Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Marmara


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 01.07.2011, 23:35   #1
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Çanakkale | Bir Destanın Şehri




Türkiye'nin kuzeybatısında; Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz'ın iki yanına kurulmuş benzersiz coğrafyası, binlerce yıllık tarihi zenginliği, kültürlerinde barındırarak efsanelere ve mitolojiye ev sahipliği yapmış Türkiye'nin ve Dünya'nın nadide illerinden biridir Çanakkale .




Çanakkale'nin doğusunda ve güneydoğusunda Balıkesir, batısında Ege Denizi, kuzeybatısında Edirne, kuzeyinde Tekirdağ ve Marmara Denizi bulunmaktadır.


Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3200 lerden beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye)ya da Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yaptırılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli adını Anadolu Yakasındaki Çanak Kalesinden almıştır. Bugün bu kale Çimenlik adı ile anılmaktadır.


Çimenlik Kalesi ve Nusrat Mayın Gemisi





Çanakkale ilinin topraklarının bütününe bakıldığında, üzerinde kurulmuş olduğu yarımada Biga Yarımadası olarak adlandırılır. İl içindeki en kayda değer yükselti Biga Dağları'dır. Biga adının bu denli çok kullanımının sebebi, Cumhuriyet döneminden önce , Osmanlı idarî sisteminde Sancak'ın Biga ilçesi olmasıdır. Yani ilin eski merkezi Biga olup, Cumhuriyet döneminde, kazanılmış olan başarılardan dolayı ilin ismi ve merkezi Çanakkale olarak değiştirilmiştir. İlin isminin kökeni yörede çok gelişmiş olan çanak - çömlek zanaatine dayanır. Şehrin iki simgesi hâline gelen Kale-i Sultaniye ile çanakçılık özdeşleşince de şehir Çanakkale olarak adlandırıldı.


Aynalı Çarşı








Çanakkale Boğazı

Erken Bronz Döneminden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki doğal boğazdan biridir. Boğaz 65 km. (35 mil) uzunluğunda genişliği 1 km ile 6 km (0.75 – 4 mil) arasında değişir. Ortalama derinliği 100 metre (328 ft.) civarındadır.






Çanakkale kent gezisine Çimenlik Kalesinden başlanarak Aynalı Çarşı, Havra, çarşı Caddesi, Cumhuriyet Meydanı, Halk Bahçesi, Kordon, Yalı Caddesi gibi yer ve mekanlarda dolaşılabilir.


Bol balık veren temiz sahilleri ve Helenik Mitoloji ile Türkmen efsanelerinin birbirine karıştığı; Zeus'un Troia Savaşları'nı izleyip müdahale ettiği Kaz Dağları (İda) ; Türkiye'nin en büyük adası Gökçeada (İmroz) ve turizm merkezi Bozcaada (Tenedos) ile bir deniz ve turizm merkezidir. Üniversitesi, turizme hizmet veren nitelikli otelleri, Ege mutfak kültürünün özel lezzetleri ile günümüzde de günlük yaşamın kolay olduğu bir cennettir Çanakkale.


Balıkçı Barınağı



Çanakkale, binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış, gerek mimarisinde gerek yaşamda onlardan izler taşımaktadır. 70'li yıllardan itibaren ile yapılmaya başlayan ticarî yatırımlarla ildeki geleneksel toplum yapısı yerini hızla modernize olmuştur. Ticarî yatırımlarla ile ulaşım kolaylaşmış ve şehrin görünümünün değişmesi böylece başlamıştır.

***

Bugün Çanakkale Türkiye'nin en modern çevrelerindendir. Geniş kaldırımları, temiz caddeleri, bakımlı binaları ile örnek bir şehirdir. Henüz altyapısı tam oturmamışsa da kültürel anlamda Çanakkale ili Türkiye'de önde gelen çevrelerdendir. Toplumda çekirdek aile yaygındır. Toplum,Göçmenler , Türkmenler, Pomaklar, Yörükler, Çerkezler ve az sayıda Boşnak'tan oluşur. Pomak ve Yörükler genelde tarım ile uğraşırlar. Bir Yörük kişisi ile Pomak farklı biçimde geleneksel giysiler giyer.


Liman ve Kordon








Deniz Müzesi ve Çimenlik Kalesi




İzmir yolu üzerinde Çanakkale'nin en eski yerleşim izlerini barındıran dünyada bilinen en eski Tümülüslerden Dardanos Tümülüsü, Boğazın Anadolu yakasında, Çanakkale'ye 5 km uzaklıktaki Nara Kalesi, Çanakkale Deniz Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren ve şehit olan Dardanos bataryası komutanı Üsteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf'un anısına yapılmış Hasan Mevsuf Şehitliği, İzmir çıkışında Çanakkale Boğazı kıyısında ve Çanakkale'nin sayfiyesi Kepez ve Kepezaltı, Kent Merkezine 14 km uzaklıkta Boğazın temiz sularında bir tatil merkezi Güzelyalı sahili Çanakkale'nin mutlaka gezilip görülmesi gereken tarihi kültürel ve turistik yerleridir. Dünya arkeoloji literatürünün önemli mekanlarından olan Troia, Nrandria, Alexandria Troas, Assos, Chryse, Lamsokos, Çanakkale il sınırı içindedir.


Aynalı Çanakkale Testisi




__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.07.2011, 21:40   #2
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Coğrafi Yapı

Çanakkale, Türkiye’nin kuzeybatısında Gelibolu Yarımadası ile Anadolu’nun uzantısı olan Biga Yarımadası üzerinde de Troas (İstanbul gibi ) hem Asya’da hem de Avrupa’da toprakları olan ikinci ilimizdir.










Boğazdaki Liman ve Koylar

Gelibolu yarımadası kıyılarında Anıt Liman ( Mortu Koyu ), Poyraz Koyu, Akbaş Limanı, Cumalı Limanı, Gelibolu Limanı ve Bahçe Limanı ( Hamza Köy ve Çankaya Limanlarını kapsar ) Anadolu kıyılarında ise Karanlık Liman, İntepe Limanı, İskele Limanı, Kepez Koyu, Saltık Limanı ve Lapseki Limanı...


Gelibolu Limanı



Burunlar

Anadolu Yakasında Kumkale Burnu, Pırnal Burnu, Karakulak Burnu, Kumbağı Burnu, Abidos Burnu, Kaya Burnu, Saltık Burnu, Kümren Burnu, Kunduz Kaya Burnu, Gocuk Burnu ve Çardak Ova Burunları bulunur.







