Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Dünyadan Tarihi Yerler ve Mekanlar

Dünyadan Tarihi Yerler ve Mekanlar Dünyanın önemli tarihi yer ve mekanları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 05.11.2011, 12:52   #1
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi





Şimdiki Ortaçağ
Fotoğraf: Hakan Öge




Flandre kontunun kurduğu Brugge kentinin mimarisi ortaçağdan beri çok az değişti. Burası Flaman sanatı için önemli bir merkezdi. Tarihi kısmı 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Brugge, Avrupa’nın “en romantik kentlerinden biri” olarak biliniyor.



Yüksekteki Parıltı
Fotoğraf: Ali Murat Atay



Bolivya’nın başkenti La Paz’ın güneydoğusunda bulunan Potosi, denizden 4 bin 890 metre yükseklikte, Cerro Rico Dağı’nın eteklerine bulunuyor. Gümüş madenleri ve darphanesiyle ünlü Potosi, 17. yüzyılda kurulmuş ve kısa sürede dönemin en zengin kentlerinden biri olmuştu. Gümüş kaynaklarının tükenmesiyle Potosi de canlılığını giderek kaybetti.




Mimari Saygı
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Küba’nın başkenti Havana, Avrupalıların Amerika kıtasında kurduğu en eski yerleşimlerden biri. Havana günümüzde nüfusu 2 milyonu bulan modern, canlı bir kent ama tarihi merkezini korumayı da ihmal etmiyor.



Tarihin Maskesi
Fotoğraf: Özcan Yüksek




Venedik kenti 5. yüzyılda doğdu; 10. yüzyıldan sonra önemli bir denizcilik merkezi oldu ve Akdeniz’in en ihtişamlı kentlerinden birine dönüştü. Kanallar ve onları aşan köprülerle bezeli kentte şubat ayında düzenlenen karnavalda eski günler yeniden canlandırılıyor.






Çölün Gelini
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün




Tadmor olarak da bilinen Palmyra antik kenti Suriye’de bulunuyor. Önceleri bağımsız bir kent olan Palmyra, İS 1. yüzyılda Roma egemenliğine girdi. Yerel geleneklerle Roma ve İran kültürlerini harmanladı ve antik dönemin önemli merkezlerinden biri oldu. Anıtsal kalıntıları ıssız coğrafyanın ortasında yükselmeye devam ediyor.






Cennet Bahçesi
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Özbekistan’daki Semerkant, eski zaman seyyahları için cennet bahçelerinden biriydi. Şahı Zinde Mezarlığı'nın geçmişi bin yıldan daha eskilere gidiyor.






Boşlukta Yüzen Kubbe
Fotoğraf: Sinan Çakmak



Kilise olarak 6. yüzyılda inşa edilen ve Osmanlı döneminde camiye çevrilen Ayasofya, büyüklüğü ve iç süslemelerinin zenginliğiyle büyüleyici bir yapı. Özellikle geniş kubbesi, onu tüm zamanların en hayranlık verici eserlerinden biri yapıyor. Ayasofya'yla birlikte birçok tarihi anıtın taçlandırdığı İstanbul, 1985’te UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'ne girdi.





Children - Yanni, Robert Miles, Kitaro, Vangelis, Mike Oldfield
[MEDIA]http://storagestart2.divshare.com/launch.php?f=16154959&s=1a9[/MEDIA]









  Alıntı ile Cevapla
Eski 05.11.2011, 13:50   #2
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi



ABD - DB İmaj



New York’taki Liberty (Özgürlük) Adası’nda bulunan dev heykel Amerika Birlesik Devletleri ve Fransa halklarının dostlugunun simgesi olarak yapıldı. Göçmenler uzun yıllar Yenidünya’da ilk onunla karsılastı. Heykelin altında bulunan Amerikan Göç Müzesi simdi o yılların anısını yasatıyor. Özgürlük Heykeli, kaidesiyle birlikte 92 metre yükseklige sahip. Bu dev kadın fi gürü sag eliyle havaya bir mesale kaldırıyor; sol elinde ise Amerikan Bagımsızlık Bildirgesi tarihinin, 4 Temmuz 1776’nın islendigi bir levha tutuyor. Heykel, Fransız sanatçı Frederic Auguste Bartholdi’nin imzasını tasıyor. Böyle bir heykelin yapımı ilk olarak Amerika’daki iç savasın ardından tarihçi De Laboulaye tarafından gündeme getirildi. Bartholdi liderligindeki ekip 1875’te Fransa’da çalısmalara basladı ve 1885’te tamamladı.






Yüksekligi 46 metreyi bulan heykelin agırlıgı 225 tonu buluyordu. Parçalara ayrılan heykel gemilerle New York’a tasınıp tekrar birlestirildi. Mimar Morris Hunt’ın tasarladıgı kaideye yerlestirilen Özgürlük Heykeli’nin açılısı ise 1886’da yapıldı; 1924’te ulusal anıt ilan edildi, 1984’te de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Yüzüncü yıl kutlamalarından önce yine Amerikalı ve Fransız isçiler tarafından onarıldı. Heykel günümüzde çok sayıda ziyaretçiyi kendine çekiyor, basındaki taçta bulunan platform New York ve Atlas Okyanusu manzarası sunuyor.








Azerbaycan
Fotoğraf: Aytunç Akad



Azerbaycan’ın baskenti Bakü, Hazar Denizi’nin kıyısında önemi bir liman kenti. Merkezini “Içeri Sehir” adıyla bilinen, surlarla çevrili tarihi bölüm olusturuyor. Içeri Sehir ile burada yer alan Sirvansahlar Sarayı ve Kız Kulesi 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edildi. Ancak bu tarihi bölge listeye girmesine ragmen korunamadı ve 2003 yılında “Tehlike Altında Olan Dünya Mirası Listesi”ne alındı. Tarihi merkezi çevreleyen surlar Paleolitik dönemden beri yerlesim alanı. Sasaniler, Araplar, Iranlılar, Osmanlı ve Rusların yönetimine giren Bakü’deki surların bugüne ulasan kalıntılarının çogu 12. yüzyıla ait. Bölge Kasım 2000’de yasanan depremden büyük ölçüde etkilendi. Içeri Sehir’in ana kapıları Samahi ve Sah Abbas’ta, Bakü’nün tarihi sembolleri olan büyük bir boga kafası ve onu koruyan iki aslan fi gürü yer alıyor. Boga kafası, petrolden önce hayvancılıkla geçinen eski Bakü’yü temsil ediyor.






Aslanlar ise kenti koruyan sehir duvarlarını simgeliyor. Kız Kulesi ise IÖ 6. ve 7. yüzyıldan kalma yapıların üzerine 12. yüzyılda insa edildi. Terasından Içeri Sehir’le birlikte bütün Bakü’yü seyretmek mümkün. Listede yer alan Sirvarsahlar Sarayı ise Asya tas mimarisinin en görkemli örneklerinden biri kabul ediliyor. Saraya insa edildigi 15. yüzyıldan beri birçok dönemde bütünü bozmayan eklemeler yapıldı.






Belçika
Fotoğraf: Hakan Öge



Belçika’nın kuzeyinde, Flamanların agırlıkta oldugu Flanders bölgesinin merkezi Brugge (Fransızcadaki adı Bruges). Kent sadece Belçika’nın degil, Avrupa’nın en romantik kentlerinden biri kabul ediliyor. Ortaçag mimarisi nedeniyle tarihi kent merkezi 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Kanalların çevreledigi Brugge, “Kuzeyin Venedik”i olarak da anılıyor. Kanallar boyunca kenti “canot” adı verilen sandallarla gezmek mümkün.






Flandre kontunun kurdugu Brugge 12. yüzyıldan baslayarak 14. yüzyılda dünyanın en önemli açık pazarlarından biri oldu. Bir dönem önemini kaybettiyse de 19. yüzyılın ikinci yarısında nostalji pesindeki ressam ve yazarlar sayesinde romantizmin simgesi haline geldi. Kırmızı çatılı eski evlerle çevrili Brugge’nin en önemli meydanı “Büyük Saray” 13. yüzyılda yapıldı. Eskiden yiyecek pazarı olarak kullanılan meydanın etrafı bugün restoranlar, kahveler, birahaneler ve birbirinden güzel yapılarla çevrili. Meydandaki ünlü Beff roi, 12. yüzyılda gözetleme kulesi olarak insa edildi. Notre Dame Kilisesi ve 14. yüzyılda insa edilen belediye binası kentin önemli mimari degerleri arasında. “Beguin” denilen Flaman rahibelere mahsus manastır Le Beguinage ise Brugge’nin en ilginç yeri. Buradaki beyaz evlerde siyah giysili, beyaz baslıklı rahibeler eski gelenekleri yasatıyor. Kentin müzelerinde Jan van Eyck, Hans Memling gibi Flaman ressamların eserleri de sergileniyor.














  Alıntı ile Cevapla
Eski 05.11.2011, 15:15   #3
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi




Bolivya
Fotoğraf: Ali Murat Atay



Bolivya’nın baskenti La Paz’ın güneydogusunda, 4 bin 890 metre yükseklikteki Cerro Rico Dagı’nın eteklerine kurulu bir kent Potosi. Ününü ve zenginligini bu dagdaki zengin gümüs madenlerine borçlu. Dünyanın en yüksek rakımlı maden yataklarına sahip kent 1987’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Gümüsün bulunmasıyla birlikte Potosi, 16. yüzyılda dünyanın sayılı endüstri merkezlerinden biri oldu. Maden arama çalısmalarını Ispanyol sömürge valisi Carlos 1545’te baslattı. Binlerce yerli, köle olarak maden aramada çalıstırıldı. Ilk gümüsün Ispanya’ya naklinden sonra Ispanyollar binlerce Afrikalı köleyi buraya getirdi. Ancak tropik ve alçak cografyadan bu kuru ve yüksek yere gelen Afrikalıların çok azı hayatta kaldı. Darphanenin 1672 yılında kurulmasından sonra Avrupalıların akınına ugrayan Potosi, 80 kilisesi ve 200 bin kisiye ulasan nüfusuyla dönemin en kalabalık ve zengin kentleri arasında yerini aldı. Ancak kentin parlak günleri 19. yüzyılda gümüs kaynaklarının tükenmesi ve bagımsızlık çatısmalarıyla sona erdi. Günümüzde sadece küçük miktarlarda gümüs çıkarılıyor.






Ancak madenler ve geçmisin ihtisamlı günlerini hatırlatan yapılarıyla Potosi, Bolivya’nın en ragbet gören turistik noktalarından biri. Arcos de Cobija, Calle Quijarro, Casa de las Tres Portadas, San Lorenzo Kilisesi ve maden isçilerinin kulübeleri kentin tarihi mirası. Günümüzde madenlere turlar düzenleniyor.








Bosna Hersek

Fotoğraf:
Oktay Uludağ




Bosna Hersek’in güneydogusunda yer alan Mostar, Neretva Nehri kenarına kurulu küçük bir kent. Nehrin iki yakasını 400 yıldan fazla birbirine baglayan Eski Köprü, 9 Kasım 1993 tarihinde Hırvat toplarının atesiyle yıkıldı. Bosna Hersek’te barıs 1995 yılında saglandı. Mostar’da yasayan Hırvat ve Müslüman toplumu barıstırmak için bir simge olarak kabul edilen köprünün onarımına da birçok ülke destek verdi. Bunların arasında Türkiye, Hollanda, Italya ile UNESCO ve Dünya Bankası da yer aldı. Onarımına 2001 yılında baslanan köprüde Anadolu’dan gelen tas ustaları da görev aldı. Yeni köprü 23 Temmuz 2004 yılında açıldı, 2005’te de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girdi.






Mostar’ın ortasından geçen bulvarın batısında Hırvat, dogusunda ise Bosnak toplumu yasıyor, köprü de Bosnak tarafında bulunuyor. Kanuni Sultan Süleyman Mostar’a bir köprü yapılması için Mimar Sinan’ı görevlendirmisti. Çizimlerini Sinan’ın yaptıgı köprü Mimar Hayretin tarafından insa edildi. Yapımına 1557 yılında baslanan, 28 buçuk metre yükseklige, 22 buçuk metre uzunluga sahip köprü 1566’da tamamlandı. Köprünün “Tara” adı verilen ayagı o dönemde misafi rhane olarak hizmet veriyordu. Evliya Çelebi, Seyahatname'sinin bir bölümünü Tara’da yazdı. Osmanlı izlerinin yogun sekilde görüldügü Eski Çarsı’da bugün daha çok turistik esyalar satılıyor.











Fotoğraf: Hakan Öge



Brezilya’nın güneydogusunda, Atlas Okyanusu kıyısında yer alan Olinda kenti, bölgenin turizm ve sanat merkezi. Portekizlilerin 16. yüzyılda kurdugu kent o günden beri özgünlügünü büyük ölçüde korudu. Brezilya’nın sekerkamısıyla tanısması ve kentin kurulması aynı tarihlere rastlar. Olinda zengin sekerkamısı üreticileri ve tüccarların kiliselerle malikâneler insa etmesiyle 1535’te kuruldu. Kısa bir süre sonra, 1600’lerde Brezilya’nın en zengin kentlerinden biri oldu. Hollandalıların kenti 1631 yılında yakıp yıkmasından sonra tekrar önem kazanması 18. yüzyıla rastladı. Bu tarihlerde Brezilya’nın ilk hukuk okulunun burada açılmasıyla ülkenin önemli egitim merkezlerinden biri haline geldi.









