Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Cevap: Kemençe Nedir? Özellikleri Nelerdir? Tarihi Ne Zamana Dayanır?
Klasik Kemençe
T.Cemil Bey tarafındanda kullanılan Baron yapımı üç telli kemençe - önden görünüş
T.Cemil Bey tarafındanda kullanılan Baron yapımı üç telli kemençe - arkadan görünüş
Klasik kemençe, Klasik Türk Müziğinde kullanılan, tırnak ile çalınan, yaylı çalgılardan biridir.
- Kemençenin Diğer İsimleri
Osmanlı kemençesi
İstanbul kemençesi (Yunanistan'da kullanılır)
Tırnak kemençesi (Tırnak ile çalındığı için)
Armudî kemençe (Yarım armut şeklinde olduğu için)
Karadeniz kemençesiyle karıştırılmamalıdır. Karadeniz kemençesi ile hem kullanıldığı yer olarak hem de ses tonu olarak çok farklıdır.
- Kemençenin Fiziksel Özellikleri:
Boyu 40-41 cm. kadardır. Tekne, sap, göğüs, klavye, burgu, yay gibi parçalardan oluşur.
Üç telli bir enstrumandır. kemençede sırası ile tizden peste doğru neva, rast ve yegah perdelerine akordlu olan üç tel bulunur. Bu tellerden neva ve yegah tellerinin boyları eşit olup rast teli bunlara göre daha uzuncadır ve daha yüksekte bulunmaktadır.kemençenin ilk iki teli (rast ve neva) genellikle bağırsak teldir.
Üçüncü tel (yegah teli) ise kemanın sol-G telidir. Bu telde genellikle, içi bağırsak, dışı gümüş kaplama olanı tercih edilir. kemençede burguya yaklaştıkça klavye ile tel arasındaki mesafe azalır, eşiğe doğru yaklaştıkça artar. Ses sahası yaklaşık olarak iki - iki buçuk oktav kadardır. Genellikle iki oktav aşağısındaki tiz seslere çıkabilmek için çok çalışmak gerekmektedir. Perde yerleri asimetriktir.
Cüneyd Orhon'a ait olan bu kemençe, Baron yapımı kemençeye 4. tel eklenmiştir. Görüldüğü üzere tellere ulaşılması için klavye değiştirilmiş ve genişletilmiştir. Bu da kemençeye has güzel sesin bozulmasına sebep olmuştur.
Dördüncü tel denemelerinde ise teller, tizden peste doğru muhayyer, neva, rast ve kaba çargah perdelerine akordludur. Genelde bütün teller için keman teli kullanılmaktadır. Bu tür kemençeyi ilk tasarlayan Saadettin Arel olduğu için Arel denemesi de denilir. Tel boyları, kemençe gibi olmayıp boyları eşittir. Ayrıca klavye ile tel arasındaki mesafe sabittir ve değişmez. Ses sahası üç buçuk oktavdır. Perde yerleri simetriktir. Fakat sesi kemençe tınısından uzaktır.
Tamburi Cemil Bey'in de dördüncü tel denemesi olmuştur. Fakat dördüncü teli ahenk teli olarak kullandığı bilinmemektedir. Akademik anlamda dördüncü tel denemesini ilk tasarlayan Saadettin Arel'dir.
Perdesiz ve tırnak ile çalınan bir çalgıdır. Tırnaklar, tellere soldan değdirilerek notalara ulaşılabilir. Perdeler sol el ile basılır, yay sağ el ile tutulur. Diz üstünde ya da iki diz arasına alınarak çalınır. Diz üstünde çalındığında yay tellere göre inip kalkmaz, aksine yayın açısı değişmeden kemençe yaya döndürülerek tel ile temas sağlanır. Diz arasında çalındığında ise kemençe sabit kalıp, yay açısını değiştirerek teller ile teması sağlanır. İcrası çok zordur ve uzun yıllar çalışmayı gerektirir.
En tanınmış kemençeviler arasında Tamburi Cemil Bey, Vasilaki, Ruşen Ferid Kam, Tanburi Refik Fersan, Fahire Fersan, Cüneyd Orhon, Kamuran Erdoğru, İhsan Özgen yer alır, bu sanatkarlar kemençenin virtüözleridir. Selim Güler, Hasan Esen, Derya Türkan (İncesaz), Ahmed Kadri Rizeli, Furkan Bilgi (Yeni Türkü), Neva Özgen, de en tanınmış yeni nesil kemençeviler arasındadır.
Tavır olarak Vasilaki ve Cemil Bey'in tavırları ön plana çıkmıştır. Cemil Bey'den sonra, ondan ders almadığı halde onun tavrını sürdüren ve manevi talebesi sayılan Rûşen Ferid Kam gelmektedir.
Eskiden Türklerin kullandığı ıklığ denilen çalgının bir çeşidi sayılsa da esasında bu çalgı ile bir ilgisi yoktur. Klasik kemençe, Bizans İmparatorluğu'nda iki telli olarak çalınmaktaydı. Sonraları üçüncü tel takılsa da bu tel ahenk amaçlı ve süsleme için kullanılıyordu. Bugünkü manada üçüncü telin yegah perdesine akortlanışı, sazın bu günki haline gelişi Osmanlı'da Sultan Mecid dönemine rastlamaktadır.
Bu yüzden üç telli olan günümüzdeki çalgıya Osmanlı kemençesi de denilmektedir. Önemli icracıları ve yapımcıları ise Osmanlı'da ve özellikle İstanbul'da yaşamış olan Türkler ve Rumlardır. Bundan dolayı Yunanistan'da bu çalgı,İstanbul kemençesi olarak da anılmaktadır. Ve son yıllara kadar da Yunanistan'da bu çalgı unutulmuş durumda idi. Son yıllarda İhsan Özgen ve Derya Türkan'nın Yunanistan'da verdiği konserler ile burada da bu çalgı yeniden tanınmaya başlanmıştır.
Kemençenin icrasının zorluğu, tel boylarının ve yüksekliklerinin eşit olmayışı ve oktav aralığının sınırlı olmasının verdiği sıkıntılardan dolayı 1933 yılında Saadettin Arel dördüncü bir tel eklemeyi denemiştir. Bu tel muhayyer perdesine akortlanıyordu ve tel boyları eşit olmakla birlikte tel yükseklikleri de eşitti. Fakat bu tel ekleme denemeleri tını açısından sonuç vermediği için kemençe virtiözleri tarafından kabul görmemiştir.
Tanburi Cemil Bey bir kemençe metodu yazmaya başlamış ancak yarım bırakmıştır. Yılmaz Öztuna'nın verdiği bilgiye göre, Dr. Zühdü Rıza’nın yazdığı basılmamış kemençe metodu (1926) Arel kütüphanesindedir.
Yayınlanmış klasik kemençe metodları şunlardır:
Beril Çakmakoğlu & Mehmet Yalgın, Kemençe Metodu 1. Kendi yayını. İzmir 2006. 148 sayfa
Hasan Esen, Klasi Kemençe Metodu. Eyüp Mûsıki Vakfı yayını. İstanbul 2006. 301 sayfa.
|