Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Marmara


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 13.11.2010, 23:58   #1
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Bursa İlinin Tarihi ve Gezilecek Yerleri

Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir
Bursa





“Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman…”

Ahmet Hamdi Tanpınar





  • Bursa’nın Kuruluşu
Bursa bölgesi, İ.Ö. 4. yüzyılda Bithynia Devleti kurulana dek, çeşitli kolonilerin ve ülkelerin egemenliğinde yaşamıştı. Ünlü Herodot Tarihi’ne göre, o tarihte Bursa ve civarında var olan tek kent, Cius’tur. (Gemlik) Cius kentinin kuruluşu İ.Ö. 12. yüzyıla kadar uzanır. Apamea (Mudanya) kentinin ise, İ.Ö. 10. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Uluabat Gölü’nün üzerinde bir adada bulunan Apollonia’nın (Gölyazı) da, İ.Ö. 6. yüzyıldan önce kurulduğu sanılmaktadır.

  • Kazı Çalışmaları
İ.Ö.2. yüzyılda M.Kemalpaşa yakınlarındaki Melde Tepesi’nde antik Miletopolis kenti, 356 yılında Orhangazi’de Basilinopolis kenti, Sölöz köyünde Pythopolis, Yenişehir’de Otroia, Orhaneli’de Adriani, Karacabey´de Kremastis, Eşkel’de Daskylium, Çekirge´de Plai, Kurşunlu’da Brillos, İznik’te Nicaea antik kentleri kurulmuştu. Bursa’nın kent statüsüne yükselip çevresinin surlarla çevrilmesi, Bithynia kralı I. Prusias (İ.Ö. 232-192) döneminde gerçekleşmişti. Kartaca kralı Hannibal, Roma imparatoru ile yaptığı savaşı kaybedince, askerleriyle birlikte I. Prusias´a sığınmıştı. Hannibal, I. Prusias tarafından büyük itibar görmesi üzerine, onun onuruna Bursa kentini kurmuş ve kente bu nedenle Prusa adı verilmiştir.

Orhangazi İlçesi Topselvi Mahallesi Ilıpınar Höyüğünde Yapılan İlk Kazılar (1948 Yılı)



İ.Ö. 74 yılında Roma’ya bağlanan Bithynia Krallığı, uzun yıllar Roma egemenliğinde kaldı. Önce Romalılar, sonra da Bizanslıların bir ili olarak varlığını sürdüren Bursa ve civarı 19. yüzyıla kadar Bithynia adını korumuştu. Hatta Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra kurulan Beyliklerle birlikte Osmanlı Beyliği de, Bursa bölgesinde kurulduğu için, yabancı kaynaklarca Bithynia Beyi veya Krallığı olarak anılmıştı.


  • Uygarlığın Ayak İzleri
Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun cennet köşelerinden Bursa ve çevresi, çok eski çağlardan beri yerleşimlere sahne olmuştur. Bölgede eski yerleşim alanlarının yarattığı uygarlıkların günümüzden 7 bin yıl öncesine gittiği, Ilıpınar Höyüğü kazılarında ortaya çıkmıştır.

1900 Yılında Ulucami, Pirinç Han ve Koza Han


Höyükte yapılan kazılar sonucunda, İ.Ö. 5200 yıl öncesine dek inen yerleşim alanı bulunmuştur. Bursa’nın 7 km kuzeyinde Demirtaş nahiyesinin 2,5 km güneyinde, 90 m. çevresi, 5 m. yüksekliği olan Demirtaş Höyüğü yer almaktadır. Bu höyükte, genellikle elde yapılan, az miktarda da çarkta yapılmış olan kâse, küp ve testilere ait seramik parçaları bulunmuştur. Bunlar erken bronz çağından kalmış olup M.Ö. 2500’lü yıllara tarihlenir.



M.Ö. 3 yüzyılda Bithynialılar ve Prusiaslılar tarafından kurulan kentin ilk adı Prusa olduğu bilinmektedir. Yazılı kaynaklarda Bithynia olarak da bilinen Bursa ve çevresinin en eski yerleşimleri İznik Gölü çevresindedir. Sadece İznik Gölü çevresinde, taş devirlerinde kurulduğu anlaşılan yedi önemli höyük bulunmaktadır. İnegöl kent merkezinde, Cumatepe Höyüğü ile 3 km doğusunda bulunan Doğutepe, Akhisar Höyükleri ile Yenişehir Babasultan Höyüğü tarih öncesi devirlere ait yerleşimleri işaret etmektedir.
  • Mitolojide Bursa
Bazı söylencelere göre Bursa önce Tahtalı köyünde kurulmuştu. Çok kudretli bir Sultan’ın, hasta zavallı bir kızı varmış. Söylenceye göre vücudu cüzamdan parça parça imiş. Hastalığı nedeniyle çok çirkin olduğu için taliplisi de çıkmamış. Bu nedenle babası, onu dilenci kılığında, dünyayı dolaşıp, kendi talihini araması için fırsat tanımış. Bu kız, tüm dünyayı dilene dilene dolaşmış, sonunda sıcak suların aktığı Bursa’ya gelmiş. Bu sularda bir süre yıkanınca, tüm hastalığı iyileşivermiş. Cüzamlı prenses, dünyalar güzeli olup çıkmış. O da, kendisine şifa veren bu ülkede oturmaya karar vermiş. İşte söylenceye göre, bu prenses Bursa kalesini yaptırmış.


Bir başka söylenceye göre de eski Bursa’yı Bergamalı bir çoban kurmuştu. Bir akşamüstü sürüsünden bazı hayvanları, kralın bahçesine girdiği için bilinmeyen bir ülkeye sürülmeye mahkûm edilmiş. Bu zavallı çoban da, bilmediği bir ülkenin karanlık ormanlarına dalıp yaşamaya başladığında, bu bilinmeyen ülkenin ne kadar da güzel olduğunu görüp bu cezaya sevinmiş. Her yer yemyeşil verimli ormanlar ve otlarla çevriliymiş. Çoban bu sürgün yerinde, bolluk ve bereket içinde, çok daha rahat bir yaşam sürmeye başlamış. Bu çobanın kurduğu köy zamanla büyüyüp büyük bir kent olmuş. İşte, çobanın kurduğu bu kent, Bursa’nın hemen batısındaki Tahtalı köyündeydi. Gerçekten de, söylencelerde olduğu gibi eski Bursa’nın bu köyde olduğu sanılmaktadır. Çünkü halen burada, kentin geniş kaleleriyle, eski yerleşimlere ait çok sayıda kalıntı çıkmaktadır.

  • Bursa’nın Fethi
Osman Bey 1308 yılında Bursa, Kestel, Kite Ürünlü, Atranos (Orhaneli) tekfurlarının birleşmiş ordularını Dimboz (Erdoğan) köyü yakınlarında perişan edince, Bursa önlerine gelmişti. Bu tarihten sonra Bursa’yı kuşatarak gözlemek amacıyla biri Kükürtlü Hamamı karşısında, Ak Timur komutasında, diğeri eski Mollaarap Okulu yerinde, Balaban Bey komutasında iki kule yaptırmıştı. Bursa’nın arkasını güvenlik altına almak için 1325 yılında Orhaneli Kalesi fethedilince tekfur çaresiz kalarak 6 Nisan 1326 tarihinde Bursa’yı Orhan Bey’e teslim etti. Böylece Bursa, bir bakıma kılıçla değil, “vire” olarak anılan biçimde teslim yoluyla Türklerin eline geçmiştir. O dönemler de top ve tüfek olmadığından, kale ve hisarları düşürmek için kullanılan en önemli taktik, kaleleri kuleler vasıtasıyla gözetim altında tutarak giriş ve çıkışları engellemekti. Böylece kale halkını aç bırakarak, suyunu keserek kan dökmeden kentler ele geçiriliyordu. Bursa’nın ele geçirilmesinde de “vire” denilen bu metot uygulanmış, aç ve susuz kalan halk, Tekfur’a karşı ayaklanmış ve şehir kan dökülmeden Osmanlılara teslim edilmişti.

Tayyare Sineması






Bursa'nın Zor Yılları | İşgalden Kurtuluşa Bursa
Osmanlı Devleti’nin yıkılmaya başladığı dönemde, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmişti. Yunanlılar önce İzmir ve çevresini işgal ettiler; ardından, 2 Temmuz 1920 tarihinde Mustafakemalpaşa ve Karacabey’i ele geçirdiler. 6 Temmuz’da ise Gemlik, İngilizler tarafından işgal edildi. Bursa, Osmanlı döneminden sonra en büyük acıyı Yunan işgali ile yaşandı. 8 Temmuz 1920 tarihinde Yunanlar Bursa’yı işgal ettiklerinde Bursa’yı korumakla görevli askerler silah ve cephane yetersizliğinden fazla direnememişti.
Yeşil Türbe



Bursa’nın işgali, sadece Bursa’da değil, tüm ülkede büyük üzüntü yarattı. Ankara’daki TBMM kürsüsü üzerine, Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluncaya kadar kalmak üzere siyah bir örtü örtüldü. O tarihteki Bursa’da yaşayanların neredeyse üçte biri gayrimüslim olduğu için bazı Bursalılar çaresizlikten silahını alıp dağlara çıkmıştı. Kentte kalanlar da, Kuvayi Milliye için istihbarat çalışmaları yapıyorlardı.


Yunanların, Osman Gazi Türbesi’ne hakarette bulunmaları, manevi değerlerimize saldırmaları Bursalıların işgalcilere karşı daha da kinlenmesine neden oldu. Bursa 2 yıl, 2 ay 2 günlük işgalden sonra 11 Eylül 1922 günü kurtarıldı. Yunan askerlerinin şehirden çekilmesinde, Türk ordusu olduğu kadar, silahlı Bursalı milislerin de katkısı olmuştu. Yunan askerleri çekilirken bile insanlık dışı tavırlarını sergilemekten geri kalmadılar; birçok tarihi eser ve mekânı talan ettiler, tarihi Irgandı Çarşılı Köprüsü’nü bombalayarak yıktılar.


Atatürk ve Bursa


l Şubat 1938... Atatürk, Bursa'da Cumhuriyet Alanı'nda karşılanıyor. Sağ üst köşede "Atatürk Anıtı", sağda Işıklar Askeri Lisesi öğrencileri, Atatürk'ün sağında Başbakan Celal Bayar, kendisiyle konuşan Bursa Valisi Şefik Soyer.


Atatürk, milli mücadelenin merkezi olan Ankara’yı başkent yapmış olmasına rağmen, daha çok Bursa’da olmayı arzu ederdi, Bursa’yı çok severdi. Nitekim Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği illerin başında Bursa yer almaktadır. Atatürk, 1922 yılından ölümüne kadar Bursa’ya iş ve dinlenmek amacıyla 18 kez gelmiştir. Atatürk’ün Bursa’ya yaptığı gezilerden bazıları, bir toplumsal dönüşümün ortamını araştırmak veya bir ekonomik atılımı gerçekleştirmek amacına yöneliktir. Örneğin O’nun 17-29 Ekim 1922, 20-24 Ocak 1923, 31 Ağustos - 11 Eylül 1924 ve 22 Eylül-8 Ekim 1925 tarihli Bursa gezileri, çağdaş cumhuriyete geçişin toplumsal tepkilerini sınamak ve Türk devrimine yeni ivmeler kazandırmak amacı ile gerçekleşmiştir.

"Fotoğrafların birçoğu wow.turkey sitesinden alınmıştır.
Fotoğrafları çeken arkadaşların ellerine sağlık, teşekkür ederiz.

  Alıntı ile Cevapla
29 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.11.2010, 00:13   #2
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa



Fotoğraf: Serkan Kaynak

Bursa 40 derece boylam ve 28 - 30 derece enlem daireleri arasında Marmara Denizinin güneydoğusunda yer alan, toplam il nüfusu 2007 Yılı Genel Nüfus Tespit sonuçlarına göre 2.439.876 ile Türkiye'nin 4. büyük kentidir.

Bursa ili doğuda Bilecik, Adapazarı, kuzeyde Kocaeli, Yalova, İstanbul ve Marmara Denizi, güneyde Kütahya, batıda Balıkesir illeriyle çevrilidir.


Fotoğraf: Serkan Kaynak

Denizden yüksekliği 155 metre olan Bursa, genelde ılıman bir iklime sahiptir. Ancak, iklim bölgelere göre de değişiklik göstermektedir. Kuzeyde Marmara Denizinin yumuşak ve ılık iklimine karşılık güneyde Uludağ'ın sert iklimi ile karşılaşılmaktadır.

İlin en sıcak ayları Temmuz - Eylül, en soğuk ayları ise Şubat - Mart'tır. 52 yıllık gözlem süresi itibarı ile yıllık ortalama yağış miktarı 706 mm.dir. İlde ortalama nispi nem % 69 civarındadır.

İlin yüzey şekilleri, birbirlerinden eşiklerle ayrılmış çöküntü alanlarıyla, dağlar halindedir. Çöküntü alanlarının başlıcalarını İznik ve Uluabat gölleriyle Yenişehir, Bursa ve İnegöl ovaları oluşturmaktadır.
Toplam yüzölçümü 10.819 km2 olan Bursa ili topraklarının % 17'sini ovalar oluşturmaktadır.

En Önemli Ovalar


İl sınırları dahilinde Uluabat (1.134 km2) ve İznik (298 km2) gölleri bulunmaktadır.

İlin önemli akarsuları; Mustafakemalpaşa Çayı, Uludağ'ın güney yamaçlarından doğan ve gene Uludağ'dan kaynaklanan birçok küçük dere ile beslenen Nilüfer Çayı, Göksu Çayı, Koca Dere, Kara Dere, Aksu Deresidir.

İl'in sahip olduğu 135 km. kıyı bandının 22 km.lik kısmı kullanıma uygun olup, diğer kısmı değerlendirilememektedir.

Uludağ Göller Bölgesi



Bursa ili topraklarının yaklaşık % 35 ini dağlar kaplamaktadır. Dağlar genellikle doğu-batı yönünde uzanan sıradağlar şeklindedir. Bunlar; Orhangazi'nin batısından Gemlik körfezinin batı ucunda bulunan Bozburun'a doğru uzanan Samanlı Dağları, Gemlik Körfezinin güney yüzünü kaplayan ve Bursa ovasını denizden ayıran Mudanya Dağları, İznik gölünün güneyi, ile Bursa ovasının kuzey kesimleri arasında yer alan Katırlı Dağları, Mudanya Dağlarının uzantısı olan Karadağ ve Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ'dır (2.543 m).




Bursa Şehrinin Doğal Yapısı | Doğa ile Kaynaşmış Bir Kent…



Bursa, tarihteki önemi ile olduğu kadar, eşsiz doğası ile de dikkati çeken bir kenttir. "Yeşil" rengi adeta bu kentle özdeşleşmiş, onun simgesi olmuştur. Yeşil Bursa'nın il sınırları içinde birçok doğal güzellik yer almaktadır. Bunların başında ise tüm heybetiyle bu kenti saran Uludağ gelir.

Antik dönemde Olympos Misios adıyla anılan Uludağ, 2543 metrelik yüksekliği ile Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır. Uludağ, olağanüstü doğal yapısı, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Türkiye'nin en önemli kış sporları ve kış turizmi merkezi olan Uludağ, yaz aylarında da kampçılık, trekking, ve günü birlik piknik gezileri için vazgeçilmez bir doğa harikasıdır.



Bursa sınırları içinde, doğa ile tarihin bir arada yaşadığı bir eşsiz güzellik de Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü'dür. İlkbaharda yükselen sular nedeniyle yarı bellerine kadar su içinde kalan ağaçlar, yine bu sularda sevgi dolu bir melodi gibi süzülen ördekler, arnavut kaldırımlı dar sokaklar; antik çağda Apolyont olarak bilinen bu köyün güzelliklerinden yalnızca birkaçıdır. Tümüyle SİT alanı olan bu bölge, özellikle Apollon Tapınağı ve kilisesi ile dikkati çeker.

Gölyazı


Bursa - Çanakkale yolunun 45. km.'sinde yer alan Kuş Cenneti ise, Bursa'nın bir başka doğal ayrıcalığıdır. Tavus kuşları başta olmak üzere; sülün, keklik gibi birçok kuş çeşidinin barındığı Kuş Cenneti, mavi selvi, limoni selvi, ladin, sedir gibi ağaçlarıyla da görülmeye değer gerçek bir cennet. Kuş bilimcilerin inceleme yapmak için bol bol ziyaret ettikleri Kuş Cenneti, güzelliğiyle tüm ziyaretçilerini büyülüyor.


Su Uçtu Şelalesi (Mustafakemalpaşa)



Mustafa Kemal Paşa'dan 10 km. uzaklıkta bulunan Su Uçtu, doğayla baş başa kalmak isteyenlerin, bu isteklerine fazlasıyla cevap veren bir yer. Bölgeye adını veren 11 çağlayan, yılların yorgunluğunu bir anda insanın üstünden silip atabilecek bir etkileyiciliğe sahip. 38 metre yükseklikten, kendisini özgürlüğe bırakan suların mutluluk dolu şarkısı insanın ruhunda bambaşka duyguların kapılarını aralıyor.

Bursa'nın merkezinden yalnızca 12 kilometre uzaklıkta, doğallığından hiçbir şey kaybetmemiş başka bir güzellik, konuk eder kendisini görmeye gelenleri: Misi Köyü. Sınırsız yeşilliği, söğütleri, meyve ağaçları ve bir köprü gibi gökyüzüne uzanan kavak ağaçlarıyla, antik çağda başlayan bir öykünün, günümüze kadar gelen duygu dolu cümleleri Misi Köyü. Köy meydanındaki kahvehanesi, rengârenk boyalı tipik Osmanlı evleri ve güleryüzlü insanlarıyla Misi Köyü; saflığın, en doğru anlatımı.


Cumalıkızık

Fotoğraf: Yonca Evren

Bursa'nın, Bizans döneminde bile ünlü olan doğal ayrıcalıklarından birisi de şifalı kaynak suları ve bu sulardan rahatça yararlanabilmek için inşa edilmiş kaplıcalarıdır. Bizans zamanında yapılan kaplıcalar daha sonradan harap olmuşsa da, ardından inşa edilen Türk hamamları Roma plan tipinden oldukça etkilenmiştir. Bursa'nın kaplıca suları, Bademli Bahçe ve Çekirge bölgelerinden çıkmaktadır. Her iki bölgeden çıkan suların kimyasal analizleri farklı olup, Çekirge sularına çelikli, Bademli Bahçe sularına ise kükürtlü sular denilmektedir. Bu sulardan şifa bulmak amacıyla her yıl düzenli olarak gelen birçok turist vardır.



Fotoğraf: Yonca Evren



Soğanlı Botanik Parkı



Bursa'da yeşil kuşak kapsamında, kente bol oksijen sağlamak, yeni bir dinlenme ve sağlıklı spor alanları kazandırmak amacıyla 1998 yılında "Soğanlı Botanik Parkı" hizmete açılmıştır. Soğanlı Botanik Parkı; 400.000 m2'lik alanında, 150 türden 8000 ağaç, 76 türden 100.000 çalı, 20 türden 50.000 yer örtücü ve 27 türden 6000 gül ile Bursa Ovası'nı korumakla birlikte, bitkisel araştırma ve bilimsel çalışmalara açık bir parktır.




Bursa’yı Yönetenler ve İlçeleri
Fatih’in İstanbul’u Osmanlı Devleti’nin başkenti yapmasından sonra “Hüdavendigâr Eyaleti” olarak isimlendirilen Bursa, 1844 yılından itibaren bir “Mutasarrıf” tarafından yönetilir. 1864 yılında “eyalet” statüsüne kavuşur ve 1867 yılından itibaren “Valiler” tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Bu yeni durum, Bursa’nın kent gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur. Ahmet Vefik Paşa, Sait Paşa gibi dönemin ünlü şahsiyetleri Bursa’yı yönetmiştir. 1918 yılında ayrı bir vilayet merkezi haline gelen Bursa, 1923 yılında il merkezi olmuştur.

Bursa İli ve İlçelerinin Sınırları


Bugün Bursa’ya 17 ilçe bağlıdır. Bunlardan Osmangazi, Nilüfer, Yıldırım, Gemlik, Mudanya, Gürsu ve Kestel ilçeleri merkez ilçedir. Diğer ilçeler ise İnegöl, Orhangazi, İznik, M. Kemalpaşa, Karacabey, Yenişehir, Kestel, Orhaneli, Harmancık ve Büyükorhan’dır.





Bursa - Osmangazi İlçesi
Konumu itibariyle Bursa’nın merkezinde yer alan Osmangazi, kültür merkezleri ve tarihi mekânlarıyla kentin kalbi durumundadır. Bursa’nın üç merkez ilçesinin en büyüğü olan Osmangazi; Uludağ’ın eteklerinde, doğuda Gökdere Vadisi’yle başlar; batıda Nilüfer deresi ve Yeni Mudanya Yolu ile kuzeyde Samanlı dağlarından oluşur. Nilüfer Çayı ve Bursa Ovası’nı içine alan topraklara sınır oluşturan bölgeyi kapsayan Osmangazi ilçesi; 116520 kilometrekarelik bir alana yayılmıştır.
Tarihi Belediye Binası


93 mahalleden oluşan ilçenin denizden yüksekliği ortalama 150 metredir. İzmir, İstanbul, Eskişehir yollarının kesiştiği kavşak noktasında bulunan Osmangazi, Mudanya Limanı’na 31 km, Yalova’ya 74 km, Gemlik’e 30 km uzaklıktadır. Osmangazi, yaklaşık 753 bin nüfusu ile Türkiye’deki 56 ilden daha büyük olup, Türkiye’nin 3. büyük ilçesidir. Osmangazi İlçesi’ne bağlı üç belediye vardır: Osmangazi Belediyesi, Emek Belediyesi ve Demirtaş Belediyesi. İlçeye, Demirtaş Bucağı ve Soğukpınar Bucakları ile 32 köy bağlıdır.


Tophane




Tarihi -Kültürel Mekânlar: Osmangazi sınırları içerisinde; Arkeoloji Müzesi, Atatürk Köşkü Müzesi, Karagöz Müzesi, Ormancılık Müzesi, Uluumay Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi, Hüsnü Züber Evi Müzesi, Sağlık Müzesi, Osmanlı Evi Müzesi, Kent Müzesi gibi müzeler; Haraçcıoğlu Medresesi Kültür Merkezi, Ördekli Hamamı Kültür Merkezi, Karabaş-i Veli Kültür Merkezi, Elmasbahçeler Kültür Merkezi, Gökdere Kültür Merkezi, Tayyare Kültür Merkezi, Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi gibi kültürel mekânlar, Çekirge Kaplıcaları, Tarihi Hanlar, Tahtakale, Uzunçarşı, Tuzpazarı, Kayhan, Bedesten, Aynalı çarşı ve Kapalıçarşı gibi tarihi çarşılar; Su Kayağı, Havuzlupark, Kültürpark Hüdavendigar, Muradiye Külliyeleri, Bursa Kalesi, Balabancık Kalesi, Bursa Hisarı, Bursa Sarayı,Pars Bey Türbesi, Çakır Ağa Hamamı, Osmangazi ve Orhangazi Türbeleri, Orhan Camii, Ulucami, Tophane Saat Kulesi, Şehitler Anıtı, Atatürk Anıtı, Karagöz Anıtı, Süleyman Çelebi Anıt Mezarı gibi tarihi ve dini mekânlar yer almaktadır.

Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu




Bursa Kalesi



  Alıntı ile Cevapla
25 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 18.11.2010, 19:29   #3
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa - Yıldırım İlçesi
Uludağ’ın eteklerine kurulmuş Yıldırım ilçesinin doğusunda Kestel ve Gürsu, kuzeyinde Osmangazi ilçesine bağlı Demirtaş Bucağı, batısında Osmangazi ilçesi vardır. Yüzölçümü 399 kilometrekaredir. Denizden yüksekliği 150-155 metredir. İlçenin güneyinde Uludağ yükselir, kuzeyi düzdür.


İlçenin ortasından Bursa-Ankara otoyolu geçer. Yıldırım ilçesi, Bursa’nın Osmangazi ve Nilüfer ilçeleri ile birlikte Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni oluşturur. İlçede 66 mahalle ve 1 köy (Cumalıkızık) bulunmaktadır. İlçe, idari olarak 1987´de kurulmuştur. Nüfus ve alan bakımından Türkiye’nin pek çok ilinden büyüktür. 2007 sayımına gören nüfusu 575.450’dir.



Bursa'nın Simgesi Yeşil Türbe

Fotoğraf: Erdoğan Orçin

Tarihi Yapılar: Adını Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’den alan ilçede, Osmanlı devrinden kalma çok sayıda tarihi yapı bulunur. Cami, medrese, imaret, hamam, türbe, çeşme, şadırvan ve darüşşifadan oluşan Yıldırım Külliyesi, Yeşil Camii, Yeşil Türbe, Yeşil Medrese ve imaret ile hamamdan oluşan Yeşil Külliyesi ile Emir Sultan Külliyesi ilçenin en önemli tarihi yapılarıdır.

Zehra Hanım Çeşmesi, Devlet Hatun Türbesi, Darüssaade Ağası Çeşmesi, Ümmügülsüm Çeşmesi, Hünkar Çeşmesi, Beşir Ağa Çeşmesi, Sitti Hatun Mescidi, Türk-İslam Eserleri Müzesi, Hünkar Köşkü, Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi, tarihi Cumalıkızık Köyü Camisi, Irgandı Köprüsü, Setbaşı Köprüsü, Boyacıoğlukulluğu Köprüsü, tarihi Askeri Işıklar Lisesi, tarihi İpekcilik Okulu gibi tarihi eser ve mekânlara sahip olan ilçe; tarihi yapıların küçük maketlerinin yer aldığı Miniatürk Parkı ile Uludağ ile ulaşımın sağlandığı Teleferik’in kalkış istasyonuna ev sahipliği yapmaktadır.


Çarşılı Köprü - Irgandı Köprüsü






Bursa - Nilüfer İlçesi
Nilüfer ilçesi adını içinden geçen Nilüfer Çayı’ndan almıştır. Nilüfer Çayı ise adını Orhan Gazi'nin karısı Nilüfer Hatun’dan almıştır. İlçe, doğusunda Osmangazi, güneyinde Orhaneli, batısında Mustafakemalpaşa, Uluabat Gölü ve Karacabey, kuzeyinde Mudanya ile çevrilidir. Denizden yüksekliği 100-150 metredir. Bursa’nın doğusunda yer alan Nilüfer İlçesi’nin Akçalar, Çalı, Görükle, Hasanağa, Kayapa ve Gölyazı olmak üzere 6 tane beldesi ve Yaylacık, Yolçatı, Badırga, Doğanköy, Dağyenice, Atlas, Kadriye, Üçpınar, İnegazi, Tahtalı, Başköy, Karacaoba, Çatalağıl, Çaylı, Konaklı, Büyükbalıklı, Gökçe, İrfaniye, Unçukuru, Fadıllı, Ayvaköy, Güngören, Korubaşı, aksempınar ve Kuruçeşme’den oluşan 25 köy vardır. Yeni yeni yapılaşmanın gerçekleştiği Nilüfer, Bursa’nın kent planlaması ve çevre düzenlemeleri açısından en avantajlı ilçesidir. Yeni yerleşim bölgelerine açık bir alan üzerinde bulunmasından dolayı Bursa’nın nüfus artış hızı en fazla olan ilçesidir. 2007 yılı itibariyle 251 bin olan ilçe nüfusu her yıl yaklaşık % 10 artış göstermektedir.

Uludağ Üniversitesi


Bursa ve Türkiye’ye sağladığı ekonomik katkı açısından ilk sıralarda yer alan Nilüfer İlçesi son yıllarda yoğun bir sanayileşmeye sahne oldu. Bursa’nın en önemli sanayi bölgesi olan Pilot Sanayi, ilçe sınırları içindedir. Bursa’nın en büyük sanayi kuruluşları olan Renault Otomobil Fabrikası, Sifaş, Bisaş, Flament,Besaş, Coşkunöz, Polylen, SKT gibi önemli sanayi kuruluşları bu bölgededir. Ayrıca Organize Sanayi Bölgesi de Nilüfer ilçesinde kurulmuştur.

Uludağ Üniversitesi ve Kampusu, Nilüfer ilçesi sınırları içindedir. Burada pek çok fakülte ve yüksekokul çalışmalarını sürdürmektedir. Uludağ Tıp Fakültesi Hastanesi de Görükle Kampusu içinde yer alır. İlçedeki Konak Kültür Sanatevi, 2005 yılında hizmet vermeye başlamıştır.

Gölyazı




Tarihi - Kültürel Mekânlar: 1986’da kurulan Osman Gazi Hipodrom’u ile Bursa’nın profesyonel anlamda ilk, Türkiye’nin ise en büyük karting pistinin yer aldığı Nilüfer ilçesinde; Alaaddin Bey köyünde bulunan Tepecik Höyüğü, Akçalar Aktopraklık höyüğü, Kite/Ürünlü, Gölyazı ve Tahtalı köyü gibi arkeolojik sit kapsamına alınmış bölgelerde; tarihin çeşitli dönemlerine ait kale, kilise, manastır, cami, hamam ve çeşme gibi tarihi anıtlarla tabiat varlıkları bulunmaktadır.




Bursa - Gürsu İlçesi
Gürsu ilçesi, doğusunda ve güneyinde Kestel, batısında Yıldırım ve Osmangazi, kuzeyinde ise Gemlik ilçesi ile çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 100 metredir. Yüzölçüömü 118 kilometrekaredir.

Daha önceleri Susığırlık olarak bilinen Gürsu, 1931 yılında şimdiki ismini almıştır. Yıldırım ilçesine bağlı bir bucak iken 1991 yılında ilçe olmuştur. Gürsu Zafer, Istiklal, Kurtulus, Yenidogan, Adaköy, Ağaköy, Kumlukalan ve Hasanköy mahallesi ve 6 köyü vardır. Arazisinin sulak olması nedeni ile halkın geçim kaynağı genellikle tarımdır. Çevredeki sanayi kuruluşları ise, çalışan kişiler için önemli bir geçim kaynağıdır.

Bursa Gürsu - Yamaç Paraşütü Tesisleri


Fotoğraf: Ahmet Barış Işıtan

Tarihi çınar ağaçları, Osmanlı evleri, tarihi hamam ve camisi ile yeni yerleşim birimlerini bir arada barındıran tarihi bir ilçedir.

Doğa sporları alanında adını duyurmaya çalışan Gürsu ilçesinde yamaç paraşütünde Fethiye Ölüdeniz’e alternatif olması amacıyla Katırlı Dağları Dışkaya Mevkii'nde bir paraşüt alanı oluşturulmuştur.



Bursa - Kestel İlçesi
Bizans döneminde bir tekfurluk merkezi olan Kestel ilçesi, Bursa’nın 12 km doğusunda yer alır. Denizden yüksekliği 124 m. nüfusu yaklaşık 45.000’dir. Nemli ılıman iklim kuşağı içindedir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınır kalesi olması nedeniyle Latin dilinde Kalecik anlamına gelen Kastel (Castel) ismini almış, ilçenin 1306 yılında Dimboz Muharebesi’nin ardından Osmanlıların eline geçmesi ile ismi Kestel olmuştur.1938’de Bursa’nın bir bucağı, 1960’da ilçe haline gelmiştir.

Kestel Kalesi



IV. Mehmed zamanında Vani Mehmet Efendi tarafından sınır kalesi olmaktan çıkartılıp yerleşim merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’dan gelen bir grup göçmenin yerleştirildiği bölgeye daha sonra da göçler devam etmiş; göçlerle büyüyen Kestel, 1938’de merkez bucak, 1960’da belde, 1990’da ilçe olmuştur.2005 itibariyle Kestel, 1 Belediye, 1belde ve 29 köyden oluşur.1980 yılından itibaren daha gelişen ve 150 civarında sanayi tesisinin yer aldığı ilçede Bursa Çimento Fabrikası ve çok sayıda tekstil ve otomotiv fabrikası bulunur. İlçenin gelişmesine katkısı bulunan din alimi Vani Mehmed Efendi’nin yaptırdığı cami, hamam ve sair eserler günümüze ulaşmıştır.




Bursa- Gemlik İlçesi
Yaklaşık 100 bin kişinin yaşadığı Gemlik’in üç tarafı tek ve sıradağlarla kuşatılmış olup yalnız batısı Marmara Denizi’ne doğru açıktır. İznik Gölünden gelen Karsak Deresi Gemlik’i ikiye bölmüştür. Kuzeyden Samanlı Dağlarıyla güneyden Katırlı Dağlarının batıya doğru uzantıları Gemlik Körfezini kapalı bir havza haline sokmuştur. Samanlı dağlarından ayrılan bazı kollar kıyıya dik bir şekilde inerek sivri burunlar oluşturmuştur.

Gemlik Körfezi


Gemlik, Bursa civarında kurulan en eski kenttir. Tarihi MÖ 12.yy’a kadar uzanır. 1087 yılında Selçuklu kumandanlarından Ebul Kasım’ın burada bir donanma yaptırması üzerine kentin "gemilerin yanaştığı ve üretildiği yer"anlamına gelen Gemiluk adını aldığı söylenir. Gemlik, Osmanlı devrinde Bursa’daki Yıldırım Camii ve Medresesi’ne vakfedilmiş bir kasaba idi. Kasabanın gelirleri bu vakıflara yollanırdı. Uzun yıllar Kite’ye bağlı bir köy olan Gemlik,1856’da Gemlik-Bursa karayolunun yapılmasından sonra canlanmış ve belediye örgütü kurulmuştur.

Gemlik’te sanayinde, zeytin imalatı büyük yer tutar. 1937 yılında kurulan Sümerbank Suni İpek Fabrikası ilçenin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Sahil şeridinde yer alan Sümer Holding (Viskon ve jelatin üretimi),Tügsaş (Gübre ve kimyasal ürünlerin üretimi), Borusan (Boru üretimi), Çimtaş (saç ve demir üretimi), Borçelik (çelik üretimi) gibi çeşitli fabrikalar Gemlik’teki sanayiinin temelini oluşturur. Gemlik civarında çıkartılan damarlı mermer ve alçı taşı ihracı Gemlik ekonomisi için önemlidir.

Kumla


Fotoğraf: İlker Çırakoğlu

Gemlik’te tarım, oldukça gelişmiştir. En çok zeytin üretimi yapılır. Türkiye'nin en lezzetli sofralık zeytinlerinin yetiştiği yerlerdendir. Üstün kaliteli elma, armut ve şeftali üretimi de yapılmaktadır. Gemlik’te konserveciliğin gelişmesine paralel olarak sebzecilik gelişmiştir. Yetiştirilen sebzelerin başında fasulye, enginar, salatalık, domates, bezelye, patlıcan, biber gelir.

Tarihi-Kültürel Mekânlar: Gemlik, turizm bakımından I. derecede turistik hüviyete sahip bir ilçedir. Kurşunlu, Küçük Kumla, Büyük Kumla, Karacaali köylerindeki dinlenme evlerinde, turistik otel, motel, kamp ve pansiyonlarda turistler konaklamaktadır. Umurbey kasabasındaki Celal Bayar Vakfına ait Kütüphane ve Müze ile Celal Bayar’ın anıt mezarı da hayli ilgi çekmektedir. Kiliseden çevrilme Balık pazarı Camii, Çarşı Ali Paşa Camii Gemlik'teki tarihi yapılardandır.

Kurşunlu







Bursa - Mudanya İlçesi
M.Ö. 7. yüzyılda bir İon Kolonisi olarak Kolofonlular tarafından kurulan Mudanya, önce Mirleia, daha sonra Apamia ve son olarak da Montania adını taşımaktaydı. Mudanya adı da Montania’nın değişmesinden gelmiştir.19 yüzyılda ilçe merkezi olan Mudanya, batıda Karacabey, güneyde Bursa, doğuda Gemlik ile komşu olup, kuzeyinde Gemlik Körfezi yer alır. Bursa’ya 32 km uzaklıktadır. 346 km2’lik bir alan kaplar. Mudanya’ya bağlı 2 belde (Zeytinbağı ve Güzelyalı),36 köy bulunmaktadır. İlçe merkezinde 8 mahalle bulunur. İlçenin nüfusu 2007 verilerine göre 62.369 olup, sürekli göç almaktadır. Asırlardır önemli bir liman kenti olan Mudanya, günümüzde de “Bursa’nın limanı” görevini sürdürmektedir. Bursa’nın İstanbul ile deniz yolu ile bağlantısı Mudanya/Güzelyalı sahilinden gerçekleştirilmektedir.



M.Ö. 7. yüzyılda 12 İyon şehir devletinden olan Gemlik ve Erdek’in de kurucusu Kolofonlular tarafından kurulan Mudanya, zaman zaman işgale uğramıştır: Makedonya Hükümdarı 5. Filip (Phliposs) tarafından yıkılmış ve yerine, “Apameia” adı ile yeni bir şehir inşa edilmiştir. Bu şehir de işgale uğramış ve imar edilerek “Montania” adını almıştır. 1321 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılan bu sahil kenti “Mudanya” ismi ile anılmaya başlanmıştır. Mudanya, Mondros Mütarekesi’nden sonra, önce İngiliz istilasına uğramıştır. Fakat Jandarma Onbaşısı Şükrü Çavuş’un, İngiliz Deniz Piyadesi’nin çıkartma yaptığı iskelede İngiliz Ordusundan bir binbaşı ile bir eri öldürmesi üzerine bu işgal bir gün bile sürmemiştir. 25 Haziran 1920’de gerçekleşen bu olaydan 11 gün sonra İngiliz ordusunun yerini Yunanlılar almıştır. Düşman işgali altında 2 yıldan uzun süre kalan Mudanya, 12 Eylül 1922 günü Yunan işgalinden kurtulmuştur. Türk Kurtuluş Savaşı’nı sona erdiren anlaşma 3- 11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan konferans sonucunda Mudanya’da imzalanmış ve Mudanya Mütarekesi adını almıştır. Mudanya Mütarekesi’nin yapıldığı mekân bugün müze olarak ziyarete açıktır.

Güzelyalı (Mudanya)



Sahili ve il merkezine yakınlığı nedeniyle Bursa’nın sayfiye merkezi konumunda olan Mudanya; günümüzde balık lokantaları ile Siği, Kumyaka ve Zeytinbağı (Trilye) gibi yerleşim bölgeleri ile sokakları ve tarihi evleriyle şirin bir sahil kenti ve turizm merkezidir. Yaz mevsiminin serin geçmesi nedeniyle turizm sezonu pek uzun sürmemektedir. Dış turizmin yanında, özellikle başta Bursa olmak üzere çevre il ve ilçelerden gelenlerin oluşturduğu günübirlik yerli turizm faaliyetleri yapılmaktadır. Bunun yanında kendi yazlık evlerinde kalanların sayısı da hayli fazladır.

Tarihi Kültürel Mekânlar: Mudanya Mütarekesi Müzesi’nin dışında ilçe merkezinde “Tahir Paşa Konağı” görülmesi gereken önemli bir mimari yapıdır. 19 yüzyıl konaklarının en güzel örneğidir. Günümüzde otel olarak kullanılan Mudanya Tren İstasyonu görülmesi gereken mimari yapıdır. Doğal manzarası bakımından olağanüstü güzellikteki Zeytinbağı (Trilye) kasabasında Rumlardan kalma 7 kilise ile 3 ayazma bulunmaktadır. St. Stephanos Kilisesi 14 yüzyılda camiye (Fatih Camii) dönüştürülmüştür. İskenderiye’den getirilen Panagia Pantobalissa adlı “kemerli kilise”nin dünyada duvarına resim yapılan ilk kilise olduğu söylenir. Siğiköyü’nde yapımı 780’li yıllara dayandırılan Hagios Taxiarchoi Kilisesi bulunur.

Mudanya Mütareke Binası


Fotoğraf: Pelin Süme Sak





Bursa - Büyükorhan İlçesi
Harmancık, Orhaneli, Dursunbey, Balıkesir (Balıkesir) ve Mustafakemalpaşa ilçelerine komşudur. Denizden yüksekliği 830-840 m civarındadır. Yükseklik nedeniyle serin dağ iklimi görülür. Engebeli ve dağlık bir yapıya sahiptir. Yüzölçümü 672 km2dir. 1 merkez ve 40 köyden oluşur, nüfusu ise 2007 yılı verilerine göre 14.199’dur.

Bizans döneminde Atranos Tekfurluğu’nun toprakları içinde yer alan bir bölgeydi. 1321’de Orhan Gazi tarafından Osmanlı hâkimiyetine girdi. Orhan Bey’e atfen üç obadan oluşan yerleşime Orhan-ı Kebir adı verilmiştir. Cumhuriyet döneminde Büyükorhan ismini almıştır. 1944 yılında Orhaneli´ye bağlı bir nahiye olan Büyükorhan, 1967 yılında belediyelik,1987 yılında ilçe olmuştur.

İlçenin ekonomik yaşamı tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır, komşu il ve ilçelere ulaşım bağlantısı gelişmiş olmadığından sanayi ve ticaret hayatı gelişmemiştir. İlçenin yarısı ormanlık alandır. Tarıma elverişli arazinin su tutma kapasitesi az, yeraltı suyu kısıtlı olduğu için ilçede kuru tarım yapılmaktadır. En önemli ürün buğdaydır. Yüksek alanlarda arpa yetiştirilir. İlçede sulama yapılabilen yerlerde çilek yetiştiriciliği gelişmektedir. Orman arazisinde tel direği, maden direği, sanayi odunu, yakacak odun, kâğıtlık odun gibi ürünler elde edilir.


Doğal Güzellikler: Görecik Yaylası, ilçeye 6 kilometre uzaklıktadır. İlçe merkezine 20km uzaklıkta Düğüncüler Köyü, sıcak su kaynakları nedeniyle yerli halk tarafından tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Rafting ve tracking sporları yapılır. Kaya Deresi, ilçe yakınındaki bir kamp alanıdır.



Bursa - Harmancık İlçesi
1987 yılında ilçe olan Harmancık, Uludağ’ın güneyinde, yüksek yaylalar arasında yer alır. Bursa-Balıkesir (Karesi) ve Kütahya il sınırlarının birleştiği yerdedir. Rakımı 650m, yüzölçümü ise 38,928 hektardır. Karasal iklim görülür. İlçenin etrafı çam ormanları ile çevrilidir. İlçe, bir merkez belediye ve 27 köyden oluşur 8.340 nüfuslu ilçede halkın büyük çoğunluğu tarım ile uğraşır. İş imkânlarının kısıtlılığı nedeniyle sürekli dışarıya göç veren bir ilçedir.

İlçe, geniş krom yataklarına sahiptir. Dünya da krom ilk defa 1848’de Amerikalı Lawrence Smith tarafından Harmancık’ta Dağardı-Koca Maden’de bulunmuştur. 1950’lerde bu yana faaliyet gösteren Hayri Ögelman Madencilik adlı özel kuruluş ile krom işletmecisi Etibank’ın 1994’te faaliyetlerine son vermesi ve Gedikören köyü civarındaki mermer ocaklarının kapanması ile ilçede işsizlik artmıştır. Bölge halkından pek çok kişi yakın çevredeki Tunçbilek, Orhaneli kömür işletmeleri ve termik santrallerinde çalışmaktadır.


Fotoğraf: Menderes Naç






Bursa - İnegöl İlçesi
İnegöl ilçesi, ilçe merkezinde bulunan 12 mahalleden, 94 köy ve 5 beldeden oluşmaktadır. Oylat Kaplıcaları, İnegöl Köftesi ve İnegöl mobilyaları ile ünlenen; 200 binden (208 bin kişi) fazla insanın yaşadığı İnegöl, bir il kadar gelişmiş büyük bir ilçedir. İnegöl’ün iklimi Karadeniz ile Akdeniz iklimi arasında geçiş karakteri göstermektedir. Yaz ayları daha çok Akdeniz iklimine benzer. Sıcak ve az yağışlıdır. Kış ayları ise soğuk ve bol yağışlıdır. Kar yağışları normal, don olayları fazladır.

İnegöl İshakpaşa Camii ve Şadırvanı


Fotoğraf: Özkan Bayhan

Tarih: İnegöl’de sırasıyla Hititler (M.Ö.2.000), Bitinyalılar (M.Ö.7.yy.), Lidyalılar (M.Ö.6.yy.), Persler (M.Ö.5.yy.), Makedonyalılar (M.Ö.5.yy.)hüküm sürmüşlerdir. M.Ö. 2. yüzyılın sonlarında Bergama Krallığı ile beraber Roma İmparatorluğu hâkimiyeti altına giren İnegöl, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğunun bölünmesinden sonra, önce Doğu Roma İmparatorluğu, daha sonra da Bizans İmparatorluğu egemenliğine geçmiştir.

İnegöl, 1078 yılında Selçuklu egemenliğine girdi, 1097’de Haçlı Savaşları sonunda tekrar Bizans yönetimine bırakıldı, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuna kadar bir kaç kez Bizans ve Türkler arasında el değiştirdi. Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu sırasında (1299-1300) Turgut Alp tarafından fethedildi. Mondros Mütarekesi’nden sonra Yunan işgaline uğrayan İnegöl, 6 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtuldu.

Mobilya üretimi ile meşhur olan İnegöl ilçesi, coğrafi konumundan ötürü cumhuriyet döneminde büyük bir gelişme göstermiştir. Çevresindeki ormanlar nedeniyle 1980’lere kadar orman ürünleri alanında imalat sanayi gelişmiştir; 1980 sonrasında ise Organize Sanayi Bölgesi’nin kurulması ile birlikte orman ürünlerinin yanında tekstil, otomotiv yan sanayi ve diğer sanayi kollarında da gelişmiştir. 1976 yılında kurulan İnegöl Organize Sanayi Bölgesi Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgeleri arasında yer alır. Türkiye ihracatının binde yedisini İnegöl firmaları gerçekleştirir.


