Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Müslüman Hanımın Kıyafetinin Özellikleri
MÜSLÜMAN HANIMIN KIYAFETİNİN ÖZELLİKLERİ
Din ve Allah üzerinden pirim yapmaya çalışan dinci konuşuyor; mal benim ona benden başka kimse bakamaz!!! Bak sen kadın malmı ki?
Öyle ya bazılarına göre hele nikahta kıymışsan ila nihaye senin sürülecek malın tarlan, nasıl istersen öyle kullanacağın malın öylemi?
Şehevi duyguları doruğa çıkan Arap erkekleri ve onların yaşam biçimine özenen Türkiye gibi diğer bazı ülke erkeklerinin dinci kesimleri, kendi arzu ve egolarını tatmin için kadın üzerine söylediklerini hadis olarak görmektedir.
Dinci, kadın giyimi üzerine konuşuyor; İslâm"a göre kadının yabancı erkeklerle olan ilişkilerde giydiği elbisenin taşıması gereken özellikleri şöyle sıralıyor:
1. Kadının kıyafeti; genel olarak (el ve yüz dışında) bütün vücudu örtmesi gerekir. Giyilen örtü; saçları da içine alacak şekilde bütün vücudu kapamalıdır. Vücudu, el ve yüz dışında hangi elbise kapatıyorsa, ismi ne olursa olsun kadın onu giymelidir.
2. Elbise vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bol olmalıdır. Kadının dar elbise giymesi dinimizce yasaklanmıştır. Vücut hatlarını belli eden dar elbiseler giyen kadınların "giyinik çıplak" ve "cehennemlik" olduğunu Peygamberimiz hadisinde haber vermektedir diyor.
Bu şekilde kadına kılık kiyafet dayatanlara ulan melun hangi hadis ise söyle dersin bir uydurma hadisten söz eder, Kur’an hangi ayetinde dar giymesin kadın diyor göster dersin gösteremez, 1400 yıl önce önce Allah'ın Resulü kot pantolonmu gördü, peki bu gün dört çeker Jeep’lere binen uzun kedi tırnaklı bacılarınız 5 yıldızlı otellerde muta nikahı ile düzeyli birlikteliğin gereği gönül eğliyorsa, gönül eğlerken türban dışında hepsini çıkarıyor natürel oluyorsa bunun adı Müslümanlık mı? Düzeyli beraberlikmi? Bre gafil Bre kendini, haddini, İslam'ı bilmez cahil!
Kutsal Ramazan ayındayız, dinlediklerim ve izlediklerim beni zıvanadan çıkarıyor, haliyle bunları her gün paylaşımlarından büyük keyif aldığım forum Gerçek müdavimleri ile yazışıyorum.
Konu bir kez daha gündeme geldiğine göre, genç, İslam'a bakışı, yorumları ile, din bilinen yanlışları gün yüzüne çıkararak okurları ve izleyenleri tarafından takdirle karşılanan Eren Erdem yorumu ile İslam ve kılık kıyafet konusunu bir kez daha okuyalım.
DİN, TÜRBAN, ÖRTÜNME,
Sokaklar, gerçeği anlayamamış insanlarla dolu. Anlayamadıkları gerçekleri ''farklı formlarda sunanların'' ürettiği algıya sımsıkı tutunmuş insanlar… Örtünme meselesi hükümetlerin özellikle ''el altından önemli hamleler yapacağı dönemlerde'' abartılan, her kalıba sokulabilen, kimi zaman sistem karşıtlığı gibi görünen bir muhalefetin başını çeken, kimi zaman ''liberallerin'' AB'ci söylemleri ile bütünleşmiş bir mesele haline gelmiştir.
Ana hatları ile ilmi temelden yoksun bir söylem üzerine inşa edilen bu mesele, tarihsel ve teolojik düzlemde incelendiğinde, ''çok büyük önem arz eden başka bir meselenin'' içi boşaltılmış hali olarak karşımıza çıkar. Sınıfsal ayrılıklar: Daha önceki konuya ilişkin yazılarımızın hemen hemen tümünde, Mekke rejimini tanımlarken; sınıfsal ayrılıklara dayalı bir toplum yapısını oluşturduğundan bahsettim. Bu sınıfların (efendi ve köle) yi temsil ettiği konumlar ve bu konumları temsil eden objelerin varlığı, tarihsel veriler ile sabittir. Mesela, Mekke'de ''hür kadınlar'' başörtüsü takar, köle kadınlar başlarını açarlardı. Ancak, bu örtüyü takan kadınların ise, bugün ''açık giysi'' olarak tabir ettiğimiz bir elbise giydiklerini gözlemliyoruz. Bu elbise üzerine, saçların tümünü örtmeyen bir örtü takarak, ''hür olduklarını toplum arasında ilan eden'' kadınlar, köleler ile aralarındaki sınıfsal farklılığı bu şekilde deklare ediyorlardı.
Ahkâm-ül Kur’an’da (3/1575), Ömer'in çarşıda örtüsüz bir kadını tartakladığı, konu peygamberimize intikal edince peygamberimizin Ömer'in bu davranışını onaylamadığı, Ömer'in de "Ben onu örtüsüz görünce cariye sandım" diyerek kendini savunduğu ve yine Ömer'in hür kadınlar gibi örtünen bir cariyeyi "örtünmemesi, hürlere benzemeye çalışmaması için" azarladığı bildirilir. Görüldüğü gibi, örtünme tamamen sınıfsal bir ayrılığın eseri ve ürünüdür. Kültürel ve geleneksel yönü itibari ile bu yapı içinde bir yer bulmuş, ''hürlere has'' bir özgürlük sembolüdür.
Aydınlanmacı dönem: Daha sonraları, Mekke'de var olan ''Şirk/Sömürü'' rejimi yıkılmış, yerine ''aydınlanmacı bir sistem inşa edilmiştir''. İşte bu değişim sonrası gelişen olaylar önem arz etmektedir, şimdi onları inceleyelim; Dönemin genel kıyafet anlayışını belirgin olarak gözler önüne seren ''Zemahşeri'' şu ifadeyi kullanmaktadır; "Arap kadınlarının yaka yırtmaçları genişti. Aradan gerdanları, göğüsleri ve göğüslerinin çevreleri görünürdü. Başörtülerini arkalarına sarkıtırlar, fakat önlerini açık tutarlardı. Boyun, göğüs kısmındaki açıklıkların kapanması için örtülerini yaka yırtmaçlarının üzerinden örtmeleri tavsiye edilmiştir." Sonuca bağlanmış bir yorumla birlikte sunulan paragraf, esasen kıyafet yapısı hakkında izlenimler vermektedir. Yıkılan sistemin içindeki bu tip şekilsel objeler, yeni sistem içinde tekrar şekillenmiştir. Yani, kölelik ve sınıflar yok olduğundan (kısa bir süre de olsa/ İmam Ali'nin şehit edilişine kadar) eski sistemin klişeleşmiş tavır ve davranışları da tepkiden nasibini almış ve neshedilmiştir. Bu nedenle, toplumda köle kadınlar; özgürleştiklerini gösterme adına ''başörtüsü'' takmaya başlamışlardır. İşin ana boyutu budur. Şekilsel hiçbir özelliği olmayan bu örtünün, kullanılmasındaki temel anlayış burada gizlidir.
Nur suresi: Bu ifade, ''hür kadınları eleştiren bir yaklaşım ile birlikte incelenmelidir''. Yani, Nur 30 ve 31. ayetler. Nur; 30, 31: Mümin erkeklere söyle: bakışlarının bir kısmını kıssınlar. Irzlarını/ bellerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarının bir kısmını kıssınlar. Irzlarını/ eteklerini korusunlar. Ziynetlerini -görünenler hariç- açmasınlar. Örtülerini/ başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları Yahut babaları Yahut kocalarının babaları, Oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kadınlar yahut ellerinin altında bulunanlar yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların avretlerini/ cinsel organlarını henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Müminler, hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
Ayette baş örtülerini biçiminde meallendirilen ifade ''humurihiyne'' ifadesidir. Bu ifadenin kökü ''hamr''dır . Hamr, tek başına ''zihnin faaliyetlerini etkileyen sarhoş ediciler, olarak çevrilebilir. Burada ise ; ''örtü'' olarak çevrilir. Bu örtü, ''humur'' şeklinde çoğullaştırılmış, herhangi bir ''bölge ve konuma'' işaret etmeyen bir örtüdür! Bahsedilen örtünün, sadece başı nitelemesi için ''ress'' eki alması, Yani; ''humurrues'' olması gerekir. Bu gramerin bir boyutudur. Fakat; hamr kökünün başı nitelemesi, yani aklı örten sarhoş ediciler biçiminde düşünülmesi, semantik olarak bu örtünün ''baş ile ilintili bir örtü'' olabileceği düşüncesi üretebilir. Bu da mümkündür. Yani, ayet meallendirilirken bütün anlamı göz önünde bulundurulduğunda, ''örtülerini/başörtülerini'' biçiminde çevirmek mümkündür. Öte taraftan, ayetin esas hedefi, başa örtülecek ya da örtülmüş bir örtüye ilişkin hüküm bildirmek değil, ''cahiliye kapitalizminden kalma'' bir geleneği, göğüsleri açma geleneğini ''hedef alma noktasındadır''.,
Örtülerini, başlarında, omuzlarında ve ya her nerde ise ; göğüs yırtmaçlarına indirsinler. Ayet yanlış anlaşılıyor. Amaç, hedef ''abartılı bir sembol haline dönüşen, psikolojik bir etkiyi yok etme adınadır. Yani, yıkılan sistemin içindeki elitist olan bütün ayrılıkçı tavırları ''ortadan kaldırma'' ve hızla ''kolektifleşme'' adına vahyolmuş bir ayet olan ''Nur 31'', aynı zamanda, bu meseleyi 30. ayet ile ilişkili olarak, her iki cinsiyet grubunun da ''taciz ve rahatsızlık verici yaklaşımlardan uzak durmasını tembihlemektedir''. Yani bu ayet, özü itibari ile, basma kalıp bir giyim kuşam modeli sunma ile yakından uzaktan alakası olmayan bir ayettir.
Buraya kadar, meseleyi biraz farklı veriler ile açmaya çalıştık. Şimdi de ''cilbab'' meselesine değineyim. Cilbab, dış elbise demektir. İnsan için dış elbise; tavır ve davranış yanı sıra, gömlek ve etek gibi değerlendirilebilir. Cilbab ifadesi geçen ayet ve Nur 31. yanlış meallendirilmekte, bunun üzerine yeni bir anlayış inşa edilmektedir. İslam'da ''dini bir sembol, ya da Dünya'da herhangi bir toplum ile sınıfsal farklılık ortaya koyacak'' bir kıyafet anlayışı hiçbir surette yoktur. Türban, Kara Çarşaf, Peçe, Pardesü gibi elbiseler, bahsedilen ayetlerde mevcut değildir. Sadece, Yıkılan Rejim'in İslam içinde yükseltilme faaliyetlerini yürüten ''Emevi Sürecinde'', erkek egemen bir toplum anlayışı inşa etme adına bu hususta çeşitli hadisler uydurulmuş, bunlar Peygamberimize atfedilmiştir. Kuran'da, bahsedildiği gibi bir ''başörtüsü farzı yoktur''. Ancak isteyen takabilir, istediği ölçüde giyinebilir ve toplumun kendi iç dinamiklerine dayalı olarak ürettiği ''ahlak yapısını incitmemek sureti ile'', her şekilde giyinmekte özgürlük vardır. “Ama Cumhuriyet kanunları kıyafet devrimine karşıt olmamak kaydıyla”
Tekrar gerilere gidelim ve düşünelim; Esas olan bezin temsil ettiği yaklaşım Özgürlüğü sembolize eden bir örtü mevcut. Mekke Rejiminden bahsediyorum. Rejim yıkılıp, ekonomik olarak ''sınıfların olmadığı yeni rejim'' ayağa kalktığında, kölelerin ilk tepkisi, bu özgürlük sembollerine hücum etmek olmuştur. Bu gayet normal bir psikolojidir.
Hali hazırda, ''geleneksel olarak var olan'' bir örtünün, var olduğu kabul edilerek; Nur 31. ayette; o örtüleriniz var ya, onları yakalara indirin, biçiminde bir ifade kullanılmıştır. Dolayısı ile bu anlayış içinde esas olan ''bez değil'', bezin dönem içinde temsil ettiği yaklaşımdır. Yani, ''özgürlük-hürriyet-bağımsızlık'' kavramları üzerine bina edilmiş bir yaşam! Yani, Selam Kadını (Müslüman kadın) öncelikle ''özgürlüğü için mücadele etmeye koşullanmıştır. Emevi döneminde ''erkek hegemonyasına hizmet eder bir anlayışın parçası haline getirilen çarşaf, hali hazırda özgürlüğün değil, köleliğin sembollerindendir''. Kadın peçeye mahkûm edildi: Üreten, ürettiğinin karşılığı alan, bilimde ileri, sömürü karşıtı bir ruhu yansıtması gereken ''selam kadını'', Emevi döneminde uydurulan hadisler ile aşağılanış, peçeye mahkûm edilmiştir. Hatta öyle ki, saçının tek telinin görünmesi halinde dahi, cehennemde azap çekeceği ifade edilmiş, bu fiili köleliğin sembolü olarak ta ''kara çarşaf'' kullanılmıştır.
1) Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. [1995-6617-İbn Mace-1995/1993 c.17 s.218 /6617], [Buhârî-Müslim-Ebû Davud-Tirmizî-Nesâî]
2)Namazın önünden kadın, eşek, siyah köpek, Yahudi veya domuz geçerse namaz bozulur. [2732-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [2743-[Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [6237- Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace]
3) Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz. [3299-Ebu Dâvud]
4) İnsanın insana secde etmesi uygun olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.[3293-Tirmizî]
5) Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir. [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnu Mâce]
6) Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır. [5374-Buhârî-Müslim-Nesâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim]
7) Cennette en az kadınlar vardı. [3309-Müslim]
8 ) Kadınlar sizin yanınızda esirler gibidirler [3303-Tirmizî]
9) Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz. [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî]
10) Kız bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; erkek bebeğin sidiğini temizlemek için çiteleyin. [3506-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [3507-Ebû Dâvud] [527-6162-İbn Mace]
11) Oğlan çocuğu için birbirine denk iki kurban, kız çocuğu için bir kurban gerekir. [3970-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî]
12) Erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım. [3308-Buharî-Müslim-Tirmizî]
13) Kadın bir günlük yola mahremi olmadan seyahat edemez. [2194-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-]
14) Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan muttali olur. [3443-Tirmizî]
Yukarıda görüldüğü gibi, saçma sapan ifadeler; ''Peygambere atfedilerek'' kutsanmaktadır. Bu söylemler üzerine inşa edilen din algısını savunan kadınlar ise, köleliğin bayraktarlığını yapmaktadırlar. İslam böyle bir düşünce ile asla bağdaşmaz.! Kapitalizmin rolü: Günümüzde, sembol ve şekillere takılan toplumların tamamı, batı Kapitalizminin sömürdüğü toplumlar olarak gözümüze çarpmaktadır. Mevcut Küresel Konjonktür dâhilinde oluşmuş sınıflar arasında, mevzu edilen giyim biçimi; sömürülenlerin-kölelerin giyim biçimi haline getirilmiştir. Kuran'ın öneri dairesinde bulunmadığı halde, sadece rivayetlere dayandırılarak kutsanan kıyafet anlayışı, din dairesi dışındadır. Din, özgürlüğün, bağımsızlığın ve ilericiliğin merkezidir. Kadınların saç teli göründü diye, onları cehenneme atacak Tanrılara karşı, Âlemlerin Rabbi olan, Merhametliler Merhametlisi Allah'ın galibiyetidir İslam. Sömürülen ülkelerde, din adına temel sorun olarak ifade edilen bu ''mesele'', dinsizlik adına temel sorunlardan biridir. Dinin temel sorunu, gelir dağılımı, halkın adil yönetimi, Haçlı Emperyalizminin bölgedeki politikaları, Bilimsel gerilik..vs. biçiminde iken, İslam elbisesi giydirilmiş ''Mekke Kapitalizmi''nin temel sorunu, ''saç teli, türban, Atatürk'' şeklindedir. Dindar ile dinci: Artık, Dindar ile Dinci'yi ayırmanın vakti geldi. Şunu özgürce söylemek gerekir ki; Mardin'de soğana talim edenlerin var olduğu bir ülkede, altına süper lüks ayakkabılar giyen ''türbanlı elitlerin'', bu elbise ile eğitim görememesinin dinsel bir sorun olduğunu ifade etmesi, riyadır. Hani infak, hani sınıfsızlaşma, hani İslam'ın antikapitalist ruhu, nerede özgürlük? Nerede Selam Devrimi? Emevi Bozgunculuğundan kalma tabirler ardına sığınarak, Kuran dışı dinciliğin baş aktörü konumunda faaliyet yürüten bazı odaklar, bize muhtemelen saldıracaktır. Nafile…
Ben sussam ''onlar susmaz''. İnsanlar artık uyanıyor, yemezler. Din, mistik sapkınlıkların, hocaefendilerin, cüppe ve peçelerin içinde olduğu bir kargaşa bütünü değildir! Din, Vahşi Kapitalizme karşı, ideal toplumu örgütleyecek, bilimsel düşünceyi öneren bir hamledir. Kahrolsun Abdestli Kapitalistler Yaşasın ezilenler…
Eren Erdem
Değerli gencimiz Eren Erdem yorumundan bir kez daha anladık ki, İslam'da saçı sakalı kutsama, urbayı, türbanı, peçeyi, çarşafı kutsama olmadığı gib farz değildir. Sadece o döneme ilişkin bir tavsiye mahiyetindedir.
Bir husus daha eklemeliyim ki, Kuran'ın farz kıldıkları tüm zamanları kapsar, tavsiye mahiyetinde olanlar ise ayetlerin indiği tarihlerdeki açmazların hallini tedvir içindir. Bazı yorumcular ve dinciler ile anlaşılamayan konuların başında bu gelmektedir.
21.07.2013
Mustafa Akten
|