Ekonomik Yapısı

İl ekonomisinde tarım en önemli faaliyet olmakla beraber son yıllarda tarıma dayalı sanayi kolları gelişme göstermekte ve buna bağlı olarak ekonomide sanayinin payı artmaktadır.2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre istihdam edilen nüfusun 133.140’ı tarım, 21.839’usanayi, 8.470’i inşaat ve 73.563’ü de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. İldeki işsizlik oranı ise %3.6'dır .İl yüzölçümünün % 54'ünü ormanlar, % 34'ünü tarım yapılan arazi, % 5'ini çayır ve meralar, % 7'sini kültür dışı araziler kaplamaktadır. Tarım arazisinin % 81' i tarla arazisi, % 6'sı sebze, % 2'si meyve, % 2'si bağ, % 8'i zeytinliktir. İlin toplam tarım alanı 330.337 Ha. olup, 120.000 Ha. sulanabilir arazidir. Toplam 60.711 ha.(% 50,6) alan sulanmakta olup, bu sulamanın 39.457 ha.(% 65) alanı devlet tarafından gerçekleştirilmektedir.Yetiştirilen tarım ürünleri arasında en önemli yeri gerek oransal olarak gerekse de ekim sahası olarak hububat almaktadır.










Kültürel Yapı

Çanakkale ili tarihi eserleri, doğal güzellikleri ile önemli bir kültür turizm potansiyeline sahiptir.


Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Troya, Assos gibi eski uygarlık merkezlerinin beşiği olan ilimiz iç ve dış turizmde önemli bir yer almaktadır.

Çanakkale Merkezinde Arkeoloji Müzesi, Nusret Mayın Gemisi ve Deniz Müzesi, Piri Reis Müzesi,Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park'ındaki Şehitler Abidesi Müzesi Kabatepe Tanıtma Merkezi ve Çamyayla Atatürk Evi bulunmaktadır.






Nara Kalesi

Milli Savunma Bakanlığı tahsisli olup Anadolu yakasında bulunmaktadır.Boğaz savunmasını takviye etmek üzere 3, Selim zamanında yapımına başlanmış 2, Mahmut zamanında bitirilmiştir.


Nara Kalesi









Kumkale Kalesi

Milli Savunma Bakanlığı tahsisli olup Boğazın girişinde Anadolu yakasında bulunmaktadır. 4, Murat zamanında yapılmıştır.






Kilitbahir Kalesi

Kültür Bakanlığı tahsisli olup Çimenlik kalesinin karşısında Rumeli yakasında bulunmaktadır. 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilmiştir.


Kilitbahir Kalesi


__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.07.2011, 22:21   #3
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Saat Kulesi

Kent merkezinde, 1897 yılında İtalyan Konsolosluğu da yapan Vitalis isimli tüccar tarafından parası ödenerek inşaa edilen Saat Kulesi, Ayvalık taşından yapılmış olup, dört cephesinde de birer adet saat bulunmaktadır. Kare planlı aşağıdan yukarıya doğru incelen bir görüntüye sahiptir. Gövdesi dikdörtgen silmelerle beşe bölünmüştür. En üstte çanın asıldığı çokgen gövdeli kubbeli köşk yer alır. Onun altında dört yönde yuvarlak kadranla saat bulunur.





İki ve üçüncü katlarda birer, hafif sivri kemerli aydınlık pencereleri ile ikinci katta bir balkonu vardır. En altta güney cephede bir kapı, kuzeyde basamaklı silmeli çeşme nişi görülür. Çeşmenin mermer kurnası ve ayna taşı vardır.

*****

Sanat Evi



*****

Aynalı Çarşı


1889 yılında 2, Abdülhamit'in padişahlığı sırasında, Çanakkale'nin önde gelen Yahudi ailesinin bir üyesi Halyo tarafından inşa ettirildi.Doğrulanmayan bir iddiaya göre de çok daha önceleri yapıldı ve Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Çarşı'dan söz etti. İlya Halyo ise söz konusu tarihte çarşıyı onarttı ve kullanıma açtı. Bazı anlatımlara göre Gelibolu Çıkartması sırasında Mart 1915'te İngiliz zırhlısı Quenn Elizabeth'in Çanakkale çevresindeki Türk tabyalarını bombardımanı sırasında yıkıldı.



Aynalı Çarşı





1921'den sonra bir dönem giriş kapısı dışında büyük ölçüde yıkık olarak kaldı ve çarşı olarak kullanılmadı. Resmi kayıtlarda "Bedesten arsası" olarak yer aldı, daha sonra bu arsa üzerinde 14 dükkan inşa edildi.1967 yılında kadastro uygulaması yapıldı ve Çarşı'nın ilk krokisi çizildi. Çarşının tüm yazılı ve sözlü anlatımlara göre özgün durumunun tipik bir arsada olduğu ve İstanbul'daki Mısır Çarşısı'nın "Minyatürü" olduğu belirtilmektedir.Üzerinin küçük kubbelerden oluştuğu, çokgen köşeli pencerelerle doğal aydınlanmanın sağlandığı belirtilmektedir.



Aynalı Çarşı Ön Kapı Girişi Detayı: Passage Hallio 1889




1967'deki onarım sırasında bir benzetme olarak kullanılmaktadır. Çarşı içerisindeki dükkanlarda çok eskiden ayna satılmasından bu benzetmenin yapıldığı sanılıyor. Askerlerin çarşıya çıktıklarında buralardan cep aynası satın almaları halk arasında bu şekilde anılmasına sebep olmuştur.


*****

*


Hasan Mevsuf Bataryası




Dardanos mevkiinde boğaza hakim tepede bulunmaktadır. Batarya 2 tane 15lik, 3 tane 5 lik toptan teşekkül etmektedir.



******


Turgut Reis Bataryası




Güzelyalı sırtlarındaki çamlık alana monte edilmiş olup batarya 2 tane 28lik toptan oluşmaktadır.



*****
*

Mesudiye Bataryası

Güzelyalı Karayolları kampın üzerindeki tepede olup Batarya mesudiye zırhlısından sökülen 2 tane 15 lik toptan teşekkül etmektedir.



Mesudiye Tabyası


**********

*****

Mecidiye Tabyası


Kilitbahir Kalesinin 500 metre ilerisinde bulunmaktadır. Bataryanın önünde Batarya erlerinden 215 kiloluk mermiyi kucaklayan Koca Seyit (Seyit Onbaşı) heykeli bulunmaktadır.



Seyit Onbaşı




*****


Namazgah Tabyaları




Kilitbahir Kalesinin bitişiğinde bulunmakta olup 16 toptan oluşur.



*****

Truva (Troia) Antik Kenti


Merkeze bağlı İntepe beldesine bağlı Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km.uzaklıktadır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Hisarlık Höyüğü'nde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 9 yerleşim evresinin varlığı tespit edilmiştir.




İlk yerleşim M .0. 3. bine değin uzanmakta ve birbirini izleyen uygarlıklar Roma dönemine kadar devam etmektedir. Günümüzden beş bin yıl önce kurulduğu üşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.





