Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Dünya Tarihi > Dünya Tarihinde Yer Alanlar

Dünya Tarihinde Yer Alanlar Dünya tarihinde yer alan olay ve portreler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 24.11.2013, 00:09   #1
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir! | Emma Goldman(1869-1940)







If I cannot dance it is not my revolution!

Emma Goldman 1869’da, Litvanya’da, Yahudi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş ve daha sonraları anarko-komünist ve feminist bir yazar olarak tanınmış aktivist bir kadın. Fikirlerinin şekillenişinde nelerin etkili olduğunu görmek adına Emma Goldman’ın hayatı boyunca yaşadığı deneyimlere bakmak önemli. Bu açıdan ilk olarak aile içinde şiddet gördüğünü ve baba iktidarını, annenin ona hizmet etmesi gerektiğini, erkek çocukların daima kız çocuklardan daha makbul görüldüğünü evde gözlemlediğini söyleyebiliriz. Ailesi o on üç yaşındayken St. Petersburg’a göç etmeye karar verdi ve Emma Goldman da okulu bırakıp çalışmaya başladı. Bu, onun kapitalizmin bütün yönlerine tanık olduğu, işçi olmanın zorluklarını yaşayarak öğrendiği ve inanılmaz yoksulluklar içinde geçirdiği bir süreç başlattı. Aynı zamanda, o dönemde Rusya’da Yahudiler’e karşı yürütülen bir katliam; çoğunlukların azınlıklara neler yapabileceğini gördüğü ve otoritenin sadece devletle alakalı olmadığını anladığı bir ortam yarattı. Emma Golman, on beş yaşındayken zorla evlendirilmeye çalışıldı, ancak kabul etmedi. On yedi yaşına geldiğinde kardeşiyle ABD’ye göç etti ve orada çalışmaya başladı. 1800’lerin sonlarında ABD’nin; devlet şiddetinin, baskının, kısıtlamaların çok yoğun olduğu bir ülke olmasının da Emma Goldman’ın düşünce sistemi üzerinde etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. 1886’daki Haymarket Olayı’nda dört tane anarşistin asıldığına tanık olduktan sonra anarşizm Goldman’ın ilgisini çekmeye başladı. 1887’de evlendi, ancak anarşist harekete katılıp evliliğini sürdürmemeye karar verdi. Daha sonraları Alexander Berkman’la tanışıp onunla beraber yaşamaya başladı. Hayatının bundan sonraki dönemi çeşitli eylemliliklerle geçti. İnsanlara ekmeklerini gerekirse zor kullanarak almalarını söylediği ve doğum kontrolünü desteklediği için iki kere hapse girdi; Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş karşıtı eylemlere katıldığı için Amerikan vatandaşlığından çıkarıldı ve Rusya’ya sürüldü. Rusya’ya gittiğinde o dönemde anarşistlerle komünistler arasında belirgin bir ayrım oluşmuş olsa da Bolşevikler’in yanında yer aldı. Ancak zamanla bu hareket içinde gözlemlediği politik baskı, şiddet ve güç kullanımı hayal kırıklığına uğramasına sebep oldu. Goldman, önce İngiltere’ye ve daha sonra İspanya iç savaşı sırasında devrimcileri desteklemek üzere İspanya’ya gitti. 1940’ta Kanada’da hayatını kaybetti.






Emma Goldman’ın hayatına, hayatı boyunca savunduğu fikirlere bakacak olursak feminist düşünce tairihi açısından çok önemli bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Emma Goldman evlilik, çok eşlilik, özgür aşk ve özgür cinsellik gibi 1960’lardan sonra ancak tartışılabilen konuları 19. yüzyılın sonlarında, toplum içerisinde seksten bahsetmenin yasak olduğu bir dönemde tartışmaya açtı. Aydınlanmacı/Birinci dalga feministler oy ve eğitim hakkı gibi daha kamusal meseleler üzerinden mücadele yürütürken Emma Goldman yaşadığı dönemde tartışılması imkansız sayılan aşk ve cinsellik gibi konuları politik bir şekilde gündeme getirdi. Mahrem olarak görülen bu konular ilk defa onun tarafından kamusal alana taşındı.







Emma Goldman anarşizmi insanı özgürleştiren bir güç olarak ele alır. Onun felsefesine göre anarşizm kadınları ve erkekleri ayırmaksızın herkesin özgür olduğu bir toplumsal hayat için mücadele etmektir. Bu anlayışta mülkiyete, iktidarların baskıcı uygulamalarına, kilisenin ve devletin tekelinde olan evlilik kurumuna, insanları tek tipleştiren ve savaşa sürükleyen, yapaylaştırıp robota dönüştüren militarizme yer yoktur. Herkesin kendi potansiyelinin farkında olduğu; korunan özgürlük ortamının; bireylerin potansiyellerinin farkına varmasına imkan tanıdığı, yaratıcı ve yapıcı bir dünya vardır. Öte yandan anarşizmin durağan olmadığı, organik bir gelişim içerisinde olduğu, anarşistlerin de pasif yaptırımlara seyirci kalmadıkları görüşü de Goldman’ın felsefesinin bir parçasıdır. Onun cümleleri yalnızca ezilene, sömürülene değil, aynı zamanda iktidarını diğer insanlar üzerinde hunharca kullanan, sömüren işverenedir de aynı zamanda. Çünkü onların işçilerden daha fazla aydınlanmaya ihtiyacı olduğunu düşünür Goldman. Elbette ki düşüncelerinin bu aşamaya gelmesinde küçük yaşlarda iş hayatının ezici yüzüyle tanışıp, iktidarın acımasız uygulamalarına maruz kalmasının ve sömürülen emeğin öznesi olmasının etkisi vardır. Emma Goldman’ın anarşizm anlayışının, belli konulara yaklaşımı şöyle özetlenebilir:









Mülkiyet, nesneler üzerinde hakimiyet kurarak başkalarının onları kullanma hakkının gasp edilmesidir. Milyonlarca insanın sırf başkalarına servet sağlamak uğruna perişan hale gelmesini ve kendi yeteneklerinden yoksun kalmasını özel mülkiyete bağlar Emma Goldman.

Anarşizme göre insanın yapacağı işin niteliği yine insanın kendi nitelikleri, fiziksel özellikleri ve vasıfları tarafından belirlenir. Daha fazla çalışanı ödüllendirme anlayışı anarşizmde yer bulmaz. Bu sayede her insanın belli bir kapasitesi olduğu kabul edilir ve doğuştan getirilen bazı özelliklerin daha sonradan üstünlük sağlayıcı birer niteliğe dönüştürülmesi engellenir. Üretenlerin kendi kurdukları küçük grupların o işteki düzeni sağlaması öngörülür. Tek bir gücün hakimiyeti yerine özyönetime dayalı bir hayat tarzı benimsenir. Bu özellikler mülkiyet anlayışının anarşizmle zıtlaştığını gösteren en önemli bulgulardır.







Emma Goldman’a göre kadının özgürlüğü ruhunda başlar. Düşüncelerinde özgür bir dünya yaratamayan kadın hiçbir zaman özgür olamaz. Dışarıdan dayatılan özgürleştirmeler yalnızca yapay kadınlar yaratır. İşte bu yüzden ekonomik bağımsızlığı olsa bile kadın kendine uygun, varlıklı iyi bir adayı her zaman bekler. Toplumun kadınlara empoze ettikleri kadınlarda alışkanlıklara dönüşür ve bunlar kadınların tam anlamıyla özgür olmasının önündeki engellerdir. Öncelikle bu engeli aşmaları gerekmektedir. Oy hakkı, eşit sosyal haklar elzem taleplerdir; fakat özgürlük için yeterli sayılmazlar. Goldman’a göre, kadınlar için sevme ve sevilme hakkı oy hakkından daha önemlidir. Bunun yanı sıra cinslerin ikiliği ya da kadınla erkeğin ayrı dünyaları temsil ettiği düşüncesi de kadının özgürleşme sürecini tehlikeye düşürür. Goldman, özgür kadın deyince akla gelen üniversiteli, meslek sahibi kadın imajının aksine eski usul diye nitelendirilen kadınların çoğu kez daha özgür olduklarını söyler. Çünkü onun özgür kadın profilinde yapaylığa ve kör saygınlıklara yer yoktur. Oysaki modern görünen çoğu kadın göründüğünün aksine toplumun baskıcı kurallarına göre yaşar. Kendi doğrularını yaşamak yerine toplumda egemen olan doğruları benimserler. Buradan belki de şöyle bir sonuca varılabilir: Emma Goldman’ın özgür kadınları; toplumun onlara yaşatacağı hayatlar yerine kendi hayatlarını, kendi doğrularıyla yaşayan, kendilerine karşı dürüst, eskinin zincirlerini kırmış, maskesiz, özgürlüğü ruhunda hisseden ve eyleme döken kadınlardır. Çünkü dans edemeyeceklerse bu kadınların devrimi değildir!






On beş yaşındayken karşılıksız bir aşka tutulmuştur ve bunun üzerine sunları söylemiştir;

"Bunun acısıyla bir ton sirke içerek romatik bir yoldan intihar etmeyi düşledim. aşkımdan intihar etmemin beni mezarımda uçuk ve ilginç, solgun ve şiirsel göstereceğini düşünmüştüm. ama on altıma geldiğimde daha görkemli bir ölümde karar kıldım: ölene kadar dans edecektim."

**

"Özgür insan,her türlü iktidara karşı olmalıdır.''
"Anarşizm, en militan bilinçlerin çarpıcı protestosudur. anarşizm, en sert saldırılara göğüs geren, çürümekte olan bir çağın çığırtkanlığını yapanlara direnen öyle bir güçtür ki kesinlikle taviz vermez, eğilip bükülmez."

**

"kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir.ilk olarak kendisini bir seks objesi değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. ikincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır.bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur.

***

"Özgürlük insanlığın seviyesine inmeyecek,
insanlar kendilerini özgürlük seviyesine çıkarmak zorundalar."

(Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü sitesinden kısaltılarak alınmıştır)
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
benim, daha, dans, değildir, devrimim, edemeyeceksem, emma, goldman, goldman1869-1940, özgür


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 15:37.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.