Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Aşk inadına bir alçalıştır
Aşk inadına bir alçalıştır
Tanrı var... Tanıdım ben onu... Dokundum ben ona... O var ve ben onu çok özlüyorum... Hem de çok... Tanrı var ve şu anki halimden o sorumlu.
Sadece o...
Odamda bir başınayım ve ne yapacağımı bilmiyorum. Günlerdir dışarıya çıkmadım. Hiçbir şey bana heyecan vermiyor. Her şey cansız sanki...
Her sey yavan ve tatsız... Birazdan dergiden arayıp bu haftaki yazımı getirmemi isterler.Oysa yazdığım falan yok.Çünkü sadece onunla doluyum.Dopdoluyum.Yazmak ona ulaşmak içindi, onu bulmak içindi.Şimdi buldum onu... Aradığımı buldum. Ama o yok ortada... Tanrı yok... Hem var, hem yok...
En son aradığımda benimle uzun konuşamayacağını, uzak bir yerden misafirlerinin geldiğini söylemiştin. Seni özledim, biraz konuşalım, dedim. Sesini özledim, dedim. Ama, rahat değilim, konuşamam, dedin. Sonra... Sonra... Ne zaman sonra... Yarın aramaya çalışırım, dedin. “Yarın”ı öyle kolay söyledin ki, deliye döndüm hırsımdan. Oysa ben hiçbir zaman tanrı olamadım. Hiçbir zaman yarının geleceğinden senin kadar emin olamadım. Birine deliler gibi aşıkken yarınlar hep çok uzaktı bana. Yolu kardan kapanmış, kimselerin arayıp sormadığı ve sonsuz bir unutuluşa terk edilmiş köyler gibi uzak ve imkansızdı... Evdeki bütün elektrikli ısıtıcıları yakıp kazak üstüne giyiyorum, ama yine de üşüyorum... Çok derinlerden gelen bir üşüme bu... Çocukluğumdan gelen. Çok eski bir üşüme... İlk terk edilişlerden, ilk hayal kırıklıklarından, ilk vedalaşmalardan gelen... Çocukluk üşümesi bu, her aşkta ortaya çıkan... Canım kardeşim benim, canım çocukluğum, ne kadar üşütsen beni, o kadar artıyor sana duyduğum mahcubiyet... Ellerim ne zaman boşluğu sarsa hep seni hatırlıyorum. Ben büyüdüm, sen orada kaldın... Hep orada... Hep soylu, hep kırgın... Ben insanların arasına karıştım, sen orada kaldın... Her imkansız aşk, bana çok uzakta bıraktığım çocukluğumu anımsatır... Tanrıya benzettiğim imkansız sevgili, beni uzaktaki o çok kırgın çocukluğumla buluşturduğun için minnettarım sana... Tanrıya benzettiğim imkansız sevgili, beni o çok uzaktaki, o çok kırgın ve hep kendine kanayan çocukluğumla bu sonu gelmez, bu kapkaranlık gecenin ortasında bıraktığın için nefret ediyorum senden ve sensiz olamıyorum... Böyle bir duayı ilk sen başlattın... Sağ ol tanrım, yeni bir çığır açtın! ...
Aradığınız numaraya şuan ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar arayın. Aradığınız aşk şuan çok meşgul, ona bir türlü ulaşılamıyor...
Seninle arama bir sürü gereksiz ve aşağılık adam ve kadın giriyor. Kim bunlar? Seninle aramda işleri ne? Tanrım, gerçek buysa, gerçek olan her şey bende tiksinti uyandırıyor. Donmuş bu dünya... Cansız... Ölü gibi. Soluk alıp vermiyor... Sadece senin aramanı bekliyorum... Sen ararsan dünya buzlarından arınacak ve hiç olmadığı kadar canlanacak... Sen ararsan dünya bütün kimsesiz ve kanayan çocuklarıyla birlikte soluk alıp verecek... Sen ararsan... Sen ararsan... Sen ararsan...
Evet alçalıyorum. Ama elimden başka bir şey gelmiyor. Aşk bu... Alçalma, yükselme tanımıyor. Bu dünyaya ait her duygu ona yabancı. Aşık olsaydın bilirdin... Sevgilisine, ben senin köpeğinim, diye mektuplar yazan Rus şair Mayakovski’yi bir kez daha hatırla. Hiç utanmıyorum söylemekten, ben senin köpeğinim. Öyle olmasam, içim titreyerek ve bu dünyadaki her şeyden elimi eteğimi çekip yalnızca senin telefonunu bekler miydim? ... Biliyor musun aşk sonsuz bir alçalıştır sevgili, bunu senin varlığın öğretti bana... Aşk inadına bir alçalıştır, bunu senin yokluğun öğretti bana...
Evine başka köpek aldığın için vücudu önce yaralar döken, sonra da acılar içinde ölen bir köpeğin vardı, hani yıllardır sana bağlı, senden başkasını tanımayan... Senden gizlicen annen gömmüştü onu, evinizin arkasında uzak bir bahçeye... İşte ben o köpeğin ta kendisiyim... Üzerime soğuk topraklar örtülse de, benden umut kesilse de, yine de beni ziyaret etmeni, bir kez olsun ayağıma gelmeni, toprağıma o sıcacık ellerinle dokunmanı istiyorum. Ben bunun için öldüm biliyor musun; toprağıma o güzel, o eşsiz ellerinle dokunman için... Ben senin ihmal ettiğin ölü köpeğinim...
Cezmi Ersöz
|