Göç

[@Mustafa Akten]

GÖÇ

Tarihe bakıldığında, insanların bir yerden bir yere ya toplu olarak ya da zümresel ve bireysel olarak göç ettiklerine okuyarak tanık oluruz. Bu göçler birinci dünya savaşında, ikinci dünya savaşında, yakın tarihlerde Afrika’da kabile savaşlarında hep olmuş, kimisi can korkusu, kimisi mal korkusu, kimisinin mensup olduğu din ve ırk özelliği, gücü elinde bulundurup kendinden olmayanları yok etmek, alışılmış yaşam biçimlerini tırpanlamak, sindirmek, asimilasyona tabi tutmaya çalışmak ve nihayet diktatörce idari uygulamalardan dolayı özgürlük, hürriyet, demokrasi, insan hak ve hürriyetlerini arayanlar bir yerden bir yere göç etmişlerdir...

Göç denince; Türkiye'de bir taraftan gördükleri itibar ve yardım, maaşa bağlanma, imtihansız ünüversite okuma, iaşe, konut, sağlık ve kendilerine özgü eğitim sağlanma gibi imtiyaz ve korumacılığın farkına varan yaklaşık 5 milyon Suriye’li, Afgan’lı, Irak’lı, Afrika’lı tek özellikleri Türkiye idarecilerinin makbul gördüğü din ve mezhepe sahip olmaları ayrıcalığı ile akın akın Türkiye içlerine göç etmiştir..

Peki haklarının, özgürlüklerinin, mal ve can emniyetlerinin, tehlikede olduğunu hisseden sezinleyen, 15 yıldır bozulmuş ve yozlaşmış zümrelerin oluşması ile Cumhuriyetin sağladığı sosyal yaşamın yok edilmeye çalışıldığını gören, çocuklarının Cumhuriyet değerleri ile değil dinci ağırlıklı medrese vari okullarda okumaya zorlandığını gören Türkiye Cumhuriyeti varlıklı vatandaşları, saydığımız algı ve korkular ile yaşadıkları realite ile Yunanistan adaları dâhil, Barcelona, Londra, Florida, Miami gibi merkezlerden ev alarak göç ediyorlar.. Bunu yapanlar elbette milyoner olarak tanımlananlardan bazıları, haklılar veya haksızlar ayrı tartışma konusu! Dünya savaşlarında ve toplu göçlerde en önce göç edenlerin varlıklı insanlar olduğu unutulmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ne bir kabile, nede bir muz Cumhuriyeti olmadığına göre, modern devletlerin en belli başlı görevlerinden biri, insanlarının mal ve can güvenliğini sağlamak olduğuna göre, devlet vatandaşta güven duygusu yaratamamış, ülke terör ve terörist belasından temizlenememişse, yanlış uygulamalar ile terör hortlatılmış tavan yaptırılmış ise, vatandaşın can emniyeti yok edilmiş, önüne gelen öteki tarafın adamı sayılan insanların mal ve mülklerine çok kolay el konulmuş ve yapılmakta ise, güven duygusundan söz edilebilirmi?

Çok yurtsever olduğuna inandığımız insanların bazen çok insani önerileri var... Devlet yapamıyorsa biz içimizde yapalım en akılcı yolun sandıkta çözülmesi gibi.. Eğer ülke dinciler, laikler olarak kılıkları ile kıyafetleri ile yaşam biçimleri ile keskin şekilde ayrışmış ve bölünmüş ise her sandığa gidildiğinde sandık sonuçları şaibeli ve hileli olarak ortaya çıkıyorsa biz kiminle hangi ülke vatandaşı ile işbirliği yapıp birlik ve beraberliğe katkı sağlayacağız.

Hangi Cumhuriyet çocuğu, başında türbanı ile Cumhuriyet mahkemelerinin kürsüsünü işgal eden bir kadın hâkim karşısında yargılanmayı içine sindirebilir?

Hangi Cumhuriyet çocuğu, ilim irfan yuvalarında dinciliğin bariz nişanesi olan türbanlı bir kadının öğretim rahlesinden çocuğunun yakınının eğitim görmesini içine sinderebilir? Demek ki, Türk’lerden de göç eden oluyorsa bu olguları da hatırlamak bilmek lazım..Ülkenin yurttaşlarının fiilen ayrıştığını, bölündüğünü, apt. komşularından, dükkan komşularından, eğitim kuruluşlarından, sendikalardan, bir takım parti ve kuruluşlardan yakinen görülebilmektedir. Hangi ortam içinde birlik ve beraberliğe katkı sunulabilir?

Mustafa AKTEN
18.05.2017

[@Mustafa Akten]

Sn. Aristo,

Değerli görüşleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim. Sizinle görüşlerimiz büyük çlçüde örtüşüyor.. Ama uyuşmadığımız bazı nüans farklılıkları var, eh oda zaten olacak. Netice itibarı ile demokrat olanların savunduğu farklar..