15.10.2013, 16:39 | #1 |
Çevrimdışı
|
Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
İnsanlığın öyküsü Adem ve Havva ile başlıyor, öyle mi? Eski bir yahudi efsanesine göre, bu öykü Adem'le Havaa'dan öncesine uzanıyor. Yani Adem'in ilk eşi Havva değil, Lilith adında bir kadındır. Ama, tarih boyunca gizlice aramızda dolaşıp, her kadın-erkek tartışmasında kendini gösterse de onu çok az tanıyoruz. Sözü edilen efsane şöyle başlıyor: Tanrı topraktan Adem ile Lilith'i yaratır. Mutlu mutlu yaşasınlar diye onları cennete yerleştirir. Ama bu iki insan çifti bir türlü huzur bulamaz. Sorunları mı? Günümüz çiftlerinin sorunlarından farklı değildir. Adem ilişkide her alanda söz sahibi olmak ister. Ancak Lilith buna karşı çıkar. Özellikle cinsel ilişki sırasında Adem'in hep üstte yer almasını aşağılayıcı bularak itiraz eder. Kendisinin de Adem gibi topraktan yaratıldığını, yani eşit olduklarını savunur. Adem ise kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzü; Lilith'i de ürün veren toprağa benzeterek bu şekilde birleşmek konusunda diretir. Adem tavırlarında ısrar edince, Lilith, birlikte yaşamalarının zor olacağına karar verip Tanrı'nın söylenmemesi gereken adını anarak göğe doğru yükselir. Sahip olduğu olanakları terk eden Lilith'in yeri artık dışlanmışların arasındadır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girer ve onlardan çocuklar doğurur. Bu arada cennette yalnız kalan Adem, Tanrı'ya dua ederek Lilith'i geri ister. Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç meleği geri çağırmak üzere Lilith'e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini emreder. Ama, o kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Ve tehdit yerine getirilir... Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin başdüşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır. Lilith artık kötüler tarafına geçmiştir. Bunun üzerine Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Bu yeni kadın, Adem'den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktır. Aslında Lilith ahkkında pek çok efsane ve öykü var. Örneğin Talmud'da (Tevrat'ın başta yazılı olmayıp, sonradan yazılı hale getirilen ikinci bölümü) ondan dişi bir şeytan olarak söz edilir. Bu rolüyle bir hayalet gibi yüzyıllarca tarih sayfalarında dolaşır. Kadın ve çocukları hedef alır, erkekleri baştan çıkararak onlara zarar verir. Yaptıkları bunlarla sınırlı değildir. Bir hayalet gibi kadınların beynine girip, erkeklerle eşit haklara sahip olma savaşını günümüze kadar sürdürür. Bazı efsanelerde de cadı suretinde çıkar karşımıza. Lilith'e hepsi birbirinden farklı, ancak hepsi de kötü yakıştırmalarınniye yapıldığını anlayabilmek için geriye dönüp, dinler tarihine ve efsanelere bir göz atmak gerekiyor. Lilith'in geçmişi tektanrılı dinlerden çok daha önceye, eski Mezopotamya uygarlıklarına kadar uzanıyor. Genellikle Sümer ve Babil mitolojisindeki rüzgar tanrıçası Lilitu ile ilişkilendiriliyor. Lil, fırtına ya da rüzgar anlamına geliyor. Bir babil metninde ise, büyük tanrıça İştar'ın tapınak fahişesidir. İştar, eski doğu dinlerinde şevhetli aşkın, tutkunun ve baştan çıkarıcılığın tanrıçası kabul ediliyordu. Bu özellikleri nedeniyle, fahişelerin, özellikle de kült olan tağınak fahişelerinin koruyucu tanrıçasıydı. Tapınak fahişeliği meşru bir işti. Herodot'un bize ulaşan yazılarında, Babil'de her genç kızın bir kez yabancı bir erkekle cinsel ilişkiye girmek zorunda olduğu biliniyor. Ancak, bu tapınak fahişeliği kesinlikle küçük düşürücü bir iş değildi. Babillilerin yabancı erkekleri tanrı olarak gördüğü sanılıyor. Kendilerini onlara teslim eden genç kızlar, simgesel olarak tanrılarıneşi haline geliyor ve kutsallaşıyorlardı. Lilith'e bazı özellikler Babil'in kötü tanrıçası (belki de dişi şeytanı demek gerek) Lamatsu'da da görülüyor. Lamatsu halk arasında albastı ya da lağusa hastalığı olarak bilinen rahatsızlığın ortaya çıkmasını sağlıyor, hamilelere zarar verip yeni doğan bebekleri öldürmeye çalışıyordu. Lilith'in özellikleri Lamatsu'ya aktarılmış olabilir miydi? Yoksa tersi mi yapılmıştı? Lilith'in Yahudi efsanelerinde ne zaman boy gösterdiği bilinmiyor. Çünkü tanrılar ve efsaneler, doğu kültürlerinin birçoğunda ortaktı ya da büyük benzerlikler taşıyordu. Yine de her koşulda, Yahudilerin şeytanla ilgili inanışlarında önemli bir yere sahipti. Erkeklerin aklını başından alan bir şeytan olarak görülüyor ve ondan çok korkuluyordu. Bu konuda en eski kaynak olan Tevrat'a bir göz atıyoruz. Ancak Tevrat'ta bir tutarsızlık göze çarpıyor. Kutsal kitabın bir yerinde 'Ve Allah insanı kendi suretiyle yarattı ve onları erkek ve dişi olarak yarattı.' deniliyor. Ancak ilerleyen baplarda daha farklı anlatılıyor: Tanrı doğuda Aden'de bir bahçe yapıyor. Adem'i oraya koyuyorve yalnız kalmasın diye kaburgasından kadını yaratıyor. Talmud'a göre Adem'le aynı anda yaratılan kadının adı Lilith'tir. Çünkü başka türlükutsal kitaptaki bu tutarsızlığı açıklamak mümkün değildir. Adem'il ilk eşi Lilith'e daha sonra 9. ya da 10. yüzyıllara ait 'Ben Sira Alfabesi'nde rastlıyoruz. Metnin ana kahramanı, M.Ö. 600'lü yıllarda yaşadığı sanılan Ben Sira. Yazarın kim olduğu bilinmiyor. Bu el yazmasına göre Tantı topraktan Adem ve Lilith'i yaratmıştı. İlgili bölüm şöyle devam ediyor: 'Kısa bir süre sonra birbiriyle kavga etmeye başlarlar. Adem'e şöyle der: Ben altta yatmak istemiyorum. Ama Adem: Ben altta değil, üstte yatmak istiyorum, çünkü sen altta yatacak kişi olarakbelirlendin. Lilith ona: İkimiz de aynı haklara sahibiz, çünkü ikimiz de topraktan yaratıldık. Ama ikisi de birbirini dinlemez.' Bunun üzerine Lilith gökyüzüne yükselerek kaybolur. Üç meleğin Lilith'i geriye dönmeye ikna çabaları işe yaramayınca, Tanrı, Adem için bu kez Havva'yı yaratır. Bir başka bölümde de Lilith üç meleğe şöyle der: 'Ben çocuklara zarar vermek üzere yaratıldım, doğumdan sonraki ilk sekiz gün içinde erkek çocuklarına, yirmi gün içinde de kız çocuklarına. (Ama) Yemin ederim: Sizi ya da görüntünüzü bir muska ya da tılsım üstünde görürüsem, o çocuğa hiçbir zarar vermeyeceğim.' O günden bu yana çeşitli kültürlerde, yeni doğan çocukların kötü kalpli