Kent 16. ve 17. yüzyıllarda yapılan süslü kilise ve manastırlarıyla, sömürge döneminden kalma yapılarıyla dikkat çekiyor. Güneyindeki Recife kenti 20. yüzyılda ticari bir merkez olurken Olinda, Pernambuco eyaletinin kültür, turizm ve sanat merkezi haline geldi. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi'ne 1982'de eklendi. Ayrıca 2006’da Brezilya’nın ilk kültür baskenti seçildi. Ülkede Rio Karnavalı’ndan sonra en renkli festivale Olinda ev sahipligi yapıyor. Ahsap oymacılıgı yapan ve çanak çömlek üreten birçok sanatçı da kente renk katıyor. Kent merkezindeki müzede ise ülkenin geleneksel seyyar kukla tiyatrolarından toplanan yaklasık bin kadar orijinal kukla sergileniyor.






kesfetmekicinbak.com


  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.11.2011, 19:46   #4
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi






Çek Cumhuriyeti
Fotoğraf: Oktay Uludağ



Çek Cumhuriyeti’nin baskenti olan Prag’da 11. ve 18. yüzyıllar arasında insa edilen romanesk, gotik, barok, rokoko, klasik ve yeni klasik dönemlere ait 1700’den fazla mimarlık ve sanat anıtı bulunuyor. Bütün bu zenginlikleriyle kent 1992 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne katıldı. Prag’ın ortasından geçen Vltava Nehri’nin batı yakasında Prag Kalesi ve bahçelerle kaplı Küçük Mahalle bulunuyor. Nehrin dogu yakasında ise Yahudi Mahallesi, Eski Sehir ve Yeni Sehir yer alıyor. Iki yaka birbirine birçok köprüyle baglanıyor. Bunların en ünlüsü Karlov Köprüsü birçok heykelle süslü. Çevresi surlarla çevrili Prag Kalesi’nde Kraliyet Bahçeleri, St. Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, St. George Bazilikası gibi birçok tarihi yapı bulunuyor.








Kalenin yamaçlarına pazaryeri olarak kurulan Küçük Mahalle (Malá Strana) 17. ve 18. yüzyıllarda insa edilen barok kilise, saray ve evlerle çevrili. Dar ve dik sokakları tarihi yapılarla dolu bölgede geleneksel yapı büyük ölçüde korunmus. Eski Sehir, Vlata Nehri’nin dogu kıyısına 11. yüzyılda kuruldu. Belediye Sarayı’nın buraya kurulmasıyla kent için önemi arttı. Aziz Yakub, Aziz Niklaus, Aziz Gall, Aziz Giles kiliseleri ile birlikte Kinski Clam Gallas, Kunstat Lordları sarayları Eski Sehir’de yer alıyor. Yeni Sehir ise IV. Karl tarafından 1348’de kurulmus ve zanaatkârla tüccarlar yerlesmisti. Bugün ayakta kalan yapıların büyük bir kısmı 19 ve 20. yüzyıldan.













Çin
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Çin Seddi uzun bir sürede, 20’den fazla krallık tarafından yaratıldı. Görkemi biraz da buradan geliyor. Bölgede daha önce de setler insa edilmisti. Çin’in ilk Imparatoru Shi-Huang-Ti ise sınırlarını daha önce benzeri görülmemis, asılmaz bir duvarla kapatmaya karar verdi. Ilk yapılan duvarlar IÖ 221’den itibaren birlestirilmeye baslandı. Bu faaliyet neredeyse iki bin yıl sürdü. En sonunda, Ming hanedanlıgı zamanında ortaya 6 bin 700 kilometrelik Çin Seddi çıktı. Çin’in kuzeybatısı boyunca uzanan dünyanın bu en uzun savunma duvarı 1987’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Kalıntılar Po Hay Körfezi’nde deniz kıyısında baslıyor. Pekin’in kuzeyinden geçerek batıya yöneliyor ve Huang-Ho Nehri’ni geçerek güneybatıya uzanıyor. Gobi Çölü’nün güneyinden batıya yöneliyor. Bugün, Ming hanedanlıgı döneminde yapılan üç bin kilometrelik bölüm ayakta. Seddin tamamı tugladan olusmuyor, bazı noktaları kum, kerpiç gibi zayıf malzemelerden.








Duvarların yüksekligi dört ile altı metre arasında degisirken kalınlık altı metre civarında. Seddin genisledigi bölümlerde atlar ve arabalar ilerleyebiliyor. Set üzerinde ortalama 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale, dokuz kilometrede bir fener, yer yer saray ve tapınaklara rastlanıyor. Insasında halkın, askerlerin, mahkûmların ve hatta çocukların bile çalıstıgı bu muazzam yapı binlerce insanın da hayatına mal oldu.











Estonya
Fotoğraf: Sinan Çakmak



Kuzey Avrupa’da ortaçag mimari dokusunu en iyi korumus kent Tallinn. Estonya’nın baskenti Baltık Denizi kıyısında önemli bir tarihi liman ve eski bir Hansa Birligi üyesi. Liman kentleri arasında kurulan bir ittifak olan Hansa, Tallinn’e 14. yüzyıldan sonra önemli bir ekonomik ve siyasi güç getirmisti. Çaglar boyunca Danimarka, Isveç ve Rus egemenliginde yasayan Estonya, 1991’de bagımsızlıgına kavustu ve Tallinn baskent oldu. Eski Tallinn’in girisini Viru Kapısı isaretliyor. Raekoja Plats (Belediye Meydanı) çevresinde uzanan dar sokaklar ortaçag mimarisinden örnekler sergiliyor. Gotik eski belediye binası, Niguliste Kilisesi, Oleviste Kilisesi ve eski tüccarların gösterisli konutları Tallinn’in tarihi kısmını taçlandıran yapılar. Insası 13. yüzyıla kadar uzanan Toompea Kalesi de kentin en eski köselerinden biri. Burası ayrıca kenti seyretmek için uygun bir manzara noktası.







