Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Osmanlı'da Çöküş
OSMANLI'DA ÇÖKÜŞ
Malum Osmanlı devleti kuruluş 1299! Bu tarihten yükselme devrinin başlangıcı kabul edilen 1453 yılına kadar geçen 154 yıllık süre, devletin oturması, kendini bulması gibi geçen süredir, bu meyanda olup bitenleri, bazı devletler kaygıyla, bazıları saygıyla izlemişlerdir!
623 yıl sürmüş bir devleti elbette burada 3-5 parağraf ile anlatmak mümkün değildir. Osmanlı her dönemi ve hatta her padişah dönemi için tarihçiler kütüphane dolusu kitaplar yazarak anlatmışlardır. Bir çok insan ilgi alanına giren bölümleri, bir çok insan baştan sona tüm dönemlerin versiyonlarını takip ederek bilgi sahibi olmuşlardır.
Yükselme dönemi, 1453 İstanbul'un fethinden 1579 Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümüne kadar olan dönemdir. Toplam 126 yıl sürmüştür. Bu dönemde Padişah olanlar, kendi çaplarında liyakatli, basiretli, devlet idaresine hakim olan, bu nitelikleri ile dünyaya kafa tutan, dünya devletlerinin bazılarını sultası ve egemenliği alıp teba gibi tutan padişahlar, tabir caiz ise dünyaya hükmetmiştir. Bu dönem dünyada Osmanlı egemenliği en üst seviyededir...
Bundan sonraki dönem duraklama ve çöküş dönemine doğru gidiştir!
19 yüzyıl Osmanlı Devleti’nin parçalanma ve dağılma sürecinin adım adım uygulandığı yaşandığı yüzyıl olmuştur. 20 yüzyılın başında ise 19.yüzyılda uygulanan emperyalist politikaların adım adım uygulanması sonrasında gelişen olaylar ile Osmanlı Devleti’nin parçalanması gerçekleşti. Atina Antlaşması, İngilizlerle Balta Limanı Ticaret Antlaşması, Mısır Sorunu, Berlin Antlaşması… Mondros Ateşkes Antlaşması, Sevr Antlaşması, Osmanlı’nın işinin bitirildiği tarihi anlaşmalardır.
Osmanlı enkazı üzerine kurulan yepyeni Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurulmadan önce emperyalizme karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşımız başarıya ulaştı ancak bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ama, bu Cumhuriyetin getirdiği ilkeler ile kalıcı olmaması için 93 yııldan beri yıkılması için çaba gösterenlerin varlığı, hâlâ Osmanlı’nın saf Türk olmayan padişahlarına ecdat muamelesi yapıp, Arapça Farsça, Fransızca kelimelerin ağırlıklı katkılı dili olan Osmanlıcaya hayranlık duyup günümüzde öğretilmesi için çaba sarf edenlerin varlığı, yeni Osmanlıcılık anlayışı ile Cumhuriyet ve ilkelerinin yok hükmünde sayıldığı, Cumhuriyet ve kurucularına ve onların getirdiği değerlere yapılan saldırıların en yoğun görüldüğü dönemlerden 1950-1960 Menderes, 2002-2016 imam Recep Tayyip Erdoğan dönemleri ibretle nefretle izlendi izlenmeye devam ediyor..
Yüzyıllarca Arap ve İslam ülkelerinin kültürleri ve dinleri ile harman olan ve Osmanlıya tebaa olan Türkler, Arap ve İslam ülkeleri dışında ulus bilinci her yönden gelişen dünya diğer devletlerinin bazılarının bünyelerinde var olan Ulus kavramı ne yazık ki asıl unsur Türkler bu bilincin dışında kalmışlardı, ve halen böyle olmaya devam etmektedirler. Bu gün Cumhuriyet, ilkeleri ve kurucularına düşman olan, hıyanet içinde olanların söylemlerinde Ulus kelimesi ve ifade ettiği anlamı bulamazsınız biteviye millet ve millet diyerek halkı katagörize etmeye çalışırlar..
Millet kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup, aynı dine mensup insanlar topluluğunu ifade eder.. Ulus ise içinde laisizm, muhtelif din ve inançların olduğu bu anlamda millyetçliğin anlayışı tıpkı Atatürk milliyetçiliğinin tarifi ile bire bir örtüşür, sadece din inanışı ile değil inançsız olanların varlığının dahi yadırganmadığı bir topluluğun adıdır Ulus!
2016 Türkiye’si halen Ulus olamama sıkıntısı çekmekte, Atatürk’ün koyduğu ilkeler arasındaki Ulus olma bilinci zayıflığı, gerici yobaz, dinci ilkeleri hayat ve idari düsturu yapan idarecilerin Cumhuriyet tarihi boyunca çoğunlukla siyaseten iktidar olması, son 15 yılın idarecileri ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına istisnaları hariç gerçek manada Ulus olabilme bilinç ve şuurunu hâkim kılamamıştır. Bu bilinç ve şuurdan yoksunluk, Türkiye ve Türk milletine hedef olarak gösterilen muasır medeniyet seviyesi yakalanamamış, Türk aydınlarının, bilim insanı olan eğitmen çevrelerin, tüm entelektüel zümrenin yırtınırcasına çaba harcamasına karşın Türkiye ve Türk insanı gerçek anlamda eğitimde başarı sağlayamamış, siyasi erginliğe ulaşamadığı için siyasi tercihlerde toplumsal yanılgı ile ülkeye layık olamayacak, olmayan, insanları siyaseten iktidar yapmıştır.
10 Kasım 1938’den sonra Türkiye milli mücadele sonrası kazandığı tüm değerleri, ülkeye layık olmayan idareciler eliyle gaflet delalet ve hatta hıyanet içinde olanların sayesinde kaybetmiştir. 2016 Türkiye’sine bakınız!
Eğitimden, sağlığa, sağlıktan savunmaya, neler kaybettiğimize bir bakınız! Kazandık var sayılan yollar köprüler, iletişim ve ulaşımdaki kazançlar kaybettiğimiz milli değerlerin yanında muştuluk bile olmaz.
Bu düşünceler ile Türkiye’nin bir çok ilinde ilçesinde layık-ı vechile kutlanamayan Cumhuriyetin 93 yılını bir Cumhuriyet çocuğu olarak kutluyor, tüm Cumhuriyet çocuklarına da kutlu olsun diyorum...
29.10.2016/Mustafa AKTEN
|