Lilith'e karşı korunması için özel tılsımlar kullanılmaya başladı. Lilith'in halk inanışlarında varlığınu yıllarca korumasının ve bir gün gelip de bir şekilde cadılarla ilişkilendirilmesinin nedeni de budur. Lilith efsanesi Ortaçağ'ın başlangıcında, Yahudilerin ezoterik yazması Kabala'da da (Yahudi ruhbanlarının, asırlardır birbirlerine aktardıkları ve Kutsal Kitap'ın 'gizli anlamları' ile ilgilenen bir tür okültizm -gizlicilik- ve mistisizm) yer almaş. Burada erkekleri baştan çıkaran ve uğursuzluk getiren dişi şeytan olarak tarif ediliyor: 'Her türlü süs malzemesiyle süslenip cilveli bir kadına dönüşüyor. Onun süsü, gül gibi kırmızı saçları. Sözleri yağ gibi yumuşak, dudakları dünyadaki her şeyden daha tatlı. Ona yönelen ve (afrodizyak olarak yılan zehriyle karıştırılmış) şaraptan içen aptallar onunla zina yaparlar.' Ama sonra uyandıklarında onları öldürürü ve cehennemin tam ortasına atar. Aslında onun niyeti sadece erkekleri baştan çıkarıp çok sayıda çocuk doğurmaktır. Kabalacılar için Lilith temiz olmayan, fahişe bi kadını simgeliyor. Kabala'daki bir paragrafta, ayrıldıktan sonra Adem'i yeniden baştan çıkardığı yazıyor. İşlediği bu günahtan sonra Adem, 130 yıl cinsel pehrizli yaşar. Adem, böyle bir şeyin tekrar başına gelmemesi için, kendini dikenlerle korumaya çalışır. Ancak uyurken Lilith Adem'in üstüne çıkar ve onu uyararak boşalmasını sağlar. Lilith, bunun ardından 'insanlığa ceza' olarak adlandırılan yaratıkları dünyaya getirir. Kabala'nın bir başka yerinde de şöyle yazıyor: 'Lilith en sonunda oarda burada dolaşarak insanoğullarına sarkıntılık eder ve kendi kendilerini kirletmelerini sağlar.' Bunun ardından adı 'tohum hırsızı'na çıkar. Kuşkusuz Havva'nın işlediği 'günah'tan da o sorumludur. Kabalacıların ana eserinden Zohar'da (İhtişam Kitabı ya da Işık Kitabı) yer alan efsaneye göre adet döneminde olduğu halde, Adem'le birlikte olma konusunda Havva'yı kandıran o yılan ve fahişe Lilith'ti. Lilith'le daha sonra Flistinliler aracılığıyla Yunanlılar da tanıştı. Onu, hayaletler ve diğer hayali görüntüleri yöneten tanrıça Hekate'nin kişiliğiylr birleştirdiler. Bu konu Geç Antikçağ'da Yahudi olmayan gnostik akım yandaşlarının da ilgisini çekti. Onlar tarafından yazıya aktarılan bir efsanede, Lilith'in İsrailli peygamber İlyas'ı nasıl baştan çıkardığı anlatılıyor. Lilith ona şöyle der: 'Senden çocuklarım var.' Ve o yanıt verir: 'Benden nasıl çocukların olabilir, ben bir aziz gibi yaşıyorum.' Lilith der ki: 'Evet, ama uykunda, rüyalarında sık sık boşaltıldın. Tohumlarını alarak hamile kaldım.' Bu metin M.S. 4. yüzyıla ait. Lilith, özellikle bu tarihten sonra hep aynı motifle işlenir. O bir 'tohum hırsızı'dır. Lilith efsaneleri, Hıristiyanlık dünyasıyla tanıştıktan sonra, batılıların hayal gücünü harekete geçirdi. Özellikle Kabalacı yazılarının araştırılmasıyla, Lilith bütün dünyada tanınır hale geldi. 'Kötü kalpli Lilith' her yerde ilgi gördü. Çünkü o, normalde açıklanması ya da kavranması mümkün olmayan şeyleri rahatlıkla üstlenebilecek bir kişilikti. Bu özelliği, onun 'cadılar'la özdeşleştirilmesi için gereken köprüyü oluşturuyordu. Ortaçağ'ın sonlarına doğru başlayan ve inanılmaz bir toplumsal histeriye neden olan cadı ve büyücü furyasıyla birlikte, Lilith'in adı da sık sık anılmaya başladı. Ayrıca o, kadınları baştan çıkarma konusunda Şeytan'ın en büyük yardımcısıydı. Artık, kötü amaçlı kullandığı güzelliği ve baştan çıkarıcılığı ön plana çıkıyordu. İnsanlar bir yandan büyü ve tılsımlarla ondan korunmaya çalışırken, diğer yandan kendilerini onun büyüsünden kurtaramıyorlardı. Böylece 19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif oldu. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtuluyordu. İngiliz ressam Dante Gabriel Rossetti'nin yaptığı 'Lady Lilith' tablosunda bu cadı, Victoria Dönemi'nin güzellik anlayışına uygun olarak tasarlanmış ve gösterişli dekoltesiyle uzun kızıl saçlı, biraz dolgun, etli dudaklarla resmedilmiş. Edebiyat dünyasına da girince, şeytan kadın kimliği tamamen kayboldu. Artık ona korku ve nefretle bakılmıyor, hatta sempatik bile bulunuyordu. Her ne kadar şurada ya da burada, nahif ruhlu insanlar dikkatli olmak adına tılsımlarına güvenmeye devam etseler de, aydın fikirliler kötü kalpli şeytan kadın tiplemesini raflardaki tozlu dosyalara kaldırmışlardı. Hoşa giden ve benimsenen, onun baştan çıkarıcı özelliği değildi. Lilith'in Adem'in ilk eşi olduğunu anlatan efsaneye odaklanılmıştı. Çünkü bu öykü, insanlık tarihinin başlangıcından bugüne uzanan bir tartışmayı başlatmıştı. Özellikle son yüzyıldır iyice kesinleşen bir tartışmaydı bı: eşitlik, daha doğrusu kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik sorunu. Psikanaliz uzmanı ve araştırmacı Siemund Hurwitz, 'Adem ile Lilirh arasındaki güç savaşı'nı, asırlarca süren ve babaerkil sistemdeki erkeğin konumu ile kadınların eşit haklara sahip olma talebini temel alan cinsiyetlerarasi savaşın aynadaki görüntüsü olaran değerlendiriliyor. Aslında ne Antikçağ, ne Ortaçağ ne de onu izleyen yüzyıllarda bu sorun çok önemsenmedi. Cinsiyetler arasındaki ilişkiyi karşılaştırmaya gerek yoktu: Kadın erkeğin egemenliği altında olmakzorundaydı. Havari Aziz Paulus, 'Erkek kadından değil, kadın erkekten yaratılmıştır. Erkek kadının isteklerini değil, kadın erkeğin isteklerini yerine getirmek üzere yaratıldı.' demişti. Ne de olsa kadın Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştı. Bu bakış açısı, kadının yüzlerce yıllık toplmsal konumunu belirleyen ana etkendi. Kadın, dört büyük dinde de 'günah kazanı' olarak görüldü. Bunun nedeni Havva'ya kadar uzanıyor. Yasak meyveyi her ikisi de yemesine rağmen, işlenen günahtaki suçluluk payı eşit değildi: Kandırılan Adem değil, Havva'ydı. Çünkü, yılanın sözüne inanmıştı. Adem kuşkusuz inanmamıştı, ancak biricik eşi ile ilişkilerini tehlikeye atmak istememişti sadece. Söz konusu bir günah olsa dahi, günahkar ve suçlu olan kadındı. Şeytanla işbirliği yapması ve cadılıkla suçlanabilmesi için önemli nedenlerdi bunlar. Bu dayanaklardan güç alan erkekler, kadınların kişiliğini adeta baskı altına aldılar ve onları kendilerine ait bir mal gibi gördüler. Geçen yüzyıl içinde yoğunlaşan kadın direnişi buna karşı çıktı. Eşit haklar ve özgürlük için savaşan Lilith'i de kendilerine simgesel figür olarak seçtiler. Lilith'in savaşını başarıyla sona erdirememesi onaları yıldırmıyor. Lilith efsanesi, arzuladıkları toplumsal konuma ulaşmak için onları biraz daha kamçılıyor... Lilith İbranice'de 'geceye ait olan' anlamına geliyor. Adından da anlşılacağı üzere, çağlar boyu kadınalara yakıştırılabilecek bütün olumsuz özelliklerin taşıyıcısı olmuş: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı onun ünvanlarından bazıları. Saf, edilgen cinselliği ancak yasak meyveyi tadınca öğrenen Havva'nın tersine, başından itibaren gücünün ve cinselliğinin bilincindedir ve yeri gelince kullanmaktan da çekinmez. Kendi başına buyruk, zapt edilemez, denetlenemez olduğundan, özellikle tektanrılı din adamlarının sürekli abskı altına almaya çalıştıkları bir kadın örneği, erkeğin kadına ve cinselliğe dutduğu korkunun bir simgesi aslında. Dolayısıyla ölümlü insanların arasında yeri yoktur. Yeri bilinmeyen, açıklanmayan kötülüklerin geldiği karanlık güçlerin dünyasıdır. İyi ile kötüyü ayırt etmeyi sağlayan ağacın yasak meyvesinden yemediği için ölümsüz kalmış, cennetin yakınlarındaki bir dağ geçidinde şeytanlarla birleşerek Şeytan'dan 'Lilim' adı verilen çocuklar doğurmuştur. Tevrat'ta şöylr yazıyor: 'Ve çölün vahşi hayvanları ile kurtlar buluşacak; evet, gece canavarı orada yerleşecek ve kendisi için istirahat yeri bulacak...' Sembolik hayvanı baykuştur. Tablo ve heykellerinde, genellikle ay şeklinde taçla tasarlanmıştır. Yahudi kadınlar, eşlerinin bu şeytan kadına kapılmamaları için yatak odalarının duvarlarına bir daire içinde 'Adem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan 11 (LILITH-Lilith) ' yazıyorlardı. Nümerolojiyle uğraşanlar 11'i kötülükle yüklü olduğu için korkunç bir sayı olarak kabul ediyorlar. Kabalacılara göre bu sayı, iyi ve güzel olan ne varsa tam tersini temsil ediyor. Günah yüklü, zarar verici ve mükemmel olmayı reddetmiş bir sayıdır bu. Modern çağlarda Lilith feminizmin simgesi haline geldi. Bu isimde dergiler çıktı, kafeler açıldı, sadece kadın müzisyenlerin katıldığı 'Lilith Fair' adlı gezici müzik festivalleri düzenlendi, 'ideal kadın' olarak tanımlanan Havva gibi olmak istemeyen kadınlar, tepkilerini dile getirmek için kız çocuklarına Lilith adını verdiler.
__________________
Never fade away... |
14 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti. | Asena, CadII, Canan, Çengelli İğne, Damon, Dilem, Efruz, Hasat, Inatci, Insanlikarayan, Mislina, Mustafa Akten, ReaL, Redwine |
15.10.2013, 16:47 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı.
Uzun zaman önce ilgimi çekmişti, okumuştum. |
9 Üyemiz Efruz'in Mesajına Teşekkür Etti. |
15.10.2013, 16:52 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı.
Tamamıyla kendine has bir üslupla bizi Lilith’e götürecek yolu, bu yüzyılın başlarında kadın şair İsolde Kurz açmıştır. 1908′de ilk basımı yapılan “Lilith’in Çocukları” adlı şiiri ilginç olduğu kadar gizemli bir orjinaliteye sahiptir ve bugüne kadar henüz bir benzeri yazılmamıştır. Daha yeni bulunmasına rağmen değeri takdir edilmeyen bir hazine gibidir. Şair, mitosun ana hatlarını öyle değiştirmiştir ki zaman zaman okuyucuya gülümsemekten başka bir çare bırakmaz. En sonunda okuyucu, “Evet, sadece böyle olmuş olabilir.” demek zorunda kalır. Dinleyin: Lilith ve Adem, Çatışmalarla Dolu Bir Aşk İlişkisi Zirveler alev alır almaz Ve ilk kuşlar sabah ışıklarının haberini verir vermez Lilith kayalardan oluşan sarayından bedenini çıkarır Ve hımbıl eşini uyandırır “Uyan Adem! Güneş el sallıyor Sislerin hayaletleri gözden kayboluyor Çimenlerin üstünde saklanıyor Her yaprakta çiğler parlıyor Gün bizi selamlıyor Su damlaları ve bülbül sesleriyle Uyan Adem uyan! Tavşanlar su içiyor çaydan Beni bulmak istiyorsan yeryüzünde Veya gökyüzünde O zaman koşmaya hazırlan! Uyan Adem uyan!” Dostu onu duyar Ve uyku sersemi bir şekilde ortaya çıkar Fakat nerededir aşkın ödülü? Yaramaz Lilith kaçmıştır bu arada Böylece günbegün ayrı terane: Erkek gelir kadın kaçar bir yere Bataklık ve çayın olduğu sazlıklarda Saklanır kadın ve aratır onu hızlı adımlarla Dağ ormanlarında kayınların çatısının altında Dikenlerin ve çalıların arasında Lilith! diye bağırır belki yüzlerce Her ovaya her vadiye ayrıca Uzatır kollarını boşluğa Kywitt! diye karşılık gelir ağaçlardan. Orada bir kuş alay ederek oturur O ise öfkeyle bir taş savurur Ah! hayvancağız onun elinden kaçar Yumruklarıyla ağacı köklerinden söker İçinde oturup şarkılar söylediği kuşun Sonra atar kendini ağlayarak çimenlerin üstüne. Ama durun bir gölge geniş ve eğri Düşer yolunun üstüne Adem’in Ve durur karşısında sabahın kızıllığında Aziz Cebrail cennet habercisi: “Beni en yüce kral gönderdi Bakmam için sevgili insan çiftimize.” O zaman Adem ona acılarını iletir: “Ah keşke yaratılmamış olsaydım Yanımda yaşayan bir ateş var Hep kavga etmekte Lilith benimle Bu bir işkence, bir azap Bir ormanların arasında koşturmaca Efendi bize emrettiğinden beri Her şeye bir isim vermemizi Ve her birini tanımamızı: Aslanı, mandayı ve ayıyı Binlerce üyeli çiçekleri, Ve hatta yıldızları, Göğün uzaklarındaki. Ah sen gül, biz onları da biliyoruz Aldebaran ve Formalhaud Yani gördüğümüz hemen hemen hepsini. Gerçi benim dilim biraz ağır ama Tanrı bilir nereden Sanki uçarak geliyor Ona isimler”. Karşısındaki konuşur: Efendi’nin tavsiyesine göre Bizim gibiler keşiş gibi yaşar Fakat seninki gibi komik ve akıllı bir kadın Olurdu benim için hoş bir eğlence. Ve Adem: “Beni umutsuzluğa sürüklemezdi Bunca çalışmadan sonra huzur ve tatmin olsaydı. Ne yaratırsam yaratayım sanki ona az. Hiç bir şeyden almıyor iki kere üst üste haz. Görüyor musun orada parlayan mavi aynayı, Normalde balıkların sonsuz sarayı? Kısa süre önce onun sınırlarını zorladık Bizim oldu sanki bizler de bir balık! Güçlü kollarımızla dalgaları yardık, Bizi kaldıran ve sallayan suyu etrafımıza sardık, Kuğular gibi gururlar yüzdük ve daldık, Çam ağaçlarından sallar yaptık. Daha sonra tüm yaratılanlara şunu duyurduk, Suyu da bu andan itibaren insanlara sunduk. Ama Lilith bana teşekkür etmedi, Tam bitirdiğimi düşündüğü anda kavga etti, Onun hatırı için balık olduğumda, İtmem gerekti gökyüzündeki bulutları da. Ve ertesi gün ummalıymışım bir kuş olmayı Böyle demiş işveli rüyası ona Çünkü uykusunda dahi yok ona huzur. Dinliyorum onu geceler boyu Sonsuz bir masalın anlatılışı gibi, Hayallerin üzerinde bir aşağı bir yukarı çıkmak gibi. Sanki kirpiklerim yerinden düşüyor gibi. Bazen rüyalarımda şarkılar söylediğini duyuyorum Hiç görülmemiş şeylerden bahsettiğini sanıyorum. Bu nedenle bağladım kanatlarını, Güçlü ve uzun saçlarını, Böylece benden kaçamaz, Bulutların üzerinde uçamaz Bana daha önceleri söylediği gibi. Ama yine de her uyandığımda, Titriyorum huzursuzlukla Buna rağmen kaçtı mı diye. Onu kollarımla sardığım zaman, Korkuyorum ellerimin arasından kayacağından. Bu acı tatlı işkenceyle Yakalayıp kaybediyorum onu Günde yüzlerce defa. Ve beni alevlendirdiğinde Sanki her şey onunla birlikte Aslan çalıların arasında ona hizmet ediyor, Bataklıkta ve sazlıkta, Çölde ve toprakta Her şey onu dinliyor! Zehirlerle dolu yılanlar Bedenini sevgiyle sararlar. Ve girdiğimizde ıslaklıklara Gelir balıklar ona bakmaya. Nefret etmek istiyorum ondan Bana yaptığı işkencelerden, Yine de bırakamıyorum onu Sanki çiçekler bile soluyor gibi Lilith kaybolduğunda. Onsuz siz birleşir misiniz bilmem ama Ben acılar içindeyim.” Öfke ve acıyla böyle şikayet ederken İner Lilith yükseklerden neşeyle, Güllerle bezenmiş büyük yuvarlak, Bir taç bezer alnını, Ve altın rengi saçları alevden bir deniz gibidir Bir pelerin gibi arkasından sürüklenir. Uzun sallanan çiçek zincirleri, Sarar uzuvlarını, Bu halde tepelerin ve otlakların üzerinden Gelir bir aşağı bir yukarı sekerken Attığı her adımda güzel kokular saçılır etrafa Ve bir sürü kelebek dolanır havada. Efendinin habercisini gördüğünde Eğilir çaprazlanmış kolları ile Ve atar gülleri onun ayaklarının dibine Karşılamak için misafiri güzel kokularla, Dünyevi aşı beğenmeyen meleğe. Fakat Adem başlar düşmanca bakmaya, İlk selam ona gelmedi diye, Ve kadının kollarında olan çiçek demeti Kendisi toplamadığından sinirlendirir Adem’i. Ve melek konuşur: “Aklını kaçırmışsın sen. Efendi sana bu kız arkadaşı verirken Düşündü, kendini beğenmiş Bencil Kendinden başkasını düşünmeyen seni, Adam edeceğini. Avuntu bul diye verdi sana kederlerden, Onun bedeninin zevk kaynağını. Birini diğerinin iyiliği için yaratmadı mı? Şikayetlerinin hepsi bencilce Hangisinin daha iyi hangisinin daha kötü olduğunu, Sormak senin vazifen değil Kadın, Efendi onu neden yarattıysa onu yapıyor, Sen de O’nun çağrısına boyun eğ!” Bir ok gibi ortadan kayboldu, sözleri ise Sağır kulaklardan döndü. Lilith gönül alarak ona yaklaşmaya çalıştığında, Bağırdı mutsuz adam ona Çiçekten zincirleri kopardı boğazından Ve ayaklarının altında ezdi onları kumda. Hemen başladı kavga alevli bir şekilde: “Mutlu olmam zaten senden kaçtığım zaman” “Biliyorum o yüzden buradan uzaklara kaçacağım” “Öyle olsun senden bugün ayrılacağım” Böylece ikisi de ayrıldı Her ikisinin de kalbi kırıldı, Kadın dereye, erkek kayaya kaçtı, Her biri umutsuzca etrafına baktı Normalde badem yapraklarıyla kaplı ovaları Aratmıyordu bugün bereketsiz çölleri. Fakat çok geçmeden Adem başladı çevirmeye boynunu, Ve Lilith de döndürdü arkaya bakışlarını, Göz göze gelinceye dek, Ayakları kendiliğinden hareket edinceye dek, Bilinçsiz bir şekilde birleşene dek, Temel güçler tarafından birbirini tutan ve sarılan, Gökten inen ateşler gibi öpücükler yağana dek. “Affet beni” dedi Adem yumuşak bir sesle “Ben toprağın en kaba evladıyım Sen bunu anlamazsın aydınlık bir ruh olarak Göğsümdeki hayvan bağırdığında zararlıyım, Ama kötülük yaptıysam da bedelini ödemeye hazırım: Ezdiğim güllerin için, Taştan yakutlar koparacağım senin için, Parıltısını hiç kaybetmeyen güllerdir onlar, Tokalar ve zincirler som altından, Döveceğim ateşte birçok Seni süslesin diye ey yüce kadın. Ama fazlasını da düşündüm, İnşa edeceğim sana taştan bir ev, Taşıyan ve destekleyen sütunlar olacak, Koruyan ve saklayan duvarlar olacak, Ve bu sütun ve duvarların üzerinde ise Hiç solmayan yapraklar ve çiçekler olacak.” Lilith konuşur: “Beni saran kolların Toka ve altınlardan daha güzel, Kalbin ise hem korunak hem ev Tüm üzüntümü atarım orada uyuyarak Ama içinde eylem yapmak için dürtülerin varsa, O zaman ateşi yak ve vur örse Taşı şekillendir ve güzel inşa et, O zaman sevgim hiç soğumaz.” Böylece göğüs göğüse ve diz dize Nefes alıp verdiler iç içe. Gözlerinin ağladığı yaşlardan, Üzerlerine inen aşk parlaklığından, Renkli ve tertemiz, Doğdu başlarının üzerinde gökkuşağı. Havva’nın Gelişi Yaz ortası sessizliği yerler köz gibi, Doğa öğlen uykusuna yatmış gibi, Toprağın elbisesini dağıtan bir rüzgar dahi yok, İşte Adem sen orda ekinlerin arasında yatıyorsun, Bir ayağını uzatmış diğerini kendine çekmişsin, Sol kolunu başının altına koymuşsun, Adeta huzurun tam bir resmi gibisin, Hatta o kadar rahatsın ki horluyorsun. Onda olan tek zayıf taraf: Onu yaratan yeryüzü fazlasıyla iyi davranır Adem’e. Severek yayılır içine, Bırakır tüm dertleri Tanrı’ya, Fakat böyle olduğunda dahi ruhu Lilith’in peşindedir. Lila Lilithno! diye seslenir dili ağırlaşmış bir şekilde, O vakit bir dalgalanma olur altın rengi ekinlerde, Ve buğdayların arasından yılan gibi kıvrılır Sammael: “Ah işte istediğim felaket! Demek böyle buluyorum evrenin en cesur efendisini! Elohim de onun gibi uykunun gözetimi altında, Tüm krallık tüm onurları da uykuda, Bu iyi! Emirin miraşçısı böyle diyor. Demek sen Sammael’in efendisi olacaksın! Hayvan kendini ne kadar hayvan hissetse de Onu topraktan kaldıran yine de Lilith, Ki bulutlar dünyası ondan uzak durmaya yeminli Ta ki uçuşuna Adem de katılana kadar, Örsün üstünde bir çift kanat hazır beklemekte, Başarısız gerçi, serçe ve kumrular alayla bakıyorlar: Havalandırma tüyleri yavaş bütün dizayn kaba. Ama Adem yine de deniyor, deniyor, ta ki başarana kadar Ve bir kere kuşların şansını yakaladıktan sonra, Toprak onu güçlükle geri getirebilir. Evet Sammael senin başyapıtını hazırlama vaktin geldi. Yaratılış gücüm yeterli olmasa da, Çömlekçinin nasıl yarattığını gördüm, Kilden ve balmumundan birçok bebekler yaptım Ve onlara her türlü cazibe ve baştan çıkarıcılığı verdim. Ama boşuna, onlara ruh veren nefes eksikti. Nefesle maddeyi nasıl birleştireceğimi bilmiyorum. Bu nedenle izin ver Adem sana bir şaka yapayım, Elim çabuktur ama sana da acı vermem. Şu çok yorulan kaburga kemiğin var ya, Hani başının altına koyduğun kolunun öne çıkardığı, Onu yerinden sökeceğim ama etin kısa zamanda kapanacaktır yerini, Bundan varolan en zarif şekli meydana getireceğim, Onu düzeltmek çaba ve sanat gerektirir. Eğikliği herhalde sadece ona mahsus bir özellik olarak her daim kalacaktır. Biraz daha yoğurmam lazım! Bedeni gergin ve biçimli olmalı! Ah işte oldu. Bayağı güzel; bu yeni kadın. Nefesini ise Adem’in evinden getirecek kendine, Onu hemen şöyle yanı başına koyayım ki Güneşin kuluçkasında gelişsin. Bir tek eksiği var, hem hata aynı zamanda ise şansı: Bu zarif kaburga parçasının bir beyni yok. Ama Adem’i elde etmesi bu denli ve bir o kadar da kolay olacaktır. Hadi bakalım nefes almaya başladı bile! bu kez oldu galiba.” Sanki uzaktan tınıları dinler gibi, Peçesinin kokuları içinde, Gelir Lilith kayaların üzerinden, Birden bir ses yankılanır kulaklarında, Sadece yarı algılanabilir bir koronun uzaktan sesi gibi, Nasıldı, ne dedi? Yine çınla! Orada yukarıda şarkıların şarkısı söyleniyor Kendinden çok uzakta mı bunlar belli değil. Bitti mi? Kulakları onun çağrısına şimdiden sağırlaştı mı? Gece yarıları böyle sıkça kendini dinliyor kadın Yıldızlar çelenklerini ördüklerinde, Şarkılar söyleyerek dağların üzerine çıkan ayı dinliyor. Ona söylüyor! Hafif ışıltılarla, Tatlı bir lir sesi ruhunu öpüyor, etrafında dolaşıyor ve susuyor, Daha sonra bir damla gibi büyük ve sessiz, Gezegenlerin kardeş topluluğundan, Batıya doğru bir nehir gibi akan, Ve Lilith oturuyor kenarında hareketsiz, Kampın orada sanki donmuş gibi, Ta ki uyanıp eşi onu akılsızlıkla suçlayana kadar. Çünkü geceler ne kadar sessiz olurlarsa olsunlar, Lilith’in kulaklarına dahi nadiren çalınan bu mutluluğu Onun kulakları, bu yıldızlar orkestrasını duymuyor. Bugün ise kadının ruhu çok uçuk Seller halinde onun üstüne iniyor: Zirvedeki öğlen korlarının arasından, Güneş dahi katılıyor şarkıya Ak kendini yukarılara, çok yukarılara atmak istiyor, Onlara yaklaşıp, onlarla birlikte şarkılar söylemek istiyor, Altta bulunan bulutları aşmak istiyor, Onlara yaklaşıp onlarla beraber şarkılar söylemek istiyor! Kanatları ona neden verildi ki? Bu onu yukarıya çeken dürtü niye? Yaratıcı bu ayrıcalığı, Şakıyan dünya ışıklarına gitme yeteneğini ona vermedi mi? Ama yalnız gitmek istemiyor Onsuz olmaz, onsuz olmaz! O ki istediği her şeyi gerçekleştirebilirdi Kısa sürede ilk kanat çırpışını yapacaktır kendisiyle. Etrafına bak Lilith, hayalci! Gözlerin gökte ne aramakta? Dünyevi yaşama alanına dikkatlice bak Nasıl yabancı bir kuş konmuş yuvana Orada zeytinliklerin gölgesinde Saçlarını ören çıplak bir kadın oturmuyor mu? Gözleri yarı baygın bir şekilde açık Ve hala yokluğun uykusu tarafından mahmur. Biraz çekingenlikle Lilith yaklaşır kadına: “Sen de kim oluyorsun yabancı kadın sureti?” Fakat beriki kafası karışmış bir halde yere bakmaya devam ediyor. “Ayağa kalk sana elimi uzatacağım.” Diğer kadın susuyor ve kurşun gibi ağır, Yere iyice bağlı bir şekilde oturmaya devam ediyor. O zaman Lilith onun yanına yere oturuyor. “Uzuvların ne kadar soğuk ve katı!” Sana baktığımda üzerime bir titreme geliyor, Seni gördüğümde kalbim endişeyle kasılıyor, Sanki yanımda bir uğursuzluk varmış gibi. Nasıl da betin benzin attı! Üşüyorsan benim peçemi al, Aslanın kükremelerinde mi korktun, Yoksa yanımızdan geçen çakaldan mı? Söyle zavallı şey derdini?” Boşa çaba! Yabancı ağzı Ne korku ne mutluluk harekete geçiriyor, Hala hiçliğin kucağında Bakıyor gözü yabancı ve ruhsuz Işığın kızı bunu endişeyle görüyor Uyuyan kocasını uyandırmak için koşuyor. “Çayın kenarında oturana bak sevgilim, Et ve kemikten yapılmış bir şey. Canlı görünüyor, hafifçe hareket ediyor, Ama ruhu konusunda endişeliyim.” “Bu görüntü beni nasıl da derinden etkiledi,” Der Adem yabancı kadının üzerine eğilerek, “Benim kemiklerimden bir kemik Ve etimden bir etmiş gibi.” Onun bakışlarından ve selamından sonra, Suret baştan aşağı titremeye başlıyor, Gözleri onun ışığından ışıldıyor, Dudakları titriyor ama konuşmuyor. Isınmaya başlayan uzuvları ve damarlarıyla, Kendini Lilith’in kollarından kurtarıyor. Erkeğin önünde dizlerinin üstüne çöküyor Ve ellerini yukarı kaldırarak dua ediyor. Adem şaşırarak ona sorular yöneltiyor: “Kadın sen kimsin, nereden geliyorsun?” “Ben bütünüyle birleşmek için sabırsızlıkla yanan Bir parçayım.” “Fakat efendi sana ne görev verdi konuş!” “Ben senden başka efendi bilmiyorum Sen benim efendimsin sen ki toprağı Ve gökyüzünü gücünle tutuyorsun, Bakışlarınla çiçeklerin açmasını sağlıyorsun Bütün nehirlerin aktığı sensin, Güneşe yolunu gösteren sensin Hizmetçin burada önünde titriyor ve sana tapınıyor.” Bu Adem’in içinden yağ gibi akıyor: “Bu kadın iyi niyetli olmalı Dudaklarından tatlılık akıyor Sanki peteğinden akan bal gibi.” Ama Lilith kadını hemen yukarı kaldırıyor: “Ah ışığını kaçıran zavallı şey, Yakardığın Tanrı değil Bedeninin içinde yaşayan insandır. Benim eşimdir, sana iyi ve konuksever davranacaktır. Bu nedenle titreme ve gönlünü ferah tut. Seni Manna ile doyuracağım İçecek bir şeyler ve çatı sağlayacağım. Ta ki kendi kendine bakana kadar, Bil ki koruma altındasın.” Ey Lilith, Lilith, algıladığın sınırlara rağmen Sana verilen bilgeliği göz ardı ediyorsun! Yılanı koynunda besleyebilirsin, Ama Adem’in kaburgasından olan şeyi asla! Ama işte gidiyor yumuşakça sarılmış bir şekilde o kadına O kadın ki evin kapısında hala geriye dönüp erkeğe bakıyor. Lilith veda ediyor Havva’nın sayesinde Adem kısa zamanda tamamıyla değişir; –Ama Lilith’in dehşetle farkına vardığı gibi– iyi bir şekilde değil: Adam artık eskiden olduğu kişi değil. Eskiden hızlı ve uysal olan, Şimdi tembel, değişken ve keyfi. Sanatla şekillendirilmiş kanatlar, Kuvvetli tahtalarla tüylerle bezenmiş Atölyede yarı