St. Paul, Troia'yı iki kez ziyaret etmiş ve Assos'a yapacağı üçüncü misyonerlik yolculuğuna yine buradan başlamıştır. M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Troia 1 Erken, Orta, Geç Troia 1 olarak incelenir. Büyük ölçüde restore edilenTroia I surlarının kent kapısının doğu kulesi iyi durumdadır. Bir portikosu, büyük bir oda ve odanın ortasındaki ocağı olan uzun, dar bir yapı olan ev, bilinen en eski megaronlardan biridir. Bu dönem mimarisinde balıksırtı şeklinde Örülmüş duvarlar görülmektedir. Henüz çark kullanılmamakla birlikte bakır aletler kullanılmıştır.

Troia II, birbiri üzerine yedi kattan oluşan üç ana evresiyle IIa, Ilb, IIc olarak tanımlanır. Her birinin yeni bir sur duvarı vardır. Bu dönemde çark kullanılmaya başlanmıştır. Troia IV ile V, M.Ö. 2200-1800'e tarihlenir. Bu dönemden ev ve duvar kalıntıları bulunmaktadır. Erken Helas seramiği buluntuları bu dönemde Troia'nın Yunanistan'la ilişkisi olduğunu kesinleştirmiştir. Altın, gümüş, elektrondan yapılmış süs eşyaları ve kap kaçak Toria IV'te ele geçmiştir. İthal malı Miken kapları ile Kıbrıs kapları, hem Troia Vl'da hem de Virde vardır. Büyük bir yangınla sona eren Vlla tabakası Troia savaşlarının gerçekleştiği Priamos'un Troia'sı olmalıdır. Mitolojiye göre Paris'in güzel Helen'i kaçırmasıyla başlayan Troia savaşları yıllarca sürmüştür. Troia VIII tabakasına ait en eski buluntu M.O. 7. yüzyıldan eskiye gitmemektedir.





Bu nedenle Vllb 2 evresinden sonra kentin terk edildiği veya çok ufak bir yerleşme halinde 7. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülebilir. Troia VIH'de ise, iki altar ile Athena Tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Troia IX'a (Roma devri) ait bouleuterion, tiyatro, tiyatronun önündeki mozaik döşemeli yapı kalıntısı dikkati çekmektedir.



*****
*****

Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı


33.000 Hektarlık alan üzerine kurulan bölge 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir.Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilin en önemli gezi yerlerinden birisidir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası’nın Saroz Körfezinden Ece Limanı ile Çanakkale Boğazı’nda yer alan Akbaş İskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Seddülbahir Köyü çevresinde Tekke ve Hisarcık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır.
Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası’nda çok sayıda şehitlik vardır. Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu’ nda, Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen Şehitler Adxbidesidir. Tarihi Milli Park içersinde muhtelif yerlerde 37 adet Türk anıt,kitabe ve şehitliği, İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerine ait 33 adet anıt ve mezarlık bulunmaktadır.



*****

Diğer Tarihi ve Turistik yerler

Çanakkale'ye gelindiğinde; Hamaxıtos, Alexandria Troas, Sankrea, Dardanol Tümülüsü, Abydos, sestos, Gargara ve Lamponia gibi antik kent kalıntıları dışında Kilitbahir, Babakale, Bozcaada, Seddülbahir Bigalı, Nara, Gelibolu Kaleleri, İntepe Çamlığı,Güzelyalı ile Mitoloji'de ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Kazdağları en önemli tarihi ve turistik yerleridir.

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 13:54   #4
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Çanakkale İlçeleri

Ayvacık - Bayramiç - Biga - Bozcaada - Eceabat - Ezine -
Gelibolu
- Gökçeada ( İmroz ) - Lapseki - Yenice - Çan


*****

**

Ayvacık

Doğal güzellikleri, taş evleriyle ülkemizde ve dünyada ün yapmış küçük bir kent Ayvacık. On altıncı yüzyıl başlarında yerleşimin başladığı bu topraklarda, dünyanın ilk felsefe okulunun kurulduğu, yüzyıllar boyu bir çok medeniyete ev sahipliği yapıldığı bilinmektedir.“Organik Kültürler Diyarı”olarak hafızalara kazınan Ayvacık, sahip olduğu doğal güzellikleriyle yüzyıllar boyu dikkatleri üzerine toplamıştır. Turizm, tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlayan yerli halkın sıcaklığı ve misafirperverliği şirin ilçeye geldiğiniz ilk andan itibaren fark edilebilmektedir...

*****


Ayvacık, sırtını Antik dönemlerin efsaneleriyle beslenen İda Dağı'na (Kazdağı) dayayan; yüzünü birçok efsanenin doğuşuna kaynaklık eden Ege Denizi'ne çeviren yeşilin ve mavinin en güzel tonlarının yaşandığı bir kavşaktır.

Asya'nın ve elbetteki,Anadolu'nun en uç noktası olan Bababurnu ilçe sınırları içindedir. Bababurnu'ndan Midilli Adası yalnızca 4 mildir.İlçenin 78 km' lik uzun bir sahil şeridi vardır. İlçenin yüzölçümü 874 km² dir. Denizden yüksekliği 270 m olan volkanik bir plato üzerinde bulunan ilçe, arazi yapısı bakımından dağlık ve tepeliktir. İlçenin en büyük ovası 30 km² ile Tuzla Ovası'dır. Bunu Kösedere ve Babakale Ovaları izler.





Ayvacık ilçesi yöre halkı, oldukça zengin bir kültür yapısına sahiptir. Her ikisi de Oğuz kökenli Yörük ve Türkmen köylerinde, kendilerine özgü kültürel farklılıklar yaşanmaya devam etmektedir. Ayvacık köyleri, bulundukları mevkilere göre; kuzey tarafına düşen Kaz Dağı eteklerindeki orman köyleri Dere kolu ; güneydoğusuna ,- Küçükkuyu istikametine- düşen köyler Yalı kolu ve güney batısında - Baba Burnu yönünde- bulunan köyler ise, Kıran kolu olarak adlandırılmıştır. Dere kolu köyleri çoğunlukla orman işleriyle ve hayvancılıkla geçimini sağlar. Yalı kolu ise, zeytinciliğin miktar ve kalite olarak yüksek olduğu bölgedir. Kıran kolu adından da anlaşıldığı üzere Türkiye ortalamasının çok altında yağış alması sebebiyle ziraata elverişli değildir. Bu köylerde küçükbaş hayvancılık ve halıcılık en önemli üretim alanıdır. Yaz ayları geldiğinde Kaz Dağları'na olan göç halen sürmektedir.


Küçük Çetmi Köyü



Son yıllarda yoğun ilgi gören koylar, turizm için cazibe merkezi haline gelmeye başlamıştır. Ekolojik dengeler korunarak turizme açılan bu bölgeler, Ayvacık halkının geleceğinin sigortasıdır. Turizmin yanı sıra zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, odun kömürü, peynir ve hayvancılık önemli gelir kaynakları arasındadır.


Küçükkuyu



Rivayete göre; Kızılcatuzla kazasına bağlı 15-20 hanelik küçük bir yerleşim yeri olan Ayvalıoba'nın Dere Mahallesinden 1514 yılında Türkmen Safavi İmparatoru Şah İsmail le yapılan Çaldıran Savaşı'na katılan ve ismini bilmediğimiz bir delikanlı, zaferden sonra Osmanlı Ordusu'yla Güney Azerbaycan'ın başkenti ve Yoğun Kızılbaş Türkmen Nufusun yaşadığı Tebriz'e gider. Tebriz'de Kızıl tuğlalardan yapılmış bir han avlusunda dinlenirken hanın sahibesi olan Tebriz'li Ümmühan Hatun ile tanışır. Zengin bir dul olan Tebriz'li Ümmühan Hatun, askerde ölen kocasına çok benzettiği Ayvalıobalı adsız kahramanla evlenerek oradaki bütün mal varlığını satar ve Ayvacığa gelip yerleşir.

Ayvacık Akliman



Ayvalıoba'ya yerleşen Ümmühan Hatun ve eşi, ilk iş olarak çevredeki Küplü, Doğanlar, Garipçeler, Tekke ve Çaltı obalarını dolaşarak buralarda yaşayanları Ayvalıoba'ya davet etmişler ve bu obaları kaynaştırıp bütünleştirmişlerdir. Ümmühan Hatun, bu sürede köyünün kasaba olmasını sağlamış ve burada beraberinde getirdiği para ile kendi adını verdiği, bugün yeniden yapılmış olan "Ümmühan Hatun" camiini yaptırmıştır. Daha sonra, yaklaşık 10 km mesafeden kasabasına su getirmiş, bir de hamam yaptırarak yerleşen obalara rahat bir ortam sağlamıştır. Daha önceleri Kızılcatula olan kasabanın ismi geçen yüzyılın başlarında AYVACIK olarak değiştirilmiştir.


Küçükkuyu



İlçe, ilkçağlardan bu yana çeşitli kavimler tarafından yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Bölgede yaşayan ilk toplulukların Mysyalılar ile Luviler olduğu sanılmaktadır. Ardından Hititler, Lidyalılar ve Persler'in hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 334'te Büyük İskender'in aldığı bu bölge, onun ölümüyle Bergama Krallığı'na bağlanmış, daha sonraları ise , Roma ve Bizans idaresine girmiştir.




Selçuklu Beyleri'nden, 1296'da Balıkesir'i başkent yaparak beyliğini kuran Çaka Bey Bayramiç, Ezine ve Ayvacık civarını da topraklarına kattı. Karesi Bey'in ölümünden sonra başlayan taht kavgalarından faydalanan Osmanlılar, I. Murat zamanında Ayvacık bölgesini alarak yarım asır süren Karesi hakimiyetine son vermişlerdir. Karesi Bey'in kurduğu Kızılcatuzla kazası I. Murat devrinden itibaren bölgenin merkezi haline gelmiştir. Fakat ulaşım güçlüğü sebebiyle ilçe merkezi, 1876'da Ayvalıoba'ya (bugünkü Ayvacık) nakledilmiştir.


Behramkale Köprüsü



Kurtuluş Savaşı döneminde Yunanlılar, 28 Mayıs 1919'da deniz yoluyla gelerek Ayvacık'ın işgaline başladılar, 4 Temmuz 1920'de Ayvacık merkezini ele geçirdiler. Milis kuvvetleri oluşturarak direnişe geçen Ayvacıklılar, Hafız Ahmet Hamdi Efendi başkanlığında Ayvacık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurdular ( Ahmet Hamdi Efendi ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Biga Sancağı'nı temsilen katılan üç milletvekilinden biridir.). Büyük Taarruz sonrasında, 18 Eylül 1922'de kaçan Yunan birliklerini takip eden Reşat Bey komutasındaki Milli Kuvvetlerimiz, 21 Eylül 1922'de Ayvacık'ın işgaline resmen son vermişlerdir.1876'da ilçe olan Ayvacık, 1926'da Ezine'ye bağlanmış, 1928'de Milli Mücadele'ye katkılarından dolayı, tekrar müstakil ilçe haline getirilmiştir...

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 14:55   #5
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Bayramiç






Türkmen prensliği diye anılan Bayramiç ve çevresi 1308 den sonra tümüyle Karesi oğulları beyliğinin egemenliğine girmiştir. 1357 yıllarında bölge Osmanlıların yürüttüğü başarılı politikalar sonrasında bütün yöreyi egemenlikleri altına almayı başarmışlardır.




Ahi hızır beyin Bayramiç'e yerleşmesinden sonra yöreye ilkin hayvancılıkla uğraşan göçebe Türk boyları gelmeye başlar. Öncelikle Menderes Nehri kıyısındaki Dutalanı köyü kurulur ve gelişir. Köydeki camiye çevrilen kilisenin yerine bugünkü Tepe Camii inşa edilir. Yöre halkının birlik ve beraberliğini sağlamak için dini bayramlarda kasabada toplanmaları istenir. Müslüman Türk boylarının dini görevlerini yerine getirmek üzere burada toplanmaları nedeniyle “Bayram için” düzenlenen bu toplantılardan kasaba “Bayramiç” adını alır.


Ayazma



1356 yılında Karesi beyliği komutanlarından Ahi Hızır Bey önderliğinde Türkleşmeye başlayan Bayramiç ve çevresi 1691'lerde Hadımoğlu Sancaktarlığı idaresine girmiştir. 1882 yılında Belediye teşkilatı kurulan Bayramiç 1902 yılında Çanakkale ili'ne bağlı ilçe merkezi haline gelmiştir. 1949 yılında sınır belirleme çalışmaları tamamlanarak haritası çıkartılan ilçenin imar planı hazırlanmıştır. Başlangıçta sadece Tepe camii ile Karşıyaka camii arasında yoğunlaşan yapılanma daha sonra ilçenin her yönünde meydana getirilen mahallelerle hızlanmıştır.


Bayramiç Türkevi Etnografya Müzesi




Bayramiç ve çevresindeki ilk yerleşimler oldukça erken döneme gitmesine karşın, bugüne kadar gelebilen gezilip görülebilecek kalıntılar oldukça azdır. İlçe sınırları içerisinde yer alan Kebrene ve Skepsis'teki az da olsa yüzeyden izlenebilen kalıntılar tarih olarak İ.Ö. 3. bin yıla kadar gitmektedir. Bayramiç'in daha çok Osmanlılar dönemine ait kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir.


Çırpılar Köyü



Bu çağa ait Hadımoğlu konağı, Hacı Bali Camii, Mustafa Aslan Türbesi, Karşıyaka Camii, Karşıyaka köprüsü (Taş köprü), Dede çeşmesi ile Çarşı Camii bütün tahribata rağmen günümüzde kullanılan Osmanlı eserleridir. İlçe merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıktaki Külcüler ılıcası tarihi oldukça erkene gitmekle birlikte bunu belirleyecek maddi kalıntılar bulunamamıştır. Türkiye ılıcalar ve kaplıcalar rehberine de giren Külcüler ılıcasının kükürtlü suyu çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir. Buradaki çamurun da cilt hastalıkları, romatizma, siyatik ve kireçlenmeye iyi geldiği, iltihaplı yaraları iyileştirdiği bilinmektedir.


Hadımoğlu Konağı





17. yüzyılda Konya'nın Hadim kasabasından gelerek, Bayramiç'e yerleşen Mustafa ve Ahmet isimli iki kardeş burada dabaklık yapmaya başlamışlardır. Kısa bir sürede zengin olan kardeşler, zamanın hükümetinden Bayramiç sancaktarlığı'nı almışlardır. Hadimoğlu konağı, bu sancakta kardeşlerden kalan ve günümüze kadar fazla tahrip olmadan gelebilen en güzel sivil mimarlık örneklerinden binidir. Binanın bazı yerlerinde Bayramiç ilçesine 14.km. uzaklıkta yer alan Kurşunlu tepe üzerinde Skepsiz Antik kentinden gelen mimari parçalar dekorasyon unsuru olarak kullanılmıştır. İç ve dış cepheler tamamen resim, fresk, alçı süsleme ve ahşap oymalarla tezyin edilmiştir. 1973 yılında, bina, varislerden hazinece satın alınmış, bilahare Kültür Bakanlığana devredilmiştir. 1996 yılında Bayramiç Kaymakamlığına tahsis edilen konak, "Türk Evi-Etnografya Müzesi" olarak Çanakkale Valiliğince gösterime arzedilip, Bayramiç halkına armağan edilmiştir.


Tarihi Çeşmeler





Külcüler Kaplıcası

Bayramiç ilçesinin 18 km doğusundadır. Kapılacada kür için banyo ve havuzlar vardır. Kaplıca suları sodyum sülfatlı, kükürtlüdür. 29 derece ile 34.5 derece sıcaklıkta olan kaplıcada, 8.7 ile 14.1 oran değerinde radyoaktivite bulunmaktadır. Romatizmal rahatsızlıklar, cilt bozuklukları, nefrit, kadın, solunum yolu hastalıkları ile felçlerde olumlu etki yapmaktadır.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 15:15   #6
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Biga






Çok eski çağlardan beri yaşamın olduğu bilinmektedir. Fakat ilk yerleşmenin ne zaman olduğu konusunda bilgi yoktur. İlçenin adının mitolojinin kanatlı atı Pegasus'tan geldiği sanılmaktadır. İlçede tam korunamadığı için depremlerle zarar görmüş Karabiga beldesindeki tarihi Priapos kentine ait kalıntılar (yerel halk arasında Kaleler diye bilinir) hala görülebilecek tarihi eserler arasındadır.Biga'ya bağlı kemer köyündeki antik Parion kenti harabeleri de kazıları bitirildikten sonra izlenebilecektir.


Çarşı Cami



14. yüzyılda Bizans İmparatoru II.Andronikos Paleolog ülke içlerine sık sık akınlar düzenleyen Türklere karşı şehri korumak için Katalanları şimdiki Karabiga bölgesine yerleştirmiştir. Belirli bir zaman sonra sonra zayıflayan Bizans İmparatorluğu içinde, imparatorunu dinleyemeyen Katalanlar şehri kendileri idare etmeye başlamışlardır. Daha sonra bölge Karesioğulları tarafından alınmıştır.


Biga Çayı




Bölgeye Karesioğulları'ın hâkim olması ile bölge Türkleşmeye başlamıştır. Bu topraklarda denizcilikle uğraşan Karesioğulları 1364 yılında Osmanlı Devleti'nin görevlendirdiği Karaboğa adlı komutan tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bölgenin alınması ile beraber Osmanlı büyük bir donanma ordusunu da ele geçirmiştir. Biga'ya Boğaşehir denirmiş.(1915 )

Biga ve çevresi millî mücadele döneminde Yunanlarca işgâl edilmiştir. Bu dönemde ilçe de birçok çete türemiş, ve kanlı baskınlar ile isyanlar yaşanmıştır.





Osmanlı İmparatorluğu döneminde sancak merkezi aslında Biga olup, cumhuriyetle birlikte merkez Çanakkale olarak değiştirilmiştir ve Biga ilçe olarak Çanakkale'ye bağlanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok geniş bir idarî alana sahip olan ilçe, 1945 yılında Yenice beldesinin, 1949 yılında da Çan beldesinin ilçe olması nedeniyle, büyük toprak ve nüfus kaybı yaşamıştır. Bu son değişiklik ile beraber ilçe sınırları bugünkü hâlini almıştır.


Halim Bey Konağı



İlçenin çevresi tarihi ve doğal güzellikler ile çevrilidir. Karabiga kasabasında çok sayıda kalıntı bulunmaktadır. Ceneviz'lerden kalan ve halk tarafından "Kaleler" olarak adlandırılan sur kalıntıları vardır.


Kocakum Koyu



İlçede yazlık turizmi gelişmektedir. Kıyı şeridi boyunca birçok yazlık sitesi bulunur. Buralarda kışın yerleşim bulunmaz büyük çoğunluğu İstanbul'dan gelen sahipleri ile birlikte yazları ilçe nüfusu oldukça artar. Son yıllarda ilçe kaplıcaları ile de adını duyurmaya başlamıştır. Aksaz, Kemer köylerinde denize girilebilmektedir. Kemer Köyünün Parion Antik kenti kalıntılarnda arkeolojik kazılar devam etmektedir. Dereköy'de bulunan doğal kaya duvar görülmeye değerdir. Şahmelek Koyu, Fırıncık koyu, Söğütlü yalı vb bir çok koyda denize girilebilir. İlçede bulunan Ulu Cami, MRG Hotel Binası, Halim Bey Konağı tarihi yapılardır.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 15:47   #7
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Bozcaada






Bozcaada bulunduğu konum itibariyle tüm özelliklerini taşımasa da Akdeniz ikliminin etkisi altındadır.Yazları serin ve kurak,kışları ılık ve az yağışlı geçer.Yılın tüm aylarında rüzgarlı, özellikle kış aylarında aşırı rüzgarlıdır.Boğazın tam çıkışında yer alması nedeniyle kuzey rüzgarlarını fazlaca almakla birlikte güney rüzgarlarına da açıktır.




İlçenin ekonomisi genel olarak bağcılık, şarapçılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır. İlçede ekonomik hayatın tarihi gelişimi incelendiğinde bağcılık, şarapçılık ve balıkçılık başlangıçtan beri sürekliliğini korumuştur. Süngercilik ise daha önceleri bir geçim kaynağı iken günümüzde artık yapılmamaktadır. Son yıllarda turizm ilçe ekonomisinde sürükleyici bir rol oynamaya başlamıştır.


Bozcaada Kalesi




Bağcılık ve Şarapçılık, Bozcaada için sadece ekonomik bir faaliyet olmanın ötesinde, bir yaşam biçimidir...
Bağcılık ve buna bağlı şarapçılık Adanın balıkçılıkla birlikte temel kültürüdür. Bozcaada’da bağcılık ve şarapçılık herhalde adanın tarihi kadar eskidir. Derler ki: Adaya eski ismini veren Tenes, bugünkü Poyraz Limanı çevresinde yabani asmayı bulmuş, onu geliştirerek kuntra asma denilen şimdiki durumuna getirmiştir. Üzüm, Bozcaada hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Milattan önceki Tenedos paralarında da üzüm salkımı görülür.







Gökçeada

Gökçeada, yüzyıllar öncesinden gelen ve 1970 yılına kadar kullanılan ismiyle İmroz, Kuzey Ege’deki iki Türk adasından biri. Türkiye’nin en büyük adası olarak Bozcaada’nın yaklaşık sekiz katı büyüklüğünde. Türkiye’nin en batı ucu olduğu için ‘güneşin en son battığı yer’ olma ünvanına sahip.


Kuzu Limanı



Gökçeada, Lozan Barış Antlaşması sonucunda 22 Eylül 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılıyor. Bu tarih her sene Gökçeada’nın kurtuluş günü olarak kutlanıyor.


Kirlenmemiş ve bozulmamış doğasıyla Gökçeada bir deniz müzesi gibi. Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz canlılarının geçiş yolu üzerinde olduğu için ada civarında zengin balık yatakları bulunuyor. Birçok deniz canlısı bu bölgede üreme ve yumurtlama dönemlerini geçiriyor.




Dünyada son yıllarda hızla yayılmakta olan organik tarım, kimyasal ilaç ve gübre kullanmadan yapılan doğal tarıma deniyor. Gökçeada, ada olmasının getirdiği avantajla(daha korunaklı) organik tarım için ideal bir yer!



__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 16:15   #8
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Eceabat


İlçe M.Ö. 2000 yıllarında Fenikeliler tarafından kurulmuştur.İlçenin ilk yerleşim yeri bu günkü ilçe merkezinin 1 Km . güneyinde bulunan Çamburnu'dur.Daha sonra yöreye Traklar yerleşmiştir.

*****

Midilli ve Foça' dan gelen halk bu yörede koloniler kurmuştur.Eceabat'ta 12 Antik şehir bulunmaktadır.Akbaş ve Eskihisarlık arasında yerleşim merkezi olan Eceabat önemli bir liman şehridir. M.Ö. 465 yılında Trakya ile birlikte Eceabat Atina'ya bağlanmıştır. Hristiyanlık döneminde Pisko-posluk merkezidir. Bir süre sonra Katolonyalıların egemenliğine girmiştir. Bunun üzerine Bizanslılarla savaşa giren Katolonyalılar zor durumda kalınca Türkmen Beyleri olan Melih İshak ve Halil Ece Bey'den yardım istemişlerdir. Boğazı geçerek Katolonyalılara yardımda bulunan Melih İshak ve Halil Ece Bey'in 1311 yılında Bizanslılarla giriştikleri savaşta Halil Ece Bey şehit düşmüştür. Ece Bey bazı kaynaklarda Ece Halil bazı kaynaklarda da Ece Yakup olarak geçmektedir. Ancak Eceabat'a adını veren Ece Bey'in Ece Yakup olduğu bilinmektedir. Bu Türkmen reisi Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa'nın yakın arkadaşlarındandır. Ece Bey 1356 yılında boğazı geçerek Eceabat ve yöresini ele geçirdi. Bundan birkaç yıl sonrada Gelibolu diğer Türkmen beyleri tarafından fethedildi. Ece Yakup Bey'e Eceabat ve Seddülbahir yöresi ile bunların arasında kalan topraklar tımar olarak verilmiş ve ölünceye kadar burada yaşamışlardır.


Kilitbahir Kalesi




Eceabat 1884 yılında Edirne iline bağlı bir Bucak iken 1892 yılında İlçe haline getirilerek Belediye Teşkilatı kurulmuştur.1915 Çanakkale Savaşların sırasında İlçe Merkezi Yalova köyüne, daha sonra Kilitbahir köyüne nakledilmiş ise de 1 yıl sonra tekrar Eceabat'a getirilmiştir. Milli Harp tarihimizde önem arzeden 1.Dünya Savaşının kaderinin değiştirildiği 1915 Çanakkale Kara Savaşları Eceabat ilçesinde cereyan etmiştir. Kazandığımız Çanakkale Zaferinde 253.000 askerimiz burada şehit düşerek Türk Ordusunun cesaret ve kahramanlığını tarih sayfalarına bir kez daha altın harflerle yazdırmıştır.




1923 yılına kadar Merkezi Çanakkale olan Biga Mutasarrıflığına bağlı iken bu tarihten sonra Gelibolu Valiliğine bağlanmıştır.1926 yılında Gelibolu'nun İlçe haline getirilmesi ile her ikisi birden Çanakkale Valiliğine bağlanmıştır.

Eceabat, Türkiye'nin kuzey batı yönüne düşen Balkan Yarımadası'nın Trakya topraklarına bir kıstakla bağlanmış, Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde Çanakkale İline bağlıdır. İlçenin doğusu Çanakkale Boğazı, batı ve güneyi Ege Denizi ile çevrilidir. Asya ve Avrupa kıtalarının birbirinden ayrıldığı geçiş noktalarından biridir.




Boğazın önemli bir su yolu olması ve boğazın önünde uzanan adaların askeri açıdan önemi öteden beri yörenin stratejik açıdan konumunu çekici kılmıştır. Bugün deniz ve karayolu ulaşımı açısından boğazın ve ilçenin önemi açıktır. Asya Avrupa arası uzanan karayollarının deniz araçları ile sağlandığı en önemli nokta ilçeden geçmektedir. Uzun yıllardır planlanan Çanakkale Eceabat arası Boğaz Köprüsü projesi ülkemizin geleceği açısından da son derece önemli bir proje olarak değerlendirilmektedir.




İlçe ekonomisinde tarım, hayvancılık ve balıkçılık önemli bir yer işgal eder. İlçe nüfusunun %30 u geçimini tarımdan temin etmektedir. Tarım faaliyetleri genel olarak geleneksel tarım çerçevesinde sürdürülmektedir. Buğday ve ayçiçeği başta olmak üzere, Akdeniz iklimine uygun şartlarda yetişebilen zeytin, pamuk, baklagiller, susam, üzüm ve benzeri ürünler önemli miktarlarda yetiştirilir. Sebze ve meyvecilik son yıllarda gelir getiren ve geniş nüfusun uğraşında olan bir alan olmuştur. Bu ürünlerden domates üretimi ilçede önemli yer tutmaktadır. Kalitesi itibariyle tanınmakta ve rağbet edilmektedir. Barış Parkının genel doğal dokusunun korunması ilkesi çerçevesinde ilçede gelişmiş tarım tekniklerinin uygulanması bakımından teşvik ve projelerin geliştirilmesi gereği duyulmaktadır. Hayvancılık genel olarak küçük çapta yaygındır. Büyükbaş hayvancılık genelde ahırlarda ve besicilik şeklinde, küçükbaş hayvancılık ise sınırlı mera imkanlarında güçlükle sürdürülmektedir.
Balıkçılık ilçede yaygındır. Gelişmiş balıkçı tekneleri, kirlenen denizler, bilinçsiz ve kontrolsüz avlanma gibi çesitli nedenlerle ülke genelinde balık kapasitesi ve türlerinde görülen azalma, ilçede aynı şekilde hissedilmekte ve yaşanmaktadır. Bölgenin karakteristik balık türleri olan sardalye, palamut, lüfer,istavrit,levrek,kefal en fazla avlanan ve bulunan balık türleridir.


*****


Bigalı Köyü

19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915 sabahı Gelibolu’nun Anafartalar bölgesinde yer alan Bigalı köyünde kaldığı eve, Düşmanın batıda Arıburnu’na çıkarma yaptığı haberi gelir.


Atatürk Evi




Mustafa Kemal bu haber üzerine tarihî bir karar alır ve sabahın erken saatlerinde atına binerek Bigalı köyünün taşlık yolundan Conkbayırı’na ulaşır. Ve 57. Alay’a bağlı Türk askerlerine şöyle seslenir: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.” Bu söz, Türk halkının ölüm kalım mücadelesi olan Çanakkale Savaşı’nın bir dönüm noktası kabul edilen Arıburnu Muharebesi’ni unutulmaz kılar...



Yaklaşık 160 erin de çalıştığı köyün meydanı, yerli ve yabancı turistlerin rahatça gezebilecekleri ve ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri hale getirildi. Turizm Danışma Ofisi ve yenilenen kahvesiyle köy yeni bir çehreye kavuştu.



Binanın tarihî yapısı bozulmasın diye çalışmalar uzman gözetiminde yürütülüyor. Meydana 100 metre mesafede bulunan Atatürk Evi’nin de içi ve dışı aslına uygun olarak yenileniyor. Evin içine yerleştirilecek 25 tarihî resim, en ince ayrıntısına kadar detaylandırılarak özel seramikler üzerine işlendi, evin içi ve bahçesi özel seramiklerle düzenlenmiş.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 16:48   #9
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri


Ezine








Ezine, tarihi dokusuyla Ege denizine olan bağlantısı ve şifalı yer altı suları ile pek çok doğal ve görsel zenginliği bünyesinde barındıran nadir ilçelerimizden birisidir. Çanakkale iline bağlı olan Ezine ilçesi doğuda mitolojik efsanelere konu olan İda dağı bugünkü adıyla Kazdağı, batıda Ege denizi, güneyde Ayvacık ilçesi, kuzeyde Çanakkale ili ile çevrilidir.




Ezine ve çevresi 2. mezozoik çağda meydana gelmiştir. İlçe düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur. Kazdağlarının kuzeyinden doğup, ilçenin ovasından geçip Çanakkale boğazına dökülen Menderes çayı ve ilçeyi ikiye ayıran Akçin çayı zengin bir topografya oluşturmaktadır.



Geyikli



Antik çağlarda şimdiki askeri kışlaların üzerinde bulunan Çaltıkıran Tepe’de kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Bu yerleşim merkezi Malazgirt savaşından sonra Danişment Türklerinin Anadolu’nun batısına yerleşmeleri sırasında çıkan muharebede tahrip edilmiştir. Türkler eskiden kurulmuş olan yerin yanında Danişment adı ile yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır. Mahalli rivayetlere göre Danişment Türklerinin Beyi olan Abdurrahman Bey, şimdiki Ezine’nin bulunduğu yerin güney kenarında Ulu Camii inşa ettirmiştir. Caminin yapılışının amacı cuma namazının kılınması ve bu vesile ile civar köylerin halklarının haftada bir kez merkeze inerek kaynaşmanın sağlanmasıdır. Zaten aynı rivayete göre ‘‘Ezine’’ kelimesi de Farsça ‘da “CUMA” anlamına gelen “Azine’den türemiştir. Ezine isminin bir süre “İĞNE” şeklinde telaffuz edildiğine dair rivayetler de vardır.




Ezine’nin Danişment Türklerinin eline geçişi sırasında Ahi Yunusların, Seferşah Hazretlerinin büyük çabaları olduğu çeşitli kaynaklardan öğrenilmiştir. Ezine bir süre Selçuklu egemenliği altında kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti`nin yıkılmasından sonra Karesi Beyliği yönetimine girmiştir. Karesi Bey’in ölümünden sonra oğulları Demirhan Bey ve Yahşi Bey bu toprakları yönetmiştir. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra Orhan Gazi döneminde Ermiş Dursun Bey’in, Karesi Beyliği’nin idaresine son vermesinden sonra Ezine ve çevresi Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yine o tarihlerde Ezine ovası sularla kaplı bir bataklık olduğundan Arabistan’dan getirilen esir toplulukları ile şimdiki Araplar Boğazı`nı yararak Menderes Çayı`nı denize akıtmışlardır. Böylece ova bataklıktan kurtarılmıştır. Günümüzde panayır yeri mevkii denilen yerde ev yapımı için temel kazımları sırasında su ürünleri kalıntıları ile küçük balıkçı iskeleleri kalıntıları çıkmıştır.




Panayır yeri ve Gölcük mevkii denilen kısımda, yağışlar çok olduğu kış ve ilkbahar ayları boyunca önemli miktarda su birikmektedir. ‘‘Son yıllarda bu iki yer kademeli olarak suni dolgu ile doldurulmaktadır.’’ Bütün bunlar asırlar önce Ezine Ovası’nın Balıklı Köyü altlarına kadar sularla kaplı olduğunu göstermektedir. Ayrıca Karesi egemenliği sırasında Yahşi Bey ve Ahi Yunus tarafından Öksüz Camii ve hamam inşa edilmiş, Çaltıkıran Tepe’de oturan halk cami ve hamamın etrafına toplanarak Ezine’nin ilk oluşumunu sağlamışlardır.


__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.07.2011, 17:24   #10
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çanakkale | Bir Destanın Şehri

Gelibolu


Gelibolu Yarımadası, Çanakkale Boğazı ile Saroz Körfezi arasında, güneye doğru genişleyerek uzanır. Türkiye'nin kuzey batısında yer alan yarımada, aynı zamanda Avrupa kıtasının güney-doğusundaki son kara parçasıdır. Kuzeyde dar (5 km) Bolayır kıstağı ile Trakya'ya bağlanır. Gelibolu ilçesi, aynı isme sahip yarımadanın kuzey-doğu kıyısında, Çanakkale Boğazı'nın Marmara Denizi'ne açıldığı noktada yer alır.
İyi ve güzel şehir anlamına gelen Galli Polis adıyla anılan Gelibolu’nun tarihte ilk kez Hitit İmparatorluğunun M. Ö 1200’de parçalanmasından sonra, Frigler ve onları izleyen Lidyalılar’ın Anadolu’ya geçişleri sırasında önem kazandığı görülmektedir. M.Ö 545’te Lidya kralı Kroisos, Persler ile yaptığı savaşta yenilince, Persler, Lidya krallığını ortadan kaldırdı. Böylece, Persler Çanakkale boğazı çevresinde üstünlük sağlamış oldular. Daha sonra Gelibolu Spartalı’ların, Makedonyalıların, Bergamalıların, Romalıların, Bizanslıların ve en son da Türklerin hakimiyetine girmiştir.




Gelibolu fetihten sonra bir sancak ve sancak merkezi olduğu gibi Rumeli’nin ilk Paşa sancağı da olmuştur. Daha sonra bir denizcilik idare merkezi olarak şöhret kazanmıştır. Osmanlı donanmasının başındaki kaptan-ı derya burayı merkez edinmiştir. II. Murat döneminde Gelibolu’da yapılan 26 eserden 7’si günümüze ulaşabilmiş, Fatih dönemi yapıların da çoğu yok olmuştur.


Bayraklı Baba




1915 yılında Gelibolu Gelibolu Yarımadası Çanakkale muharebelerinde bombalanmış ve yer yer tahribata uğramıştır. Bunun ardından şehir, 4 Ağustos 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edildiyse de 3 Ekim 1922’de terk edilmiştir. Gelibolu, Cumhuriyet döneminin başlarında vilayet merkezi olmuş, (1923) bu durum 1926’ya kadar devam etmiş ve bu tarihte ilçe merkezine dönüştürülmüştür.

Seddülbahir




Gelibolu bugün, geçmişte yaşanmış olaylara tanıklık etmiş, yaşayan bir tarih ve ayrıca yeşilin ve mavinin tüm tonlarıyla içiçe yaşandığı önemli bir kenttir. Kentimiz de Osmanlı Dönemine ait bir çok yapıt ve Osmanlı’ nın ünlü düşünür, yazar, sanatçı, din adamı ve kaptan paşalarının anıt mezarları bulunmaktadır. Kentin simgesi haline gelmiş Sardalya balığı ve ünlü sardalya konserveleri, deniz ürünlerinin her türlüsünü başka bir yerde tadamayacağınız eşsiz lezzetleriyle irili ufaklı balıkçı meyhaneleri; yeşil, mavi ve tarihin kucaklaştığı kumsalları, dört mevsim kendi kendini temizleyen pırıl pırıl denizi, oya oya işlemeli kıyılarıyla; Gelibolu geleceğin en parlak ve gelişime açık ilçelerinden biridir.



Gelibolu elinde bulundurduğu tarih ve doğal değerleri ile her geçen gün biraz daha gelişerek, yurt içinde ve yurt dışında hak ettiği değere sahip olmaya başlamıştır. Gelibolu gerek yurdumuzda gerekse yurt dışında geçmişten getirdikleri ve bugünde sergilediği vasıflarla önemli bir şehirdir. Amacımız gerek tarihi gerek doğal güzellikleri ile Gelibolu’ yu yeni alternatif bir tatil merkezi haline getirmekdir. Tarihi, denizi, balığı ve Saroz’ un su sporlarıyla Türkiye’ nin tek adresi olması; 1.Dünya Savaşının en kanlı ve unutulmaz izlerinin yarımadamızda bulunması; Gelibolu’ da yaşamış ve ölmüş dünyaca ünlü bilim ve din adamlarının anıt mezarları ile, Bilgin Amiral Piri Reis’in memleketi, Feneri, Hamzakoy’ u, Dünya’ nın en büyük Mevlevihanesi, Limanı ile ülkemizin gelecek yıllarda turizm açısından parlayan bir yıldızı olacağının kanıtıdır.

*****

Gelibolu Plajları ve koyları

Gelibolu Şehir merkezinde Hamzakoy, Fener altı, Eğritaş mevkilerinde çok rahat denize girilebilir. Hamzakoy altın sarısı kumsalıyla 3 km lik bir alanı kaplar.Feneraltı mevkii ise Gelibolu Tersanesinden Başlayıp Hamzakoy’ a doğru uzanır.Özellikle Fener altı mevkii kayalıkları ve falezleri ile ünlü olup görsel açıdan olduğu kadar, deniz meraklılarının uğrak yeridir.Bunun dışında İskeleden Başlayıp Üç köprüleri takip eden Askeri Fabrikaya Kadar uzanan Piri Reis Kordunu il bu bölgenin en uzun sahil şeridi ve yürüyüş bandına sahiptir.


Hamzakoy




Bunun yanısıra yukarıda sıralanan Boğaz Kıyısı Yerler haricinde, ilçemizin Saroz’ a bakan kıyılarında çok rahat denize girilebilir. Su sporları için bilinen bir adres olmaya başlayan Güneyli (Davut İskelesi, Güneyli Limanı,),Koruköy Altı, Bolayır Altı(bakla burnu), Ocaklı Altı, Yeniköy Bahçeler Limanı, Fındıklı Kömür Limanı(Dalgıçlar için ideal bir yer) ve Despot, Değirmen düzü, Armutlu,Tayfur Karaağaç, Karainebeyli Ece Limanı, Burhanlı Cennet Koyadı sayılır denize girilebilecek, canlı akvaryum sayılacak yerlerdir...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
canakkale, Çanakkale, çanakkale tanıtımı, çanakkale şehri, çanakkale şehri tanıtımı, destanın, Şehri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:09.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.