Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Her Konuda Kısa Bilgi ve Haberler

Her Konuda Kısa Bilgi ve Haberler Her konuda, gerekli - gereksiz kısa bilgi ve haberler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 19.04.2015, 00:05   #1
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Pasif Agresiflerle Nasıl Başa Çıkılır?

Pasif Agresiflerle Nasıl Başa Çıkılır?



İnsanın tutkuyla yaptığı bir iş sırasında kendinden geçmesi, zamanı ve mekânı unutmasına psikolojide "Flow" deniliyor. Türkçe kelime karşılığı, "akış". Peki siz en son ne zaman akışına bıraktınız içinizdeki tutkuyu…

Kendini Kaybettiğin Anlarda, Kendini Bul: ''Flow''

Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
-Mevlana


Bazen bir iş yaparken kendinizi işe kaptırdığınız, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmadığınız oluyor mu?

O anlarda tamamen yaptığınız şeye odaklanıyor musunuz? Açlığı, susuzluğu, yorgunluğu unutup adeta "aktığınız"ı hissediyor musunuz?

Bir düşünün, en son ne zaman böyle bir şey yaşadınız? Yazı yazarken mi? Resim yaparken mi? Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla hararetle sohbet ederken mi? Bir enstrüman çalarken mi? Çocuğunuzla oyun oynarken mi? Hayran olduğunuz bir yazarın kitabını okurken mi? Dans ederken mi? Spor yaparken mi?


"Flow"a girmişsiniz, haberiniz yok!

İnsanın tutkuyla yaptığı bir iş sırasında kendinden geçmesi, zamanı ve mekânı unutup yaptığı işin içinde kendini kaybetmesine, psikolojide "Flow" adı veriliyor. Flow'un Türkçe kelime karşılığı, "akış". Teoriyi geliştiren, Cziksentmihalyi adında Macar asıllı Amerikalı bir psikolog. Cziksentmihalyi, mesleğinde uzman olan ve işini çok severek yapan yüzlerce sanatçı, sporcu, müzisyen, satranççı, besteci, dansçı, kaya tırmanıcısı ve cerrahla araştırmalar yapmış. Onlara "İşinizi yaparken neler hissediyorsunuz?" sorusunu sormuş. Ardından meslektaşları da dünyanın farklı ülkelerinde binlerce kişiyle benzer görüşmeler yapmışlar.

Katılımcıların hepsi, kültürel farklardan, cinsiyetten bağımsız olarak, "optimal deneyim" anlarını benzer biçimde anlatıyormuş. Bu "optimal deneyim" ya da "flow" anlarında kişi, yaptığı işe çabasız odaklandığını, etraftaki dünyayı unuttuğunu, hayatın sıkıcı rutininden çıkıp yoğun olarak yaşadığını hissediyor. Flow'un ilkeleri, Zen ilkelerine çok benziyor. Zen kavramı da, tamamen anın içinde olmak, tek bir işe odaklanmak, huzur ve mutluluk içinde çalışmak ilkelerine dayanıyor. Pirsig, "Zen ve Motorsiklet Bakımı Sanatı" kitabında, "Kendinizi yaptığınız işten ayrı hissetmediğinizde, yaptığınız işi umursuyorsunuz demektir. Umursamak, yaptığın işle bir olmaktır" diyor. Flow'da da kişi yaptığı işle bütünleşiyor.

Cziksentmihalyi, flow anlarını şu örneklerle anlatıyor: "Bloklarla her zamankinden daha yüksek bir kule yapan çocuğun, titreyen parmaklarla kulenin tepesine en son bloğu yerleştirdiği anlar... Bir yüzücünün kendi rekorunu kırmaya çalıştığı anlar... Bir keman sanatçısının zorlu bir müzik parçasını ustalıkla çalmaya çalıştığı anlar.."*... Örneğin bir besteci, beste yaparken bedeni ve kimliği adeta buharlaşıyor, çünkü aynı anda besteye ve kendi varlığına odaklanacak dikkat kapasitesi yok. Yaratırken varlığını adeta bir süreliğine askıya alıyor.

Ayrıca, flow haline girmek, verimli bir çalışma, daha yüksek kalitede sonuçlar getiriyor. Mesela ben yazı yazarken flow'a girmemişsem, iki dakikada bir telefona gelen mesajlara bakıyorum, sürekli Facebook'a, Instagram'a girip çıkıyorum, buzdolabına yaptığım seyahatler sıklaşıyor. Sonuç, boş bir yazı ve boş bir buzdolabı oluyor. Flow halinde ise 90 dakika 9 dakika gibi geliyor. Açlık, susuzluk, yorgunluk hissetmiyorum. Ayrıca insanın kendini kaybedercesine bir faaliyete odaklanması, çok yoğun bir tatmin duygusu veriyor. Flow, zihnin ve bedenin forma girmesi için ideal bir yöntem!

