18.07.2016, 22:28 | #1 |
Çevrimdışı
|
Yazıklar Olsun Böyle Muhalefete
Yazıklar olsun böyle muhalefete. Darbe mi.? Yıllarca kardeş kardeş geçindiler… Emniyet güçlerinin, ordunun önemli birimlerinin cemaat tarafından alınmasına göz yumdular… Birlikte kumpaslar düzenlediler… Birbirlerine âşıktılar… Sevdalı değil, Kara sevdalıydılar…
Sonra aralarına kara kedi girdi… Kutulara konan paralar, alınan, verilen rüşvetler, mevki – makam kavgaları yüzünden dostlukları bozuldu… Birbirlerine düşman kesildiler… Kimlerden mi söz ediyorum? Elbette Fethullah Gülen, AKP dostluğundan… Sonra iktidar, temizlik harekâtına girişti… Bir grup azınlık subay, bir kalkışma başlattı… Ama bu darbe girişiminde bir takım tuhaflıklar, gariplikler de vardı… Bizim şimdiye dek yaşadığımız darbelerin hiçbirisine benzemiyordu… Bu, şimdiye dek yapılan darbelerin en kötü hazırlanmış bir versiyonu, sürümü idi!!!… Gizemli, kuşkulu, bilinmeyenli, sır dolu bir yapılanmaya sahipti… Kalkışma, tüm darbelerin aksine alacakaranlık yerine, akşam saatlerinde başlatılmıştı… Darbeyi TV kanallarından seyreden milletvekilleri normalde kaçacak yer aramaları gerekirken darbecilerin ilk hedefi olan Büyük Millet Meclisine geliyorlardı. TBMM bombalanıyor fakat her ne hikmetse bombalar binalara ve içindeki milletvekillerine hiç bir zarar vermiyordu. Darbenin hedefinde olan kişiler demeçler veriyor, tehditler savuruyor, televizyonlarda boy gösteriyor, kanal kanal geziyorlardı… Her patlamadan sonra “yayın yasağı” getiren iktidar bu kez, darbeyi halka “canlı canlı” izlettiriyordu… Canlı yayın yapıyordu… Alçaktan uçan uçaklar, bombalar, helikopterlerden atılan mermiler, köprü, TV işgalleri, Genel Kurmay Başkanının teslim alınması karşısında bile tüm yetkililer, bakanlar, başbakanlar gayet serinkanlı, sakin, hatta gülümseyen yüz ifadeleri ile demeçler veriyorlardı… Bir gariplik, tuhaflık vardı bu darbe olayında… İşin daha ilginç yanı, geride o kadar emniyet görevlisi, ordunun zinde güçleri varken, Cumhurbaşkanı, halkın sokaklara çıkmasını söyleyerek, onları isyancılara karşı direnmeye çağırıyordu… Oysa daha önce, “Gezi Olayları”nda sokağa çıkanları “Hain” ilan etmişti… Kolluk güçlerinin çoğunluğu ayaktayken, birbiri ardına darbe karşıtı demeçler verirken buna neden ihtiyaç duyulmuştu? Çünkü bu çağrı bir çeşit gözdağı ve tehdit anlamı taşıyordu… O, Atatürkçü, devrimci çevrelere diyordu ki: “Ayağınızı denk alın, bundan sonra istediğim zaman selalar verdirip, halkı sokaklara dökerim, haberiniz olsun, bunu böyle bilin…” Bu bir İslam Cumhuriyeti provası, İslam Cumhuriyetine giden yolun parke taşlarının döşenmesi hazırlığı idi… Bu kalkışma bahane edilerek, bundan sonra, bakın ne faşist kanunlar çıkacak meclisten… Hep birlikte yaşayıp, göreceğiz… Bu, yüzde doksanı Müslüman olan ...! bir milleti iki düşman kampa ayırma, karşı karşıya getirme girişimiydi… İşin daha da ilginç yanı, sanki önceden ayarlanmış, planlanmış gibi camilerden birden “Sela” sesleri yükselmeye başladı… Saat başı tekrarlandı… Aralıksız sabaha dek sürdü… Bu, “Halkı Cihada çağrı” anlamına geliyordu… 6 ayda verilen 700 şehit için bir tek dua okumayan imam, saat başı okuduğu selalarla halkı sokağa çıkmaya davet ediyordu… Ortalık, sabahlara dek… “Tekbir sesleri, kurşun sesleri” ile inledi… Ama neticede olan yine 18 bin lira bulamayan ve zorunlu askerlik yapan gariban Mehmetçiğe oldu… Askerlik halkımız için kutsal bir görevdir. Ordu da “Peygamber Ocağı”dır. İşte bu nedenle analar, babalar, eşler, nişanlılar, gencecik fidanları askere davulla zurnayla gönderirler. Ellerine kına yakarlar. Adları kınalı kuzu olur. Arkadaşları onları yolcu ederken omuzlarına alırlar. Sokaklar “En büyük asker bizim asker” sesleriyle çınlar. Kınalı kuzular orduya katılınca evler, evlerin duvarları, işyerleri, işyerlerinin duvarları, arabalar, “O şimdi asker” yazılarıyla donatılır. Bu bir gurur simgesidir. Onur