Ortodoksların Nevski Katedrali ise Ruslardan kalan en önemli eser olarak dikkat çekiyor. Estonya Sanat Müzesi, opera ve tiyatro binaları Tallinn’in diger önemli mimari anıtları. Kentin yeni yüzü de komünist dönem yapılarından son teknolojilerin ürünü binalara kadar birçok unsuru birlestiriyor. Rocca al Mare, Estonya’nın dört bir yanından getirilen çiftlik evlerini, kiliseleri, yel degirmenlerini sergiliyor. Bu açık hava müzesi 80 hektara yayılıyor ve 70’ten fazla yapıya sahip.









kesfetmekicinbak.com


  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.11.2011, 22:31   #5
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi



Etiyopya
Fotoğraf: Ali Murat Atay



Aksum Krallıgı, IS 1. ve 7. yüzyıllar boyunca Etiyopya’nın kuzeyinde güçlü bir devlet oldu. Krallıgın en çarpıcı kalıntıları 1. ve 13. yüzyıllar arasında yontulan dev dikilitaslar Aksum’un 1980’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmasını sagladı. Aksum Krallıgı’nın adı antik dönemde Pers, Çin ve Roma imparatorluklarıyla birlikte anılıyordu. Kızıldeniz’in kıyısındaki Adulis’ten vahsi hayvanlar, deri, fildisi ve tahıl ihraç ediliyordu. Aksum’un hemen çıkısındaki Dikilitas Parkı’nda irili ufaklı birçok eser görülebiliyor. Devrilmemis en uzun dikilitas 21 metre. Biraz ötesinde yerde yatan 34 metrelik dev tas, dünya tarihindeki en büyük dikilitas olarak biliniyor. Dikilitas Parkı’nın altı kazıldıgında iç içe geçmis odalardan olusan anıtmezarlarla karsılasılması, bunların aslında birer mezar tası oldugunu gösteriyor. Aksum’un birkaç kilometre dısında bir tepede dikilitas üretiminde halkın büyük çogunlugunun çalıstırıldıgı düsünülüyor. Taslar yerlerine insan gücüyle ve fillerle tasınıyordu.









Aksumlular Hıristiyanlıgı 4. yüzyılda Kral Ezana zamanında kabul etti. Aksum yakınındaki anıtmezarlarda Hıristiyanlıgın simgesi haç kabartmaları bulunuyor. Ünlü Saba Melikesi Belkıs' mal edilen sarayın kalıntısı da Aksum’a çok yakın. Ikinci Dünya Savası sırasında Mussolini’nin emriyle Italya’ya götürülen 25 metrelik tas, 2005’te Etiyopya’ya döndü. UNESCO’nun çabalarıyla orijinal yerine konulan anıt Eylül 2008’de ziyarete açıldı.









Fransa
Fotoğraf: Özcan Yüksek




Mans Denizi’ne dökülen Seine Irmagı Paris’i ikiye böler. Nehrin iki kıyısı kentin tüm tarihine tanıklık etmistir ve dünya sanat tarihinin basyapıtlarına da ev sahipligi yapar. Tüm bu degerleriyle Seine Irmagı’nın kıyıları UNESCO tarafından 1991’de Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Yılda ortalama 27 milyon kisinin ziyaret ettigi Paris’te 134 müze, 374 sinema salonu ve 143 tiyatro bulunuyor. Ayrıca kentte yılda ortalama 730 fi lm çekiliyor. Sen Irmagı’nın sag yakasında, kente egemen bir noktada Chaillot Sarayı ve onun da hemen yamacında Trocadero Bahçeleri bulunuyor. Iena Köprüsü’nün karsısında da Eiff el Kulesi yükseliyor. Paris’in simgesi 324 metrelik kule Gustave Eiff el tarafından 1889’da insa edildi. Seine Nehri üzerindeki küçük ada Cite’nin batısında ünlü Louvre Müzesi bulunuyor.









Gotik katedral Notre Dame, Cite’nin üstünde 1163’te insa edildi. Seine üzerinde bulunan 37 köprüden en eskisi Pont Neuf, Cite’nin ucundan geçerek iki yakayı birbirine baglıyor. Yine sag yakada Marie Köprüsü’nü izleyen yol ünlü Bastille Meydanı’na uzanıyor. Kraliyet Sarayı, Zafer Takkı, Madeleine Kilisesi, Belediye Binası gibi tarihte birçok önemli olaya tanıklık etmis eser barındırıyor Paris. Haussmann ise 19. yüzyılda iki yanında agaçlar sıralanan genis bulvarlar açarak kente damgasını vurmustu. Mimari degerlerinin yanı sıra kent edebiyat ve resim sanatlarının tarihinde de önemli.












Hindistan
Foroğraf: Özcan Yüksek



Yeryuvarlagının en etkileyici mimari eserlerini bırakanların arasına mutlaka Babür Imparatorlugu’nu eklemek gerekir. Timur’un soyundan geldikleri için tarihe yanlıslıkla Mogol Imparatorlugu olarak geçmistir. Torunu Zahireddin Muhammed Babür, Semerkand’dan gelerek Hindistan’da kurdugu imparatorlugun öyküsünü Babürname adlı kitapta Türkçe olarak kaleme almıstır. Bu hükümdarlıgın besinci sahı Sahcihan (1593-1666), 14’üncü çocugunu dünyaya getirirken can veren çok sevdigi karısı için dünya tarihinin en görkemli ask tapınagını insa etmistir. Zamanın Babür baskenti Agra’daki bu türbenin adı Tac Mahal’dir.









Türbede yatan sultan esinin asıl ismi Ercümend Banu, ona layık görülen ikinci ismi ise Mümtaz Mahal’dir. Ingilizler gelene degin dört asır boyunca Hindistan’ın büyük bölümüne egemen olan Hint-Türk Imparatorlugu’ndan Yeni Delhi’den Lahor’a ve daha ötesine uzanan sayısız mimari eser kalmıstır. Bunların içinde en görkemlisi, beyaz mermerden insa edilmis, parlak yüzeylerine degerli ve yarı degerli yüz binlerce tas, yakut, akik, pırlanta, inci, firuze islenmis, Yamuna Nehri’nin kıyısındaki Tac Mahal’dir. Dünyanın Yedi Harikası arasında sayılır. Bu eseri 1652’de tamamlatan Sahcihan, nehrin karsı kıyısına kendisi için de siyah mermerden bir türbe yaptırmak istemis ama oglu Evrengiz bu pahalı arzuya müsaade etmemistir. Tac Mahal’in bulundugu Agra kenti, Yeni Delhi’ye 200 kilometre uzaklıktadır.













  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.11.2011, 22:47   #6
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi





Irak
Fotoğraf: Fatih Pınar



Dicle Nehri kıyısında, Irak’ın baskenti Bagdat’ın 130 kilometre kuzeyinde yer alıyor Samarra. UNESCO 2007’de kentteki arkeolojik kalıntıları kayda geçirdikten sonra Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldı ve derhal tehlike altında ilan etti. Irak’ın 2003’teki isgalinden Samarra da etkilendi. Kentteki El Askeriye Camii 2006 ve 2007 yıllarında bombalandı. Saldırıda caminin altın kubbe ve çinilerle süslü ana kapısı ve iki minaresi tahrip oldu. Burada, Hz. Muhammed’in soyundan gelen iki Sii imamın mezarları da bulunuyor: Dokuzuncu yüzyılda yasayan 10. ve 11. imamlar Ali el Hadi ile oglu Hasan el Askeri. Cami ve külliyesi adını El Askeri’den alıyor. Her yıl milyonlarca Sii, burayı ziyaret ediyor.