Einstein oğluna ne öğüt vermiş?

Einstein'ın, 1915'te Berlin'de yaşarken, o sırada Zürih'te yaşayan iki oğlundan, 11 yaşındaki Albert'e yazdığı bir mektuba bakalım:

Sevgili Albert,

....Piyanoyu sevmene çok sevindim... Piyanoda hoşuna giden parçaları çal, öğretmenin ödev olarak vermese de çal. En çok bu şekilde öğrenebilirsin. Bir işi zevk alarak yaptığında zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsin. Ben de bazen işime öyle dalıyorum ki, öğle yemeği yemeyi unutuyorum.

Einstein'in anlattığı "unuturcasına zevk alma" durumu, Flow'a çok iyi bir örnek. Einstein, "Tutku en iyi öğretmendir" derken de bunu anlatıyor. Kendisi de, keman çalarken ya da problem çözmeye çalışırken flow anına giriyormuş. 1915 aynı zamanda Einstein'in "en güzel eserim" dediği izafiyet teorisini tamamladığı yıl. 1915'in son beş haftasında kendisini dış dünyaya kapatıp teoriyi tamamlamış. İşte bunlar hep flow!

İzafiyet teorisinin kendisi de zaman ve algı arasındaki ilişkiyi gösterirken kısmen flow'u anlatmıyor mu? Einstein, teorisini açıklarken, "Elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir. Güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. İzafiyet budur." demiş. Bu senaryolardan ikincisi, "akma" haline iyi bir örnek (İlki "yakma"ya iyi bir örnek olabilir.).

Amerikalı satranç dehası Bobby Fischer'ın satranç tutkusu da flow'un bir diğer örneği: Fischer, küçüklüğünde yapboz konusunda çok başarılıymış. Bunun üzerine kız kardeşi ona 6 yaşına geldiğinde 1 dolara plastik bir satranç seti almış. Satranç oynarken akışa giren Fischer'in hayatının akışı da değişmiş. 9 yaşına geldiğinde başka hiçbir şey yapmamacasına satranç çalışıyor ve oynuyormuş. Hayatını kaleme alan kitaplarda yemek yerken ve banyonun içinde satranç oynadığı, okula gitmek yerine satranç oynadığı, sadece Sovyet satranç literatürünü anlayabilmek adına Rusça öğrendiği anlatılıyor. Annesi oğlunun bu saplantı derecesindeki tutkusuna çare bulabilmek için onu iki psikiyatra götürmüş! Psikiyatrlar herhangi bir sorun bulamıyorlarmış. Flow'un yakalanmasında odaklanma kilit noktası. Yaratıcı kişilere ve dâhilere atfedilen tuhaflıkların çoğu, kendilerini bu tutku dolu süreçte unuturcasına kaybetmelerinden kaynaklanıyor.

Bu tür deneyimler esnasında, kişi çok hoş duygular yaşamayabilir. Örneğin yüzücü kendi rekorunu kırmaya çalışırken akciğerleri patlayacakmış gibi hissedebilir, kasları ağrıyabilir, yorgunluktan bitebilir, ama bütün bunlar bu anı daha sonra hayatının en güzel anları olarak tanımlamasını engellemez.


Başarılı ve mutlu olmanın sırrı nedir?

"Başarı da mutluluk gibidir. Peşinden koşarak yakalanmaz. Bu, kişinin kendini daha büyük bir amaca adamasının hesaplanmamış bir yan etkisi sonucu ortaya çıkar"
Viktor Frankl

Bazen sabah metroda giderken, yüzlerinde donuk, mutsuz ifadelerle işe giden insanlar görüyorum: Hepsi gerçekten sevdikleri bir işe gidiyor olsalardı, beden dilleri, yüz ifadeleri, çevreye yaydıkları enerji nasıl daha farklı olurdu acaba? Acaba o depresif ifadelerin arkasında keşfedilmemiş ne ressamlar, yazarlar, sporcular, müzisyenler, dansçılar, öğretmenler, oyuncular var? Herkes tutku duyduğu, şanslıysa potansiyelinin de olduğu alanda çocukluk döneminden itibaren desteklenseydi, bunun doğal bir sonucu olarak toplumda başarılı ve mutlu insan sayısı çok daha fazla olmaz mıydı?

Bana geçen gün başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirmek için eğitim sistemi nasıl olmalı?" diye sordular. Başarıyı, iş hayatında başarı olarak düşününce, aklıma ilk gelen şey "flow". Birlikte düşünelim: Bir işte çok başarılı olmak için ne gerekli? O işi en iyi yapanlar arasında olmak. Bir işi en iyi yapanlar arasında olmak ne demek? O işin uzmanı olmak. Bir işin uzmanı olmak için ne gerekli? Yıllarca, yorulmadan, sebatla, tutkuyla çalışmak. Bir alanda yorulmadan, içten gelen bir motivasyonla çalışmak için ne gerekli? Tutku duyduğun alanda çalışmak, çalışırken çalışıyor gibi hissetmemek, çalışmaktan zevk almak, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamak... Yani akış haline girmek. Bence mutluluk ve başarıyı birleştiren yol, akış yolu.

Peki çocuklar için şu anki eğitim sisteminde bu mümkün mü? Çek şair Rainer Maria Rilke, "Yaptığım iş bir nehir gibi aksın... Ne kimse beni akmaya zorlasın, ne durmaya zorlasın... Aynı çocuklar gibi." demiş. Rilke'nin yaşadığı dönemi bilemem, ama şu anki haliyle okullarda çocukların akış halini yaşaması çok zor. Belki en çok akış halinde oldukları an, sıkıcı sınıf ortamından teneffüse aktıkları an olabilir. Çünkü çocuklar okulda standart bir eğitim görüyorlar. Standart yöntemlerle değerlendiriliyorlar. Sistem, kim olduklarını, yetenek ve ilgi alanlarını, hayallerini, duygularını önemsemiyor. Hayalleri varsa bile, bu hayaller standartlar çarkında un ufak oluyor, tutkuları ehlileştiriliyor.

Oysa akış, eğitim bağlamında, çocuğun duygularıyla, düşünceleriyle, kim olduğuyla bağlantılı bir teori... Eğitimde, "tutku, yetenek, kimlik, bireysel tercihler, motivasyon, duygu" gibi kavramları temel alan bir bakış açısı gerektiriyor. Klasik okul sistemi, "akış"ın önüne set çekiyor.


Flow'a girmek için neler yapabiliriz?

İdeal olan, insanın erken yaşta tutku ve yetenek alanını keşfetmesi, o yönde ilerlemesi, belki bunu bir mesleğe dönüştürebilmesi. Ama çocuklukta doğru yönlendirilmedim, treni kaçırdım diye düşünmeyin. Flow, insanın her yaşta yaşayabileceği bir deneyim. Bir mesleğe dönüşmese bile, hobi olarak bile insanın kendini bulduğu faaliyetler bulması büyük zenginlik.

Peki flow'a girmek ya da çocuğunuzu bu yönde desteklemek için neler yapabilirsiniz?

Kendinizi en çok ne zaman kaybediyorsunuz?

En çok neyi yapmaktan zevk aldığınızı bulun. Bir enstrüman çalmak, fotoğraf çekmek, balık tutmak, blog yazmak, kayak yapmak... En çok hangi anlarda zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsunuz?

Çocuğunuz için de aynı kural geçerli. Küçük yaştan itibaren, çocuğu farklı faaliyetlerle buluşturursanız, hangi alana daha çok eğilimi olduğunu tespit edebilirsiniz. Örneğin Fazıl Say'ın annesi, o daha minicikken bütün müzik enstrümanlarını teker teker denetmiş. En sonunda Fazıl, piyanoya takılıp en çok onunla zaman geçirmeyi seçmiş. Başka bir çocuk bloklarla bir yapı kurarken, bir diğeri dans ederken, bir diğeri bilimsel araştırma yaparken bu zihinsel ve fiziksel trans haline girebilir. Bunu keşfetmek için de, bu farklı ortamlarda bulunması gerekir. Eline kalem kağıt almamış bir çocuğun resme eğilimi ve ilgisi olduğunu bilmek mümkün mü? Fischer o 1 dolarlık plastik satranç setini erkenden keşfetmeseydi, yine de Fischer olur muydu?

Ne sıkılın ne gerilin. Cziksentmihalyi, "Haz duygusu, sıkımla ve gerginlik arasında yer alır. İşin zorluk derecesi, kişinin işi yapma kapasitesiyle dengeli olmalıdır" diyor. Becerilerinize göre çok kolay bir iş, sizi sıkar. Aklınız başka yerlere gider. Diğer taraftan çok zor bir iş, sizi gerer. Oysa flow anında, bilinçaltında bir yetkinlik duygusu hakimdir.

Eğitimde de, bu sıkılma ve gerginlik arasındaki alanı tespit edip çocuğa o doğrultuda fırsatlar sunmak önemlidir. Örneğin, bugün yaşıtlarından ileri düzeyde zeka ve yetenek düzeyine sahip çocuklar, kendilerine göre çok kolay olan sınıf ortamında can sıkıntısından bir çok sorun yaşayabiliyor. Örneğin çocuk zorlanmadan tek başına bir problem çözebiliyorsa, motivasyonu düşüyor, ilgisini yitiriyor, dalgınlaşıyor ya da hiperaktif olduğu düşünülüyor. Problem ya da görev çocuğun beceri ve bilgi düzeyine göre çok zorlaşırsa da çocuk gerilebiliyor ve vazgeçebiliyor. Oysa flow denilen 'akış' hali bu sıkılma ve gerginlik arasında kalan alanda gerçekleşiyor. O noktada daha uzman bir kişinin yardımıyla çözüme ulaşması, anında geri bildirim, motivasyonunu artıracak ve yeni bir şey öğrenmesine yardımcı olacaktır. Bu problemi de destek olmadan çözebildiği noktada verilen yardım çekilebilir ve bir sonraki zorluk düzeyine geçilebilir. Bisiklete binmeyi öğrenen çocuğun başlangıçta arkada fazladan iki tekerlek desteğiyle bisiklete binmesi ve belli bir uzmanlığa ulaştıktan sonra tekerleklerin devreden çıkarılması gibi düşünebiliriz.

Net hedefler belirleyin. Kişi, üzerinde çalıştığı alanda açık ve ulaşılabilir hedefler belirlemelidir. Bu hedefler, her beceri ve yetenek düzeyi için ayrıdır. Çocuk da bu hedefleri kendisi belirlerse daha iyi olur. Bu şekilde yaptığı işi sahiplenir. Ayrıca ulaştığı her ufak hedefte kendini daha motive hisseder ve daha büyük bir hedefe doğru ufak ve sağlam adımlarla ilerler. Elbette öğretmen ve aile hedef belirleme sürecinde destek verebilir.

Dikkat dağıtıcılardan kurtulun. Dikkatinizi dağıtacak unsurları ortadan kaldırın. Odağınızı yitirirseniz akıştan çıkarsınız. Bir kere bu ritim bozuldu mu tekrar geri gelmesi zaman alır. Bir faaliyete girişecekken telefonunuzdan ve bilgisayarınızdan uzaklaşın. Zaten akışa girdiğinizde onlar aklınıza bile gelmeyecek.

Yeterli süre ayırın. Eğer fazla zamanınız yoksa akışa hiç girmeyin! Çünkü akışa girince uzun süre kendinizi o işe odaklı çalışırken bulacaksınız. Bir noktada kesmeniz gerekiyorsa, bu verimli bir sonuç almayı engeller. Diğer taraftan önemli bir randevunuz varsa, akışa girince bunu kaçırma olasılığınız da yüksek.

Dünya milyonlarca ilginç faaliyetle dolu! Her gün, yapmaktan hoşlanmadığınız işlere harcadığınız enerjinin bir kısmını, yapmaktan hoşlandığınız bir şeye aktarın. Bu belki sizin için fotoğraf çekmek, örgü örmek, tenis oynamak, sudoku çözmek gibi yepyeni bir faaliyet olabilir. Belki de zor olduğunu düşünüp yeterince yapmadığınız bir faaliyete daha çok zaman ayırabilirsiniz. Bir şey başta zor görünse de, yavaş yavaş, öğrendikçe, üzerinde çalıştıkça daha ilginç ve daha kolay hale gelecektir. Belirli bir yetkinlik düzeyine ulaşınca da, kendinizi flow anında bulabilirsiniz!


Kendinizi kaybettiğiniz anlarda, kendinizi bulun...

"Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır", dedi yüreği delikanlıya. "Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmak istemedikleri için bundan pek ender söz ederiz. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgı yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki, pek az insan kendisine çizilmiş olan yolu izliyor; oysa bu yol, hayat amacının ve mutluluğun yoludur"

- Paulo Coelho, Simyacı

Hayat amacının ve mutluluğun aktığı yolu bulmak için geç değil. Sizin yolunuz hangisi?


Bahar Eriş
__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.04.2015, 01:09   #2
Çevrimdışı
Çengelli İğne
«... Beklenen Şarkı ...»

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pasif Agresiflerle Nasıl Başa Çıkılır?

Ben transa geçmek derdim halime.

Kitap okurken,iş ile ilgili teklif hazırlarken,Türk sanat müziği dinlerken, ya da nette birşey ile uğraşırken tamamen transa geçiyorum derdim.

Demek bunun adı flowmuş.

Teşekkürler.
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Çengelli İğne'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
agresiflerle, başa, Çıkılır, nasıl, pasif


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:50.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.