Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Her Konuda Kısa Bilgi ve Haberler

Her Konuda Kısa Bilgi ve Haberler Her konuda, gerekli - gereksiz kısa bilgi ve haberler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 30.05.2016, 00:38   #1
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Ekolojik Yaşam


Beypiliç Genel Müdürü ve Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR DER) Başkanı Sait Koca, GDO'ya alışılması gerektiğini söyledi.

https://zete.com/beypilic-genel-mudu...daha-saglikli/

Türkiye’deki beyaz et sektörünün önde gelen firmalarından Beypiliç tarafından Abant Tabiat Parkı’nda bulunan Abant Palace Otel’de düzenlenen basın toplantısında konuşan Koca, “Bütün dünyada GDO gerçeği var. Buna alışmak lazım. GDO’lu üretim sürekli artıyor. GDO’lu üretim anlatılan gibi çok fazla verim almak için, dünyadaki açlığı bitirmek için falan da değil. Daha sağlıklı ürün elde etmektir. GDO’nun bir sürü artıları var. Zaman zaman sektör hakkında medyada ortaya çıkan olumsuz söylemlerin gerçeklerle alakası yok. Tüketiciler kulaktan dolma yalan yanlış bilgiler yüzünden boş yere piliç etinden soğuyor” dedi.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 00:44   #2
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Etiyopyalı çiftçiler çöle hayat veriyor

https://yesilgazete.org/blog/2016/05...hayat-veriyor/

Etiyopya son 50 yılın en kötü kuraklığı içinde. Bu kuraklık sistem için, iklim değişikliği ile daha sık görmeye başlayacağımız bir şok. Fakat Etiyopyalılar aynı zamanda toprağı kuraklıklar için daha dayanıklı hale getirmek için bir deneyin de yuvası. Eğer değişmekte olan dünyamıza uyum sağlayacaksak bunun gibi deneyler nasıl yapacağımızı bize gösterecekler.





Etiyopya’nın yalçın dağlık arazisinde yağmur kavrulmuş, çok kullanılmış araziye düştüğünde, tepe aşağı verimli toprağı da sürükler. Çiftçiler genelde hektar başına 130 ton verimli toprak kaybederler. Bu kayıp yakın tarihte Amerikalı çiftçiler tarafından kaydedilmiş en kötü erozyonla karşılaştırılabilir. Tüm su toprak altına süzüleceğine çabucak tepe aşağıya gittiği için kuyular kurur. Su olmadan ekinler solar ve çıplak arazi daha fazla erozyona açık hale gelir.

Bu döngü Tigray, Etiyopya’da hükümetin çiftçileri taşımalarını düşündürerek bir nehir havzasını neredeyse bir çöle çevirdi. Çiftçiler taşınmak yerine araziyi kurtarmaya karar verdiler. Ve başardılar da. Evlerini terk etmek yerine çiftçiler kımıldamadı. Yerel bir yetkilinin ifade ettiği üzere, bir zamanlar çöl olan şimdi bir orman.
Bu başarıdan ilhamla çiftçiler aynı şeyi Etiyopya’nın Adisghe vilayetinde deniyorlar. Africa Reserach in Sustainable Intensification for the Next Generation (Africa RISING) adlı uluslararası projenin desteğiyle çiftçiler barajlar, tarım terasları ve zenginleştirme havuzları inşa etmeye başladılar. Tepelere ağaçlar ve çoraklaşmış alanlara toprağı örtücü bitkiler ektiler.




CIAT araştırmacısı Tesfaye Tesfamichael yamaçlarda verimli toprak kaybını önlemek için kurulan kontrol bentlerini gösteriyor. Georgina Smith / CIAT


Tüm bu yöntemlerin tek bir amacı var. Suyu yavaşlatmak. Bunun için çiftçiler mesela sel yataklarına doludizgin akıntıyı durdurmak, aşınan toprağı yakalamak ve suyun toprağa sızması için bir havuz oluşturmak amacıyla kontrol bentleri inşa ettiler.
Videoda da görebileceğiniz üzere sonuçlar şaşırtıcı (Henry Tenenbaum tarafından çekildi ve Georgina Smith at International Center for Tropical Agriculture tarafından yapıldı.)
Artan su güvenliği, tarımsal eğitim ve gübrelerin (sentetik ve hayvansal) doğru kullanımı sayesinde çiftçiler proje başladığından beri üretimlerini ikiye katladılar.
Kolay olmayacak. International Center for Tropical Agriculture’dan toprak bilimci ve kır ekolojisti Lulseged Desta’nın bana söylediği üzere çiftçiler her yıl 2 aya varan zamanlarını set inşa etmek ve ağaç dikmek için ayırmalılar. Yapılan tüm işin ederi nedir? Organizatörler hesapladıklarında eğer yapılan iş ücretli emek ile gerçekleşseydi her 10 kilometrekare için projeye 2,200 $ ek masraf ekleyecekti. Bu Etiyopya’da çok para, fakat aileleri başka bir yere nakletmekten kesinlikle daha az.




Topluluk üyesi lifli materyalin toprağa geri dönmesiyle toprak kalitesindeki artışı gösteriyor. Georgina Smith / CIAT


Bu proje asla kuraklığı çözecek sihirli değnek olmadı. Ovalar hâlâ acı içerisinde. Fakat bu daha büyük bir çözümün parçası: Bu çeşit bir dönüşüm, iklim krizinin daha bariz etkilerini hafifletebilir. Bu çiftçilere göç etmektense yurtlarında yiyecek üretmelerine yardımcı olabilir. Ve Desta’nın söylediği üzere bu gibi toprak rehabilitasyon çabaları ülkenin her yanına yayılmış durumda.
İklim değişikliği fakir yerleri daha çok etkiliyor. Bunun bir sebebi basitçe hissiselim çevresel koruma önlemlerine fazla para ayıramamaları. Bu Etiyopya emsali bizlere gösteriyor ki küçük bir yatırım ve çok fazla çalışmayla en savunmasız yerler dramatik bir şekilde daha dirençli hale gelebiliyor.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 00:51   #3
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

PET Plastiği Çözebilen Plastik Yiyici Bakteri Keşfedildi

PET Plastiği Çözebilen Plastik Yiyici Bakteri Keşfedildi - Ekoloji Haberleri


Paketlemeden giyime kadar her şeyde kullanmak üzere her yıl 300 milyon tondan fazla plastik üretiyoruz. Bir ürünün uzun yıllar dayanmasını istiyorsanız, plastiğin esnekliği bunun için harika bir sebeptir.


Fakat plastiklerin kullanım ömrü bittiği zaman, çevrede kolay kolay yok olmazlar bu sebeple gezegenimizin her köşesi, plastiğe olan bağımlılığımız yüzünden kötü etkilenmiştir. Fakat şimdi, bir geri dönüşüm merkezinin çamurunda bulunan atılmış şişeleri yavaşça yediği keşfedilen bakteri ile birlikte, bu pisliği temizlemede biraz yardım alabiliriz.
Plastikler, tekrarlı (monomer) yapı taşlarından meydana gelen uzun ince moleküller olan polimerlerdir. Polimerler, dayanıklı ve yumuşak bir ağ oluşturmak için birbirine çapraz şekilde bağlanmaktadırlar. Çoğu plastik karbon temelli monomerlerden yapılır, bu yüzden kuramsal olarak mikroorganizmalar için iyi bir besin kaynağıdırlar.
Fakat doğal polimerlerden (bitkilerdeki selüloz gibi) farklı olarak plastikler genelde biyolojik olarak çözünemezler. Bakteriler ve mantarlar, doğal maddeler ile birlikte evrimleşmişler ve her zaman ölü haldeki maddeden kaynak toplamak için yeni biyokimyasal yöntemler bulmuşlardır.
Fakat plastikler, yalnızca yaklaşık 70 yıldır kullanımda. Bu yüzden mikroorganizmaların, plastik liflere tutunacak gerekli biyo kimyasal araç setini evrimleştirecek, onları bileşenlerine ayrıştıracak ve sonra büyümeleri için gerekli olan enerji ve karbon kaynağı olarak elde ettikleri kimyasallardan faydalanacak fazla zamanları olmamıştı.

Enzim buluşu


Kyoto Üniversitesi araştırmacıları, atık yığınlarında araştırma yaparak plastik yiyen bir mikrop buldu. 250 örnek içinde beş yıl boyunca arama yaptıktan sonra, şişelerde ve giysilerde kullanılan genel bir plastik olan PET (polietilen tereftalat) üzerinde yaşayabilen bir bakteriyi ayırdılar. Yeni bakteri türünü Ideonella sakaiensis olarak adlandırdılar.
Plastik yiyen mikroplar hakkında zaten gezegenimizin kurtarıcıları olarak çığırtkanlık yapıldığı için, bunu eski bir hikayenin yeniden piyasaya sürülmesi olarak düşünebilirsiniz. Fakat burada birkaç önemli farklılık bulunuyor.
Öncelikle, önceki raporlar yetiştirmesi zor olan mantar hakkındaydı, fakat bu mikrop kolay bir şekilde büyüyor. Araştırmacılar, bakteri kültürü ve bazı diğer besinler ile birlikte PET’i sıcak bir kavanozda bırakıyor ve birkaç hafta sonra tüm plastik yok oluyor.




Illustration: P. Huey
Araştırmacılar daha sonra, Ideonella sakaiensis‘in PET’i ayrıştırmak için kullandığı enzimleri tanımladı. Yaşayan bütün canlılar, gerekli kimyasal tepkimeleri hızlandırmak için enzim içermektedirler. Bazı enzimler besinlerimizi sindirmeye ve onları faydalı yapı taşlarına parçalamaya yardımcı oluyor. Gerekli enzimler olmadan vücut belirli besin kaynaklarına ulaşamaz.

Örneğin, laktoz hazımsızlığı bulunan insanlar, süt ürünlerinde bulunan laktoz şekerini ayrıştıran enzime sahip değillerdir. Ayrıca bazı mikroplar selülozu sindirebilirken, hiçbir insan bunu yapamaz. Ideonella sakaiensis, bakterinin PET bakımından zengin olan bir çevrede bulunduğu zaman ürettiği etkili bir enzim evrimleşmiş gibi görünüyor.
Kyoto Üniversitesi araştırmacıları, bakterinin DNA’sında PET sindiren enzimden sorumlu olan geni tanımladılar. Ardından bu enzimden daha fazla üretmeyi başardılar ve sonra sadece bu enzim ile PET’in ayrıştırılabileceğini gösterdiler.

İlk gerçek geri dönüşüm

Bu, plastik geri dönüşümü ve arıtımına tamamen yeni bir yaklaşımın kapısını açıyor. Şu anda çoğu plastik şişe tamamen geri dönüştürülmüyor. Bunun yerine eritiliyor ve başka sert plastik ürünlerine yeniden biçimlendiriliyorlar. Paketleme şirketleri genelde, çoğunlukla petrolden türetilen kimyasal başlangıç malzemelerinden oluşturulan yeni üretilmiş plastik tercih ediyor.
PET sindiren enzimler, tamamen geri dönüştürülen plastiğe doğru yeni bir yol sunuyor. Bunlar atık varillerine eklenebilir ve tüm şişelerle birlikte diğer plastik nesneleri işlemesi kolay olan kimyasallara ayrıştırabilirler. Daha sonra bunlar, gerçek bir geri dönüşüm yapısı üreterek taze plastik üretimi için kullanılabilirler.
Üretilen enzimler, her gün kullanılan eşyaların geniş bir bölümünde zaten büyük bir etkiye sahip. Biyolojik yıkama tozları, yağ lekelerini sindiren enzimler içeriyor. Peyniri sertleştirmek için kullanılan ve rennet (peynir mayası) adıyla bilinen enzimler, eskiden danaların bağırsaklarından geliyordu fakat şimdi genetiği değiştirilmiş bakteri kullanılarak üretiliyor. Belki de oluşturduğumuz kirliliği temizlemek için şimdi benzer bir üretim yöntemi kullanabiliriz.
Kaynak: ScienceAlert,”Scientists just discovered plastic-eating bacteria that can break down PET” <http://www.sciencealert.com/new-plastic-munching-bacteria-could-fuel-a-recycling-revolution>
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:06   #4
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Karasaban ile toprak işleme yerel ve tamamen insan gücü ile yapılan bir çalışma.
Karadeniz&#039;de Ekolojik Yaşam - Dailymotion Video
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:10   #5
Çevrimdışı
Farbak
Uzman Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Teşekkürler sevgili @Taner, can alıcı bilgilerle bizleri donattığınız için.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Farbak'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:17   #6
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sit alanlarını kaldırmak için harekete geçti. Bakanlık bir mühendislik firması ile anlaşarak, sit alanlarının tekrar değerlendirilmesi yönünde rapor talebinde bulundu

Bakanlık doğal sit alanlarını kaldırmak için harekete geçti

Rize’de sit alanlarına karşı yapılan eylem ile geçen haftalarda Trabzon Uzungöl’de yurttaşların sit alanı ihlali gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sit alanlarının kaldırılmasına yönelik harekete geçtiği bilgisine ulaştık.
BirGün’ün ulaştığı bilgiye göre, Ankara’da bulunan Çınar Mühendislik firması ile anlaşan Bakanlık, doğal sit alanlarının kaldırılması, değiştirilmesi ya da sınırların daraltılmasına yönelik çalışmalara başladı.
Daha önce birçok ÇED davasına da adı karışan ve hazırladığı raporlarla çevre talanına katkı sağladığı iddia edilen Çınar Mühendislik’e ihale edilen çalışmada hazırlanacak rapor çerçevesinde Bakanlık, doğal sit statülerini yeniden değerlendirerek doğal sit alanlarını kaldırma, derecesini düşürme, sınırlandırma gibi kararlar verebilecek.

Gezi Direnişi’nde rafa kalktı

Sitlerin tamamen kaldırılması sürecinin 5 yıl önce Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı ile başlatıldığını belirten avukat Yakup Okumuşoğlu, sürecin nasıl askıya alındığını şöyle anlattı:
Bu tasarı Milli Parklar’ın, Tabiat Koruma Alanları’nı ve diğer korunan alan statülerini yeniden tanımlayan, tanımlanan koruma statülerinin de profilini düşürecek bir tasarıydı. Bu tasarı ile örneğin doğal sit alanlarına dair koruma statüleri kaldırılmaktaydı. Tasarı doğayı korumayı değil, kullanımı önceleyen bir tasarıydı ve bu sebeple de oldukça tepki çekmişti. Pek çok tartışma arasında Veysel Eroğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde tasarının onaylanacağını söylemişti. Ancak tam da o tarihlerde başlayan Gezi Direnişi nedeniyle tasarı gündemden düşürüldü. Bununla birlikte idare tabi ki peşini bırakmadı bu işin. Yavaş yavaş bir takım hazırlıklar yapılmaya başlandı. Mevcut mevzuat hükümlerine göre idarenin yapması gereken iş ve işlemler ise yapılmadı.

Bölge halkı rehin alınmış durumda

Valiliklerin, sit alanları için koruma amaçlı imar planlarını yapmadıklarını ifade eden Okumuşoğlu şunları söyledi:
Örneğin bir alan, doğal sit alanı ilan edildikten sonra mevzuat gereği Valilikler tarafından koruma amaçlı imar planlarının yapılması gerekiyor. Ama bir alan doğal sit alanı ilan edilmesine rağmen Valilikler çeşitli sebepler ileri sürerek koruma amaçlı imar planı yapmayınca bu sefer de bu alanlarda yaşayanlar ihtiyaç duyduğu yeni konut, tamirat, tadilat ya da yapı sınıfına giren herhangi bir faaliyeti yapamaz oluyor. Dünyanın en güzel ve yöreye en uygun yapısını dahi yapmayı düşünseniz, koruma amaçlı imar planı olmadığında izin ve ruhsat süreci yürütülemiyor. Mesela Fırtına Vadisi 17 yıl önce doğal sit alanı ilan edilmiş. Aynı bölge diğer yandan turizm alanı da ilan edilmiş. Devlet de turizmi teşvik etmiş. Her gün onlarca tur otobüsü, yüzlerce araç vadiye girmekte, ama vadide konaklama için tesis bulunmamakta. Plana dayalı olarak tesis yapmak isteyenler var ama plan yok. İnsanlar bu nedenle kaçak yapı yapmaya başlıyor, kaçak yapı yapılınca da devlet gidip tutanak tutup kişileri yargılıyor, yapılarına dair yıkım kararları veriyor. Sonra her seçim zamanı ‘Sorunlarınızı çözeceğiz’ deyip bunu oya tahvil ediyorlar. Yani vatandaşlar, doğal sit alanlarındaki bu sorun ile adeta rehin alınmış durumda. Halbuki bir alanın doğal sit alanı ilanı ile hem korunması hem de uygun ölçekli faaliyetlerle korunması mevcut mevzuat ile mümkün. Ama devletin aklında bu alanlar için doğal sit karakteri ve koruma statüsü ile uyuşmayan faaliyetler var. Hes, baraj, yeşil yol kapsamında yeni turizm bölgeleri gibi yoğun yapılaşma arzusu var. Bunun için de doğal sitleri kaldırmak istiyor. Koruma amaçlı imar planı yapmayarak kendi ürettiği sorun üzerinden de yurttaşlara ‘Siti kaldırın’ çağrısı yaptırıyor.

İdare gerekçe üretiyor

Bölge halkının koruma planlarının yapılmaması nedeniyle mağdur edildiğini belirten ve bunun en son örneğinin Trabzon’da yaşandığını hatırlatan Okumuşoğlu şunları söyledi:
İşte Uzungöl ya da Ayder Yaylası gibi bir alanı kitle turizm alanı olarak belirler ve teşvik ederseniz, bu alanlara her gün onlarca tur otobüsü ve araç girişi sağlarsanız, vatandaş da bu turizm yöneliminden doğal olarak yararlanmak ister. Evini büyütür, yeni ev yapar, gecelik konaklama yaptırmak ister, lokanta yapmak ister vs. İdare olarak koruma amaçlı imar planını yapmazsanız, vatandaş da ruhsat alabilme imkânı olmadığından yapısını kaçak yapar. Kontrolu de yitirirsiniz bir süre sonra. Güzelim doğa alanları ve ülkenin en prestijli vadileri beton yığınına döner. İdare, bu konuda iyi niyetli değil. Sorunu yaratan kendisi, sonucuna katlanan ise vatandaş oluyor. Vatandaşı cezalandırma yoluyla doğal sitlerin kaldırılması noktasına yöneltiyor. Çünkü insanlar da cezalar nedeniyle, ‘Doğal sit alanları kalksın biz ceza almaktan yorulduk’ diyor. Böylece idare, kendisinin yarattığı sorun üzerinden doğal sit alanlarını kaldırmak için bir gerekçe üretmiş oluyor.
Okumuşoğlu, “Doğal sit alanlarının kaldırılması, değiştirilmesi amaçlı geçen yıldan bu yana hazırlık yapılıyor. Çamlıhemşin’de yapılan ‘Sitler kalksın’ eylemini de yereldeki siyasetçiler örgütlüyor. Bu eylemden bir hafta sonra Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın bölgeye gitmesi, Uzungöl’den gelen haber, hemen arkasından da Fırtına Vadisi’nde 1900 hektar alanın maden arama ruhsat ihalesinin haberi tesadüf olmasa gerek. Bizlerin bu konudaki hassasiyetleri belli. Elbette biz de araştırmalara başladık” dedi.