unutulmuş bir halde çürüyorlar. Aletler köşede paslanıyor, Başladığı hiç bir şeyi yerinden oynatmıyor. Gitti çalışkanlık ve azimli sabırlar. Peki bu kimin suçu? Lilith’e sonsuza dek yabancı kalacak olan Havva Ondaki kuvveti durduran o. Onun yanında bön ve ağır Lilith kendini bile tanıyamıyor. Fakat Adem ona yaklaştığında, Bu suret yaşamaya başlıyor. Arzuyla ona doğru sırnaşıyor, Mimiklerini bekleyerek asılıyor. Ve efendisinin tekmelediği bir köpek gibi, Kuyruk sallayarak durmadan yeniden yaklaşıyor. Aşk isteyen nemli bakışları Ve bir bülbülünkine benzeyen sesi ile! Aşağıda Lilith artık dayanamıyor Ekinlerin parlaklığını arkada bırakıyor, Böceklerin güneş şarkısını, Kendinden geçmiş olanları geride bırakıyor ve kaçıyor. Sanki iğneler batmış gibi yukarılara doğru kaçıyor. Kısa sürede ormanı arkasında bırakıyor. Gittikçe daha dik bir şekilde yukarı çıktığının farkına varmıyor bile, Yabani hayvanların üzgünce ona veda ettiğini de algılamıyor, Yukarıya sadece yukarıya çam ağacının bile, Onu izleyemediği, Acılarının gitgide daha derine battığı yere. Kayaların ucu sert ve korkutucu, Peçesini yakalıyor ve parçalıyorlar, Geride kalıyor peçesi dikkat dahi etmiyor. Rüya ve köpükten yapılmış renkli bulutlar, Gittikçe yukarıya. Aşağıda küçük ne kadar küçük, Evi ve onunla birlikte ruhunun acısı. Ah Adem keşke burada onun yanında olsaydın, Senin içinde olan karanlık nasıl uzaklara giderdi, Anlamsız, toprağa bağımlı kuruntuların Kendi kendine karşı olan öfkelerin, Nasıl ondan dünyanın ağırlığı kalktıysa Senin üstünden de kalkardı. Nehirler, ovalar ve göller Sanki üzerinden uçulması için yaratılmış gibi duruyorlar. -Daha parçalanmadı mı? Yol bu kadar uzun mu? Boşluk onu tutuyor mu? Ama dinle, bir ses! O düşmüyor, düşen dünyaydı, O yükseliyor ve Tanrım bu nasıl bir müzik! Ocaktan alevler fışkırıyor Ve Adem’in görkemli sureti Körüklüyor, dövüyor, birleştiriyor Karanlık yüzü korlar tarafından kızarmış. Kayalardan cevherler koparmış. Ve bunları çivilere ve kancalara dönüştürüyor Eseri bugün bitmeli. Kanatlar yaşam enerjisiyle titreşmeye başladı bile Kendiliklerinden uçmak istiyorlar sanki Fakat Adem’in içinde bir huzursuzluk, Endişeli bir karışıklık, Başarının sevinçli duyguları yerine. Onu Lilith’den uzaklaştıran nedir bilmiyor, Oysa tüm hayatı ona bağlı, Kendi kendini de kızdırarak Neden ona her daim hakaret ediyor. Onu göklere götürecek olan hala yeni Ama yine de aynı değişikliklere sadık Onun damarlarına dolgunluk veren Lilith, Bunu biliyor, bunu hissediyor ama neden hala kavga etmeye devam ediyor Çünkü arkalarında Havva baştan çıkarıyor ve gülüyor. Bu sessiz yaratığa bu gücü veren kim? Burada yerde çömelmiş olana, Bakışlarıyla etini titreten, Ve yaptıklarını kontrol eden bu kadına? Kollarında bir kuzucuk var Ve şöyle diyor ona: “Tanrı acısın! Onun için bu kadar çaba gösterip yorulmalı mısın, O ki hiç bir zaman sana teşekkür etmiyor, Bu kısacık varoluşundan tat almıyor musun, Her hayvanın tutkusuz bir şekilde sahip olduğu -Dişisini arar, bir yuva kurar ve ölür - Bir tek sen mi Çaba ve yorgunlukla lanetlendin? Yaratıcı bu kadar acımasız olamaz, Kötü Lilith seni etkisi altına almış. Çalışıp çabalarken aslında ona tapınıyorsun, Çabanla onun ukalalığını kuvvetlendiriyorsun. Onun yıldızlara uçmasını isterdim, O zaman mutluluk neymiş öğrenirdin, Tüm bu çabalarını ve hedeflerini unuturdun, Sevgili beden zevklerinin tadını çıkarırdın, Otlaklarda olan hayvan gibi serbest olurdun, Otlaman için tatlı bir eşin olurdu yanında Sebzeni huzurla ekerdin, Ah kendini nasıl iyi hissederdin!” O zaman Adem’in kolları aşağı düşer Bu sözler sanki kendi içinden çıkmış gibi değil midir, Bir sonsuz zevk şarkısı? Derin bir iç çeker ve bu da tüm uzuvlarını gevşetir neredeyse Ama ağzı yine de itiraz eder: “Mutluluk Tanrının iradesi değildir.” Adem bu aşamada hâlâ Lilith ve Havva arasında gidip gelmektedir; Fakat kısa süre sonra terazinin dengeleri Havva’nın lehine ağırlık kazanacaktır: Gizli bir eğilim beni sana doğru çekiyor Huzursuz, tarafsız ve kendine özgü Boğuk, toprak ağırlığında bir dürtü İçimi acıtıyor ve ölüm korkusu salıyor. Hiç bir şekilde o gün hissettiğime benzemiyor Yani Lilith’i ilk kez gördüğüm güne Tüm hislerimin şöyle bağırdığı güne, Evet şimdi dünya mükemmel oldu; Bu o! Benim içimi kavuran öfkeyle boşalmak zorunda Bir şeylere zarar vermem için itiyor beni, Zarara yönlendiriyor Bana acı veren şeyi parçalarına ayırmak istiyorum, Üçümüzü de felakete sürükleyen şeyi. Ama şimdi havayı karartan ne? Vadimizi çiçek kokularıyla dolduran şey ne? Yükseklerdeki mavilerin arasından geniş açılmış Kanatlarıyla dalıyor güçlü kadın, Varlığıyla ışıklar saçan Sevgiyle dünyevi evini özleyen. Işık tarafından kamaşan gözleri Oradayken dikkat etmiyor, Bu ikisini birdenbire rahatsız ettiğini Korkuyla ondan gözlerini kaçırdıklarını İniyor ve yere konuyor, İlk selamı, bir sevinç çığlığı: “Ah Adem gözün aydın ve sevgiler Bitirdiğin bu muhteşem eser için! Mutluluk günün başladı. Yüce tanrısal güç beni taşıdı, Dünyaları yaratan şarkıyı Dinledim. Seninle bir kere daha dinleyeceğim, Haydi beni izle, ilahi salon Bizi davet ediyor. Gel beni izle sevgilim, bizi güneşler çağırıyor, Sonsuz kuyulardan gerçekler bize akacak.” Fakat Havva şöyle tıslar: “Bu sana yaramaz, Sana sahip olursa sen hizmetkar olursun.” O zaman endişeli sesler Birdenbire öfkeli bir kızıllığa bürünür: “Sana yasakladığım şeyi yaptın, Uzaklaş benden!” Gözleri tehditle bakıyor. “Benimle nasıl böyle konuşabilirsin Adem? Burada efendiler ve hizmetkarlar yok Hepimizin hizmet ettiği bir tek O var, O beni çağırdı ve ben belirdim.” “Ah duyuyor musun, duyuyor musun nasıl övündüğünü!” Diye bağırıyor göğsünde öfke taşıyan öbür kadın. “Bugün zafer senin lehine olmalı, Ona tekmeyi sen atmalısın.” “Efendi benim. Tahtım yapıldı Bu dünya benim, şimşeği ben sallarım Çünkü onu taştan çıkan kıvılcımlardan ben yaptım, Güç benimdir ve akıllı olan da bana itaat eder.” “Efendim tarafından yanıma verilen eşim, Seninle kavga etmek benden uzak olsun. Yıldızların korosunda gerçeği duydum, Hiçbir dünyevi ses beni rahatsız etmemeli. Bana bir tek iyilik yap: orada duran bebeği