02.06.2012, 00:08 | #1 |
Çevrimdışı
|
Adam (İstanbul), Kadın
Adam (İstanbul), Kadın (xx)
ve Sıkılmış Bir Soru İşareti" "SEN ÇÖZÜLDÜKÇE BULAŞANSIN!" Adam ellerine baktı serçe parmağından bir kadın kustu kadın içtiği şarabı yağmur belleyip bulutlara küfretti kullandığı dil bilinmiyor… Adam adamlığını uyuz bir kedi mırıltısı sandı Kadın öküz görmüş kanguruyu aşk sandı çeyiz sandığını yele verdi tufan eşliğinde Adam hadım bir oğlana su döktü siyah balgam tükürdü adına aşk dedi Kadın kalemi kovdu ülkesinden d-ar-ağacına kar yağdı adam ses(n)sizlik topladı d-ar-ağacından koyacak yer bulamadı yar yanağından gayrı… Kadın sanki en son günüymüş gibi sarıldı sevdiğine sakındı onu kendi yüzünden bile… Adam sanki hiç gitmeyecekmiş gibi geliyordu… kadın sanki hiç bitmeyecekmiş gibi dinliyordu… adam sokak lambasının ışıltısında arıyordu sevdiğini… Kadın sevdiğinin ışıltısıyla arıyordu kendini… Adam sustukça neyin içine sığmıyordu, konuştukça neyin dışında kalıyordu? Kadın harflerin, ruhuna sinmiş kokusu yüzünden, susuyordu… Adam bu şehrin nesi oluyordu? ve bu şehir neden kuş kokuyordu?! Kadın o! şehrin parmak izi miydi? bu yüzden mi yakalanıyordu yoksa her işlenen suçta! Adam nedeni bilinmeyen bir gün ortasında o ilk "merhaba"daki çocukluğuna sığınıp saklambaçta sakladığı çocuklarını saatlerce bulamadı… Kadın özrü bilinmeyen bir gün ortasında o ilk "seviyorum"daki heyecanla saklambaçta sakladığı çocukluğunu saatlerce bulamadı… zamansızlık içinde sıkışmış ve içine sıkıntı basmış bir soru işareti - "adam"ın ya da "kadın"nın neresinde kendine bir yer bulabilir? Bilinmiyor… Mevsim "adam"ı, "kadın"a gitmeye çağırıyor. "kadın", "adam"ı mevsimine çağırıyor. "dış"ardaki insanlar düşündürüyor onları… - insanı "dış"laştıran ne? Biliniyor… Çürümüş suretlerin yorgunluğu yoruyor onları. yorulmak mı yoğunlaştırıyor yoksa onları? Sürüklendikleri bir hayat değil istedikleri sürünmek istedikleri, baharın kokusu sadece bir de y-ar yaraları söz bittiğinde başlıyor o derin bilmece sıcaktan titremek gibi yaz ortasında tam ortasından denize dokunmak gibi su suskunluğu yaşanan "kullandıkları"; şimdiye kadar yazılmamış, bilinmeyen bir dil bilinmeyenden korkulduğu gibi, bilinmeyeni yaşayandan da korkuluyor bu memlekette! gece sorulan soruların cevapları, bir diğer geceyi hazırlıyor kendi içlerinde sabah sadece güneşi sevindiriyor bu saatlerde - sorular cevaplara acıkıyor, karın ağrısı açlıktan mı geliyor? Bilinmiyor… Şiir bir tebessüm edasıyla düşüyor yar-yüzüne gökyüzünün kokusunu taşıyor harflerinde şiir bir çığlık gibi duruyor gecede yaralayıcı sessizliğe karşı alınan bir siper misali - Şiir; ilk sözlerinden mi oluşuyor çocukların? Bilinmiyor… yıldızını yadırgayan gece gibi duruyorlar bu mevsimin içinde "adam" ve "kadın" çıkılmamış yokuşların eşiğinde yorgun atlar gibi soluyorlar - Yokuşlar yorulmaz mı ki çıkıla çıkıla? Bilinmiyor… Bir çiçek soluklanamadan soluyor ya, bahçenin birinde iflah olmaz artık hiçbir bahar bundan böyle!!! gözlerini bir düşün eşiğinde düşürmüş "adam" biliyor ki gözle görülmez hiç bir düş ve düş-meden görülmez hiçbir gerçek! düş! "gerçeğin" peşinden koştukları için mi yakalayamıyorlar insanlar "gerçek" olanı? şehir kokan adımları mı ürkütüyor gerçeğin o ceylan edasını? için için yanan insanın acele'si olur mu "gerçeğin" yolunda?! acıları dillerinden "aşağı"ya inmeyen kişiler var etrafında "adam" ile "kadın"nın acıların büyüklüğünden mi boğazlarında kalıyor geceler? - hecesiz ağrılar nasıl solunur? Bilinmiyor… "dil çıplak kaldığında yazı ısıtır bizi, yazamadığımızda içimiz neden üşür be adam" diyor "kadın" bir suskunlık sonrası… konuşmak yetmiyor felaketi anlamaya ve de anlatmaya felaketin de bir özrü var aslında tüm yaşananların ardında susmak ne de uzak duruyor "dış"ardaki yaşamlara… - "kendi"ne bakışla hangi insan kör olabilir? Bilinmiyor… dillerde o hep bildik sözcükler suskunluğa işlemiş yaranın, yankısı başka olur insanda - aynaya çizilen suret ayna kırıklarına karışır mı?
Bilinmiyor… ölümlü konuşmak, ölümle konuşmak ve ölüme konuşmak salt bedene ait olan şeylerin tükenmesi diye okunduğunda "ölüm"; birden anlaşılır oluyor "dış"ardakiler, aslında tükenecek olanla tüketiyorlar "kendi"lerini sağdan sola, yukardan aşağıya "batak" olan bu bilmece "ben çözmek istemiyorum seni sen çözüldükçe bulaşansın!" ölüm nedir? ölmeden kim, nasıl bilebilir? bilinebilirse eğer o zaman yaşam; ölümün karşıtı değildir! - yaşamın anlamı asıl "ölüm" yaşandığında mı bulunabilir? Biliniyor mu? Hezeyanlar Alıntı..
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
02.06.2012, 00:25 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Adam (İstanbul), Kadın
Tamam upuzun bir yazı da, ben niye bunu hızlı hızlı soluk soluğa okudum ki? Teşekkürler...
__________________
Bu güzel ülkede elbette özgürlük türküleri söylenecektir. Ve yine kardeşçe paylaşım olacaktır. Görsek de, görmesek de... H. |
02.06.2012, 00:36 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Adam (İstanbul), Kadın
İmla hatalarını da düzenleyebilsem daha iyi olacaktı,neyse.
Akıcı ve okurun kendinden bir şeyler bulması olabilir nedeni.Yazanın kalemine sağlık
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
istanbul, kadın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |