Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Dünya Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 03.05.2009, 21:07   #1
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Tunguska'nın Sırrı

Tunguska'nın Sırrı


Tunguska olayı, 30 Haziran 1908 günü sabah saat yaklaşık 7:45 sularında Sibirya'nın orta kesimlerindeki Podkamennaya Tunguska Irmağı yakınlarında oluşan büyük gök patlamasının adıdır.

Gezegenimize Vuran Son Kozmik Darbe

1908 yılında, Sibirya Ormanları'nda yüzlerce dönümlük bir alan gökten geldiği sanılan bir ateş topunun altında ezildi, tüm ağaçlar yandı, geyik sürüleri kül oldu, patlamanın şiddeti binlerce megatondu. Bilim, bugüne kadar hala ne olduğunu kesin olarak belirleyemedi ama pes de etmedi. Rus, İtalyan ve Amerikan bilim adamları şimdilerde modern teknolojiyi kullanarak Tunguska gizemine ışık tutuyorlar.

30 Haziran 1908'de Sibirya'da patlayan veya düşen ateş topunun gücü, Hiroşima'da patlayan atom bombasından 1.000 kez daha güçlüydü. Ortaya çıkan ısı sonucunda, ren geyiği sürüleri ve yüzlerce ağaç kül oldu, binlerce kilometre karelik bir çevrede patlamanın sesi duyuldu. Patlamanın ışığı binlerce km. öteden görüldü, göğe yayılan portakal renkli ışık Batı Avrupa'dan görüldü, ışık o kadar parlaktı ki, insanlar karanlıkta gazete dahi okuyabiliyorlardı. Patlamanın etkisi veya şekli volkanik bir patlamaya benziyordu ama ortada patlayan bir volkan yoktu. Elle tutulur tek ama olağandışı gösterge, sismograflarda kaydedilen titreşimlerdi. Bir Sibirya kenti olan Irkutsk'da bulunan rasathaneler, sarsıntının merkezinin 18.000 metre kuzeyde bulunduğunu belirlediler; bölgenin adı Tunguska'ydı.

Patlamadan sonraki 19 yıl boyunca, bilim adamları Tunguska'ya gelmediler; yolculuk zordu, bölge uzak ve bataklık bir alandı, böyle zor bir yolculuğa kimse gönüllü olmadı. 19 yıl sonra Tunguska'ya ulaşan ilk ekibin karşılaştığı manzara inanılmazdı; ekip üyeleri sersemlemişlerdi, karşılarında ufuk boyunca sıralanmış kavrulmuş ağaç dizileri vardı. Ekibin ilk işi bir krater aramak oldu ama bulamadılar. Sonra bir meteorun parçalarını aradılar (veya bir asteroitin) ama böyle bir şey de yoktu. Sadece yakın köylerde yaşayan tanıklarla konuşabildiler; köylüler gökten iz bırakarak gelen ve büyük bir gürültü çıkaran dev bir ateş topunu görmüşler ve patlamanın şiddetinden yere düşmüşlerdi. Açıkçası, Tunguska'da benzeri olmayan bir olay yaşanmıştı, geriye kalan tek elle tutulur kanıt, kavrulmuş ağaçlardı. 88 yıl boyunca Tunguska gizemi ile ilgili birçok çekici kuram ortaya atıldı, en geçerli kuram bir meteorun düştüğü, en az ilgi gören kuram ise dünya dışı bir uzay aracının patlamasıydı. 1908'de kesin olarak ne olduğu ile ilgili tartışmalar sürüp giderken, geçenlerde ortaya çıkan zorlayıcı bir kanıt birçok soruya cevap getirerek, tartışmaların büyük bir bölümüne noktayı koydu.

Araştırmacılar, Tunguska ağaçlarına gömülmüş zerrecikler (partiküller) buldular ve bu partiküllerin altında dünya dışı bir imza vardı. Bilgisayar animasyonları uygulanarak, bir meteorun atmosferde yanmasından veya bir asteroitin parçalanmasından sonra geriye nelerin kaldığı araştırıldı. Bazı uzmanlar daha fazla tartışma taraflısı değildiler, patlamanın nedeni bir meteordu, asıl sorun meteorun ne tür bir meteor olduğuydu. Tunguska, bilimciler için hala gizemlidir; çözüm sözcüğü heyecan veren bir davete benzer ama bu davetin içeriğinde laboratuarlarda harcanan uzun saatler ve günlerce süren yolculuklar sonucunda eli boş dönmek vardır. Henüz çok pratik bir yöntem bulunmamıştır; kuyruklu yıldızlar veya asteroitler bilinen cisimlerdirler ve Güneş Sistemi'nin tarihinin önemli bir bölümüdürler. Örneğin 1994 yılında Shoemaker-Levy kuyruklu yıldızı, Jüpiter'in "kara göz" üne çarptı. Patlayıcı özelliği olan büyük göktaşlarının en son 65 milyon yıl evvel dünyaya yağarak, dinozorları toptan yok ettiği düşünülmektedir ve bugün de insan uygarlığı aynı bilinmeyen risk ile her an karşı karşıyadır. Aslında Tunguska'da 1908 yılındaki o korkunç gün, bir anlamda da bize gelecekte göklerde nelerin saklı olduğunu işaret etmektedir.

Tunguska'ya giden ilk bilim adamı olan Leonid Kulik, bir Rus jeologu idi, uzun yıllar boyunca Sibirya'nın birçok bölgesinde meteor parçacıklarını araştırmıştı. 1927'de Tunguska panoramasını yani parçalanmış, yanık ve devrilmiş sayısız ağacı ilk kez gördü. Aklına hemen çok büyük bir yangının tüm bölgeyi etkilediği geldi. Sonraki 14 yıl içinde Kulik, Tunguska'ya dört kez daha gitti. Kulik'in ekibi, ezilmiş, dağılmış ve bataklıklara gömülmüş ağaçların sayısız fotoğrafını çekti, bıkmadan, usanmadan meteor parçacıkları aradılar ama tek bir parçaya dahi rastlayamadılar.

Çeşitli tanıklarla görüştüler, karşılaştırmalar yaptılar, abartmaları, yalanları belirlediler. Hemen hemen tanıkların yarısı, kuzey göğünden gelen bir ateş topunu görmüşlerdi ama diğerleri kuzeybatı veya batı yönünden söz ediyorlardı. Bütün araştırmaların sonucunda ortaya çıkan tek şey, karışık ve önemsiz bilgilerden başka bir şey değildi. Kulik, hala cehenneme neden olan şeyin doğal olarak bir meteor olduğunu düşünüyordu. Kulik, 1942'de bir savaş mahkumu olarak öldü ve ondan sonra ellili yılların sonuna kadar hiçbir bilim ekibi bir daha Tunguska'ya gitmedi.

Olayı bir kez daha dürten ilk kişi, bir Sovyet ordu mühendisi olan Albay Aleksander Kazantsev'di. 1946'da yazdığı kısa bir makalede, Tunguska felaketine ancak nükleer bir patlamanın neden olabileceğini belirtti ama insanlar 1908 yılında insanlar böyle bir şeyi yapamazlardı, yani tek neden bir uzay aracının patlaması olabilirdi. Sonraki yıllarda öykü SSCB'de birçok kez gündeme geldi ve yazılar yayınlandı. Bunların en popüleri ve başarılısı "Guest From Space/Uzaydan Gelen Ziyaretçi" idi. Genç Sibiryalı bilimciler, Kazantsev'in iddialarıyla uğraşıp durdular, onun Tunguska'da hala ölçülebilir bir radyoaktivite düzeyinin bulunduğunu iddia etmesine karşı çıkıyorlardı. Sibirya'daki Tomsk kentinde İyonize radyasyon uzmanı olan Victor Zhuravlyov; "Kitabın gerçek olduğunu kanıtlayan bir şey bulmayı çok istedik." diyordu. Eğer böyleyse, bilim adamların gerçekte ne olduğunu anlamaya niyetli oldukları pek söylenemezdi. Aynı kentte bulunan Biyoloji ve Biyofizik Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü'nün direktörü olan Gennady Plekhanov ise; "Birkaç yıl boyunca Tunguska sorunun çözülmüş olduğunu düşündük." diyordu. Ama ikisi de hatalıydılar, Plekhanov 1959 ve 60'da iki Tunguska seferini yönetmişti, düşük düzeyde radyasyon izi ve ufalanmış patlayıcı meteor parçacıkları arıyor ve; "Gerçekten çok uzaktık, her şey düşündüğümüzden daha karışıktı." diyordu.

