Bir ülkenin kendi vatandaşları tarafından seçilen bir insan, uygulamaları, anti demokratik davranışları ile, ülkesinin milli menfaatlerini göz ardı ediyor, idari rejimi yerine başka rejimler ihdası istemi ile anayasa değiştirmeye kalkıyorsa, parlamenter sistemi, erkler ayrılığını tek adam idaresine endeksleyip, ülkede idari sistem fiilen değişmiştir diyerek “de facto” fiili durumlar yaratıyorsa, yine aynı ülkenin bir başka çoğunluk gurubu vatandaş tarafından hem demokrasi hem ülkenin geleceği açısından endişe kaynağı olarak görülüyorsa, bu öngörme içerideki vatandaş çoğunluğu ile kalmıyor angaje olunan ikili, çoklu işbirliği içinde olunan AB gibi devlet ve uluslararası kurumların bölüm başkanları tarafından dillendirilip raporları ile tescilleniyorsa, ülkenin başıyım diyen insan anayasal suç işlemeye devam ediyorsa, demokrasinin, Cumhuriyetin, devletin, kurumların sahibi olan Türk milleti herhalde varlığı saydığı, ilkokulda iken her gün ettiği yemin olan; “varlığım, Türk varlığına armağan olsun” sözünü yerine getirmesi gerekir..

Bir insan ülkesi ve milleti için içeride ve dışarıda endişe kaynağı olur mu? Türkiye’de olurmuş! AB 2015 gerileme raporu yaşanan son seçim öncesinde hazırlanmış, seçimler etkilenmesin diye seçimlerden sonra deklare edilmiştir. Bu raporda dahi Erdoğan’ın endişe kaynağı olduğu vurgusu yapılmıştır.

Bundan önce çok saygın “FG” ailesi ile paylaştığım bir yazımda, tek adamlığın, faşizan yapılı idarecilerin, kanun ve hukuk tanımayan anlayışları ile ülkelerine ve dünya halklarına nasıl zarar verdiklerini aşağıda ki şu cümle ile anlatmaya çalışmıştım:

“Tarihi süreç içinde dünya uluslarından bazılarının içinden çıkan, çoğu ülkesini çok sevdiğini söyleyen, ama siyasi, mali, dini, ırki egolarına gem vuramayan adı sol, ister sağ olsun, gelişleri ister darbe ve dahi sandıkla olsun, gelenlerin çoğu egolarına yenik düştüklerinden, hümanist olmadıklarından, uygulamalarının sadece kendi halklarına değil dünya savaşları gibi savaşlarda tüm uluslara kan kusturmuş, kan dökülmesine sebep olmuşluklarının yanında dünyada milyonlarca insanın ölmesine sebep olmuşlardır.”

Şimdilerde bir dönemin kapatılan bir dönemin, başına yeniden dönülmeye çalışılarak, Türkiye'de yeni bir anayasa yapımı için partilerin verdiği temsilciler ile ve bu temsilcilere başkanlık yapacak Cumhuriyetin en değerli kurumlarından biri olan TBMM gibi kurumun başında olmaması gereken anti Cumhuriyetçi, anti Atatürkçü birisi başkanlık edecek ve anayasanın değişimi, idari rejimin başkanlığa dönüştürülmesi konusunda mutabakat aranacaktır.

Mevcut anayasa müteaddit defalar değişime uğramış, askeri cunta döneminde ve kurucu meclis tarafından hazırlanmış, halkoyuna sunularak % 93 oyla kabul görmüş bir anayasadır! Bu anayasanın değişmez değiştirilmez başlangıç giriş bölümü ve ilk dört maddesi idari rejimin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarifidir’ Bu anayasa ile koruma altına alınmış 8 adet devrim kanunu yürürlüktedir.

Bu anayasaya uyulmaz, üzerine namus ve şeref andı içilerek vekil olunur. Anayasaya sadakâtten ayrılmayacağına, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruyacağına namus ve şeref üzerine yemin edilir ancak uyulmaz! Hukuk tanınmaz, işlerine gelmeyen mahkeme kararlarına uyulmaz!

Yeni yapılacağı söylenen anayasa güya demokrasiye, insan haklarına uygun olacakmış! İnanır mısınız? Demokrasi bu anayasada yok ise siz demokrat olun, demokrasinin tüm nimetlerini hayata geçirin uygulamalarınız demokrat olsun dersiniz ama olmaz! Bunların hepsi Cumhuriyeti, ilkelerini, Atatürk ve değerlerini 2023 yılına kadar sıfırlamak imam Recep Tayyip bir defa başkan yapildımı, sonrası kayd-ı hayat şartı ile başkan yapmak, ölümü halinde çocuklardan birinin yerini almasını sağlamak tek hedeftir… Yeniden yapılmaya çalışılacak anayasanın hedefi budur!

