Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Rahmi Turan


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 14.05.2016, 21:13   #1
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Tehlikeli Arzu! | Rahmi Turan (Tokmak)

Tehlikeli arzu!


Türkiye'nin sorunları saymakla bitmez… Fakat tüm bu sorunların arasında bir tanesi en ön plana çıkıyor.
Bugün ülkemizin “1 numaralı sorunu: Terör”
Güneydoğu'da her gün savaş var. Sürekli şehit cenazeleri geliyor. Güvenlik güçlerimizin kaybı toplam 500'e yakın… 5 binden fazla teröristin de öldürüldüğü belirtiliyor.
Kaç teröristin öldürüldüğü beni ilgilendirmiyor. Benim yüreğimi yakan, 500 civarında asker ve polisimizin şehit olmasıdır.
Televizyonlarda şehit cenazelerini gözlerimiz yaşlı izliyoruz.
Durum böylesine acı olduğu halde, terör bir yana bırakılmış, Meclis'te sabah-akşam “Partili Cumhurbaşkanı” veya “Başkanlık” tartışılıyor.
Demek ki, bu konular, terörden çok daha önemliymiş!
Başka işiniz yok mu sizin?
Başkanlık gelirse ne değişecek ey siyasiler, söylesenize!
Terör bitecek mi? İnsanlarımız huzura kavuşacak mı?
Nasıl bir mucize olacak da Türkiye kanatlanacak?
Bunların hiçbiri olmayacak tabii ki…
Sadece kişisel arzular tatmin edilmiş olacak. Ülkeye bir faydası yok!


----Sözcü----

__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.05.2016, 22:51   #2
Çevrimdışı
alamancı
Yasaklı Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tehlikeli Arzu! | Rahmi Turan (Tokmak)


Başkanlık sistemi: halifelik

Ancak Tayyip’in başkanlık sistemi isteği salt bir idari düzenleme değildir. Devlet Başkanlığı kurumu ileride halifeliğe dönüştürülecektir.

Türkiye sözkonusu olduğunda Batının rüyasını gördüğü şey Osmanlı’nın hasta adam durumu ve Sevr’dir. Sevr’in Türkiye’ye kabul ettirilebilmesinin koşulu, Cumhuriyet’in tüm kurumlarıyla ortadan kaldırılması, bunun yerine kukla bir iktidarın Türkiye’yi yönetmesidir.

Türkiye’de Cumhuriyet’e kastedecek düşman geleneği Şeriatçılıktır. Şeriatçı siyaset, Cumhuriyet’i ortadan kaldırıp, eski Hilafet rejimini canlandırma siyasetidir. Şeriatçı lider halife olmaya heveslidir. Dolayısıyla Batının Türkiye’de bir “hasta adam” rejimi yaratıp ona Sevr’i kabul ettirme planıyla, Şeriatçının rüyası birebir birbirine uyar. Bunun için Batı, tüm Şeriatçı hareketlerin arkasındadır.

Bunun için Türkiye’nin daima en ciddi düşmanları “irtica” parolası altında tanımlanmaktadır. Şeriatçı başlıbaşına bir tehlike olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tüm tehditlerin içine de sızar.

Bölücülük mü sözkonusu: Şeriatçı oradadır. Said-i Nursi, Said-i Kürdi’dir. Şeyh Sait, bölücü ayaklanma lideridir. Şeriatçı, Lozan’ı, Misak-ı Milli’yi tanımaz.

Azınlık mı tehdit ediyor: Şeriatçı oradadır. Yeter ki halifeliğine saygı duysun, her türlü ayrıcalık talebini, hatta toprak talebini kabul eder.

Batıya ve onun uzantılarına karşı bu içten uyum, Şeriatçının aynı zamanda eli kanlı bir despot ya da terörist olmasını da engellemez.

Şeriatçının Cumhuriyet düşmanlığına ilişkin tüm bu gerçekler, 10 aylık Tayyip iktidarı döneminde, tarihsel olmaktan çıkıp güncel duruma dönüşmüşlerdir.

Türkiye bir Sevr tehditiyle hiç olmadığı kadar karşı karşıya.

Bölücüler hiç olmadığı kadar özgür.

Azınlıklar hiç olmadığı kadar azgın.

Cumhuriyet’in temel kurumları, Cumhurbaşkanlığı, Ordu ve üniversiteler hiç olmadığı kadar sarsılıyor.

Ve iktidar hiç olmadığı kadar dokunulmaz.

Çünkü iktidar, yasama ve yürütme gücüyle şeriatçı Tayyip’in elinde. Tayyip tüm Şeriatçı gelenek gibi, halifeliğini kurmak için harekete geçmiş durumda.

Türkiye’yi halifeliğe döndürmek bir hayal diyenler ise, Türkiye’de bir Sevr paronayası var diyenlerle aynı kişiler. Türkiye için Sevr tehdidi ne kadar gerçekse, halifelik tehdidi de o kadar gerçek.

Bugün halifelik için ne yaptım?

Tayyip’in 10 aylık iktidarının istisnasız her gününde halifelik yolunun bir taşı döşendi. Yani iktidarın günlük sorusu şu: Bugün halifelik için ne yaptım?

Halifelik için yapılanları bir kaç başlıkta toplamak mümkün.

1- Cumhuriyet’in temel kurumlarını tasfiyeye yönelik icraat: Bu başlık altında Ordu’nun ve Cumhurbaşkanlığının tasfiyesi ve Başkanlık sistemine geçiş arayışı yanında üniversitelerin ele geçirilmesi en önemli meseleler.

2- Vatan savunması temelindeki devlet siyasetinin değiştirilmesine yönelik icraat: Lozan’ın temel siyasetlerinin terkedilmesi, Kıbrıs Davası’nın reddi, Kuzey Irak’ta aktif politikanın tasfiyesi bu yönde değerlendirilmeli.

3- Milli devlet yerine, dinsel-etnik temelli devlet yapısına geçiş için icraat: Dinsel azınlıklara verilen haklar, şeriatçı kadrolaşma, etnik grupların yönetim özerkliğine ilişkin hazırlıklar bu başlıkta değerlendirilmeli. Özellikle Ruhban Okulu ve ekümeniklik sorunu bu açıdan önem taşıyor.

4- Ulusal egemenlik ilkesi yerine, dış dünyayla dinsel-etnik temelli ilişkiye yönelik icraat: Bu başlıkta Tayyip’in AB’yle ilişkilerindeki “muhafazakar-demokrat” kimliğini, ABD’yle ilişkilerde “ılımlı İslam modeli” kimliğini, Türk Başbakan sıfatına tercih etmesi değerlendirilmeli.

5- Kişisel yönetimin tesisne yönelik icraat: Yasama ve yürütme gücünün muhalefet ve basını engelleyecek ölçüde kişisel kullanımı. Özellikle Genç Parti’ye yönelik operasyonlar, RTÜK’ün ve parasal olanakların Şeriatçı yandaşlara destek biçiminde kullanımı bu başlıkta değerlendirilmeli.

Cumhurbaşkanı yok, Ordu yok, üniversite yok, Lozan yok, vatan savunması yok, milli devlet yok, ulusal egemenlik yok, Batıyla anlaşmaya dayalı kişisel-dinsel yönetim var: İşte buna hilafet rejimi denir.

Tayyip’in 10 ayda nereden nereye geldiği ve Türkiye’yi nereye getirdiği bu açıdan değerlendirilmeli. Şeriatçı çekirdekten yetişmiş bir İmam Hatiplinin bu siyasetleri uygulaması ve Batıdan büyük destek bulması elbette tesadüf değil. Türkiye’de bir Şeriat tehlikesi var ve onun müstakbel halifesi de Tayyip.

