Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Serbest Kürsü

Serbest Kürsü Her konuda tartışma açılan konular burada


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 22.12.2012, 17:35   #1
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Exclamation Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..


saat 18.50: merkez, merkez. saldırıya uğradık, saldırıya uğradık
m: olay yeri neresi?
yaralı polis: şehitlik mevkii
m : zaiyat var mı, zayiat var mı?
yaralı polis: şehidimiz var.
m: sayın 3310'un durumu ne?
yaralı polis: başımız sağolsun...
3310, okkan'ın telsiz koduydu...(3310 öldürüldü adlı kitaptan)


Okkan'ı JİTEM Öldürdü

Gaffar Okkan Diyarbakır Emniyet Müdürü olunca, Asayiş Şube Müdürlüğünü kendi prensibiyle çalıştırmaya başladı. Bunlar, JİTEM, elemanlarına göz açtırmıyordu. Yüzbaşı Zahit Engin, 73 yaşındaki Fikri Özgen'i öldürdü.

JİTEM'le ilgili bilgi almak için Gaffar Okkan'ın sorguladığı JİTEM'ci Muhsin Gül de, Saraykapı'da kaybedildi

Diyarbakır'da 10 yıl JİTEM'de kadrolu olarak çalışan Abdulkadir Aygan, çok yoğun güvenlik önlemlerine karşın, Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın gün ortasında ağır otomatik silahlarla öldürülmesinin ancak resmi bir kimlikle yapılabileceğini söyledi.

Aygan, JİTEM ile Gaffar Okkan'ın başında bulunduğu Diyarbakır polisi arasındaki çatışmayla ilgili olarak son derece çarpıcı açıklamalar yaptı. Aygan, JİTEM'e çalışan itirafçı Muhsin Gül'ün poliste işkenceye alınıp çözüldüğünü, daha sonra Gül'ün JİTEM tarafından öldürüldüğünü kaydetti.


İşte Abdulkadir Aygan'ın anlatımları...

"Diyarbakır'da 10 yıl görev yaptım. Ne tür güvenlik önlemleri alındığını iyi biliyorum. Bir kişinin, resmi bir hüviyete sahip değilse ya da arkasında bir resmi güç, askeriye, emniyet, MİT yoksa silahlı olarak şehir içinde eylem yapması, sonra da uzaklaşıp gitmesi ve izini kaybettirmesi çok zordur.

Şimdi Gaffar Okkan'ın bir özelliği vardı, oraya geldiği zaman JİTEM'in elemanlarından bazılarını sorguladı. İtirafçı Muhsin Gül'ü de sorgulamışlardı. Muhsin bana anlattı. 'Beni, askıya astılar ve JİTEM'de ne yapıyorsun, JİTEM size neler yaptırıyor' diye sormuşlar. JİTEM komutanlarını sormuşlar. Emniyette bayağı sıkıştırmışlar. Muhsin Gül'ü kurnazlıkla kendilerine çekmeye çalışmışlar; 'Sana yardımcı oluruz' demişler. Muhsin Gül, JİTEM'e geldiği zaman kimse herhangi bir şey sormadı. Yani 'Emniyete bizim hakkımızda şu bilgiyi vermişsin, JİTEM hakkında ifade vermişsin' gibi sorular sormadılar.
En sonunda o çocuğu kaybettiler. Hatta kaybettikleri gün, pazar günü idi. Ben Hizbullah'la ilgili bir dosya hazırlıyordum. Binbaşı bana dedi ki; 'Bu dosyayı bitir, pazartesi günü toplantıya götüreceğim, daktiloya çek.' Bunun için pazar günü JİTEM'e gittim. Muhsin Gül beni evden eşime sormuş. Eşim, işyerinde olduğumu söyleyince, telefonu kapatmış. Muhsin JİTEM'e gelmişti. Ben lavaboya gitmek için odadan çıktığımda onu gördüm, Uzman Çavuş Hakan vardı. Jandarma İstihbarat Timi'nin kapısında gördüm. Ondan sonra yazıları saat 14:00 gibi bitirdim. Yazıları teslim ettikten sonra çarşıya çıktım. Akşam Muhsin'in abisi bana telefon etti. 'Muhsin senin yanına geldi ve bu saate kadar gelmedi. Nerede?' dedi. Çavuş bana demişti, 'Yüzbaşı Zahit Engin onu çağırmış, nasıl gelmez' dedi.

Ben de, telefon açtım JİTEM'e. 'Muhsin'in ailesi beni arıyor. Muhsin benim yanıma gelmişti. Ama sizin orada gördüm' dedim. Kızdılar ve 'Nasıl bizim burada görürsün' dediler."

İtirafçı JİTEM'de kaybedildi

İtirafçı Muhsin Gül'ün kaybedilmesi olayının ardından kendisinin de JİTEM'de dayak yediğini belirten Aygan, olayın devamını şöyle anlattı:
"Ertesi gün Yüzbaşı Zahit Engin, ufak bir sorunu bahane edip, bir subay gönderdi ve kaldığımız evin numarasını, telefonunu istediğini iletti. Ben de ona, Ali Yıldız Albay'ın bu konuda kimseye bilgi vermememiz emrini verdiğini söyledim. Bunun üzerine birden bire bütün tim odada benim üzerime saldırdı. Yumruk atıp kafamı duvara vurdular. Sürükleyip odadan dışarı çıkardılar. Kemal Emlük ve Saniye Emlük de oradaydı. Onlara da hakaret ettiler, ama karışmadılar. Özellikle beni tartaklayıp, karanlık hücrelere götürmeye çalıştılar. Benim üzerimde silah vardı, az daha çekecektim. Çünkü beni oraya götürseydiler, sağ çıkarmayacaklardı. Kimsenin şahitlik de yapmayacağını biliyordum. Bunlardan kimse hesap da sormaz. Orada Nuri Ateş diye bir astsubay vardı, araya girdi. Beni misafirhaneye aldı, yüzbaşıyı sakinleştirdi. Kemal ve Saniye Emlük de olanları gördüğü için göze alamadılar. O misafirhanede bir iki saat tutup, bıraktılar.

Daha sonra Yüzbaşı Zahit Engin sürekli, 'Muhsin Gül'ü sen vurdun' diye takılıyordu. Ben de kendisine o sırada yazı yazdığımı söyledim, bilmediğimi söyledim."

Okkan göz açtırmıyordu

JİTEM'in itirafçı ve korucuların istedikleri kişileri alıp sorguladıktan sonra öldürebildiğini kaydeden Abdulkadir Aygan, bu sürecin Gaffar Okkan'ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne gelmesiyle durulduğunu anlattı. Aygan bu süreci şöyle özetliyor:

"Gaffar Okkan Diyarbakır Emniyet Müdürü olunca, Asayiş Şube Müdürlüğü'nü kendi prensibiyle çalıştırmaya başladı. Bunlar, JİTEM'e, elemanlarına göz açtırmıyordu. Daha önce korucular, itirafçılar ve JİTEM elemanları şehir içinde kendi başına buyruk hareket edebiliyorlardı. İstedikleri kişiyi yakalayıp 'Sizi Emniyet'e götürüyoruz' deyip, kaybediyorlardı, işkence yapıyorlardı.

Hatta korucular, o dönem kendi hasımları olan bazı kişileri vurdu. Asker ve polis yerine kendileri hasımlarını kovalıyorlardı. İkincisi, o dönemde artık çocukları kayıp olanlar ellerinde dilekçelerle JİTEM'in kapısına, Bölge Valiliği'nin kapısına dayanmaya başlamıştı. Bu dönemde, tamamen bitmediyse de faili meçhuller büyük oranda kesildi."

Saldırganlar 'Biz polisiz' demişti

Diyarbakır Emniyet Müdürü A. Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 günü Emniyet Müdürlüğü binasından ayrıldıktan hemen sonra, saat 17:00'da Şehitlik Semti Sezai Karakoç Bulvarı'nda makam aracının içinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırıda Okkan'ın yanı sıra Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un yeğeni Atilla Durmuş, Mehmet Sepetçi, Mehmet Kamalı, Sabri Kün ve Selahattin Baysoy adındaki beş polis de yaşamını yitirdi. 20 kadar saldırganın bulunduğu olayda bomba ve kalaşnikoflar kullanıldı. Olay yerinde tam 460 boş kovan bulundu. İstanbul aksanı ile konuşan saldırganların, saldırının hemen ardından dükkanlara girerek "Polisiz" diyerek, arama yapması dikkat çekmişti. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan da suikastin Hizbullah tarafından yapıldığı bilgilerini teyit etmemişti.

Özgen'i Yüzbaşı öldürdü

JİTEM'de kadrolu çalışan cellat Abdulkadir Aygan, Diyarbakır Jandarma İstihbarat Tim Komutanlığı'na getirilen Yüzbaşı Zahit Engin'in 73 yaşındaki Fikri Özgen'i öldürdüğünü ifade etti. Aygan, Zahit Engin ile ilgili olarak şunları söyledi: "Çanakkaleli ve faşist zihniyetli birisiydi. Timini hiç boş bırakmıyordu. Gece gündüz insanları yakalayıp getiriyordu. Sorguladıktan sonra, infaz edip kaybetmek onun asıl göreviydi. Binamız aynı olduğu için bunların faaliyetlerini görüyorduk. Orada birçok insanı yakalatıp kaybetti. Zahit Engin'in öldürdüğü kişilerden bir tanesi ise Ahmet kod adlı Ferdi Özgen isimli gerillanın babasıydı. Yaşlı bir amcaydı, onu da onlar götürüp infaz ettiler; ama ne şekilde yaptıklarını bilmiyorum. Silvan'dan iki kişinin öldürülme olayında kullanılan itirafçı Muhsin Gül de, daha sonra JİTEM'e getirip öldürmüştü."

Hizbullah'a göz yumuldu

Aygan, PKK'ye karşı örgütlendirilen ve gerçekleştirdiği failli meçhul cinayetler ile gündeme gelen Hizbullah'ın faaliyetlerine devlet yetkililerinin göz yumduğunu ve yakalananların da serbest bırakıldığını söyledi. Aygan, Hizbullah hakkında şunları kaydetti:

"Binbaşı Cahit Aydın bizi Silvan'a bir Hizbullah faaliyetini araştırmaya gönderdi. Ben ve Kemal Emlük gittik. Burası, Diyarbakır-Silvan yolu üzerinde bulunan Yolaç köyü. Hatta şehitlikleri de var onların. Bir sorumluları da varmış. Onun hakkında bilgi almak için karakola gittik. Karakol bilgi vermeye çekindi. 'JİTEM Komutanı bizi gönderdi' dedik, yine 'yok' dendi. 'Silvan'a, filan adamların yanına gidin, filan tüpçü şudur, budur'. Ya da 'Emniyet'e gidin bu konuda daha bilgili' dendi. Emniyet amiri mi, yoksa müdürü mü, onun yanına gittik. 'Komutanımız bir rapor hazırlayacak yukarıya. Hizbullah konusunda bilgi istiyor, siz daha bilgilisiniz' dedik. O bize, 'Vallahi çocuklar, düşmanımın düşmanı benim dostumdur. Bunlar PKK ile mücadele ediyorlar. Onların üzerine gidilmemesi lazım, bizim işimizi kolaylaştırıyorlar. Bunların üzerine şimdilik gidilmesine karşıyım' dedi. Yani eli boş döndük. Görüştüğümüz kişi Silvan'da 1992-1994 yılları arasında görev yapıyordu. Bizi göreve gönderen komutan da o dönemde görev yapıyordu. Bölge'de olaylar meydana gelirken Hizbullah ortaya çıktı. Hizbullah'tan devletin haberi vardı ve devlet tarafından yönlendiriliyordu."

Vücuduna naylon dökmüşlerdi

PKK'ye finans sağladığı iddiasıyla kaçırılan; ancak "JİTEM'deki sorgusunda yoksul olduğu" ortaya çıkmasına rağmen, telle boğularak öldürüldükten sonra 21 Aralık 1994'te Mardinkapı Mezarlığı'na bırakılan Abdulkadir Çelikbilek'in eşi Aynur Çelikbilek, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Çelikbilek, eşinin tırnaklarının çekildiğini, vücuduna naylon döküldüğünü ve üzerinde sigara söndürülerek telle boğulduğunu anlattı.

Aynur Çelikbilek, eşinin kimler tarafından öldürüldüğünün Abdulkadir Aygan'ın itiraflarıyla ortaya çıktığını belirterek, "Devletin saklayacağı bir şey kalmadı. Devlet bunun karşısında nasıl cevap verecek? Açıklama bekliyoruz. Savcılığa suç duyurusunda bulunacağım" dedi. Şoreş ve Hevidar isimli iki çocuk sahibi olan Aynur Çelikbilek, eşinin kaçırılmasından önce ağabeyine, bilmediği kişilerce takip edildiğini, 2 kez bu kişilerce kovalandığını; ancak kaygılandığı için konuyu kimseye açmadığını anlattığını kaydetti.

Diyarbakır Postanesi önünden beyaz bir arabayla kaçırılan eşinin arabaya alınırken, bir arkadaşı tarafından görüldüğünü ifade eden Çelikbilek, şunları söyledi: "Eşim kıraathaneden arkadaşına, eve gideceğini söyleyerek çıkmış. O esnada iki kişi onu takip etmiş. Beyaz bir arabaya almışlar. Bir arkadaşı alınmasını görmüş. Bize gelerek eşimin polisler tarafından beyaz bir otoya bindirildiğini, dikkatli olmamız gerektiğini söyledi. Biz de savcılığa giderek bir dilekçe verdik. Fakat dilekçemiz kabul edilmedi."

Tırnakları çekilmişti

Cesedin bulunduğu sabah evlerine polislerin geldini söyleyen Çelikbilek, şöyle devam etti: "Polisler eşimi sordu. Ben de nerede olduğunu bilmediğimi söyledim. Onlar da eşimin yaralı bir şekilde hastanede olduğunu söyledi. Ben ise, onun kaybolduğunu belirttim. Bana 'Sizin düşmanlarınız var. Korucular eşini öldürmüş olabilirler' dediler. Ben de bizim 33 yıl önce köyden geldiğimizi, korucularla herhangi bir ilişkimizin olmadığını ifade ettim. Bunun üzerine gittiler. Ertesi gün devlet hastanesine gittim. Hastene önündeyken, öldürüldüğünü duydum. Orada beklerken, akşam bizim eve gelen polislerden birisini gördüm. Yakasına yapışarak bize neden yalan söylediğini sordum. Sonunda cenazeyi Mardinkapı Mezarlığı'ndan getirdiler. Ben cenazeyi almak istedim. Fakat cenazeyi bana vermediler, morga götürdüler. O esnada özel timler bize saldırdı. Bizi hastaneden çıkarıp kapıyı kapattılar. Hastane önünde üvey kızım polislere, 'Bu kan yerde kalmayacak' dedi. Polisler de kızarak 'Kızınızı susturun yoksa onu da götüreceğiz' diye bizi tehdit ettiler. Cenazeyle birlikte eve doğru geldik. Giderken polisler de bizi takip ediyorlardı. Eşimin boğazında tel izleri vardı. Vücuduna naylon dökmüşlerdi. Tırnakları çekilmişti. Vücudunda sigara söndürmüşlerdi. İşkence yapmışlardı."

Savcılığa başvuracak

Eşinin kimler tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkması için suç duyurusunda bulunduklarını; ancak aradan 10 yıl geçmesine rağmen herhangi bir gelişmenin yaşanmadığını dile getiren Çelikbilek, şunları aktardı: "Gündem'de dizinin yayınlanmasıyla meraklanmaya başladım. Benim okumam yazmam olmadığı için, çocuklarıma okuttum. Eşimin öldürülmesi olayını okuduğumda çok sinirlendim. Devlet, eşimi öldürdüğünü inkar etti. Fakat gazetedeki haberle her şey ortaya çıktı. Devletin saklayacağı bir şey kalmadı. Devlet bunun karşısında nasıl cevap verecek. Devletten bir açıklama bekliyoruz. Kayıp olduğu sırada eşimin kontralar tarafından kaçırıldığını biliyorduk; ama elimizde bir delil yoktu. Eşimin kimler tarafından kaçırılıp öldürüldüğü, nasıl öldürüldüğü ortaya çıktı. Eşimi boğarak öldüren Şehmuz kod adlı Uzman Çavuş Uğur Yüksel ve kaçıranlar hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek suç duyurusunda bulunacağım."dedi(Bianet.org)

Bilmeyenler için Ali Gaffar Okkan kimdir?

Ali Gaffar Okkan, Sakarya ilinin Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne Komiser Yardımcısı olarak atandı.

Bu ilde Emniyet Âmirliği rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı. Bu ilde 1992 yılında Emniyet Müdür Yardımcısı oldu. 6 Aralık 1993 tarihinde 1. Sınıf Emniyet Müdürlüğü'ne terfî ederek Kars İl Emniyet Müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetiminden mezun oldu.

-Kars Emniyet Müdürü iken, Diyarbakır gibi yıllarca PKK ve Hizbullah terörünün ve aşırı göçün ağır sonuçlarını yaşayan bir ile emniyet müdürü olarak atandı.

- Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul Beykoz'daki villasına yapılan baskında büyük rolü vardı. Gaffar Okkan, Hizbullah'ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı.

- Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler.

- İki küçük otomobil aldı Gaffar Okkan. Mavi-beyaza boyattı. İkişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim etti, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım etti.

-Havaalanındaki kadın polisler yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, uçağa kadar götürdü. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı.

-Okan'ın ilklerinden biri de şehrin kritik noktalarına kurdurduğu kameralardı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.

Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü görevinde iken 24 Ocak 2001 günü saat 17:40 sıralarında makâmından Valilik Binası'na seyir hâlinde iken, Sezâi Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflâtun Park arasında, kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek açılan ateş sonucu olay yerinde şehit edildi.

Emniyet Müdürü'nün öldürülmesine tepki gösteren Diyarbakır halkı, cenazenin olduğu gün kepenk kapattı ve şehrin sokaklarında protesto yürüyüşü yaptı.

Bu cinâyet hâlâ çözülememiş olmakla birlikte, ya Hizbullah ya da PKK tarafından işlenildiği iddia edilmektedir. Hakkında pek çok gazete yazısı ve kitap yazıldı. Ayrıca Gaffar Okkan'ın hayatını ve bu suikastı konu alan "3310 Öldürüldü" isimli kitap Emrah Gürkan tarafından kaleme alındı.(Wikipedia)


-----

Kaynaklar - Wikipedi ve Bianet.org
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.12.2012, 19:09   #2
Çevrimdışı
C.Doğan
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

Derin Devlet adı altında işlenen suçlar. Gaffar Okkan cinayetinin failleri belki de hiç bulunmayacak.

Paylaşım için teşekkürler SerseriGezgin.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz C.Doğan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 05.01.2013, 18:46   #3
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

Ölümünün dokuzuncu yıldönümünde(2010) gaffar okkan suikastında yaralanan polis memurları ilk kez konuştu. dehşet gecesi yaşadıklarını anlatan gazi iki polis memuru, suikastın hizbullah tarafından yapıldığını düşünmüyor. nedeni ise hizbullah gibi bir örgütün bu kadar planlı programlı bir suikast düzenleyemeyeceği.

Bir ay evvelinden Gaffar Okkan'a yönelik suikast olacağının istihbaratının geldiğini belirten polis memurları, olaydan önce elektriklerin kesildiğine dikkat çekerek, iki sokak ötede bulunan jandarmanın olayı duymamasına hayret ediyor.

Türkiye'nin en büyük suikastlarından birine 24 ocak 2001 tarihinde kurban giden diyarbakır emniyet müdürü gaffar okkan, ne tek bir el ateş edebildi ne de karşı koyabildi. o çok sevdiği diyarbakır halkının kendini öldürmeyeceğini, öldürtmeyeceğini düşünüyordu. o yüzden zırhlı araca dahi ihtiyaç duymadı. kendi polisi haklı olsa bile diyarbakır halkını her zaman savundu. hiçbir emniyet müdürünün sevilmediği kadar sevildi diyarbakır'da. diyarbakırspor'u birinci lige taşımak için canla başla çalıştı. kimi zaman kahvelerde çay içti, ciğercide tebdili kıyafet ciğer yedi.kürtçe'yi öğrendi, demokratik açılımın ilk tohumlarını aslında o attı. ancak o çok sevdiği ve sevildiği kentte hak etmediği bir suikastta kaybetti hayatını. aradan dokuz yıl geçmesine rağmen okkan suikastı aydınlatılamadı. iddialar, soruşturmalar, tanıklar, kafa karıştırıcı ihbarlar sonuca gitmeye engel oldu.

Hizbullah'a açtığı operasyonlarla adını duyuran okkan için en çok hizbullah'ın bu olayı yapabileceği söylendi. ancak diyarbakır 4. ağır ceza mahkemesi, 'hizbullah' üyelerinin suikastla' ilgili yargılandıkları davanın gerekçeli kararında hizbullah'ın bu kadar planlı bir eylemi gerçekleştirmesinin mümkün olmadığına dikkat çekti: "bu suikast incelendiğinde hizbullah'ın daha önce bu şekilde herhangi bir eylem yapmadığı, suikastın son derece profesyonelce planlandığı, örgütün genellikle eylem kararı alındıktan sonra hedefteki kişinin takibi ve istihbaratının yapılmasından sonra 1 tetikçi, 1 koruma ve 1 gözcü tarafından hedefteki kişinin müsait bir yerde tabanca ile vurularak veya satırlanarak öldürülmesi seklinde gerçekleşmektedir. istihbarat sonucu emniyet müdürünün geçeceği yolun ve saatin tespit edildiği, o saatte o bölgedeki elektriklerin kesildiği ve daha sonra 10 koruma polisiyle makam aracıyla giderken eylemin gerçekleştiği görülmektedir. gaffar okkan halkla iç içe bir emniyet müdürüydü. eylemin çok basit bir şekilde gerçekleşmesi mümkün iken, bu kadar profesyonelce yapılmış olması düşündürücü."

