ödüllendirir, yanlış yol tutanları ise cüzam gibi hastalıklarla ya da kölelik ve yoksullukla cezalandırırdı.

Tezcatlipoca için, beşinci ayin ayı Toxcatl’da törenler düzenlenirdi. Rahip genç ve yakışıklı bir savaş esirini seçer, bu genç bir yıl boyunca tanrının yerini alarak lüks içinde yaşardı. Tanrıçalar gibi giydirilmiş dört güzel kız da ona eşlik ederdi. Ayin günü bu genç, çaldığı flütleri kıra kıra tapınağın merdivenlerini tırmanır, tepeye geldiğinde yüreği sökülerek kurban edilirdi.

Azteklerin başkenti Tenochtitlan dışında Tezcatlipoca’ya özellikle Texcoco’da ve Oaxaca ile Tlaxcala arasında yaşayan Mikstek ve Puebla Yerlileri tapardı.





Tlazoltéotl



Kirlilik Tanrıçası


Ixcuina ya da Tlaelquani olarak da bilinir, saflıktan
uzak, günahkar davranışlan temsil eden tanrıça.

Huaxteca körfez ovalarındaki halklardan alındığı sanılır. Önemli ve çok yönlü bir toprak ana tanrıçaydı. Yaşamın değişik evreleriyle bağlantılı dört ayrı kimliğe bürünürdü. Genç bir kadın olarak hafifmeşrep ve baştan çıkarıcıydı. Ikinci kimliğinde insanları kötü alışkanlıklara sürükleyen yıkıcı bir tanrıçaya dönüşürdü.

Orta yaşlarda, insanların günahlarını yüklenebilen büyük bir tanrıça biçimini alırdı. Son kimliğinde gençlere musallat olan öldürücü ve korkunç bir kocakarı olarak ortaya çıkardı. Aztekler tören kurallarının çiğnenmesini, yasak cinsel ilişkileri ve geleneklere uymayan davranışları günah ya da “kirli” sayarlardı.

Tlazoltéotl, rahiplerine itirafta bulunan insanların günahlarını bağışlama gücüyle ünlüydü. Bir kimliğiyle insanları günaha sürüklerken, başka bir kimliğiyle günah işleyenleri bağışlayabiliyor ve dünyayı günahtan arındırıyordu. Kaba pamuktan yapılma süslü bir başlıkla, bazı tasvirlerinde de bir kurbanın derisini sarmış olarak ya da Ay simgeleri taşıyan giysiler içinde betimlenirdi.





Xipe Totec



Bitkiler Tanrısı

(Nahuatl dilinde “Derisi Yüzülmüş Tanrımız”),
Meksika’da yağmur mevsiminin başlangıcı olan ilkbaharın ve yeni yeşeren bitkilerin tanrısı. Aynı zamanda kuyumcuların koruyucusuydu. Yeni yeşeren bitkilerin simgesi olarak Xipe Totec, insan derisine bürünürdü. Bu deri ilkbaharda yeryüzünü kaplayan “yeni deri”yi temsil ederdi. Heykellerinde ve taştan yapılma masklarında da hep yeni yüzülmüş bir deriye bürünmüş olarak betimlenirdi.

Anauatl iteouh (kıyı tannsı) olarak tanımlanan Xipe Totec, başlangıçta altın yönünden zengin olduğuna inanılan bugünkü Oaxaca ve Guerrero eyaletlerinde yaşayan Zapotek ve Yopi Yerlilerinin tanrısıydı. Zapotekler onu bir bitki tanrısı olarak kabul ediyor ve Quetzalcoatl’la (Tüylü Yılan) ilişkşili görüyorlardı. Kesinlikle yabancı bir tanrı sayılan Xipe Totec’in tapınağı Yopico ya da Yepi Evi olarak anılıyordu. Xipe Totecin ilk temsili resimleri, Teotihuacan yakınlarındaki Xolalpan’da ve Texcoco'da Mazapan kültürüyle bağlantılı olarak yani klasik sonrası Toltek döneminde (10-12. yy.) ortaya çıktı. Aztekler bu kültü daha sonra Axayacatl yönetimi (1469-81) sırasında benimsedi. Aztek yılının ikinci dinsel tören ayı olan Tlacaxipehualiztli'de (Insanlann Yüzülmesi), rahipler yüreklerini çıkararak insanları kurban ederlerdi. Daha sonra bu kurbanların yüzülerek sarıya boyanan ve teocuitlaquemitl (altın giysi) denen derilerini üzerlerine giyerlerdi. Öteki kurbanlar ise bir çerçeveye bağlanarak oklarla öldürüldü. Yere damlayan kanlarının verimli ilkbahar yağmurlarını simgelediğine inanılırdı. Xipe Totec, onuruna söylenen bir ilahide, Yoalli Tlauana (Gece İçkicisi) olarak anılırdı. Bunun nedeni bereketli yağmurların gece yağdığına inanılmasıydı. Aynı ilahide Xipe Totec'e, bereketin simgesi Ouetzalcoatl’ı getirdiği ve kuraklığı önlediği için şükranlar sunulurdu.





