Toplumsal ve Bireysel Ahlak

[@Mustafa Akten]

TOPLUMSAL VE BİREYSEL AHLAK

Din ve Ahlak kavramı birbirlerinin tamamlayıcısı gibi görülür, din konusunda vaaz edenler, güzel ahlakın din vecibeleri içinde olduğunu, özellikle İslam ve ahlak anlayışını bir bütün halinde görürler. Semavi dinlerin kitapları olan Kur’an, İncil, Tevrat ve Zebur içerikleri, yasakları, kuralları ile insana zaten bir yaşam biçimi öngörür, bu öngörü ve ilkelerini kendine rehber edinenler çoğu kez yaşadıkları toplumun ilerleyen evrelerinde kazandıkları din dışı ahlak sayılacak alışkanlıkları, töre ve gelenekleri ile ters düşer, ya kendileri toplumu dışlamaya veya toplum onları dışlamaya başladığında, dışlanmış zümreler kendilerine varoşlar oluşturur, mahaller oluşturur, baskıcı toplumların zülüme varan davranışlarından kaçınmak için varoş ötesinde gettolar oluştururlar.

Kendi içlerinde din ve ahlak, töre ve alışkanlıklar konusunda birlik sağlayamayan toplumlar Ulus devlet olamaz, Ulus devletin sağladığı imtiyazlardan mahrum kalır, fiziki yurt özelliklerinin, coğrafi yurt özelliklerinin, ziraat açısından yurt özelliklerinin ve üretici/tüketici özelliklerinin bir kıymeti kalmaz, bölünmüşlüğün verdiği sorunlar gerçek manada Ulus devlet olmalarına mani olur, üzerinde, yaşadıkları topraklar da emelleri olanlara yani emperyalist olanlara koz verir ve ülkelerinin veya toplumlarının kendileri tarafından değil başkaları tarafından dikte ettirilen kurallar doğrultusunda idare edilmesine yol açar ki, bunun adı zelil duruma düşmek olur, bunun adı Ulus devlet olmaz.

Hani klasik deyim; ulusları, ulus yapan dil birliği, bayrak birliği, vatan birliği hatta din birliği, yanında toplumsal ahlak birliği, milli ve manevi değer sayılan ülküler de ve ilkeler de bütünlük ve birlik, Ulus devlet olmanın, millet olmanın temelini teşkil eder.

Dinsiz ve ateist olanların kendilerine ve inanç biçimlerine saygı duyarak onları yukarıdaki felsefi düşüncenin dışında tutarak, din ve vicdan özgürlüğü, inanç ve inançsızlık özgürlüğünün her daim yanında olarak, kimsenin inançlarından ötürü kınanamayacağı, kendileri gibi yaşamaya zorlanamayacağı, ülkemizde anayasal bir hak olan, din ve vicdan özgürlüğü yanında, inançların ibadetine, ibadet yerlerinin korunmasına her zaman özen gösterilmesinden yana birisi olarak milli ülkü ve ilkelerimize, Cumhuriyetin devrim ilkelerine, kılık kıyafet konusunda milli ilkelerimizin koyduğu kurallara karşı olunmadığı ve ihlal edilmediği sürece bizim için tüm inançlar kutsaldır.

Din ve Ahlak konusuna bir kez daha değinmişken, biraz daha irdeleme sanırım faydalı olur. Günümüzde bazı çevreler, Ahlak felsefeciliğinin pek rağbet gören bir şey olmadığını iddia ederler. Acaba öylemidir? Lise müfredatlarından felsefeyi çıkaranlar, ilahiyat bölümlerinden felsefeyi çıkarmaya çalışanlarla aynı çevreler, bu böyle olunca Ahlak felsefeciliğinin de bir kıymet-i harbiyesi kalmıyormuş!

Herkesin malumu bendenizin de içinde olduğu İslam dini mensubu dünya üzerinde 1.5 milyar insan var, bu insanların ırk’ları, aidiyet içinde oldukları milletleri ve devletleri var. Bir anlayışa göre halkın dininin halkı yeteri kadar ahlaklı yapamayacağı, eğer böyle olsaydı, İslam dini mensubu olduğunu söyleyen ülkelerde ahlak ve insanlık tavan yapardı, her türlü petrol gelirleri ile zenginlikte önde olunurdu. Ancak, bu ülkeleri dün G-7 bu gün G-20 ülkeleri içinde görmek mümkün değil. Türkiye hariç. Niçin Türkiye hariç? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti Cumhuriyetin ahlakı ve ilkeleri ile ahlaklandı, bir Recep Tayyip ve şürekasının bozmaya çalıştığı Cumhuriyet ahlakı sayesinde ve 90 yıllık Cumhuriyet kazanımları ile G-20 içindedir. Bir litre Petro geliri olmayan Japonya milli ahlakı ile ile dün G-7 ülkeleri içindeydi bu gün G-20 ülkeleri içindeler.
G-7 ve G-20 içinde olmak bir açıdan bakıldığında çok ayrıcalıklı bir durum değildir. 7 milyar nufusa varan dünyada, dünya uluslar varlığının dünya insanları arasında eşit dağılımı yapılamıyorsa, hala silahlanmaya ayrılan paralar trilyon dolarlarla ifade ediliyor, bu paraların bir bölümü ile dahi, açlık, hastalık, susuzluk çeken insanların çarsizsizliğinin giderilmesine kanalize edilmiyorsa, herkese göre değişen ve asgarisinde birleşilen temel ahlak kavramları hala toplumlar üzerinde yer etmemiş demektir.
Türkiye açısından bakarsak, geçmişimizi yeni Osmanlıcılık anlayışı ile idealize etmeye kalkmaz, Cumhuriyet ve ilkeleri ahlakı ile ahlaklaşmayı çocuklarımıza ve torunlarımıza aktarmayı başarırsak, sanırım İslam ahlakı ile ahlaklandığını söyleyen, halklarının büyük bölümü varlık içinde yokluk çeken ülkelerden daha farklı daha medeni daha ileri oluruz. Zaten İslam anlayışı medeni olmanın, üretken olmanın , insan olmanın ve insan gibi yaşamanın önünde engel değildir. Engel! İrticadır, yobazlıktır, Recep Tayyip Erdoğan anlayışı, zihniyeti ve idaresidir. Türkiye adil gelir dağılımında başarı sağlar üretim ve tüketim dengesini, öz kaynaklara bağlarsa, sağlıklı bir toprak reformu yaparsa, tevhid-i tedrisat uygulamalarından ve Cumhuriyet ilkelerinden ödün vermez, kadınlara ayrımcı davranmazsa, Türkiye hem bölgesinde hem dünyada ender ülkelerden biri olacaktır. Bunun olmasına engel olacakların Türkiye idari kadrolarından silinmesi gerekir.

Son söz;
Bireysel ahlak, dinde ahlak, toplumsal ahlak, milli ahlak, sosyal ahlak dincilerin eline kalmasın, tüm ahlaki değer sayılanlar, Cumhuriyet ilkeleri ve ülküleri yanında Atatürk’devrimleri ile homojen hale geldiğinde şaha kalkacaktır.

24.09.2013
Mustafa AKTEN
.