UNESCO yetkilileri Samarra’daki kutsal mekânların saldırılara hedef olmasından endise duyuyor. Kent IÖ 5. binyıldan kalma bir yerlesmenin bulundugu yerde IS 3.-7. yüzyıl arasında kuruldu. Abbasi Halifesi Mutasım 836 yılında Samarra’yı yeni baskent ilan etti. Burası, orijinal yapılarıyla ayakta kalabilmis nadir Islam baskentlerinden biri kabul ediliyor. Samarra Ulu Camii, binlerce askerin bir arada ibadet edebilmesi için, Abbasi Halifesi Mütevekkil tarafından 846-852 yıllarında yaptırıldı. Bu büyük cami bugün yıkıntı halinde ama spiral minaresi halen ayakta duruyor. Ulu Cami'nin yakınında bugün yıkıntı halinde olan Ebu Dulef Camii bulunuyor.









İran
Fotoğraf: Ferda Çağlayan




Pers Imparatorlugu’nun son baskenti Persepolis, eksiksiz bir sanatsal düzene sahip kraliyet ideolojisinin en iyi yansıtıldıgı yerdi. Insasını I. Dareios’un baslattıgı kent, birlik içinde ve barıs dolu bir imparatorluk görüntüsü olusturmak istiyordu. Persepolis’teki saray kompleksi olasılıkla IÖ 518-516 yılları arasında kuruldu. Ovaya hâkim bir tepenin yamacındaki saray genis bir setin üzerindeydi. Yaklasık 450x300 metre boyutlarındaki kompleks, yönetim meclisi ve resmi karsılama merkezi olarak tasarlanmıstı.







Hazine odası, ganimetlerin ve Persler için dini bir kutlama olan, aynı zamanda kralın da yüceligini perçinleyen Yeni Yıl Festivali’nde gönderilen yıllık vergilerin depolanması için kullanılırdı. Kare biçimli kabul salonu Apadana, basamaklarla erisilen bir platformun üzerindeydi. Dareios’un vârisi I. Kserkses, Dareios’un Sarayı adı verilen küçük bir saray insa ettirdi. Kserkses, kabul salonunun kuzeyine Bütün Halkların Kapısı’nı yaptırdı. Batı yönünde bir çift koca boga tarafından korunan kapıyı, doguda sakallı insan seklinde boga fi gürleri bekliyordu. Ön kapıda, kente girisi saglayan çift trabzanlı merdivenler vardı. Kserkses, bu sarayın iki katı büyüklügünde, Kserkses Sarayı olarak bilinen ikinci bir yapı daha insa ettirdi. Kserkses’in oglu I. Artakserkses daha sonra kendi sarayını ve Apadana’dan sonra ikinci büyüklükteki heybetli Yüz Sütun Salonu’nu yaptırdı. Kent büyük olasılıkla IÖ 450 yılında tamamlandı.










İspnya
Fotoğraf: Özcan Yüksek




Islam sanatının en parlak, en görkemli eserlerinden biri Elhamra Sarayı. Binbir Gece Masalları’nda anlatılan rüya saraylar bile onun yanında sönük kalır. Saray insa edilirken her detay düsünülmüs, mutlu bir yasam için gerekli her sey özenle planlanmıs. Saray, “dıs âlemle inanılmaz bir uyum ve zarafet” saglıyor. Bu öyle bir zarafet ki “el degse kırılıp dökülecek hissi veriyor”. Ispanya’da bugünkü Granada (Gırnata) kentinde bulunan Elhamra Sarayı, ülkede 780 yıl hüküm süren Müslüman Araplara ait. Ispanya’ya 711 yılında çıkan Araplar, kısa sürede tüm yarımadayı kontrol altına aldı ve essiz bir uygarlık gelistirdi. Kurtuba (Kordoba), Isbiliye (Sevilla), Gırnata, Toledo onların zamanında Avrupa’nın en zengin sehirleri haline geldi. Endülüs Emevi Devleti, 11. yüzyılın baslarında emirliklere bölündü.








Bu bölünme, Hıristiyanların karsı saldırısıyla birlesince, Arapların Ispanya’daki varlıgı tehlikeye girdi. Emirlikler bir bir Hıristiyan krallar tarafından ilhak edildi. Sadece Nasri hanedanı elindeki Gırnata Emirligi varlıgını sürdürdü. Elhamra Sarayı’nı da iste bu hanedana mensup I. Muhammed yaptırdı. Yapımına 1232’de baslanan saray eklemelerle genisledi. Ta ki 1492’ye kadar; bu tarihte Gırnata Emirligi Hıristiyanlar tarafından ortadan kaldırıldı. Elhamra Sarayı yüzyıllar boyunca yıkıma ve yalnızlıga terk edildi. Geçtigimiz yüzyıl restore edilen saray, simdi Ispanya’nın en gözde eseri.















  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.11.2011, 23:09   #7
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi






İtalya
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Roma’ya ilerleyen Gotlardan kaçan Veneto halkının sıgındıgı bataklık kıyı ve 118 adacık üzerinde 5. yüzyılda dogdu Venedik. Denizcilik merkezi olması ve ihtisamlı döneminin baslaması 10. yüzyıla rastlıyor. San Marco Meydanı kentin kalbi. Meydanın denize bakan yakasını süsleyen iki dev sütunun üzerindeki aslan ve timsah heykeli Istanbul’dan getirildi. Venedik Imparatorlugu’nun Avrupa’da türünün ilki sayılan büyük tersanesi Castello’da bulunuyor. Kentin önemli yapıları arasında San Marco Bazilikası, Düklük Sarayı, Türk Sarayı, San Zanipolo geliyor.








Ancak kentin en küçük yapıları bile usta mimarların imzasını tasıyor. Giorgione, Titian, Tintoretto, Veronese gibi büyük sanatçıların eserleri basta Accademia ve Peggy Guggenheim olmak üzere kentin her yerine dagılan sayısız galeride sergileniyor. Her biri bir sanat ürünü sayılan ancak 16. yüzyılda çok süslü oldukları için özel bir yasayla sadelestirilen gondollar da Venedik’i ayrıcalıklı kılıyor. Kanalların iki yakası birbirine yüzlerce köprüyle baglanıyor. Aralarında Murano, Burano, Torcello, Guidecca, San Michele ve Lido’nun yer aldıgı adalar da “vaporetto”larla kent merkezine baglıyor. Tarihte dıs dünyadan koruyan sular, onu taskınlarla tehdit ediyor. Suyun yarattıgı erozyonu önleme, binaları saglamlastırma projeleri hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Venedik, özellikle her yıl subat ayında düzenlenen Venedik Karnavalı’nda binlerce turisti agırlıyor.










