Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Serbest Kürsü

Serbest Kürsü Her konuda tartışma açılan konular burada


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 20.04.2013, 13:30   #1
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Exclamation Nato'nun Gizli Virüsü: Gladio

Soner Yalçın Söyleşisi...


Ünlü yazar Soner Yalçın, soL Gazetesi’nde başlayan “Yeni Rejim Kurulurken – Gladio” başlıklı yazı dizisi için konuştu. Yalçın, AKP ve Cemaat birer piyon dedi.


Başlarken….

Susurluk kazasının ardından Derin Devlet, Gladio ya da kontrgerilla olarak adlandırılan yapı çok tartışıldı. Türkiye’de işlenen faili meçhul cinayetlerin, katliamların, köy yakmaların, işkencelerin arkasında imzası olan bu karanlık örgüt ile devlet hesaplaştığını iddia etti ama tartışmalar bitmedi.

AKP iktidarıyla birlikte yeniden bir hesaplaşma başlatıldığı söylendi ve binlerce insan haklı ya da haksız biçimde derin devlet ve çete üyesi olduğu iddiasıyla cezaevlerine atıldı. Fakat Gladio, faaliyetlerine devam etti. Hrant Dink ve azınlıkların temsilcileri klasik kontrgerilla yöntemleriyle öldürüldü. Emniyet ve MİT kaynaklı olduğu açığa çıkan sahte delillerin üretilmesi, gizli tanıklar, yakın zamanda Paris’te Kürt kadın siyasetçilere yapılan suikast, Sinop ve Samsun’daki faşist saldırılar, derin devletle ilişkili olduğu söylenen 28 Şubat’ın yıldönümü ve İmralı görüşmeleri Gladio tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.

Kontrgerilla veya Gladio olarak anılan yapılanma üzerine Türkiye’de birçok çalışma yapıldı, onlarca kitap yazıldı. Biz de bu konuyu takip eden, kitap kaleme alan, yazar ve siyasetçilerle birlikte “Gladio-Derin Devlet” dosyasını masaya yatırdık ve tartışmaları güncelledik. Gladio neden kuruldu? Susurluk’ta bir hesaplaşma oldu mu? Gladio sürüyor mu? Kim kullanıyor? Ve daha birçok sorunun yanıtını aradığımız söyleşi dizimizin ilk bölümü, bugün Soner Yalçın’la başladı. Can Dündar, Akın Birdal, Belma Akçura, Fikri Sağlar Ve Merdan Yanardağ ile sürecek.

soL: Kitaplarınızda daha çok “Gladio” adlandırmasını tercih ediyorsunuz, sizce “derin devlet”, “kontrgerilla” ve “gladio” bir ve aynı şeyler midir?

Soner Yalçın: Kavram kargaşası var; bu nedenle kafalar çok karışık ve aslında belki de bilerek karıştırılıyor. Bunun en temel nedeni kavramlarla tartışmıyor, kişiler üzerinden meseleleri anlamaya ve tartışmaya çalışıyoruz.
Devlet teorisi bilinmeden “derin devlet” vs. kavranabilir mi? Teoriyi bilirseniz o halde “derin devlet” diye bir ayrı yapının olamayacağını bilirsiniz. Evet “derin devlet” yoktur, devletin kendisi vardır. Kararı alan devlettir, uygulayıcıları değişmektedir. “Uygulayıcılar” bazen yoldan çıkmaktadır, bunun tipik örneği de Susurluk Çetesi’dir.

Devlet bağımsız mıdır? Değildir, kime bağlıdır NATO’ya. Demek ki devlete kimi zaman karar aldıran bir yapı daha var. Karşımıza o zaman Gladio çıkıyor.

Nedir bu Gladio?

İkinci Dünya Savaşı’nda doğdu. İngilizler düşman işgali altındaki topraklarda direniş hareketi örgütlemek için 1940 yılında “Özel Harekatlar İdaresi” (SOE) adlı gizli bir ordu kurdu. Aynı süreçte ABD’de OSS (Office for Strategic Service) aynı amaçla kuruldu. İşte bu servis aynı zamanda CIA’nın temelidir. Savaş bitince Gladio kalkmadı. SOE ve OSS bu kez, başta Batı Avrupa’daki komünist hareketlere karşı kullanılmaya başladı. İngiltere’de ayrıca SBN (Stay Behind of Nets) yani “özel hareket birliği” oluşturuldu. Bunlar orduya değil istihbarat örgütlerine bağlı çalışıyordu.

Ve eyleme mi geçti?

Bu gizli ordular, askerler ve aşırı sağcılardan oluşturuldu. 1949’da NATO’nun kurulmasıyla gizli ordular bir çatı altında birleştirildi. Türkiye 1952’de NATO’ya girince buraya dahil oldu; Seferberlik Tetkik Kurulu kuruldu. Finansmanı, teçhizatı ABD’den geldi. Bu kurum daha sonra (ihtiyaçla birlikte büyüyerek) adını “Özel Harp Dairesi” olarak değiştirdi. Sonraki gelişmeleri biliyorsunuz. Gladio’nun ana hedefi Türkiye’nin sola savrulmasını önlemekti. Bunun için sol rüzgarların etkili olduğu dönemde 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yapılmasını sağladı.

Son olarak şunu eklemeliyim, Türkiye’de yandaş medya tarafından sürekli bir yalan pompalanıyor. İtalya’da ve diğer ülkelerde Gladio filan açığa çıkmadı. Çıkarılamadı. İtalyan tarihçi A. Giannuli, Gladio’nun ortaya çıkması için NATO arşivlerine girmenin şart olduğunu söylüyor. Bizim aklıevveller ise “derin devleti” hangi kozmik odalarda arayacağını bilemiyor; işin merkezi NATO’dur. Gladio hâlâ görev başındadır.

“Derin devlet-Gladio” konusunda bir köken tartışması var. Sizin az önce anlattıklarınızın aksine; kökenini Osmanlı’ya, Teşkilat-ı Mahsusa’ya dayandıran da var (Başbakan Erdoğan örneğin)…

Bizdeki tarih anlayışı anlamaya, kavramaya değil alkışlamaya ya da mahkum etmeye dayalıdır. Kimine göre İttihatçılar iyi, kimine göre İttihatçılar kötü, tarihin böyle bir değerlendirmesi olmaz. Bizde tarihçilik “nasıl” sorusu üzerinden anlatılır oysa asıl soru “neden” sorusu olmalıdır. “Nasıl” sorusu duyguya yöneliktir, “neden” sorusu ise akla. “Neden” sorusunun bizim ülkemizde olmamasının sebebi Soğuk Savaş dönemidir. Bizim okullarımızda, üniversitelerimizde Marks’ı olmayan bir sosyal bilimler öğretilmiştir. Dogmatizmin sıkıntılarını çekiyoruz bugün. Öyle ki, Efendi kitaplarımda aslında Türk devletinin nasıl oluşturulduğunu anlatmaya çalıştım ama bunu bile anlayamayan entelektüel bir sığlığımız var.

“Derin Devlet” ve Gladio’nun kökü içeride değil dışarıdadır, İttihatçılarla bir ilgisi yoktur. İttihatçılar’ın siyasi yöntem olarak şiddeti benimsemeleri ayrı bir yazı konusudur. Ama çok meraklılara yardımcı kitap olarak Eric Hobsbawm’ın “İlkel Asiler” kitabını önerebilirim.

AKP VE CEMAAT PİYONDUR

AKP döneminde Gladio olarak adlandırabileceğimiz bir yapı sürdürülüyor mu?


Gladio faaliyettedir. Dün her taşın altında komünist arıyorlardı, bugün Ergenekoncu ya da ulusalcı arıyorlar. Gladio bugün neoliberalizmin bekçiliğini yapmaktadır. Karşı çıkanlara “terörist damgası” vurulmaktadır. ABD-İngiltere merkezli terör yasalarının çıkmasının sebebi budur, en son terörle ilgili malvarlıklarına el koyan yasayı çıkardılar.

Gladio bugün ideolojik hegemonyasını “Yeni Sağ” (Çağdaş Muhafazakarlık!) adında sürdürmektedir. AKP- Cemaat piyondur, tüketim tarihleri geçince kapı önüne konulacaklar. “Eski Devlet”le hesaplaşan AKP- Cemaat değildir, Gladio’dur; ABD”dir yani. Soğuk Savaş dönemine göre yapılandırılan devlet (ve kuşkusuz TSK) Yeni Dünya Düzeni’ne uyumda sorun yaşadılar ve bu sorunu Ergenekon, Balyoz operasyonlarıyla gidermek istiyorlar.

“Yeni Gladio” kim tarafından yönetiliyor sizce? Cemaat ve CIA bu işin bir yerinde duruyor mu?

Fethullah Gülen Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği kurucusuydu. Bugün Pensilvanya’da yaşıyor. 40 yıllık bir tarihi süreç aslında sorunun yanıtı değil mi? Gladio; Hıristiyanlar için Opus Dei neyse Müslümanlar için de Cemaat’in o olmasını istiyor. Cemaat’in bu yönü ortaya çıkmıştır; okullarının amacı ortaya çıkmıştır, arkasındaki güç ortaya çıkmıştır.

“AKP ve Cemaat piyondur” dediniz. Geçtiğimiz gün Antalya’da da söylemiştiniz. ABD “mutlak olarak” hakim ve diğerleri denileni yapan basiretsiz kişiler midir? Cemaat ve AKP’nin rolünü küçümsemiyor musunuz bu sözlerle?

Antalya’daki konuşmamda bizim 11 Eylül’ümüzü, 1973’de sosyalist Allende’nin yıkılmasıyla neoliberalizmin Şili’yi bir laboratuvar haline getirdiğini, başarılı olunca İngiltere, ABD, Türkiye, Pakistan Sahra altı Afrikası ve Latin Amarika’ya falan ihraç edildiğini anlattım.
Ve dedim ki, bu büyük oyunun, iktisadi sistemin bir amacı da, (başarı için buna mecbur); toplumsal mücadeleyi küçük küçük parçalara ayırmaktır; çevre hareketi, kadın hareketi, hayvan hakları, etnisite vesaire, hepimizin bir araya gelmesi gerekiyor. Ülkümüz tam bağımsız Türkiye olmalıdır.

‘SUİKAST DEĞİL, PROVOKASYON EYLEMLERİ’

Bir de “yeşil gladio” meselesi var. Siz de bu adlandırmayı kullanıyorsunuz ama geçmişle bir bağı olduğunu da söylüyorsunuz. Şimdilerde ise Kürt siyasetçilerin “Yeşil Gladio”, “Yeşil Ergenekon” iddiaları var. Fakat daha çok “bugünün derin devleti” olarak adlandırıyorlar ve AKP ile ilişkilendiriyorlar.

Dün “ülkücü” idi kullanılanlar bugün “Müslümanlar”. Her oyuna, her stratejiye uygun piyon bulunuyor ve kullanılıyor. “Yeşil Gladio”yu böyle tanımlıyorum.

2000’li yıllarda gerçekleşen Rahip Santorini, Hrant Dink cinayetleri, Zirve Yayınevi katliamı Yeşil Gladio işi midir peki?

Rahip Santorini, Hrant Dink, Zirve Yayınevi cinayetleri konusunda yanıttan çok sorularım var. Ergenekon-Balyoz operasyonlarına batı desteği almak için (ve tabii suçu bu çevrelere atarak) Gladio’nun yaptığı cinayetler midir? Dava dosyalarını okuyan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim, bu cinayetlerin Ergenekon-Balyoz ile bir ilişkisini kuramadım. Ama nedense polisin ve iddia makamının cinayetleri bu davalara bağlamak için büyük bir gayret içinde olmasını anlamlı buluyorum. Ayrıca polisin büyük ihmalini yazan Nedim Şener gibi gazetecilere, Hanefi Avcı gibi emniyet müdürüne de zalimlik yapılması kafamdaki kuşkuların gitmesine neden oluyor. Bu dosyalar yıllar sonra yeniden açılacaktır. Bunlar suikast değil provokasyon eylemleridir. Yani amaç kişiyi ortadan kaldırmak değildir.

‘CİHANGİR SOLCULARI HERKESİN KAFASINI KARIŞTIRDI’

Ergenekon adlı yapılanmanın Gladio’nun bir parçası, bir derin devlet örgütlenmesi olduğunu düşünüyor musunuz?

“Cihangir Solcuları” (ki bunlar neoliberalizme boyun eğmiş solculukla artık ilgileri kalmamış kafasıyla değil ağzıyla konuşanlar) okumadan, araştırmadan sadece kafasındaki şablonlarla Ergenekon’u, Balyoz’u doğru değerlendiremediler. Herkesin kafasını karıştırdılar. Teorisizliktir aslında bu sorunun nedeni. Ergenekon-Balyoz’un çetelerle filan ilgisi yok, amaç devleti bütünüyle ele geçirmek ve Yeni Dünya Düzeni’ne uygun yeniden yapılandırmaktır. Hukuki değil siyasidir. (Kaynak - OdaTv)
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:36   #2
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Başka bir söyleşi..




Geçtiğimiz ay soL gazetesinde “Yeni Rejim Kurulurken Gladio” başlıklı bir söyleşi dizisi yayınlanmıştı. Türkiye’de kontrgerilla, derin devlet yahut Gladio olarak adlandırılan gizli ve kanlı örgütlenmeler hakkında araştırma yapmış yazar ve siyasetçilerle yaptığımız bu söyleşilere ilişkin, gazete okurları tarafından bazı değerlendirmeler yapıldı.

Türkiye’de ve dünyada Gladio tipi yapılanmaların kimler tarafından kurulduğu ve hangi amaç doğrultusunda kullanıldığı; içinden geçtiğimiz dönemde bu örgütlenmelerin varlığını devam ettirip ettirmediği; yapısı, amacı açısından bir değişime uğrayıp uğramadığı sorularının yanıtlarının arandığı söyleşiler genel olarak bilgilendirici ve açıklayıcı bulunsa da, yeterince detaylı olmadığı yönünde eleştiriler de aldı.

Eleştirilerden en önemlisi, Gladio tipi yapılanmaların dünya çapında ve özellikle Soğuk Savaş döneminde emperyalizm tarafından oluşturulduğunun söyleşilerde ifade edilmesine rağmen, Türkiye dışındaki örneklerinin yeterince anlatılamamış olmasıydı.

soL gazetesi de de bu ihtiyacı gidermek için, konuyla ilgili uzun yıllar çalışma yapmış ve NATO’nun gizli örgütlenmelerini Türkiye’de ve dünyada nasıl kullandığını anlattığı yazıları yayımlanmış Dr. Ataman Aksöyek ile konuştu.
Aksöyek, siyasi mücadelesinin önemli bir dönemini Türkiye dışında yürütmüş bir komünist ve zaman zaman soL Portal’da yazıları yayımlanıyor.

soL gazetesinden Onur Emre Yağan'ın Aksöyek ile yaptığı, dört gün sürecek olan ve geçtiğimiz günlerde soL gazetesinde yayınlanan söyleşinin ilk bölümü şu şekilde:

Geçmiş yıllarda Gladio üzerine oldukça geniş bir araştırma yapmış olduğunuzu biliyoruz. Bu konuda bir yazı diziniz de vardı.

Benimkisi özel bir meraktı.


Aslında, bu konuda Meclis komisyonlarından tarih ve sosyal bilimcilere, gazetecilere dek birçok araştırma yapıldı, doktora tezleri yazıldı, sayısını bilmediğim kadar çok makale ve kitap yayınlandı ama halen aydınlatılmamış öylesine çok yan var ki. Karanlıkta kalanlar bir yana, Parlamento komisyonlarında soruşturma ve inceleme konusu olan, ifadelerle doğrulanmış, basına yansımış olaylar bile örtbas edildi. Belgeler yok edildi. Mahkeme karşısına çıkarılan belli başlı suçlular aklandı.

Türkiye’den mi bahsediyorsunuz?

Hayır, demokrasinin kalesi olduğu düşünülen Avrupa ülkelerinden bahsediyorum. Türkiye’de olan, orada oynanan senaryonun bir benzeri, Türkiye’ye özgü bir uygulamasıdır. Bence, o ülkelerde olanları görmeden, Türkiye’de olanları tam anlamlandırmak olası değil.


Sizin yaptığımız söyleşi serisinde, her biri ayrı saygın bir isim olan muhataplarınız konuya Türkiye’den bakarak, Türkiye’de yaşanan olayları değerlendirmeye çalışıyorlar. Asıl anlaşılması gereken, diğer konuların anlaşılmasına da yardım edecek olan Gladio’nun kendisidir, kanısındayım.
Komünizmin saygınlığı en önemli sorundu.

Ortak bir senaryo mu söz konusu olan?

Evet, 2. Dünya Savaşı bitiminde, Avrupa’da savaşın yıkıntıları henüz sokaklardan kaldırılmadan uygulamaya konulan bir plandan, bir senaryodan bahsediyorum. Hitler “Yıldırım Savaşı” ile Avrupa’yı işgal ettiğinde, işgal bölgelerinde direnecek bir güç yoktu.


Soğuk Harp Avrupa’yı Baltık Denizi’ndeki Szczecin’den başlayarak Triyeste’ye kadar uzanan bir hatla ikiye bölmüştü. “Demir Perde” terimi ilk kez Winston Churchill tarafından 5 Mart 1946 tarihli ünlü Fulton konuşması sırasında, “(…) Doğu ve Batı arasına bir demir perde düştü” şeklinde kullanılmıştır. Bu hattın iki tarafına ordular yığılmıştı. Evvela, Batı tarafından NATO kuruldu, daha sonra Doğu tarafına Varşova Paktı. Varşova Paktı, kara kuvvetleri olarak daha güçlü görünüyordu.

NATO, Varşova Paktı güçlerinin Batıyı olası bir işgali halinde, İkinci Dünya Harbi süresindeki direniş hareketi pratiğinden çıkarak, bu işgale direnecek “direniş güçleri” hazırlamayı düşündü. Yukarıda söylediğimiz gibi, Nazi işgaline karşı direniş güçleri hazırlanmamıştı, bu sefer hazırlıksız yakalanmak istenmiyordu. Bu çalışmalar çerçevesinde planlar yapıldı, bir strateji hazırlandı. Bu çalışmalara “stay behind” ismi verildi. Yine her ülkeye göre bu gizli ordular değişik isimler aldı. İtalya’daki gizli ordunun ismi “Gladio” idi. Gladio adı, süreç içinde bütün kuruluş için kullanılır oldu.

Savaşın bitimi ve hemen sonrasında dünyanın durumuna baktığımızda, gördüğümüz manzara hiç de bugün bize yansıtılan gibi değildi. Faşizmin yenilmesinde en önemli rolü olan Sovyetler Birliği’nin ve Avrupa ülkelerinde anti-faşist mücadelenin başını çekmiş olan komünistlerin, dünya çapında ne denli saygınlık kazanmış olduğunu anımsamak gerekiyor. Asıl sorun da burada, savaşın hemen ardından ortaya çıkan “komünizm tehlikesi”nde idi. Bir yanda sömürgelerde ortaya çıkan kıpırdanmalar, diğer yanda Avrupa ülkelerinde komünistlerin siyasal güç kazanmaya, parlamentolara girmeye başlamaları...

Bu durum ABD, İngiltere ve Fransa’nın dünya çapında hakimiyet kurma planlarının önünde de çok büyük bir engeldi. ABD Başkanı Roosevelt, daha 1944 yılında, o sırada istihbarat çalışmalarını yürüten OSS (Office of Strategie Service- Stratejik Hizmet Bürosu) yerine “komünizme karşı özel savaş yürütecek” çok kendine özgü bir kurum oluşturmak istemişti.

Bu girişim, FBI’ın etkisini yitireceği korkusuyla ilk aşamada John Edgar Hoover tarafından engellendi, ama daha sonra başkan seçilen Truman’ın, kendi doktrinine uygun olarak, özellikle komünizme karşı casusluk faaliyetlerini merkezileştirecek bir büro kurulması emri üzerine, önce geçici olarak CIG (Centre Intelligence Group - ( Merkezi İstihbarat Grubu) kuruldu. CIG geçici bir kuruluştu, zaman içinde daha büyük ve geniş olanaklarla çalışacak devamlı bir kuruluşun gerekli olduğu görüldü ve 26 Temmuz 1947’de, ünlü Ulusal Güvenlik Yasası onaylandı.

Bunun hemen ardından, 18 Eylül’de yürürlüğe giren bu federal kanunla birlikte ordunun, hava kuvvetlerinin, diplomasinin, istihbarat teşkilatının baştan düzenlemesine, bir ulusal güvenlik konseyinin ve sulh zamanında haber alma işlerini yapacak kuruluşun (CIA - Central Intelligence Agency) oluşturulmasına karar verildi.

Yani CIA ile başladı bütün serüven…

Hem evet, hem hayır. Çalışmalar daha evvel başlatılmıştı. Evet, kurumsallaşması CIA ile başladı. Bundan böyle ABD’nin komünizme karşı gizli savaşını bu kurum yürütecekti.


ABD, o dönemde etkin olduğu çeşitli ülkelerde de benzeri bir kanunun çıkmasını temin etti.

Ama biz yasalardan değil, yasadışı olaylardan bahsediyoruz.

Tabii, bu faaliyetlerin gizlice yürütülmesi, hükümetlerin tasarrufundan bile uzak tutulması, devlet başkanlarının suskunlaştırılması bu yasalarla mümkün olmuştur. “Ulusal güvenlik” söz konusu olduğunda, akan suları durdurmak, bir dizi gizli iş yapmak mümkün.


Bu işlerde hükümetlerin rolü yok mu demek istiyorsunuz?

Olmaz mı? Tabii, hükümetlerde ordu, polis, gizli haber alma teşkilatlarında sorumlu birçok insanın bilgisi olmadan olur mu? Tabii vardı. Ama bölük, pörçük.Herkes bir ucunu biliyor, daha fazlasına karışamıyor, üstelik de devlet sırrı olduğu için açıklayamıyordu.


NAZİLER ABD'YE...

Her yerde aynı senaryo demiştiniz...

Kuruluş yöntemleri, kullanılan elemanlar, uygulamaya konulan faaliyetler hep aynı. Savaş sonrası Avrupa’da komünizm tehlikesinden bahsetmiştim. Örneğin, işgal altındaki Almanya’da tam bir karmaşa hüküm sürüyordu.

Bir yanda Nazi suçlularını Nürnberg Mahkemeleri’nde yargılamaya hazırlanırken, öte yanda ABD, İngiltere, Fransa işgal bölgelerinde olası bir Kızıl ordu saldırısına karşı, büyük bir gizlilik içinde, askeri bir güç hazırlığına giriştiler. Bu amaçla kullanılacak elemanlar ülkede zaten hazırdı. Nazilerin vurucu gücü Waffen SS subaylarından daha uygun elemanlar bulunabilir miydi? Azılı anti-komünist, her türden silah ve patlayıcı kullanabilen Nazileri ABD Genelkurmayı’nın bilgisi dahilinde “stay behind” çatısı altında derlediler. Bu arada bir de “ülkeyi Nazilerden temizleme yasası” çıkarıldı. Bu yasa da sayısız faşistin, sözüm ona Nazizmden temizlenerek devlet kadrolarında hizmete alınmasını sağladı. Bütün bunlar, ABD Genelkurmayı’nın projeleriydi.

Bu proje ilk kez 1986 yılında, Allan Ryan’ın hazırladığı 600 sayfalık ABD Adalet Bakanlığı’nın bir raporunda ortaya çıktı. Raporun açıklanması üzerine yapılan basın toplantısında, ABD Adalet Bakanlığı sözcüsü, Nazi suçlusu, 4000 insanın ölümünden bizzat sorumlu olan, 15 bin insanı ölüm kamplarına gönderen Lyon Kasabı Klaus Barbie’nin Almanya’daki “stay behind” ordusunun kuruluşunda aktif olarak çalıştığını kabul etti. Raporda Barbie, SS Oberstrumführer Hans Otto gibi Nazilerin bu gizli ordu çatısı altında toplanarak cezalandırılmaktan kurtuldukları açıklanıyordu. Her ne kadar o sırada aranmakta olan hiçbir Nazi suçlusuna görev verilmediği iddia edildiyse de bunun da gerçek olmadığı ortaya çıktı.

ABD’nin kadrosuna aldığı en önemli isimlerden biri de Reinhard Gehlen’di. Alman Federal Haberalma Teşkilatı’nı (Bundesnachrichtendienst - BND) kuran General Gehlen, savaştan hemen sonra Sovyetler ve komünistler üzerine topladığı mikro filmler ve bilgilerle ABD ordusuna teslim olmuş, ABD’ye götürülerek askeri haber alma teşkilatı başkanı General Edwin Sibert’in himayesinde çalışmış bir Nazi idi. 1947 yılında bir askeri kargo uçağı ile geri döndü. 200 milyon dolar alarak, ABD ile birlikte çalışan “South German Industrial Development Organization” isimli göstermelik bir kuruluş altında “Gehlen Organizasyonu”nu kurdu. Örgütün çatısı altına 5000 eski Nazi ve anti-komünist Rus’u topladı. Gehlen Türk istihbaratının da çok iyi tanıdığı bir isimdi. Bunlar sadece birkaç örnek. Bütün bunlar, ulusal güvenlik adına yapılıyor.
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:40   #3
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Gladio'nun dünyadaki macerası (2): 'İspanya'da Gladio hükümetti'



soL gazetesinden Onur Emre Yağan'ın Gladio tipi yapılanmalar ile ilgili uzun yıllar çalışma yapmış ve NATO’nun gizli örgütlenmelerini Türkiye’de ve dünyada nasıl kullandığını anlattığı yazıları yayımlanmış Dr. Ataman Aksöyek ile yaptığı söyleşinin 2. bölümünü yayımlıyoruz.

O.E.Y.: Toplumsal güvenliğin tehlikeye düşürüldüğü durumlar da olmuyor mu?


A.A.: Bu konuyu bazıları farklı algılıyor: Komünizme karşı mücadele söz konusu olduğunda her şeyi mubah görürler. Bir zamanlar Belçika’yı sarsan “Brabant Cinayetleri” buna bir örnektir. Belçika’nın ağırlıklı olarak Brabant bölgesinde 1982-83 ve 1985 yılları arasında iki dalga halinde, toplam on altı silahlı soygun oldu ve bu soygunlarda 28 kişi öldürüldü. Bu konuda değişik komisyonlar kuruldu, savcılar, yargıçlar görevlendirildi ama failler bir türlü yakalanamadı. Bu işlere karıştığı bilinen eski jandarma ve aşırı sağ örgüt üyesi Martial Lekeu, kendisini yıllar sonra Florida’da bulan Frankovich’le yaptığı söyleşide “İki plan vardı” demiş, “birincisi, soygunlar yapan, terör saçan bir çete oluşturmak. Diğeri de, sahte bir ‘sol’ örgüt kurmak ve kamuyu soygunları bu sol örgütün yaptığına inandırmak...” Senaryo dediğim işte budur: Her türden yönteme başvurarak ülkelerdeki komünist hareketleri zayıflatmak, saygınlığına darbe vurmak.

Bakın bir örnek daha vereyim: 24 Şubat 1972 günü İtalyan polisi, tesadüfen Triyeste yakınlarında saklanmış olan bir cephanelik buldu. Cephanelikte, silahlar, cephane, mühimmat ve C4 patlayıcılar vardı. Polis, bir suç çetesinin izini bulduğunu zannetti.

31 Mayıs 1972 günü telefonla bir ihbar alan İtalyan polisi, Peteano kasabası yakınındaki ormanın kenarında duran bir Fiat 550’nin bagaj kapağını açarken kurulu bomba patladı. Bir polis öldü, bir diğeri yaralandı. İki gün sonra, 1960’ların başından itibaren birçok adam kaçırma, soygun ve cinayetlere karışmış olan Kızıl Tugay (Brigate Rose-BR) bir telefonla olayı üstlendi. Bunun üzerine “sol”a yönelen polis, 200’den fazla komünisti tutukladı. İtalyan kamuoyu da bu patlamayı Kızıl Tugay’ın yaptığını kabul etti.

Olayı araştıran genç Yargıç Felice Casson, dosyada dikkatini çeken olağan dışı işaretler yüzünden araştırmayı derinleştirmeye karar verdi. Peteano dosyasında gerçekle bağdaşmayan unsurlar göze çarpıyordu. Polis olay yeri araştırması yapmamıştı. Bilirkişi raporunu hazırlayan, İtalyan polisinin patlayıcı uzmanı Marco Morin’in raporu gerçekleri yansıtmıyordu.

Bulunan patlayıcılar raporda yazıldığı gibi değil, o dönemde kolaylıkla elde edilemeyen, mevcut patlayıcıların en güçlülerinden olan ve NATO birliklerinin kullandığı “C4”tü. Peteano ve Triyeste olayları üzerine araştırmalarını sürdürüp genişleten Yargıç Felice Casson olayların arkasında aşırı solun değil, tam aksine, aşırı sağın, İtalyan istihbaratının (Servizio Informationi Difensea-SID), hatta daha fazlasının olduğunu fark etti. Bombaları koyan Vincenzo Vinciguerra’nın Ordine Nuovo üyesi olduğu ortaya çıktı.

Tutuklanmasından ve itiraflarından sonra olaylar daha da açıklık kazandı. Vinciguerra, kaçtığı, saklandığı sürece İtalya içinde ve dışında polis, İçişleri Bakanlığı, gümrük, istihbarat teşkilatı memurları, sivil ve askeri sempatizanlar, militanlar tarafından korunmuş, onlardan yardım almıştı.

Ordine Nuovo, 1956 yılında Pini Rauti ve eski faşistler tarafından kurulmuş bir neo-faşist örgüttü. Sorgulaması sırasında Vinciguerra’nın, amacın basit olduğunu söylediği “(…)sivilleri, politikayla ilişkisi olmayan sıradan insanları, kadınları, çocukları hedef alıp, bir güvensizlik ortamı yaratarak, insanların devlete yaklaşmaları temin edilmeye çalışıldı(…)” dediğini The Observer’in 7 Haziran 1992’de yayımladığı inceleme yazısında okuduk.

Dahası da var: Bu karanlık faaliyetler içinde sadece Ordine Nuovo’dan değil, başka bir aşırı sağcı kuruluş olan Avanguardia Nazionale’den de yararlanılmıştır. Bu da 1960 yılında, Mussolini yandaşları tarafından kurulan aşırı sağcı bir örgüttü. 12 Aralık 1969’da çiftçilerin paralarını almak için geldikleri bir gün Banca dell’Agricoltura’da patlayan bomba 16 ölü ve 100’den fazla yaralanmaya sebep oldu.

Polis sol ve anarşist olarak bilinen çevrelerden 4 binden fazla insan tutukladı. Yıllar sonra, 1980’deki adli soruşturma süresinde olayın arkasında, istihbarat servislerinin de sızmış olduğu, “Avanguardia Nazionale”nin olduğu anlaşıldı. Bu örgütün kurucularından Stefano Della Chiarie, 1989 yılında Venezuela’nın başkenti Karakas’ta yakalanarak İtalya’ya getirildi ve 1969’daki olayla ilgili olarak mahkum oldu.

Yani bütün bu tür olayların doğrudan komünistlerin konumuyla ilişkili olduğunu mu söylüyorsunuz?

Tamamen. Nitekim, 60’lı yıllardan başlayarak çoğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi İtalya’da da komünistlerin kredisi yeni baştan yükselmişti. Tüm engellemelere karşın parlamentolara girme başarısını gösterdikleri, hatta hükümete ortak olacak hale geldikleri yıllardı. Nitekim, bu soruşturmalar sırasında tanıklık eden İtalyan İstihbarat Teşkilatı eski Başkanı General Giadelio Maletti, “İtalyan solunun ve komünistlerin saygınlığını kaybetmesi için olayların o günkü anlayış içinde düşünüldüğünü, bu operasyonlar için Beyaz Saray’ın ve CIA’in mutabakatı olduğunu” itiraf etti. “(...) İtalya’nın sola kaymaması için CIA’in, hükümetin de mutabakatı ile, bu İtalyan milliyetçiliğinin yaratılmak istendiğini(…)” söyleyen 79 yaşındaki Emekli General, ABD’nin İtalya’yı sömürgesi gibi görmesinden ve öyle davranmasında da şikayet etmiş ve bundan utanç duyduğunu ifade etmiştir. Bu doğrultuda anlatılacak o kadar çok olay var ki, sadece bir öğleden sonraya sığdıramayız. Bu söyleşiyi günlerce uzatmamız gerekir.

İSPANYA'DA 'GLADİO HÜKÜMETTİ'

Yani işin içinde devlet de kesin olarak var.

Açık olarak hayır, el altından tabii. Aslında burada söz konusu olan basit bir terörizm olayı değil, vatandaşın vergileriyle finanse edilen, “devlet terörizmi”dir. Bu konuda yapılan araştırmalarda, itirafların dışında somut belgelere ulaşılamaması, halen pek çok noktanın karanlıkta kalmış olması başka bir şekilde mümkün olabilir miydi? 20 küsur sene sonra tartışılmaz şekilde anlaşılan gerçek, NATO’nun desteklediği (veya kurduğu diyebiliriz) gizli bir kuvvetin varlığıdır. Hükümetler ve devlet kadroları içinde yer alan, bu işlere bizzat karışmış ya da konuyla ilgili bilgi sahibi olan politikacı ve teknokratların susması da buna bağlıdır.

Bu soruya, en iyi İspanya örneği ile cevap verilebilir.

İspanya’da muhafazakar sağın sosyalistlerle, komünistlerle savaşı çok daha önceki yıllarda başlamıştı. Gizli olmamıştı. Açık ve çok kanlı olmuştu. 1936 yılında başlayan, 3 yıl süren iç savaş, 600 bin kişinin ölmesine sebep olmuştu. Şimdi ismini hatırlamadığım bir tarihçinin, İspanya iç harbi için “(…) güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu halkını ezen ordu, koruması gereken sahibini ısıran çoban köpeği gibi (…)” benzetmesini yaptığını hatırlıyorum.
1931 yılında belediye seçimlerini “sol” kazandı. Kral XIII. Alphonse ülkeyi terk etti. Cumhuriyet ilan edildi. 16 Şubat 1936 günü Manuel Azena’nın liderliğini yaptığı “Cumhuriyetçi Sol”, genel seçimleri kazandı.

Cumhuriyeti devirmek için, büyük toprak sahiplerinin, kilisenin desteklediği General Franco, 17 Temmuz 1936 tarihinde askeri bir darbe başlattı. Tarihte ilk defa, Hitler’in Musolini’nin uçakları, 90 bin eğitimli askerleriyle desteklenen ordunun yaptığı bir darbe iktidarı alabilmek için üç yıl savaştı. 1967’de Yunanistan’da, bu süre 24 saatti. Türkiye’yi biliyorsunuz, daha uzun sürmedi. Bu süre uzun sürdü çünkü; silahlanan İspanyollar, 50 değişik ülkeden gelen, içlerinde genellikle işçilerin olduğu profesörlerin, hastabakıcıların, öğrencilerin, şairlerin olduğu 30 bin–40 bin kadın/erkek idealist gönüllünün oluşturduğu 12 “Brigat Enternasyonal” katılımı ile Cumhuriyetlerine sahip çıktılar, onu savundular. Sovyetler Birliği de silah yardımı yaptı.

Fransa, İngiltere, ABD İspanya’ya, Cumhuriyetçilere ambargo koyarak yardım gelmesini engelledi. Sınırlarda yakaladığı gönüllüleri toplama kamplarına doldurdu. 60 yıl sonra, o dönemle ilgili yapılan bir sözlü tarih çalışmasında, o tarihte 26 yaşında olan, İngiliz bir hemşire olan Thora Craig “ Bir yanda ordu tarafından devrilmek istenen demokratik olarak seçilmiş bir hükümet, fakirler; öbür tarafta faşistler, güçlüler, büyük toprak sahipleri ve kilise. Yan seçmek güç olmadı. Bu hayatta yaptığım en iyi işti. 22 yaşında İspanya’ya savaşmaya giden İngiliz Robert James Peters, “(…) Eğer hayatta yararlı yaptığım bir iş varsa işte o budur (…)” diyordu.

General Franco darbe sonu ele geçirdiği İspanya’yı, 1936 yılından ölüm yılı olan 1975’e kadar baskı altında yönetti. Hiçbir serbest seçim yapılmadı, keyfi tutuklamalar sayılmaz oldu, işkence günlük olaylar arasına girdi, faili meçhul cinayetler her yerde görüldü, sosyalist ve komünistler halk düşmanı ilan edildi. Daha o yıllarda yapılan bir söyleşide, 1981–82 yılları arasında başbakan olan Calvo Sotelo’ya Gladio sorulduğunda, alaycı bir vurgulamayla, “(...) Gladio hükümetti” demiş. İşte sorunuza somut bir cevap.
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:45   #4
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Gladio'nun dünyadaki macerası (3): 'Hepsi öncelikle CIA ile ilişkideydi'

soL gazetesinden Onur Emre Yağan'ın Gladio tipi yapılanmalar ile ilgili uzun yıllar çalışma yapmış ve NATO’nun gizli örgütlenmelerini Türkiye’de ve dünyada nasıl kullandığını anlattığı yazıları yayımlanmış Dr. Ataman Aksöyek ile yaptığı söyleşinin 3. bölümünü yayımlıyoruz.

O.E.Y.: İspanya, anti-komünist cephenin örülmesinde önemli bir yer mi tutuyor?

A.A.: Soğuk Savaş’ın başladığı dönemde ABD, Hitler ve Mussolini rejimlerinin uzantısı olarak gördüğü General Franco hükümetine yakın durmadı. ABD istihbarat kuruluşu OSS Franco rejimini devirmek için, “Banana Operasyonu” adını verdiği hareketi başlattı. Bu operasyon için de Katalan anarşistlerini silah ve para ile destekledi. Araştırmacıların gösterdiği gibi İngiliz istihbarat servisi MI6, ABD ile mutabık değildi. Franco’nun devamını tercih ediyordu ve operasyonu Franco’nun haber alma kuruluşlarına haber verdi. Girişim çöktü, ayaklanmacılar tutuklandı.

1953 yılında General Franco, uluslararası alandaki durumunu düzeltmek için ABD’ye yanaşarak bir anlaşma yaptı ve onun desteğiyle durumunu düzeltti. İspanya topraklarına ABD füzelerinin yerleşmesine, uçaklarının üstlenmesine ve SIGINT adı verilen dinleme sistemlerinin kurulmasına izin verdi. 1955 yılında ABD ile “anti-komünist” anlaşması yapan, ABD’nin desteklediği İspanya’nın Birleşmiş Milletler üyeliği, başta Sovyetler Birliği olmak üzere pek çok ülkenin karşı çıkmasına rağmen, kabul edildi.

1957 yılında, pek çok kez gizli olarak, ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dullas ile Franco’nun, J.F. Dullas’ın kardeşi olan CIA’nın başkanı Allen Dullas’ın Franco’nun güvendiği bahriye subayı olan Marine Carrero ile buluştuğu bugün artık biliniyor. 1950’li yılların sonunda General Franco yönetimi, CIA’in, Avrupa’da en güvendiği ortaklarından birisi olmuştu. CIA, Madrid’deki ABD Büyükelçiliği’nin üst katına yerleşti ve İspanya’nın politik hayatını şekillendirmeye başladı.

Bu dönem İspanyol istihbarat kuruluşlarının gelişmeye başladığı dönemdir. 1990’lı yıllarda yayınlanan açıklama ve araştırmalardan bütün bu kuruluşların CIA ile iç içe olduğunu, İspanyol ajanların stay behind gizli ordusunda aktif olarak görev aldığını öğreniyoruz.

1982 yılında İktidara gelen sosyalist Filipe Gonzales, Türkiye’de Bülent Ecevit’in olduğu gibi, büyük olasılıkla iktidara geldiğinde İspanya’daki NATO’nun stay behind gizli örgütlemesinden haberdar değildi. Başbakan olduktan sonra bilgi sahibi olduğunu kabul edebiliriz. Ancak, üzerlerinde hiçbir kontrol kuramadığı, Albay Emilio Alonso Malgano’nun yönettiği istihbarat kuruluşuna CESİD = Centro Superior de Informacion de la Defans’a karşı şüpheciydi. Nitekim, 1983 yılında CESİD’in hükümetin olduğu binanın en alt katına kurduğu sistem ve merkezle sosyalist bakanları gizlice dinlediği ortaya çıktı. Bu skandala rağmen, Albay Malgano görevine devam etti. 1986 yılında İspanya’nın şimdiki ismiyle Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra, bu mekanizmanın tasfiye edileceği umuluyordu. 1990 yılında ortaya çıkan bulgular, NATO’nun gizli örgütünün İspanya’nın üyeliğinden sonra da devam ettiğini ortaya çıkardı.

İtalya’da 1971–74 yılları arasında Gladio’nun başında olan General Gerardo Serravelle, 1990’da Gladio üzerine yazdığı kitapta 1973 yılında, stay behind’in Brüksel’de yapılan toplantısında “İspanya’nın da bir temsilcisinin katıldığını, bu toplantıda İspanya’nın üyeliğinin NATO çapında olan CPC ağına katılmasının tartışıldığını, Fransa ve İtalya’nın, CIA’in desteklemesine rağmen karşı çıktığını ve İspanya’nın resmen üye olarak kabul edilmediğini” söylüyor. Daha sonra Paris’te yapılan bir ikinci toplantıda İspanya, “Red Quantum” İspanyol Gladiosu adıyla bu kuruluşun resmen üyesi olmuş.

İspanya, 1982 yılında resmen NATO üyesi oldu. Halbuki, bugün İspanyol Gladio’sunun bir NATO kuruluşu olan stay behind’in değişik operasyonlarına katıldığını biliyoruz.

GÖKMENLER İSTİHBARATLA DAİMA TEMAS HALİNDEYDİ

Peki, Avrupa’da göçmenler bu süreçte nasıl bir oynadı? Veya oynadı mı?

Avrupa’da modern dönemlerde başlayan göçmen hareketinde, komünistler ve sol eğilimli göçmen ve onların kuruluşları çok etkindi. Göçmen hareketinde koşturduğum dönemlerde bunu yaşadım, gördüm. Federal Almanya’da FİDEF, Hollanda’da HTİB, İtalyan’ların Avrupa Kuruluşu FİLEF, İspanyolların Coordinadora, Portekizlilerin CCPE, Belçika’da Clup Carcia Lorca ve CLOTİ, Faslıların Avrupa Kuruluşu KMAN, İsveç’teki SİOS, Luxemburg’daki ASTİ ve şu anda aklıma gelmeyen başka göçmen kuruluşları…

Sosyalistler veya komünistler, bu derneklerde etkindi. General Franco yönetimi de İspanya dışındaki İspanyollar arasında etkin olan bu kuruluşlardan rahatsızdı. 1938-1958 yılları arasında Belçika istihbarat kuruluşu olan SDRA’da Service De Renseignement et d’Action çalışmış olan André Moyen, göçmenleri izlemek ve onlara baskı yapmak için İspanyol ve Belçika istihbarat kuruluşlarının birlikte çalıştığını söylüyor. Bu baskı, Türkiyeli göçmenlerin yaşadığı diğer NATO ülkelerinde de yaşandı. Avrupa ülkeleri, ülkelerinde yaşayan göçmenlerin geldikleri ülkelerin istihbarat kuruluşlarıyla daima ilişki içinde oldular.

İtalyan İçişleri Bakanlığı memurlarından Mario Scelba, 1990 yılında yaptığı bir söyleşide, 1960-1970 yılları arasında Kanarya adalarında ve Las Palmas’ta Gladio’nun ve ABD’li eğitmenlerin olduğu eğitim kampları olduğunu anlatıyor.

Soğuk Savaş süresinde, Franco İspanyası aşırı sağın sığınma yeri oldu. İtalya’dan kaçan aşırı sağ elemanlar İspanya’da barındılar. İtalya’ya Gladio araştırmalarını sürdüren Yargıç Felice Casson, İspanya’da barınmakta olan önemli bir faşist grubun olduğunu keşfettiğini söylüyor. İspanya’nın aşırı sağ örgütlerinin, Avrupa’nın diğer aşırı sağ kuruluşlarıyla devamlı ilişkisi oldu. Franco’nun, 20 Kasım 1975’te, ölümünden sonra artık kendileri için güvenilir alan olmaktan çıkan aşırı sağın elemanları İspanya’dan, CIA’in yardımı ile Pinochet’nin Şilisi’ne ve aşırı sağın iktidarda olduğu Bolivya’ya göçtüler ve bu ülkelerde sosyalist ve komünistleri temizleyen “ölüm taburlarını” oluşturdular.

ALMANYA'DA KONU EL BİRLİĞİ İLE KAPATILDI

Peki, Almanya’nın rolü neydi?

Almanya’dan şu örneği vereyim: Yargıç Casson, 1990 yılında, Soğuk Savaş süresinde, devleti kemiren bu kanseri ve manipülasyonları fark edince, araştırmalarını derinleştirdi ve NATO’yla ABD’nin gizli ordusu ile ilişkilerinin belgelerini buldu ve kurulmuş olan Parlamento Araştırma Komisyonu Başkanı Libello Gualtieri ile ilişkiye girdi. Komisyon Başkanı Gualtieri, Başbakan Andreotti’den 60 gün içinde gerekli açıklamaları getirmesini istedi. Komisyonun önüne gelen Andreotti, hükümetin sorumlu üyesi olarak, 1945’ten o güne kadar NATO’nun talimatı ile İtalya güvenlik kuruluşlarının hareket ettiklerini, Savunma Bakanı olduğu 1974 yılında, bilgisine başvurduğu İtalya İstihbarat kuruluşundan aldığı bilgiye göre, 1972’den sonra söz konusu gizli çalışmaların durdurulduğunu söyledi.

Raporunda Andreotti, GLADİO çalışmalarında ABD’nin ve CIA’nın önemini vurguluyor ve çalışmaların bütün Batı Avrupa ülkelerinde de yürütüldüğünü söyleyerek, İtalya’nın yükünü ve sorumluluğunu azaltmaya çalışıyordu.

Bu açıklamalara dayanarak, 5 Kasım 1990 tarihinde Yeşiller Milletvekili Manfred Such, bir önergeyle hükümeti, Almanya’da böylesi bir “stay behind” örgütlenmesi olup olmadığı konusunda açıklama yapmaya çağırdı. Başbakan Helmut Kohl, önemsiz bir şeyden bahsedercesine, böyle bir örgütlenmenin olduğunu kabul ederek geçiştirmeye çalıştı. O sırada, Federal Almanya’da seçimlere gidilmekteydi. Muhalefetteki SPD ve Yeşiller olayın üstüne gittiler.

Ulusal savunma konularında Sosyal Demokrat Parti’nin parlamentodaki uzmanı olan Hermann Scheer, bu grubu “Ku Klux Klan”a benzetti; halka ve muhalefete karşı operasyonlar düzenlediğini, Parlamento’nun ve hükümetin kontrolü dışındaki askeri bir örgütlenmenin anayasaya karşı olması nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın olaya el koyması gerektiğini söyledi. İstihbarat örgütünü kontrol eden Parlamento Komisyonu Üyesi Sosyal Demokrat Wilfried Penner de “(...) NATO’nun gizli bir ağının varlığını hiç duymadığı (...) ve bunun kamu önünde tartışılması gerektiği (...)” üzerinde durdu.

Bu zorlamalar karşısında oluşturulan ve Yeşiller’in alınmadığı Parlamento Kontrol Komisyonu, 22 Kasım 1990’da kapalı bir oturumda konuyu görüştü.

3 Aralık 1990 tarihinde, Lutz Stavenhagen’in hazırladığı, sadece dört sayfadan ibaret bir rapor ortaya kondu. Hükümet Sözcüsü Hristiyan Demokrat Hans Klein da yaptığı açıklamada, Almanya’daki örgütlenmenin diğer pek çok ülkede olduğu gibi, aşırı sağ örgütlerden devşirme gizli bir komando veya gerilla birliği olmadığını, ancak ne olduğunu da “devlet sırrı” olduğu için açıklayamayacağını söyledi.

İktidardaki Hıristiyan Demokrat Parti, “senelerce hükümette olan SPD’nin de konudan haberdar olduğunu” hatırlattı. Yerleşik siyasal partiler, seçimler sırasında zarar görecekleri korkusuyla, elbirliğiyle konuyu böylece kapattılar. Sizce işin içinde devlet ve hükümetler var mı, yok mu? Bu sorunun yanıtını herkes kendisi versin.

--- Kaynak - SoL Gazetesi
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:46   #5
Çevrimdışı
Subutay
Eflamor

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Alıntı:
Paris’te Kürt kadın siyasetçilere yapılan suikast,

Devamını okumaya gerek görmedim...
__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.






la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin
nisi credideritis non intelligentis
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Subutay'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:55   #6
Çevrimdışı
Mustafa Akten
Abdülmelik Hankendi

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Soner YALÇIN son derece değer verdiğim Gazetecilerden birisi. Kalemi sağlam, yazdıkları işkembeyi_Kübra'dan yazılmaz ve daima derin araştırmalar sonucu yazılmış yazılar ve kitaplardır. Tutuklanması ile birlikte dik duruşu, yargılanması sürecinde diğer suçsuz olanlarla birlikte haksızlıklara ve kanunsuzluklara karşı gelişide takdire şayandır. Yukardaki yazısı sadece bir örnektir.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Mustafa Akten'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 13:57   #7
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Subutay Mesajı göster
Devamını okumaya gerek görmedim...
Yanlış olan birşey yok ki dostum.. Öldürülen kadınlar kürt milliyetçileriydi zaten..

Bu yazıda onların yaptıklarını masum çıkaracak bir tarafda görmedim.. Yok "Suikast" sözcüğüne takılmışsan onuda söyleyeyim yapılanlar bariz bir suikasttir zaten ve Türkiye'yi töhmet altına sokmak için yapılmıştır..
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 14:00   #8
Çevrimdışı
Subutay
Eflamor

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi SerseriGezgin Mesajı göster
Yanlış olan birşey yok ki dostum.. Öldürülen kadınlar kürt milliyetçileriydi zaten..

Bu yazıda onların yaptıklarını masum çıkaracak bir tarafda görmedim.. Yok "Suikast" sözcüğüne takılmışsan onuda söyleyeyim yapılanlar bariz bir suikasttir zaten ve Türkiye'yi töhmet altına sokmak için yapılmıştır..
Millyetçilik ile Irkçılık arasında ince bir çizgi vardır. Aynı çizgi ırkçılıkla faşistlik arasında yoktur. Terörist olmakla bunların hiç bir ilakası yoktur.
__________________
Asya boz kırlarında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebeğe asya stepleri beşik oldu. Rüzgarlar şarkı söyledi ona. Yıldızlar yol gösterdi. Yağmurlar yıkadı. Bu bebek büyüdü ve ona Türkadını verdiler. Türk büyüdü kasırga oldu tayfun oldu. Türk budur. Türk tayfundur, kasırgadır, Boradır. | Mustafa Kemal Atatürk.






la şey e vaki ün mutlak bel küllün mümkin
nisi credideritis non intelligentis
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Subutay'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 14:06   #9
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Zaten kürt milliyetçileri dediğim kesim tabiki pkk destekçileridir ona lafım yok zaten.. Ben neticeye bakarım.. Suikaste uğramaları bu ülkeyi zor duruma soktu ve sonrasında gelen açılımdaki yenilikler belli, sende görüyorsun.

Her ne kadar kayıp para davasından dolayı örgüt içi bir hesaplaşma gibi olduğu kesinleşip dosya kapatılmış olsa bile.. kazın ayağı öyle değil tabi
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.04.2013, 14:17   #10
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: NATO'nun Gizli Virüsü: GLADİO

Zaten bu yazı sadece tek bir pencereden olaya bakışdır, daha geniş pencereden bakıldığı zaman ilk sorgulayacağımız! Natoda bizim ne işimiz var.
Hep ağamızında bir kelepçe olarak işlev yapmış, hareket alanlarımızı kısıtlamış ve bazı güçler ile tamamen içişlerimizi yönlendirerek, her soruna kendi çıkarları için burnunu sokarak karışıklık ve bölünmelere sebebiyet vermiştir.

Geçmiş devrimci gençlerimiz zamanında natoya karşı çıkarak ne kadar haklı oldukları, bu günlerde daha net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Keşke o zamanlar hain değilde, gerçek vatanseverler olarak görülüp desteklenseydiler, bak bakalım bugünlerde bunları yaşayacakmıydık.
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
gizli, gladio, için, natonun, olarak, virüsü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:56.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.