Tarihi-Kültürel Mekânlar:
  • İshak Paşa Cami ve Külliyesi: 1481’de Sadrazam İshak Paşa tarafından yaptırılan Külliye’de İshak Paşa’nın türbesi ile Sultan II. Murad Han’ın eşi Tâcünnisa Sultan’ın türbesi yer almaktadır. Külliye’de olması gereken imaret, han ve ahırlar yıkılmıştır.
  • Yıldırım Cami (Cumâ Cami): Osmanlı mimarisinin ilk yapılarındandır.
  • Kurşunlu Köyü Camii: Yıldırım Bayezid döneminde inşa edilmiştir.
  • Geyikli Baba Türbesi: İnegöl’e 13 km uzaklıkta Sultan köyündedir. Osmanlı mimarisinin ilk türbelerindendir. Orhan Gâzi, Germiyanoğlu Geyik Baba ve Balım Sultan için yaptırmıştır. Türbenin yanında bir cami ve hamam vardır.
  • Ortaköy Kervansarayı: İki katlıdır, üst katı harap, zemin katı metruktür. Yıldırım Bayezid devrinin menzil konaklarındandır.



Bursa - İznik İlçesi
Kendi adını taşıyan gölün doğusunda, günümüzden 2400 yıl önce kurulmuş olan İznik, çini diyarı olarak tanınmaktadır. Rakımı 85m,yüz ölçümü 753 km2dir. 2007 yılı verilerine göre yaklaşık 45 bin kişinin yaşadığı İznik ilçesi; ilçe merkezinde bulunan 7 mahalleden, 37 köy ve 2 beldeden oluşmaktadır.

Tarih: İznik, dört imparatorluğa başkentlik yapmış nadir yerleşimlerden biridir. Bitinya, Bizans, Selçuklu, Osmanlı imparatorluklarının başkenti olmuştur. İznik’te M.Ö 2500 yıllarından itibaren uygarlıkların var olduğu bilinmektedir. M.Ö 316’da Makedonya imparatoru İskender’in komutanı Antigonos tarafından yenilenen ve Antigoneia adını alan kent; Antigonos’un Lysimakhos’a yenilmesinden sonra muzaffer komutanın efli Nikaia’nın adını almıştır. M.Ö 293’te Bitinya krallığına katılmış, bu dönemde önemli mimari eserlerle donatılmış ve bir süre de krallığın başkenti olmuştur. Daha sonra önemli bir Roma yerleşim birimi olarak varlığını sürdürmüştür. İznik, 325 yılında Hristiyanlık açısından çok önemli bir olay olan I. Konsül toplantısına ev sahipliği yapmıştır. Bu toplantıda Hz. İsa’nın tanrıdan dünyaya gelmediği tezine karşılık, tanrının oğlu olduğu görüşü baskın çıkmış, Hristiyanlık ile ilgili yortu günleri ve 20 maddelik Nikeia Kanunları kabul edilmiştir.

Tarihi Kalıntılar


787’de toplanan VII. Konsül de İznik’te gerçekleşmiş olup bu toplantıda resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırmıştır. Bizans ve Selçuk´a da başkentlik yaptıktan sonra 1331’de Orhan Gazi tarafından Osmanlı topraklarına katılmış; sanat, ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir. 14, 15, 16. Yy.larda dünyaca ünlü İznik çinilerinin üretimi gerçekleşmiştir.

İznik Gölü


Fotoğraf: Birsu Celtek

İlçenin doğası, arkeolojik ve tarihi kalıntıları ile gölün doğal kıyı şeridi piknik yapmaya elverişli geniş ağaçlık alanlarıyla turizme canlılık katar. Hacı Osman Köyü ve çevresinde yamaç paraşütü ve çim kayağı sporları için uygun alanların tespiti ile bu sporlara ilgi duyanlara ev sahipliği yapmaya başlamıştır.

İznik Çinisi: İznik, Osmanlı devrinde, büyük çini merkezlerinden biridir. 15. yy’da başlayan çinicilik, kısa sürede büyük gelişme göstermiş ve şehir Çinili İznik olarak anılmaya başlamıştır. Çinicilik ile uğraşan esnaf, güçlü bir lonca etrafında örgütlenmişti. 17.yy’da Osmanlı Devleti’nin duraklaması ile beraber, İznik çiniciliği de gerilemiş ve 1716’da İznik’te çini faaliyeti tamamen durmuştur. Günümüzde bilimsel metotlarla yapılan çalışmalarla İznik Çinisinin sırları ortaya çıkarılmakta, kent merkezinde yeniden faaliyete geçen Çini atölyelerinde birbirinden güzel çini kâseler, tabaklar ve hediyelik eşyalar üretilmektedir.

Tarihi-Kültürel Mekânlar: İmparatorluklara başkentlik yapmış olan İznik, tarihi ve kültürel eserler bakımından oldukça zengindir. İznik Müzesi ile Ayasofya Müzesi’nin faaliyet gösterdiği İznik’te; Helenistik çağdan itibaren Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalma anıtsal yapıları, tarihi ve kültürel tarihi ve kültürel eserleri, doğal güzellikleri ile önemli bir turistik ilçedir.

İznik Surları: İlçeyi çeviren kale, Roma döneminde yapılmıştır. İki sıradan meydana gelen sur duvarları kesme taş ve tuğladandır. İstanbul Kapı, Göl Kapı, Yenişehir Kapı ve Lefke Kapı olmak üzere İznik kalesinin dört giriş kapısı vardır.
  • İznik Antik Tiyatrosu: İznik’in güneybatısında göl kıyısı ile Yenişehir sur kapısının arasında düz bir araziye 111/112 yıllarında yapılmış olan bu mekân, Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli arkeolojik yapılarından biridir.
  • Befltafl Anıtı: İznik’in kuzeyinde bağlar arasında yer alan 12 metre yüksekliğindeki bu anıtın (obeliskin) 150 ila 250 yıllarında dikildiği tahmin edilmektedir.
  • Berber Kayası Kral Lahti: İznik’in doğusundaki tepenin eteklerinde bulunan yekpare bir lahittir.‹.Ö. II. yy.dan kalan bu lahdin Bthinya Kralı II. Prusias’a ait olduğu sanılıyor.
  • Dörttepeler Tümülüsü: Elbeyli Belediyesi mezarlığı içinde yer alan Tümülüs Roma döneminden kalmadır.
  • Taş Köprü: Roma döneminde Orhangazi yolu üzerinde yapılan taş köprü, 20 m. uzunluğunda,2,5 m. genişliğindedir.
  • Ayasofya Kilisesi: Bizans döneminde yapılan bu kilise, İznik’in fethi sonrası minare ve mihrap ilave edilerek camiye dönüştürülmüş olup, günümüzde “müze” olarak kullanılmakta, Bizans dönemi eserler sergilenmektedir.
  • Bizans Yeraltı Mezarı: Elbeyli kasabasında, Hesbekli mevkiinde bulunan yer altı mezarının M.S. IV yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Tavan ve duvarlar hayvan figürlerinden oluşan fresklerle bezelidir. Bu hipojenin en önemli özelliği duvar motiflerinde çok renkli fresklerin kullanılmış olmasıdır.
  • Böcek Ayazması: Koimesis Kilisesi’nin yakınında, M.S. VI. yüzyılda yapılan tek odadan ibaret bu Vaftizhane’ye 11 basamaklı merdivenle inilerek ulaşılmaktadır.
  • Koimesis Kilisesi Kalıntıları: 750 yılında yapıldığı anlaşılan bu tarihi kilise deprem ve yangınlar sonucu harap olmuş, en son 1922 yılında Kurtuluş Savaşı esnasında yıkılmışolup, kilisede geç döneme ait ikonalar, yağlı boya tabloları, 325 yılındaki konsülü tasvir eden bir resim yer alıyordu.

Ayasofya Camii


Fotoğraf: Eser Atlas


  • Aya Trifanos Kilisesi: Dört sütunlu, kapalı haç planlı yapılan, Bizans eseri kiliseden günümüze birkaç duvar ve döşeme mozaiklerinden parçalar kalmıştır.
  • Hagios Tryphon Kilisesi: İznik Hükümdarı Laskaris tarafından 1255/56 yıllarında felsefe okulu ile birlikte yapılan kilisenin kalıntıları üzerinde araştırmalar sürdürülmekte olup, kilise tabanının oldukça süslü mozaiklerle kaplandığı anlaşılmıştır.
  • Hacı Özbek Cami: Çarşı içinde, tarihi bilinen en eski Osmanlı camisidir. 1333’te yapılmıştır. Üç kemerli olduğu bilinen son cemaat yeri,1959’da yıkılmıştır.
  • İznik Yeşil Camii: İznik’in en önemli ve büyük camisidir. 1378-1398 arasında Çandarlı Hayreddin Paşa yaptırmıştır. Osmanlı mimarisinin en eski çinili yapısıdır. Adını yeşil çinilerle kaplı minaresinden alır. Mermer mihrabı, Osmanlı mimarisinden kalan en eski örnektir.

Yeşil Camii



Fotoğraf: Canberk Canbazoğlu

  • Nilüfer Hatun İmareti: Yeşil Cami karşısında olup, 1388’de Sultan Murad Hüdâvendigâr tarafından annesi Nilüfer Hâtun için yapılmıştır. Osmanlı cami mimarisinde, başlangıçta çok kullanılan yan mekânlı plân biçiminin, cami dışında bir uygulamasını göstermesi bakımından önemlidir. 1960’dan beri İznik Müzesi olarak kullanılmaktadır.
  • Orhan Gazi İmaret Cami: Yenişehir kapısı dışındadır. 1334’de yapılmış olup, yan mekanlı camilerin öncüsüdür. Yıkık durumdadır.
  • Mahmud Çelebi Camii: 1442’de sadrazam Çandarlı İbrâhim Paşa’nın oğlu Mahmud Çelebi yaptırmıştır. İznik’teki kubbeli camilerin son örneğidir.
  • Çandarlı Hayreddîn ve Ali Paşa Türbesi: şehrin doğusundadır. 1387-1406 tarihli yapıda, mezar taşları çok önemlidir.
  • Çandarlı Halil Paşa Türbesi: Nilüfer Hâtun İmâreti yakınındadır. İkinci Bâyezîd döneminde oğlu Atik İbrâhim tarafından yaptırılmıştır.
  • Şeyh Kudbeddin Camii ve Türbesi: XV. yüzyılda Sultan II. Bayezid’in veziri Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış olup, türbede 1418’de vefat eden o dönemin tanınmış alimlerinden şeyh Kudbeddin yatmaktadır.
  • Süleyman Paşa Medresesi: 1332’de yaptırılan bu mekân, bilinen en eski Osmanlı Medresesi’dir. Günümüzde Çini sanatının gelişmesine ev sahipliği yapmaktadır.
  • Kırgızlar Türbesi: İznik’in fethi esnasında yardım ederken şehit düşen Kırgız Türklerinin anısına Orhan Gazi tarafından 1331’de yapılmıştır. Mimarisi ve kalem işi süslemeleri bakımından zengin işçiliğe sahip türbe restore edilmiştir.
  • Sarı Saltuk Türbesi: Lefke kapısının dışındaki bu makam türbesi XIV. yüzyılda yapılmıştır.
  • Alaaddin- Mısri Türbesi: Osmanlı’nın ilk müderrisi ve rektörü Alaaddin Mısri yatmaktadır.
  • Abdülvahap Sancaktar Türbesi: İslam ordularının VII. Yüzyılda İznik’i kuşatma esnasında şehit düşen sancaktara ait olan yatır, Türklerin İznik’i fethi sonrası türbeye dönüştürülmüştür.



Bursa - Karacabey İlçesi
Karacabey, Bursa’nın 60/65 km batısındaki bir ilçesidir. İlçe merkezi, Bursa’ya 62 km’lik işlek bir karayoluyla bağlanır. Yüzölçümü 1.285 km2, toplam nüfusu yaklaşık 80 bin olup nüfus yoğunluğu 51 kişi/km2’dir. Merkez bucağına bağlı 66 köyü vardır. Toprakları yüksek verimli Karacabey Ovası’nda en çok buğday, arpa, mısır, fasulye, bezelye, şekerpancarı, pamuk, ayçiçeği ve tütün yetiştirilir. Ayrıca patates ve soğan üretiminde gelişen ilçede, sebzecilik ve meyvecilik de gelişmiştir.

Hayvancılığın ileri düzeyde geliştiği Karacabey; salça ve un fabrikaları yanında dünyaca ünlü Sütaş markasını yaratmıştır. Mahlaç Peyniri ile de ünlenen Karacabey’in at ve koyun yetiştiriciliği ile ünlü harası ilçenin önemli markalarından biri konumundadır. Türkiye’nin en iyi yarış atları bu hara’da yetiştirilmektedir. Hara’nın geçmişi Orhan Gazi dönemine kadar uzanır. Günümüzde at yetiştiriciliğinin yanı sıra Türkiye’nin en köklü ve en büyük tarım işletmelerinden biridir.


Fotoğraf: Berktuğ

Kültürel Tarihi Mekânlar:
  • Karacabey Cami: Fatih Sultan Mehmed döneminde 1473 yılında yaptırılmış olup, caminin yanındaki türbede camiyi yaptıran Fatih’in vezirlerinden Karacabey ve ailesi yatmaktadır.
  • Issız Han: Bursa-Karacabey yolu üzerinde Uluabat’ın 5 km doğusunda yer alan Kervansaray, günümüzde tamamıyla harap halde restore edilmeyi beklemektedir.
  • Ulu Cami: Sultan I. Murad tarafından yaptırılmıştır.
Karacabey’in Marmara Denizi sahilinde bulunan Bayramdere, Uluabat Gölü’nün güneyinde bulunan Ayvaini Mağarası, Uluabat Gölü kıyısında yer alan ve antik adı Apolyont olan Gölyazı Köyü turistik yerleridir.

Ulu Cami



  Alıntı ile Cevapla
24 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.11.2010, 15:14   #4
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa - Keles İlçesi
Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya göçen Türk boyları Selçuklu İmparatorluğu idaresinde uç beyliği olarak Karacadağ yöresine yerleşmişler, beylik genişleyince Keles ve civarındaki yaylalar yazlık olarak kullanılmıştır. Keles’e 4 km. mesafedeki Kocayayla’da o dönemde Sultan’ın otağ çadırı kurulduğu bilinmektedir. Kocayayla’da yapılan Sultan Camii’nin kalıntıları da mevcuttur. Ahmet Vefik Paşa’nın valiliği döneminde Yörük göçmenler Keles’e yerleştirilmiştir. Yunan işgali sırasında ve Kurtuluş Savaşı’nda milisler büyük yararlılık göstermiştir. Dağlık bölge olduğundan Bursa’nın diğer yörelerine göre folklorik değerler burada daha az zarar görmüştür. Yıldırım Beyazid’in kardeşi Yakup Bey tarafından yaptırılan külliye, ilçedeki en önemli tarihi eserdir. İlçeye 5 km uzaklıktaki, Sultan Otağı’nın kurulduğu Kocayayla’da her yıl Haziran ayında geleneksel Yörük şenlikleri düzenlenir.



Uludağ’ın güneybatı yamaçlarında bulunan ilçe, Keles Deresi vadisinde kurulmuş olup Bursa merkeze uzaklığı yaklaşık 45 kilometredir. Keles Deresi, Uludağ-Eğriöz Dağları arasındaki platoyu yaran Kocasu Çayı’nın bir koludur. Batıdan Hüseyin Alanı Geçidi ile Bursa’ya; doğudan Tepel Geçidi ile İnegöl’e bağlanır. Doğu ve kuzeydoğuda İnegöl ilçesi, güneydoğuda Kütahya ili, kuzeyde merkez ilçe ile çevrilidir. İlçenin yüzölçümü 640 kilometrekare, yüksekliği 1050 metre civarındadır. Keles ilçesinde Marmara ve Ege bölgelerinin geçit iklimi hâkimdir.

Keles Baraklı Göleti



Yaygın bitki örtüsü karaçam ormanlarıdır. Uludağ’a yaklaştıkça Köknar, Yabani Kavak, Ardıç ve Gürgen gibi ağaç türlerine rastlanır. 1 belediye ve 36 köyden oluşur. Nüfusu, 2007’ye göre 16 bin’dir. 1999’a kadar göç alan bir ilçe iken Marmara depreminden sonra göç vermeye başlamıştır. 1953’de ilçe olan Keles ismi Orta Asya kökenli bir isimdir. Özbekistan’da Taşkent’e bağlı bir yerleşim biriminin adının Keles olduğu öğrenildikten sonra bu yer, kardeş şehir ilan edilmiştir. Keles aynı zamanda Kazakistan’da bir nehir adıdır. Kasabanın adı muhtemelen Eski Yunan kolonilerindeki Kleos, Kilos adından gelmedir.1953 yılına değin Orhaneli’ne bağlı nahiye olan Keles bölgesinde Bitinya, Roma, Bizans kalıntıları bulunur. Roma döneminde önemli yerleşim birimlerinden biri olmuştur. M.S. 548’de yaygın bir vebadan sonra yöre önemini yitirmiş ve kent terk edilmiştir ancak Uludağ’ın keşişler tarafından önem kazanması ile Keles’e canlılık gelmiştir. Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu 12. yy’da göçmen Yörük boyları bölgeye gelip yerleşmiştir.




Bursa - Mustafakemalpaşa İlçesi
Uluabat Gölü kıyısında bulunan Mustafakemalpaşa ilçesi; doğusunda Orhaneli, güneydoğusunda Büyükorhan, güney ve batısında Balıkesir, kuzeyinde Karacabey ve Uluabat Gölü, kuzeydoğusunda merkez ilçe ile çevrilidir. Denizden yüksekliği 25-40 metredir. Bursa il merkezine uzaklığı 84 kilometredir. Akdeniz iklimi özelliklerini taşır.100 binden fazla kişinin yaşadığı Mustafakemalpaşa,1 belediye, 6 belde, 104 köyden oluşur.2007 istatistik verilerine bakıldığında 102.000 kişini yaşadığı Karacabey, Bursa nüfusunun yaklaşık %5’i barındırmaktadır.


Fotoğraf: Berktuğ

Mustafakemalpaşa’da 1 organize sanayi bölgesi, 4 gıda sanayi kuruluşu, 7 un fabrikası, 2 yem fabrikası, 27 süt ve süt mamulleri işletmesi vardır. “Kemalpaşa tatlısı" adında bir tür peynir tatlısı ünlüdür.

Eski adı Kirmasti Kremastre olan ilçede Hitit Uygarlığı, Bitinya Krallığı hüküm sürmüş; Miletopolis adında bir yerleşim kurulmuştur. M.S. 300’de psikoposluk merkezi olan kent, Romalılardan sonra sırayla Bizans, Selçuklu ve Karesioğulları yönetimine geçmiştir. Kirmasti adını Bizans döneminde kasabanın kadın yöneticisi olan Kirmastorya’dan aldığı sanılmaktadır. 1336’da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 2 Temmuz 1920‘de Yunan işgaline uğramış, 14 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılmıştır.

1909 da; 3 Cami, 5 Mescit, 1 Medrese, 1 Rüştiye,8 İlkokul, 2 Kilise, 2 Hamam, 7 Han, 183 Dükkan, 4 Tabakhane, 2 Boyahane, 3 Dokuma El Tezgahı, 2 Buharlı 1 Atlı 6 değirmeni bulunduğu ilçe; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kasaba meclisi aldığı bir kararla Atatürk’e atıfta bulunarak Mustafakemalpaşa olarak isimlendirmiştir.

Kemalpaşa Tatlısı: İlçenin ismi ile anılan bu peynir tatlısı, Bursa’nın markaları, değerleri arasında yer alır. Türkiye’nin bütün market ve pazarlarda pişmiş veya pişmeye hazır vaziyette paketlenmiş olarak satılır.

Lala Şahin Paşa Külliyesi: 14. yüzyılda Rumeli Beylerbeyi olan Lala Şahin Paşa’nın kendi adına 1378’de yaptırdığı camii, medrese, hamam ve köprüden oluşan türbesinin de bulunduğu külliye günümüze ulaşmamıştır.




Bursa - Orhaneli İlçesi
Bursa’ya karayolu ile yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta yer alan Orhaneli’nin doğusunda Keles, güneydoğusunda Harmancık, Bursa, güneyinde Büyükorhan, batısında Mustafakemalpaşa ilçeleri, kuzeyinde Bursa’nın merkez ilçeleri bulunmaktadır. Yaklaşık 25.000 kişi yaşamaktadır.

Krom, linyit, manyezit, asbest, dolomit, mermer, talk, kalsit, feldispat, siyanit, kireç taşı, demir içeren maden yatakları bulunmaktadır. İlçedeki Organize Sanayi Bölgesi’nde daha çok un, yem ve süt ürünleri ile alakalı gıda sanayi kuruluşları yer almaktadır.



İlçenin eski adı olan Adranos, burasını avlak olarak kullanan Roma İmparatoru Hadrianus (117-138)´un adından gelir. Doğu Roma (Bizans) döneminde piskoposluk merkezi olan Orhaneli, 1325’de Orhan Bey’in emri ile Turgut Alp tarafından Osmanlı Beyliği’ne katılmıştır. İlce merkezindeki Durdu (Turgud) Bey Camisi’nin adı buradan gelir. Yerli Rum ağzından bozularak Adranos, ve Türkmen ağzı ile Adırnaz adlarıyla bilinen ilçenin merkezi Beyce kasabasıdır. Eski Yunan’ın meşhur hatibi Aristides, buralıdır. 1911’de Hüdavendigar Eyalet Meclisi adını Orhan İli olarak değiştirinceye değin ilçenin adı Adranos-Atranos idi. 8 Temmuz 1920’de Yunan işgaline uğramış ve 9 Eylül 1922’de işgalden kurtulmuştur. 1934 yılında TBMM kararı ile Beyce kasabasının adı ile ilçenin adı da Orhaneli yapılmıştır.




Bursa - Orhangazi İlçesi
İ.Ö. 4. yüzyılda Basilinopolis adıyla kurulan Orhangazi, Marmara Denizi’nin güneyinde, İznik Gölü’nün batısında yer alan Bursa ilçesidir. İznik Gölü´nün kıyısında çok verimli bir ova üzerinde kurulan Orhangazi’nin kuzeyinde Yalova ile Karamürsel ilçesi, batısında Gemlik, güneyinde Yenişehir, doğusunda İznik ilçeleri bulunmaktadır. Kuzeyinde Samanlı Dağları, güneyinde Katırlı Dağları ile çevrili, çanak şeklindedir. Bursa’ya 45 km. uzaklıktadır. Denizden yüksekliği 125 metre olup, nüfusu yaklaşık 75 bin kişidir.

Orhangazi’de ekonomi tarım ve sanayiye dayanır. Mozaik ilçenin bir diğer önemli geçim kaynağıdır. İlçede narenciye dışında her türlü meyve ve sebze yetişir. Orhangazi’ye bağlı 25 köyün büyük çoğunluğu zeytincilikle uğraşmaktadır. Her yıl geleneksel olarak zeytin festivali yapılır. Orhangazi’de tekstil ve metal sanayi kuruluşları etkindir. İlçe nüfusunun %39’u sanayide çalışır. Gedelek turşusu, ormancılık, hayvancılık diğer gelir kaynaklarındandır.



Tarihte Bitinya, Roma, Bizans, Selçuklu egemenliğine giren ilçe 1332’de Orhan Gazi tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katıldı. Kent Orhan Gazi tarafından İznik’te bulunan Mevlana Alaaddin Medresesi’ne vakıf olarak bağışlamıştı. Orhangazi, 1893 yılında ilçe olmuştur. Bu tarihten sonra kentte hızlı bir gelişme yaşanmış ve Pazarköy olarak anılan ilçe, 1913 yılında Orhangazi adını almıştır. 20 Eylül 1919’da Yunan işgaline uğrayan Orhangazi, 10 Eylül 1922’de işgalden kurtulmuştur ancak kasaba yandığı için ilçe merkezi iki yıl Gürle’ye taşınmıştır.