01.02.2016

Mustafa AKTEN

__________________

__________________

Sevgili Mustafa Abi yine ne güzel demişsin;

Alıntı:

Cumhuriyetin, devletin, kurumların sahibi olan Türk milleti herhalde varlığı saydığı, ilkokulda iken her gün ettiği yemin olan; “varlığım, Türk varlığına armağan olsun” sözünü yerine getirmesi gerekir..

Yıllar boyunca 1923 devrimini öğrenelim diye eğittiler bizi ama sanırım korkmamayı öğretemediler/öğretmediler.

Endişenin kaynağı belli, endişelerimiz belli ama hala üzerimize serilmiş bir ölü toprağı var. Bir zamanlar bir halk vardı, sonra Ulus olan. Sanki onların çocukları, torunları biz değiliz artık ve korkuyoruz...

Her nesil Tarih denen kantarda vadesi dolduktan sonra nasıl tartılıyorsa, zamanı gelince bizi de o kantara çıkaracaklar. Her endişe kaynağı bertaraf edildiğinde yeni bir kaynak tarih boyunca ortaya hep çıkmıştır ve çıkmayada devam edecek. Bu mücadale hiç bitmeyecek ve biz sadece kendi dönemimize denk gelen "zorba" ile girdiğimiz mücadelenin notunu bir yafta gibi boynumuzda taşıyacağız...

O yaftada yazacaklarda şimdilik güzel bir şeyler göremiyorum ben...

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

Size cevap yetiştirmek haddime değil, soru sorduğumu farzedin lütfen...
1*İQ su en yüksek insanlarında bu durumu illa insanlığın lehine kullandığını söyleyebilir miyiz. İnsanlığı yok edecek silahları ve kimyasalları ben yapmıyorum...
2* Sabıkası temizi nereden bulacağız insanlık tarihinde adaletin gücü yerine hep güçlülerin adaleti egemenken...
3* Yapılacak psikolojik testlerin objektif ölçme ve değerlendirme kurallarını hangi inancı ya da inançsızlığı referans alarak oluşturacağız?

__________________

Gelişmiş ülkelerden bahsediyorsunuz sanırım.
Evela onların sizin saydığınız kriterlere uyması gerekmez mi.
Dünyanın ve insanlığın altını oyanlar Afrikalı açlar değil sanırım.

__________________

En kolay olan suçlu tesis etmektir.
Ezilmekten her kurtulan kendi çapında emperyalist oluyor. Bunun yolu da kendi halkının sırtına binmek güçlü bir ortakla.
Bence insanın mayası bozuk.
Doymak bilmez insanoğlu.
Hele ben, hiç doymam.

__________________

Bunu sizi gençliğinizde dinlemedikleri için diyorsunuzdur muhtemelen.
Sefaleti kimse kabul etmez.
İnsanoğlu adına ne derseniz deyin hep gücü ölçüsünde ekmek tutar olmuştur.
İnsan yaşlandıkça emperyalizm daha sevimli geliyor demek ki.
Emperyalizmin suratına vuramadım sefillere bir şamar da ben atayım demek en kolay olan kısmı işin.

__________________

Sn. Banemin,

Özlemişiz sizi. Seyrek görünüyorsunuz FG de. İşlerin yoğunluğudur herhalde. Sağlıklı mutlu günleriniz olsun.

Bu meyanda değerli katkıları ve yorumları ile ortaya koyduğum konuya bakış açıları ile değer katan tüm arkadaşlarımıza saygılarımı sevgilerimi sunarım.

__________________

Elbette yazdıklarınızı anlıyorum ama bu kadar bilgili bir insanın damarına basılınca ne kadar sinirleneceğini ya da sakin kalabileceğini görmek istedim.
Malum forumda yeniyim. Üyeleri iyi tanımaya çalışıyorum olabildiğince.
Sakin kalabilmek çok önemli.

__________________

Aslında hepimiz aynı ütopya peşinden koştuk yıllarca.
Sohbetlerde bile okuduğumuz son kitaplardan alıntılama yapardık ki dinlenir olalım.
İdeallerimiz olmazsa bu dünya yaşanılmazdı.
Mücadele mücadele mücadele...
Ama o zamanlar hep delikan dolaşırdı damarlarda.
Artık çözümsüzlüğün sarmaladığı bir dünya soluyoruz.
Ne kadar insan var bir o kadar da problem.
İzm lerin bile tarifi değişti, izler birbirine karıştı.
Benimde önerilerim vardı elbette kendimce değerli olan.
Asla uğraşmadım bir başkasına empoze edeyim.
Şimdi mevsimler bile şaşırdı
Halbuki mevsim şeridini ilk ezberlerdik sınıfta ve şaşmazdı o vakıtlar
Ne yağacak karın zamanı ne de ısıtacak güneşin harareti
Eğer gelecekten bir gram ümidim varsa Allah belamı versin.
En iyisi yak mangalı aç yanına da buz gibi...

__________________