Japonya
Fotoğraf: İzzet Keribar




Kyoto, Japonya’nın en önemli kültürel ve dinsel merkezlerinden biri. Japon Imparatorlugu’na 8. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar baskentlik yapan Kyoto, Japon mimarisinin, özellikle geleneksel ahsap yapıların en güzel örneklerini sergiliyor. Ayrıca kent çevresinde genis tarihi bahçeler uzanıyor. “Kyoto’nun Antik Anıtları” 1994 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Söz konusu alan komsu Uji ve Otsu kentlerindeki eserleri de kapsıyor. Kyoto’nun birçok noktasında görkemli Budist ve Sinto tapınakları bulunuyor. Japonya’nın en ünlü ahsap tapınaklarından Kiyomizu-dera ile Kinkaku-ji, Ryoan-ji bunlardan bazıları. Diger mimari anıtların baslıcaları ise Kyoto Imparatorluk Sarayı, Sento Imparatorluk Sarayı ile Takugava döneminden kalan Nijo Satosu. Eski kent birbirine bitisik dükkânlar ve konutlardan olusuyor.








Kyoto, Ikinci Dünya Savası’nda büyük bir yıkım görmedigi için tarihi mimari ve kentsel dokusunu büyük ölçüde koruyor. Bu durum Kyoto’yu günümüzde Japonya için en önemli kültür sanat merkezlerinden biri yapıyor. Ülkenin ulusal hazinelerinin yüzde 20’si, önemli kültürel alanlarının ise yüzde 14’ü Kyoto’da bulunuyor. Kentte Aoi Masturi, Gion Masturi gibi festivaller yapılıyor, gelenekler canlandırılıyor ve sokaklar fenerlerle süsleniyor. Kyoto’da ayrıca No ve Kabuki tiyatroları oyunlarını sergiliyor, Japon makak maymunlarının görülebilecegi bir de park bulunuyor.








Kamboçya
Fotoğraf: Öztürk K.Kayıkçı



Güneydogu Asya’nın en önemli arkeolojik alanlarından biri Angkor. Kmer Imparatorlugu’na ait kalıntıların uzandıgı, ormanlarla kaplı yaklasık 400 kilometrekarelik alan 1992 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Kral 2. Jayavarman tarafından kurulan Kmer Imparatorlugu 9. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar bölgede hâkimiyetini sürdürdü. Imparatorlugun merkezi de Angkor’du. Alanda yüzlerce tapınak ve diger binalar bulunuyor. Ilk insa edilen Angkor Wat’ın ardından Kmer Imparatorlugu’nun kralları yıllar içinde ölümsüz Tanrılarına adadıkları degisik özelliklerde tapınaklar yaptırdı. Kraliyet sarayına ait kalıntıların dısında ziyarete açık olan yerlerin çogu dini yapı.









Günümüze kadar çok iyi korunan ve kentin en büyük dini yapılardan biri kabul edilen Angkor Wat 12. yüzyılda Kral 2. Suryavarman döneminde yapıldı. Tapınak daha sonra Hinduizm, Budizm gibi dinler için de kutsal bir merkez haline geldi. Klasik Kmer mimarisinin özelliklerinin görüldügü bu muhtesem yapı Kamboçya Krallıgı’nın da sembolü oldu. Evrenin düzen ve uyumunu saglayan Hindu Tanrı Visnu’ya adanan Angkor Wat, genis bir hendekle çevrili. Dev kayalara oyulmus Bayon, rölyefleri ve ince islemeleriyle ünlü Banteay Srei ve dev agaçların arasında kalan Ta Prohm bölgenin diger önemli tapınakları arasında.















  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.11.2011, 23:28   #8
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi





Fotoğraf: Ertuğrul Balıkçıoğlu




Kudüs, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için önemli bir kent. Sembolik, görkemli tarihi yapılarla bezeli. Yapıların büyük bölümü eski kentte yer alıyor. Ezan ve ilahi seslerinin; günlük, amber ve kandil kokularının birbirine dolanarak yayıldıgı Kudüs’te 200’ün üzerinde tarihi eser bulunuyor. Altın kubbeli Kubbetüssahra’nın bulundugu yerde Hz. Muhammed’in miraç için göge yükseldigine inanılıyor; türbenin altında “dünyanın temel tası” denilen bir kaya bulunuyor. Yapım tarihi 691. Yine Hz. Muhammed’in miraca çıktıgına inanılan El Aksa Camii de aynı tepede; eserin bazilikadan camiye dönüstürüldügü tarih 638. Kutsal Kabir (Kıyame) Kilisesi ise inanısa göre Hz. Isa’nın çarmıhtan indirildikten sonra getirildigi yerde yapılmıstı.







Kıpti, Katolik, Ermeni Gregoryan ve Ortodoks kiliseleri burayı paylasamıyor. Bir diger simgesel yapı Yahudilerin kutsal saydıgı Aglama Duvarı IÖ 5. yüzyıldan kalma. Babilliler tarafından yıkılan görkemli bir tapınagın kalıntısı. Yahudiler burada sallanarak dua ediyor ama uzaktan sanki aglıyorlarmıs gibi görünüyorlar; bu yüzden de buraya “Aglama Duvarı” denilmis. Hz. Davut Kulesi ise 1. yüzyıla ait. Saray olarak insa edilen yapıda üç dev kule bulunuyor. Bugünkü formunu Kanuni Sultan Süleyman döneminde aldı. Ayrıca kent sekiz kapısı bulunan görkemli surlarla çevrili. “Yeni Kapı” adıyla bilinen son kapı II. Abdülhamit tarafından 1887 yılında yaptırıldı.









Küba
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Küba’nın baskenti Havana, Avrupalıların Amerika kıtasında kurdugu en eski yerlesimlerden biri. Havana, Ispanyol Diego Velázquez de Cuéllar tarafından 1519'da kuruldu. Birkaç kez korsanlar tarafından yakılıp yıkılan kenti Ispanyollar bir kaleyle korumaya çalıstı. Kent 17. yüzyılda Karayipler’in gemi insa merkezi oldu. Kentin Eski Havana (Habana Vieja) bölümü UNESCO tarafından 1982’de Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Bugün nüfusu 2 milyonu asan modern Havana’nın eski kent merkezinde üç binden fazla yapı mevcut.






Burası barok ve neoklasik yapıları, balkonlu, demir kapılı ve avlulu evleriyle çok sayıda turisti agırlıyor. Eski kentin merkezi Plaza de Armas, 16. yüzyılda askeri törenlerin ve gösterilerin yapıldıgı bir meydandı. Castillo de los Tres Reyes Magos del Morroise, 1589’da kenti korumak için limanın girisine insa edildi. Deniz feneri de 1846’da eklendi. Fortaleza de San Carlos de la Cabana ise limanın batısında 18. yüzyılda insa edilen bir kale. Kentte 200 yıl boyunca hem askeri bina, hem de hapishane olarak kullanılan yapı 1959’da Che Guevara önderligindeki devrimciler tarafından ele geçirildi. Yapı günümüzde birçok müzeye sahip halka açık bir alan. Real Fuerza Kalesi, San Salvador de la Punta Kalesi, San Cristóbal Katedrali, San Francisco de la Habana Bazilikası, tiyatro binası, Devrim Müzesi olarak hizmet veren eski baskanlık sarayı Eski Havana’nın önemli tarihi yapıları arasında.








Macaristan
Fotoğraf: Özcan Yüksek




Budapeste, Tuna Nehri kıyısındaki Buda, Obuda, ve Peste kentlerinin 1873 yılında birlesmesiyle olustu. Bu yörede daha önce Romalıların Aquincum kenti bulunuyordu. Macar kültürü için giderek önem kazanan bölgede Alman ve Slavların etkisi de her zaman hissedildi. Buda ve Peste’de 1541’de 145 yıl sürecek Osmanlı egemenligi basladı. Kent daha sonraki yüzyıllarda ise Avusturya Macaristan Imparatorlugu’nun Viyana’dan sonra en önemli ikinci merkezi haline geldi. Tuna’nın batı yakasındaki Buda’da ortaçag sokakları hâlâ varlıgını koruyor.








Buda Kalesi, kente hâkim ve tarihi bir alan; Ingiliz parlamentosundan esinlenilerek yapılan yeni gotik üsluptaki Macaristan Parlamento Binası ise Peste tarafında. Budapeste özgün cografyasını Tuna Nehri’ne borçlu. Suyun iki yanında yükselen tepeler genis bir alanı görürken bir buçuk kilometre uzunlugundaki Margit Adası yesil alan olarak kullanılıyor. Hizmete 1849 yılında giren Zincirli Köprü ise tüm Tuna üzerindeki en güzel köprü. Aziz Istvan Bazilikası, Opera Binası, Kahramanlar Meydanı, Güzel Sanatlar Müzesi Budapeste’nin önemli yapıtları arasında geliyor. Franz Liszt’in 1875’te kurdugu müzik akademisi de dünya çapında ününü sürdürüyor. Macaristan’ın baskenti ayrıca görkemli hamamlarıyla anılıyor. Günümüzde Budapeste’de Gül Baba Türbesi ve diger bir iki örnek dısında Osmanlı eseri bulunmuyor.









  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.11.2011, 00:13   #9
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi





Mali
Fotoğraf: Ali Murat Atay



Dünyanın en eski üniversitelerinden birine sahip Timbuktu, Islam’ın 15. ve 16. yüzyıllarda Afrika’da yayılmasında önemli rol oynadı. Batı Afrika’daki Mali’de bulunan kent canlı bir entelektüel merkezdi, bu sayede yıllar içinde birçok mimari anıtla donatıldı. Timbuktu günümüzde de Kuran üzerine çalısmalar yapan Sankore Üniversitesi, medreseleri ve çok sayıda elyazmasına sahip eski kütüphanesiyle ünlü. Timbuktu’nun üç büyük camisi Djingareyber, Sankore ve Sidi Yahia. Bu eserler sürekli bakım görmesine karsın çölün etkisi yüzünden tehdit altında.







Kerpiç, camilere benzersiz görünümlerini kazandırıyor ama onları asınmaya karsı dayanıksız yapıyor. Büyük Sahra Çölü’nün güney ucunda yer alan Timbuktu, kervanlar için önemli bir kavsak noktasıydı. Bu özelligi günümüzde de sürüyor, develer hâlâ uzun yol kat edip ticaret yapmaya kente geliyor. En önemli ürün, kuzeydeki yataklardan çıkarılan tuz. Kentin yakınından geçen Nijer Nehri üzerindeki liman ise yine kumlar yüzünden Timbuktu’nun merkezinden uzaklasmıs durumda. Timbuktu Batı Afrika halkları, Araplar ve Berberilerin bir araya geldigi önemli bir merkezdi; bu çesitlilik günümüzde de sürüyor ve kente zengin bir kültürel doku kazandırıyor. Sahra’nın en eski sakinlerinden Tuaregler Timbuktu’da da en kalabalık gruplardan. “Çölün efendileri” olarak bilinen ve erkeklerin giydigi mavi giysilerle ünlü Tuaregler göçebe yasamını sürdürüyor.





Meksika
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Oaxaca (Vohaka olarak okunuyor) kenti ve hemen yakınındaki Monte Alban (Beyaz Daglar) harabeleri Meksika’nın güneyinde, Oaxaca Vadisi’nde yer alıyor. Kentin sömürge dönemine ait yapıları ile Monte Alban’daki Zapotek kalıntıları UNESCO tarafından 1987’de Dünya Kültür Mirası Listesi’ne eklendi. Bir Aztek garnizonu olarak 1486’da kurulan Oaxaca, 1521’de de Ispanyolların yönetimine geçti. Kentin merkezi “Zocalo” olarak adlandırılan ana meydan. En ihtisamlı dini yapısı Iglesia de Santo Domingo Kilisesi 1570 -1608 yılları arasında insa edildi.






Kilisesin hemen yanında kentin tarihini anlatan Oaxacan Müzesi yer alıyor. Daglardaki altın, gümüs, elmas gibi maden yataklarından dolayı islemeli takılar kentin önemli gelir kaynakları arasında. Oaxaca’da yıl boyunca birçok festival kutlanıyor. Bunların en renklisi Guelaguetza, temmuzda yapılıyor. Oaxaca’ya 10 kilometre mesafede Zapoteklerin merkezi Monte Alban antik yerlesimi bulunuyor. Kent IÖ 500’de kuruldu ve IS 900’e kadar yerlesim devam etti. Kentin ilk kuranların Olmekler mi yoksa Zapotekler mi oldugu konusundaki tartısma arkeologlar arasında hâlâ devam ediyor. Burada Zapotekler döneminden kalma mükemmel bir su, kanalizasyon sistemi ile yeraltı geçitleri ve tapınaklar bulunuyor. Mikstekler zamanında ise kente ilginç kabartmalı birçok mezar eklendi. Kentin en ilgi uyandıran kalıntıları arasında “Danzantes” (Dansçılar) Galerisi bulunuyor.











Mısır
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Mısırlıların fi ravunlar için insa ettigi piramitlerin en eskisi, Djozer (Zoser) adına IÖ 2630-2612 arasında yapılmıstı. Sakkara’da bulunan ilk piramit, baska bir deyisle anıtmezar, mimar Imhotep tarafından tasarlandı. Piramitlerin en büyügü ise Kahire yakınlarında, yaklasık 146 metre yükseklige sahip Keops. Herodot bu yapıyı anlatırken agır tas blokları piramidin üstüne çıkarmak için 925 metre uzunlugunda, 19 metre genisliginde bir rampa kullanıldıgını söyler. Sadece bu rampanın yapılması 10 yıl sürmüstü, 100 bin esir piramidi 30 yılda tamamlamıstı; yapımında 10- 15 ton agırlıgında 2 buçuk milyon kadar blok tas kullanılmıstı. Keops Piramidi yaklasık 3 bin 800 yıl boyunca, 1300’de Ingiltere’de insa edilen 160 metre yükseklikteki Lincoln Katedrali’ne kadar dünyanın en büyük yapısı olarak kaldı.






Mısır’da bulunan onlarca piramidin arasında, Keops Piramidi’nin de bulundugu Gize bölgesi özellikle dikkat çekiyor. Burada “Büyük Piramit” de denen Keops’un yakınında ikinci büyük piramit, kardesi Kefren’in piramidi. Buradaki küçük piramit ise IÖ 2500’lü yıllarda hüküm süren Mikerinos için insa edilmisti. Firavunlar hükümdar olmanın ötesinde Tanrısal varlıklardı ve onlar için yapılan bu mühendislik harikaları yine Tanrısal bir gizeme sahip olmalıydı. Piramitler gizli dehlizlere, kapılara sahipti; kralın ya da eslerinin mumyalanmıs bedenleri, hazinelerle birlikte piramidin içinde saklı bir odadaydı.











  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.11.2011, 00:41   #10
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İnsanlığın 40 Görkemli Hazinesi





Özbekistan
Fotoğraf: Özcan Yüksek



Semerkant Orta Asya’nın kalbiydi; eski zaman seyyahlarının dedigi gibi “cennet pınarlarından bir pınar, cennet bahçelerinden bir bahçe idi”. Fatihler ve halklar daima ona yürürdü. Dünyayı fethe çıkan atlılar ilk ona kosar; dervisler, âlimler, seyyahlar, tacirler, misyonerler, Orta Asya ummanında kaybolanlar yollarını onun mavi kubbelerinden süzülen ısık sayesinde bulurdu. Efrasiyab, binlerce yıllık geçmisi olan bu sehre ilk adlarından birini verdi. Büyük Iskender, Asya’nın fethini Semerkant’la taçlandırdı.








Cengiz Han, yıkıp yerle bir etmeden önce surları dibinde sabırla beklerken onun görkemine hayran kaldı. Timur, tüm dünyaya “En büyük benim!” diye buradan haykırdı. Bugün bile karsısında insanların hayranlıkla egildigi saheserlerle donattı. Onun torunu Ulug Bey, burada gökle yarenlik kurdu, yıldızlarla konustu. Özbekistan’ın en gözde sehri olan Semerkant, o görkemli geçmisin izlerini, büyük hükümdarların anılarını yasatmaya devam ediyor. Dünyanın en eski sehirlerinden biri kabul edilen Semerkant, özellikle Timur dönemi tarihsel yapıtlarıyla dikkat çekiyor. Antik Semerkant’ın kalıntılarının uzandıgı Efrasiyab Tepesi, dünyada esi benzeri bulunmayan Sah-ı Zinde mezarlıgının görkemli türbelerine ev sahipligi yapıyor. Registan Meydanı (fotografta) ise Semerkant’ın kalbi. Göz kamastırıcı medreselerin yanı sıra abidevi Bibi Hatun Camii ve Gur Emir Magbarası (Timur Türbesi), gezginleri parlak bir rüya âlemine sürüklüyor.








Pakistan
Fotoğraf: Özcan Yüksek




Yerel halkın 1922’de kesfedilmeden çok önce Ölüler Tepesi (Moenjodaro) adını verdigi kent, Indus’un, Nil ve Dicle-Fırat kıyısı sehirlerine rakip olarak sundugu yerdir. UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'ne 1980'de eklendi. Bu sehir, Indus uygarlıgını, Nil ve Mezopotamya ile aynı zamana ve aynı görkem sırasına yerlestiriyor. Ates tuglalarıyla yapılmıs Moenjodaro dünyanın ilk sehirleri arasında sayılıyor.







Belki Nil’deki gibi piramitler, Tanrıları tarif eden yüce heykeller, Sümer ve Babil’deki gibi Tanrılara adanmıs görkemli tapınaklar yok; kralların ve rahiplerin kudretlerini isaret eden ezici yapılar da ufukta gözükmüyor. Ama Moenjodaro ve yine Pakistan’da bulunan Harappa sehirlerinde kamuya ve sıradan insanlara yönelik gelismis bir dagıtım ve paylasım örgütlenmesinden izler ve gelismis bir sehircilik var. Antik Moenjodaro kenti, Sind’e baglı Larkana bölgesinin içinde yer alıyor; nüfusunun yaklasık 40 bin oldugu tahmin ediliyor. Moenjodaro zaman zaman Indus taskınlarıyla karsı karsıya kalmıs ve asagı kent birkaç defa tahrip olmustu. Ancak yukarı kentte, 13 metre yükseklikteki kale ve etrafındaki surlar zamanın saldırılarına basarıyla direndi. Moenjodaro’daki en dikkat çekici yapı Büyük Hamam sayılabilir. Hamamın etrafında kutsal yıkanma bölümlerinin bulundugu da tahmin ediliyor. Hamamın bitisiginde büyükçe bir tahıl ambarı bulunuyor.









Peru
Fotoğraf: Sinan Anadol




Inka hanedanlıgının 400 yıllık tarihinin sonlarında, 1460’lı yıllarda kurulan Machu Picchu sadece yüz yıl kadar ayakta kalabildi ve salgın hastalık nedeniyle terk edildi. Kenti Inka halkının çogu görmemisti; Batılılar ise onunla 500 yıl sonra tanısacaktı. And Dagları’nın 2 bin 400 metrelerine kurulan kenti 1911 yılında Amerikalı tarihçi Hiram Bingham kesfetti. Kente Urubamba Vadisi’nden geçen 48 kilometrelik “Inka Kraliyet Yolu” ile ulasılıyordu. Machu Picchu ziraat yapılan ve kamu ya da savunma yapılarının oldugu iki alana ayrılır. Wayna Picchu tepesi de kentin üçüncü bölümü olarak kabul edilir.








Antik kent genellikle saray ve tapınak yapılarından olusan bir kale kent görünümündedir. Özel yapıların yanı sıra yerlesmede konut ve çarsı yapıları da vardır. Bunların hepsinin üstünde de bütün dini törenlerin ve kutlamaların yapıldıgı alanlar, daha zengin görünümlü ve seçkinlere ait kayaya oyulmus anıtmezarlar bulunmaktadır. Ardısık terasların üzerinde kurulan ve halka ait oldugu düsünülen yapılar dar sokaklar ve patikalar ile birbirlerine baglanır. Bu alanın merkezinde, etrafı evlerle çevrili devasa bir meydan yer alır. Kamu alanının çevresi kente girmeyi zorlastıran, kalın ve yüksek güçlü savunma duvarları ve kuru hendeklerle çevrelenmistir. Dünya Harikalarından biri sayılan Machu Picchu aynı zamanda 1983’ten beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor.















  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
görkemli, hazinesi, insanlığın, İnsanlığın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 21:24.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.