Mictlantecuhtli


Ölüler Tanrısı.


Genellikle yüzü bir kurukafa biçiminde betimlenir. Karısı Mictecacfhuatl’la birlikte yeraltı dünyası Mictlan’ı yönetir. Savaşta, kurban edilerek, çocuk doğururken, boğularak, yıldırım çarpması sonucu ya da bazı hastalıklardan öldükleri için çeşitli cennetlerin hiçbirine giremeyenler, Mictlan’ın dokuz cehenneminde yargılanmayla geçen dört yıllık bir yolculuğa başlar. Mictlantecuhtli’nin yaşadığı sonuncu cehenneme ulaşınca ya yok olur ya da huzura kavuşurlar.





Coatlicue


Yeryüzü Tanrıçası
(Nahua dilinin Nahuatl lehçesinde “Yılan Etekli”)

Yaratıcı ve yok edici özellikleriyle yeryüzünün simgesi, tanrıların ve insanların anası olarak kabul edilir. Mexico kentinde, Ulusal Antropoloji Müzesi’ndeki heykeli mitolojideki anlamını çok güçlü bir biçimde somutlaştırır: Yüzü birbine dolanmış iki yılandan oluşmuş, eteği gene yılanlardan örülmüştür; yılanlar verimliliği simgeler. Insanları ve tanrıları beslediği için göğüsleri sarkıktır. Ellerden, kalplerden ve bir kafatasından oluşan kolyesi vardır. Ayak ve el parmakları pençeyi andırır; yeryüzünün insanları yutması gibi o da insanlarla beslenir. Teteoinnan (Tanrıların Anası) ve Toci (Büyük Anamız) olarak da bilinen Coatlicue, korkunç doğum tanrıçası Cihuacoatl (Yılan Kadın; Tonantzin Anamız olarak da bilinir) ve Kirlilik Tanrıçası Tlazolteotl olarak ortaya çıkan yeryüzü tanrıçasının bir görünümüdür.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 25.01.2009, 03:49   #4
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aztek Uygarlığı

Zaman: İÖ 13-15. yüzyıllar

Mekân: Meksika Vadisi



Ülkenin sakinleri olan diğerleri gibi bu insanlar da, Aztlân adlı ve yaşadıkları yerdeki Yedi Mağaralar'dan ayrıldılar. Aztlân, "Beyazlık" ya da "Balıkçılların Ülkesi" demektir. FRAY DIEGO DURAN, 16. YÜZYIL.

Aztekler ve müttefikleri 15. yüzyılda ve 16. yüzyıl başlarında orta ve güney Meksika'da bir imparatorluk kurdular, imparatorluk, Hernân Cortes'in İspanyol Seferi sonunda, ancak yüz yıl yaşadıktan sonra yıkıldı. Günümüz Meksika ulusal efsanelerinde, Aztekler, kahraman yerli geçmişi ve yabancı istilasının trajedisini temsil edecek biçimde popüler hayal gücünde idealleştirilmiştir.

Aztek başkenti Tenochtitlan'ın İspanyol sömürgesi Mexico City'ye dönüştürülmesi ve çağdaş milletin başkenti olmaya devam etmesi Aztekler'i İspanyol öncesi kolektif 3000 yıllık kültürel mirasın en önemli temsilcileri olarak diğer kızılderililerin üzerine çıkarmaktadır.


EFSANENİN KÖKENİ

Aztekler nereden gelmişlerdir?

Aztek kaynaklarına dayanılarak hazırlanan ilk sömürge tarihçeleri, resimli belgeler ve arkeolojik kazılar Aztekler'i tarihsel bir kesinlikle ancak 13. yüzyılda Meksika Vadisi'ne kadar izleyebilmiştir. Kökenlerinin coğrafi bölgesi hâlâ çözümlenmemiş bir muammadır.


Aztekler'in, 13. yüzyılda kuzey çöllerinden Meksika Merkez Yaylaları'na göçen göçebe avcı ve kısmen çiftçi kabilelerden biri oldukları anlaşılmaktadır. Efsanelerde çıkış yerleri olarak kuzeyde Aztlân'dan, "Balıkçıl kuşlarının yeri"nden söz edilmektedir. Aztlân bir göldeki bir ada tepe olarak tanımlanmaktadır.

Aztekler yaratılış zamanında orada topraktan ve mağaralardan çıkmışlardır. Bir gün gelmiş oradan ayrılmaya karar vermişler, kanolarına binip karaya çıkmışlar ve uzun göçlerine başlamışlardır. Çok geçmeden Meksika "ay insanları" diye bir grup kendilerine katılmıştı. (ondan sonra Meksika-Aztekleri adını almışlardır) Başlarında reisleri Huitzilopochtli ("Soldaki Sinekkuşu") vardı. Bu daha sonra, rahipler tarafından taşınan kutsal bir simge olarak görülmektedir. Göç devam ederken rahipler Huitzilopochtli'nin kabilenin ne yöne gideceği hakkındaki kehanetlerini sözlü olarak ifade etmekteydiler.

Huitzilopochtli'nin mucizevi doğumu, göçten önce gerçekleşmişti. Efsaneye göre yaşlı rahibe Coatlicue, Coatepetl (Yılan Dağ) tepesinde bir tapınağı süpürürken gökten bir tüy topu düşmüş ve kendisini Huitzilopochtli'ye hamile bırakmıştı.

Coatlicue'nin oğulları Centzonhuitznaua ("dört yüz" yani çok) ve büyük kızı Coyolxauhqui annelerinin hamileliğini öğrenince kızmışlar ve onu öldürmeye karar vermişlerdi.

Silahlı düşman dağa tırmanmaya başlamıştı. Huitzilopochtli birden yüreklere korku salan, doğaüstü güçlü bir savaşçı olarak doğmuştu. Bir "Ateş yılanı" atarak Coyolxauhqui'yi delmiş ve başını kesmiş, gövdesini dağdan aşağı atıp parçalamıştı. Sonra Centzonhuitznaua'yı kovalamış, hiç acımadan hepsini öldürmüştü.

Kabile göçe devam ederken bazı yerlerde yıllarca kaldığı oluyordu. Yine konakladıkları bir yerde muhalif bir grup kabileden koptu. Kabile, 10. yüzyıl Tolteca-Chichimecaları'nın daha önceki göç hikâyesinde de yer alan Culhuacan-Chicomoztoc Dağı'nda da durakladı. Aztekler Meksika Vadisi'ne gelince, Chapultepec pınarları yakınlarına yerleşmek istediler.

Burada bir savaş daha yapıldı ve Huitzilopochtli düşman reisini öldürüp kalbini göl kıyısındaki bataklığa attırdı. Ama bataklığa atılan kalp, göçebe kabilenin daha sonra büyük piramitlerini yapıp başkentleri Tenochtitlan'ı kuracakları yere düştü. Burası efsanelerde, beyaz ardıçlarla ve söğütlerle kaplı bir alan olarak tarif edilir.

Anlatılanlara göre, bir derede beyaz yılanlar, kurbağalar ve balıklar yüzüyordu. Bir başka hikâyede suları kara ve sarı renklerde olan iki dereden söz edilir. Aslında bu görüntüler Historia Tolteca-Chichimeca'da yer aldığından, daha eski kaynaklardan alınmadır.

Aztekler sonunda bir kaya üzerindeki kaktüsün üstüne konmuş bir kartal gördüler. Bu, Huitzilopochtli'nin, kabilenin yerleşeceği kehanetinde bulunduğu ve uzun zamandır aradıkları noktaydı. Bu olay, Aztek takvimine göre "2 ev" yılında gerçekleşmişti ki, bu da Hıristiyan takviminde 1325'e tekabül ediyordu.


GERÇEĞİ GERÇEK OLMAYANDAN AYIRMAK

Bu efsanevi olaylardan ne anlam çıkarabiliriz?

Aslında Aztekler'in Meksika Vadisindeki ilk yılları çok farklı bir tablo çizmektedir. Aristokrat bir hükümdar ailesi olmayan barbarlar olarak aşağılanan ve diğer eski kentli topluluklar tarafından yenilgiye uğratılan kabile, sazlıklar arasına kaçmak zorunda kalmıştı. Ancak dirençli ve girişimci insanlardı.