Suikast ihbarlari hep vardi.


Beş polisin şehit olduğu, dört polisin yaralandığı olay üzerinden 9 yıl geçti. olayın tanıkları ve şahitleri şimdiye kadar hiç konuşmadı. ölümünün dokuzuncu yıldönümünde gaffar okkan suikastında yaralanan polis memurları ilk kez konuştu. o dehşet gecesi yaşadıklarını gazi iki polis memuru anlattı.

O dönem Gaffar Okkan'ın makam korumalığını yapan ve suikastta bileğinden yaralanan eski polis memuru veli göztepe onlardan biri. veli göztepe, ankara emniyet müdürlüğü asayiş şube'de göreve başlamış. dört yıl ankara'da görev yaptıktan sonra 1999'da tayininin çıkmasıyla diyarbakır'a gelmiş.

O dönemler diyarbakır'da terör olayları hat safhada. haliyle tedirgin bir şekilde gitmiş bölgeye: "gaffar okkan 1997'de gelmişti diyarbakır'a. sivil kıyafetlerle dışarıda dolaşıyor halkın olduğu yerlerde yemek yiyor. bir anda gaffar okkan olmuş gaffar baba." gaffar okkan genelde gündüzlerini vatandaşlara geceleri ise polise ayırıyor.tayini diyarbakır'a çıkanlarla birebir görüşüyor. tekmili iyi verenlere göre görev yerlerini belirliyor. veli göztepe'ye de bölge korumalığı düşüyor. yani gaffar okkan makamdan çıktığında belirli stratejik noktaları ablukaya, okkan'ın gideceği geçiş yerlerinde güvenlik önlemlerini alacak.

Veli göztepe, bir ay evvelinden gaffar okkan'a yönelik suikast olacağının istihbaratının geldiğini belirtiyor. ancak okkan'ın bu tür ihbarlara pek kulak asmadığını, kendine ve diyarbakır halkına olan güvenine işaret ediyor: "sürekli istihbarat vardı; ama herhangi bir güvenlik önlemi yoktu. çünkü emniyet müdürümüz 'beni iki yerde öldüremezler biri memleketim hendek'te diğeri diyarbakır'da diyordu."

Diyarbakır halkına güveninden dolayı zırhlı araç dahi istemiyordu okkan. zırhlı araç olursa halk hakkımda yanlış düşünür diyordu. zaman zaman suikast girişimleri de oluyordu okkan'a. diyarbakırspor'la siirtspor'un maçında birisi silahını çıkartıp doğrultmuş; ama diyarbakırspor'un gol atmasıyla millet etrafını sarınca başarısız olmuş girişim."

Olaydan önce elektrikleri kestiler.

Göztepe, olaydan birkaç gün önce dahi tüm teşkilatın içine bir korku düştüğünü, basit kavgalara bile kaleşnikof'la gittiklerini dile getiriyor. göztepe, olay gecesinde yaşananları şöyle anlatıyor: "Gaffar Okkan makamından çıkıp valiliğe gidiyordu. önümüzden geçti. selamımızı verdik ve hemen araca binip peşine gittik. en önde motorize ekip, onun arkasında gaffar okkan'ın makam arabası, onun ardında artçı korumalar, onun ardında trafik aracı ve benim kullandığım araba. olaydan önce şehirde elektrikler kesildi. diyarbakır'da kaçak elektrik çok kullanıldığı için yine şalter attı sandık. bindiğimiz anda bir kaleş mermisinin sesini duyduk ve ardından bir el bombası atıldı. yunus geçtikten sonra gaffar okkan'ın aracını taramaya başladılar. biz, ne oluyoruz derken ben aracın yönünü başka yöne kaydırdım; ama üç köşeden biz de saldırıya uğradık."

Veli göztepe'nin bulunduğu araçta iki kişi bulunuyor. aracın yönünü çevirdiğinde bir mermi dikiz aynasına diğeri koltuk başına isabet ediyor. denk gelse ya kalbinden ya beyninden vurulacak. ancak eline isabet eden mermi bileğini delip geçiyor. 4,5- 5 dakika süren çatışmanın ardından ağır yaralandığını aktaran göztepe, "mermiler burnumuzun dibinden, saçımızın üzerinden geçiyordu. omzum, kalçam yanıyor, bileğimden kan fışkırıyordu. arabanın önüne bomba atılınca camlar patlamış vücudumuza girmişti. arkadaşlarımızdan biri beyninde delik arıyor, salavat getiriyordu. hemen 'merkez taranıyoruz' diye tüm ekiplere bildirdik. olay yerine gelip bizi hastaneye kaldırdılar." diyor.

Şarapnel parçaları göztepe'nin kalçasına ve omzuna saplanıyor. ameliyat denilse de hâlâ o parçalar vücudunda duruyor. ancak bileğinin kesileceği, kurtarılmasının mümkün olmadığı söyleniyor. yapılan ameliyatlar sonunda bileği kurtarılıyor göztepe'nin. iki sene tedavi gördükten sonra 2002'de emekli oluyor.

İki sokak ötede jandarma olayi duymuyor.

Olayın ardından hizbullah'ın yaptığına dair iddialar kuvvetleniyor. Gaffar Okkan'ın hizbullah'a yönelik operasyonlar yapması, olay yerinde bulunan silahların hizbullah'ın kullandığı 'makarov' marka olması, istanbul'da öldürülen hizbullah liderinin beyninden 70 mermi çıkarılması ve okkan'ın da aynı şekilde öldürülmesi bir misilleme yapıldığının göstergesi deniliyor.

Olay yerinde 14 silah ele geçiriliyor. olayın ise 26 kişilik bir ekip tarafından gerçekleştirildiği iddia ediliyor. peki, diyarbakır'ın en işlek caddelerinden birinde, akşam iş çıkışı saatinde ve etrafında dükkânlar olduğu halde olay yerine eline kolunu sallayarak gelen bu 26 kişiyi neden kimse görmüyor?

Veli göztepe, teröristlerin beş metre arayla dizildiklerini söylüyor. bir yerde kaçırılırsa diğer tarafta kaçırmalarının mümkün olduğunu belirtiyor. olayın ardından teröristlerin izine hiçbir şekilde rastlanmadığını anlatan göztepe, şunları söyledi: "polis arkadaşların söylediklerine göre olay yerine diyarbakır kolordu komutanı geliyor. 'sayın valim, ne kadar asker var her yeri çevreleyelim' diyorlar; ama vali sıkıyönetim var diyerek engelliyor. asker ısrar etse de vali gidilmemesi gerektiğini hatta gidenler hakkında soruşturma açılacağını söylüyor. kimileri teröristlerin iki sokak ötede eski bir imamın evinde kaldıklarını söylüyor. diyarbakır'da aranmayan yer kalmadı ama yer yarıldı yerin içine girdiler sanki bulunamadı."

Göztepe, olayın hizbullah tarafından yapılmadığını düşünüyor. nedeni ise hizbullah gibi bir örgütün bu kadar planlı programlı bir suikast düzenleyemeyeceği.

Göztepe, "ancak hizbullah taşeron olarak kullanılmış ve olaya hizbullah süsü verilmiş olabilir. diyarbakır eroin sevkiyatının geçiş noktası. kaçakçılıkla ilgili çok operasyon yaptık. bunlar birilerinin işine gelmemiş olabilir. biz o dönem konuşmak istedik; ama can güvenliğimizden korktuk." ifadesini kullanıyor.

Jitem kimlikli kişiler kimdi?

Eski polis memuru göztepe, geçtiğimiz aylarda yıldırım beğler tarafından ortaya atılan 'gaffar okkan'ı özel kuvvetler öldürdü' iddialarına ihtimal vermeyerek, "yeri geldiği zaman sırt sırta verdiğimiz dava arkadaşlarımızın bunu yapabileceğine inanmıyorum." diyor.

Göztepe, olayın ardından yaşananları ve kafasındaki soru işaretlerine şöyle dikkat çekiyor: "olay bittikten sonra iki sokak ötede polis o tarafa doğru gelen araçları durduruyor. araçlardan birini durdurup kimlik istiyor. bakıyor jandarma istihbarat kimliği var. içindekiler 'biz de sizdeniz, ne oluyor burada?' diyorlar. arkadaşımız, 'emniyet müdürümüzü vurdular duymadınız mı?' diyor. bunlar, 'biz hiçbir şey duymadık!' deyip gidiyorlar. yani iki sokak ötede silah ve bomba seslerini nasıl duymuyorlar burası soru işareti. polis hemen önlem almak için diyarbakır'ın giriş ve çıkış noktalarını kapatıyor. iki siyah camlı minibüsü durduruyor. minibüsün içindekiler polise jitem kimliklerini gösteriyorlar. 'biz ihbar aldık gaffar okkan'ı vuranlar mardin yoluna doğru kaçıyorlarmış. biz onları takip edeceğiz' diyor ve uzaklaşıyorlar."

Gördüğüm kişiler terörist olamazdı.


Olay günü gaffar okkan'la birlikte mehmet kamalı, atilla durmuş, mehmet sepetçi, sabri kün, selahattin baysoy isimli polis memurları şehit oldu. nuri bozkurt, veli göztepe, fatih gökçek, selim şişman ve mustafa dinçer olaydan yaralı kurtulan polislerden.

Fatih gökçek, 1992'de ankara çevik kuvvet'te başladığı polislik hayatına tayininin çıkmasıyla diyarbakır'da devam etmiş. dokuz yıllık polislik yaşamı suikast sırasında aldığı merminin omuriliğine isabet etmesi sonucu son bulmuş. gökçek de olayda yaralanan diğer polis arkadaşları gibi emekli. kazadan geriye, hayatına koltuk değnekleriyle devam ediyor. o olaydan bu kadarıyla kurtulduğuna şükrediyor.

Diyarbakır'da ilk görev yeri terörle mücadele olmuş gökçek'in. ardından karakol polisi olarak şehitlik karakolu'nda, yani olayın hemen yakınlarında göreve başlamış.

Gökçek, terörle mücadelede görev yaptığı sırada pkk'dan çok hizbullah'la ilgili operasyon düzenlendiğini dile getiriyor. hatta olaydan kısa süre önce hizbullah'ın camileri kullandığı ve propaganda yaptığı bilgisi gelmiş.

Okkan'ın talimatıyla camilerde nöbet tutulduğunu ifade eden gökçek, "rahmetli, eğer makarov marka silahlı birini yakalayıp getirin, dile benden ne dilerseniz diyordu. hüseyin velioğlu'nun yakalanma operasyonunu da bizzat kendisi yürüttü. hatta diyarbakır istihbarattan biriyle istanbul'a gitti. operasyona bizzat katıldı." şeklinde konuştu.

Olaydan sonra emekliye ayrılan gökçek, 24 ocak gecesi yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "ben şehitlik karakolu'nda görevliydim. olaydan önce bir çocuk kaybolmuş diye bir anons geldi ve bizim ekip otosu, aramaya gitti. karakolun önündeyken müdür bey geçti. 30 saniye falan sonra bir mermi sesi duyduk. sonra 'merkez taranıyoruz' diye bir anons. bizde zannettik bizim ekibi tarıyorlar. hemen başkomiserin şahin marka arabasına atlayıp olay yerine gittik. tam rahmetliye el bombasını attılar biz olay yerine vardık. ara yolda ama çukur bir yerde iki kişiyle karşı karşıya geldik. başkomiser de gördü adamları, ikimizde silahı doğrulttuk. adamın birinin elinde tabanca, diğerinde kaleş var. ateş edeceğiz, 'teslim ol' diyeceğiz ama adamların tipi hiç terörist gibi değil. bir an olay yerine bizim gibi polislerin geldiğini düşündük. polis sandık onları. tıraşlı, üstü başı giyimli, sarışın, doğulu olmadığından eminim. biri orta yaşlı, biri 25'li yaşlarda. 'siz kimsiniz?' diyorum ses yok. 'polis misiniz asker misiniz?' diyorum ses yok. onlar da bize silah çekmedi."

O sırada sol taraftan bir mermi isabet alır gökçek. sol taraftan omuriliği delip çıkar mermi. can havliyle baş komiserle ikisi o adamların üzerine bir şarjör boşaltır. bu nedenle içlerinden birinin ölmüş olacağını düşünüyor. olaydan sonra onların da izine rastlanmaz. gökçek, sürükleyerek birileri tarafından götürülmüş olabileceğini düşünüyor.

Gökçek de siyah camlı iki minibüsün içinde jitem'den olduklarını söyleyip mardin yoluna doğru hareket edenleri polis memuru arkadaşlarından duyduğunu belirtiyor. hatta olaydan sonra birkaç kişinin diyarbakır orduevi'ne girdiğini söylediklerini ifade ediyor.

Devleti mahkemeye verdim kazandım.

Fatih gökçek, o gün kendisini ve başkomiseri öldürmek istemediklerini, isteselerdi öldürebileceklerini vurguluyor. ancak tek mermiyle yaralandığını belirtiyor. mermi böbreğine ve bağırsaklarına zarar verir gökçek'in. önce hayati tehlikeyi atlatır ardından omurilik ameliyatı yapılır. 10 gün diyarbakır'da sonra ankara'da tedavi görür. yüzde 90 iş göremez raporu verilir. sol tarafı hiç tutmaz, sağ tarafta ise dize kadar his vardır. eşinin yardımlarıyla hayata tutunur. yaralı polis memuru olaydan sonra devletin mağduriyetini karşılamadığını düşünerek içişleri bakanlığı'nı mahkemeye verir ve 2008'de kazanır.

Mahkemeyi kazanmasına rağmen 'ödenek' olmadığı gerekçesiyle kendisine yardım yapılmadığını anlatan gökçek, "doğu'da terör mağdurlarına şu kadar yardım yaptık diyorlar. orada adamların köpeğine zarar gelse onlar karşılanıyor ama bana gelince ödenek yok diyorlar. ben bu vatan için bu hale gelmişim. bu allah'tan reva mı? ayağımdaki cihaz çok pahalı. eskiden bunun parasını alabiliyorduk; ama şimdi biz verip daha sonra bize veriyorlar. yüzde 90 iş göremez raporum olduğu halde doktor burada bakması gerekirden memleketimden ankara'ya gidip geliyorum. bunların düzeltilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

Gaffar Okkan korumasi, Osman Durmuş'un yeğeni Atilla Durmuş'un hikâyesi


Osman durmuş'un yeğeni atilla durmuş'un, ilkokuldan arkadaşı olduğunu kaydeden gökçek, şunları söyledi: "ikimiz de diyarbakır'da görev yapıyorduk. o özel harekât'taydı ben terörle mücadelede. bir gün dönemin sağlık bakanı osman durmuş, diyarbakır'a geldi. hepimizle tokalaştı, sıra atilla'ya gelince atilla elini bırakmamış. osman durmuş tekrar sıkmış yine bırakmamış bir bakmış yeğeni atilla. durum gören gaffar okkan, atilla durmuş'a osman durmuş'u nereden tanıdığını sormuş. o da amcam deyince bundan sonra benim koruma polisim olarak görev yap demiş. atilla durmuş da olayda beynine aldığı tek kurşunla şehit düşen polis memurlarından."

Polis tutanaklarina geçen görgü taniklarinin ifadelerinden bazilari

- Olayın olduğunda yakınlarda bulanan yufkacıda çalışmaktaydım. eve gitmek için o istikamete doğru giderken önce seri ve tek tek olmak üzere silah sesleri gelmeye başladı. arkasından iki büyük patlama sesi. bu esnada önümde 35 yaşlarında siyah saçlı, siyah bıyıklı, normal kilo ve boyda, diğeri sarışın 25 yaşlarında kısa boylu tek elleri montlarında süratli bir şeklide yanımdan geçtiler. geçerken 'bak gördün mü nasıl silah sıktılar' şeklinde konuşmaktaydılar.

- O esnada iş yerinde amid kıraathanesindeydim. kahvehanede bulunan müşterilere çay servisi yaparken büyük bir patlama sesi duyduk. trafo patladı sandık. 4-5 dakika sürdü silah sesleri. silah sesi kesildikten hemen sonra uzun boylu 30-35 yaşlarında birisi kahvehaneye gelerek yaralandığını söyledi. elektrik kesik olduğu için net göremedim. daha sonra hiç beklemeden kahvehaneden çıktı.

- Olay günü bakkal dükkânımda oturmaktaydım. silah seslerini duyunca dışarı çıktım. ellerinde silah olan iki kişi gördüm. sokağa doğru ateş etmeye başlayınca dükkâna girdim. sesler kesildiğinde tekrar dışarı çıktım. üç şahsın kaçtığını birinin polis olduğunu gördü.(Alıntıdır kaynak bilinmiyor)
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 05.01.2013, 19:13   #4
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

Ölümünden 12 yıl geçtiği halde gerekse ergenekon gerekse diğer davalarda adının geçmemesi geçse bile sadece iddialarda kalması.. katillerinin halen bulunamaması..çok üzücüdür...

Halkın polisi,Halkın adamı olan yöneticiler için son hep böylemi olmak zorundadır.. anlayamıyorum
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2013, 20:30   #5
Çevrimdışı
Subutay
Eflamor

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

‎24 Ocak 2001 - ALİ GAFFAR OKKAN

18 Kasım 1997'de Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Kars Emniyet Müdürü iken Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak atandı. Şüphesiz bu kararname ile birlikte çok şey değişecekti. 1998 yılının ilk günlerinde bu bazalt gözlü şehirde göreve başlayan Gaffar Müdür ilk birkaç gün şehri tebdil-i kıyafet gezdi. Çaycıya gitti ''çay içeceğim ama param yok'' dedi, çaycı ise ''lafı mı olur?'' dedi kaba Türkçesi, ince yüreğiyle. Gece yarısı Ciğerci Salih Usta'ya gitti ''açım ama param yok'' dedi, Salih Usta ''para mı?'' dedi gülerek ve ''yabancı olduğun belli, kalacak yerin var mı?'' diye sordu. Bu soruyu duyar duymaz Gaffar Baba'nın gözleri dolmuştu. Diyarbakır Emniyet Müdürü olduğunu söyleyince Salih Usta ''ben de valiyim'' dedi, güldüler... Sonraki günlerde Gaffar Okkan, makam arabasıyla Ciğerci Salih Usta'nın yanında geçerken durması ve arabadan inip ''İşler nasıl ustam?'' diye sorması ise Salih Usta'nın gözlerini yaşarmıştı. ''Yıllarca hakarete eden, küfreden, ciğer yiyip de parasını vermeyen, istediğimde de döven polislerin tam tersine bana sarılmıştı bu polis, hem de sıradan bir polis değil 5500 polisin şefiydi. Bir Diyarbakırlı için bunlar ne demektir, anlayamazsınız. '' diyerek duygularını ifade ediyordu,


Salih Usta.
__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.






la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin
nisi credideritis non intelligentis
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Subutay'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2013, 12:20   #6
Çevrimdışı
Fatih324
Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

mezari memleketim aksarayda devletin onemli evlatlarindan birisiydi allah rahmet eylesin
__________________
Sahip oldukların sonunda sana sahip olur.

Tyler Durden(Fight Club)
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Fatih324'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2013, 12:30   #7
Çevrimdışı
MyLife
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gaffar Okkan'ı Jitem Öldürdü..

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Subutay Mesajı göster
‎24 Ocak 2001 - ALİ GAFFAR OKKAN

18 Kasım 1997'de Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Kars Emniyet Müdürü iken Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak atandı. Şüphesiz bu kararname ile birlikte çok şey değişecekti. 1998 yılının ilk günlerinde bu bazalt gözlü şehirde göreve başlayan Gaffar Müdür ilk birkaç gün şehri tebdil-i kıyafet gezdi. Çaycıya gitti ''çay içeceğim ama param yok'' dedi, çaycı ise ''lafı mı olur?'' dedi kaba Türkçesi, ince yüreğiyle. Gece yarısı Ciğerci Salih Usta'ya gitti ''açım ama param yok'' dedi, Salih Usta ''para mı?'' dedi gülerek ve ''yabancı olduğun belli, kalacak yerin var mı?'' diye sordu. Bu soruyu duyar duymaz Gaffar Baba'nın gözleri dolmuştu. Diyarbakır Emniyet Müdürü olduğunu söyleyince Salih Usta ''ben de valiyim'' dedi, güldüler... Sonraki günlerde Gaffar Okkan, makam arabasıyla Ciğerci Salih Usta'nın yanında geçerken durması ve arabadan inip ''İşler nasıl ustam?'' diye sorması ise Salih Usta'nın gözlerini yaşarmıştı. ''Yıllarca hakarete eden, küfreden, ciğer yiyip de parasını vermeyen, istediğimde de döven polislerin tam tersine bana sarılmıştı bu polis, hem de sıradan bir polis değil 5500 polisin şefiydi. Bir Diyarbakırlı için bunlar ne demektir, anlayamazsınız. '' diyerek duygularını ifade ediyordu,


Salih Usta.
Vay be neler varmış bir ciğerin parasını bile vermiyorlarmış demek. Adamda ne güzel anlatmış.
__________________
Yüreğim hafif ıslaktır benim kuytu köşelerde ağlamaktan,
ve rengi hafif uçuktur kurusun diye,
kaç kez güneşe asmaktan...
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz MyLife'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
gaffar, jitem, okkanı, öldürdü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 18:39.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.