Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Marmara


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 20.04.2012, 21:42   #1
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Hasbahçeler Diyarı Beykoz (İstanbul)






Hasbahçeler Diyarı Beykoz (İstanbul)
"İstanbul'un Karadenize açılan ilçesi, boğazın Anadolu yakasındaki son noktası...

Adını çok duyduğum harika dereleri olan, yemyeşil ormanları bulunan, pek çok tanıdık köye ev sahipliği eden şirin bir yerdir Beykoz. Pek bilmesem de anlatılanlardan tanıdığım bir yer.
Düşünsenize kimlerin ne anıları vardır o sahillerde, o harika derelerde... Küçük bir sandalla çıkılan balık avına aşırı ısrarları sonucu dahil edilen küçük bir çocuğu tutan sandal, devirdiği balık kovası, daha sonra bulanan midesinden denize çıkardıkları, kızılarak ama daha çokta gülünerek sahile bırakılması... Yıllar sonra unutamayıp tüm detaylarına kadar anlatırken o anı size yaşatabilmesi...

Yada Göksu'nun döküldüğü yerden motorla içeri girilip daha sonra orman içerisinde gelinen koca bir mesire yeri ve orada kuyularda yapılan tandırla ilk kez tanışıp yıllar sonra bile dün yemiş gibi anlatılarak ağzınızı sulandırabilen anılar...

İstanbul... Her köşesiyle binlerce anıya ev sahipliği yapan muhteşem bir şehir ve onun bu muhteşemliğin de en büyük paylardan birine sahip olan güzel bir ilçesi Beykoz...
Banemin"

Ümit Yaşar Oğuzcan ne güzel demiş...

İstanbul...


Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.



Beykoz, batıdan İstanbul Boğazı, doğudan Şile ilçesi, kuzeyden Karadeniz ve güneyden de Çekmeköy, Üsküdar ve Ümraniye ilçeleri ile çevrelenmiştir.Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yapılan sanayi ağırlıklı çalışmaların etkisiyle fabrikaların çoğalması sonucu genelde işçi kesimin tercih ettiği yerleşim yeri olan Beykoz, son yıllarda üst gelir seviyesi kesimden de talep görmektedir. "Boğazın incisi" olarak tanımlanmaktadır.




  • Beykoz'un Tarihi
Beykoz’un tarihi 2700 yıl öncesine götürenler var. İlk olarak kimlerin yerleştiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak, Roma döneminde Anadolu Kavağı'nda bir adak yerinin olduğu biliniyor. O dönemde Karadeniz’e çıkmak isteyenlerin elverişli bir rüzgarla seyahat edebilmek için Zeus ve Poseidon adına kurbanlar kestikleri de biliniyor.


Yaklaşık 700 yıl önce bu yörenin Türklerin eline geçmesinden sonra Beykoz, onlar için de bir ihtişamı ile göz kamaştıran bir mekân olup çıktı. Osmanlı Padişah ve Vezirleri için yaptırılan av köşklerinin çoğunluğuna bakıldığında, buranın tarih boyunca bir av ve eğlence merkezi olduğu anlaşılıyor.


Beykoz’un tarihi gelişimi M.Ö. 700’lü yıllara dayandırılıyor. Bu tarihte bölgeye deniz yolu ile gelen Traklar’ın Bebrik adı ile kurdukları devletin bulunduğu köyün kısa zamanda gelişmesi ile Kral Amikos bu köye kendi adını veriyor. Traklar’dan sonra Amikos pek çok kültüre ev sahipliği yapıyordu ve arkasından Persler, Abbasiler geliyor. Beykoz İstanbul’un fethinden çok önce 1402 yıllarında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılıyor. Bundan sonra Amikos olan adı Beykoz’a dönüştürülüyor. Kocaeli Beyleri’nin ikametgahına ayrılan Beykoz; “bey” hecesini bu yöneticilerden, “koz” hecesini de Farsça’da köy anlamına gelen “Koz” kelimesinden almıştır. Beylerin köyü... Beykoz...