1428 yılı geldiğinde kentli hayat biçimini benimsemişler ve Tetzcoco ile Tlacopanlar'la ittifak kurmuşlardı. Güçler dengesini ustaca dengeleyerek yaptıkları fetihlerle Tenochtitlan'ı Meksika'nın en korkulan ve en zengin kentine dönüştürmeyi başardılar. Hükümdar Itzcoatl çok geçmeden yeni bir tarihi kimlik belirleme ihtiyacını gördü. Toplanan meclis karanlıkta kalmış geçmişlerini, varolan kabile göç hikâyelerini, katlanılan aşağılanmaları ve saygın ataların eksikliğini gözden geçirdi: Bütün bunlar yeni imparatorluk statüsü için kabul edilemez şeylerdi. Eski belgeler yakıldı. Çok tanınmış efsanevi olayları içeren yeni ve "resmi" bir tarih hazırlandı, Huitzilopochtli tanrılaştırılmış Aztek koruyuculuğuna yükseltildi.

Yenilgiye uğramış Coyolxauhqui: Büyük Tenochtitlan Tapınağı'nda bulunan bir heykel. Aztekler'i Tenochtitlan başkentlerini kurmaya götüren alamet: Bir kaya üzerindeki kaktüse tünemiş bir kartal (Codex Mendoza'dan).



Bu "resmi" metinleri inceleyen araştırmacılar Aztlân'daki başlangıcın Guatemala, Meksika'nın içleri kuzeybatıdaki Michoacan ve kuzeyde New Mexico'ya yayılmış göç hikayeleriyle uyumlu olduğuna dikkat etmişlerdir. Olay uzak bir ülkede ya da kuzeyde bir gölde yeni bir çağ ile başlar. İnsanlar genellikle toprağın altından ya da sudan çıkarlar. Bir anlaşmazlık ya da savaş sonunda bir Tanrı ya da Tanrıça'nın önderliğinde göçe çıkılır. Göçen gruba başkaları katılır ve doğaüstü bir lider ya da ulak göç yolunu gösterir.

Böylece resmi Aztek göç hikâyesi de varolan örnekleri yansıtmaktaydı ve Aztlân da belirli bir coğrafi mekândan çok Aztekler'in yarattığı bir efsane mekânıydı. Bu neden Aztlân'ı bulma çağdaş çabalan hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Huitzilopochtli'nin "babasız" doğumu ve düşmanlarını öldürmesi, Aztekler'in "yasal" bir aristokrat soyun eksikliğini kapamak için konulan bir efsane olarak görülmektedir. Huitzilopochtli'nin zaferini kutlamak için Büyük Tenochtitlan Piramiti, efsanevi Coatepetl Dağı'nın simgesi olarak inşa edilmiştir. En tepede Mezoamerikan tarımsal Yağmur Tanrısı Tlaloc'un tapınağının yanında Huitzilopochtli'nin tapınağı vardı, aşağıda da Coyolxauhqui'nin parçalanmış cesedinin heykeli duruyordu. Aztekler böylece cesaret, gurur ve yıkıma odaklanan savaşçı kültürleri için bir esin kaynağı yaratmışlardı.



Aztekler'in Tenochtitlan başkentlerini kurmak için çıktıkları efsanevi göç yolu.


Çifte tapınaklarıyla Büyük Tenochtitlan Piramiti















Ancak eski Meksika'da en azından İÖ l. binyılda orta yayla havzalarının kentli insanlarıyla kuzeyin kurak bölgelerinin kavimleri arasında ilişkiler olduğu gerçeği vardır. Aztekler'in bu geniş bölgeden oldukları düşünülebilir ve Aztekler kent hayat biçimine ne kadar alışmış olsalar da, geçmişlerini tümüyle unutacak insanlar değillerdi.


Bu nedenle Aztlân'ın araştırılması, bir zamanlar Birleşik Devletler'in güneybatı çölleri ile Meksika yaylaları arasında yaşayan pek çok toplum arasındaki kültür tipinin araştırması ve bu insanların eski ve çağdaş Meksika tarihine nasıl biçim verdikleri sorununun araştırılması olarak görülebilir.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 20.01.2016, 19:19   #5
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aztek Uygarlığı



Yorucu ama güzel bir konuydu.

Okumasını sevenlere tavsiye ederim.

__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.04.2020, 12:27   #6
Çevrimdışı
Gerçekforumcu
Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aztek Uygarlığı

Aztekler, Mezoamerika'da bugünkü orta Meksika bölgesinde 14. ve 16. yüzyıllar arasında yaşamış bir Orta Amerika halkıdır. Zengin bir mitoloji ve kültürel mirasa sahip Azteklerin başkenti, günümüzde Meksiko'nun bulunduğu Texcoco Gölü'nün ortasında yer alan Tenochtitlan kentiydi.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
aztek, uygarlığı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 16:04.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.