(Birazcık uzun oldu lütfen sıkılırsanız parçalı okuyunuz)

Tanrı ve yarattığı insan! İnsana Tanrı'ya nasıl bakması gerektiği konusunda öğütlenenlerin aslında ne kadar yanlış olduğu, her zaman her yerde hazır ve nazır olan, dilendiğinde insana şah damarından yakın olan Tanrı! Evet İnanan ve inanılan, yaratan ve yaratılan, yaratan kitabında=Kur'an da diyor ki, ey insan! Bana eş ve şirk koşmayın bunu yaparsanız sizi asla afeftmem. Tanrı'ya yakın olduğunu iddia eden ve kendini Tanrı ve kulu arasında aracı olarak görmekten imtina etmeyen dinci= (din ve Allah ile insanları aldatmayı çıkarları için sanat haline getiren dinci!) Allah'ın Kitabında söylediği, gerekçe ne olursa olsun insan öldürmeyin, birini öldürmek tümünü öldürmüş gibi olur diyor.. Ama bazıları bunu tınlamıyor.. Allah'u ekber diyerek kafa kesmeye devam ediyor.

Allah tüm haşmet ve azameti ile kulundan istediklerini kitabında sıralamış, birileri bunu yeterli bulmuyor olmalı ki, ilave ve ekler ile, yer yüzünde sanki Allah'ın savunmaya ihtiyacı varmış gibi, Allah'ın avukatı gibi davranmaktan hicap duymuyor, kendine ve düşüncelerine karşı gelenleri, mahalle baskısı, okul baskısı, çevre baskısı, siyasi hükümet baskısı, sosyal baskı ile sindirmeye, kendi ihdas ettikleri din kurallarına uymaya her tür yoluda mübah görerek dayatmaya çalışıyor.

Dinci olduğu tescilli olana, kendiside dinci olan demiyor ki, Ya HU bu dinin bu kitabın bir sahibi var ben kim oluyorum ki peygambere dahi tanınmamış yetkileri kullanmaya kalkıyorum. Diye kendilerini sorgulamıyor.

Ben Tanrı'ya yakarma ve dua ihtiyacı duyduğumda Tanrı'ya yakarırken;
　

ALLAH’ım;

Güçlülerin yüzüne gerçeği söylemek,
Zayıfların alkışını ve sevgisini kazanmak,

Yalan söylememek için bana yardım et....

Zenginlik verirsen mutluluğumu alma,
Güç verirsen muhakeme yeteneğimi zayıflatma,

Başarı verirsen alçak gönüllüğümü, Alçak gönüllülük verirsen saygınlığımı kaybettirme,

Görünenin diğer yüzünü tanımama yardım et,

Bana kendimi sever gibi diğerlerini sevmeyi,
Diğerlerini yargılıyormuş gibi kendimi yargılamayı nasip eyle,

Kazandığım zaman zafer sahoşluğuma izin verme,
Başarısız olduğum zaman umutsuzluğa düşürme beni.

Hoşgörü güçlerin en büyüğüdür, intikam arzusu zayıflığın görünümüdür,

Sağlık bağışından yoksun bırakırsan inanç lutfunu esirgeme üzerimden,
İnsanlara zarar verirsem özür dileme gücü,insanlar bana zarar verirse,
affetme ve merhamet gücü ver,

Allah’ım eğer ben seni unutursam
Sen beni unutma………..

AMİN　

BİR VAAZ!
Günümüz Türkiye'sin de aşığıda yazılı olduğu şekilde bir Vaaz verecek vaiz tanımıyorum ama fantastik de olsa içinden alınacak öğüt çok.

Kıssadan hisse misali;
Adam ölmüş, yargılanmak üzere mahkeme salonuna girdiğinde bir ne görsün? Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor. Tanık sandalyesinde de Tanrı.

Adam şaşkın, aman Tanrım bu nasıl oluyor? Senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa yargıç kürsüsünde insan oturuyor. Tanrı gülümsemiş,

Ben hiç bir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz sizi özgür bıraktım. Bana yargılamak değil sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için, sizi yargılamak kendimi yargılamak olur. Ayrıca benim yargılamama da gerek yok. Her şeyi bilen olarak burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz.

Hayatta iken zarar verdiğin, hoşgörü ile davranmadığın, yargıladığın, üzdüğün insanlar biraz sonra salonu dolduracak. Onlara kendini affettirmeye çalış, affederlerse ne ala. Çünkü senin için cennetin yolu onların seni affetmesinden geçiyor demiş.