Yeni bir talan dönemi

Karadeniz’de yeni bir talan dönemine girildiğini söyleyen Okumuşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir yanıyla Yeşil Yol , bir yandan maden arama ruhsatları, bir yandan HES ve baraj, diğer yandan da kentsel dönüşüm adı ile yeni rant alanları üretme, yayla tatil köylerine dair plan ve projelere dair haberler gelirken, diğer yanda ise vatandaş ‘Sit istemiyor’ oluyor. Kamuoyu oluşturarak ‘Sitlerden bezdik kardeşim, sitler iflahımızı kesti, eziyet ediliyor’ algısıyla sitleri ve korunan alanları ortadan kaldırmak gibi yönelim var. Bunun sonuçlarını da zaten çok yakında görürüz.
Karadeniz’de bilinçli bir saldırı politikası uygulanıyor
Karadeniz İsyandadır Platformu üyelerinden Eren Dağıstanlı da sitlerin kaldırılmasına yönelik çalışmaların uzun süredir devam ettiğini ve bilinçli bir saldırı politikası uygulandığını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
Uzungöl’e vatandaşa ceza kesiyorlar. Peki Uzungöl’ün çevresine beton yapanlar kimdi ve onlara niçin ceza kesilmedi?
Buradaki amaç çok belli. Gereken koruma imar planları yapılmayarak ve vatandaş mağduriyeti yaratarak sitlerin kaldırılmasına yönelik zemin hazırlıyorlar. Çamlıhemşin’de de bunu ‘Ölülerimizi gömecek yerimiz yok’ söylemi üzerinden yapıyorlar. Peki bu yapılar yapılırken neredeydiniz? Uzungöl’ün çevresi betonlarla kaplanırken ve HES’ler yapılırken neredeydiniz? Mağduriyetler üzerinden doğal sit alanlarının bir bela olduğuna inandırmak ve kaldırmak noktasında vatandaşı yanlarına çekmek için böyle bir yöntem izliyorlar. Bizi birbirimize kırdırmak istedikleri için bunu yapıyorlar. Biz o vadinin nasıl bir kültürel ve doğal bir miras olduğunu savunduğumuzda, ‘Bakın bunlar bunu savunuyor ama siz çivi bile çakamayacaksınız. Sizin menfaatinize değil’ demek için bunu yapıyorlar.
‘Bilirkişiyi de özelleştirecekler’
Sitlerin Karadeniz’in tahribatına yol açacak projelerin önünde büyük bir engel olarak görüldüğünü ifade eden Dağıstanlı, “Yeniden ÇED yönetmeliğini ve bilirkişilerle ilgili mevzuatı değiştirmek için çalışma yapıyorlar. Bilirkişileri özelleştirerek, daha sağlam hale getirmek için uğraşıyorlar, aslında ciddi bir saldırıya hazırlanıyorlar. Danıştay’ın Gezi Parkı hakkında verdiği kararı da bunu bir parçası olarak görmek lazım” diye konuştu.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:27   #7
Çevrimdışı
Taner
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

560 BİN ÇİFTÇİYE NE OLDU?

ÇİFTÇİLER ÇARESİZ, MERALAR BOŞALIYOR!

Çok çarpıcı veriler… 560 bin çiftçiye ne oldu? | Gerçek Muhabir


AKP iktidarında çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısının 2,8 milyondan 2,2 milyona düştüğünü hatırlatan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Çiftçi sayısı 560 bin azaldı. Çiftçiliği bırakan üretici sayısı oransal olarak yüzde 20’yi buldu. Çiftçi yaklaşık 3 milyon hektar araziyi işlemekten vazgeçti. 2002 yılında tarımın toplam istihdamdaki payı yüzde 35 iken; 2015 yılı itibariyle yüzde 20’lere geriledi” dedi.





AKP tarafından tarımda uygulanan Neo-liberal politikaları yaptığı basın açıklamasıyla değerlendiren CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, AKP’ye sert eleştiriler yöneltti. Tarımda çiftçinin kaderinin büyük ölçüde piyasa güçlerine teslim edildiğini söyleyen Sarıbal, “Ürettiğinden para kazanamayan küçük ölçekli aile işletmeleri için tarım; geçimlerini sağlayabilecek bir ekonomik faaliyet olmaktan çıktı. Günümüzde tarımla uğraşan nüfusun üçte ikisinden fazlasının yıllık milli geliri 2 bin doları bile bulmuyor. Yoksullaşan çiftçiler giderek tarımdan kopuyor; köyler, tarlalar, meralar boş kalıyor” şeklinde konuştu.

Uygulanan bu politikaların sonucu olarak AKP’li yıllarda çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısının 2,8 milyondan 2,2 milyona düştüğünü hatırlatan Sarıbal, 560 bin kişilik azalmaya dikkat çekti. “Çiftçiliği bırakan üretici sayısı oransal olarak yüzde 20’yi buldu. Çiftçi yaklaşık 3 milyon hektar araziyi işlemekten vazgeçti. 2002 yılında tarımın toplam istihdamdaki payı yüzde 35 iken; 2015 yılı itibariyle yüzde 20’lere geriledi” diyen Sarıbal, tarım sektöründeki tablonun sonuçlarını şu sözlerle özetledi:
“Kırda, tarımda tutunamayanlar ya mevsimlik tarım işçiliğine yöneldiler veya kentlerin varoşlarına göçerek işsizliğe, marjinal işlere, sosyal yardımlara mahkum oldular. Kentlere gelen, ancak iş ve aş bulamayan yoksul köylülerin denetimi daha kolay bir duruma geldi. Gerek bitkisel, gerekse hayvansal üretimde Sözleşmeli Üretim devlet desteğiyle yaygınlaştırıldı. Tarım/gıda tekelleri ile küçük üreticiler arasında standart ilişki biçimi haline gelen sözleşmeli üreticilik uygulaması, küçük üreticilerin koşulsuz bağımlılığının yolunu açtı.”

ÇİFTÇİ BİAT ETMEYE MAHKUM EDİLDİ

“AKP’nin bir yandan uyguladığı yardım edilmiş yoksullar (3 milyonun üzerinde aile) yaratma politikaları ile emekçi sınıfları teslim alıp, biat etmelerini sağlayıp, kendine bağımlı hale getirirken; öte yandan onları dini muhafazakârlığa, cemaat ve tarikat yapılarına boyun eğdirdi. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan tarımsal kredi 2002 yılında 530 milyon TL iken, 2015 yılında 28,5 milyar TL’ye çıkarıldı. 2002 yılında bankalar tarafından çiftçiye kullandırılan kredi miktarı 4 milyar TL iken, 2015 yılında 60 milyar TL’ye yükseldi. 2015 yılında çiftçinin kullandığı banka kredisi tarımsal destekleme ödemelerinin 6 katına ulaştı. Çiftçi kredi borçlarını ödeyememe korkusuna tutsak edildi.”

ÇİFTÇİYE DESTEĞİN ON KATI RANTİYEYE ÖDENDİ

AKP’nin arkasına aldığı medya desteği ile abartılı propaganda faaliyetleri yürüttüğünü ifade eden Sarıbal, bunun tarıma etkisini “Kırda tutunabilen çiftçiler için popülist politika uygulamalarının yanı sıra bu uygulamaların yandaş basın yayın organları aracılığıyla sürekli ve abartılı biçimde propagandası yapıldı. Verilen destekler giderek daha fazla ad altında ödenerek, tarım daha çok destekleniyor havası yaratıldı. (Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels de ‘Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkar’ demişti.) Buna karşılık, AKP’li yıllarda çiftçiye verilen nakit desteğin 10 katı faiz ödemeleri ile yerli ve yabancı rantiyeye ödendiği halde, bu gerçek halktan gizlendi” sözleriyle özetledi.

TARIMDA TAHRİBATIN BİLANÇOSU ÇOK AĞIR

Sarıbal, Türkiye’nin tarımdaki mevcut potansiyelini değerlendiremediğini belirterek “Ülkemiz üretemiyor, insanını doğru ve dengeli şekilde besleyemiyor, ihracatını arttıramıyor, ithalatını düşüremiyor. Çünkü tüm bunlar ancak üretim maliyetlerinin düşürülmesi; destekleme araçlarının doğru ve amaca uygun olarak kullanılması; emekten, çiftçiden, üretimden yana istikrarlı politikalar uygulanması ile sağlanabilir” dedi.
Tarıma yönelik destekleme kurum ve araçlarının tasfiye edilmesiyle birlikte emek karşıtı politikaların yıkıcı sosyo-ekonomik sonuçlarının iyice gün yüzüne çıktığının altını çizen Sarıbal, AKP dönemine ait çarpıcı veriler sundu:
“Nüfusumuz 13 milyon kişi arttı; buna karşılık tarım sektörünün milli gelir, istihdam ve ihracata katkısı giderek azaldı. Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 10’dan yüzde 7’ye düştü. Tarımın istihdamdaki payı yüzde 35’den yüzde 20’lere geriledi. Tarımın en önemli girdilerinde (gübre, tarım ilacı, yem ham maddeleri gibi) ithalata bağımlı hale gelindi. (Günümüzde tarımın en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmaktadır.) Tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları yüzde 100-200 arasında artarken; tarım girdilerinin fiyatları yüzde 300-350 arasında arttı.”

ÇİFTÇİ KAZANAMIYOR

“İşlenen tarım arazileri giderek azaldı; ürettiğinden para kazanamayan, emeğinin karşılığını alamayan çiftçimiz bu dönemde 3 milyon hektar araziyi ekmekten vazgeçti. Tarımda üretim planlaması yapılmadığı için üretim (dolayısıyla çiftçi gelirleri) yıldan yıla dalgalanma gösterdi. Üretim planlamasının önemli bir aracı olarak uygulanması gereken tarımsal destekler, 2006 yılında çıkarılan kanuna göre milli gelirin en az yüzde 1’i olması gerekirken; binde 5-6’sını aşmadı.”

ÇİFTÇİDEN ALIP, BORÇLARI KAPATTILAR

“Tarımdan, çiftçiden esirgenen destekler bütçe açıklarını kapatmak için alınan borçların faizlerine aktarıldı. Bir avuç yerli/yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden 10 kat daha fazla ödeme yapıldı. Mısır, pirinç ve ayçiçeği dışındaki ürünlerde üretim istikrarsız bir seyir izledi; ya kendini tekrarladı veya üretim düşüşleri görüldü. Uygulanan ithalata dayalı politikalarla tarım dışa bağımlı hale getirildi. Türkiye artık ne kadar tarım-gıda ürünü ihracatı yapabiliyorsa o kadar da ithalat yapmaktadır. AKP’nin 13 yıllık iktidar döneminde toplam 155 milyar dolarlık gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı.”

DERELER KURUTULDU, GDO’YA İZİN VERİLDİ

“Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ve saman ithalatı yapıldı. Son 6 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 4 milyar dolar ödendi. Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) ürünlere ilk kez AKP döneminde izin verildi. Tarım toprakları cömertçe amaç dışı kullanıma açıldı; hidroelektrik santrallerle (HES’ler) dereler kurutuldu. Büyükşehir Kanunu ile bir gecede 16 bin köy mahalleye dönüştürüldü. Atatürk tarafından üretim yapmak için kurulan çiftliğe kaçak saray yapıldı.”
Söz konusu tahribattan kurtulmanın yolunun doğru politikalar üretmek olduğunu kaydeden Sarıbal, “Tarımın bu sarmaldan kurtulabilmesi; kendi insanımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgül ekolojik (iklim, toprak vb) şartlarına uygun olarak planlanmış; emek ve üretim odaklı bir programın uygulanmasına bağlıdır” dedi.
__________________
Gerçekçi ol İmkansızı iste.
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Taner'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:28   #8
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Taner;
Bu fevkalade bilgilendirici yazı için teşekkürler.
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 30.05.2016, 01:37   #9
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Bilgiler için teşekkürler @Taner



__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.05.2016, 01:41   #10
Çevrimdışı
Farbak
Uzman Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ekolojik Yaşam

Toplumun her kesimine yaydılar biat kültürünü. Bu konu da önlenemez başarılara imza attılar.

Nasıl yaptılar bu kadar kolay?

Aynı yere geliyoruz yine, din ve inançların sömürülmesi.

İnsanlar din olgusunu sorgulamadıkça, bu olayların önü alınamaz.

Kendi düşünce potansiyelini başkalarının güdümüne bırakırsan, boyun eğmek zorunda kalırsın.

Beyinden ziyade işkembeyi doyurmak isteyen koyunlar gibi geziniyoruz amaçsız.

Söz konusu ortamda parsayı toplamak hiç de zor olmuyor.

İki yeşillik at sürünün önüne, istediği yap.

Bilgiler için teşekkür ederim.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Farbak'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ekolojik, yaşam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:27.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.