Menderes Dönemi ve Tayyip Erdoğan

[@Mustafa Akten]

MENDERES DÖNEMİ VE TAYYİP ERDOĞAN
　

Menderes dönemi ve ona öykünen, hatta onun devamı olduğunu söyleyen Akp dolasıyla onun başbakanı Erdoğan, Menderes döneminde yaşananları ve yaşatılanları bire bir yaşatmaya çalışıyor.. Bir yakın tarih bilgisi ile hafıza tazelemeye çalışırsak, Menderes ve iki bakanının hayatına mal olan tarihi yanlışları neydi?
Bir defa en önemli yanlışlarının başında adına (vatan cephesi) denilen bir oluşum ile herkesi DP saflarına katılmış gibi göstermek, TRT' nin Radyo yayınlarını kullanarak 24 saate yakın yayınlarla mezarlıklarda yatanların dahi vatan cephesine dahil oldukları şeklinde isimlerinin okunması ile kara propağanda yapılması idi.


Tahkikat komisyonu adı altında kendi vekillerinden oluşan, bir komisyon oluşturarak, adalet bakanlığı yetkilerini bu komisyona devretmiş, o günün koşullarında hani çok övündüğümüz ve Atatürk ilkelerinin kazanımlarından olan hukuk üstünlüğü, Menderes taifesi üstünlüğüne irca edilmiş, ana görevleri arasında muhalif hareketleri ve partileri ve faaliyetlerini araştırmak olmuş, mahkeme gibi muhalefet vekilleri dahil bir çok insanı yargılamış önemli para cezalarına çarptırmıştır.


Menderes döneminde suni bir bolluk, emisyon hacmindeki genişlik, taahhütler karşılığında dışarıdan gelen faizli paraların varlığı ile olmuş, Menderes siyaseten iktidar olduğunda İlk defa IMF'den para alarak ülkeyi borç batağına sürüklemiştir.
Emperyalist ABD'nin talep ve direktifleri Atatürk ile başlayan, onuncu yıl nutku ile bizzat Atatürk tarafından haykırılan, az zamanda çok büyük işler yaptık, sonunda ne mutlu Türk'üm diyene cümleler içinde geçen kalkınma ve sanayileşme hamleleri, kominist eğilimleri artırıyor gerekçe ve savı ile ertelenmiş hatta durdurulmuştur.


Türkiye'nin direkt ilgi alanına girmeyen, politik söylem ve mülazahalar ile olaya müdahil olup, konunun çözümüne ilişkin görüşler serdedilmesi gerekirken, ülkemize çok uzakta olan bir ülke Kore'ye savaşmak üzere Amerikan yandaşlığı adına asker gönderilmiş, vatan çocuklarının ölmesine sakat kalmasına neden olmuştur.


Menderes kendisine muhalif olan yazar çizer, araştırmacı Gazeteci kimliğiyle bilinen 200 insanı hapse attırmış, Üniversitelerde uygulamalarını eleştiren öğrencilere tıpkı bu günü andırır şekilde müdahaleler edilmiş, demokrasi iğdiş edilerek enenmiştir.


Menderes döneminde tıpkı bu günkü gibi sadece rakamlar ve kağıt üzerinde bir kalkınma varmış gibi görünmesine rağmen enflasyon 8 lerde denmesine rağmen % 15-20 den aşağı düşmemiştir.


Menderes anti demokratlığa ve pederşahi aile yapısına, erkek egemen toplum yapısına yatkınlığı ile bilinen, adına ister mütedeyyin, ister dini muhafazakar olarak nitelenen insanların oyları ile siyaseten iktidar olmuş, bu gün türban ve baş örtüsü teranesi ile dini ve dincileri siyasette harman edenler, Menderes döneminde Türkçe ezan, kapatılan cami, din elden gidiyor teraneleri ile geliştirilen sloğanlar ile siz isterseniz şeriat bile geri gelebilir deyip sözünü ettiğimiz insanların oyları hükmeden Menderes, şeriat düzeninden bahsedecek kadar anti Atatürkçü, anti demokrat olabilmiş, bir başbakanın yapmaması gerekenleri özel yaşamında yaşamış tüm bunlar gün yüzüne çıkmıştır.


Menderes o kadar demokrasiyi ve seçimleri hafife alır hale gelmiştir ki, "odunu koysam adam diye seçtiririm" sözleri sanırım günümüzde onun devamı olduğunu söyleyen Erdoğan'ın seçtirdikleri ile Menderesin seçtirdikleri arasında fark yoktur. Odun ve kereste ile ifade edilenler, dün Menderes bu gün Erdoğan ile siyasi ikbal ve çıkar uğruna sadece parmakçı vekil olmaktan öte gidememişlerdir.


Şeyhler ve müridler o günde revacta ve Atatürk'ün parlamentosunda idi bu günde!
Oğul Aydın Menderes'in ot kökünün üstüne biter sözünden hareketle, Erbakanın partisine katılırken söylediği sözü hiç unutmam. Katılma seramonosinden sonra, şimdi neyin İslam'a uygun neyin uygun olmadığını göreceğiz tarzındaki cümlesidir.


Ekonomi konusunda, yolsuzluk konusunda, hangi açmazların yaşandığını o dönem tarihini bilen yaşayan konu ile ilgili tarih yazan yığınla insanın Menderes dönemine ilişkin tespitleri var, yazıları ve kitapları var. İlgi alanına girenlerin, o tarihi okumamış olanların okumasını tavsiye ederiz.


Tarih ders alınmadığında tekerrür eder, hükmünü icra eder, ders alınır yapılan yanlışlar tekrar edilmezse, tarih doğru yazıldığında ve okunduğunda değerli bilgi kaynağı olarak kalır. Tarih kendini yanlış yazıp yanlış yorumlayanlarıda affetmez, bu yanlışı yapanlarıda tarih bünyesinde yazar ve barındırır.


Türkiye anti-demokratik eğilimlere yabancı bir ülke değil! 1950-1960 dönemi bilindiği üzere rahmetli İsmet İnönü sağ ve muhalefette olduğu bir dönem. Menderes siyasi iktidarı, muhalefet, aydınlar ve özellikle sn. İnönü tarafından anti demokrat uygulamaları nedeniyle çok eleştirilmiş, hatta o kadar ileri gidilmiş ki, bakınız! Böyle devam ederseniz sizi ben bile kurtaramam tarihi sözü söylenmesine rağmen Menderes anti demokrat tutum ve davranışlarını sürdürmüş sonuç olarak 27 Mayıs 1960 devrimi ile hükümetten al aşağı edilmiş, yaptıklarının bedelini hayatı ile ödemiştir.


Tek parti döneminde CHP içinde siyaset yaparken 1946 yılında çok partili sisteme geçiş ile birlikte DP kurulmuş 10 yıl gibi bir süre Atatürk ilkeleri görmezden gelinmiş, hem muhafazakar hem demokrat olunmaya çalışılmış ama, dinen muhafazakar olanların asla demokrat olamayacakları yaşadığımız son 11 yıl içinde imam Tayyip idaresinde de görülmüş, hemde 10 yıllık Menderes döneminde yaşanmış, bu 2 dönemlik idare 21 yıl ediyor ki, 90 yıllık Türkiye cumhuriyeti döneminde bu yılları Türk milleti adına kayıp, demokrasi gelişimi adına kayıp saymak işten bile değildir.
　

Menderes vari hareket eden ve onun devamı olduğunu sakınmadan söyleyen imam Tayyip, tıpkı Menderes gibi otokrat ve faşizan eğilimli bir lider görünümündedir. uygulamaları ve davranış biçimlerinden bunları görmek olasıdır.


Akp başbakanı Erdoğan’ın seçim başarılarının arkasında, meydanlarda attığı nutukların içinde, dince öbje kabul edilenlerin göz ardı edilmesi, dışlanmışlık ve ezilmişlik politikalarının bu minval üzere yürütülmesi, on yıllarca Türkiye’nin, ordu destekli elit sınıfı tarafından kendi nitelemelerine göre inançlı, itikatlı kesimin bir kenara itildiği, görmezden gelindiği, ezildiği iddiaları üzerine geliştirilen politika ve propagandalarıdır.
　

Muhafazakarlık ve din üzerinden siyaset yapıp dindar olmayan sadece dini, dinciler eliyle kullanan çoğunluğun hayallerini gerçekleştirme adına yaptığı vaatlerin, muhafazakar ve dinci kesimin oylarının Akp'ye yönelmesinin seçim başarısında etkin olduğu bilinen Türkiye gerçeğidir.
İmam Tayyip Erdoğan'ın otokratlığı Türkiye vatndaşı ve yurtseverleri ve kendisine oydaş olanların bazılarınında gözünden kaçmıyor ve insanlar oy verdik ama bu artık Türkiye toplumunun tümü için risk oluşturmaya başladı sözcüklerini otobüste, vapurda, trende, toplu yaşanılan yerlerde sıkça duymaya başladık ki, bu önemli bir uyanışın işaretidir.


Bir başbakan düşünün, kendi dini inanışlarına, kendi ahlak anlaşıyışına, kendi giyim kuşam anlayışına, kendi siyasi görüşüne göre halkı terbiye etmeye, zecri tedbirler ile halkın sosyal yaşamına gem vurmaya çalışıyor.. Bu yolla rejimi ve sosyal yaşamı dönüştürmeye gayret ediyor. İşte otokrasi burada başlıyor. Kendi yaşam anlayışlarına cumhuriyet ve devrim kanunları izin vermediğinden bunu bir ezilmişlik ve hak ihlali olarak gören Erdoğan, kendisi gibi düşünmeyen kendi ailesi gibi giyinmeyen kendisi gibi yaşamayan insanların yaşam biçimine saygı göstermediği için otokrattır faşisttir.


Türkiye ekonomi ve sanayi çarkı, çoğunluğu laikliği ilke olarak kabul etmiş Atatürkçü insanların dinamizmi ile dönüyor.. Gezi parkı ve diğer gençlik hareketlerinin temelini sözünü ettigimiz dinamizmin sahibi ebeveyn çocukları oluşturuyor.


İmam Tayyip artık bunların farkına varmalı, gidaşatının eksilere doğru gittiğini görmeli, sadece kendisinin değil tüm organizasyonu içinde olan örgütlerin milli değerleri söğüşlediklerini, bakan ve ailelelerine kadar Özal dönemindeki papatya örgütünü aratmayacak şekilde, doğalgaz, akaryakıt, enerji, Belediyeler, kentsel dönüşüm, Toki, Türkiye'nin yer altı ve yer üstü zenginliğinin rantcılar bölüşümü ve talanına sunulması gibi buram buram yolsuzluk ve bölüşüm koıkan durumları son yaşananlarla birlikte Türkiye'de kendileride dahil bilmeyen kalmadı. Kendisi, ve arkadaşlarının Menderes ve arkadaşlarının maruz kaldıkları kaderi ve sonucu yaşamamaları için artık tarihten ders alma zamanı gelmedi mi?


3 Y=yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar bu 3 konu başlığı adları adalet ve kalkınma partisi olan parti tarafından yok edileceği vaadi ile siyaseten iktidar oldu! Yolsuzluk hortumları başka kulvarlarda olanların kulvarından alındı, kendi kulvarlarında beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını söyleyenlerin vanalarına bağlandı. Yoksulluk ise milli bölüşümden, sosyal devlet ilkelerinden, adil gelir dağılımından bi haber olanlar tarafından sadaka kültürüne irca edildi. Yasaklar ise sayılamayacak kadar çok çeşitli kanunların içine sıkıştırılmış vaziyette gece yarıları çıkarılan torba yasalar içinde o kadar çok ki, sayılamaz! Ülkemiz en büyük Gazeteci hapishanesine dönmüş dünyada 3 önde gelen ülkelerin başında geliyor.


Deve kuşu kabare tiyatrosunun cd'lere kaydedilmiş yasaklar bölümünü izlemenizi tavsiye ederim.


Bizim aklımız bilgimiz bu kadarcığına eriyor son olaylara atfen bunları yazabildik. Profesyonel köşelerde uzman kalemler de aynı konuları işliyor, dileyen burayı okur, işine geleni cebine koyar, işine gelmeyeni sokağa atar.
Sürçi lisan ettik ise affola
21.12.2013
Mustafa AKTEN