Kuklayı, gönder yanından! Ondan bize sadece acı gelir Onu senin etrafında gördüğümde nefes bile alamıyorum.” “Ondan ayrılmak mı, hayır asla! Onu kendi etim ve kemiğim gibi seviyorum, Nefes almak için dahi bana ihtiyaç duyuyor, Tüm varlığını benim ayaklarım altına seriyor.” Havva mutluluk çığlıkları atıyor, Lilith titriyor, Ve anlıyor: Mutluluğu bitti, Ve yine de ve yine de bunu kavrayamıyor Ve bir zamanlar sevdiğini bırakmak istemiyor, Ona tekrar sesleniyor: “İlk mutluluğumuzu düşün, Menekşe mağarasını düşün Adem!” Fakat beriki alayla sesleniyor, Araya giriyor:”Onu dinleme, Sen kayıpsın o konuştuğunda.” Ve cinnet getirerek o, kör darbelerle, Korların içine vuruyor, ki alevler yukarılara savruluyor, Vuruyor kırıyor Lilith’in mutluluğunu, Kanatlarının parlayan altın iskeletini. Bu Havva’nın mutluluk çığlıklarını ortaya çıkarıyor, Çünkü artık o Havva’ya ve dünyaya mahkum. Yapar yapmaz bu eylemi, Korkuyla Lilith’e bakakalıyor: O artık kendisi değil! Yabani ve vahşi, İnsanüstü bir suret, Yücelen, ensesini dikleştiren, Mavi gözleri siyah oluyor ve alev alıyor, Altın saçları kalkıyor, çatırdıyor ve parlıyor, Bir dalga, ateş sarısı, Kıvılcımlar onu kırmızıya dönüştürüyor, Kanatları kendiliğinden açılıyor; Değişmiş korkunç görünüyor gözüne, Ateşli çerubimlerin kız kardeşi. Ve birden kayboluyor korkunç surat! Lilith tekrar kendisi, güzel ve aydınlık Mayıs günlerindeki aşk gibi Sadece soluk, acı ve korkuyla yoğrulmuş. Ona normalde zevkler veren ağızdan, Acıma dolu bir veda çığlığı kopuyor: “Elveda Adem. Bir rüzgar beni Koparıyor senden. Ah, bu Tanrının ruhu. Ne yaptın, ah! Artık oldu! Ebediyen-ebediyen-ebediyen tekrar görüşmemek üzere!” Uzunca bir süre Adem arkasından bakakalır. Gördüğü pembe leke oradaki Hani al al boyanan ve mor bir şekilde Günbatımında görünen, o hala Lilith mi? Onun peçesi mi? Bir bulut mu? Şimdi her şey bitti. Lilith gitti. Daha yeni çok net bir şekilde kulaklarında duruyor sesi: “Elveda Adem artık oldu, Ebediyen-ebediyen-ebediyen tekrar görüşmemek üzere!” Gençlik mutluluğu gitti! Ve burada parçalar halinde, Topraktan kendini koparmak için, Sevgiyle yarattığı her şey. Fakat pişmanlığından Ve utancından öfkesi yeniden alevleniyor. Ocaktan büyük yangınlar çıkarıyor, Öfkeyle çatısını ve duvarlarını yakıyor, Kendisinin olan her şeyi yok ediyor. Bu yangın bir daha durdurulamayacak derecede büyüyerek tüm cenneti alevlere boğuyor. Cennetten Kovulma Pişmanlık için çok geç. Kurak ve boş Onun yanmış olan kalbi de; Ki içinden Lilith’in suretini atmıştı kendisi Gençlik gider ve bir daha geri dönmez. Bu sevimsiz ve çıkarı olmayan durumun içerisine, elinde yılanın ısrarlarıyla bilgelik ağacından kopardığı, cennetin altın meyvesiyle dalar Havva. Meyveyi Adem’e şu sözlerle sunar: “Al bunu ye, hoşuna gidecektir Eminim ki aradığın her şeyi onda bulacaksın Benim bilgiye dair bir açlığım kalmadı Ve yediğim her meyve bana çok yarıyor.” Kısa süre sonra yaratıcı, her şey yolunda mı diye bakmak için gelir ve Adem’i ümitsizliğin eşiğinde bulur. Adem bu durumda tüm suçu Lilith’in üzerine atmaya çalışır; ama bunu yaparken – mitolojik ön kayıtların aksine – hiç bir şekilde destek bulamaz. Tam tersine: İnsan korkmuş Ve oturup düşündüğü yerde uyuyakalmış Normalde Efendi’nin çağrısı duyulduğunda Koşardı ona neşeyle. Bugün ise bir çalılığın arkasında endişeyle: “Çıplağım bu yüzden gelemem Hayvan bana kürkünü vermedi Sadece kalçalarım için bir koruma, Verdi bana incir ağacı.” “Sana çıplak olduğunu kim söyledi?” “Efendim Lilith beni rezil etti. Renkli kokulu örtüleri alan oydu Bizim olanları, aldı ve kaçtı. Onlarsız bir daha asla mutlu olamayacağım O zaman sen düzelt: parça parça bütün örtüleri Yeri doldurulamayacakları sen bana geri ver O renkli aldatmaca bizim mutluluğumuzdu.” “Evet gerçekten de aldatmacaydı her şeyi güzel yapan Bu Lilith ve Onun çocukları içindi. Onun etrafına sarınan o güzel peçeler Havva’nın çıplaklığını örtmeye yeterli değil. O ilahi bir suretti, Çerubim’lerin kanındandı, Sen tozdan yapılana gönderdiğim Tek mal olarak da o peçeyi verdiğim Bir de senin sadakatindi ona sunduğum, Sen ise elinde bu tılsımı bulunduranı öylesine kaçırdın elinden Ve böylece insanlığın tüm mirasını da kaybetmiş oldun. Bütün yollar sana açıktı, Sen ise en kötüsünü seçtin. Aşkı sana kanat olsun diye vermiştim, O ise seni tozlara tekrar geri çekti. Her kim ki ilk aşkından vazgeçerse Lilith’in verdiklerini kendinden uzaklaştırırsa Irkının lanetlenmesini hak ediyor demektir. Fakat Lilith senin için dua etti, Bu yüzden seni tamamıyla yok etmeyeceğim. Seni kurtaracak emrim şudur Yeni bir teşvik senin için: Sıkıntı.” Yaratıcı Havva’yı da lanetler: Sen ki istenmeyen, bahçemi Zehirli otlarla dolduran Yine benim sayemde var olan, Yıkıcı, bilgisiz suçlu, Acı ve yokluk içinde de sabırlı olan, Sen de onunla git ve onun emirlerine amade ol, Ve sana çeyiz olarak da erkeğin çılgınlığını veriyorum. Senin içindeki hiçlik onu avutan her şey olmalı Her zaman bir bulmaca ol, asla çözemesin! Yılan da bu Tanrısal öfkeden nasibini aldıktan sonra sürgün tam anlamıyla geçerlilik kazanır. Bu karışıklıkta suçlu olan aslında her iki taraftır, Adem’in suçu hiçbir şekilde Havva’nınkinden daha az değildir: Hala kulaklarımda göklerin gürültüsü Duruyorlar şaşkınca kapıların önünde Suçlu olan o ikisi, kadın ve erkek Kaba postlar örtüyor bedenlerini, Ve izliyorlar sessizce ateşten izleri Tıslayarak kaçmış olan yılanı; Tavırları farklı olan iki yolcu. Çünkü Havva aşkı ile yanmakta yeniden, Fakat Adem’in boynu bükülmüş toprağa doğru Göstermediği sadakatin utancından. “Gel, hala yanımda olan suç ortağım, Lanetim seni sevmeye devam etmektir Çünkü sen bensin Benim bir parçamsın beni tozların içine çeken, Diğeri ise kaçtı, Gençliğimin saflığı ve inancı olan. Kapılar arkamızdan sonsuza dek kapanmakta Uğruna bu kadar fedakarlık ettiğim, izle beni.” ……… Kaynaklar: LİLİTH – Vera Zıngsem Çeviren: Devrim Doğan Yüzer İLYA Mitoloji Dizisi, 2006 – İzmir Wardom.org
__________________
Never fade away... |
11 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
15.10.2013, 20:09 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı.