1961 baharında, Plekhanov hayal kırıklığı ile dolu bir rapor yayınladı ve Rusya'nın en önemli bilimsel enstitülerinden birisi olan Moskova'daki Kurchatov Atom Enerjisi Enstitüsü'nde bu doğrultuda bir konuşma yaptı. Gizemle ilgili boş bir tablo çizdi, grubunun çalışma alanında çok dikkatli bir çalışma yaptığını anlattı ve anlattıkları bilim adamlarından sıcak bir ilgi gördü. Rus bilim adamlarının Tunguska'ya gidişinden sonra, hemen her yaz döneminde çeşitli bilgiler derleniyor ve araştırmalar sürüyordu. Bunların en önemlisi yanık ağaçların bulunduğu tüm bölgeyi her ayrıntısına kadar gösterin bir haritanın yapılmış olmasıydı. Bu başarının sahibi, Tomsk Üniversitesi matematikçilerinden olan, 60 yaşındaki Wilhelm Fast'tı; Fast, 1960'da Tunguska ekibine katılmıştı ve "Yanık ağaçları ilk kez gördüğümde uyanmıştım." diyordu. Fast ve yardımcıları inatçı ve ısrarlı bir çalışmanın sonunda, yanık ve kırık ağaçların bulunduğu 220.000 hektarlık bir alanın haritasını çıkarmayı başardılar. Bu harita, büyük bir özenle 35 yıl boyunca geliştirildi; başka bilim adamları ağaçların dağılımlarını ve aldıkları şekilleri uzun uzun inceleyerek bir sonuca vardılar; patlamanın rüzgarı 7.5 km uzunluğundaki bir alanda, 10/20 megatonluk bir TNT enerjisi oluşturarak, doğudan batıya doğru yayılmıştı.

30 yıl boyunca Tunguska, sadece Rus bilimcilerinin inceleme konusu olarak kaldı. Tunguska'ya en yakın olan iki büyük kent olan Tomsk ve Krasnoyarsk, askeri teknoloji merkezleriydiler ve yabancıların girmesi kesinlikle yasaktı. Ancak1989'da Soğuk Savaş'ın bitiminden sonra yabancı araştırmacılar bölgeye gelip araştırmalara başlayabildiler. Aralarında Bologna Üniversitesi'nden İtalyan fizikçi Menotti Galli'de vardı. Galli 40 yıldan beri, kozmik radyasyon üzerinde çalışıyordu ve özellikle de uzaydan gelen yüksek enerji partiküllerinin, ağaçlardaki selüloz katmanlarında oluşturdukları ağır karbon izotoplarını inceliyordu. Ağaçlardaki bu karbonik birikimin yıllık gelişimi ve miktarı bir kesit alındığı zaman, halkalar halinde görülebiliyor ve izlenebiliyordu. İşte Tunguska gizeminin cevabı burada saklıydı. Galli, Tunguska karanlığına 1990 yılında yapılan araştırma gezisinde daldı ve çeşitli ağaçlardan örnekler aldı; dallardan ve ağaç gövdelerinden 30 cm. çapında, 5-6 cm kalınlığında halka kesitler alıyordu. Geçen yıllar içinde yeniden gelişmeye çalışan ölü dallarda bir enfeksiyon vardı yani deriye batan bir kıymık gibi, halkalarda yoğunlaşan ve biriken kırıklar vardı. Ama Galli, bu durumdan hoşnuttu ve daha iyi olduğunu düşünüyordu. 1908 patlamasından önce ölmüş olan dallar ve ağaçlarda sonradan sızan reçine koruyucu bir doku oluşturmuş ve enfeksiyonu engellemişti. Eğer Tunguska'ya patlayıcı bir meteor patlamışsa ormana yayılan zerrecikler, bu reçine tabakalarının içine hapsolmuşlar ve dokunulmamış olarak kalmışlardı.

Galli, patlayıcı meteor düşüncesine, çeşitli yönlerden yakındı ama bu bir kuyruklu yıldızın buzdan oluşmuş parçası da olabilirdi, Güneş Sistemi'nin oluştuğu çok önceki dönemlerde varolan bir kuyruklu yıldız, zaman zaman Pluto'nun ötesindeki evinden gelerek, dünyanın yakınından geçmiş ve geçerken de bir parçası dünyaya düşmüş olabilirdi. Öte yandan çok çeşitli meteor türlerinden birisi de olabilirdi. Meteoritler çoğunlukla serseri yani düzensiz dolaşan eski asteroitlerdir ve dağılmış veya parçalanmış gezegenlerin enkazıdırlar. Temel olarak düzensiz mineraller içerirler, bazıları zengin organik karbon (carbonaceous chondrites) yüklüdürler. Bazı meteoritler zengin demir içerirler, her meteoridin bir özelliği vardır ve buna göre sınıflandırılır; organik karbon yüklü meteorlar soğuk ve küçük asteroitlerin parçalarıdırlar ve Asteroit Kuşağı'nın dışında bulunurlar. Güneş'e yaklaştıkça, ısı yüzünden artan karbon bileşimleri, asteroitlerin içinde sıkışmaya başlarlar, ayrıca birçok büyük asteroitin çekirdeği demirdir.

Galli'nin çalışmalarında yanında yardımcısı ve dostu Giuseppe Longo vardı. Longo 36 yıllık bir nükleer fizikçiydi ve nükleer reaktörlerde oluşan atom altı parçacıklar konusunda uzmandı ve Tunguska'yı görür görmez bölgede bir öğütülmenin veya ufalanmanın oluştuğunu hesapladı. Galli ile Longo, 1970'lerde Amerikalı bilimcilerin geliştirdikleri bir hipotezle ilgili testi uygulamaya karar verdiler. Eğer Tunguska'da bir kuyruklu yıldız patladıysa bu hipotez işe yarayacaktı çünkü kuyruklu yıldızın izleri tanımlanabilirdi. Kuyruklu yıldızın içerdiği hidrojen sıkışmış ve ve atmosfere büyük bir hızla girdiğinde ısınmıştı, bu helyumda fünyenin erimesi gibiydi yani hidrojen bombasını patlatan tetik gibi. İşte patlamanın nedeni bu olabilirdi. Patlamada ortaya çıkan yüklü nötron parçacıkları, atmosferde nitrojen atomlarıyla birleşirler ve ağır karbon 14 nötronları oluştururlar. Longo;"Eğer böyle bir şey olduysa, ağaçlardan kestiğimiz halkalarda karbon 14 bulacağız." diyordu. Ama olmadı, karbon 14 yoktu, böylece patlama nedenlerinin arasından kuyruklu yıldız çıkarıldı, en azından suçlanma oranı azalmıştı. Bu sonuca rağmen Galli ve Longo çalışmalarına ara vermediler, yeterince veya doğru örnek almadıklarını düşünüyordular ve 1991 yazında Tunguska'ya yapılan yeni bir yolculuğa katılarak, yeni örnekler almaya karar verdiler.


Bilim, Bataklıklarda Savaş Veriyor

Araştırmacılar Vanavara adlı Sibirya kentine uçakla gittikten sonra, oradan bir helikopterle 64 yıl önce Kulik'in kamp kurduğu yere indiler. Dış dünya ile tek bağlantıları bir radyo-telsizdi, susuzluklarını gidermek için gittikleri gölün suyunda milyonlarca sivrisinek larvası vardı; Galli sonradan "Çok zor on gündü." diyecekti. Ama daha zor olanı doğru ağaçları bulmaktı, patlamadan etkilenmemiş düzinelerce ağaç vardı ama çok az reçine üretmişlerdi yani zengin reçine özüne sahip bir ağaç bulmak kolay değildi, İtalyanlar her gün 8-10 km. yürüyüş yapmak zorundaydılar. Sonuçta altı ağaç bulmayı başardılar ve 13 örnek aldılar, patlama yerinin yakınındaki ağaçların köklerini de inceledikten sonra, yardım çağırarak Tomsk'a doğru yola çıktılar, oradan da hemen Bologna'ya dönerek örneklerin analizi için fizikçi Romano Serra ile beraber çalışmaya başladılar. Elektron mikroskoplarıyla çalışıyorlardı, X ışınları tarayıcısını da kullanarak, parçacıkları aramaya başladılar. Çalışma iki yıl sürdü, sonunda parçacıkların üç ayrı dönem içindeki gelişimini inceleyerek, sınıflandırdılar. Dönemler 1885-1901, 1902-1914 ve 1915-1930 olarak belirlenmişti. 1902-1914 dönemine ait verilerde bir farklılık vardı; parçacıkları yüksek düzeyde bakır, altın ve nikel içeriyorlardı yani bunlar ağır protonlardı. İtalyan araştırmacıların merak ettikleri şey; parçacıkların kökeniydi. "Bu parçacıkların Tunguska olayı ile nasıl ilişkili olduğunu bulmak en önemli ve en büyük sorudur." Longo böyle diyordu. Sonuç olarak bir şey bulunmuştu şimdi sıra bu parçacıkların nasıl olup ta, ağaçlara saplandığını ve neye ait olduklarını bulmaktaydı. Ayrıca parçacıkların çok yüksek bir ısı altında oldukları da belirlenmişti; Longo; "Patlama dalgası parçacıkları yüzeydeyken eritmemiş çünkü yüzeyde iletkenlik azmış yanı erimiş parçacıklar doğrudan kozmik cisimden gelmişler." Peki ama bu cisim nasıl bir şeydi? Longo burada susuyordu ama şunları söylemekten de geri kalmıyordu; "Yıllar boyunca astrofizikçiler kuyruklu yıldızların hidrojen ve helyum gibi hafif elementlerden oluştuğuna inandılar ama şimdi bazılarının çekirdeklerinin ağır elementlerden oluştuğunu düşünüyoruz ve hele bir de konu asteroit ise bulmak istediğiniz şeyi bulursunuz " Yani anlaşılıyordu ki, İtalyanlar Tunguska'ya uzaydan bir damganın vurulduğundan emin gibiydiler.





Sıra Bilgisayarlarda...

İtalyanlar, bu şekilde uğraşırlarken; Amerikalı bir grup araştırmacı, Tunguska patlamasını bilgisayarlara programlayarak, fizik kanunlarını böyle bir patlamada sınadılar. Çalışmanın başında Princeton'dan gezegen bilimcisi Chris Chyba ve NASA'dan Kevin Zahnle bulunuyorlardı. İkisi bir kuyruklu yıldızın atmosfere girmesini bilgisayarda canlandırdılar. Zahnle, cismin yere vurduğu anda atmosferde neler olduğunu merak ediyordu. Bilgisayar sonuçlarına göre, küçük cisimler atmosfere girince yanıyorlar ama büyük olanlar yeryüzüne ulaşıyordu. Fakat orta büyüklükteki gök cisimleri düşerken farklı bir şeyler oluyordu. Cisim atmosferde yarılmaya başlıyor, hava basıncı önden çok büyük bir baskı yapınca cisim önden deforme olmaya başlıyor ama arkası aynı kalıyordu. Yani cismin üzerindeki güçlerin arasında büyük farklar oluşunca, yırtılmalar başlıyordu. Parçalarda da benzer güç alanları oluştuğu için patlamalar başlıyor ve kırık parçaların her birisi bir bombaya dönüşüyordu. Chyba ve Zahnle bir dizi olayın sonunda Tunguska'da ne olduğuna karar verdiler; Chyba; "Basit bir model oluşturarak Tunguska'yı çözümledik." diyordu. Ama hala sorun vardı çünkü AMES adlı bilim grubu, bu yaklaşıma karşı çıktı, cismin boyutu bilinmiyordu, hangi tür elementleri içerdiği bilinmiyordu, hızı neydi? Atmosfere giriş eğimi kaç dereceydi? Ağaçların eğimine bakılırsa 30-40 derecelik bir açı olmalıydı.


45.000 Derecelik Isı;

Demir çekirdekli meteorlar çok güçlü ve yoğundular ama hızlıydılar yere vurdukları anda, en azından 50 km. çapındaki bir alana dağılmaları gerekirdi, kuyruklu yıldızların ise, yüzeye varmadan önce 25 km. yükseklikte patlamaları gerekiyordu. Bu yükseklik ise, ağaçlardan alınan örneklere uymuyordu zira ağaçlarda karbon parçacıkları vardı ve zengin karbon parçacıkları atmosfere 45 derece eğimle girdiklerinde patlarlar. Kısacası her durumda da atmosferde kalın ve çok geniş bir toz bulutunun oluşması ve çok uzun bir zaman güneş ışınlarını engellemesi gerekiyordu ama Tunguska'da olmayan tek şey de buydu çünkü ağaçlardaki klorofil oranı bunu göstermiyordu. Bu karşılıklı model çalışmasından sonra başka bilgisayar simülasyonları daha yapıldı. Los Alamos Ulusal Laboratuar'ından Jack Hills ve Patrick Goda, Hawaii Üniversitesi'nde yaptıkları çalışmalar sonucunda Chyba'nınkine benzer sonuçlara ulaştılar. Ama cevaplanamayan soru, meteor parçasına ne olduğuydu. Bir kısmı yanmış olabilirdi en azından % 10'u yüzeye yayılmış olmalıydı. Hills; "Bu cevabı bulursak, büyük meteorların neden bulunamadıklarını da anlayacağız." diyordu. İtalyan Longo buna yanıtı ise; "Aradan geçen bu kadar zamandan sonra, parçaları bulamayabiliriz." şeklinde oldu. Fakat en çarpıcı bilgisayar çalışmasını Tennessee Üniversitesi'nden Evans Lyne ve Richard Fought ile Stanford'dan Michael Tauber yaptılar, yola Chyba'nın varsayımından yani düşen bir gök cisminin patlamasından yola çıkmışlardı. Araştırma sonucunda, cismin atmosfere girdikten sonra 45.000 derecelik bir ısı oluşmuştu ve bu ısı cismin tamamını yakmıştı. Yüzeyi veya ağaçları yakan güç, bu dev ısının bir kısmının yüzeye yansımasıydı. Yani patlama yüzeyde değil, gökte olmuştu ve etkileri Tunguska'yı vurmuştu.


Küresel Bir Kıyamet Yaşanabilirdi; Ama...

Bazı Rus araştırmacılar, Tunguska ile ilgili Amerikan çabalarını kuşkuyla karşıladılar. 1970'lerde patlamanın nedeni olarak bir asteroit değil, bir kuyruklu yıldız olarak kabul ediliyordu. Ama bunu kanıtlayacak bir kuyruklu yıldızın astronomik kayıtlarına rastlanmadı yani bilinen tüm kuyruklu yıldızların hiçbirisinin rotası 1908 yılının Haziran ayında, dünyanın yakınından geçmiyordu. Batılı bilimciler kuyruklu yıldız düşüncesiyle hep alay ettiler çünkü astro-fizik çevrelerinde kuyruklu yıldızların çok hafif oldukları ve atmosferde hemen yanacakları kabul edilmektedir. Bu tür bir patlamanın oluşturacağı toz bulutu en önemli ve en geçerli kanıttır ama yoktur, en azından bir milyon tonluk bir cismin parçalanması sonucunda dev ve çok kalın bir toz bulutu muhakkak oluşacak ve bundan iklimler etkilenecektir. Caltech Jet Propulsion Laboratuarı'ndan Zdenek Sekanina; "Böyle bir olayın dünyadaki yaşam üzerindeki etkileri korkunçtur. Küresel bir kıyamete benzer ve nükleer kışla karşılaştırılabilir. İnsanlık üzerindeki etkileri tartışılamaz dahi, bunu hayal edemeyiz çünkü biz orada değildik." demektedir. Aslında tüm Rus bilimciler, kuyruklu yıldız senaryosuna katılmamaktadırlar. Longo ile aynı fikirde olanlar vardır; Tomsk Astronomi Gözlemevi'nden Gennady Andreev, Tunguska bataklıklarından hala ümitlidir ve o da Longo gibi örnekler almayı sürdürmektedir.


Yeni Sanık Bulunuyor; Deprem!

Daha kuşkucu Rus bilim adamları da vardır, yine Tomsk'tan Victor Goldin; "Problemin çözüldüğünü düşünmüyorum. Ancak bir meteorun veya bir cismin parçaları ya da parçası bulunduğunda çözüme ulaşılacaktır." demektedir. Bir diğer garip iddia ise, söz konusu parçaların bulunmuş olduğu ama SSCB döneminde saklandığı ve bir daha bulunmadığı şeklindedir ama bu çok yetersiz ve anlamsız bir iddiadır. Bu iddiaya karşı meteorolog Nina Fast; "Eğer bir meteor bulsaydık onu yakardık çünkü biz gizemlerden, çelişkilerden ve paradokslardan hoşlanıyoruz." diyerek şaka yapmaktadır. Egzotik kuramlar hala sürüyor ve özellikle de Rusya'da çok revaçta; yeni bir iddianın hedefi depremdir. Moskova Radyo Araçları Enstitüsü'nden yazar ve radyo fizikçi Andrei Ol'khovatov, depremlerin sarsıntı yapmalarının ötesinde zaman zaman ışık patlamaları, ıslık, vızıltı ve tıslama sesleri oluşturduklarını söylemektedir. Eğer 1908'de Tunguska'da bir deprem olmuşsa, açığa çıkan enerji, sismik dalgaların yanı sıra elektrik patlamaları oluşturmuş ve ağaçları yakmıştır. Ol'khovatov'un tezi, bazı tanıkların anlattıkları Tunguska'daki ışık patlamalarına ve seslerine uymaktadır; Ol'khovatov, benzerliklerin kendisini şaşırttığını söylemekte ve; "Bana göre en zayıf kuram meteor kuramıdır ve çözümle ilgili değildir. Ayrıca lokal gözlemcilerin anlattıkları tektonik yani tipik bir yer kabuğu hareketini hemen akla getirmektedir, daha da önemlisi patlama merkezinde çok eski bir volkan bulunmaktadır. " demektedir.


Bu Bir Fenomen; Ama Doğanın Fenomeni

Ol'khovatov'un iddiaları saygın Rus yayınlarında yer almaktadır ama karşıt görüşler de çok sarsıcıdır. Depremlerde ışık ve ses oluşumları Richter ölçeğine göre 7 şiddetin üzerinde oluşmaktadır; toplanan veriler bunu gösterirler. Oysa Tunguska'da sismografların kaydettiği ölçek 5'dir. Bir diğer bilim adamı ise, yıkılan ve ezilen ağaçların aşağıdan değil, yukardan gelen bir güçten etkilendiklerinin açıkça ortada olduğunu belirtmektedir. Tartışmalar hala sürüyor. Ne olursa olsun, yine de en uç ve en zayıf iddia olan patlayan uzay gemisi kuramı bile şu anlarda ilgi görmektedir fakat bunun da bir kanıtı yoktur. Önemli olan tanımlamaya henüz ulaşılmış değil, diyebiliriz. Chyba; "Gereken bilgilere ulaştık, çok az veya birkaç bilgiye daha ihtiyacımız var çünkü gezegensel bilimde zor elde edilen küçük bir bilgi, çok uzun bir yolun aşılmasına neden olmaktadır." diyor. Tunguska'dan alınacak en önemli ders, çok sağlam bir kanıtın bulunmasının ne kadar önemli olduğudur. Ama her geçen yıl, bu kanıtın bulunması daha zorlaşmaktadır. Bilim şimdiye kadar olduğundan çok daha büyük bir çabayla Tunguska üzerinde çalışıyor. Şimdilerde Ruslar ve İtalyanlar beraber çalışıyorlar. Kısacası, 89 yıl evvel Sibirya'da ne patlamış olursa olsun, bilim dünyası geniş bir planı zaman içine yayarak, bir dantel gibi işlemektedir. Ama bazen de, bilimin kuşkuculuğu ve rekabet anlayışı ister istemez yakalanan gerçeğin kaybedilmesine ya da fark edilmemesine neden olmaktadır. Özetle ve büyük olasılıkla Tunguska olayının ardında, ender rastlanır veya henüz bilinmeyen ya da tek bir kez yaşanan bir doğa olayının olduğudur.



Göksel Terör Tablosu

Bu tablo, Anglo-Avustralya Gözlemevi'nden Araştırmacı Astronom Duncam Stelli Tarafından hazırlandı. Tabloda dünyaya yakın gök cisimlerinin tehlikeli olma oranları gösteriliyor. Yaklaşık olarak dünyaya yakın olan ve çapı 1 kilometreyi aşan 2.000 gök cismi bulunmaktadır, bunların herhangi bir tanesi bir kıyamete neden olabilir, sadece bir tanesinin dünyaya çarpması durumunda, insanlığın % 25'inin öleceği tahmin edilmektedir.

• Dünyaya yakın yaklaşık 10.000 göktaşının çapı 500 metredir.

• Dünyaya yakın yaklaşık 300.000 göktaşının çapı 100 metredir.

• Dünyaya yakın yaklaşık 150.000 göktaşının çapı 10 metredir.

• Bu potansiyelin % 70'i göktaşı grubundadır, ötekileri birer asteroittir.

• Dünyanın yakınından geçen asteroitlerin yaklaşık % 50'si sönük veya uyuyan kuyruklu yıldızlardırlar.

• Her 10 dakikada bir bezelye büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 1 saatte bir badem büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 10 saatte bir greyfurt büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her bir ayda bir basket topu büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her yüzyılda bir 50 m. çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 100.000 yılda 1 km çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 500.000 yılda 2 km çapındaki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Parabolik yani belli bir yörüngesi olan bir kuyruklu yıldızın, dünyaya yaklaşması 6 ay öncesinde belirlenerek, uyarı verilebilir.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Eski 03.05.2009, 21:31   #2
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Gizli bir deneyde olabilir belki


İlk defa okudum, ilginç.

Teşekkürler Smyrna..
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2009, 21:38   #3
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Teşekkürler Smyrna...
__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.05.2009, 00:57   #4
Çevrimdışı
**EMEL**
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Teşekkürler Smyrna gerçekten çok ilginç. ,

Hepsini okuyamadım gerçi ama okuduğum kadarıyla bayaa ilginç bir olay...
__________________
Hayat dediğiniz 1 çay
İnsan ise sadece 1 şeker
Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın
Oysaki;
Hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın..




  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz **EMEL**'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.05.2009, 12:56   #5
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Alıntı:
• Her 10 dakikada bir bezelye büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 1 saatte bir badem büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 10 saatte bir greyfurt büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her bir ayda bir basket topu büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir
bunlar nerelere düşüyo acaba

bana hiç denk gelmedi
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.01.2010, 09:14   #6
Çevrimdışı
denise
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

En son Kanada'ya dusen meteor'u gordum yolda araba kullanirken.. Korkunc guzel bir goruntu idi, ama bir o kadar da korku verici idi. Nyse ki araziye dustu, kimseye zarar vermedi.

Nereye, ne zaman dusecegi belli olmayisi gercekten rahatsizlik verici..




__________________
ForumGerçek Türkiye'nin Forumu
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz denise'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.01.2010, 12:44   #7
Çevrimdışı
Pitsy
. . . En Çatlak Kiremit . . .

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Yakında benim başıma düşecek.
Teşekkürler smy
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Pitsy'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.01.2010, 13:56   #8
Çevrimdışı
Esmeralda
« Gamlı Baykuş »

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Bu gizemli olay bayağı merakımı cezbetti.Kafama düşse şu meteor parçalarından belki çözerim bu olayı.
__________________
Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,

Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,

İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver…....
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Esmeralda'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 27.01.2010, 12:09   #9
Çevrimdışı
Umutgüneşi
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

• Her 10 dakikada bir bezelye büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 1 saatte bir badem büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her 10 saatte bir greyfurt büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir.

• Her bir ayda bir basket topu büyüklüğündeki bir meteor dünyaya düşmektedir



Bende merak ettim doğrusu

Birgün kafamıza düşmesin
__________________
UMUT GÜNEŞİ
bir anlamı olmalı her sabah doğan güneşin, yağan yağmurun, açan çiçeğin...
Uçan kuşun, kelebeğin...
Yüzde beliren bir tebessümün...
yanaktan süzülen damla damla gözyaşının...
Ne çok neden var yaşamak için yorulmamalı yaşanmış acılara direnmeli! yağan yağmur gibi düşsede acılar yüreğine bir bir..
bir gülümseme ile dağıt hüzün bulutlarını!
tıpkı doğan güneşlerin doğayı yeşerttiği gibi... yeşertip umutları filizlenmeli yaşam sevinci!



ne yeminler bozdum.....
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Umutgüneşi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.10.2012, 00:27   #10
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tunguska'nın Sırrı...

Konu yıllar önce okuduğum bilin ve teknik dergilerinde ilgimi çekmişti. Yalnız hatırladığım kadarıyla anti-madde olabileceği konusunda da yorumlar yapılmıştı. Göktaşı düşmesi sonucu ortaya çıkan etkilerden çok farklı bir durum var Tunguska'da. İhtimallerden biri göktaşının teğet geçtiği yönünde idi. ama bu kadar yakın geçen bir gök taşı düşmeliydi. Düştü ise niye bir belirti parçacık bulunamıyor. Ve de yukarıda belirtildiği gibi alanın üzerinde bir patlama gerçekleşme ihtimali akla daha yakın geliyor.



__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
tunguskanın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 22:29.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.