Halife olmak için
Orduyu tasfiye etmek lazım

Türk Ordusu hem 27 Mayıs’ta hem de 28 Şubat’ta halifelik tehlikesine karşı en uyanık cumhuriyet kuvveti olduğunu göstermişti. Her iki müdahalesinde de Ordu, Türkiye Cumhuriyeti’nin rejiminin değişmesine sessiz kalmayacağını kanıtlamıştı. Tayyip’ten önceki ilk denemede Menderes iktidarı “Siz isterseniz hilafeti getirebilirsiniz” diyecek kadar azgınlaşmıştı, ikincisinde Erbakan rejim değişikliği “kanlı mı olacak, kansız mı olacak?” sorusunu soracak kadar kendine güveniyordu. Ancak Ordu her iki halifelik hevesine de son verdi.

Tayyip Ordu’nun bu karakterini iyi bildiğinden, Ordu’nun müdahale edecek gücünü ortadan kaldırmak için elinden geleni yapıyor. Öncelikle Ordu’nun siyasetten elini çekmesi propagandasıyla Ordu tarafsızlaştırılmaya ve Ordu’nun müdahalesinin halk gözündeki meşruiyeti zedelenmeye çalışıldı. Daha sonra ise 7. Uyum Paketi maskesiyle MGK’nın etkisi azaltılmaya çalışıldı. Paket’le birlikte MGK’ya sivil (belki de imam!) genel sekreter atanma yolu açıldı. MGK Genel Sekreterliği’nin görev ve yetkileri budandı ve 2 ayda bir daha seyrek toplanması sağlandı.

Ordunun tasfiyesi hilafet siyaseti için olmazsa olmaz temel meseledir. Bu yüzden Tayyip iktidarı en işbirlikçi siyasetleri bu çerçevede uygulamaktadır. Süleymaniye olayında Tayyip hükümetinin tutumu ve misyonu bu çerçevede sorgulanmalıdır.

Halifeye üniversite değil medrese lazım

Tayyip’in halifelik hayallerine direnen bir başka kuvvet de üniversiteler olarak görülüyor. Rektörler sık sık yaptıkları toplantılarda Tayyip’in icraatlarını eleştiriyor, Türkiye’nin laikliğinden taviz verilmeyeceğinin altını kararlılıkla çiziyor ve üniversitelerin molla rejimine teslim edilmeyeceğini vurguluyor. YÖK Başkanı Kemal Gürüz de yaptığı sert açıklamalarla Türk üniversitelerinin Tayyip’in din devleti hayalinin bilincinde olduğunu söylüyor.

Ancak iktidar elindeki yasama ve yürütme yetkisini kullanarak üniversiteleri kuşatma altına almaya çalışıyor. Çıkarılmak istenen yeni YÖK Yasası bu kuşatmanın bir parçası. Bu yasayla birlikte Tayyip, üniversitelerin başına istediklerini rektör atayabilecek ve kendisine direnen üniversite yönetimlerini tasfiye edecek. Türban yasağını da kaldırmak isteyen Tayyip, bu şekilde hem üniversitelerin bu konudaki direnişini kırmış olacak, hem de üniversitelerde Şeriatçı kuşatmayı başlatmış olacak.

Gerici ve bölücü siyasetlerin hakim hale geldiği üniversite ise hem Şeriatçı militan hem de PKK’ya dağ kadrosu yetiştirecek. Üniversitelerin medreseye dönüştürülmesinin yaratacağı toplumsal etkiyi ise şimdiden kestirmek oldukça güç. Cumhuriyet’i yaşatmak açısından üniversitelerin Şeriatçı iktidardan korunması buyük önem taşıyor.

Lozan temelli siyasetin reddi

Türkiye’de Cumhuriyet Bağımsızlık savaşıyla kurtarılmış bir vatan olgusu üzerinde yaşamaktadır. Bu vatan olgusunun yıpratılması doğrudan cumhuriyete de zarar vermektedir. Lozan belgesi üzerinden vatan savunması siyasetinin terk edilmesi ise, herhangi bir iktidarı dolaysız Batı desteğini kazandırmaktadır. Bu yüzden 10 aylık Tayyip iktidarının vatan savunmasına verdiği zararı bugüne kadar hiç bir hükümet vermiş değildir.

Tayyip iktidarı Türk vatanına karşı bilinçli ve kasıtlı bir saldırı uygulayan, doğrudan Türk düşmanı politika izleyen ilk iktidardır denilebilir.

Kıbrıs Davası’nın satılması bu açıdan kritiktir. Kıbrıs vatan toprağının iktidar ve Batı uğruna peşkeş çekilmesine halkın alıştırılması anlamına gelmektedir. Kuzey Irak politikası da bu iktidar döneminde değiştirilmiş, Türk Ordusu arkadan hançerlenmiştir.

kişisel yönetim

Hilafet modelinin temel özelliği kişisel despotluğu dini makyajla sunmasıdır. Tayyip iktidarı, Cumhuriyet tarihinde ancak Menderes döneminde benzeri görülebilecek ölçüde kişisel bir despotluğa sahne olmaktadır.

Meclis’teki CHP kendisinden beklenen muhalefeti bir türlü yapmıyor, hatta Tayyip’in yasal ve anayasal düzenlemelerini destekliyor.

RTÜK, BDDK gibi “özerk” kurumlar ise muhalefeti baskı altına almak için değerlendirilmektedir.

Diğer yandan Şeriatçı sermaye Ülker’de olduğu gibi kişisel kârlarla da birleştirilerek desteklenmekte, Şeriatçı basın teşvik edilmektedir.

Bürokrasi Tayyip’in maiyeti haline getiriliyor

Tayyip halifeliğine direnen bürokrasiyi de teslim almaya çalışıyor. Devlet bürokrasisi AKP iktidarının icraatlarına başından beri direniyor..

Adalet Bakanı da hukuk bürokrasisini de teslim almak için çabalıyor.

Tayyip bürokrasiyi teslim alma planının bir başka parçası da yaptığı atamalar. Devlet kadrolarına imamlar ve etnik ırkçılar birbir yerleştiriliyor ve bürokrasinin laik yapısı zedelenmeye çalışılıyor. Tayyip’e direnen bürokratlar da yükseltilmeyerek, sürülerek sindirilmeye çalışılıyor.

AKP iktidara geldiğinde tüm bu icraatlarını bu kadar hızlı yapabileceği, bu kadar fütursuzca devlet rejimini değiştireceği tahmin edilmiyordu. 30 yıllık Kıbrıs Davası’nı bir günde satan, 40 yıllık MGK’yı 6 ayda tasfiye eden Tayyip, 80 yıllık Cumhuriyeti de bir yılda halifeliğe dönüştürebilir. Tayyip’in 10 aylık icraatına direnen kuvvetler, hâlâ tehdidin tam olarak farkında değil. Bu nedenle direniş zayıflıyor, kaleler bir bir teslim ediliyor. Tayyip’in Menderes’ten ve Erbakan’dan farklı olmadığını, hatta onlardan daha tehlikeli olduğunun bilincine varmak gerekiyor. Yoksa bugün rum papaza ekümeniklik vaad eden Tayyip “Hıristiyanlara yaptığımın benzerini Müslümanlara da yapacağım” deyip kendi halifeliğini ilan ettiğinde iş işten geçmiş olacak. Tayyip’e direnen kuvvetler direnmekten öte, Tayyip iktidarına son verecek taarruza geçmeleri gerekiyor.
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz alamancı'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.05.2016, 00:26   #3
Çevrimdışı
Farbak
Uzman Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tehlikeli Arzu! | Rahmi Turan (Tokmak)

Felaketleri düşünümeyecek derecede ihtirasın büyüsüne kapılmış olan öforik yapı, kısa şaşalı dönemi takiben radikal yandaşları tarafından tepeteklak edileceğini hiç hesap edemiyor.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Farbak'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.05.2016, 01:09   #4
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tehlikeli Arzu! | Rahmi Turan (Tokmak)

Yıllar önce belirttiğim görüşlerim bir bir gerçekleşiyor.

Bu ülkede pkk terör örgütü, teröristleri öldürerek bitmez. Bunu hala görmeyen, anlamayan ahmaktır.

__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
arzu, rahmi, tehlikeli, tokmak, turan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:28.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.