simgesidir. Silâh altına alınan delikanlı artık vatanın bir parçasıdır. Vatana aittir. Vatanın malıdır. Vatan savunması da onun sorumluluğundadır. Artık o, vatanı için canını vermeye hazırdır. Vatanını canından üstün tutar. Vatan savunması onun için bir namustur, onurdur. Babalar, analar için de vatan bir namustur, bir onurdur. İşte onun için çocuklarının adını “Vatan, Yurdun” koyarlar. İşte onun için kınalı yavruları şehit düştüğü zaman, “Vatan sağ olsun” derler. İşte onun için eşler, sevgililer gözyaşı dökmezler. Kara saplı bir bıçak gibi dimdik şehit cenazelerinin arkasından yürürler ve onları sonsuzluğa gönderirler. Halk türkülerinde, destanlarında onların yiğitlikleri söylenir. Sokaklara çıkan IŞİD kılıklı sakallı, şalvarlı yaratıklar bir erimizin, hem de gönüllü teslim olan bir erimizin boğazını keserek, IŞİD yöntemi ile canına kıydılar… Üzerlerinde Türk askeri giysisi bulunan askerleri yerlere yatırıp, palaska ile dövdüler… Köprüden aşağı yuvarladılar… Türk askeri hiçbir dönemde bu kadar aşağılanmamış, ayağa düşürülmemişti… Oysa bir asker konuşmasında, bir şeyden haberi olmadığını “Teröristlere karşı tatbikat için sokağa çıktığını” söylemişti… Biz diyoruz ki darbe yapan rütbeli subaylara da en ağır cezalar verilsin, bu IŞİD kılıklı canilere de… Ellerinde bıçaklar, gülen yüzlerle poz vermişler… Her şey ortada… Bu yargısız infaz yapanları bulup, cinayetten yargılasınlar… Muhalefete de bir çift sözüm var: Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun… Mecliste yaptığınız konuşmalarda, iktidarın “15 Temmuz Demokrasi Bayramını” kutlamak aklınıza geliyor da boğazı kesilen, yargısız infaz edilen erden söz etmek neden hiç aklınıza gelmiyor… “Koltuk Değnekliği” görevini ne zaman sonlandıracaksınız? Federal İslam Cumhuriyeti devleti kurulduğu zaman mı? Sanki Türkiye’de dört dörtlük demokrasi varmış gibi, bir de demokrasiden söz ederek, utanmadan halkı kandırıyorsunuz… Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun onlar çırpınıyorlar. Kurtulmaya çalışıyorlar. Çabalıyor. Çabaladıkça daha çok pisliğin içine gömülüyorlar. Onlar artık, dönülmez hukuksuzlukların, yasa dışı uygulamaların içine girdiklerinin ve sonuna değin bu mücadeleyi götürmeleri gerektiğinin bilincindedirler. Batağa saplanmışlardır bir kez. Geriye dönüş yoktur. Savaşı sürdürmek zorundadırlar. Çünkü bu bir var olma ya da yok olma savaşıdır. Ya başaracaklar, ya hesap vereceklerdir. Başka çıkış yolu kalmamıştır. |
9 Üyemiz alamancı'in Mesajına Teşekkür Etti. |
19.07.2016, 08:25 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Yazıklar Olsun Böyle Muhalefete
Muhalefete de bir çift sözüm var: Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun… Mecliste yaptığınız konuşmalarda, iktidarın “15 Temmuz Demokrasi Bayramını” kutlamak aklınıza geliyor da boğazı kesilen, yargısız infaz edilen erden söz etmek neden hiç aklınıza gelmiyor… “Koltuk Değnekliği” görevini ne zaman sonlandıracaksınız? Federal İslam Cumhuriyeti devleti kurulduğu zaman mı? Sanki Türkiye’de dört dörtlük demokrasi varmış gibi, bir de demokrasiden söz ederek, utanmadan halkı kandırıyorsunuz…
Yazıklar olsun size… Binlerce kez yazıklar olsun onlar çırpınıyorlar. Kurtulmaya çalışıyorlar. Çabalıyor. Çabaladıkça daha çok pisliğin içine gömülüyorlar. Onlar artık, dönülmez hukuksuzlukların, yasa dışı uygulamaların içine girdiklerinin ve sonuna değin bu mücadeleyi götürmeleri gerektiğinin bilincindedirler. Batağa saplanmışlardır bir kez. Geriye dönüş yoktur. Savaşı sürdürmek zorundadırlar. Çünkü bu bir var olma ya da yok olma savaşıdır. Ya başaracaklar, ya hesap vereceklerdir. Başka çıkış yolu kalmamıştır. Mukemmel tesbitler Paylastigin icin sagol Alamanci |
2 Üyemiz goj'in Mesajına Teşekkür Etti. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
böyle, muhalefete, olsun, yazıklar |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |