Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Marmara


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 31.01.2011, 01:29   #21
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Ferruh Efendi Yalısı / Kanlıca




Kanlıca Körfezi’nde, selamlığı, beyaz renkli Kadri Paşa Yalısı’nın selamlığına bitişik olan Ferruh Efendi Yalısı… Küçük bir avlunun iki yanında, farklı boyalarıyla (kahverengi ve kırmızı) iki ayrı yalı gibi duruyor. Galiba ikiye de bölünmüş. Çünkü bir tarafında (kırmızı boyalı olan selamlık kısmında) Sezen Aksu oturuyor.



Ahmet Rasim Paşa Yalısı / Kanlıca




Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde çeşitli valilik görevlerinde bulunmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Yazar Ahmet Rasim ile karıştırılmamalıdır.

Tüccar Mustafa Ağa’nın oğludur. Yunanistan’da 12 yıl geometri, fizik ve diğer bilimleri tahsil ettikten sonra icazetname almış ve İstanbul’da Arapça ve Farsça okumuştur. İtalyanca, Arnavutça, Rumca ve Fransızca dillerini de bildiği kaydedilmiştir.

Memuriyete Babıali Tercüme Odası’nda başlamış, çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra 1867 Seferinde Vidin Sancağı Mutasarrıflığı’na getirilmiştir. Birkaç ay sonra Rumeli Beylerbeyi payesine terfi etmiş, Yanya, Tuna, Trabzon, Aydın (İzmir; 1874-1875 döneminde) vilayetlerinde valilik yapmıştır.

Diyarbakır Valiliği’ne tayin olunduktan sonra istifa etmiş, ardından Şehremaneti görevine tayin edilmiştir. 4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 tarihleri arasında iki buçuk ay İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) olmuştur. Bu görevdeyken, savaş kırgını göçmenleri II. Abdülhamid'e karşı V. Murat'ı yeniden tahta çıkarmak için örgütlediği yolunda hakkında ispiyoncu(jurnal) kararı verildi ve derhal azledildi. Son olarak 1895’te Trablusgarb valisiyken hastalık nedeniyle İstanbul'a döndü. 1897 yılında Kanlıca'daki yalısında öldü. Rumelihisarı’ndaki Kayalar Kabristanı’na defnolunmuştur. Yalısı aynı yıl çıkan yangında tamamen yandı. Yerine, eskisinin yarısı büyüklüğünde yeni bir yalı yapıldı. Ahşap ve 3 katlı olan yeni yalı taştan yapıldı. Ailesi 1915'te bu yalıyı belediyeye sattı. Ahmet Rasim Paşa Yalısı, 1970'e kadar da okul olarak kullanılmıştır.

Tarihi Ahmet Rasim paşa yalısının kapsamlı restore çalışmalarının ardından turizme kazandırılması ile ortaya çıkan Ajia, İstanbul Doors group ve Serdar Bilgili tarafından işletilmektedir. 2005 yılında aldığı AAA 5 Yıldız Elmas Ödülü (ki bizim turizm bakanlığının saçtığı yıldızlara pek benzemez bu yıldızlar) ile dikkat çeken butik otel özellikle davetler, düğün organizasyonları için mükemmel bir seçenek.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 01:33   #22
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

7-8 Hasan Paşa Yalısı / Kanlıca




Kanlıca’da, Ahmet Rasim Paşa Yalısı’nın Anadoluhisarı yönünde yer alan kırmızı aşı boyalı yalının ilginç adı ilk sahibinden geliyor. 7- 8 Hasan Paşa okuma yazma bilmeyen biriymiş. Padişaha karşı girişilen isyan hareketinin elebaşısı Ali Suavi’yi öldürdüğü için Sultan 2. Abdülhamit tarafından paşalıkla ödüllendirilmiş. Okuma yazma bilmediği için imzasını Arap alfabesinde “ha” ve “nun” harflerine benzeyen yine Arapça 7 ve 8 rakamlarıyla atıyormuş. Aralarını da Arapça “s”ye benzeyen dalgalı bir çizgiyle birleştiriyormuş. Böylece adını yazmış oluyormuş.



Yağcı Şefik Bey Yalısı / Kanlıca




Yalının yerinde daha önce II. Abdülhamid'in kız kardeşi Cemile Sultan'a ait yalı varmış. Donanma Cemiyeti'nin kurucusu ve başarılı bir işadamı olan Şefik Bey, 1905 yılında bugünkü görkemli binayı yaptırmış. Büyük bina Haremlik, yanındaki küçük bina ise Selamlık. Yalının devamında Çubuklu'ya doğru, 7-8 Hasan Paşa Yalısı ve geçtiğimiz günlerde bir butik otel olarak hizmete giren Rasim Paşa Yalısı bulunuyor.



Yağlıkçı Hacı Reşit Bey & Prenses Rukiye Yalıları / Kanlıca



Soldaki Yağlıkçı Hacı Reşit Bey Yalısı 1980'lerde Barlas Turan tarafından restore ettirildi. Kâgir servis katının üstünde ahşap iki kattan oluşan sade bir yalı. 1860’la tarihleniyor.


Yanındaki yalı kocasının ailesi tarafından yüz görümlüğü olarak Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa'nın kızı Prenses Rukiye'ye hediye edildi. Arkasında Mihrabad Korusu bulunan yalıyı Türkiye Jokey Kulübü'nün ünlü isimlerinden Özdemir Atman 1957 yılında satın aldı.

Mihrabat Korusu’nun altında, Yağlıkçı Hacı Reşit Bey Yalısı’nın yanındadır. Eskiden burada bulunan tek katlı Vecihi Paşa Yalısı harap hale gelince, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve Mısırlı Prens Abdülhalim Paşa’nın kızı Prenses Rukiye tarafından yeniden yaptırılmış.

  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 01:38   #23
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Ethem Pertev Yalısı / Kanlıca



Yüzyılımızın başında (1860) inşa edilmiş olmasına, arabesk ve artnouveau üslubuna rağmen, Boğaziçi posterlerinde baş köşeyi işgal edenlerdendir.


Bir adı da "Süslü Yalı"dır. Saraylı Fatma Hanım tarafından inşa ettirilmiştir. Söylentilere göre Fatma Hanım sarayın gözdesi iken yaşlanınca bu yalı ile ödüllendirilmiş. Ethem Pertev Bey onun kiracısı olarak ilkin 1905'te bu yalıda yaz geçirmeye başlamış ve 1908'de kiracılıktan çıkıp yalının sahibi olmuş. Kiracı iken toplu iğne ve iplik ile yaptığı bir olta ile buradan balık avlamış ve bunun uğurlu olduğuna inanmıştır. Yalıyı almasında bunun büyük etkisi olduğu rivayet edilir. Yalıyı aldıktan sonra yaşanan hazin hikaye ise şu şekildedir:

Boğaz'dan geçen Romen gemileri büyük dalga yapar, yalıları zangırdatırlarmış. Ethem Bey'in küçük oğlu Fehmi, bu dalgaların aşağıdaki kayıkhaneyi ne hale getirdiğini merak etmiş. Bir gün yalıda konuklar var, öğle yemeği yenmiş, sıra dondurmaya gelmiş, dondurmalardan biri sahipsiz kalınca Fehmi'nin ortalıkta görünmediği fark ediliyor. Konuklardan Cibali Eczanesi sahibi Necati çocuğun bu gemi dalgalarından söz ettiğini hatırlayıp kayıkhaneye koşunca, dipte cesedi buluyor. Bu olayın tarihi 1913'tür. Ethem Bey bu olaydan sonra yalıyı boşaltmış, 1932’de Şirket-i Hayriye vapuru kaptanı Hayri Kaptan almış. Şimdi, varisleri Adnan İrfan beylere ait. Halen öğretmen Adnan Bey oturuyor.
Yeni Sanat dedikleri Art Nouveau tarzında yapılmış olan yalı geçtiğimiz yıllarda başarılı bir restorasyon geçirdi.


Nazım Paşa Yalısı / Kanlıca




Kanlıca Körfezi’nde, Ethem Pertev Yalısı’nın selamlığına bitişik olan Nazım Paşa Yalısı… Bu minik ahşap yalı, çatı katındaki tek odasıyla, sevimlilikte komşusu Ethem Pertev Yalısı’yla yarışıyor.


Ahmet Mithat Efendi Yalısı/Beykoz




Beykoz’un Yalıköyü mevkiinde, tam burundaki bu büyük beyaz yalının ilk sahibi, edebiyat ve kültür tarihimizin önemli isimlerinden Ahmet Mithat Efendi’ymiş. 2000’li yıllarda restore edildi.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 01:42   #24
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Marki Necip Bey Yalısı / Beykoz



Adından da anlaşılacağı gibi Necip Bey bir Fransız asilzadesi. Melike Aliye Hanım'la evlenebilmek için Müslüman olmuş. Bir süre sonra bu yalıyı ve arkasındaki köşkü yaptırmış.Bu kuleli bina Necip Bey'in kışlık köşküymüş. Yalı kaloriferli iken sonradan bu kaloriferler sökülüp satılmış. Yalı, mimar Kâmile Karaali ve erkek kardeşine intikal edince, izaleişuu davası açılıyor. 1973 yılında 2.5 milyon liraya, Kâmile Hanım satın alıyor. Daha sonra Bema Makarna Fabrikası sahibi Kemâl Özdoyuran'ın yalıyı satın almış, 1977'de Erdoğan Demirören'e satmış; 1983 yılında çıkan bir yangından sonra son sahibi Ev-Sun A.Ş. tarafından alınmış ve yeniden inşa edilmiş.



Nuri Paşa (Rahmi Koç) Yalısı / Beykoz




Abdülhamid'in subaylarından biri olan Nuri Paşa tarafından 1895'te yaptırıldığı tahmin edilen binada uzun yıllar Rahmi Koç yaşadı. Rahmi Koç Kandilli'deki Kont Ostrorog yalısına taşınınca bu yalı da oğlu Ali Koç'a kaldı. Rivayete göre Nuri Bey'in ressam olan oğlu Hami, yandaki yalının sahibi olan Marki Necip'in kızıyla kaçmıştı...

  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 01:45   #25
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Beykoz Kasrı / Beykoz




İstanbul ili Beykoz ilçesinde, tarihi Hünkâr İskelesi’nin güneyinde bulunan bu kasır Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından Sultan Abdülmecit için yaptırılmıştır. Kasrın mimarı Balyan ailesinden Nigogos ve Sarkis Balyan’dır. Kasrın yapımına 1855 yılında başlanmış, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Sait Paşa tarafından on bir yıl sonra 1866 yılında tamamlanmış ve o sırada tahta geçen Sultan Abdülaziz’e armağan edilmiştir.

İstanbul’u ziyaret eden Fransa İmparatoriçesi Eugenie şerefine Beykoz Çayırı’nda düzenlenen av partileri sırasında buraya bir pavyon eklenmiştir. Ancak bu pavyondan günümüze hiçbir iz gelememiştir. Bununla ilgili bilgiler eski fotoğraflardan edinilmektedir.

XX. Yüzyılın başlarına harap bir durumda gelen kasırda önce bir Darül Eytam, sonra Trahom Hastanesi açılmış, bir süre göçmenler burada iskân etmiş, daha sonra da ordu emrine verilmiştir. Sağlık Bakanlığı 1953 yılında bu kasrı onarmış ve klinik olarak kullanmıştır. 1963’te Beykoz Prevantoryumu olmuştur. Günümüzde Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılmaktadır.

Beykoz Kasrı Boğaziçi’nde yapılan ilk kâgir ve Neo-Klasik üslupta yapılan bir yapıdır. Cephe kaplamasında kullanılan taşlar İtalya’dan getirilmiş, bunların yanı sıra yer yer beyaz mermerlere de yer verilmiştir. Kare planlı olan yapı iki katlıdır. Katların ortasında sofa, bunun çevresinde de odalar bulunmaktadır. Katlar arasındaki yükseklik 8 m. yi bulmaktadır. Sofanın ortasında camekân ve fener kasrın üç katlı olarak algılanmasına neden olmaktadır. Odaların arasında beyzi planlı merdiven sofası, merdivenin karşısında da yine beyzi bir salon bulunmaktadır. Deniz ve kara tarafındaki cephelere dört kolon üzerine oturtulmuş dikdörtgen planlı geniş balkonlar eklenmiştir.

Kasrın ana girişi deniz tarafındadır. İç mekânlarda beyaz somaki mermerler kullanılmış, duvarlarına büyük boyda endam aynaları yerleştirilmiştir. Kasır gecelemek için düşünülmediğinden mutfak, hamam ve servis bölümlerine yer verilmemiştir. Çevresi teraslarla kuşatılmıştır. Bu nedenle de kasır kademeli bir piramit şeklinde gittikçe genişleyen bir teras kaide üzerine oturtulmuştur.

200 dönümlük bir arazi içerisinde bulunan kasrın bahçesinde manolya, çam ve ıhlamur ağaçlarından oluşan geniş bir koruluk vardır.

Bahçe içerisinde dar ve dolambaçlı bir yolla girilen yapay bir mağaraya kubbeli küçük iki oda yerleştirilmiştir. Bu tür yapay mağaralar XVIII. yüzyıl Avrupa bahçe mimarisinde sık sık kullanılmıştır. Bu odaların duvarları istiridye kabukları ile süslenmiştir.


Hıdiv Kasrı / Beykoz




İstanbul ili Beykoz ilçesi Çubuklu’da geniş bir koru içerisinde yer alan Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın kasrı Çubuklu Sarayı veya Çubuklu Kasrı olarak tanınmaktadır.
Mısır valileri arasında egemenlik hakkını Sultan Abdülaziz’den (1861–1876) 1866’da elde eden ilk hıdiv olan İsmail Paşa İstanbul’da Emirgân Korusu’nda yerleşmiş, buradaki kıyıda ahşap bir saray, arkasındaki korulukta da dört köşk yaptırmıştı. İsmail Paşa’nın 1892’de ölümünden sonra yerine oğlu Abbas Hilmi Paşa geçmiştir. Almanya ve Avusturya’da eğitim gören Abbas Hilmi Paşa İngiliz sömürgeciliğine karşı çıkmış bu nedenle de Osmanlı devletinin desteğini aramıştır.

Abbas Hilmi Paşa 1903 yılında Çubuklu kıyısındaki iki ahşap yalıyı satın almış ve bir süre burada yaşamıştır. Ardından yalının arkasındaki 270 dönümlük bağ ve bahçelik araziyi ağaçlandırmış ve içerisine de batı mimari üslubunda bir kasır yaptırmıştır. Kasrın mimarı İtalyan Delfo Seminati’dir.

İtalyan mimarisinin etkisi altında yapılan bu yapı Toscana Villası görünümünde olup, mermer ve kesme taştan olan bu kasrın orta mermer holü antik çağın Roma rotondosu üslubundadır. Zemin kattaki lambrili salonları dönemin moda üslubu olan Art Nouveau üslubunda yapılmıştır. Kasır mermer teraslarla çevrilmiş ve bunun üzerine de yüksek bir kule yerleştirilmiştir.

Kasır güneye ve doğuya bakan L harfi şeklinde bir plan düzeninde olup, burada birbirlerine dik iki kanatla, bunların uçlarını birleştiren çeyrek daire biçimli bir bölümden meydana gelmiştir. Bodrum üzerinde üç katlı olup, zemin katta geniş salonlar, birinci katta yatak odaları, diğerlerinden daha basık olan ikinci katta da hizmetli odaları yer almaktadır.

Kasrın ana giriş katındaki holün pencere ve kapıları kurşunlu vitraylıdır. Bunlar başta üzüm salkımı desenleri olmak üzere çeşitli bitkisel motiflerle süslenmiştir. Ana giriş katındaki holün ortasında anıtsal bir çeşme bulunmaktadır. Bu bölümün üzeri açık olup, zengin vitraylı camlarla örtülmüştür. Giriş katında çifter çifter toplam on altı masif mermer sütunun yer aldığı anıtsal çeşmenin ortasında 1.80 m. yüksekliğinde mermer bir fıskiye bulunmaktadır. Bu çeşme sularını zeminde yer alan alçak bir havuza dökmektedir. Holün ve havuzun arkasındaki cephede üst kattaki yatak odalarının bulunduğu bölüme çıkan bir asansör vardır. Asansörün her iki kata yönelik cephesi sarı pirinç metalden yapılmıştır. Giriş katın cephesindeki camlar prizma şeklinde kristal kareler halindedir.

Holün sağında binanın dıştan düz cephesini oluşturan mermer bir salon bulunmaktadır. Ana kapıdan sonra iki yöne doğru mermer bir koridor uzanmaktadır. Sağ taraftaki koridordan iç içe iki odaya girilmektedir. Sol taraftaki koridorun tavanı ise aynalı kristal ışıklı köşe sütunlarına açılır. Aynı zamanda buradaki salon yuvarlak büyük pencerelerle mermer salona bakmaktadır.

Ana giriş kapısının arkasında bulunan boşluktaki mermer masif merdivenlerle birinci kata çıkılmaktadır. Burası yuvarlak bir koridor şeklinde olup, aşağıdaki havuza, yukarıdaki de vitraya açıktır.

Kasrın çevresi koruluk olup, bu koruluğun içerisinde 100–300 yıllık meşe, ıhlamur, çam ve sedir ağaçları bulunmaktadır. Ayrıca bu koruluktaki bülbüller İstanbul yaşantısında ün yapmıştır.

Hıdivin 1944’te ölümünden sonra kasır 1937–1983 yıllarına kadar metruk kalmıştır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu bu yapıyı kiralayarak restore etmiştir. İç döşemesini Art Nouveau üslubunda düzenlemiştir. Bundan sonra da kasır ziyarete ve restoran olarak da halkın ziyaretine açılmıştır. Kasır Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’ndan İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından geri almış olup, belediye tarafından işletilmektedir.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 22:52   #26
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Sarayburnu’ndan Büyükdere’ye
Avrupa Yakası İncileri







Sepetçiler Kasrı / Sarayburnu




İstanbul Eminönü ilçesi, Sarayburnu’nda bulunan bu kasır Topkapı Sarayı’nın Sarayburnu’ndaki iki kıyı köşkünden birisidir. Diğer köşk ise Yalı Köşkü’dür. Sepetçiler Kasrı’nın bulunduğu yerde saraya ait kayıklar bulunuyordu. G.J. Grelot buradaki kayıklar ve küçük kadırgalar için 5–6 tane kayıkhane olduğunu yazmıştır. Sepetçiler Kasrı’nda Yalı Köşkü’nde olduğu gibi Osmanlı sultanları donanmanın sefere çıkışını veya dönüşünü seyrederlerdi.


Sepetçiler Kasrı Bizans İmparatoru II. Theodosius zamanında yapılan surların üzerine inşa edilmiştir. Kasrın yapımına Sultan III. Murat (1574–1595) döneminde Sadrazam Sinan Paşa tarafından 1591’de başlanmış, Ferhat Paşa’nın sadrazamlığının ilk yılında da tamamlanmıştır. Kasrın mimarı Davut Ağa olup, yapımında Dalgıç Ahmet Çavuş ve Nakkaşbaşı Lütfi Ağa’nın da yardımları görülmüştür. Yapımında kullanılan kırmızı mermerler Darıca ve Rusçuk’tan, çinileri İznik’ten getirilmiştir. Yapımında kullanılan demir aksam ve çiviler de Samakoy ve Selanik’ten getirilmiştir.

Kasrın kapı kemeri üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan İbrahim (1640–1658) döneminde 1643’te yeniden yapılmış, Sultan I. Mahmut (1730–1754) döneminde 1739’da yenilenmiştir. Bunun ardından XIX. yüzyıl ortalarında da yeni bir onarım yapılmıştır. Bu onarımlar yapının mimari üslubunu değiştirmemiştir.

Osmanlı döneminde yapılmış köşklerin en görkemlilerinden olan Sepetçiler Kasrı ile ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bunlardan birisine göre; Edirne Sarayı’nda yükseltilmiş fevkani yapılara sepetçi veya sultani ismi veriliyordu. Bu nedenle de bu kasra Sepetçi denilmiştir. Bir başka söylentiye göre de Sultan İbrahim bu kasrın arkasında bulunan hazırcı ve sepetçi esnafını korumuş, buradaki eski köşkü yeniden yaptırmaya karar verdiği zaman sepetçi esnafının yardımlarını görmüştür. Kasrın yapımından sonra çevresindeki sepetçi esnafı çalışmalarını sürdürmüş ve sepetçilerin burada bulunmasından ötürü de kasra bu isim verilmiştir.

Sepetçiler Kasrı kesme taştan kare planlı, üzeri kubbeli dört köşesi eyvanlı mimari bir düzen göstermektedir. Bu kubbe ahşap olup, çatı içerisine gizlenmiştir. Üzeri kubbeli olan kare mekândan çıkmalarla dışa taşan eyvanlı bölümler yarım kare plan göstermektedir. Mu mekânın önünde üç bölümlü ortası kubbeli, iki yanı tonozlu bir giriş kısmına yer verilmiştir. Bu mekânın altında servis bölümleri bulunmaktadır.

Sepetçiler Kasrı I.Dünya Savaşı sırasında askeri ecza deposu olarak kullanılmış, 1955 yılında sahil yolunun açılışı sırasında istimlâk edilme konumuna gelmişse de tarihi özelliğinden ötürü bundan vazgeçilmiştir. Uzun süre kendi haline terk edilen yapı 1980 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Bunun ardından Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü kasrı 1990 yılında onarmış ve Basın Merkezi ve kafeterya olarak kullanmıştır. Eminönü Hizmet Vakfı 1998 yılında kasrı restore etmiştir. Günümüzde Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılmaktadır. Bir bölümü de özel bir şirket tarafından restoran ve bar olarak işletilmektedir.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 22:57   #27
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Topkapı Sarayı / Sarayburnu




Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı Padişahları'nın yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.

Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış,Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m.² dir. Topkapı Sarayı,saray halkının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır.Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir.Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir.
Fatih Sultan Mehmed 1465 yılında Topkapı Sarayı'nın inşaatını başlatmıştır.

Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müze gibi ziyarete açılması Abdülmecit dönemine rastlamıştır. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilmiştir.Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Abdülaziz zamanında, ampir üslupta camekânlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeye başlanır.II. Abdülhamid tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un pazar ve salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamıştır.Bugün ise Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir. 1924 yılında bazı ufak onarımlar yapıldıktan ve ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdat Köşkü’dür.

Günümüzde büyük turist kitlelerini kendine çeken saray 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne giren İstanbul Tarihî Yarımada içerisindeki tarihi eserlerin en başında gelmektedir. Günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.




Dolmabahçe Sarayı / Dolmabahçe




Dolmabahçe Sarayı'nın bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Boğaziçi'nin büyük bir koyuydu. Osmanlı Kaptan Paşalarının gemilerini demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bataklık haline gelmiş ve 17'nci yüzyıldan itibaren başlayarak doldurulmuş, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürülmüştü. Bu bahçede, çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.

Sultan Abdülmecit tahta çıktığında (1839-1860), imparatorluğun tüm görkemini vurgulayacak ve batılılaşmanın etkisindeki yeni düzeni simgeleyecek bir saray yaptırmak düşüncesiyle, geçmiş değer ve düzenin biçimlendirdiği ahşap Beşiktaş Sahilsarayı'nı yıktırdı. Aynı yerde batılı bir anlayışla yeni bir saray yapılması işini dönemin ünlü mimarları Garabet Amira Balyan ve oğlu Nikogos Balyan'a verdi (1848). Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarına özenen Dolmabahçe Sarayı, değişik üslupların öğeleriyle donandığından belirli bir üsluba bağlanamaz. Büyük bir orta yapıyla iki kanattan oluşan planında, geçmişte mimari açıdan işlevsel değeri olan öğelerin farklı bir anlayışla ele alınarak süsleme amacıyla kullanıldığı gözlemlenir.

1856'da açılan Dolmabahçe Sarayı yapılar topluluğu, Kabataş'tan Beşiktaş'a uzanan 64.120 m2'lık bir alan içinde yayılmıştır. Bu alanda ana yapı, cami, tiyatro, Istablı âmire, Serasker dairesi, Hazinei hassa ve Mefruşat daireleri bulunur. Bu grubun hemen arkasında Kuşluk, Camlı köşk, Gedikli cariyeler ve Kızlarağası daireleri, Hareket köşkleri, Hereke dokumahanesi, Baltacılar, Ağavât, Bendegân ve Musahıbân daireleriyle, tüm bu yapılarda oturan ve hizmet gören kişileri doyuracak nitelikteki Matbahı âmire yer alır. Saat Kulesi Abdülhamit II döneminde (1876-1909) yapılmıştır.

Tüm bölümleriyle görkemli bir görünüşü olan sarayda, halife Abdülmecit’in buradan ayrılmak zorunda bırakıldığı 1922'ye değin altı padişah oturmuştur. Abdülhamit II döneminde kullanılmaması, bakımsız kalması, deprem ve yangınlardan zarar görmesi ve Cumhuriyet dönemindeki yanlış mimari uygulamalar sonucu, sarayın tiyatro, hamlahane, Serasker dairesi, Istablı âmire ve Matbahı âmire gibi kimi bölümleri tümüyle ortadan kalkmış, kimileriyse farklı biçimlerde değerlendirilmiştir.

Dolmabahçe Sarayı'nın ana yapısı Mabeyni hümayun (selamlık), Muayede salonu, Haremi hümayun ve veliaht dairelerinden oluşur. Burada, biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin Batı etkilerine karşılık, kuruluş ve mekân ilişkileri açısından geleneksel Türk evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandığı görülür. Bodrumla birlikte üç katlı olan yapının 285 odası ve 46 salonu vardır. Beden duvarları taştan, iç duvarlar tuğladan, döşemeleri ahşaptandır.
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 23:00   #28
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Ali Atik Paşa Yalısı / Beşiktaş







Yılanlı Yalı / Beşiktaş




İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Rumelihisarı Bebek arasında Yahya Kemal Bayatlı caddesinde bulunan yalı Sultan III.Selim zamanında Reisülküttab Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır. Yılanlı yalı Reisülküttab Mustafa Efendiden sonra sırayla Kepçe Nazırı Mustafa Efendi’ye, Raşit Efendi’ye, Yahya Efendi dergahı postnişini Mehmet Nuri Şemsettin Efendi’ye satıldı. Yapının kuzey kısmını Mehmet Nuri Şemsettin Efendi yaptırdı. Yalının Rumelihisarı’na kadar uzanan bahçesinin bir kısmınıda Teyfik Fikret’e verdi. Teyfik Fikret’in Aşiyan Köşkü bu arazidedir. Mehmet Şemsettin Efendi zamanında yalının harem kısmı yandı. Yalının yılanlı yalı ismi ile ilgili şu rivayet anlatılır. Sultan II.Mahmut bir boğaz gezisi sırasında yalıyı görmüş ve beğenmiştir. Bu yalıyı almak istemiştir. Padişahın musahibi Sait Efendi’nin de bu yalıda o tarihlerde gözü vardır. Padişah bu yalıyı almasın diye, orada kayalıklar var çok sık yılan çıkar diye bir hikaye anlatmıştır. Daha sonra yalının ismi Yılanlı yalı olarak kalmıştır. Sait Efendi’de bu yalıyı alamamıştır. Harem bölümünde kırktan fazla oda bulunmaktadır. En üst katta ise Sakalı Şerif odası bulunur. Yılanlı Yalı da Sakal-ı Şerifin bulunduğu ve bayramlarda kandillerde ziyaret edildiği şanslı yalılardan biri idi. Yalının günümüze kalan selamlık kısmında limonluğu ve arka taraftaki tepede bir hamam mevcuttu. Selamlık kısmına giriş kapısı kubbeli bir salona çıkılıyordu. Meşkhane de denilen bu taş salonun ortasında bir fıskiyeli bir havuz ve sırtı duvara yaslı bir sebil bulunmakta idi. Bu taş oda yaz kış serin kaldığı için misafirler burada ağırlanırdı. Tavanlarında yükseklik hissini arttırmak için aynalar döşenmişti.1910 tarihinde yapılan restorasyon sırasında bazı ekler yapılarak yalının orijinalliği bozuldu. Yalının mimarı planı klasik Osmanlı sivil mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Üst kat konsolları denize doğru çıkar. Bu kısımlar eliböğründe isimli taşıyıcı elemanlarla taşınmaktadır.1964 yılında yalının harem kısmı yandı. Ve yerine bir şey yapılmadı. Bugün görülen yalı o dönmedeki Selamlık binasıdır. Yalının baş odası en güneyde ve denize en yakın odadır.



Çırağan Sarayı / Çırağan




Saltanata ait ilk yapı IV. Murad'ın kızı Kaya Sultan'ın yalısıdır, bu yalı uzun süre ihmale uğradığı için harap olup yıkılmıştır. Lâle Devri'nin önde gelen devlet adamlarından Nevşehirli İbrahim Paşa, III. Ahmed'in kızı Fatma Sultan ile evlendiğinde, Kaya Sultan Yalısı'nın bulunduğu alanda yeni bir yalı yaptırır. 1719'da tamamlanan yapı Marmara Adası'nın en nadide mermerleri ile süslenmişti. Sultan III. Ahmed'in de katılımıyla sık sık gerçekleştirilen ziyafetler, düzenlenen eğlenceler ve geceleri yapılan "Çerağan Safaları" nedeniyle yapı "Çerağan Yalısı" adıyla anılmağa başlanır. (Çerağan: mum gibi yanan,parıldıyan)

Yalı üç sofalı büyük bir kasır ve ondan bağımsız olarak inşa edilmiş birkaç küçük köşkten oluşmaktaydı. Büyük kasrın içerisinde: Harem Dairesi, yeni ve eski olmak üzere iki hamam, biri denize diğeri bahçeye bakan iki Mabeyn Odası, Hasoda Dairesi, denize bakan Divanhâne Sofası, Sultan Odası, Başkadın Odası, Darüsaâde Odası, Silahtar Ağa Odası, Mehterler Odası, Harem Ağaları Odası, Câmeşûy (çamaşırcı) Usta Odası gibi bölümler bulunmaktaydı.Bahçe içerisinde Kafesli Köşk, Küçük Başkadın Köşkü, Hünkâr Köşkü ve üç sofalı, şadırvanlı Çerâğan Köşkü yer almaktaydı. Yalının ilk çekirdeğini bu köşkün oluşturduğu ve daha sonra isminin bütün yalıyı ifade etmek için kullanıldığı anlaşılıyor. Şimdilerde; harem olarak kullanılan bina, Beşiktaş Lisesi olarak hizmet vermektedir.

Eski Çırağan Sarayı,’nın inşasına 2.Mahmud' tarafından 1834 yılında başlanır. Eski kasır ve köşkler tamamen yıkılarak ortadan kaldırılır. Sultan, sarayın arazisini genişletmek istediğinden yapının hemen yanında bulunan Hanım Kadın Mescidi ile birlikte 1775'te Mısır tüccarlarından Eğribozlu Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırılan mektebi ve civarındaki diğer binaları yıktırır. III. Selim'in çok sevdiği ve himaye ettiği Beşiktaş Mevlevihanesi de yıkılarak bitişikteki Abdi Bey Yalısı'na nakledilir. Oldukça büyük bir alana yapılan bu ilk Çırağan Sahilsarayı'nın en belirgin özelliğini teşkil edecek olan cephe sütunları 1837 yılında Marmara Adası'ndan getirilir.

İlk Çırağan Sarayı'nı büyük bir özen ve istekle devamlı oturmak amacıyla yaptıran II. Mahmud, sarayın bitimini görmeden son nefesini verir (1839). İnşaatın tamamlanması vefatından ancak iki yıl sonra, 1841'de gerçekleşebilir.

İnşaası 1841 yılında tamamlandıktan sonra, saltanatının ilk on dört yılında en yoğun olarak kullandığı saray haline gelir. 1856'da Dolmabahçe Sarayı'na geçilinceye kadar, Abdülmecid'in hemen hemen bütün çocukları bu sarayda doğmuştur. 1840'da V. Murad, 1842'de II. Abdülhamid ve 1844'de V. Mehmed Reşad Eski Çırağan Sarayı'nda doğup büyümüşlerdir.
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 23:04   #29
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Esma Sultan Yalısı / Ortaköy






Fehime Sultan (Gazi Osman Paşa) Yalısı / Ortaköy




Ahşap üç katlı yalı Sultan V. Murat’ın kızlarından Fehime Sultan'a düğün hediyesi olarak, Sultan Abdülhamid tarafından 1899-1901 yıllarında inşa ettirilmiştir. Cumhuriyetten sonra bina boş kalmış, bir ara Darüleytam, bir ara da tütün deposu olarak kullanılmış. Günümüzde Gazi Osman Paşa Ortaokulu olarak hizmet vermektedir.


Hatice Sultan Yalısı / Ortaköy




Boğaziçi Köprüsü’nün hemen altında yer alan ahşap Hatice Sultan Yalısı, ilk yapıldığında daha genişmiş. 1958’deki yol genişletme çalışmalarında bir kısmı yıkılmış. 1984 yılındaysa tüm bina yenilenmiş.
Yalının ilk sahibi Ali Saip Paşa’ymış. Onun ölümünden sonra Sultan 2. Abdülhamit, bu yalıyı kardeşi Sultan 5. Murad’ın büyük kızı Hatice Sultan’a vermiş. Cumhuriyet’in ilânından sonra Hatice Sultan Beyrut’a gönderilince, yalı önce yetimler yuvası , daha sonra da Ortaköy İlkokulu olarak hizmet vermiş. 1972- 2006 yılları arasında Yüzme İhtisas Kulübü tarafından kullanılmış.
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.01.2011, 23:16   #30
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Boğaz'ın Gerdanındaki İnciler | Boğaziçi Yalıları

Muhsinzade Köşkü / Kuruçeşme




Kuruçeşme’de, Galatasaray Adası’nın tam arkasında yer alan Muhsinzâde Yalısı, 1880 yılında Muhsinzâde Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. 1900’lü yıllarda enkaz haline gelen yalı yıllarca kömür deposu olarak kullanılmış. 1935 yılında tamamen yok olunca bu defa kum deposu olmuş. 1995 yılında Belçika merkezli bir şirket, otel yapmak üzere araziyi satın almış ve tapu kayıtlarıyla fotoğrafları araştırarak, Boğaziçi siluetine de uygun olarak fotoğrafta görülen yapıyı inşa etmiş.


Ali Vafi Köşkü / Kuruçeşme




İlk olarak Ermeni bir bankere aitti. 1915 yılında Giritli Ali Vafi Köşkü satın aldı. Bir zamanlar bahçesinde para basımhanesi ve suyla çalışan bir asansör varmış. Günümüzde kiralanarak kullanılmaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
adile sultan sarayı, anadolu yakası yalıları, arapzadeler yalısı, avrupa yakası yalıları, beylerbeyi sarayı, beşiktaş, boğaz, boğaziçi, boğazın, çengelköy, çırağan sarayı, esma sultan yalısı, gerdanındaki, inciler, kuruçeşme, küçüksu kasrı, kıraç yalısı, ortaköy, perili köşk, sati halim paşa yalısı, yalı, yalılar, yalıları, yusuf ziya paşa köşkü, yılanlı yalı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:36.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.