Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Özel Sektör Adaleti
ÖZEL SEKTÖR ADALETİ
Kamu ve özel sektör çalışanlarının işveren ve idareci konumunda olan insanlardan isteklerinin başında adil olmaları istemi gelir ki, bunlar eşit işe eşit ücret den tutun ırk, dil, din, mezhep, hemşericilik, bölgecilik gibi kavram takıntı ve korumacılık anlayışının getirdiği adaletsizlik ile adil ve adaletli olmanın dışına çıkılmasıdır. Gerek kamu sektörü ki, bir dönemlerin Arpalık tabir edilen ve her seçim sonrasında değişen idareler ile yukarıda belirtilen kıstaslar ile iş yerlerine işçi, memur statüsünde doldurulan, işe göre adam mantığı dışında adama göre iş mantığı hâkim, bir adaletsizlik anlayışı idi. Günümüzde aynen devam etmekte olan zihniyet ile yukarıda ifade edilen kıstaslara bir de şekilcilik eklenmiştir ki, bunun adı türbandır, bunun adı badem bıyıktır, bunun adı takke dir, külahtır. İşte onun için daha ziyade kamu sektöründe al takke ver külah mantığı hâkim olduğundan, milli prodüktivite dediğimiz verim ve üretim artırıcı, beraberinde kalite getiren işletmecilik asla olmadı, olmamıştır.
Türkiye’de istisnalar hariç kalifiye elaman yetiştiren kurumların azlığı, ara elaman olarak yetişen ve berat verilenlerin yeteri kadar kalifiye olmadığı, ara elaman olanların üzerinde Mühendislik nosyonu olan kalifiye elamanların uluslararası belirlenen norm ve kıstasların altında kaldığı, Ünüversitelerimizin eksikliğinden kaynaklı mezun olanların tüm üretim ve hizmet katmanlarında yeterli olamadıkları, daima kalifiye elaman eksikliği hissedilmiş, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız kıstaslar ile işe alımlar, alınanlara uygulanan adaletsiz davranışlar ile iş yerlerinde ikicilik, bölünmüşlük ile birçok işletmelerin sonu getirilmiş, zarar eden işletmeler satılığa çıkarılmış, aslında özelleştirme diye tutturulan mantığın dibacesinde de bu anlayış yatmaktadır.
İşletmelerde kalifiye insan kaynağı, her kademe ve bölümde idarecisinden sıradan işçisine dek verim ve üretim açısından, kalite başarısında çok önemli bir yere sahiptir. Bilgi birikimi teknolojiye vakıf olma, değişen dünya şartlarında işletmenin içinde olduğu sektör ve maliyet girdileri, ham madde temini, ithalat ihracat, dâhili ticaret, bankalar, krediler, ödenen faizler tüm giderler ile gelirlerin nisabı ile kar zarar bilançosu, bir işletmenin verim ve üretimde hangi badirelerden geçerek, kaliteli üretim ile sektör bazında iç ve dış pazarlarda rekabet edeceği kolay şeyler değildir. Bütün bu sayılan amillere kumanda edecek yönetici vasfına haiz insanlar sinirleri alınmış, çalışanlar nezdinde her konuda adil ve adaletli davranıp maiyetindekileri planlı şekilde sevk ve idare ediyorsa ARGE sürekli çalışıp yeniliklerle beraber kalite üretim ortaya koyabiliyorsa, emek yoğun, teknoloji yoğun işletmeler kuruluş öncesi yapılan fizibilite çalışmalarının ortaya koyduğu değerlere uyuyorsa, enerji’den ulaşıma, ulaşımdan pazarlamaya kadar tüm ünüteler getirimli çalışıyorsa karlılık ve verimlilik açısından kim tutabilir o işletmeyi.
Son söz tüm hizmet dallarında çalışan kadar çalıştıranların, sevk ve idare makenizmasının başında olanların çalışanlar nezdinde giriş bölümünde arz etmeye çalıştığımız gibi idarede olanların adalet anlayışı, çalışanlar nezdinde negatif dağılım algılamasına neden oluyorsa, o işletmede verimliliği en üst sevilere çıkarmak asla mümkün değildir. Birçok işletme bu anlayıştan batmış, iflas etmiştir. İdareciliğin mektepleri olmasına rağmen, asıl idarecilik çalışırken edinilen formasyonlarla kendini bulur. İdareci adayları bunun için işe başlarken daima bölümlerde ve alt kadameler de bir nevi staj görerek asli kademelere gelirler.
04.04.2015
Mustafa AKTEN
|