Adam merakla sormuş peki ya ffetmezlerse ne olacak? Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş.

Ben cennetide cehennemide yeryüzünde yarattım. Seni tekrar yeryüzüne göndereceğim. Orada öyle bir yaşam süreceksin ki, tüm yaptığın kötülükler, verdiğin zararlar sana aynen yaşatılacak. Yani ettiğini bulacaksın. Bunun amacı sana ceza vermek değil. Sadece O insanların hissettiklerini bizzat yaşayıp anlaman, yapmış olduğun kötülüklerin bilincine varman. İşte o zaman sen kendini affetmiş olacaksın.

Adam bir süre düşünmüş ve tanrıya sormuş. Peki, cennet nasıl bir yer? Cennet bir yer değil, bir bilinç düzeyidir evladım. Hani dünyada, mutlu huzur ve sevgi dolu,İnsanlara yardım etmekten keyif alan, yarattığım canlı-cansız her varlığa saygı göstermeyi bilen insanlar var ya, işte onlar, dünyada cenneti yeniden yaratmak için geri gönderdiğim cennetliklerdir. Cennet de dünyadan başka yerde değil demiş Tanrı.

Ama kutsal kitap bana öyle öğretmedi diye karşı çıkmış adam.

Kutsal olan şey yaşamdır. Ben o kitapları kutsal kılmadım, siz kıldınız. Her şeye sevgi ile bakmasını bilerek yaşayan insan en büyük ibadeti yapandır demiş Tanrı. Peki, ya dünyaya döndüğümde doğru yolu görmemde yardımcı olacak mısın?

Ben bunun için siz insanların içine vicdan denen bir pusula koydum. Bu pusulanın etrafına ördüğünüz kalın bencillik duvarını yıkabilirseniz, vicdanınızın sesini yani benim sesimi kolaylıkla işitebilirsiniz.

Peki, siz insanlara ne kadar yakınında bulunuyorsunuz?
Şah damarınız kadar yakında, düşmanınız kadar uzaktayım. Çünkü düşmanlarınızda Ben’im, Siz de benim. Yani Tanrım mahkeme salonunda hiç hesap sormuyormusunuz? Tanrı gülmüş, sadece iki sorum oluyor tüm insanlara;

Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz? Ne kadar bilgi kazandınız? (Alıntı)

13.02.2013
Mustafa Akten

__________________

Sevgili Mustafa bey, ettiğiniz duanın güzelliğini daha sindiremeden hemen sonrasında eklediğiniz kıssadan hisse'yi de bir solukta okudum.

Peşpeşe gelen bu iki güzelliğin tadına varmak için dönüp duanızdan itibaren bir kez daha okudum yazdıklarınızı ve şimdi yorum yazıyorum.

Anlayacağınız yazdıklarınız hiç te uzun gelmedi. İçi o kadar dolu ki eğer uzun diye okumayan olursa bu yorum belki bir kez daha yazdıklarınızı okumanın zaman kaybı olmadığına vurgu olur ve o tembeller de başa dönüp okur.

Kıssadan hissede bahsedilen pusula (vicdan) 'yı umarım şaşırmayanlardan oluruz.

Çok teşekkürler böylesine değerli bir yazıyı bana okuttuğunuz için...

__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

Okumadım ama bu kadar çok yazdıysan doğrudur heralde.

__________________
Tabularını yıkamıyorsan toplumun esirisin demektir...

Her çok yazan doğrumu yazar ?

__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.

la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin

Yazan Mustafa bey ise yazar

__________________

Hayır, sadece bir kısmını okudum veiyi yazmış, ordan çıkardım ve ayrıca evet.

__________________
Tabularını yıkamıyorsan toplumun esirisin demektir...

Cok guzel olmus cok guzel yazmissiniz tesekkurler.

__________________
Sahip oldukların sonunda sana sahip olur.

Tyler Durden(Fight Club)

Bakmak ile görmek arasında ince bir çizgi vardır ve her uzun yazının doğru olmadığına dair onlarca örnek.

Tavsiyem okumadan hiç bir yazıyı onaylamamandır.

__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.

la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin

Sn. Limon, yazan Mustafa bey ise yazar demiş, diğer okuyan, yarım okuduğunu beyan eden arkadaşlarımız menfi müspet görüşler beyan etmişler. Yorum yapanlara ve yapacak olanlara şimdiden teşekkürlerimi sunarım. Burada hiç bir üye arkadaşımız sanıyorum düşünce ve duygularını tekniğin nimeti olan karşılıklı görüntülü görüşme ile yapmıyor. Herkes duygu ve düşüncelerini yazarak paylaşıyor bende acizane öyle yapıyorum.