Zengin ormanlık alanları ile o dönemde padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılmaktaydı... Fatih Sultan Mehmet avlanırken Beykoz’da Tokat Kalesi’nin fethi müjdesini aldığı söylenir. Bu müjdeyi aldığı yerde bu zaferin anısına Tokat kalesi’ne benzer bir av köşkü yapılır ve buraya “Tokat bahçesi” adını verir. Günümüzde bu köşkün bulunduğu yer “Tokatköy mahallesi” olarak adlandırılmaktadır.


  • Turizm
Beykoz merkezindeki Abraham Paşa Korusu çeşitli turistik tesislerle yeniden düzenlenmiştir. Kanlıca’da bulunan Mihrabad Korusu Boğaz manzaralı görünümüyle en gözde mesire alanları arasında yer almaktadır.

Beykoz tarihi yalıları ile de ünlüdür. Anadolu Hisarı’ndan Beykoz Yalıköy’e kadar birçok özel mülk konumunda olan tarihi yalılar, Boğaz görünümüne güzellik katmaktadır. Bu yalıların en önemlisi Anadolu Hisarı’ndaki Hekim Paşa Yalısı’dır.

Anadolu Kavağı, Anadolu Feneri , Poyraz Köy, Riva (Çayağazı), Cumhuriyet Köyü, Ali Bahadır, Değirmen Dere, Bozhane, Göllü Köyü, Akbaba, Polonezköy en çok ilgi çeken mesire alanlarıdır. Turizm alt yapısı ve tesisleri yetersizdir. Polonezköy’de bulunan otel ve pansiyonlar dışında turizm amaçlı tesis çok azdır.


Boğaz eskiden beri balıkçılığı ile meşhur olmasına rağmen Beykoz bu açıdan da istenilen ölçüde tanıtılamamıştır. Anadolu Kavağı’ndaki balık lokantaları deniz ve kara yoluyla gelen yerli ve yabancı turistlerin rağbet ettikleri yerlerdendir.

Akbaba Köyü’nde bulunan Akbaba Sultan Mescidi Türbesi, Anadolu Kavağı Yuşâ Tepesi’ndeki Yuşâ Türbesi, Kanlıca’daki İskender Paşa Türbesi ve Camii, Dereseki Köyü’ndeki Kırklar Baba Türbesi, Orta Çeşme’deki Uzun Evliya Türbesi çok sayıda ziyaretçi çeken yerledir.

İlçe sınırları içinde bulunan ve Türkiye’de Kültür ve Tabiatı Koruma Vakfı’nın belirlediği anıtsal ve korunmaya değer ağaçlar vardır ki bunlardan bazıları; Kaymak Donduran da 200 yaşındaki Kestane Ağacı, Beykoz Çayırı’ndaki 200 yaşındaki Çınar Ağaçları örnek verilebilir.



__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2012, 23:51   #2
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

İshak Ağa Çeşmesi (On Çeşmeler)




Beykoz merkez mahallesinde bulunan İshak Ağa Çeşmesi (On Çeşmeler), yalnızca bu mahallenin değil, Tüm İstanbul'un hatta Tüm Türkiye'nin ve tüm insanlığın bir tarihsel ve sanatsal değeridir. Türk yapı sanatının şaheserlerinin önemli duraklarından biri olan çeşme, Mimar Sinan’a Behruz Ağa tarafından yaptırılmıştır. On Çeşmeler, adını, gece gündüz hiç durmadan akan on adet lülesi nedeniyle almıştır. Bu lülelerden akan sular yazın içene serinlik ve ferahlık verecek şekilde buz gibi akarken, kışın da ılık bir biçimde akar.





Bu çeşme bir çok ressamın tuvaline, pek çok şairin şirine yansımıştır. Behruz ağa tarafından yapıldığını söylediğimiz bu çeşme, tarih içersinde dönem dönem yıpranmış ve tahrip olmuştur. Çeşmenin harap olduğu bir zamanda, halk, o esnada Tokat kasrı'nı Hümayün Abad adıyla yeniden yaptıran padişaha dertlerini ve çektikleri su sıkıntısını anlatırlar. Padişah bunun üzerine, Sadrazam Seyit Hasan Paşa'ya havale etmiş, Sadrazam Seyit Hasan paşa'da bu konuyla ilgilenmesi için, gümrük emini İshak Paşa'yı görevlendirmiştir. Bütün masraflar gümrük emini İshak Paşa tarafından karşılanan çeşme, 1747 yılında yeniden yapılmıştır.




Çeşmenin lüleleri tunçtan yapılmıştır. Ortadaki iki lüle büyük, her iki yana dörder adet yerleştirilen lüleler ise küçüktür. Şairin orta lülelerden akan suyunu "beyaz cariye gerdanı gibi" diye betimlediği bu çeşmelerden Beykoz halkı kadar, tarih içersinde dışarıdan gelen gemilerde yararlanmışlardır.




Her şair kendine göre katar ya yorumunu. Faruk Nafiz Çamlıbel bir başka güzel
anlatmış sanki İshak Ağa Çeşmesini şiirinde...


İshak Ağa Çeşmesi

Nasıl her gün yayarsa davarını bir çoban,
Sürükler düşüncemi sükundan tevekküle
Sekiz mermer direğe dayanmış bir şadırvan,
Bilek kalınlığında su akıtan on lüle...

Uzanır ezan vakti musluğa doğru yüzler,
içinde bir mum yanan kağıt fenerden sarı;
Ve her gelen sükuta ayrı bir sükut ekler,
Ve çağlar her tarafta Akif'in mısraları...

Bu yerde meyvalaşır uzletin baygın tadı,
Ve bir tas şarap olur bir yudum su bu yerde.
Kurnada ak köpükler bir güvercin kanadı,
Kumrunun dem çekişi, dönen sesler kemerde...

Gönlüm yaşar içinde sonu yok bir masalın,
Derim, mutlak bir pınar perisidir gördüğüm:
Çıplak ayaklarında tahtadan birer nalın,
Kollarında boyundan daha yüksek bir güğüm...

On lüleden fışkırıp mermeri oyan sular,
Asırlarca Kerem'in Aslı'yle dertleşmesi.
Mermer bir kalp önünde su kesilmis duygular.
Bir gönül destanıdır İshak Ağa Çesmesi!...


Faruk Nafiz Çamlıbel









__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.04.2012, 14:44   #3
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul




Akbaba Köyü



Akbaba köyü, kuzeyinde Poyrazköy’ün ve Anadolukavağı’nın bulunduğu, güneyinde Beykoz’un, doğusunda Dereseki köyünün ve batısında ise Tokatköy ve Ortaçeşmenin yer aldığı bir başka güzel Beykoz köyüdür. Akbaba köyünün Fatih Sultan Mehmed’in ordusunda savaşarak İstanbul’a giren gazilerden Ak Baba Mehmed Efendi tarafından kurulduğu söylenmektedir. Ak Baba Mehmed Efendi’nin türbesi Canfeda Hatun Camii’nin yanındadır. Canfeda Hatun Camii, 1580 yılında III.Sultan Murad’ın annesi tarafından yaptırılmıştır. Köyün diğer camii 1953 yılında yapılmıştır. Yine Canfeda Hatun tarafından yaptırılan bir hamamın da bulunduğu köyde ayrıca bir sebil çeşmesi de yer almaktadır.

Kurucusu Ak Baba Mehmed Efendi’nin adı ile anılan köyün tarihteki ünü, kiraz ve kestane mevsimlerinde buralarda yapılan uzun dönemli pikniklerdir. Akbaba cevizi olarak bilinen, daha sonra Beykoz cevizi olarak da anılan iri, ince kabuklu ceviz türü meraklılarının vazgeçemediği bir lezzet olmuştur.


Akbaba Sultan Camii








İlçe merkezine beş kilometre uzaklıkta bulunan Akbaba köyüne zamanla Karadeniz bölgesinden gelip yerleşenler olmuştur. Köye 1965 yılında elektrik gelmiştir. Köyde kestane çubukları ile kazma ve kürek sapı ile baston, küfe ve sandık çemberi yapılmakta ve ülkenin her yanına dağıtılmaktadır.

Akbaba köyünde Kaymakdonduran isimli bugün de hala güzelliğini koruyabilen bir mesire yeri de bulunmaktadır. Ayrıca Kaymakdonduran isminde bir de çeşmesi bulunan köyün Soğucak suyu da meşhurdur.






Poyraz Köy



Kuruluş tarihi altı yüzyıl öncesine kadar giden Poyrazköy’e ilk yerleşenlerin Cenevizlilerin olduğu tahmin edilmektedir. Köye daha sonra Bizanslılar gelip yerleşmiş ancak köyün Osmanlı hâkimiyetine geçmesinin ardından Trabzon ve Rize’den getirtilen insanlarla birlikte çehresi değişmiştir.


Köyün kuzey doğusunda, boğaz girişine hâkim bir yerde bulunan gözetleme kulesi, ünlü Osmanlı tarihçisi ve devlet adamı Cevdet Paşa’nın kayıtlarına göre 1778′den sonra Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Fransız mimar Baron de Tott’a yaptırılmıştır. Bu gözetleme kulesinin giriş kapısının sağında ve solunda personelin kalması için inşa edilen mahzen girişleri oldukça özgün bir karakter arz etmektedir.


Poyrazköy Feneri




Köyde bulunan Poyraz Kalesi de yine aynı dönemlere aittir. Kara kısmından çok az bir bölümü görülebilen kale askeri amaçlar için kullanılmıştır. Rumeli yakasında, Poyraz Kalesi’nin hemen karşısında Garipçe Kalesi bulunmaktadır.

Eşsiz sahili ile nefes kesen bir manzaraya sahip olan Poyrazköy, birbirinden hünerli balıkçı lokantaları ile ünlüdür.






Anadolu Feneri ve Köyü




-
Anadolu Feneri ve Anadolu Feneri Köyü Camii
-


Anadolufeneri kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Mahmut Şevket Paşa Köyü, doğusunda Alibahadır köyü ve batısında ise Poyraz köyünün bulunduğu, ismini burada bulunan deniz fenerinden alan güzel bir köydür.


Anadolufeneri, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e açılan kısmında Çakaltepe ve Kabakoz koylarmın arasında bulunan küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur.






Söz konusu fener 1834 yılında yapılmış ve 1858 yılında Fransızlar tarafından karşı sahilde bulunan fenerle birlikte kule kısmı yeniden düzenlenmek suretiyle işletilmiştir. 1933 yılında Fransızların bu fener üzerindeki 100 senelik imtiyazları kendilerine tazminat ödenmek suretiyle iptal edilmiştir. Fener, denizden yetmiş beş metre yükseklikte olup, her bir saniyede bir beyaz ışık vermektedir.

Köy nüfusu Kafkasya’dan göç edenlerden ve Girit’ten asker olarak gelip yerleşenlerden oluşmaktadır. Köy halkı balıkçılıkla geçinmekte, zaman zaman sebzecilik ve süt hayvancılığı da yapılmaktadır.


Köyün içerisinde 1823-1824 tarihlerinde dönemin Osmanlı Sultanı II. Mahmud tarafından yaptırılan bir çeşme ve 1880 yılında inşa edilmiş bulunan Hamidi Evvel Camii yer almakta, köyün tarihsel kimliğini ele vermektedir. Söz konusu çeşmenin suyu beş kilometre uzaklıktaki Mecitdere suyudur.

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.04.2012, 18:03   #4
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

Kanlıca




Kanlıca, her İstanbullunun zihninde şu ya da bu biçimde, en fazla da meşhur yoğurduyla yer etmiştir. Elbette bünyesinde birçok güzelliği ve tarihi yapıtı barındıran Kanlıca semti bundan ibaret değildir. Emirgan’ın karşısında, Anadolu Hisarı ile Çubuklu arasında bulunan Kanlıca’nın hemen güneyinde eskiden Phiela (Manoli) körfezi denilen Kanlıca koyu yer almaktadır. Kanlıca Boğaz’a doğru küt bir çıkıntı meydana getirmektedir. Bu çıkıntı Bizans kaynaklarında Phrixu Limen olarak adlandırılmaktadır.


Bülbül deresinin ağzında yer alan bu koy’un Osmanlı döneminde, özellikle on dokuzuncu yüzyılda düzenlenen mehtap şenlikleri ile ünlü olduğu bilinmektedir. Bu koya ayrıca, Atatürk’ün meşhur yatı Savarona’nın sık sık demirlediği bilgisine Cumhuriyet dönemi gazetelerinde ve hatıratlarda ulaşmak mümkündür.

Kanlıca adının, kağnı arabası kullanmaları nedeniyle “Kanglı” olarak isimlendirilen bir Türk kabilesinden türediği iddia edilmektedir. Beykoz Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra buraya Anadolu’dan insanların kağnılarla gelmesi sonucunda önce “Kağnılıca” olarak anılmaya başlanan semt, zamanla “Kanlıca” adını almıştır.







Riva (Çayağzı)




Riva köyü, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Göllü ve Paşamandıra, doğusunda Göllü ve batısında Anadolufeneri orman köyleri ile çevrili cennet bölgede kurulu yaklaşık 2000 nüfuslu bir köydür. Köyün kuruluşunun Cenovalılara kadar gittiği rivayet edilmektedir. Ömerli’den doğan ve Riva da denize boşalan, ve köye de adını veren Riva (bir başka adıyla Irva) deresinin denize döküldüğü yerde Yoros Kalesi’nin Türklerin eline geçmesiyle aynı dönemde zaptedilen ve hem Boğaz girişinin hem de arkadan Yoros Kalesi’nin emniyetinin sağlandığı Riva Kalesi bulunmaktadır.


Stratejik önemi çok büyük olan bu kale Riva Çayı’nın çok derin olması, Karadeniz’den gelecek gemilerin kuzey rüzgarlarıyla çok rahat Anadolu’nun içlerine ilerlemelerine imkan vermesi hasebiyle düşman gemilerinin girişini ve Anadolu Yakası’nın arkadan kuşatılmasını önlemek için yapılmıştır. Batıya açılan bir kapısı ile içerisine girilen Riva Kalesi’nin, küçük avlusundan geçilerek daha yüksek olan iç kaleye girilir. Genellikle kalenin yapımında taş kullanılmıştır. Bununla birlikte yer yer tuğla örgülere de rastlanılmaktadır. Oldukça küçük sayılabilecek olan bu kale gerek ifade ettiği stratejik önem bakımından gerek gösterdiği yapı özellikleri açısından Marmara kıyısındaki Eskihisar veya Yoros Kalesinden farklılık gösterir. Kapıların yuvarlak taş kemerleri, mahzenler ve geniş mazgallar buranın on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl İstanbul kaleleri ile benzerlik gösterdiği intibaını uyandırmaktadır. Bugünkü kale on dördüncü yüzyılda Yıldırım Bayezid devrinde Türklerin eline geçen kale ile aynı kale değildir. İstanbul’un işgalinin ardından İngilizler tarafından tahrip edilen kale günümüzde stratejik önemini kaybetmiş, bir gezi yeri olarak hizmet vermektedir Riva (Çayağzı) Köy.



Riva Çayı


Riva Çayı’nın denize döküldüğü yerin doğu kısmında kalıyor olması dolayısıyla bu isimle adlandırılmış ancak daha sonra adı Çayağzı olarak değiştirilmiştir. Köyde sebze ve meyvecilik ile et ve süt hayvancılığı yapılmaktadır. Köylülerden bazıları balıkçılıkla uğraşmaktadır. Köyün sahil kesiminde çeşitli yazlıklar bulunmaktadır. Köyün ilçe merkezine olan uzaklığı on sekiz kilometredir. Türkiye Futbol Federasyonu, içindeki üç futbol sahası , oteli ve eğitim tesisleri bu köy sınırları içinde olup Türk milli takımı bazı kamp çalışmalarını burada yapmaktadır. Riva deresinin, İstanbulda ulaşım tarihi açısından özel bir yeri vardır. 19. yy ve 20.yy başlarına kadar karayollarının o dönemde yetersizliği nedeniyle Riva deresinden takalarla Karadeniz’e çıkılmakta ve İstanbul’a odun, kömür, sebze ve meyve götürülmekteydi.






Anadolu Kavağı





Turistik bir balıkçı kasabası olmasıyla öne çıkmaktadır. Mahallenin tepesinde, Marmara Denizi ile Karadeniz'in bağlantı noktasına hakim bir noktada konumlanan, Doğu Roma döneminden kalma Yoros Kalesi, mahallenin turiziminin ana dayanağıdır.




Bir diğer turistik öğe de mahallenin balıkçı restoranlarıdır. Bunlar sayesinde yaz aylarında mahalle nüfusunun 4-5 katı turist çekebilmektedir. Yerli turist daha çok karayoluyla gitmeyi tercih ederken, yabancı turistler daha çok şehir hatlarının gezi vapuruyla gitmeyi tercih ederler.






Polenezköy



1775 yılında Polonya devletinin Avusturya-Rusya ve Prusya tarafından işgal edilmesi üzerine Polonya'nın parçalanmasını kabul etmeyen Osmanlı İmparatorluğu beldeyi Polonyalı göçmenlerin sığınağı haline getirmiştir. Michal Czajkowski (Mehmet Sadık Paşa) 1842'de Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan anlaşmayla burayı sonsuza dek kiralayarak bugünkü Polonezköy'ü kurmuştur. Köye, Adam Czartoryski'nin anısına "Adam'ın Tarlası" anlamına gelen ADAMPOL adı verilmiştir. Önceleri Osmanlılarca Adamköy olarak anılan bu Polonya köyü, daha sonra "Polonez Karyesi" adını almıştır. 1894'te burada yaşayan göçmenlere vatandaşlık belgesi verilmiş ve 1923'te köye POLONEZKÖY adı verilerek etnik bir kimlik kazandırılmıştır.










__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2012, 22:37   #5
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

















Resimlerin çoğu wowturkey sitesinden alıntıdır. Emeği geçenlere teşekkürler...

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2012, 23:00   #6
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

Cocukluguma gittim...

Hayatimin en güzel dönemi Istanbul'da gecti. Fotograflar o kadar tanidik ki, sanki bircogunda hala ayak izim duruyor gibi.
Fire vermemis bir aileydik o zamanlar, sanki herseyin tadi daha bir baskaydi, Kanlica'da yenen yogurdun bile...

Istanbul'un her semti cok güzel ama köyleri ile birlikte
Beykoz'un bende yeri daha bir farkli.


Harika bir konu. Ellerine saglik ve tesekkürler Banemin
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2012, 23:11   #7
Çevrimdışı
Gece
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

Şimdi İstanbul' da olmak vardı,
dedirttin bana Banemin...

Emeğine sağlık teşekkürler....
__________________
"Aşk nasıl da kırılgan, sus dedim ama olmadı
Kalbimden ismin geçti , kimseler duymadı"
  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz Gece'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2012, 23:17   #8
Çevrimdışı
Duayen
Huysuz ve Tatlı Kadın

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

Görseller ve anlatımla tadına doyulmaz bir İstanbul turu yapmış oldum,şu an ne kadar iyi geldi bana anlatamam..
Sayende İstanbulu yeniden yaşıyoruz, teşekkürler Banemin
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Duayen'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2012, 23:20   #9
Çevrimdışı
Türkü
...> Ata'm İzindeyiz <...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

Beykoz sihirli bir semt gibi geldi. Resimleri görünce,detaylı bilgileri okuyunca gözlerimi kapadım o an arada olmak istedim.

Sevgili Banemin;İstanbul tanıtımların oldukça başarılı.Tebrik eder,başarılarının devamını dilerim.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Türkü'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 23.04.2012, 00:24   #10
Çevrimdışı
Sevda
Dönersen Islık Çal..

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Hasbahçeler Diyarı Beykoz | İstanbul

İstanbul'da çocukları hala saklambaç oynayan, insanların balkondan balkona sohbet ettiği, komşuluğun hiç bitmediği sayılı yerlerdendir.

Gidip görülmesi gerekir. Anlatılmaz yaşanır Beykoz.

Teşekkürler Banemin.
Çok çok güzel bir konuydu.

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Sevda'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
beykoz, diyarı, hasbahçeler, istanbul, İstanbul


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:53.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.