Bodrum’da siyaset!

Bodrum'da yalnız deniz ve güneş yok, siyaset de var.
Son bir haftada çok sayıda milletvekili ile karşılaştım. Bu arada Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar eşi ile birlikte Bodrum'daydı. Sanırım, Beşiktaş İlçesi'nde emlak vergilerindeki aşırı artışlar nedeniyle yapılan eleştirilerden bunalmış!
Bodrum'da, yaklaşık bir buçuk yıl sonra yapılacak Belediye Seçimleri'nin hazırlıkları başlamış gibi… Başkan Mehmet Kocadon'un Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacağından söz ediliyor. Şimdiki başkan Dr. Osman Gürün buna ne der bilemeyiz!
Her iki belediye de CHP'li… Mutlaka çetin bir mücadele olur. Aydın ve yurtsever insanların çoğunlukta olduğu Muğla bölgesinde CHP'den başka bir partinin kazanma şansı yok.

* * *

Peki, bu durumda Bodrum Belediye Başkanlığı'na kim aday olur?
Çok kişiden “Mustafa Saruhan” adını duydum.
CHP'li Mustafa Saruhan, Büyükşehir Yasası çıkmadan önce Bodrum'da Yalıkavak Belediye Başkanı idi. AKP'lilerin ayağına bastığı ve bir takım haksızlıklara karşı çıktığı için AKP'li İçişleri Bakanı tarafından görevden alınmış ama daha sonra tekrar görevine iade edilmişti. Neden?
Çünkü Yalıkavak halkı Mustafa Saruhan'a sahip çıkmış, başta ünlü Ali Şen olmak üzere insanlar ellerinde pankartlarla yürüyüş yaparak “Başkanımızı istiyoruz” diye bağırmışlardı.

* * *

Büyükşehir Yasası ile Yalıkavak, Bodrum Belediyesi'ne bağlanınca Mustafa Saruhan'ın başkanlığı bitti, Belediye Meclis Üyesi olarak siyasete devam etti.
Meclis üyeliği pasif bir görev olduğu için Saruhan, hem bir faaliyette bulunmak, hem de ailesini geçindirmek için Yalıkavak Plaj Caddesi'nde “Zeytinlina” adında bir restoran açtı. “Hayırlı olsun” diye ziyaret ettim. Deniz manzaralı restoranı Mustafa Saruhan'ın eşi Hülya Saruhan yönetiyordu ve masalar doluydu.
Mustafa Saruhan'a “Siyaset ne oluyor?” diye sordum. “Ülkemizin perişan hali meydanda… Siyasete devam… Biz mücadele etmeyeceğiz de kim edecek?” dedi.
Her zaman söylüyorum. Ülke genelinde Bodrum ve Yalıkavak düzeyine ulaşabilirsek Türkiye kurtulur!

KAYBETTİĞİM DOSTLAR

Hayat bir masal gibidir; bir varmış, bir yokmuş… Zaman o kadar hızlı ki, bir ırmağın suları gibi akıp gidiyor.
Yakın zamanda çok sevdiğim 3 arkadaşımı birden kaybettim.
1) Baba Tuncer (Tuncer Denizyaranlı)… Doğup büyüdüğü Fatih'in Çarşamba semtinde ve son dönemini geçirdiği Selimpaşa Sporkent'te ona “Baba Tuncer” derlerdi. Gerçekten herkese karşı baba gibi şefkatli davranırdı. Arkadaşlarının ve tüm dostlarının hamisiydi. Eli açık, gönlü gani, dört dörtlük bir insandı…
2) Prof. Dr. Şükrü
Kızılot… Muhteşem bir insandı. Türkiye'de vergi mevzuatını en iyi bilen birkaç kişiden biriydi. Çok sayıda değerli kitabın yazarıydı ve eserlerini güzel fıkralarla süslerdi.
3) Dr. İslam Özgen… Diş hekimiydi. İyi bir doktor olduğu kadar mükemmel bir insandı. Yüreğinde hep iyilik taşırdı. Onun ölümünü, çocukluk arkadaşı olan Ali Şen'den öğrendim. 1950'li yıllarda Yugoslavya'nın Prizren kentinden Türkiye'ye göç eden bir ailenin çocuğuydu. İstanbul'da okuyup ünlü bir diş hekimi olmuştu.
Hayat sanki dolaşan bir gölge… Kaybolup gidiyor. Çok sevdiğim 3 arkadaşıma da Allah'tan rahmet diliyor “Nur içinde yatsınlar” diyorum.

TEBESSÜM

BAŞKAN TRUMP VE BİZİM TEMEL!

İki okurum Alkentli Lili ve Jojo'dan bir fıkra:
Başkan Trump, Beyaz Saray'ı boyatmak istemiş. Çeşitli teklifler almış:
1) Çinli boyacı “3 milyona yaparım” demiş.
2) Avrupalı boyacı “7 milyona yaparım” demiş.
3) Bizim Temel “10 milyona yaparım” demiş.
Çok farklı teklifler Trump'ı şaşırtmış…
Çağırıp sormuş Çinli'ye:
“Anlat bakalım, neden 3 milyon fiyat verdin?”
CEVAP: “1 milyonu boyaya gidecek, 1 milyon işçilik, 1 milyon da bana kalacak.”
Trump Avrupalı'ya sormuş:
“Söylesene, neden 7 milyon teklif verdin?”
Avrupalı “3 milyon boya için, 2 milyon işçilik, 2 milyon da bana kalacak” demiş.
En son bizim Temel'e sormuş Trump:
“Söyle bakayım, neden 10 milyon istedin?”
Temel cevap vermiş:
“4 milyonu sana veririm. 3 milyon bana kalır, 3 milyona da boyayı Çinli'ye yaptırırım.”
Trump “Haklısın” demiş ve işi Temel'e vermiş!

GÜNÜN SÖZÜ

Bazı salaklar bize kızıyor! Günün geç doğmasından, karanlığın yoğun olmasından biz sorumluymuşuz gibi!