Beğenen olur veya olmaz herkese saygı duyarım. Kaldı ki, yönetici arkadaşlara özel mesaj'lar bölümünde mesaj teati ederken, kendime bir paye ve çıkar ve üstünlük sağlama amacım olmadığını, her vatandaş gibi bende çeşitli konularda ki düşüncelerimi yazarak paylaşım sitesi olan bu sitede yapmaya çalışıyorum.

Amaç duygu ve düşünceleri paylaşmak olsa gerek, bir çoğumuz bunun için buradayız. Bende bunlardan biriyim. Sürci lisan ettiysem ve rahatsızlık verdiysem affola.

__________________

Selamlar Mustafa Bey,

Dinsel yönden kendi yorumlarınızı İslam dininin kurallarına riayet eden kişiler açısından 'açıklayıcı' bir şekilde yazmışsınız. Emeğinize sağlık.

Aslına bakarsanız ben yazının ilk cümlesinden karşı çıkıyorum. Fakat eleştirilerimi o yönden dallandırmak istemem. Kısır bir tartışma olacağı için yazdıklarınızın toplumsal algıdaki yerine değinmek isterim.

Söz gelimi diyorsunuz ki dinciler(sizin deyiminizle din ve Allah ile insanları aldatmayı çıkarları için sanat haline getiren kişi) ''Allah-u Ekber'' diyerek başka insanların kafalarını kesebiliyorlar.

Evet bu doğrudur. Bunlar yaşanan bir takım olgular. Bunun yanlış bir durum olduğunu göstermek için Maide Suresi'nin 32. ayetinden örnek veriyorsunuz: ''Her kim ki bir kişiyi öldürür, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim ki bir kişinin hayatını kurtarır , bütün insanlığın hayatını kurtarmış gibi olur''

Bu ayetinizi başka ayetlerle de destekleyebilirsiniz. Söz gelimi Gaşiyu suresinin 22. ayetindeki gibi ''...Ve can almak insanın değil, sadece ve sadece o canı yaratan Allah'ın hakkıdır'' şeklinde de olabilir.

Buraya kadar bir sorun yok gibi görünüyor. Fakat islam dini de birçok kavram gibi ''sağa-sola'' çekiştirilebilir. Bu çekiştirmeyi de düzenin ihtiyaçları doğrultusunda güçlü olan erkler yapabilir. Nedir bu erkler? Hükumet, cemaatler, tarikatlar, şeyhler vs... Misal tüm bu ayetlere karşın Kur'an da Maide Suresinin 35. ayetindeki gibi ''ey inanlar, Allahtan korkun, O'na yaklaşmaya yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz'' propagandası yapılabilir. Malum, cihad kavramının yorumlanışında ''kafirleri öldürmek'', ''islam dinini yaygınlaştırmak için işgal etmek'' gibi gerekçelerle ''meşru'' gösterilebilir. ''Hayır, bu olmaz, yanlıştır, çünkü Kur'anla çelişir'' gibi savunmaya da gelemez. Çünkü bunlar yaşanan şeyler.

Velhasıl kelam. Hangi argümanın güçlü olacağına dönemin atmosferinde güçlü olan erklerin propagandası belli eder. Söz gelimi refahçıların iktidarda olduğu yıllar Türkiye'de bu tür dinsel kıyımlar, kin ve düşmanlıklar görüldü. Radikal islam bu yönde propaganda edildi. Hizbullahçılar türedi. İBDA-C'liler çıktı, ve daha birçoğu... Yada 28 şubattan sonra iktidarı ele alanların düzenin çıkarları doğrultusunda ve şirin gözükmek için İslam'ı ılımlaştırması ve sonrasında şu anki gibi radikkalleşmeye doğru gitmesi gibi dalgalı durumlar da tespit edilebilir.

İslam dininin çekiştirilebilir olmasıyla ilgili örnekler de verebilirim. Söz gelimi bu konu bir örnektir. Bunun dışında arayan Kur'an'da türban var diyebiliyor, yok da diyebiliyor. Arayan erkeğe 4 kadın helaldir de diyebiliyor, öyle şey yok da diyebiliyor. Arayan Kur'an'da sosyalizmi de bulabiliyor, kapitalizmi de...

__________________