Göçlerle büyüyen bir kent olan Orhangazi’ye 1880’lerde Kafkasya ve Rumeli’den gelen göçmenler yerleşmiştir. Kurtuluş Savaşı sonrasında bölgeyi terk etmek zorunda kalan Ermenilerin yerine Yunanistan’dan gelen göçmenler yerleştirilmiştir. 1951’de Bulgaristan ve Makedonya’dan gelen göçmenler, bugünkü Hürriyet Mahallesi’ni oluşturmuşlardır.



Bursa - Yenişehir İlçesi

Bursa’nın 40/45 km doğusunda yer alan Yenişehir antik çağda Neopolis olarak tanınıyordu. Osman Gazi döneminde Osmanlı topraklarına katılan ilçe, Osman Gazi tarafından gazilerine kılıç hakkı adıyla yurtluk olarak verilmiştir. İskâna açılan yerde kurulan kent Yenişehir adını almıştır. 1302’de Osmanlı Beyliği’ne başkentlik yapmıştır. Yenişehir, giderek gelişen bir ilçedir. İlçenin en önemli gelir kaynağı tarımdır. Son yıllarda ilçe merkezinde birçok önemli sanayi tesisi kurulmuştur. Bursa’nın Havaalanı bu ilçe sınırları içindedir. İlçenin nüfusu, 2007 verilerine göre, 51.227’dir.


Fotoğraf: Efkan Sinan

Tarihi Kültürel Mekânlar: Osmanlı döneminden kalan zengin tarihi eserlere sahip Yenişehir’de Osman Gazi’nin yaptırdığı saraydan arda kalan Saray Hamamı, I. Murad döneminden kalma Postinpuş Baba Zaviyesi, XIV. yüzyılda inşa edilen Voyvoda Cami (Çınarlı Cami),XVI. yüzyılda yapılmış olan Koca Sinan Paşa Külliyesi, Bali Bey Cami, Orhan Bey tarafından yaptırılan Ulu Cami, Süleyman Paşa Külliyesi, 1645’de Yenişehirli Deli Hüseyin Paşanın yaptırdığı Çifte Hamam, Yarhisar Köyü Orhan Cami ve 1930’larda yapılan Saat Kulesi ile Şemaki Evi Müzesi görülmeye değer tarihi kültürel yapılardır.
  • Koca Sinan Paşa Külliyesi: 1573-1582 arasında Yemen fatihi Sinan Paşa tarafından yaptırılan külliyeden, cami, medrese, aşhane ve aş-hane hücrelerinin dış duvar kalıntıları kalmıştır. Tek kubbeli caminin mihrabındaki kalem işleri 15. asrın en güzel örnekleridir.
  • Ulu Cami: On dördüncü asırda Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda yıkılan cami tekrar restore edilmiştir.
  • Osmangazi Hamamı: Harap vaziyette olup, hamamın bir kısmı ayaktadır.
  • Süleyman Paşa Türbesi: Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın makam türbesidir.
  • Postin-puş Baba Zaviyesi: Orhan Gazi devri eseridir.
  • Çifte Hamam: 1945’te Deli Hüseyin Paşa yaptırmıştır.
  • Şemaki Evi Müzesi: Türkistan’dan gelmiş olan Şemakizâdeler tarafından 18. yüzyılda yapılmış olan konak, içindeki orijinal eşyalarıyla birlikte müzeye dönüştürülmüştür.
  • Yarhisar (Orhan) Cami ve Hamamı: Orhan Gazi’nin hanımı Nilüfer Hatun’un vatanı Yarhisar köyünde Orhan Gazi tarafından yaptırılan cami ve hamam, Osmanlının ilk eserlerindendir.
  • Baba Sultan Cami: Bursa’nın fethinde hizmeti ve rolü olan Geyikli Baba adına Babasultan köyünde yaptırılan caminin önündeki çınar ağacı o devirden kalma tabii bir anıttır.
  Alıntı ile Cevapla
20 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.11.2010, 16:26   #5
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa Külliyeleri




Orhan Gazi Külliyesi

Bursa’yı fetheden Sultan Orhan Gazi, ilk iş olarak şehri yeniden imar etmek için kolları sıvamış, bugünkü Orhan Parkı’nın bulunduğu yere Medrese, İmaret, Hamam, Han ve Cami’den müteşekkil Külliye inşa ederek kenti Hisar dışına taşımıştır. Ancak diğer Sultan Külliyeleri’nde olduğu üzere türbesini külliyenin yanına değil, Tophane’de babası Osman Gazi’nin türbesinin yanına yaptırmıştır.
  • Orhan Cami:Osmanlı’nın Bursa’nın fethi sonrası, kent surları (kale) dışına inşa ettiği ilk camii olan Orhan Camii, Orhan Gazi Külliyesi’nin bir parçası olarak 1339/40 yılında Sultan Orhan Gazi tarafından inşa edilmiştir. Ters (T) biçiminin ilk modelidir. Çift kubbeli, iki yan eyvanlı, dışta iki oda ve bir revaklıdır. Kent merkezini oluşturan Orhan Parkı’nın yakınında tarihi Büyükşehir Belediye binasının yanında yer alan Orhan Camii’nin yapımında Bizans sütun ve sütun başlıkları gibi devşirme malzemeler ile çeşitli tuğla ve taş süslemeleri kullanılmıştır.Geleneksel Bursa mimarisinin ilk örneklerindendir.Yığma taş, kesme taş ve tuğla ile örülen caminin üzerinde art arda iki kubbe bulunur..Caminin girişinde üçü kubbeyle örtülü,beş revaklı son cemaat yeri vardır.“Ön cephe ortasındaki tuğladan yapılmış olan kemer üzerinde daire biçimli bir Bizans kursuyla,bir Selçuklu yıldızının yan yana yerleştirilmiş” olması Türklerdeki dini hoşgörünün bir işaretidir.Camii avlusu içinde şadırvanın yanında yer alan Eskici Baba Çınarı, Bursa’nın en eski çınarı olup, çevresi 9.80 metredir.
  • Orhan Hamamı: Cami ile birlikte inşa edilen Orhan Hamamı, ilk çifte hamamdır. Günümüzde caminin sol tarafında, Koza Han’ın yanında, Aynalı Çarşı olarak hizmet vermektedir. Çifte Hamam sınıfından olan hamamın duvarları kesme taş, kubbe kasnakları ise üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş ile örülmüştür.1962 yılında onarılan hamam, çarşıya dönüştürülmüştür. Bu tarihi hamamın çarşıya dönüştürülmesi sırasında bazı değişiklikler olmuş ve mimari özelliğini yitirmiştir. Günümüzde Aynalı Çarşı veya Karagöz Çarşısı olarak bilinmektedir.
  • Emir Han (Bey Hanı): Ulucami’nin yanında yer alan Emir Han, Osmanlı’nın ilk ticari hanı olup, aynı zamanda Bursa’da yapılan ilk bedestendir. Orhan Külliyesi’nin bir parçasını oluşturmaktadır. Bey Hanı olarak da bilinen han, bir avlu çevresinde sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşur. Alt katta 36, üst katta 38 oda bulunmaktadır. Şehirde yenen, yenmeyen, alınan ve satılan her türlü eşyanın han içindeki kantarda tartıldığı Emir Hanın odalarında tekstil, hediyelik eşya dükkanları ile kitapevleri bulunmaktadır. Hem Ulucami tarafında hem de Kapalıçarşı’ya açılan kapısı olan Emir Han’ın avlusunun ortasında şadırvan yer almaktadır.


Fotoğraf: Koray




Hüdavendigâr Külliyesi
Hüdavendigar Külliyesi; Kentin batı tarafında, Çekirge semtinde, Eski Kaplıca’nın batısında, I. Murad ve Hamam Caddeleri arasında kalan bölgededir. Hüdavendigâr Külliyesi olarak bilinen Sultan I.Murad Külliyesi 1363-1366 yıllarında Bursa Ovası’na bakan tepenin üzerinde yapılmış olup, cami, medrese, imaret, çeşme, hamam ve türbeden oluşmaktadır. Abdesthane ve tuvaletlerin önünde, iki adet anıtsal özelliklere sahip çınar ağacı vardır. Külliyenin bulunduğu mahalle, Bizanslılar döneminden beri Bursa’nın en eski mahallesidir
  • Hüdavendigâr Cami ve Medresesi: 1363 yılında yapımına başlanan ancak 19 yılda tamamlanabilen Hüdavendigâr Camii, “Ters T” planlı yapı özelliğine sahip olmasına rağmen, caminin kemerleri ve giriş bölümünün yapı biçimi incelendiğinde hiçbir Bursa yapısında görülmeyen özellikler taşıdığı görülür. Caminin yapımında Bizans devrinden kalma devşirme malzeme kullanılmıştır. Hatta kullanılan malzemelerden dolayı caminin Bizans kilisesinden dönüştürüldüğü iddia edilse de, caminin yeni baştan yapıldığı görüşü hâkimdir. Yaygın görüş, caminin Bizans yapı ustaları tarafından yapıldığıdır. Caminin giriş cephesi, Venedik saraylarını andırmaktadır.
Sultan I. Murad (Hüdavendigâr) tarafından yaptırılan camii, iki katlıdır. Altta cami, üstte medrese yer almaktadır. Caminin dışında, ayrı alanlarda olması gereken zaviye ve medrese mekânları burada ibadet yeri ile iç içedir. Üst kattaki medreseye caminin her iki yanında bulunan merdivenle çıkılmaktadır. Caminin her iki tarafında dışarıya bakan pencereleri bulunan altışar oda ile arkada her iki yanda ikişerden dört büyük oda ve ortada büyük bir dershane bulunmaktadır. İslam dinini özgürce ve mistik biçimde yorumlayan dervişler ile İslam dinini bilimsel verilerle yorumlayan ulema ve öğrenciler bu camide bir arada yaşamaları sağlanmıştır. Böylece İslamiyet’in hem tasavvufi hem de Sünni (Ortodoks) unsurları bir araya getirilmiştir.

İlginç bir Akdeniz mimari yapısı ve süslemeleriyle diğer camilerden farklı özelliklere sahip olan Hüdâvendigâr Camii’nde dikkat edilmesi gereken bir başka özellik; mihrabın üzerinden dua edilen alana açılan esrarengiz penceredir. Mihrabın üzerindeki dar bir geçit ile ulaşılan esrarengiz odanın Sultan Murad’a ait olduğu söylenmektedir.
  • Hüdavendigâr Çeşmesi: Caminin bitişiğinde tarihi bir çeşme, cami ve türbe arasında da birinden sıcak diğerinden soğuk su akan çeşmeleri olan bir şadırvan bulunmaktadır. Ancak sıcak su kesik olabilir. Caminin duvarındaki çeşmede sivri kemerli ama çok derin olmayan bir nişin içinde tek musluk ile bir yalak ve yalağın üzerinde iki sıra testere dişi kirpi saçak vardır.
  • Hüdavendigâr (Sultan I. Murad) Türbesi: Hüdavendigâr Camisi’nin karşısında yer alan, I. Kosova Savaşı’nda (1389) şehit olan Sultan I. Murad’ın türbesini oğlu Sultan Yıldırım Beyazıd yaptırmıştır. Ancak bu türbe 1855 depreminde yıkılmış, eski temelleri üzerine yeniden yapılmış, zaman zaman da onarılmıştır. Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan türbe 17.60x17.60 m. ölçüsünde kare planlıdır. Kalın duvarların çevrelediği türbeyi sekiz sütunun taşıdığı sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmüştür. Kuzey cephesi dışarıdan üç payanda ile desteklenmektedir. Türbenin içerisi yuvarlak kemerli dokuz pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisinde ortada pirinç parmaklıklarla çevrili Sultan 1.Murat’ın sandukası vardır. Bunun yanında torunu Süleyman Çelebi, Yıldırım Beyazıd’ın oğlu Musa Çelebi, SultanI.Murad’ın oğlu Yakup Çelebi (1364-1389) Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan Çelebi (1395-1429), Sultan 2.Beyazıd’ın oğlu şehzade Mehmed’in (1476-1504) sandukaları bulunmaktadır. Diğer iki sandukanın hangi şehzadelere ait olduğu bilinmemektedir.
  • Hüdavendigar İmareti: Bugün vakıf merkezi olarak kullanılan imaretin orijinal hali XIX yüzyılda depremde yıkılmıştır. Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra moloz taş ile örülmüş olan imaretin bugünkü hali 1904 yılında Sultan Abdulhamid tarafından yaptırılmıştır.
  • Gırçık (Çıkçık) Hamamı: Hüdavendigâr Camisi’nin doğusundadır. Büyük olasılıkla Cami ile birlikte yaptırılmış olup XIV yüzyıla ait bir hamamdır. Bazı araştırmacılara göre “Güsulhane” olarak yapılan Hamamın önündeki giriş bölümü yıkılmış, günümüze sıcaklık ile helalar ve güneydeki tonoz örtülü iki küçük bölüm gelebilmiştir. Hamam 6.60 X 6.60 m. ölçüsünde olup üzeri oldukça büyük tek bir kubbe ile örtülmüştür. Bekarlar Hamamı olarak da bilinen Hamam da devamlı akan sıcak su ile halk ücretsiz yıkanabilmektedir.





Yıldırım Külliyesi

Yıldırım semtinde, bir tepecik üzerinde bulunan külliyeyi, Yıldırım Bayezid (1389-1402) 1390’lı yıllarda yaptırmıştır. Bursa’nın en görkemli anıtlarındandır. Külliye içindeki caminin dışında mutfaklar, iki medrese, hamam, han, hademelerin evleri, ahır, kuyu ve dârüşşifâ vardı. Bu külliye, o döneme göre Bursa’nın doğusundaki bir tepede olup, etrafı da bir duvarla çevrilmişti. Bugün sadece cami, hamam, bir medrese ile dârüşşifâ kalmıştır.
  • Yıldırım Külliyesi; Osmanlı Devleti’nin mimarlık ve yapı alanında bir devlet kültürü, bir mimarlık kültürü ve sanat tarihine geçecek bir üslup bütünlüğü yarattığı ilk önemli yerdir. Cami, medrese, imaret, hastane, mektep, ahır, mutfak, hamam ve sonrada ilave edilen türbeden oluşan Yıldırım Külliyesi; mimari, sanat ve üslup açısından “Beylik”ten “Devlet”e geçişin en önemli göstergelerinden biridir.
  • Yıldırım Cami: Yıldırım Bayezid (1389-1402) tarafından 1390’lı yıllarda yaptırılan cami, kentin, mimari bakımdan en görkemli anıtlarındandır. Cami mimarisinde “Bursa Üslubu”nun ilk kullanıldığı Yıldırım Camisi, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin ifadesiyle “Artık olgunluk derecesine ulaşmış bir yapı ile karşı karşıya bulunuyoruz. İşçilik, son derecede düzgündür. Binanın öğelerinin birbiriyle kaynaşması, bir yüzeyden ötekine geçiş, sıva ve yontma taş kısımları arasındaki bağlantılarda ustalık, silmeler ve bütün taş yonmalardaki maharet cidden kusursuzdur.” Tarihçi Hammer, “Akçağlayan” adını verdiği bu camiyi, Endülüs Araplarının XIV yüzyıldaki mimari tarzını yansıttığını söyler. Bir başka ünlü kişi Alman Mareşali Moltke ise Bursa’daki camiler arasında “inşa tarzı bakımından bana en mükemmel gibi görünen Türklerin “Yıldırım” dedikleri Bayezid’in camisidir.” der. Zaviyeli ve yan mekânlı cami tipinde yapılmıştır. İki kubbeyle örtülü olan orta mekânın her iki yanında yer alan odalarda, çok güzel alçıdan işlenmiş dolap ve ocaklar bulunur. Pencereleri mermer oymacılığının eşsiz örneklerindendir. 1855 yılı depremi sonrasında büyük bir tahribat gören camiye, 93 göçmenleri yerleştirilmişti. Yunan işgali yıllarında karargâh olarak kullanılan caminin minareleri sonradan ve camiden ayrı yapılmıştır.
  • Yıldırım Bayezid Türbesi: Yıldırım Külliyesi içinde bulunan türbe, 1406 yılında Yıldırım’ın oğlu Emir Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Mimarı ise Hüseyin oğlu Ali’dir. Yıldırım Bayezid öldüğü zaman ilk önce Akşehir’de gömülmüş, daha sonra oğlu Musa Çelebi cesedini Bursa’ya getirtmiştir. Türbe, önündeki revakıyla, daha sonra yapılan revaklı Osmanlı türbelerinin öncüsü olmuştur. Çok güzel süslemelerin olduğu türbenin içinde,pirinç parmaklıkla çevrilen Yıldırım Bayezid’in sandukasının dışında türbe içinde dört sanduka daha vardır. Bayezid’in kabrinin sağında oğlu İsa Çelebi’nin (öl.1405), solunda ise eşinin sandukası vardır.
  • Darüşşifa: Yıldırım Külliyesinin bir parçası olan Dârüşşifâ, 1390 yılında, Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Külliyeden oldukça uzak bir başka tepe üzerindedir. Şifâhâne, Bimârhâne, Tımarhâne olarak da anılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ilk hastanesi olarak kabul edilir. Dârüşşifâ vakŞyesine göre hastanede biri başhekim olmak üzere üç hekim olmak üzere toplam 13 personel bulunmaktaydı.52,00 ve 30,00 metre boyutlarında, dikdörtgen planlı ve iki eyvanlı binada, karşılıklı onar oda bulunmaktadır. Girişin sağında ve solunda ikişer oda bulunur. Girişin karşısında da kubbeyle örtülü bir dershane ile yanlarında ikişer büyük oda yer almaktadır. Kapı girişinde ve giriş eyvanında yer alan tuğla süslemeleri dikkat çekmektedir.1945 yılına kadar harabe durumda bulunan Darüşşifa, 2001 yılında onarımı tamamlanarak Göz Hastanesi olarak yeniden hizmete açılmıştır.
  • Yıldırım Medresesi:Yıldırım Külliyesi içinde bulunan yapı, 1390 yılında, Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinde, önü kapalı ilk medresesidir. Açık revaklı, avlulu ve kubbeli dershaneli medrese tipinde yapılmıştır. Giriş cephesinin taş, diğer kısımların ise tuğla süslenmesi, o dönemdeki taş süslemelerinin daha önemli sayıldığını göstermektedir. 20 odanın yer aldığı medrese bahçesinde mermer bir şadırvan bulunmaktadır. Pencereli odalarda iki niş ve birer ocak bulunmaktadır. 1640,1649, 1671, 1825 ve 1953 yıllarında onarım gören medrese, bugün dispanser olarak kullanılmaktadır.
  • Yıldırım Hamamı: Yıldırım Camii’nin güneybatısında meyilli sahadadır. Üzeri tek kubbeyle örtülü bu küçük hamam kare şeklindedir. Külliye’ye gelir getirmek amacıyla 1390 yılında yapılan hamam bugün özel mülkiyetin elinde olup 1982 yılından bu yana faaliyetini sürdürmektedir.
  • Yıldırım İmareti (Aşevi): Külliye’nin bir parçası olan ve kayıtlara göre 18.yüzyıla kadar faaliyetini sürdüren caminin doğusundaki imaretin, mutfak ve hademe evlerinin bulunduğu yerler yıkılmış olup, bugün bu mekânın olduğu yerde ilköğretim okulu bulunmaktadır.
  • Yıldırım Çeşmesi: Yıldırım Camii’nin güneyinde ve batısında iki çeşme vardır. Güneydeki çeşme küçük olup, batıdaki çeşme ise mermerden ve oldukça büyüktür.





Emir Sultan Külliyesi
Kendi adıyla anılan mahallede, Uludağ’ın yamaçlarındaki bir tepe üzerinedir. Yıldırım Bayezid’in kızı ve Emir Sultan’ın eşi olan Hundi Fatma Hatun tarafından, XV. yüzyılın başında, Emir Sultan adına yaptırılan külliyede caminin dışında türbe, hamam ve tekke bulunmaktadır. Bugün tekke yıkılmış, hamam da harap durumdadır. Cami çevresinde ve önünde altı güzel çeşme ile cami avlusunun ortasında şadırvan vardır. Emir Sultan Külliyesi bir padişah külliyesi olmamakla birlikte “Sultan Külliyesi” olarak anılan önemli bir dini ziyaret yeridir. Her gün mevlût okutulan Emir Sultan Camii ve Türbesi yabancı turistler tarafından ilgi gördüğü kadar, Bursalı için de çok büyük önem taşıyor. Çünkü... Bursa`da sünnet çocukları da Emir Sultan Hazretleri’nin türbesine götürülüp dua ediliyor, evlenecek olanların yolu da buradan geçiyor. Adağı olanlar da buraya geliyor, dilek tutacaklar da buraya uğruyor. Hatta... Yaşamını tamamlayıp gözünü yumanların bir bölümü son yolculuğuna Emir Sultan’dan uğurlanıyor. Çok özel bir tarihi ve manevi dokuya sahip olan Bursa’nın en çok turist çeken, daha doğrusu yerli-yabancı en çok turistin gelip ziyaret ettiği yer olan Emir Sultan Camii ve Türbesi’nin Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan çevre düzenlemesi neticesinde, doğal ve tarihi dokusunu uzun yıllar devam ettirmesi bekleniyor.
  • Emir Sultan Cami: Uludağ’ın yamaçlarındaki bir tepe üzerine, kendi adıyla anılan mahallededir. Yıldırım Bayezit’ın kızı ve Emir Sultan’ın eşi olan Hundi Fatma Hatun tarafından, XV. yüzyılın başında, Emir Sultan adına yaptırılmıştır. Üç kapılı Caminin giriş bölümünde, şadırvanlı geniş ve güzel bir avlu vardır. Bursa camileri içinde en geniş ve güzel avlusu olan cami budur. Ayrıca Bursa’da kubbesi en büyük camidir. Çok süslü olan mihrabında mermer ve altın yaldızlar kullanılmıştır. Çevresinde birçok tarihi çeşmenin bulunduğuEmirsultan Camii’nde görülen mimari unsurları bir başka camide görmek mümkün değildir. Arap tarzında yapılan caminin son cemaat yeri, avluyu çeviren revaklar olarak kullanılmıştır. Nitekim yanlarda, iki mihrap bulunur. Avlunun tam ortasında şadırvan vardır. Avlu revakları mermer sütunlarla çevrilidir. Depremler nedeniyle sürekli tahrip olan yapı, yapılan onarımlarla orijinalliğini yitirmiştir. Cami, 1795 yılında tamamen yıkılmış, 1804 yılında, III. Selim tarafından tekrar yaptırılmıştır.
  • Emir Sultan Türbesi: Üç Osmanlı Sultanı döneminde yaşayan, Sultan Yıldırım’a, Çelebi Mehmed’e ve II. Murad’a kılıç kuşandıran Emir Sultan’ın eşi Hundi Sultan tarafından yaptırılan Emir Sultan Türbesi, caminin kuzeyindedir. Sekiz köşeli plana sahip olan türbenin üzerini yüksek bir kasnağın taşıdığı orijinal hali depremde yıkılmış olup 1868’de batı sanatından esinlenerek Barok stilinde tekrar inşa edilmiştir. Dolayısıyla bugünkü yapının mimari ve estetik açıdan orijinali ile hiçbir alakası olmadığı gibi türbenin geçmişteki ihtişamı da zarar görmüştür. Özgünlüğünü kaybetmiş olmasına karşın sofilikte velilik rütbesini kazanan Emir Sultan hazretlerinin türbesinin Müslüman dünyasında beşinci makam olduğunu ileri sürenler de vardır. Peygamber soyundan geldiği için “Emir”, gönülleri fethettiği için “Sultan” unvanını alan Emir Sultan’ın sandukası türbenin ortasında pirinç parmaklıklar arasında yer almaktadır.
Türbede oğlu Emir Ali, eşi Hundi Hatun ve iki kızı yatmaktadır. Emirsultan Caddesi’nin kuzeyinde mezarlık duvarına dayalı 4 metre yüksekliğindeki Beşir Ağa Çeflmesi 1744 yılında yapılmış olup, kentin en görkemli çeşmelerinden biridir. Caminin batısındaki avlu duvarında bulunan Kurtbasan Çeşmesi 1851 tarihlidir. Emir Sultan Camii’nin güneyinde bulunan çeşme, Darüs’saade Katibi tarafından 1743 yılında yaptırılmıştır. Emir Sultan Camii’nin güney duvarına bitişik, yuvarlak bahçe girişinin solundaki çeşme 1743 yılında Darüs’saade Ağası tarafından yaptırılmıştır. Diğer çeşme ise Emir Sultan Külliyesi’ne giderken mezarlığın başında, Memiş sokağının girişinde olup 1821 tarihinde yapılmıştır.
  • Emir Sultan Hamamı: Emir Sultan Camii’nin güneyinde köşede yer alan hamam, Emir Sultan’ın eşi Hundi Hatun tarafından 1426 yılında yaptırılmıştır.
  • Emir Sultan Medresesi ve Dergâhı: Emir Sultan’ın eşi Hundi Hatun tarafından, külliyenin batı tarafına yaptırılan dergah& medrese yıkılmış olup yerine şimdiki park ve ilköğretim okulu yapılmıştır.
  • Emir Sultan Çeşmeleri: Emir Sultan Külliyesi’nin çevresinde altı tarihi çeşme vardır. Caminin kuzeybatısında, mezarlık yanındaki üç musluklu Fatma Sultan Çeşmesi 1838 tarihlidir. Emirsultan Caddesi’nin kuzeyinde mezarlık duvarına dayalı 4 metre yüksekliğindeki Beşir Ağa Çeşmesi 1744 yılında yapılmış olup, kentin en görkemli çeşmelerinden biridir. Caminin batısındaki avlu duvarında bulunan Kurtbasan Çeşmesi 1851 tarihlidir. Emir Sultan Camii’nin güneyinde bulunan çeşme, Darüs’saade Katibi tarafndan 1743 yılında yaptırılmıştır. Emir Sultan Camii’nin güney duvarına bitişik,yuvarlak bahçe girişinin solundaki çeşme 1743 yılında Darüs’saade Ağası tarafından yaptırılmıştır.Diğer çeşme ise Emir Sultan Külliyesi’ne giderken mezarlığın başında, Memiş sokağının girişinde olup 1821 tarihinde yapılmıştır.







Yeşil Külliyesi
Kentin doğusunda, Çelebi Mehmet Bey ile Emir Sultan Caddeleri arasındaki bölgede yer alır. Yeşil semtinde bulunan külliyeyi, 1419 yılında, Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. “Yeşil Külliye” içinde yer alan “Yeşil Türbe ve Camii”, Timur yenilgisi sonrası sarsılan Osmanlının yeniden dirilişinin göstergesi olarak, Bursa ile özdeşleşen görkemli bir eserdir. Cami, medrese, türbe, hamam ve imaretten oluşan Yeşil Külliye’nin diğerlerinden farkı, bu yapıların serbest olarak yerleştirilmiş olmasıdır. Tüm yapılar bugüne gelmiştir. Çinilerle kaplı olan Yeşil Cami, Bursa’nın olduğu kadar ülkemizin en güzel tarihsel yapılarından biridir. Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Yapıda, bazı Bizans döneminden kalma yapı malzemesi de kullanılmıştır. Yapının, devrin devlet dairesi olarak yapıldığı savunulur.
  • Yeşil Cami: Yeşil semtinde bulunan cami, 1419 yılında, Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Yapıda, bazı Bizans döneminden kalma yapı malzemesi de kullanılmıştır. Yeşil Camii’nin girişindeki taç kapı, Türk taş oymacılığının güzel bir ürünüdür. Caminin tüm süslemeleri ünlü şair Lamii Çelebi’nin babası olan Nakkaş Ali tarafından yaptırılmıştır. Caminin büyük bölümü çini ile kaplıdır. İç duvarlar, tavanlar, mahfiller ve geçiş eyvanları tümüyle çiniyle kaplıdır. Ahşap işçiliğin Bursa’daki en güzel örneklerini bu camide görmek mümkündür. Pencere kapakları, devrin ahşap işçiliğinin güzel örneklerindendir. Diğer camilerde bulunmayacak biçimde, dilimli kubbelerinde çok ince süslemeler bulunmaktadır. Cami içinde güzel bir şadırvan vardır. Şadırvanın tek parçadan yapılmış fıskiyesi eşsiz inceliktedir. Araştırmacı gezgin Texier, bu yapıyı itirazsız, Bursa’nın belki de Osmanlı saltanatının en mükemmel eseri olduğunu ifade eder. Tarihçi Hammer, eskiden caminin minaresi ile kubbelerinin de çinilerle döşeli olduğunu yazar. Evliya Çelebi de, bu camiye yeşil adının verilmesine gerekçe olarak yeşil renkli çinilerle örtülmüş olan minareleri ve kubbeleri göstermektedir.
  • Yeşil Türbe (Çelebi Sultan Mehmed Türbesi): Yeşil Türbe, Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Türbenin mimari Hacı İvaz Paşa’dır. Bursa’nın sembolü niteliğinde olan Yeşil Türbe plan olarak Selçuklu kümbetlerinin devamı gibidir. Sekiz köşeli ve üzeri yüksek kasnak üzerine oturan tek kubbeyle örtülü olan türbenin altındaki bodrum katta odalar bulunmaktadır. Türbenin içi ve dışı tamamen renkli sır ve mozaik çini tekniklerinden yapılmış çiniler ile dikdörtgen ve altıgen çinilerle kaplı olup, bunların üzeri sarı yaldızla süslenmiştir. Yalnız Bursa’nın değil, Türkiye’nin de sembolleri arasında yer alan Yeşil Türbe’nin en dikkat edici köşelerinden biri ceviz ağacından oyulmuş muhteşem kapısıdır. Türbenin ahşap ustası Tebrizli Hacı Ali’nin yaptığı bu kapıya rozet, geometrik, rumi gibi çeşitli yazı motifleri kazılmıştır.
Kapının Bursa kemerli cumbası ve çevresi de çini kaplıdır. Türbenin içinde bulunan “çinili mihrap”, renkli süsleme sanatının bir şaheseri olarak kabul edilir. Türbenin ortasında, zeminde bir kademe ile yükseltilmiş sekizgen kaide üzerinde l. Mehmed’in muazzam çini lahdi bulunmaktadı. Sanduka, beyaz, mavi, sarı, lacivert renkte çinilerden oluşan bir bordür ile kaplanmıştır. Tamamen renkli sır niteliğindeki kabartma çinilerle kaplı lahit üzerinde Çelebi Sultan Mehmed’in ölüm tarihi ve O’nu tanıtan sözler yazılıdır. Türbenin mimarı Hacı İvaz, çini ustası Mehmed Mecnun, Nakkafl Ali bin İlyas Ali’dir. Türbede Çelebi Sultan Mehmed’in kızları Selçuk, Hafsa, Ayşe, Sitti Hatunlar, oğulları Mahmut, Yusuf, Mustafa ve sütannesi Daye Hatun’un kabirleri bulunmaktadır.
  • Sultaniye/Yeşil Medresesi: Osmanlı döneminde Bursa’nın en önemli medresesiydi. Yeşil Camii’nin yanında bulunan medrese, 1419 yılında, Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Yeşil Külliyesi’nin bir parçasıdır. Sultaniye Medresesi, en yüksek unvanlı müderrislerinin görev yaptığı bir eğitim kurumuydu. Bursa’nın en güzel medreselerinden biridir. Dikdörtgen bir avlunun etrafında sıralanan on üç oda, bir müderris odası,giriş eyvanı ile tuvaletler vardır. Odaların önünde, üzeri kubbe ve tonozla örtülü bulunan revaklar vardır. 1975 yılından bu yana, Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir.
  • Yeşil Hamam: Yeşil Caddesi üzerinde, Yeşil Türbe’nin yanında yer alan hamam, külliyeye gelir getirmek amacıyla yapılmıştır. Sultan I. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) döneminde yaptırılan “Hamam”ın soğukluk bölümünün üzeri büyük bir kubbe ile örtülüdür. Soğukluğun ortasında sekizgen bir mermer havuz, sıcaklık bölümünde sekiz adet kurna yer alır. Günümüzde şahıs malı olup antika dükkanı olarak kullanılmaktadır.
  • Yeşil İmareti: Bursa’nın en önemli imaretlerinden olup,1420 yılında yaptırılmıştır. Çelebi Mehmed tarafından yaptırılan İmaret, uzunlamasına dikdörtgen planlı olup, iki bölümden oluşmaktadır. Bugün özel bir işletmeye kiralanarak kafe olarak kullanılan, Yeşil Cami’nin yanındaki imaretin 1420 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Uzunlamasına dikdörtgen planlı olan imarette Türk kahvenizi yudumlayarak yorgunluk giderebilirsiniz.





Muradiye Külliyesi
Muradiye Külliyesi; Kültürpark’ın arkeoloji kapısının karşısında Çekirge Caddesi’nden ayrılıp sağa dönerek ilerlediğinizde Kaplıca Caddesi ile Hamzabey Caddesi’nin kesiştiği noktanın yakınında yer alır. Muradiye Külliyesi, Bursa’da Osmanlı Sultanları tarafından yaptırılan son külliyedir. Sultan 2. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılmış ve içinde bulunduğu semte ismini vermiştir. Cami, medrese, hamam, darüşşifa ve türbeden oluşan “Muradiye Külliyesi” daha sonraki dönemlerde şehzadelerin de buraya defnedilmesiyle türbelerle dolmuştur. Dolayısıyla “bugün Muradiye deyince sadece cami ya da II. Murad Türbesi değil; türbelerin topluca bulunduğu bahçe ve çevresi, sonuçta koca bir mahalle” akla gelmektedir. Türbelerin 12’si bir bahçe (hazire) içinde, biri dışarıdadır. Ama bu türbelerin hiç biri II. Murad dönemi eseri değildir. En eskisi olan Hüma Hatun Türbesini, oğlu Fatih Sultan Mehmed yaptırmıştır. Ötekiler de (1451-1481), II. Bayezid (1481-1512), Kanuni (1520-1566) dönemlerinde yaptırılmıştır. Bursa’nın en güzel yeşil ve sessiz köşelerinden biri olan Külliye’nin bahçesinde sergilenen Osmanlı mezar taşlarını da görebilirsiniz. Ölüm ile yaşamı, rüya ile hakikati, hüzün ile huzuru bir arada tadabileceğiniz, hissedebileceğiniz bu mistik mekânın bahçesinde yer alan çınarlar, serviler, çiçekler arasında hem bedenen hem de ruhen dinlenebilirsiniz.

  • II. Murad Cami:1425/26 yılında yaptırılan II. Murad Camii, zaviyeli camiler grubuna girer. “Bursa Kemerli” girişi olan caminin planı, bu tipin en yalın biçimini yansıtır. Yapı, ana eksen üzerindeki kubbeli iki bölümle yanlardaki eyvanlardan oluşmaktadır. Buna karşılık, gerek dış gerekse iç süsleme bakımından zengindir. Dış cepheye renkli görünüşünü kazandıran taş ve tuğla işçiliğine, yer yer renkli sırlı tuğla ve çiniler de katılmıştır. Dış süslemeye genellikle geometrik motifler egemendir. Giriş cephesinin zengin süslemesine karşılık, öteki cephelerde yalın bir tuğla-taş duvar işçiliği egemendir. Başlıca iç süslemeleri ise, duvarların alt bölümlerini kaplayan tek renkli çiniler ve çevrelerindeki çini bordürlerdir. Buna karşılık, mihrap süslemesinde çini bulunmamaktadır. Caminin yanındaki güzelim bahçe, ulu çınarları, devasa mızrak ucu gibi yükselen servileri, çiçekleri ve mırıldayan çeşmeleriyle ziyaretçiye bir huzur hissi veriyor. Bu his, Osmanlı hanedanının tuğla ve taş sıralarıyla almaşık düzende örülmüş duvarlara sahip bir düzine türbesinin zarif melankolisiyle güzel bir karışım oluşturuyor.
  • II. Murad Türbesi: Dünyevi zevkleri bilen aynı zaman da uhrevî aleme de gereken bağlılığı gösteren II. Murad’ın türbesi, külliyenin merkezinde, caminin güney-batısındadır. Mermerden bir eyvandan geçilerek türbeye girilmektedir. Ahşap saçağı son derece mükemmeldir. On iki köşe yıldızların etrafında, yaldızlı çiviler, geometrik süslemeler vardır.13,45 metre kenarları olan kare planlı türbede bulunan II. Murad’ın mezarı mermer levhalı olup, vasiyeti gereği, kubbenin orta kısmında genişçe bir bölüm yağmurun mezarın üzerineyağması için açık bırakılmıştır. Türbe’nin içindeki yan odada iki büyük oğlu ile bir kızının mezarları bulunmaktadır. Sultanlıktan kendi isteğiyle ayrılan ilk ve son hükümdar olan II. Murad, Bursa’da gömülen son Osmanlı Padişahıdır.1451’de Edirne’de hayatını kaybeden Sultan 2.Murad, 1443’te kaybettiği büyük oğlu Alaaddin’in yakınına gömülmek istediği için cenazesi Bursa’ya getirilmiş ve küçük oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan bu türbeye gömülmüştür. Mezarının bulunduğu bu türbe ölümünden önce 1937’de kendisi tarafından yaptırılmıştır. Gösterişten hoşlanmayan II. Murad’ın türbesi oldukça sade ve anıtsaldır. Sıradan bir vatandaşın mezarından farklı değildir, Türbenin kubbesi, 2. Murat’ın vasiyeti gereği mezarın yağmur sularıyla ıslanması için gökyüzüne açık olarak yapılmıştır. Sultan II. Murad vasiyetinde kendisi böyle istemiş; öyle ki, Allah’ın rahmeti, ister güneş ve ayın parlaklığı, isterse Cennetin yağmuru veya çiği olsun, mezarımın doğrudan üzerine yağsın... diye vasiyet etmiş. 2. Murad’ın oğlu Alaaddin (1419-1443) ile kızları Fatma ve Hatice’ye ait sandukalar da 2.Murat türbesinin içinden geçilerek ulaşılan sade odada bulunmaktadır.
  • II. Murad Medresesi: Günümüzde 1951 yılından bu yana “Verem Savaş Dispanseri” olarak hizmet veren medresenin dershane cephesindeki dekoratif tuğla işçiliği ve içerideki bazı çiniler ilginizi çekecektir. Bursa’nın en güzel medresesi olan yapı, geleneksel Anadolu üslubuna göre bir avlu çevresinde düzenlenmiştir. Avlu etrafında içlerinde birer ocak ve pencere bulunan on altı hücre sıralanmaktadır. Duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüş olup, dershanenin duvarları ise firuze ve lacivert çinilerle süslenmiş olup, tuğla işçiliği görülmeye değer güzelliktedir. Caminin hemen bitişiğinde yer alan kare biçimli yapının avlusunda ise fıskiyeli bir havuz bulunmaktadır.
  • Muradiye İmareti: II. Murad camii’nin kuzey doğusundaki dikdörtgen planlı bu yapı, yoksullara yemek vermek üzere yaptırılmıştır. Günümüzde “Darü’z Ziyafe” adıyla lokanta olarak hizmet veren 13 x 40 metre boyutlarındaki bu yapı 1420’li yıllarda yaptırılmıştır.
  • II. Murad Hamamı: 1426 yılında Muradiye Külliyesi’ndeki talebelerin yıkanması için yaptırılan Hamam, bugün Külliye Bahçesi’nin dışında kalmıştır. Uzun yıllar harap durumda kalan hamam kamulaştırılarak özürlülere yönelik merkez olarak yeniden düzenlenmesi planlanmıştır.
  • Muradiye Çeşmesi: II. Murad Camii’nin güneyinde, bahçe kapısının girişinde sağ taraftaki çeşme, orijinalliğini yitirmiş olsa da çok eski olduğu tahmin edilmektedir. Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen çeşmenin bir musluğu ve bir yalağı bulunmaktadır.Muradiye Medresesi’nin batısındaki diğer çeşme tuğladan yapılmış olup, sivri kemerli bir nişin içinde musluk ile bir yalak vardır. Tuğla süslemesi açısından orijinal bir çeşmedir.






Muradiye Türbeleri
  • Muradiye Türbeleri: Bursa’yı “Osmanlı Türbeleri şehri” imiş gibi gösteren, Muradiye Külliyesi içinde, II. Murad Camii’nin kuzeyindeki birbirine çok yakın mesafelerde bulunan 12 türbedir. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren 100 yılı aşkın bir dönem içinde peyderpey yaptırılan bu yapı kompleksinde; Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun (Hatuniye) Türbesi, II. Murad’ın oğlu şehzade Alaaddin Türbesi, şehzade Ahmet Türbesi, Fatih’in oğlu şehzade Mustafa (Cem Sultan) Türbesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu şehzade Mustafa Türbesi, Sultan II. Bayezid’in eşi Şirin Hatun Türbesi, II. Bayezid’in diğer eşi Gülruh Hatun Türbesi, Fatih Sultan’ın ebesi Ebe Hatun (Gülbahar Hatun) Türbesi,II. Bayezid’in oğlu şehzade Mahmud Türbesi,II. Bayezid’in gelini Mükrime Hatun Türbesi, Fatih Sultan’ın eşlerinden Gülşah Hatun Türbesi ile Saraya mensup kimselerin (Cariyelerin)gömülü olduğu Cariyeler/Saraylılar Türbesi bulunmaktadır. Muradiye’deki 12 türbeden başka, hazirenin dış tarafında şair Ahmet Paşa Medresesi ile Süleyman (Karşı Duran) Türbesi ve Muradiye Konağı yer almaktadır.
  • Cariyeler ve Saraylılar Türbesi: Caminin batısında yer alan ve XV. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen türbede yatan iki kadının kim oldukları bilinmiyor. Her yanı açık olan Türbenin, Sultanlara ayrılan özel bölümde yer almasını düşünerek burada yatanların kimlikleri ve Sultan ailesiyle olan ilişkileri konusunda hikâyeler, söylenceler anlatmakta özgürsünüz.
  • Hüma Hatun Türbesi:1449’da yaptırılan türbe, Muradiye camiini doğusundadır. Hatuniye Sultan ya da Ak Türbe olarak da adlandırılan türbede Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun yatmaktadır. Girişi eyvanlı ve altı köşe planlıdır. Türbenin içindeki kalem işi madalyon ilginizi çekebilir. Türbede ikinci sandukanın kime ait olduğu bilinmiyor.
  • Şehzade Ahmet Türbesi: Muradiye Camisi’nin güneydoğusunda, bahçedeki ilk büyük türbedir. Sultan II. Bayezid’in akrabalarının türbesi olarak ta bilinen türbede; Şehzade Ahmet’in dışında kardeşi Şehzade Mehmed (ölm. 1512), oğlu Şehzade Şehin Şah(ölm 1511) ile Sultan Bayezid’in hanımı Bülbül Hatun ile Şehzade Ahmet’in kızı Kamer Sultan ve Sultan Bayezid’in kızı Safa Sultan’ın gömülü olduğu söylenmektedir. Türbe kapısından içeri adımınızı attığınızda ilk dikkatinizi çekecek şey simsiyah ve parlak mavi duvar çinileri ile açık ve toprakla doldurulmuş mezarlar olacaktır. Kalem işleri ile dikkati çeken türbenin iç duvarları sekizgen turkuvaz çinilerle kaplanmıştır.
  • Şehzade Mustafa Türbesi: Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu olan ve üvey annesi Hürrem Sultan tarafından Padişah olmaması için boğdurulan (1553) Şehzade Mustafa’nın gömülü olduğu türbe; lale, karanfil desenleriyle süslü İznik çinileriyle donatılmıştır. Çinilerin üzerinde kalan bölümler, kubbe ve mihrap da zengin kalem işleri ile dekore edilmiştir. Sultan II. Murad ve Şehzade Alâaddin türbelerinin güneybatısındaki Türbe içerisinde Şehzade Mustafa’dan başka Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Orhan (1558-1562), Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi, Şehzade Mustafa’nın annesi Mahi Devran Hatun (ölm.1580) ve kime ait olduğu bilinmeyen bir çocuk mezarı bulunmaktadır.
  • Gülşah Hatun Türbesi: Fatih Sultan Mehmed’in eşi, Şehzade Mustafa’nın annesi Gülşah Hatun’un (ölm.1486) türbesi, XV.yüzyılda yaptırılmış olup, Muradiye bahçesindeki en küçük türbedir.Türbe, dıştan dışa 6.55x6.50 m. ölçüsünde kare planlıdır. Girişte küçük bir eyvan olup, üzeri sekiz köfleli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Bezeme olarak içeride yalnızca basit kalem işlerinin bulunduğu görülmektedir. Türbede Gülşah Hatun’dan başka, Sultan II.Bayezid’in oğlu Şehzade Ali de gömülüdür.



  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.11.2010, 14:28   #6
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa İnanç Merkezleri



Bursa'daki Camilerin Bir Kısmı

Bursa, geçmişten günümüze dinlerin ve inançların birlikte yaşadığı bir barış ve hoşgörü kentidir. Kentin dört bir yanında ibadethaneler ve dini mekanlar bazen iç içe, bazen yan yana yüzyılları beraber geçirebilmiştir. Bursa ve ilçelerinde onlarca kilise, sinagog ve cami bulunurken, bunlardan bir kısmı hala işlevini sürdürmektedir.

  • Emir Sultan Cami ve Türbesi



Emir Sultan’ın asıl adı Şemseddin Muhammed Bin Ali El Buhari’dir. Soyu Hz. Hüseyin’e dayanan Emir Sultan, Sultan Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatma Hatun ile evlenmiş, 1429’da vebadan hayatını kaybedene kadar Bursa’da yaşamış bir din bilginidir. Türk tasavvuf aleminin en seçkin isimlerinden olan Emir Sultan, padişahların sefere çıkmadan önce ziyaret edip duasını aldıkları, Yıldırım Bayezid ve Sultan I. Murad’a kılıç kuşatan, Anadolu’nun Müslümanlaşmasında etkili olan bir alimdir. Bursa’nın en önemli tarihi yapılarından olan Emir Sultan Külliyesi eşi Hundi Fatma Hatun tarafından Sultan I. Murad zamanında yaptırılmıştır. 15. yüzyılın başında yaptırılan caminin asıl ibadet alanının üzerini büyük bir kubbe örtmektedir.

Batıdaki merdivenlerden çıkıp, iki sütun arasındaki kapıdan geçilerek geniş dikdörtgen avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer almaktadır. Avlu ahşap revakla çevrelenmiştir. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde taştan yapılmış iki minaresi, minarelerin kaidesinde de birer kayyum odası vardır. Mihrap 18. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Cami 1855 depreminde gördüğü ağır hasar sebebiyle Sultan Abdülaziz döneminde yeniden esaslı bir onarımdan geçmiştir. 1954 depreminde de zarar gören cami daha sonra restore edilmiştir
.

Külliyenin türbe bölümünde ise Emir Sultan’ın yanı sıra eşi Hundi Fatma Hatun, oğlu Emir Ali ve iki kızının sandukaları yer almaktadır. Şimdiki türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmıştır.

  • Ulu Cami



Osmanlı mimarisinin şaheserlerinden olan ve İslam dünyasının en önemli 5 mabedinden biri olarak gösterilen Ulu Cami, Bursa’nın en büyük ve en görkemli yapısıdır. İslam’da en yüksek mertebeli ibadethane Mekke’deki Mescid-i Haram’dır (Kabe). Burayı Mescid-i Nebevi (Medine), Mescid-i Aksa (Kudüs) ve Mescid-i Emeviye (Şam) izler. Bu dört caminin ardından mertebe bakımından 5. sırada Bursa Ulu Cami yer alır. Atatürk Caddesi’nde Hanlar Bölgesi’ne komşu olan Ulu Cami, gerek mimarisi gerekse işçiliği ile döneminin de en önemli eserlerinden biridir. Yüksek iki minaresi ve benzer boyutlarda yirmi kubbesi olan Ulu Cami, çok ayaklı cami şemasının klasik ve abidevi bir örneğidir.
Mimarisiyle abide bir yapı olan Ulu Cami, olağanüstü güzellikteki minberi, duvarlarındaki el yazmaları, ortasındaki abdest alınabilen havuzlu şadırvanı ve içerisindeki kendine özgü harika özellikleri ile de Türk ve İslam sanatı için son derece önemli bir eserdir.

  • Geruş Sinagogu



Sultan II. Selim tarafından 16. yüzyılın başlarında inşa ettirilen sinagog İbranice “kovulmuş” anlamına gelen Geruş adını taşımaktadır. Sultan II. Selim İspanya’dan ayrılmak zorunda kalan Musevileri Osmanlı İmparatorluğu’na kabul etmiş ve iskânlarını sağlamıştır. İlk kafilelerin bir bölümü Bursa’ya yerleştirilmiştir. Musevilerin ibadetlerini özgürce yapmaları için yapılan dikdörtgen planlı sinagog, kesme taştan inşa edilmiştir. İsmi nedeniyle sinagogun bu dinin mensupları açısından ayrı bir önemi vardır. Arap Şükrü Sokağı’nda bulunan Geruş Sinagogu, halen ibadete açıktır.

  • İznik Ayasofya Kilisesi ve Yeşil Cami



İznik, Hristiyan dünyası için çok önemli dini merkezlerden biridir. Hristiyanlığın ana ilkelerinin belirlendiği Birinci Konsül, 228 piskoposun katılımıyla 325 yılında İznik’te Senatus Sarayı’nda toplanmıştır. Hristiyan dünyasınca bugün de inanılan “Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğu” tezi uzun tartışmalardan sonra İznik’te kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve İznik Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir. Bundan dolayı İznik 1962 yılında Vatikan’da toplanan 19. konsülde Kudüs ve Vatikan’dan sonra üçüncü kutsal kent ilan edilmiştir. İznik’te 7. Konsül’in toplandığı ve 1331’de camiye dönüştürülen Ayasofya Kilisesi, adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden alan Yeşil Cami gibi hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için kutsal kabul edilen pek çok yapı vardır.

  • Trilye İsa Kilisesi veya Fatih Camii



Uzun yıllar Rum-Ortodoks Hristiyanları için önemli bir dini inanç merkezi olan Trilye’de M.S.720-730 yılları arasında inşa edilen İsa Kilisesi ya da orijinal adıyla
Hagios Stephanos olan yapı Bursa çevresinde özgün yapısını korumuş en eski Bizans yapısıdır. Trilye’nin Türkler tarafından fethi ile birlikte 1560 yılında Fatih Camii adı ile düzenlenerek ibadete açılmıştır. Zeytinbağı’nda Rumlardan kalma yedi kilise, üç manastır ve üç de ayazma (kutsal kaynak) var iken bugün bu kiliselerden sadece üç tanesi ayaktadır. Panagia Pontobasilissa ya da belde de tanınan adıyla Kemerli Kilise, duvarlarına resim yapılan ilk kilise olarak bilinmektedir. Hıristiyan âlemi için büyük önem taşıyan bu kilisenin duvarlarında kat kat resimler bulunmaktadır.

  • Mayor Sinagogu
15. yüzyılda İspanya’nın Mayorka Adası’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Seferad Yahudileri tarafından inşa edilmiştir. Sinagoga terk ettikleri adanın anısına Mayor adı verilmiştir. Sakarya Caddesi üzerinde bulunan sinagog dörtgen planlı olup renkli kalem işleri ile bezenmiştir. 1975 yılına kadar ibadete açık bulunan Mayor Sinagog’u 2004 yılında restore edilerek kültür merkezi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Tamir ve restorasyon işlemlerine 1998 yılında başlanan sinagog 2001 yılında ibadete açılmıştır. İbadet, kış aylarında daha küçük olduğu için ısınması da daha kolay olan Mayor Sinagogu’nda, yaz aylarında ise Geruş Sinagogunda yapılıyordu. 2004 yılından itibaren kültür merkezi olarak hizmet vermektedir.

  • Böcek Ayazması (Baptisterium)
İznik’te Koimesis Kilisesi’nin doğusunda yer alan ve halkın “Böcek Ayazması” olarak tanımladığı, araştırmacılara göre Vaftizhane olan bu yapıda; MS. II. yüzyıla tarihlenen İbranice Tevrat’tan alınmış ifadeler bulunur. Schneider’e göre MS. 6.yüzyıla ait olan bu yapıya Yakup Çelebi Sokağı’ndan demir parmaklıklı bir kapıdan geçildikten sonra on bir basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Mekânın içerisi 4.50 m. çapında ve 3.80 m. yüksekliğinde kubbeli bir odadır.

  • H. Constantinos Manastırı (Helena Kilisesi)
Nilüfer ilçesine bağlı Uluabat Gölü’nde Manastır Adası’nda bulunan bu kiliseyi ilk kez XVI. yüzyılda S. Gerlach görmüştür. Daha sonra C.Mango tarafından tanıtılmıştır. Bu yapı plan tipi ve duvar tekniklerine göre 8.-10.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. 18.-19. yüzyıllarda büyük bir onarım geçirmiş ve dış cepheleri yenilenmiştir.



Bursa Türbeleri

Bursa’daki görkemli yapıtlardan bazıları türbelerdir. Mehmet Şemseddin, 1900’lü yıllardaki Bursa’da; demir parmaklıkla çevrili olanlar dahil olmak üzere 253 türbe belirlemiştir. Bugün Bursa merkezinde 45’i yapısı olan, 19’u yapısı yıkılmış toplam 64 türbe ayakta kalmıştır. Bursa türbelerinde, Anadolu Selçuklu dönemi türbelerinin izleri görülür. Dikdörtgen veya çoğunlukla altıgen, sekizgen bir mekân olan türbelerin üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bursa’da kübik gövdeli türbeler de yapılmıştır. Bu türden olan Muradiye’deki Gülşah Hatun, Mükrime Hatun ve Gülruh Hatun türbeleri, son yıllardaki onarımlarla bu özelliklerini yitirmişlerdir. XIV. yüzyılda yapılan Gülçiçek Hatun Türbesi, kare planlı türbeye geçişin ilk örnek yapısı. Bursa’daki türbelerin çoğu Muradiye Camii bahçesinde yer alır. Diğer türbelerin çoğu Osmanlı sultanları ve ailelerine ait türbelerdir.

  • Süleyman Çelebi Anıt Mezarı



Mevlüd’ü yazan Süleyman Çelebi’nin anıt mezarı Çekirge Caddesi üzerindedir. Bursalı olan Süleyman Çelebi Vezir Ahmet Paşa’nın oğludur. Mevlüd’ü 1409 yılında Bursa’da yazmıştır. Yıldırım Bayezid zamanında Ulucami’nin imamlığını yapan Süleyman Çelebi’nin kabri yoğurtlu baba mezarlığı olarak bilinen bu yerdeydi. 1945-1952 yılları arasında vali Haşim İşcan ve Bursalı hayırseverlerin iştiraki ile aynı yere bir anıt mezar yapılmıştır. Sekiz ayaklı türbenin ortasında mermer sanduka vardır. Ulu selvilerin ortasındaki türbenin bahçesi oyma geometrik motifli korkulukla çevrilidir.

  • Okçu Baba Türbesi
Tophane Parkı’nın hemen aşağı tarafında, Balibey Hanı’nın yanında yer alan türbede, Bursa’nın fethine katılan ve “Okçu Baba” lakabıyla bilinen Nasreddin Nusred Paşa’nın mezarı bulunmaktadır. Bursa’nın en çok ziyaret edilen türbelerinden biridir.

  • Oruç Bey Anıt Mezarı
Balkanlar’da, Osmanlının gelişip güçlenmesinde önemli roller üstlenen ve 1424 yılında vefat eden ünlü komutan ve devlet adamı Oruç Bey’in mezarı, üzerindeki evin kamulaştırılıp yıkılmasıyla 2005 yılında ortaya çıkarıldı. Sultan Yıldırım Bayezid döneminde komutanlık yapan, Fetret döneminde Sultan Çelebi Mehmed döneminde “Beylerbeyi”, ve ardından Sultan II.Murad döneminde “Vezirlik” görevine getirilen Kara Timurtaş Paşa’nın oğlu Oruç Bey’in ortaya çıkarılan mezarı, Osmangazi Belediyesi’nce çevresi ile birlikte “anıt mezar” olarak düzenlenmiştir.

  • Osman Gazi Türbesi



Bursa’ya tepeden bakan Tophane Parkı içindeki Osman Gazi Türbesi’nin bulunduğu yerde eskiden kendisinin hayatta iken, güneş vurduğunda üstündeki kurşunların parlamasından dolayı “Şol Gümüşlü Kubbe” olarak isimlendirdiği Bizans Manastırı bulunmaktaydı. Osman Gazi ölümünden önce burayı işaret ederek “beni buraya gömün” diye vasiyet ettiği için, manastır/kilise türbeye dönüştürülmüştür. 1801 yangınında, akabinde 1855 depreminde tamamen yıkılan bu yapı 1863 yılında Sultan Abdulaziz tarafından, kesme kefeki taş ile yeniden yapılmıştır. Sekizgen bir plan üzerine yapılan türbede yedi pencere yer almaktadır. Bursa’ya gelen yerli turistler bakımından öncelikle ve sıkça ziyaret edilen yerlerin başında yer alan türbenin ortasında; sedef kakmalı süslerle bezenmiş muhteşem kabir, parmaklıklarla çevrili sanduka, sırma işlemeli yazılı örtü ile lâhit, Osmanlı’nın ilk Sultanı Osman Gazi Han’a aittir. Giriş kapısına en yakın olan kabir, büyük oğlu Alâüddin Bey’e (1331) aittir.

Murad Hüdavendigâr’ın oğlu Savcı Bey (1385), kardeşi İbrahim, Orhan Gazi’nin hanımı Asporça Hatun’un kabirlerinin de yer aldığı türbe içinde ayrıca 17kabir bulunmaktadır. Türbe içinde var olduğu bilinen davul ve diğer eşyalar günümüze ulaşmamıştır. Bursa’yı kuşatan ve teslim olmasını kolaylaştırıcı şartları hazırlayan Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, Bursa’nın fethi esnasında vefat ettiğinden fetih sonrası Bursası’nda yaptırdığı bir eser bulunmamaktadır. Ancak Osman Gazi, Bursa kuşatması esnasında yaptırmış olduğu iki “Gözetleme Kulesi” bulunmaktadır. Bunlardan biri Mollaarap mevkiinde Balabancık denen yerdedir. Diğeri ise Kükürtlü Hamamı karşısında olup, her iki hisardan geriye kalan kalıntılar restore edilerek gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.


  • Orhan Gazi Türbesi
Osman Gazi’nin Türbesi’nin hemen yanında yer alan Orhan Gazi Türbesi; dört köşeli, dört mermer sütun üzerine kurulu olup, türbenin zemininde Bizans Manastırı’nın kalıntısı olan mozaik parçaları bulunur.1855 yılındaki depremde tamamen yıkılan bu yapı, 1863’de Sultan Abdulaziz tarafından tekrar yaptırılmıştır. Orhan Gazi Türbesi’nin aslında Osman Gazi Türbesi ile yan yana olduğu, Sultan Abdulaziz zamanında ikiye bölünerek bugünkü hali aldığı bilinmektedir. Türbenin ortasında yer alan Orhan Gazi’nin ahşap işlemeli muhteşem kabri, yeşil örtülü ve pirinç parmaklıdır. Türbede; Cem Sultan’ın oğlu Abdullah (1481), kapı tarafında II. Bayezid’in oğlu Korkut (1513), yanında hanımı Nilüfer Hatun, oğlu Kasım Çelebi, Yıldırım Sultan’ın oğlu Musa Çelebi, kızı Fatma olmak üzere toplam 21 kabir yer almaktadır.



Zaviye ve Tekkeler

Dinsel yapılardan olan zaviye ve tekkeler, tarikatların eğitim ve ibadet yaptıkları mekânlar olarak yapılmıştır. Cumhuriyet öncesinde sadece Bursa merkezde 40 kadar tarikatın faaliyette olduğu düşünülürse, bu yapıların önemi de kendiliğinden ortaya çıkar. Tarikatlar, kendi ibadetlerini gerçekleştirebilecek özel donanımlı mekânlar yaptırmışlardır. Tekkelerde; semahane, çilehane, misafirhane ve konutlar gibi bölümler bulunur. Ayrıca tekkenin mescidi, çeşmesi ve hamamı da bulunabilir. Tekkeler içinde en sağlam olarak günümüze gelebilen Çiçek Tekke, Karabaş-i Veli ve İsmail Hakkı Tekkesi’dir. Üftade Tekkesi, Somuncu Baba Evi, Seyyid Usul Dergahı gibi harabe vaziyetteki dini mekânlar restore edilerek, kültür ve sanat merkezleri olarak yeniden halkın hizmetine sunulmuşlardır.

  • Karabaş-i Veli Tekkesi



  • Karabaş-i Veli Tekkesi: 1550 yılında ölen Yakup Çelebi tarafından yaptırılan Karabaş-i Veli Tekkesi, ilginç kubbesi, zengin süslemeleri, özgün yapısı ile döneminin en güzel mimari örneklerindendir. Restore edilen tekke günümüzde kültür sanat merkezi olarak hizmet vermekte olup, ziyaretçilere otantik bir ortamda Mevlevi kültüründen örnekler sunulmaktadır.
  • Üftade Cami ve Tekkesi: 16. yüzyılda Mehmed Muhyiddin Üftade tarafından yapılan “Üftade Külliyesi”nde; mescit, semahane, harem, çilehane ve çeşme vardır. Üftade’nin çok sayıda özel eşyasının sergilendiği Çilehane, iki katlı, kare planıyla ahşap tavanlı basit bir yapıdır. Günümüzde Osmangazi Belediyesi tarafından restore edilerek yeniden düzenlenmiştir. Bursa’da doğup yaşayan Üftade Hazretleri, Anadolu ve Balkanlara yayılan “Celveti Tarikatı”nın piridir. 1581’de vefat eden Üftade Hazretleri’nin talebesi ve müridi olan Aziz Mahmud HÜDAYİ de ilk tasavvuf eğitimini bu tekkede almıştır.
  • Seyyid Usul Dergâhı: Bursa’nın en eski tekkelerinden biri olup, Seyyid Usul adlı derviş tarafından 15. Yüzyılda kurulmuştur.1516 yılında Bursa’da vefat eden Seyyid Usul’un, Emir Sultan ve Seyyid Nasır ile birlikte Bursa’ya geldiği rivayet edilmektedir. Günümüze gelinceye kadar semahane ve diğer aksamları yıkılan tekke, Osmangazi Belediyesi’nce 2008’de “sosyal ve kültürel amaçlı tesis” olarak restore edilmiştir.

  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.11.2010, 15:10   #7
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa Hanları

Kapalı Çarşı ve Hanlar Bölgesi

  • Hanlar Bölgesi
Tarih boyunca ticaret yollarının üzerinde bulunan Bursa, yüzyıllardır önemli bir ticaret merkezi olmuş ve bu ayrıcalıklı durumunu günümüze kadar sürdürmüştür. Günümüzdeki alışveriş merkezlerinin ilk modeli sayılan ve tüm canlılığı ile bugün de ayakta olan Kapalı Çarşı ve onu sarmalayan hanlar bölgesi, bunun en güzel göstergesidir.

  • Bedesten (Kapalıçarşı)



Bursa Kapalıçarşı, bu tür çarşı tipinin ilk örneklerinden biridir. Koza Han, Geyve Han, Fidan Han, Emir Han, Bedesten, Tuz Hanı, Galle (Tahıl) Hanı, Hacı İvazpaşa Çarşısı gibi ticaret merkezlerine ulaşmak için açılan yoldan ve bu yolun iki kenarına yapılmış olan dükkânlardan oluşan bir üretim ve ticaret merkezi meydana gelmiştir. Bu çarşılar bütününe Osmanlı döneminde “Uzun Çarşı” deniliyordu.

Orhan Gazi’nin yaptırdığı Orhan Külliyesi’nin bir parçası ve Osmanlı hanlarının ilk örneği olan Emir Han’ın iki tarafına, Sultan Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan Bedesten ve Ulu Cami ile bu bölge merkezi bir nitelik kazanmıştır. Kumaş, mücevher ve çeşitli kıymetli eşyaların alım satımının yapıldığı, eşit büyüklükte kubbelerle örtülü, bir çeşit kapalı çarşı olan Bedesten, Osmanlı Devleti’nin ilk bedesteni olması açısından önem taşır.15 metreye 56,6 metre iç ölçülerinde olan çarşının üzeri altı ayağa oturan on dört kubbe ile örtülüdür. Çarşıda karşılıklı sıralanmış elli altı dükkan ve otuz iki mahzen vardır.

  • Eski Aynalı Çarşı
Bursa Kapalıçarşısı yüzyıllar boyunca bir yandan gelişirken, bir yandan da geçirdiği yangınların, depremlerin yıkımına uğramıştır. 1958 yılındaki yangında büyük oranda hasar gören çarşı 1960 yılında aslına uygun olarak onarılmıştır. Günümüzde iç bölümleri kuyumcular, dış tarafı ise ayakkabıcılar çarşısı olarak kullanılmaktadır. Kapalıçarşı zaman içinde Sipahi, Gelincik, Bakırcılar, Yorgancılar, Sandıkçılar, İplikçiler Çarşıları ve Aynalı Çarşı ile genişlemiştir.

  • Emir Hanı



Ulucami’nin kuzeydoğusunda bulunan Emir Hanı, Orhan Bey tarafından, 14. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır. 1522yılına kadar eski Bezazistan olarak bilinen han daha sonra Emir (Bey) Han’ı ismini almıştır. İç avlu çevresine sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşan Emir Han Osmanlı hanlarının ilk örneğidir. Dört köşedeki kubbeler dışında yapının diğer kısımları tonozla örtülüdür. Duvarlar iki sıra tuğla bir sıra taştan örülmüştür. Handa; alt katta eşya depoları olarak penceresiz 36 mahzen bulunurken, üst katta37 odası vardır. Bursa çarşısının çekirdeğini oluşturan hanın ortasında bir şadırvan ile tarihi çınarlar bulunur. Emir Han birçok yangın ve deprem görmüş, 1963 yılında aslına uygun onarımlar sayesinde özgün şekliyle yenilenmiştir. Günümüzde önemli alışveriş merkezlerinden biri olan Emir Han aynı zamanda huzurlu bir dinlenme yeridir.

  • İpek Hanı (Arabacılar Hanı)



İvaz Paşa Camii’nin yanında yer alan İpek Han, Çelebi Sultan Mehmed tarafından Yeşil Külliyesi’ne gelir getirmesi amacıyla yaptırılmıştır. Arabacılar Hanı olarak da bilinen yapı, Bursa’daki en büyük hanlardandır. Hanın zemin katında otuz dokuz, üst katında kırk iki oda bulunmaktadır. Klasik Osmanlı hanları tarzında yapılan bu handa odaların önünde bulunan revakların üzeri kubbe ve tonozla örtülmüştür. Son yıllarda yapılan restorasyonlar sonucunda han orijinalinden oldukça uzaklaşmış, yalnızca batı bölümü özgün haliyle kalabilmiştir. Günümüzde tekstil esnafının faaliyet gösterdiği bir merkezdir.

  • Geyve Hanı
Hacı İvaz Paşa tarafından 15. yüzyılda Yeşil Cami’ne gelir sağlamak amacıyla yaptırılıp, Çelebi Sultan Mehmed’e hediye edilmiştir. Önceleri Lonca Hanı olarak da anılan Geyve Hanı, 2007 yılında Osmangazi Belediyesi tarafından restore ettirilmiştir. Yapıda, kare planlı avlunun çevresine sıralanan revaklar ile bunlara açılan odalar bulunur. Alt katta yirmi altı, üst katta ise otuz oda bulunmaktadır. Bugün de ticari faaliyetlerin sürdüğü hanın ortasında bir de şadırvan yer almaktadır.

  • Balibey Hanı



Bursa’da üç katlı olarak inşa edilmiş tek han olan Balibey Hanı, önemli ticaret yapılarından biridir. Hisar Kapı’nın hemen alt tarafında yer alır. İstanbul’un fethine katılan kumandanlardan biri olan Hamza Bey’in oğlu Bali Bey tarafından Yenişehir’deki külliyesine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Restore ettirilerek 2008 yılında açılan han, günümüzde geleneksel el sanatlarının üretilerek sergilendiği bir merkez olarak hizmet vermektedir.

  • Koza Hanı



Ulu Cami ile Orhan Camii arasında yer alan Koza Hanı, Sultan II. Bayezid’in İstanbul’da inşa ettirdiği Bayezid Külliyesine gelir sağlamak amacıyla 1490 yılında yaptırmıştır. Bursa’nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. Duvarları tuğla ve taşla örülmüş olan bu han, dikdörtgen bir avlunun çevresinde yer alan iki katlı bir yapıdır. Bu hanın doğusunda ahır ve depoların bulunduğu ikinci bir avlulu bölüm vardır. Yapıya, Kapalı Çarşı tarafından taş kabartma bezeli abidevi görünümde bir taç kapıyla girilmektedir. Üst kattan güneye, avluda depolara ve Orhan Camii yönüne açılan üç kapısı daha bulunmaktadır. Alt katında kırk beş, üst katında ise elli odası olan hanın avlusunun ortasında taştan yapılmış, sekiz ayak üzerine oturtulmuş bir köşk mescit bulunur. Alt kısmında bir şadırvan vardır. Günümüzde ulu çınarların altında şadırvan sesinin dinlenebildiği keyifli bir alışveriş merkezidir.

  • Kapan Hanı
Hanlar Bölgesi’nde Ulucami ile Çakır han arasında yer alan Kapan Hanı 14.yüzyılın ikinci yarısında Sultan Murat Hüdavendigar tarafından yaptırılmıştır. Kapan hanı Osmanlı kentlerinde şehre kırsal kesimden gelen yağ, un, sebze, meyve gibi ürünlerin pazarlandığı bir yerdi. Bu han da dikdörtgen büyük bir avlunun çevresinde iki katlı revaklar ve bunların arkasındaki odalardan meydana gelmiştir. Atatürk Caddesinin genişletilme çalışmaları sırasında Hanın kapısından güneye uzanan büyük duvar yıkılmıştır. Günümüze tonoz örtülü birkaç odası gelebilmiştir.

  • Fidan Hanı (Mahmut Paşa Hanı)
Uzunçarşı’da yer alan Fidan Han, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Avlusundaki mescidi ve ıhlamur ağaçları ile
Bursalıların dinlenmek için tercih ettikleri bir mekândır. Mahmut Paşa Hanı olarak da bilinen Han, eskiden fidan satışı yapıldığı için Fidan Hanı ismini almıştır. Bursa’nın en güzel hanlarından biri olan Fidan Hanı iki avluludur. Ahırlar ve diğer yan bölümlerin bulunduğu kısım bugünkü dükkanların olduğu yerdedir. Hana güneydeki çarşıdan girilmektedir. İç avlu kareye yakın dikdörtgen planlı olup, iki katlı revakların ayakları ve kemer yüzleri tuğla ve moloz taşla işlenmiştir. Ortasında bir havuz ve mescidi vardır. Birinci avlu üzerindeki hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası bulunmaktadır.

  • Tuz Hanı



Kara Timurtaş Paşa’nın oğlu Umur Bey tarafından 1454 yılında kendi adıyla anılan camiye gelir getirmek amacıyla yaptırılmıştır. Tamamı özel mülkiyette olan Tuz Hanı, Osmangazi Belediyesi tarafından 2007 yılında restore ettirilmiştir. Duvarları kesme taş ve tuğla ile örülüdür. Klasik Osmanlı hanlarında olduğu gibi dikdörtgen bir avlu etrafına iki katlı olarak sıralanan odalardan oluşur. Üst katta 18, alt katta 17 odası vardır.

  • Pirinç Hanı
Bursa Ulu Cami’den aşağıya inen yolun sonunda, İvaz Paşa Camii’nin karşısında yer alan Pirinç Hanı, Sultan II. Bayezid tarafından 1508 yılında Koza Hanı’nda olduğu gibi İstanbul’daki cami ve imaretine gelir getirmesi amacıyla yaptırılmıştır. Büyük bir avlunun çevresinde, iki katlı olarak sıralanmış revaklar ve onların arkasında odalardan oluşur. Üst katta otuz sekiz, alt katta ise kırk oda bulunur. Hanın önünde bulunan iki sıra dükkanlar, 1519 yılında yanmış ve sonradan onarılmıştır. Hanın doğu yönünde taş kabartma motifleriyle bezeli muhteşem bir kapısı vardır. Ancak depremlerde büyük hasara uğramıştır. 2000’li yılların başında tepeden tırnağa onarımdan geçen Pirinç Hanı’nda günümüzde çay bahçeleri ve küçük dükkanlar yer almaktadır.

  • Çukur Han (Kütahya Hanı)


Tuzpazarı Caddesi’nde binalar arasında çukurda kaldığı için Çukur Han olarak bilinen Kütahya Hanı, Sultan II. Murat döneminde inşa edilerek Yıldırım Bayezid’ın damadı Buharalı Emir Sultan Vakfiyesi’ne katılmıştır. Kesme taş ve tuğladan yapılan bu han da diğer hanlar gibi bir avlu çevresinde, iki katlı olup revak ve odalardan meydana gelmekteydi. Günümüze bu handan yalnızca güney tarafındaki zemin kat odalarından üçü ile batıdaki kapı kemeri, merdivenleri ve birkaç odası gelebilmiştir.

  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.11.2010, 10:33   #8
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa Kaplıcaları






Fevkalade tarihi ve kültürel özelliklerinin yanı sıra doğanın son derece cömert davrandığı bir şehir olan Bursa, şifalı sular ve kaplıcalar bakımından da çok zengin bir kenttir. Uzun yıllardır Türkiye’nin en önemli termal merkezlerinden biri olan Bursa’da, ünlü Çekirge ve Kükürtlü kaplıcalarından başka, Gemlik, İnegöl, Orhangazi ve Mustafakemalpaşa ilçelerindeki ılıca ve kaplıca merkezleri günümüzde de yerli ve yabancı gezginlerin ilgisini çekmektedir.




  • Çekirge Kaplıcaları



Çekirge semtinde Vakıfbahçe kaynağına bağlı olan kaplıcalar yer almaktadır. Bölgedeki tüm oteller, bu kaplıcalara bağlıdır. Bu kaplıcanın suları banyo olarak romatizmal sendromlara, hareket sistemlerinin ağrılı hastalıklarına, damar tıkanıklıklarına, diyabet, gut ve metabolizma bozukluklarına, içme kürleri olarak da karaciğer ve safra yolları hastalıklarına iyi gelmektedir. Eski Kaplıca, Hüsn-ü Güzel, Adak Hamamı’nın yanı sıra bölgedeki diğer termal oteller kaplıca suyu kullanmaktadır. Çekirge kaplıcalarında ortalama su sıcaklığı 45 derecedir

  • Eski Kaplıca (Armutlu Hamamı)
Kentin en büyük ve tarihi en eski kaplıcası olan Eski Kaplıca Çekirge semtinde yer almaktadır. Kervansaray Termal Otel bünyesinde olan kaplıcanın yerinde Bizans döneminden hamam kalıntısı bulunması nedeniyle Eski Kaplıca olarak anılır. Bizans Kraliçesi Thedora’nın gençliğinin ve güzelliğinin bu kaplıcadan geldiğine inanılır. Sultan I.Murat Hüdavendigar tarafından çifte hamam olarak yaptırılan kaplıcaya 1511 yılında Sultan II. Bayezid tarafından soğukluk kısmı eklenmiştir. İki kubbe ile örülen soğukluk yarım kubbelerle desteklenmiştir. Eski Kaplıca, mimari özelliği bakımından Bursa’daki hiçbir hamam yapısının planına uymaz. Soyunmalık ya da Soğukluk adı verilen bölümünün ortasına büyük bir şadırvan yerleştirilmiş olup üzeri iki kubbe ve iki yarım kubbe ile örtülmüştür. Buradan Ilıklık adı verilen ve sekiz sütuna oturan yuvarlak kemerlerin taşıdığı kubbeli bir mekâna geçilmektedir. Ortadaki mermer havuza sıcak suyun boşaldığı aslan ağzının bulunduğu yerde de 1675 yılına ait kitabeli bir ayna taşı dikkati çekmektedir. Havuzun çevresindeki sekiz tane sütun ve başlıkları Bizans dönemine aittir. Son yıllarda onarım görmüş ve bir bölümü kadınlar için ayrılmıştır.
Kaplıcanın Bizans sütunlarıyla çevrili havuz kısmında,
“Havuzdan yükselen buharla, kendinizi bir Wagner opera sahnesinde hissedebilirsiniz. Havuzdaki su 45 derece, kaynakta ise 90 derecedir. İlginç olan, aynı yamaçta, Türklerin tabiriyle –karpuz çatlatacak- derecede, buz gibi soğuk pınarlar da yer almaktadır”.
Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre, burada bir banyo yaptıktan sonra insan vücudu, kulak memesine kadar yumuşuyor ve insanın eli vücudunda bir sabun gibi kayıyor. Günümüzde, hamamın altında bulunan zarif Kemerli Çeşme’den kalp çarpıntısına iyi geldiği söylenen su içilebilir ya da kaplıcanın sularında şifa aranabilir. Eski Kaplıca suyunun; sindirim yolu, kadın ve kalp-damar hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir.

  • Yeni Kaplıca
Çelik Palas’ın önünden sağa dönen yol üzerinde yer alan Yeni Kaplıca, bölgedeki suyun, Kanuni Sultan Süleyman’ın nikris hastalığına iyi gelmesi üzerine, Kanuni Sultan Süleyman’ın Veziri Rüstem Paşa tarafından 1552 yılında yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ı da iyileştiren bu kaplıca cilt, bağırsak, romatizma ve mesane hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıcanın soğukluğu oldukça geniş iki büyük kubbe ile örtülüdür. Tek kubbeli soğukluktan, ortasında büyük bir havuzun bulunduğu sıcaklığa geçilmektedir. Sıcak su aslan ağzından akarak seyrine doyum olmaz bir görünüm ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra sıcaklığın girişinde üzerleri küçük kubbelerle örtülü odalar sıralanmışlardır. Bu odalardan sağdakine, suyunun sıcaklık derecesinin yüksek olmasından ötürü halk arasında “Eflek Terleten” ismi verilmiştir. Kaplıcanın duvarları çini, tabanı mozaiklerle kaplı olup, bunların hepsi döneminin en güzel örneklerindendir.

  • Kükürtlü Kaplıcaları



Bademli Bahçe Kaynağı’na bağlı olan bu kaplıcalar, Bursa merkezi ile Çekirge arasında Kükürtlü Bahçesi’nin arkasındadır. Yedi kaynağı vardır. Kükürtlü ve radyoaktif olan bu sular, banyo ve içme olarak Vakıfbahçe Kaynağı ile aynı özelliklere sahiptir. Ayrıca Kükürtlü suları damar hastalıklarına ve kronik iltihaplı hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıcanın erkekler kısmını Sultan I.Murad Hüdavendigâr, kadınlar kısmını da Sultan II. Bayezid yaptırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde de eklemeler yapılmıştır. Kaplıcalar günümüzde Uludağ Üniversitesi bünyesinde Atatürk Rehabilitasyon ve Araştırma Merkezi olarak faaliyet göstermektedir. Kükürtlü Kaplıcaları’nda su sıcaklığı 54-84 derece arasında değişmektedir.

  • Karamustafa Hamamı
Fatih Sultan Mehmet’in veziri ve Sultan II. Bayezid’in damadı olan Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılan hamamın 15.yüzyılda bölgedeki eski Bizans hamamlarının üzerine inşa edildiği tahmin edilmektedir. Ev görünümündeki bu kaplıcalar, ülkemizin farklı kentlerinden gelen insanların en fazla ilgi gösterdiği termal tesislerden biridir. Erkekler ve aileler hamamı olmak üzere iki bölümden oluşur. Ayrıca 25 odalı oteli, çocuk oyun alanı ile hizmet veren, dinlenmeye müsait bir tesistir. Su verimi az olduğu için, büyük havuzu yoktur. Küçük bir havuzu vardır. Ayrıca hamamın içinde yuvarlak bir yalak bulunur. Su, bunun dibinden kaynar. Su sıcaklığı 54 derecedir.

  • Oylat Kaplıcaları



İnegöl’ün 27 kilometre güneyinde Uludağ eteklerinde 840 m. yükseklikte yer almaktadır.Aynı zamanda çam ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeri olan Oylat Kaplıcaları; suyunun özellikleri bakımından dünyada 2. sırada yer almaktadır. Oylat suyunun en büyük özelliklerinden birisi içilebilmesidir. Suyunun 40 derece sıcaklıkta olması nedeniyle, soğutulmadan banyo yapma imkânı vardır. Su verimi dakikada 3000 litre olduğundan, radon gazının fazlalığına bir avantajdır. Bu gazlar etrafa yayılarak, solunum yolu ile vücuda geçer. Oylat Kaplıcası bol sulu bir kaplıcadır. Üç aslan ağızdan havuza dökülür. Kurnalarında musluk yoktur. Devamlı akar. “Arsenikli, sülfatlı, karbonatlı” bir sudur. İçmeye elverişlidir. Modern havuzları vardır. Romatizma, nevralji ve kadın hastalıkları, idrar yolları rahatsızlıklarında büyük yarar sağlar. Özellikle ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır.

  • Gemlik (Terme) Kaplıcaları
Gemlik ilçe merkezinin güneyinde Umurbey yolundadır. Otel, lokanta ve bir havuzu bulunmaktadır. Kaynağın suyu romatizma, nevralji, zihinsel yorgunluklar ve kalp hastalıklarına iyi gelmektedir.

  • Dümbüldek (Tümbüldek)
Mustafakemalpaşa’ya 19 km. uzaklıkta Akarca yöresinde yer alır. Su, iki metre derinliğinde, kuyu benzeri bir yerden köpürerek kaynar. Fokurtular yaparak kaynadığından “Dümbüldek” ismi verilmiştir. Belediye tarafından işletilen otel ve hamamlar vardır. Banyo olarak ağrılı hastalıklara iyi geldiği, dolaşımı düzenlediği, içindeki demir nedeniyle cilt üzerinde iyileştirici etki yaptığı, içme kürü olarak da karaciğer, mide, bağırsak, pankreas ve safra kesesi rahatsızlıklarını giderici özellikleri olduğu söylenmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.11.2010, 13:15   #9
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa’nın Parkları


Ovaları, ormanları, parkları ve bahçeleri ile “yeşil” sıfatını alan Bursa’da, doğal dinlence ve mesire yerlerinin yanı sıra irili ufaklı yüzlerce park ve bahçe kentin dört yanına dağılmıştır.




Reşat Oyal Kültür Parkı




Yapımına 1950 yılında başlanan ve 1955 yılında dönemin Bursa Belediye Başkanı Reşat Oyal tarafından Kültürpark olarak hizmete açılan park, kentin düzenlenmiş ilk büyük yeşil alanlarından birisidir. 393 bin metrekare alan üzerine kurulu olan Reşat Oyal Kültürparkı’nda suni bir gölet, yürüyüş yolları, spor alanları, çocuk oyun alanları, çay bahçeleri ve restoranların yanı sıra Arkeoloji Müzesi, Açık Hava Tiyatrosu, lunapark ve piknik alanları bulunmaktadır. Yakın tarihlere kadar Bursa Fuarı’nı da bünyesinde bulunduran Kültürpark, 40 yılı geride bırakan Bursa Festivali’ne kurulduğu günden beri ev sahipliği yapmaktadır.


Soğanlı Botanik Park


Bursa batı yakın çevre yolunda Hayvanat Bahçesi’nin bitişiğinde yer alan Botanik Park, 400 dönümlük bir alanı kaplamaktadır. Bitkisel araştırma ve bilimsel çalışmalara açık olan Botanik Park, kurulduğu 1998 yılından beri birinci derece SİT alanıdır. Japon Bahçesi, Fransız Bahçesi, İngiliz Bahçesi, gül bahçesi, kaya bahçesi, kokulu bitkiler bahçesi, şekilli bitkiler bahçesi gibi bölümlerin yer aldığı parkta, 150 tür ağaç, 27 çeşit gül, 76 tür çalı, 20 tür örtücü bitki bulunmaktadır. Yine parkın bünyesinde otel ve restoran olarak hizmet veren 17-19 yüzyıl Bursa konaklarının modellendiği bir bölüm yer almaktadır. Koşu ve yürüyüş yolları, spor alanları, bisiklet parkurları, çocuk oyun, otomobil pisti, spor aletleri gibi etkinlik alanlarının yanı sıra Botanik Park’ta bir de suni gölet bulunmaktadır.



Bursa Hayvanat Bahçesi




Botanik Park’la birlikte 1998 yılında hizmete açılan Bursa Hayvanat Bahçesi, hayvanların doğal yaşam ortamlarına uygun olarak düzenlenmiş barınaklara sahiptir. Botanik Park’ın hemen yanında hizmet veren Bursa Hayvanat Bahçesi’nde 55 türde 500 hayvan yaşamaktadır. Avrupa’nın alanında sayılı parklarından biri olan Bursa Hayvanat Bahçesi’nde, ayı, kurt, aslan, leopar, yırtıcı kuşlar, lama, yaban eşeği, deve, maymun bölümlerinin yanı sıra deve kuşları ve zebralarında bulunduğu Afrika Savağı bölümü yer almaktadır. Su kuşları için ayrılan bölümde dev bir kafes ve gölet bulunmaktadır. Çağdaş bir anlayışla kurulan Bursa Hayvanat Bahçesi, ziyaretçilerin hayvanları çok daha yakından görme imkanı sağlar. Bursa Hayvanat Bahçesi, yerli ve yabancı turistlerin en fazla ilgi gösterdikleri yerlerden biridir.

Merinos Parkı




Cumhuriyet tarihinin ilk fabrikalarından biri olan Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası, ülke ekonomisine sağladığı katkı ile Türkiye’nin simge tesisleri arasında kendine yer bulmuştur. Temeli 28 Kasım 1935 tarihinde İsmet İnönü tarafından atılan ve Türk sanayisinin en büyüklerinden olan Merinos Fabrikası, 2 Şubat 1938’de Atatürk tarafından hizmete açılmıştır. Merinos Fabrikası, 2004 yılında Özelleştirme İdaresi tarafından kapatılmıştır. Kapatıldıktan sonra Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen fabrika arazisi, gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projesi ile park haline dönüştürülmüştür. Yapılan çalışmaların ardından Merinos Park, kente hayat veren önemli yeşil alanlar arasına katılmıştır. Park bünyesinde; Atatürk Kongre ve Kültür
Merkezi, Ulusal Tekstil Müzesi, Modern Sanat Müzesi ve Spor Müzesi’nin yanı sıra yürüyüş alanları, spor alanları, dinlence donatıları, lokanta ve çay bahçeleri, belediye birimleri yer almaktadır.


Sukay Park




Osmangazi Belediyesi tarafından Çukurca Mahallesi’nde yaptırılan Türkiye’nin ilk su sporları parkı olan Sukaypark, 100 dönüm arazi üzerine kuruludur. Parkın bünyesinde bir ada, su kayağı yapılan gölet, oyun parkları, yürüyüş ve koşu bantları, cafe restoran, spor okulu gibi donatılar bulunmaktadır. Uluslararası standartlara uygun olarak inşa edilen tesislerde, pek çok ulusal ve uluslar arası organizasyon düzenlenmektedir.



Uludağ Milli Parkı




Eşsiz güzellikleri, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilen Uludağ, kış turizminin yanı sıra yaz aylarında da, kampçılık, trekking ve günübirlik piknik etkinliklerine olanak sağlamasıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Bu özellikleri ile Uludağ dört mevsim turizme hizmet veren bir doğaya sahiptir. Teleferikle de ulaşılabilen Karabelen, Kirazlıyayla ve Sarıalan gibi piknik alanlarında kır kahveleri, büfeler, restoranlar ve alışveriş noktaları da bulunmaktadır.


Atatürk Kent Ormanı




Nilüfer Belediyesi tarafından 2005 yılında yapımına başlanan ve ilk etabı 2007 yılının mayıs ayında hizmete açılan Atatürk Kent Ormanı, sürekli gelişim gösteren bir park olma özelliğini taşımaktadır. Bünyesinde piknik alanları, yürüyüş parkurları, ahşap barınak alanları, sosyal donatılar, bebek bakım odası, ilkyardım birimi gibi birçok hizmeti de barındıran Atatürk Kent Ormanı, güvenlik kamerası, internet gibi modern hizmetleri de ziyaretçilerinin kullanımına sunmaktadır.



İnkaya Çınarı




Çekirge’den Uludağ’a çıkan yolun üzerindeki İnkaya Köyü’ndedir. Tahminen 600 yıllık olan İnkaya Çınarı, Türkiye’nin en yaşlı ağacı olma özelliğini taşımaktadır. Yüksekliği 35 metre, çevresi 9,45 metre, çapı 3 metre olan çınarın on üç ana kolu vardır. Çınar eskiden harman yeri olarak kullanılan alana gölgelik yapması için dikilmiştir. Kayalık olan arazinin iç bölümündeki su sızıntıları ile devamlı beslenen çınar, günümüze kadar sağlıklı bir şekilde ulaşmıştır. Tarihi çınarın altında çay bahçesi, restoran, hediyelik eşya dükkanları, meyve ve sebze stantları bulunmaktadır.
Bursa’nın diğer park ve dinlence alanları arasında; Hamitler Parkı, Temenyeri Parkı, Pınarbaşı Parkı, Havuzlupark, Atıcılar Parkı, Haşim İşcan Parkı, Karacabey Atatürk Kültür Parkı, Saidabat ve Suuçtu Şelaleleri, Kocayayla, Karacabey Harası, Ova Korusu Ayı Barınağı, Uluabat Kuş Cenneti, Gürsu Yamaç Paraşütü Tesisleri, İnegöl Kültürparkı başta olmak üzere onlarca park bulunmaktadır.



Bursa Çeşmeleri

" Velhasıl Bursa, Sudan İbarettir. "

1. Şehreküstü Meydanında bulunan çeşme
2. Adalet Meydanı Çeşmesi
3. Emirsultan Cami önünde bulunan çeşme
4. Fomara yolunda bulunan çeşme
5. Hüdavendigar Cami önünde bulunan çeşme
6. Huzurevi bahçesinde bulunan çeşme


Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesi’nde;

"Velhasıl Bursa, sudan ibarettir"

diyerek Bursa'da suyun önemini belirtmişir. 1640 yılında Bursa’ya gelen Evliya Çelebi:
“Gerçi bu kentin çeşmeye ihtiyacı yoktur ama gelip geçenler için hayır sahipleri 2.065 çeşme yaptırmıştır. Her biri âb-ı hayat gibidir”

der. Tanpınar’ın da ifadesiyle
“Evet, Bursa bir su şehridir ve bu itibarla bize hiç beklenmedik bir adamı hatırlatır. Bu Şeyhülislam Karaçelebizade Aziz Efendi’dir. Saltanatın ilk yıllarında IV. Mehmed’i bütün vezirleri arasında azarlamaktan çekinmeyen bu acayip ruhlu alim, ikbali seven, fakat onu haşin mizacı yüzünden bir türlü elinde tutamayan bu zeki, zarif, kibar fakat geçimsiz adam, Bursa’nın hayatına oldukça garip bir şekilde girer. Menfasını değiştirttiği bu su şehrinde çeşme yaptırmayı kendine biricik eğlence edinir ve servetinin mühim bir kısmını bunun için harcar. Böyle bir hayrata ihtiyaç olmadığını aklına bile getirmeden yaptırdığı bu çeşmelere Bursalılar hâlâ Müftü Çeşmeleri diyorlar.

Şeyhülislam Aziz Efendi’nin Bursa’da 200 adet çeşme yaptırdığı bilinmektedir. Bursa’nın her köşesine yapılan mahalle çeşmelerinin yanı sıra, sebiller, selsebiller ve evlerin bahçelerinde fıskiyeli havuzlar bulunurdu. Bursa’yı gezen tüm gezginler, Bursa’nın yeşili olduğu kadar her köşede şırıldayan çeşmelerinden söz ederler. Bugün bu gezginlerin anlattıkları Bursa çeşmelerinin yüzde sekseni yok olmuştur.

XIX. yüzyılda Bursa'ya gelen Von der Moltke şöyle der:
"İnsanı şaşırtan şey, su bolluğu. Her yanda bir dere çağıldıyor, kayalardan pınarlar dökülüyor. Buğuları tütenlerinin yanında, buz gibi soğukları var. Bütün kentte, camilerde bile sayısız fiskiyelerden sular fışkırıyor."

Evliya Çelebi de, Bursa sularını şu şekilde anlatır:
"Yalçın kayalardan abıhayat akar. Mutfaklarında pişen kebap yenilerek üzerinde bu abıhayattan içilse, biraz sonra insanı yine acıktırır. Böyle hazmı kolaylaştırıcı bir sudur."

Çinili Çeşme






1. Kaplıkaya muhtarlığı yanındaki Soytürk hayratı
2. Merinos Çeşmesi
3. Osmangazi Belediyesi önünde bulunançeşme
4. Teleferik Parkında bulunan çeşme
5. Veledi Yaniç Cami çeşmesi
6. Ulu Cami'nin yanında bulunan çeşme

Sular diyarı olarak da anılan Bursa’da deprem ve yangın gibi felaketler nedeniyle, tarihi çeşmelerin birçoğu yıkılmıştır. Bugün 1743’yılında yaptırılan “Darüs’saade Ağası Çeşmesi”, yine aynı yıl yaptırılan “Darüs’saade Kâtibi Çeşmesi”, 1744 yılında Beşir Ağa tarafından yaptırılan Emirsultan Caddesi’nin kuzeyindeki mezarlık duvarına dayanmış 4,05 metre yüksekliğindeki Beşirağa Çeşmesi, 1851 yılında yaptırılan “Kurtbasan Çeşmesi”, 1838’de yaptırılan“Fatma Sultan Çeşmesi” kentin en görkemli çeşmesidir.

1440 yılında yaptırılan Hisar içinde Zindankapı sokağındaki “Velediyaniç Çeşmesi” ile Kavaklı Mescidi’nin önündeki 1857 yılında yaptırılan “Kavaklı Çeşmesi” ve 1450 tarihli Selçuk Hatun Çeşmesi ile Saltanat Kapı Çeşmesi restore edilerek tekrar gün ışığına kazandırılmış tarihi çeşmelerdir.



Bursa Hisar ve Tophane

Bursa’nın tarihten bugüne taşıdığı en önemli merkezler arasında yer alan Hisar Bölgesi, Bithynia döneminden Osmanlılara kadar uzanan süreçte inşa edilmiş önemli eserleri bünyesinde toplar. Bursa Kalesi, Balibey Han, Kale Sokak’ta yoğunlaşan tarihi Bursa evleri, tarihi camiler ve Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi ile oğlu Orhan Gazi’nin türbeleri, İstiklal Şehitleri Anıtı ve Bursa Saat Kulesi bu bölgede yer almaktadır. Hisar’daki Kavaklı, Osmangazi ve Alaaddin Mahalleleri Bursa’nın ilk yerleşim yerleri olmaları yönüyle pek çok değeri bünyelerinde taşırlar.

Orhan Gazi döneminde Geyikli Baba tarafından devletin bekası için dikildiği söylenen Kavaklı Çınarı semte adını vermiştir. Kavaklı Mescidi ve çeşmesi, Haraççıoğlu (Cizyedarzade) Medresesesi ve Tekkesi, Lala Şahin Paşa Medresesesi, Üftade Camii ve Türbesi, Yerkapı (Dar’ül Kura) Mualimhanesi, Yerkapı (Kara Ali) Cami ile Yerkapı Kilisesi yine Kavaklı Mahallesi’ndedir. 1857 yılına kadar bazı bölümleriyle güçlendirme duvarlarının ayakta olduğu tespit edilen Bursa Sarayı (Bey Sarayı), Nilüfer Hatun Mescidi ile Bursa Darphanesi (bugün Kur’an Kursu olarak kullanılan bina),Gazi Timurtaş Paşa Türbesi, Okçu Baba Türbesi, Velediyaniç Mescidi Osmangazi Mahallesi’nde olan tarihi eserlerden bazılarıdır. Alaaddinbey Mahallesi’nde ise Alaaddin Camii ve Çeşmesi, İmaret-i İsabey Mescidi, İsabeyfenari/Güdükminare Mescidi vardır.

Yine bu bölgedeki Tophane Parkı panoromik Bursa manzarasının en iyi seyredilebileceği bir noktadadır.



Bursa Kalesi



Btihynialılar döneminde yapılmaya başlanan Bursa surları; Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde çeşitli onarımlardan geçmiş ve eklentilerle genişlemiştir. Surlarda görülen taşların önemli kısmını Roma devrine ait sütunlar, lahit parçaları, adak mezar steli heykel kaideleri ve şeref kitabeleri oluşturmaktadır. Bunlar Hisar kapının doğusunda yoğunluk kazanmaktadır. Surların sadece güney kısmındakiler çift duvarlı ve beş köşeli burçlarla sağlamlaştırılmıştır. Bursa surları Orhan Gazi tarafından üç köşeli burçlarla takviye edilmiştir.

Surların uzunluğu yaklaşık 2 kilometre kadardır. Çakırhamam ile Tophane arasında biri silindir gövdeli, ikisi üç köşeli büyük burç kalıntıları vardır. Bunların arasında yer alan Hisar (Saltanat) Kapı ve civarındaki surlar restore edilerek görkemli görünüşüne kavuşturulmuştur. Doğal bir kayanın üzerine kurulan surlar son derece korunmalıdır. Evliya Çelebi’ye göre surların 67 kulesi ile 5 kapısı bulunmaktaydı. Bunlar Hisar Kapı (Saltanat Kapı), Yer Kapı, Pınarbaşı Kapısı (Fetih Kapı), Zindan Kapı ve Kaplıca
Kapısı olarak sıralanır.



Bursa Saat Kulesi



Bursa Saat Kulesi Osman Gazi ve OrhanGazi Türbeleri’nin de içinde bulunduğu Tophane Parkı’ndadır. Bursa Saat Kulesi ilk kez Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde yangın kulesi olarak yapılmıştır. Kesme taştan inşa edilen kulenin ikinci ve üçüncü katında bir balkon, her cephesinde de sivri kemerli birer pencere, yanında da birer niş olduğu bilinmektedir. Üçüncü katında Bursa’ya bakan yüzünde yuvarlak kadranlı bir saat olan ilk kule yıkılmıştır. Ancak kulenin ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. Aynı yere yeniden kule yapılmış ve Sultan 2. Abdülhamid’in tahta çıkışının 30. Yılında Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle açılmıştır. 1906’da tamamlanan 25 metre yüksekliğindeki 6 katlı kule kesme taştan yapılmıştır. 65x4.65 metre planlı yapıya dört basamaklı yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir. Kuleye içinden yapılmış 89 basamaklı ahşap bir merdivenle çıkılabilmektedir. Kulenin kare gövdesini beş profili saçak, altı parçaya bölmektedir. Her katın cephesinde yuvarlak kemerli, dikdörtgen birer pencere bulunmaktadır. En üst katın her bir yüzüne de yuvarlak kadranlı birer saat yerleştirilmiştir. Günümüzde orijinalinin yerine elektronik bir saat takılan kule, yangın gözetleme kulesi olarak da kullanılmaktadır.


Şehitler Anıtı

Tophane Parkı’nın girişinde Osman Gazi Türbesi’nin hemen önünde İstiklal Savaşı Şehitleri adına yapılan anıt yer almaktadır. Anıtın hemen önünde Bursa’nın Yunan işgali sırasında hayatını kaybeden 11 İstiklal şehidi yatmaktadır. Bursa’nın kurtuluş etkinlikleri her yıl burada yapılan törenle başlamaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 29.11.2010, 22:47   #10
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa Müzeleri
Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahibi olan Bursa’nın yüzyıllardır biriktirdiği kültürel ve tarihi zenginliği, kentin dört bir yanına yayılmış müzelerde sergilenmektedir. Bursa’da özel ve resmi olmak üzere 20’ye yakın müze ziyarete açıktır.


Arkeoloji Müzesi



Bursa’nın medeniyetler tarihinin sergilendiği Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin en önemli müzeleri arasında yer almaktadır. 1904 yılında Bursa Erkek Lisesi’nde Müze-i Hümayun olarak kurulan Bursa Arkeoloji Müzesi, 1972 yılında Reşat Oyal Kültürparkı içinde yaptırılan kendi binasına taşınarak modern müzecilik anlayışıyla hizmet vermeye başlamıştır. Arkeoloji Müzesi, M.Ö. 8. yüzyıldan Bizans Devri sonlarına kadar olan dönemlere ait Bithynia ve Mysia bölgelerinde bulunmuş eserlerin yanı sıra, Anadolu’daki diğer kültürlere ait eserleri barındırmaktadır. Müze dört salon ve bir açık teşhir alanından oluşmaktadır. Birinci salonda Altınoluk (Antandros) antik kenti nekropolünden çıkan kaplar, figürinler ve bronz eserler ile Eski Tunç Çağı’na ait eserler sergilenmektedir. İkinci salonda Helenistik ve Roma dönemi taş eserleri yer almaktadır.

Bu salonda sergilenen tanrıların tanrısı olarak bilinen Zeus’un tasvirleri, bronz Apollon heykeli, Athena Herakles’in tasviri ve Anadolu’nun en eski tanrıçası bolluk ve bereket timsali Kybele heykelleri görülmeye değerdir. Üçüncü salonda ise M.Ö.7. yüzyıldan Bizans devri sonlarına kadar olan dönemin eserleri bulunmaktadır. Cam eserler, altın takılar, çeşitli kaplar ve üst katta Roma devrine ait bronz eserler ile Bizans eserleri mevcuttur.
Dördüncü salonda Balıkesir’e bağlı Üçpınar köyünde bulunan höyüğün birebir ölçülerdeki benzeri ile M.Ö.6. yüzyıla ait at arabasının antik bir örneği canlandırılmaktadır. Müzenin bahçesindeki açık teşhir alanında ise Zeus ve Herakles büstü ile kükrer durumdaki aslan heykellerinin yanı sıra Türkiye müzeleri içerisinde önemli bir yer tutan zengin stel koleksiyonu teşhir edilmektedir. Ayrıca Bursa ve çevresinden bulunan lahit mezar örnekleri ile çeşitli mimari parçalar da müzede sergilenmektedir. Müze bünyesinde 25 binden fazla eser bulunmaktadır ve bunların 2 bin civarı sergilenmektedir.


Bursa Kent Müzesi



Tarihi Valilik Binası’nın karşısında 1926 yılında inşa edilen Adliye Binası, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek 2004 yılında Kent Müzesi olarak açılmıştır. Bina Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından mimar Kemalettin Bey’e yaptırılmıştır. Kendine has bir mimari tarzı olan bina biri bodrum olmak üzere toplam üç kattır. Bodrum katında tarih içinde Bursa ve Bursa’da esnaf ve sanatkarların tanıtıldığı sergiler yer almaktadır.

Tarihi Esnaf Sokağı’nda Bursa’nın geleneksel ticaret hayatı arabacı, nalbant, semerci, yemenici, bıçakçı, bakırcı, kalaycı, tenekeci, marangoz, keçeci, sepetçi, kebapçı, ipekçi, havlucu esnafları özgün dekor ve canlandırmalarıyla tanıtılmaktadır. Giriş katında arkeolojik devirlerden başlayarak günümüze kadar Bursa tarihi anlatılmaktadır. Kafeterya ve satış birimi de bu kattadır. Üst katta bir konferans salonu, idari bölümler ve Bursa kent arşivinin yer aldığı bilgi işlem odası vardır. Yaşayan bir müze olarak kurgulanan Bursa Kent Müzesi dönem dönem önemli sergilere de ev sahipliği yapmaktadır. European Museum Forum ‘un 2006 yılında düzenlenen ödül töreninde Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa Kent Müzesi Avrupa’nın ödüllü müzeleri arasına girmiş ve Avrupa standartlarında bir müze olduğunu kanıtlamıştır.


Atatürk Evi Müzesi



Miralay Mehmet Bey tarafından 19. yüzyılın sonlarında Çekirge Caddesi’nde yaptırılan köşk, Atatürk’ün Bursa’yı ziyaretleri sırasında kalması için dönemin Belediye Başkanı Hasan Sami Bey tarafından satın alınarak 20 Ocak 1923 günü Bursa’ya geldiğinde kendisine hediye edilir. Bundan sonra Atatürk, Bursa’ya her gelişinde Çekirge’deki bu köşkte kalır ve çoğu zaman toplantılarını burada yapar. Son gelişi olan 1 Şubat 1938 tarihinde Belediye Başkanı Neşet Kiper’e verdiği mektupla Bursalıların kendisine karşı gösterdikleri sevgi ve bağlılığa teşekkür eden Atatürk, Çelik Palas’taki hissesi ile Bursalıların kendisine hediye ettikleri Köşkü Bursa Belediyesi’ne bağışladığını bildirir. Atatürk’ün ölümünden sonra Bursa Atatürk Köşkü, Çelik Palas Oteli’nin ek binası olarak Emekli Sandığı’na geçmiş, 1965’de Atatürk Müzesi olarak düzenlenmesi için onarıma alınmıştır. Onarımdan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilen köşk Cumhuriyetin 50. yılında (29 Ekim 1973) Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Köşk 19.yüzyıl Fransız mimarlık stilinin etkisiyle yapılmıştır. Balkonlar, alınlık saçakları ve akroterler, ince ahşap işçiliğinin özgün örneklerinde sayılmaktadır. Köşk kagir sistemle inşa edilmiştir. Geniş bir bahçe içerisinde bulunan Bursa Atatürk Köşkü, çatısı ile birlikte 3 katlıdır. İlk kattaki salon ve odalarda Atatürk fotoğrafları ve Atatürk’ün kullandığı eşyalar sergilenmektedir. İkinci katta, Atatürk’ün yatak odası ve yatak odasına açılan yaver odası, çalışma odası ve çok amaçlı salon olarak kullanılan limonluk bölümü ve hizmet mekanları bulunmaktadır. Bu katta camekânlı limonluk bölümü yapıya sonradan eklenmiştir. Çatı katı Atatürk arşivi olarak ayrılmıştır. Bahçenin doğu bölümünde, iç tarafı ve çatısı kalem işiyle bezenmiş bir de kameriye bulunmaktadır. Bursa Atatürk Köşkü, aynı zamanda son devir sivil mimarisinin seçkin bir örneği olarak Bursa’yı süslemektedir.



Türk İslam Eserleri Müzesi





İlk Osmanlı medreselerinden olan Yeşil Medrese, Sultaniye ve Çelebi Mehmed Medresesi adıyla da anılır. Yeşil Külliyesi bünyesinde yer alan bu yapıt Anadolu Selçuklularının açık avlulu (eyvanlı) medreselerinin devamı görünümündedir. Medrese 1414- 1424 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Hacı İvaz Paşa olan medrese iki katlı olarak yapılmaya başlanmış, ancak Çelebi Sultan Mehmet’in ani ölümüyle üst kat yapılamadan kalmıştır. Kuzeydeki çapraz tonoz ile örtülü giriş eyvanından sivri kemerli bir kapı ile avluya girilir.

Avluyu üç taraftan çeviren revaklar sivri kemerlidir. Yapının ortasında geniş bir avlusu, merkezinde ise mermerden bir havuzu bulunmaktadır. Güneyde yüksek açık eyvanlı bir dershane, iki yanda ise birer ufak eyvan ile 13 oda yer almaktadır. 1975 yılından beri Türk İslam Eserleri Müzesi olarak faaliyet gösteren medresede, 12. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan; maden, seramik, ahşap, işleme, silah, el yazması kitaplar, İslami sikkeler, İslami kitabeler ve mezar taşları ile çeşitli etnografik eserler sergilenmektedir. Medrese 2000’li yılların başında önemli bir onarımdan geçmiştir.



17.yüzyıl Osmanlı Evi Müzesi



Muradiye Medresesi’nin karşısında olan Osmanlı Evi Müzesi’nin yerinde daha önce Sultan II. Murad devrine ait bir köşkün olduğu sanılmaktadır. İki katı da aynı planlı olan yapı, bahçe içerisindedir. Bahçeye açılan eyvanlı bir sofası ile bu sofaya açılan iki odası vardır. Üst katta yer alan baş odadaki kalem işi bitki ve çiçek motifleriyle süslenmiş dolaplar, geometrik süslü ahşap tavan ve altıgen tavan göbeği orijinalliğini korumaktadır.

1989 yılından itibaren müze olarak faaliyet gösteren bina, Bursa’da ayakta kalan en eski ve en güzel ev olarak bilinmektedir. Müze’de 17. yüzyıl Osmanlı ev yaşantısı canlandırılmaktadır.


Ormancılık Müzesi



Çekirge Caddesi üzerinde Saatçi Köşkü olarak anılan bina, 19. yüzyıl sivil mimari örneklerindendir. 1934- 1949 yılları arasında Bursa Orman Okulu, ardından Orman Bölge Müdürlüğü binası olarak kullanıldıktan sonra 1989 yılında Türkiye’nin ilk ormancılık müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Türkiye’nin ilk ihtisas müzesi olma özelliğini de taşır.

Müzede, orman hayatından kesitler, fauna ve flora fosilleri, orman bitkileri ve kesim aletleri, harita ve uzay fotoğrafları, orman içi tarihi haberleşme araçları ve Orhaneli kömür madeninde bulunan 16 milyon yıllık hayvan fosilleri sergilenmektedir.


Karagöz Evi Müzesi ve Anıtı




Hacivat Karagöz Anıtı ve Karagöz Müzesi Çekirge Caddesi üzerinde karşılıklı olarak yer alır. Gölge oyununun öncüsü kabul edilen Şeyh Küşteri, Karagöz ve Hacivat’ın hatıraları Bursa’da sembolleştirilmiştir. Bursa’nın en eski kabristanı olan Çekirge Caddesi’ndeki Yoğurtlu Baba Dergahı’nda bulunduğu düşünülen kabir, 1950 yılında anıt mezara dönüştürülmüştür. Beton geniş platform üzerindeki sembolik bir perdeye Karagöz ve Hacivat’ın çiniden rölyef heykelleri yaptırılmıştır. Anıtın arkasında temsili üç mezar taşı vardır. Anıt mezarın hemen karşısında yer alan Karagöz Müzesi geleneksel gölge oyununun yanı sıra, farklı etkinliklerin de yapıldığı bir kültür merkezi özelliğini taşımaktadır. Türkiye’nin tek Karagöz Müzesi olan binada düzenli olarak Karagöz gösterileri yapılmaktadır. 1997 yılında açılan müzede, Şinasi Çelikkol’un özel koleksiyonundan geleneksel Karagöz figürleri ile çeşitli ülkelerden toplanan kukla ve gölge oyunları figürleriyle Türkmen ve Yörük köylerine ait etnografya eserleri sergilenmektedir.



Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi




Müze, Muradiye Camii’nin kuzey yanında 1475 yılında inşa edilen Şair Ahmet Paşa Medresesi’nde açılmıştır. Kesme taş ve tuğla ile duvarları örülen medresenin dikdörtgen avlusunda bir de şadırvan bulunur. Girişin tam karşısında üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüş eyvan çıkıntısı vardır. Üzeri aynalı tonozla örtülmüş revakların arkasında on bir oda mevcuttur. Bina 1950 senesine kadar harap halde kaldıktan sonra bir süre Halk Eğitim Merkezi kurs binası olarak kullanılmıştır. 2004 yılında ziyarete açılan müzede, Anadolu Folklor Vakfı kurucu üyelerinden Esat Uluumay’ın Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden 40 yıldır topladığı Osmanlı halk kıyafetleri ve takıları koleksiyonu sergilenmektedir. Müzede, Anadolu, Trakya ve Rumeli’den derlenen otantik halk giysileri, Osmanlı geleneksel gümüş takıları, oyalar, keseler, yazmalar, başlıklar, Bursa ipeklileri, kahve, at ve binicilik kültürüne ait eşyalarla halk kültürünün günlük yaşam objeleri sergilenmektedir. Medresenin bahçesinde şair Ahmet Paşa’nın türbesi vardır.




Mudanya Mütareke Evi Müzesi



Kurtuluş Savaşı’nın zaferle noktalandığını teyit eden Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı ev, Mudanyalı işadamı Hayri İpar tarafından satın alınarak 1937 yılında müze olarak açılmıştır. 19. yüzyıl sonlarında yapılmış bir Osmanlı evi olan ahşap bina 2 katlıdır. Bodrum ve çatı katı da olan evin 13 odası ve 2 büyük salonu vardır. Birinci katta mütarekenin imzalandığı salon ve görüşmelerde Türkiye’yi temsil eden İsmet İnönü’nün çalışma odası, üst katta İsmet Paşa ve yaverlerinin yatak odaları yer almaktadır. Mütareke dönemine ait eşyaların korunduğu evde o döneme ait fotoğraflar ve belgeler de sergilenmektedir.




Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi



Türkiye’nin ilk ve tek Anadolu Arabaları Müzesi’dir. Toplam 17.000 m²’lik bir alanı kapsayan, Umurbey Mahallesi’ndeki eski bir ipek fabrikası Tofaş tarafından restore edilerek 2002 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede, 2600 yıl önceye ait bir tekerlekten yola çıkarak Anadolu arabaları kronolojik olarak sergilenmektedir. Orijinali Balıkesir’de olan bir höyüğün içerisindeki araba parçaları buluntuları ve tekerlek parçaları müzenin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Türkiye’nin çeşitli illerinden seçilerek bir araya getirilen kağnılar, at ve öküz arabaları, top arabaları, ot arabası, odun arabası gibi pek çok araba, panyolar, çarklılar, yarım esebey, briçka gibi tarihi arabalar sergilenmektedir. Müzede Tofaş üretimi olan 10 otomobil de yer almaktadır.

Celal Bayar Müzesi




Celal Bayar Vakfı’na ait müze ve kütüphane, 1970’de Gemlik ilçesi Umurbey kasabasında ziyarete açılmıştır. Umurbey’de dünyaya gelen Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı n, Kuvay-i Milliye döneminde, Kurtuluş Savaşı’nda, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Bakanlık ve Başbakanlık yaptığı dönemlerde topladığı belgeler, fotoğraflar, kendisinde verilen çeşitli hediyeler, anı eşyaları, tablolar, çeşitli nişanlar, madalya ve şiltler sergilenmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarına ışık tutan Celal Bayar Müzesi’ni pazartesi (öğleye kadar) ve Salı günleri dışında ziyaret edebilirsiniz. 20 bin ciltlik zengin bir kütüphane ile anıt mezarın bulunduğu mekânda Celal Bayar’ın doğduğu 3 katlı, 19. yüzyıla ait özel eşyalar ve dönemin aksesuarlarıyla yeniden restore edilen ahşap geleneksel Osmanlı evini de gezebilirsiniz.

Bursa’da bunlar dışında, Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından kurulan Ataevler Basın Kültür Sarayı bünyesinde Basın Müzesi, Muradiye’de Sağlık Müzesi, İnegöl’de Kent Müzesi, Yenişehir’de Şemaki Evi ve Mudanya’da Tahir Paşa Konağı ilk akla gelen müzelerdendir.

  Alıntı ile Cevapla
22 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
bursa, bursa'nın, gezilecek, hamamları, hamamı, ilinin, tarihi, yerleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:22.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.