İşin içine yahudiler girerse, bir durup düşünmek lazım Herşeyin doğrusunu öbür tarafta göreceğiz.
Eğer yanılıyorsam Allah beni affetsin: ben Kur' an' nın bile değiştirildiğine inanıyorum. Bazen, okuduğum bazı yerler bana mantıklı gelmiyordu. Vallaha artık din üzerinde kafamı hiç yormuyorum. İnsanlar için fesatlık düşünmemeye, elimdekileri mümkün olduğu kadar paylaşmaya, sıkıntısı olana, elimden geliyorsa yardım etmeye, hergün bir kere de olsa Allahıma şükretmeye ... çalışıyorum. Dilimi, kalbimi, bedenimi koruyup bir şekilde doğru yolda olmaya çalışıyorum. Eskiler böyle diyor, diyip, körü körüne inanıp cehennemi boylamak da var ! Ben akıl verdim sana , niye düşünmedin diye sorarlar adama Çağlar geçtikçe, sözlü ve yazılı olan herşey değişiyor. 1400 sene önceki halini kimse kolay kolay bilemez diye düşünüyorum. Nasıl ki İncil in orjinali şimdiki hıristiyan dünyasına gösterilse, ortalık karışsa, aynısı İslamiyet için de geçerli. Tüm büyük dinlerde erkek egemenliği kurulmuş, kadın cinsiyeti aşağılanmış. Günümüz müslüman erkekleri ağızları ile peygamberimiz ve kitabımız kadını yüceltiyor dese bile; hareketleri ve düşünceleri tam tersini gösteriyor. Hatalı olan her zaman için kadınlar. Şeriat da bile; tecavüze uğrayan kadın suçlanıyor, niye kendine tecavüz ettirdin diye. ( .......+18 ) Lilith milith umrumda değil; kadın erkekten altta kalacak değildir. Her işini kadına gördüren erkek de üstün değildir kadından. Doğmak için bile kadına muthaç, kendi işini görene kadar kadına muthaç, evlenene kadar gene kadına muthaç, evlenince gene kadına muthaç ... ! Kol kuvveti bakımından daha güçlü olailir erkekler ama bu üstün oldukları anlamına gelmez. Aynı şey cinsel organları ile ilgili kendilerine farklı gözle bakmaları da dahil. Onlarınki nasıl bir işe yarıyorsa , kadınların ki de yarıyor. Bu konuda da üstün olan taraf yok. Akşam akşam coşturdun beni konuda Daha yazarım da küfürlerden ayıklamakta zorlanıyorum Bir de yahudilerden daha iyi hikaye uyduran başka ırk yoktur İsrailiyat denir bunun adına. İslamiyet in içine edenler de yahudilerdir, İsrailiyat yani. Hıristiyanlığı da bozan yahudilerdi, İslamiyeti de bozan aynı şahıslar. Hurafeler, batıl inançlar ... hep yahudilerin yerleştirdikleridir. ( aklıma da gelmişken yazayım, içimde kalmasın çarşaf olayı için bakınız rahibelere. aslında yahudi kadınlarının giydiği bir kıyafettir, hıristiyanlara geçip, oradan da müslümanlara geçmiştir. ) |
8 Üyemiz Damon'in Mesajına Teşekkür Etti. |
15.10.2013, 22:02 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı.
İkinci çok uzun geldi yarısında yoruldum bıraktım ama ben bunları yazanların erkekler olduğunu düşünüyorum. Bütün kötülükler ve şeytan ıvır zıvırları hepsi kadına mal ediliyor Adem saf masum despot kadın isyankar asi yoldan çıkartan şeytan tohumu, hatta bebek katili .
Ya bazen sorgularken bu din konularını da çıkartanların erkek kökenli olduğunu düşünmüyor değilim.Şöyle bakınca her şey erkeklere, kadınlara verilen ise itaat ve cehennem gerisi hikaye.Bizim dinimizde bile şimdi tutunanlar o yazın kavurucu sıcağında erkek şortla parmak arası terlikle gezerken kadını kumaşlara sarıp sarmalıyor kapanmazsa bak şimdi işin sırrı ortaya çıktı Lilith yoldan çıkartıyor. İsyanlar edecekler iyice ya. Valla koymayın bunları ben isyankarların başını çekeceğim böyle giderse Paylaşım için teşekkürler. |
7 Üyemiz Inatci'in Mesajına Teşekkür Etti. |
12.10.2014, 18:49 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
Lilith ne karakterli kadınmış be Hem yeryüzüne gelmiş ilk kadın, hem de feminist. Sevdim ben onu Çocukları öldürmüş olabileceği ihtimaline inanmıyorum. Güçlü kadınları çekemeyen zayıfların uydurması
__________________
Bu güzel ülkede elbette özgürlük türküleri söylenecektir. Ve yine kardeşçe paylaşım olacaktır. Görsek de, görmesek de... H. |
5 Üyemiz CadII'in Mesajına Teşekkür Etti. |
12.10.2014, 20:18 | #7 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
Mitolojiye merakım çoktur buyüzden olsa gerek tek nefeste okudum.İlk defa duydum bu hikayeyi.Tabiki inanmadım.
Ve şimdide ademler havvayla evlenip lilithin aşkıyla yanmıyorlarmı ? Ve şimdide havvalar ademi hımbıllığa alıştırmıyorlarmı ?
__________________
Bazen su olmak lazım sessiz sakin ...!!! Bazen sel olmak lazım öfkeli ve hırçın...!!!
Bazen mum alevi olmak lazım; sabırla tükenmeyi bekleyen, bazense volkan olmak lazım; önüne gelen herşeyi hızla tüketen...!!! Kimine SU oLacaksın, kimine SEL ...!!! Kimine MUM olacaksın, kimine VOLKAN ...!!! Ama kimseye asla ve asla KUL oLmayacaksın... !!! |
5 Üyemiz Hasat'in Mesajına Teşekkür Etti. |
12.10.2014, 20:21 | #8 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
Alıntı:
Evet, evet, evet
__________________
Bu güzel ülkede elbette özgürlük türküleri söylenecektir. Ve yine kardeşçe paylaşım olacaktır. Görsek de, görmesek de... H. |
|
5 Üyemiz CadII'in Mesajına Teşekkür Etti. |
12.10.2014, 21:08 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
Feministlerin atası lilith
__________________
|
2 Üyemiz Asi_lurtz'in Mesajına Teşekkür Etti. |
12.10.2014, 21:59 | #10 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Ve Tanrı Lilith'i Yaratttı
Ademle Havva bir kadinla bir erkek anlamlarina gelir. Bence gerisi uydurulmus hikayeler
__________________
•*¨`*•.¸¸.•´*¨`*•K.Atatürk•*¨`*• .¸¸.•´*¨`*• |
4 Üyemiz Asena'in Mesajına Teşekkür Etti. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
adem, için, lilith, lilithi, tanrı, yaratttı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |