14.08.2017, 21:47
|
#1
|
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Masallar ve Gerçek Hayat
Ya hayat bir masalsa, nasıl yazacağız biz bu işin sonunu?
Geçenlerde gerçekler ve masallar arasında bir yerde sıkışıp kaldığımı düşünürken, çok zaman önce yazdığım, şiir demeye dilim varmaz, birkaç cümleme rastladım. "Çok mu karamsarmışım ya da hep mi umutlu!” dedim kendi kendime…
Umudunu hiç yitirmeden yıllar boyu yürüdüğüm yollarda geriye her dönüp baktığımda, bugün cümlelerim, o günlerdekinden daha olgun. Ama bir yanım da hep çocuk ya, şükürler olsun yitirtmeyene…
Masal kahramanlarım
En dost ellerin bile paylaşamaz oldukları, birbirini çoktan unutmuş sevdaların sözüm ona gerçek aşkları, sevdiğim her bir masal kahramanının dilinden şaha kalkıp sorguladı sanki.
Yüzyıl Uyuyan Güzel'e sözüm vardı, bir gün onun yerine geçecektim mesela… Heidi, çıplak ayakları ve şen kahkahasıyla dağların eteklerinde koştururken, ona eşlik edecektim. Mor dağların prensesi olduğuma inanıp aslında bir Külkedisi oluşumu unutacaktım bir gecelik. Küçük Prenses olup hayata geliş nedenimi bulacaktım. Bir gün Pamuk Prenses gibi çok aşık olacak, üvey annemin korkunç kalbinin insafına sığınacaktım safça; ödülüm prensimin öpücüğüyle hayata dönmek olacaktı.
Sonra ben tüm bunları unutup, sadece Pollyanna olmayı seçtim. Üstelik bunu yapmaya ne zaman başladığımı bile unutmuştum. Herkesin ve her şeyin içindeki iyiliğin bir ömür süreceğine olan inancım beni hep mutlu kılacaktı çünkü. Şimdi mutsuz değilim aslında, ondan yazmıyorum bunları. Sadece şu karşıma çıkan cümlelerden sonra bir durup düşündüm. Sanırım hala mucizelere olan inancım sonsuz ve inanıyorum ki, bir gün bir masalın sonunda gökten o üç elma ahenkle düşecek ve içim sevinçle dolacak.
Masallar ve elmalar
İşte bir zaman ben yazmışım yine bu yazıya zemin hazırlayan cümleleri, bir de isim vermişim naçizane; işte o cümleler,"Masallar ve elmalar”…
Hadi o zaman düşsün artık gökten şu üç elma,
Bir ağaçtan değil,
Bir masaldan düşer gibi üstelik…
Şu gökyüzünü bölelim ikiye diyorum sana,
Bir yanımız yasa boğulsun,
Bir yanımız bahar bahçe…
Biri bizim olsun paydanın,
Biri tek bedende aşka doyanların…
Bir elma yeter ikimize diyorum sana,
Kalan ikisini nasılsa paylaşamaz en dost eller bile.
Bırak bu günü, bu geceyi
Yalnızca tek bir an saklı şimdi hafızamda,
Kaybolan sesler arasında.
Can bulan en değerli koku…
O seni kokundan tanır demişti bir ses,
Anlamamışım meğer,
Tanıyormuş seni, buluyormuş kaybolmana ramak kala...
Bir gece hiç ummadığın anda,
Saat henüz bulmuşken 3'ü,
Kalbin havalanıp uçmak istiyormuş,
Bir kelebek kanadında,
Bir kelebek ömür kadar üstelik...
Umut hep olsun
Çok kırgın zamanlarım oldu, mutlu zamanlarımın olduğu gibi. Ben sadece mutlu olanlar, kırgın zamanları unuttursun istedim ve hep bunun için savaştım. Bence her insan bir savaşın ortasına düşüyor. Ciğerlerine hava doluşu değil bir bebeğin ağlamasının tek sebebi. Hayat ona "Merhaba!” diyor, kolay mı?
Başta bize kimse söylemiyor elbet zor olacağını, hep yaşayarak öğreniyoruz. Ne bileyim, başka türlüsü mümkün olmazdı sanki. Sonuçta hepsi bir umut, her umut da bir gülüş için…
Gülüşlerimiz ömürlük olsun…
Sevgimle…
Kaynak
|
|
|