HSYK seçimlerinin sonucunu görmeden soruyoruz

@**Insanlikarayan** · 12.10.2014, 22:13

Aylardır yargı üzerinde cemaat odaklı bir vesayetten bahsedi
Ve bu vesayet düzenini koruyup kollayanın da HSYK olduğundan.

Çok gerilere gitmeye gerek yok.

2010 senesi...
YARSAV tarafından hazırlanan liste ile Hükümet Bürokratlarının aday olduğu liste yarışa girmişti HSYK seçimlerinde.

O tarihte Cemaat - Hükümet kavgası yoktu.

Aksine "tam uyum" içinde hareket ediyorlardı.

Sayın Cumhurbaşkanının bahsettiği "ne istediler de vermedik" cinsinden bir uyum.

Bugün HSYK Üyesi olan İbrahim Okur o tarihte Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Birol Erdem ise Bakanlık Personel Genel Müdürüydü.
Seçimi Hükümetin desteklediği söylenen liste kazanmış, ilk icraatları da Balyoz Soruşturmasında tahliye kararları veren Oktay Kuban ve Yılmaz Alp gibi hakimleri görevden almak olmuştu.

Ergenekon Davası'nda Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay gibi sanıkların tahliye edilmesi gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanları Erkan Canak, Zafer Başkurt ve Köksal Şengün de derhal görevlerinden alınan isimler arasındaydı.

Cezalandırılanlar yanında yeni HSYK'nın ödüllendirdiği isimler de olmuştu.
HSYK’NIN ÖDÜLLENDİRDİĞİ İSİMLER ARASINDA ZEKERİYA ÖZ DE VARDI

Bunlar arasında Ergenekon ve Odatv Soruşturmalarını yürüten Savcı Zekeriya Öz de vardı.

Öz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine getirilmişti.
Ahmet Şık'ın basılmamış kitabını toplatan Hakim Mehmet Karababa, İstanbul İl Adalet Komisyonu Üyesi yapılmış, sonrasında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına getirilmişti.

Balyoz Davası'nda duruşma savcısı olan Savaş Kırbaş da İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine getirilen bir başka isimdi.

ÖDÜLLENDİRİLEN İSİMLER ŞİMDİ NEDEN TELAŞLI?

O tarihte bu görevlere atanan kişiler bugün gerçekleşen seçim öncesinde oldukça "telaşlılar".

Mehmet Karababa ve Zekeriya Öz Hükümet Bürokratlarının yer aldığı listeyi sosyal medya üzerinden kıyasıya eleştiriyorlar.

Hatta seçimlerde "hile yapılabileceğine" ilişkin mesajlar dahi yayınladılar.

2007 - 2014 yıllarında Beşiktaş Adliyesi'nde özel yetkili hakim ve savcı olarak görev alan isimlerin tamamı sosyal medyada, "yargı bağımsızlığı", "adalet" ve "özgürlük" üzerine "özlü sözler" yayınlamakla meşguller.

Tam da şuan "bu telaş neden?" sorusunu sormanın zamanı değil mi?

2010 senesinde Adalet Bakanlığı bürokratlarının yer aldığı ve Hükümetin desteklediği listeden rahatsız olmayanlar bugün neden telaş içindeler?

Bu sorunun cevabı geçmişte yaptıkları işlerde saklı aslında...

Hatırlayın İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, Balyoz Davasında yargılananların tahliye edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiği için "aynı mahkemedeki hakimlerin kendisi ile konuşmadığını" yazmıştı muhalefet şerhine.

Daha da önemlisi bazı hakimlerin "sizin de uyduruk bir kararınız gelecek" sözünü sarf ettiğini ifade etmişti.

Bir hakim bu sözü nasıl söyler aklınızın alması mümkün değil.

Daha da ötesi bu sözü söyleyen kişinin "tarafsızlık" ve "bağımsızlık" gibi Hakimlik vasıflarını taşıdığını nasıl düşünebilirsiniz?

İşte bugün sosyal medya üzerinden HSYK Seçimleri ile ilgili en fazla mesaj yayınlayan Hakim bu sözü sarf eden kişi.

Bir adım daha öteye taşıyalım.

Balyoz ve Ergenekon Soruşturmalarında tutukluluk itiraz incelemesi yapılacağı zaman bazı hakimlerin izinlerini yarıda kestiğini, "itirazın reddi" kararı verildikten sonra da tekrar izne çıktıklarını söylesem.

Bu kişileri özlük dosyalarından tespit etmek mümkün.

Bu sebepten geçmişte ortaya koydukları tavırla özde demokrat olduklarını ispatlayanlarla, bugünün sözde özgürlükçülerini birinden ayırmanın tam zamanı.

Bizler hepsini siyasi dava süreçlerinden dolayı yakından tanıyoruz.
Bir tarafta Şeref Akçay, Yılmaz Alp ve Oktay Kuban gibi "gerçek" Hakimler çekinecekleri hiçbir şey olmadıklarından sessizliklerini koruyor.

Diğer tarafta ise sosyal medya üzerinden en çok "bağıranlar" geçmişte yaptıklarının hesabının sorulması korkusuyla "gerçeği bastırma" gayreti içindeler.

Bizler de süreci izlemekle meşgulüz.

Her kim kazanırsa kazansın vatandaşların siyasi etkilerden uzak bir şekilde "adil yargılanma" beklentisini karşılamak ve geçmişte hukuku ayaklar altına alanlardan "hesap sormak" zorunda.

Aksi halde gerçekleri bastırmak için "en çok bağıranlar" haklı çıkacaklar.

Hüseyin ERSÖZ

Odatv.com

@**Asena** · 12.10.2014, 22:22

Alıntı:

Aylardır yargı üzerinde cemaat odaklı bir vesayetten bahsedi
Ve bu vesayet düzenini koruyup kollayanın da HSYK olduğundan.

Dinsizin hakkindan imansiz gelir diye bir deyim vardir bizde.

Sirf onlari oralara getirmek icin millete referandum yaptirmadinizmi.

12.10.2014, 22:13	#1
Çevrimdışı @Insanlikarayan Müdavim Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır. @Insanlikarayan	HSYK seçimlerinin sonucunu görmeden soruyoruz Aylardır yargı üzerinde cemaat odaklı bir vesayetten bahsedi Ve bu vesayet düzenini koruyup kollayanın da HSYK olduğundan. Çok gerilere gitmeye gerek yok. 2010 senesi... YARSAV tarafından hazırlanan liste ile Hükümet Bürokratlarının aday olduğu liste yarışa girmişti HSYK seçimlerinde. O tarihte Cemaat - Hükümet kavgası yoktu. Aksine "tam uyum" içinde hareket ediyorlardı. Sayın Cumhurbaşkanının bahsettiği "ne istediler de vermedik" cinsinden bir uyum. Bugün HSYK Üyesi olan İbrahim Okur o tarihte Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Birol Erdem ise Bakanlık Personel Genel Müdürüydü. Seçimi Hükümetin desteklediği söylenen liste kazanmış, ilk icraatları da Balyoz Soruşturmasında tahliye kararları veren Oktay Kuban ve Yılmaz Alp gibi hakimleri görevden almak olmuştu. Ergenekon Davası'nda Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay gibi sanıkların tahliye edilmesi gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanları Erkan Canak, Zafer Başkurt ve Köksal Şengün de derhal görevlerinden alınan isimler arasındaydı. Cezalandırılanlar yanında yeni HSYK'nın ödüllendirdiği isimler de olmuştu. HSYK’NIN ÖDÜLLENDİRDİĞİ İSİMLER ARASINDA ZEKERİYA ÖZ DE VARDI Bunlar arasında Ergenekon ve Odatv Soruşturmalarını yürüten Savcı Zekeriya Öz de vardı. Öz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine getirilmişti. Ahmet Şık'ın basılmamış kitabını toplatan Hakim Mehmet Karababa, İstanbul İl Adalet Komisyonu Üyesi yapılmış, sonrasında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına getirilmişti. Balyoz Davası'nda duruşma savcısı olan Savaş Kırbaş da İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine getirilen bir başka isimdi. ÖDÜLLENDİRİLEN İSİMLER ŞİMDİ NEDEN TELAŞLI? O tarihte bu görevlere atanan kişiler bugün gerçekleşen seçim öncesinde oldukça "telaşlılar". Mehmet Karababa ve Zekeriya Öz Hükümet Bürokratlarının yer aldığı listeyi sosyal medya üzerinden kıyasıya eleştiriyorlar. Hatta seçimlerde "hile yapılabileceğine" ilişkin mesajlar dahi yayınladılar. 2007 - 2014 yıllarında Beşiktaş Adliyesi'nde özel yetkili hakim ve savcı olarak görev alan isimlerin tamamı sosyal medyada, "yargı bağımsızlığı", "adalet" ve "özgürlük" üzerine "özlü sözler" yayınlamakla meşguller. Tam da şuan "bu telaş neden?" sorusunu sormanın zamanı değil mi? 2010 senesinde Adalet Bakanlığı bürokratlarının yer aldığı ve Hükümetin desteklediği listeden rahatsız olmayanlar bugün neden telaş içindeler? Bu sorunun cevabı geçmişte yaptıkları işlerde saklı aslında... Hatırlayın İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, Balyoz Davasında yargılananların tahliye edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiği için "aynı mahkemedeki hakimlerin kendisi ile konuşmadığını" yazmıştı muhalefet şerhine. Daha da önemlisi bazı hakimlerin "sizin de uyduruk bir kararınız gelecek" sözünü sarf ettiğini ifade etmişti. Bir hakim bu sözü nasıl söyler aklınızın alması mümkün değil. Daha da ötesi bu sözü söyleyen kişinin "tarafsızlık" ve "bağımsızlık" gibi Hakimlik vasıflarını taşıdığını nasıl düşünebilirsiniz? İşte bugün sosyal medya üzerinden HSYK Seçimleri ile ilgili en fazla mesaj yayınlayan Hakim bu sözü sarf eden kişi. Bir adım daha öteye taşıyalım. Balyoz ve Ergenekon Soruşturmalarında tutukluluk itiraz incelemesi yapılacağı zaman bazı hakimlerin izinlerini yarıda kestiğini, "itirazın reddi" kararı verildikten sonra da tekrar izne çıktıklarını söylesem. Bu kişileri özlük dosyalarından tespit etmek mümkün. Bu sebepten geçmişte ortaya koydukları tavırla özde demokrat olduklarını ispatlayanlarla, bugünün sözde özgürlükçülerini birinden ayırmanın tam zamanı. Bizler hepsini siyasi dava süreçlerinden dolayı yakından tanıyoruz. Bir tarafta Şeref Akçay, Yılmaz Alp ve Oktay Kuban gibi "gerçek" Hakimler çekinecekleri hiçbir şey olmadıklarından sessizliklerini koruyor. Diğer tarafta ise sosyal medya üzerinden en çok "bağıranlar" geçmişte yaptıklarının hesabının sorulması korkusuyla "gerçeği bastırma" gayreti içindeler. Bizler de süreci izlemekle meşgulüz. Her kim kazanırsa kazansın vatandaşların siyasi etkilerden uzak bir şekilde "adil yargılanma" beklentisini karşılamak ve geçmişte hukuku ayaklar altına alanlardan "hesap sormak" zorunda. Aksi halde gerçekleri bastırmak için "en çok bağıranlar" haklı çıkacaklar. Hüseyin ERSÖZ Odatv.com __________________ -Gurbet Ellerde Aldatılamadı- Türkiyede yasamasa bile!. Ne Mutlu Türk'üm Diyebilene!.

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)