Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Tercihler ve Ödenen Bedel
TERCİHLER VE ÖDENEN BEDEL!
Her halk, idarecilerinin tercihlerinin bedelini kendisi öder. Zaman zaman idarecilerde yanlışlarının bedelini hayatı ile öder..Menderes vb. leri gibi.
ABD’nin emperyalist tutumu ve TSK' lerinden hınç ve intikam alırcasına düzenlediği planlar, işbirlikçi AKP hükümetinin yardımları ve kime hizmet ettiği belli olmayan ama ABD ve işbirlikçi AKP’nin planlarına harfiyen uyduğu gözlemlenen adına mahkeme denilen siyasi engizisyon komisyonları tarafından TSK mensubu emekli ve muvazzaf Subay ve Generallerin başına örülen çoraplar, bu yazımız ile malumun bir kez daha ilanı mahiyetindedir.
Son günlerde büyük bir takiyye ile Timsah gözyaşları döken, terörist ile mücadele edecek, savaş ilanı halinde ordulara komuta edecek komutan kalmadı diyerek tv kanallarında ağlamaklı rol kesen imam Recep Tayyip Erdoğan durumu da, malumun bir kez daha ilanı!
Türk Hava Kuvvetlerinden 100 civarında pilot Subay ve General istifası, Hava kuvvetlerinde bir kaos yaşanacağı, keza DKK’ lığında Orgeneral rütbesinde komutan kalmadığı da malumun ilanı!
Tarihten ders alınmadığında, kişi, kuruluş, hükümet ve idarecilerin başına neler geldiği de malumun ilanı!
Ordusunu tasfiye edip, komuta kadamesindeki subaylarının büyük bölümünü zindanlarda çürümeye terk ettikten sonra, vatan toprağının savunmasını, (Türkiye'yi bölme haritasını çoktandır açıklamış ve Sovyetler çökünce İslâm'ı bundan sonraki düşmanı ilân etmiş) NATO'nun gönderdiği askerlere emanet eden bir ülkenin vatandaşları olarak, hiçbirimize yabancı olmayan, azıcık tarih okuyanlar tarafından bilinen bir olay...
İşte aşağıda anlatılanlara, tarihi yaşanmışlara bakarak Türk ulusunun AKP hükümeti uygulamalarıyla hangi badirelere sürüklendiğini bir kez daha görmek de malumun ilanı olsun.
Tarih: 1800'lerin ilk yarısı... (1808 - 1839). Mekân: Osmanlı coğrafyası...
Sultan: 2. Mahmut (30. Osmanlı padişahı ve 109. İslam halifesi).
Gençti... Dinamikti... "Kanlı" olmuştu ama nihayet taht"ın tek sahibiydi.
İktidarının uzun soluklu olması, olabilmesi için seleflerini "devirmekle" kalmayıp, zaman zaman diklenen "ordu"dan da kurtulması gerekliydi.
Devletin "köhnemiş" Yapısı'nı kökten değiştirmeye girişti.
Batılıların fikri ile "modernleştirme" gerekçesiyle, sicili "darbelerle dolu" Yeniçeri Ocağı'nı lağvetti.
Tam da bu sırada hüküm sürdüğü coğrafyada hiç de sürpriz olmayan şekilde Mora İsyanı patlak verdi!
1835-1839 yıllarında Osmanlı ordusunda müşavir olarak çalışan Prusyalı kurmay subay Moltke'nin ifadesiyle "Türk Ordusunu dağıttığı için kendisini bahtiyar sayarken", hiç istemeye istemeye iktidarı için tehdit saydığı bir iç adresten, "güçlü bir orduya sahip olan" Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan yardım istedi.
Kavalalı yardım etti etmesine ama Suriye Valiliği karşılığında..
İşin aslı; Kavalalı'ya "İsyanı bastır, Mora ve Girit Valilikleri senin olsun" vaadinde bulunan padişahın kendisiydi. Padişah sözünde durmayınca, Kavalalı "Madem öyle Suriye'yi verin bari" dedi. İsteği yerine getirilmeyince bu kez de "Mora İsyanını bastırmakla görevlendirilen" Kavalalı isyan etti! Ordusu Osmanlı'nın yeni ve tecrübesiz askerlerini bozguna uğrata uğrata Kütahya'ya kadar ilerledi!
Koskoca Osmanlı Sultanı, İngiltere ve Fransa'dan, kendisini devletinin valisinden korumalarını talep etti!
Amma Velakin Mısır'da başlayıp Anadolu'ya ulaşan isyanın en büyük destekçisi zaten Mısırı içerden fethetmeye girişmiş Fransa ile İngiltere' idi;
İkisi de "Osmanlı'nın can simidi"olmaya yanaşmadı. Rusya'ya döndü:
Devlet, "Osmanlıcılık" tutkalıyla birleştirilmiş (!), halifesi olduğu Müslüman coğrafyasının kendi kendini yöneten halklarından / eyaletlerinden birine karşı Haçlı'ya sığınmak zorunda kalmıştı!
Kavalalı'nın isyanı sırasında Nizip'te Osmanlı Başkumandanı Hâfız Mehmed Paşa'nın maiyetinde savaşan Moltke, 7 Nisan 1836 günü Beyoğlu'ndan yazdığı mektupta imparatorluğun içler acısı halini şöyle anlattı:
Sultan Mahmut, Rusya'yı yardıma çağırdı. Tabii, düşmanı ona gemileri, parası ve askeri ile yardıma gelecekti. O vakit dünya, 151 bin Rus askerinin padişah ve sarayını savunmak için Boğaziçi'nin Asya yakasındaki tepelerde ordugâh kurması ve Padişahı kendi valisinden koruması gibi garip bir olay karşısında kaldı."
Moltke'ye göre Osmanlı artık güvenliğini, ordusuyla değil ancak yapabileceği anlaşmalarla sağlayabilirdi. Ki, "emri altındaki Mısır Valisi'nden kurtulmasını sağlayacak Rus yardımı" uğruna imzaladığı Hünkâr İskelesi Anlaşması ile "Boğazlar Sorununun kıskacına sürüklendi.
Sonuç: Kendi ordusunu tasfiye edip iç tehditle karşılaşan, ve Suriye'yi Kavalalı'ya kaptırmamak için Rusya'nın askeri himayesine giren Osmanlı, İngiltere ve Fransa'nın arkadan çalışmasıyla sırf Suriye'yi değil, üzerine bir de Girit, Cidde ve Adana'yı da kaybetti! (Alıntı)
İşte tarih! işte aşağıda yorumcunun yorumu ve malum olanın bir kez daha ilanı!
Bu olayın üzerinden 200 yıla yakın bir zaman geçti.
Osmanlı sultanının sarayını Rus ordusuna emanet etmesi ne ise, bugün vatan toprağının NATO'ya emanet edilmesi o değil midir? Ha Kadıköy'de konuşlandırılan Rus gemileri, ha Adana'da, Gaziantep'te, Kahramanmaraş'ta konuşlandırılan Almanya, Hollanda, ABD Patriotları farklı mı?
O gün de sınırlarında kendi yarattığı Müslüman düşmanlarına (!) karşı kullanmaya çalıştığı kalkanın markası Haçlı idi, bugün de. Tek kalkan olsa! "Türkiye'yi Savunma" Savı ile girdikleri coğrafyada "hücum kıtası"na dönüşecekleri gün gibi ortada.)
İzlediği dış politika yüzünden, "Osmanlı mirası" dediği komşu ülkelerde "stratejik BOP çukuru"na düşen bir ülkenin hükümeti başbakanı, Osmanlı'yı tarihten silen hatalar zincirini tekrarlıyor olması ne büyük trajedi! "Ecdad"ın akıbetinden ibret alalım bari.
Evet, tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Türkiye bir kez daha kendi öz kaynaklarına değil, yabancı güçlere dayanarak savunma yapma noktasına geldi. Planlamasını kendi içsel dinamikleriyle değil, yabancı güçlerin yönlendirmesi altında yapıyor. (Alıntı)
Muhtemelen Osmanlı'nın yaşadığı tecrübeler bir kez daha yaşanacak.
Nasıl ki Allah Osmanlı'nın yardımına koşmadıysa, bugün de imam Tayyip hatalarından dolayı yardımımıza muhtemelen koşmayacaktır.
05.02.2013
Mustafa AKTEN
|