Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Serbest Kürsü

Serbest Kürsü Her konuda tartışma açılan konular burada


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 03.12.2020, 01:45   #1
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim Hakkında Yaptığı Konuşma Linç Y

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim hakkında yaptığı konuşma linç yarattı...



Öztürk tepkiler üzerine açıklama yaptı...

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim hakkında yaptığı konuşma linç yarattı. Kuran'ın değiştirildiğini savunan Öztürk, gelen tepkilerin ardından üniversiteden emekliliğini istedi. Konuşma kaydının sosyal medyada gündeme oturmasının ardından Prof. Dr. Mustafa Öztürk açıklama yaparak ifadelerinin "cımbızlandığını" söylerek, "Susuyorum. Artık konuşmanın bir anlamı yok" dedi.

İlahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk o görüntülerde Kur'an-ı Kerim ayetlerinden örnekler verip değiştirildiğini savunarak, “Bu Kur’an, Allah’ın kitabı olamaz” şeklinde ifadelerde bulundu.

Sosyal medyada yayınlanan görüntülerde Öztürk, değiştirilen ifadelerin olduğu iddia ederek, “Kur'an'da 23 sene Velid bin Mugire aşağı As bin Vail yukarı deyip bütün kadrajını Hicaz-Taif-Medine'ye sıkıştırmış ve insanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 lavuk müşrik. Ve o müşriğe Kur'an'da öyle küfürler var ki. Bir tanesini okuyayım mı size Kalem Suresi... (Hem kel hem fodul ve p.ç)" dedi.

Ayetler için böyle yazılmamalı diyen Öztürk "Bu Allah dili olabilir mi" diye sordu. Öztürk'ün bu sözleri üzerine sosyal medyada büyük tepkiler yükseldi.

İşte tartışma yaratan o sözler:




AÇIKLAMA YAPTI
Konuşma kaydının sosyal medyada gündeme oturmasının ardından Prof. Dr. Mustafa Öztürk iddialara cevap verdi.

Independent Türkçe’den Bülent Şahin Erdeğer’e konuşan Prof. Öztürk, “Rant kavganız sizin olsun artık ben yokum” ifadelerini kullandı.

Öztürk, tepki toplayan ifadelerinin uzun bir zaman önce yaptığı detaylı bir konuşmadan “cımbızlandığını” söyledi.

Akademik hayatını sonlandırdığını açıklayan Öztürk, konunun bilimsel zeminde doğruya ulaşma amaçlı tartışılmadığını aksine bir karalama kampanyasına malzeme olarak araçsallaştırıldığını ifade etti.

Öztürk, asıl tartışılması gerekenin “örgütlü linç kampanyası”nı olduğunu kaydetti.

Öztürk’ün açıklamaları şöyle:

TEPKİLERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ
"Türkiye’de son yıllarda yükseltilen bir hava var. Totalitarizmin toplumun tüm katmanlarınca sindirilmesi her kesimin kendisi gibi düşünmeyeni bastırmak için devletin kolluk kuvvetlerini, savcıları ve diğer kurumlarını müdahaleye çağırması… Bunu sosyal medyada organize linç kampanyalarıyla yapması, bu kötü ahlaksızlığın huy haline gelmesi maalesef. Atılsın, tutuklansın, susturulsun, yasaklansın, linç kampanyaları...

Bazı tarikat yapıları, dönem dönem yaptığım ilmi çalışmalara karşı karalama kampanyaları düzenliyor. Bunlar sistematik biçimde organize edilen, sözlerimin, konferans konuşmalarımın kırpılması, kitaplarımdan bazı satıların bağlamlarından kopartılarak çarpıtılması gibi taktikler.

Bugüne kadar üniversitede hiç kadrolaşmadım, kimseye bir zarar vermedim, kimseyi işinden etmedim, kimseye iftira etmedim. Peki benden ne istiyorlar? Ben kitlesi olmayan sadece tek bir kişiden ibaret olan sadece fikir üreten bir akademisyenim. Düşüncelerimi delilleriyle beraber makale ve kitaplarımda ortaya koyuyorum.

GÖRÜNTÜLERE NE DİYORSUNUZ
Bundan bir süre önce yine böyle bir itibarsızlaştırma kampanyası yükseltilmiş yine kellem istenmişti. Ben de bu kadar iftira ve gıybet ile ahlaki yozlaşma içinde olan bir ortamda bu mevzulara artık girmemeye karar vermiştim. Kimi dini yapıların insanların ailevi namuslarına kadar uzandığı, çocuk istismarlarının yaşandığı zamanlarda ağzını açmayan Diyanet bir de baktım bir akademisyen hakkında detaylı uzunca bir açıklama yayınlamıştı.

Bir kaşık suda kopartılan fırtına Kur’an vahyinin keyfiyeti konusuydu. Bu yüzyıllardır tartışılan üzerine birçok söz söylenmiş bir konu. Ben o konuyu Kur'an Dili ve Retoriği ve 2016’da Ankara Okulu Yayınları’ndan çıkan “Kur’an, Vahiy, Nüzul” adlı kitabımda detaylı biçimde izah ettim. O yüzden bu konuya yanlış anlaşılacağını bildiğimden uzun süredir girmiyorum ve gündemleştirmiyorum.

PEKİ SİZİN KAPATTIĞINIZ KONUYU KİM YA DA KİMLER TEKRAR GÜNDEME SOKUYOR
Sanırım Karar gazetesinde son 2-3 aydır yayınlanan makalelerim organize kampanya düzenleyen yapıları rahatsız etmiş olacak ki yıllar önce bir dost meclisinde yaptığım 1,5 saatlik konuşmadan çekilmiş bir kaç dakikalık çekim tekrar servis edilmiş.

Gerçekten yoruldum. Kurumsal dine dair, dini tartışmalara dair zaten uzun süredir susuyordum artık temelli susacağım. Sizin olsun dini polemikleriniz, alanda pay kapma çabalarınız, ayak oyunlarınız, kampanyalarınız, iktidar mücadeleleriniz... Tek çabası bilgi olan hiçbir dünyalık çıkarı olmayan biri sırf aykırı ses çıkartıyor diye tahammül edemiyorsanız sizin olsun tüm dinsel alanlar, din konular. Ben tüm bunlardan yoruldum, cevap vermek de anlamsız. Ne düşündüğüm derli toplu kitaplarımda yazıyor. Kur’an’a yönelik ilmi çabam da ‘İlahi Hitabın Tefsiri’nde ortaya konuyor. Çok merak eden oraya müracaat eder. Eleştirisi olan orayı eleştirir karşı çıkar cevap verir.

Yıllar önce yapılan 1,5 saatlik bir konuşmadan 1,5 dakika kopartıp yıllar sonra onun üzerinden patırtı kopartıyorsa onun niyeti iyi değildir. Kur’an muhatabına hayattaki ayetlere, doğadaki ayetlere git bak diyor. Ama dindar gidip mushafın içine gömülüyor. Mushafı fetişleştiriyor.

Mushafın içinde sıkışıp kalıyor. Ben de o konuşmada bu sıkışıp kalmaktan bahsediyorum. Ama uzunca anlatıyorum derdimi. Çeken ise insanların tek başına duyulduğunda tepki göstereceği kısmı kesip servis ediyor.


"ARTIK KONUŞMANIN BİR ANLAMI YOK"
O patırtıyı beni işten attırmaksa işiniz de sizin olsun der giderim. Gidiyorum da. Rabbim ile baş başa kalır onunla dertleşirim. Evet çok yoruldum.

Millet canıyla uğraşırken koronavirüs salgınıyla mücadele ederken ben böyle bir meseleyi güncel olarak gündeme getirsem, “kardeşim senin derdin ne niye bu konuları gündeme getiriyorsun” diye sorsanız haklı olursunuz. Ama birileri kasten bunu ısıtıp ısıtıp gündeme sokuşturuyorsa asıl bu örgütlü kötülüğü konuşmamız gerekir. Nasıl bir kin ki bu Kur’an üzerine birçok kitap yazmış, hayatı boyunca Kur’an ile meşgul olmuş birine Kur’an’a dil uzatıyor diye saldırılıyor, hedef gösteriliyor, ölüm tehditleri yollanıyor. Önceden hazırlanıldığı belli. Önce yıllar önceki bir kayıt tekrar servis ediliyor sonra troller organize biçimde Twitter’da hashtag açıyor. Sonra bir bakmışsınız Diyanet TV’ de hakkımda meğer program yayına hazırlanmış bile.

Dini talan edilecek dünyalık bir hazine olarak gördüler. Beni de rantlarına ortak sandılar oysa başından beri benim ne öyle bir niyetim ne de çabam yoktu. İşte şimdi sevinebilirler tepe tepe, talan edebilirler kurumsal dini…
O yüzden susuyorum. Artık konuşmanın bir anlamı yok."

Odatv.com
  Alıntı ile Cevapla
OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 03.12.2020, 16:25   #2
Çevrimdışı
Bursalı68
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim Hakkında Yaptığı Konuşma

Merhaba,

Emevi dinini değiştirmeye yönelik veya eleştirmeye yönelik birşey söylendiğinde başınıza bu gelir hocam...Yıllardır, ateist, agnostik, deist ve hatta müslüman olup eleştirenlere yapılan muamele işte budur, belki bundan da beterdir...

Şuan elimizde bulunan Kur'an, orijinal bir kaynak değildir, bunu tüm bilimsel otoriteler de delilleriyle zaten söylüyor...Ayrıca bunu yazı bilimini iyi bilen otoriteler de söylüyor...Ama nafile 1400 yıllık bir Emevi inancını değiştirmek, içselleştirilmiş bir inanç şeklini değiştirmek oldukça güç, hatta neredeyse mümkün değil...

Sağlıcakla kalınız...
__________________
Kötülüğün galip gelmesi için iyi insanların bir şey yapmaması kafidir...
Edmund BURKE
  Alıntı ile Cevapla
Bursalı68'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 03.12.2020, 18:44   #3
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim Hakkında Yaptığı Konuşma


Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün söylediklerini arkadaşlar arasında tartışırken ilahiyat profesörlerinin de gerçekleri kabul edeceğini, hatta bir çoğunun bildiğini, fakat açıklamaya cesaret edemediğini konuşurduk. Şeytan ayetleri diye bilinen kitabın yazarı öldürüldü, kitabı yasaklandı.. Aziz Nesin'de bu kitabı yayımlamaya çalışırken Madımak Katliamının gerekçesiydi. Kur'an'da bilmediğimiz birçok şey var ama kimse cesaret edemiyor. Edenler de canıyla ödüyor.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 05.12.2020, 15:41   #4
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün, Kur'an-ı Kerim Hakkında Yaptığı Konuşma

Hedefteki İlahiyatçı böyle veda etti: "'Harç bitti yapı paydos' diyerek sahneden çekiliyorum"


Akademiyi bırakan Prof. Dr. Mustafa Öztürk, veda yazısında isim vermeden çok sert eleştirdi.

Katıldığı konferanslarda cemaat ve tarikatlara yönelik eleştirileri nedeniyle hedef haline getirilen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Mustafa Öztürk, sosyal medyada yayınlanan bir konuşması sonrasında yine cemaatlerce çok ağır ifadelerle eleştirildi. Bunun üzerine Prof. Dr. Mustafa Öztürk, üniversitedeki görevini bırakma kararı alarak emekliliğini istedi.

Mustafa Öztürk Karar gazetesindeki konuşmasında hem linçe uğramasına neden olan konuşmasına açıklık getirdi hem de kendisini hedef alanlara isim vermeden sert sözlerle yüklendi. Öztürk yazısında, "Her neyse, bu bahsi burada kapatıyorum ve 'harç bitti yapı paydos' deyip sahneden çekiliyorum" dedi ve akademiye veda etti.

“Söz konusu videodaki konuşmada ne anlatmaya çalıştığımı İlahiyat camiasıyla hemen hiçbir ilişkisi olmayan insanların dahi son derece berrak şekilde anladıklarını görünce” ifadelerini kullanarak önce kendisini eleştiren İlahiyat Fakültesi’ndeki hocaları eleştiren Mustafa Öztürk, “Badecilik, çocuk tecavüzcülüğü, yanmaz kefen satıcılığı, peygamber terlikçiliği gibi rezilliklerle gündeme gelen karikatür gibi tiplerin linçe uğramak şöyle dursun, sayısız insan tarafından kellifelli şeyh/mürşid muamelesi görüp sahih Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcisi olarak takip edildiği bu memlekette yapılacak en doğru şey, “sağlığı, özellikle de ruh sağlığını korumak”tan başka bir şey değildir” şeklinde sözleri ile de cemaatlere sert çıktı.

Mustafa Öztürk yazısının son bölümünde ise, “Sonuç olarak, bugün bu ülkede fikir, ilim ve akademik özgürlük adına deniz bitmiştir. Artık iyice anlaşıldı ki İlahiyat Fakültesi, dinî alanla ilgili farklı fikirler ve görüşlerin müzakere edilebildiği bir ortam değil, belli bir mezhep ve meşrebe göre sahih sayılan itikadi sistemin dogmatik şekilde ezberletildiği, dolayısıyla farklı görüş beyanlarına ilişkin hemen her girişimin “heretik” diye etiketlenip aforoz edildiği bir müessesedir. Bu yüzden, artık deniz bitmiştir” diye yazdı.

İşte Mustafa Öztürk’ün Karar gazetesindeki yazısı:
“1980’li yılların başlarında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde hazırlık sınıfını geçmiş havalı öğrenci havasındayken ne kadar iyi Arapça konuştuğumuzu teşhir meyanında sergilediğimiz komik diyalogların olmazsa olmaz kelimesiydi, “yekfî”… Kelimenin anlamı, “yeter, kâfi”… Bugün bu kelimeyi yine Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bağlamında “ağlamadan sızlamadan” –hani diyorlar ya Mustafa Öztürk sürekli ağlar, ajitasyon yapar; o yüzden dedim “ağlamadan sızlamadan” diye- bir kez daha kullanmak durumundayım; ancak bu sefer akademiden ve akademisyenlikten sıtkı sıyrılmış bir halde “yekfî” diyor ve artık akademisyenliğe veda ediyorum.

Bu kararı almama sebep olan linç kampanyası ve kampanyaya konu olan videodaki konuşmamın içeriği hakkında en küçük bir açıklama yapma ihtiyacı da hissetmiyorum… Çünkü söz konusu videodaki konuşmada ne anlatmaya çalıştığımı İlahiyat camiasıyla hemen hiçbir ilişkisi olmayan insanların dahi son derece berrak şekilde anladıklarını görünce, belki kendilerini bildikleri günden beri din ve diyanetle hem dem olan kellifeli İlahiyat hocalarının dahi “Mustafa Öztürk Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu inkâr etti” şeklindeki tezvirat ve linç kampanyasına alkışla tempo tutup destek çıkması meselenin “anlama/anlamama” sorunu olmadığını göstermektedir.

Bahse konu videodaki konuşmada ne anlattığımı anlama hususunda çok çarpıcı bir örnek olarak, “Mustafa Öztürk ve Gelinen Sosyolojik Ortam” başlıklı kısa youtube videosunu izlemek ve “Adam Allah’ın yüceliğini anlatmaya çalışırken –haşa- O’na hakaret etti tezviratıyla linç edildi” şeklindeki gerçeği bu kısa videodan bile görmek kâfidir. Bu sebeple, bu saatten sonra Kur’an vahyinin mahiyeti hakkında söylenecek her şey benim açımdan kesinlikle zaittir.

Bununla birlikte, linç kampanyasına konu olan videodaki konuşmam sırasında karşımdaki bazı zevatın “nato kafa nato mermer” denebilecek tarzda ve aynı zamanda kışkırtıcı şekilde itirazda diretmelerinden dolayı adeta çileden çıkıp meramımı konunun mehabetine yakışmayacak bir üslupla anlatma hatamı kabulleniyorum; fakat sonuçta ben de bir insanım kışkırtmalar karşısında ben de dil ve üslup muvazenemi kaybedebilirim. Her neyse, bu bahsi burada kapatıyorum ve “harç bitti yapı paydos” deyip sahneden çekiliyorum. Zira din alanındaki örgütlü mafyatik yapılarla tek başıma mücadele edecek gücüm yok benim. Ayrıca bu alandaki korkunç kirlilik ve müptezellik en azından ruhumda ve kalbimde kendi özgün saflığıyla muhafaza etmeye çalıştığım kutsallara da sirayet etmesin, istiyorum. Bu yüzden hem kurumsal din âlemini hem linç kampanyası düzenleyen din çetelerini ve hem de selden kütük kapmak istercesine bu çetelere destek veren akademisyenleri hafızamdan silmek ve geçmişe dair hiçbir şey hatırlamak dahi istemiyorum. Zira hem iç dünyamdaki maneviyata halel gelmesin ve hem de bundan sonra tez metinlerini düzeltmeye harcayacağım enerji belki bir süre yaşanacak kırgınlık döneminden sonra tekrar başlayacağım ilmî çalışmalara harcansın istiyorum.

Badecilik, çocuk tecavüzcülüğü, yanmaz kefen satıcılığı, peygamber terlikçiliği gibi rezilliklerle gündeme gelen karikatür gibi tiplerin linçe uğramak şöyle dursun, sayısız insan tarafından kellifelli şeyh/mürşid muamelesi görüp sahih Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcisi olarak takip edildiği bu memlekette yapılacak en doğru şey, “sağlığı, özellikle de ruh sağlığını korumak”tan başka bir şey değildir. Ayrıca son birkaç gündür sosyal medya mecralarında “Mustafa Öztürk’e ölüm” naralarının atıldığı bir vasatta, kahramanlığa soyunmak aptallıktan başka bir şey değildir. Bizi şahsen tanıyanlar iyi tanır; bilhassa 17/25 Aralık sürecinde cümle âlem korkudan sağa sola sıvıştığında, yarın neyle karşılaşırım diye bir saniye bile düşünmeden “Haşhaşiler” diye daldığım az çok hatırlanırsa, ölüm kokusuyla pek alakam olmadığı anlaşılır. Kaldı ki her ne kadar paradoksal, hatta oksimoron bir söz gibi görünse de “insanı ölümden eceli korur…”

Sonuç olarak, bugün bu ülkede fikir, ilim ve akademik özgürlük adına deniz bitmiştir. Artık iyice anlaşıldı ki İlahiyat Fakültesi, dinî alanla ilgili farklı fikirler ve görüşlerin müzakere edilebildiği bir ortam değil, belli bir mezhep ve meşrebe göre sahih sayılan itikadi sistemin dogmatik şekilde ezberletildiği, dolayısıyla farklı görüş beyanlarına ilişkin hemen her girişimin “heretik” diye etiketlenip aforoz edildiği bir müessesedir. Bu yüzden, artık deniz bitmiştir. Yani muhali mümkün kılma çabasının nafile olduğu besbellidir. Rivayet odur ki İbn Rüşd, kitapları cayır cayır yakılırken gözyaşlarını tutamayan bir öğrencisine döner ve şöyle der: Şayet bu müslümanların durumuna ağlıyorsan, emin ol ki tüm denizler akıttığın gözyaşına yetmez. Yok eğer yakılan kitaplara ağlıyorsan bil ki bu fikirler kanatlıdır; o kanatlarla uçup sahiplerine ulaşır…

Bizim fikirlerin kanatları var mı, birilerine ulaşır mı, bilmiyorum; ama aslında ulaşıp ulaşmayacağıyla hiç ilgilenmiyorum. İsterse, bir anda yok olsun, kahrolsun, hiç umurum değil. Ancak bu son linç kampanyasında bizi seven, bize destek olan herkese can ı gönülden teşekkür ediyorum ve bu dünya diz boyu kötülük içinde yüzse dahi bir gıdım da olsa iyilik, güzellik ve özgürlüğü çoğaltmak adına yaşama azminden asla ödün vermeksizin yaşayacağımı belirtiyor, tüm güzel insanlara selam ediyorum.”

Odatv.com
  Alıntı ile Cevapla
OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
hakkında, kerim, konuşma, kuranı, linç, mustafa, öztürkün, prof, yaptığı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:32.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.