Ev Kadınlığı Meslek midir?

[@Canan]

Parayı alan, parayı verene bağımlıdır. Ekonomik yapı her şeyi belirler. Çok eski bir söylem, hatta modası geçmiş bir söz olsa da itiraz etmek mümkün değil yine de. Bu bağımlılık, çalışan-patron, memur-devlet ilişkisi içinde emekli oluncaya kadar veya çocuk büyüyüp iş güç sahibi olana kadar sürer. Ev kadınının durumunda ise bu bağımlılık ömürlüktür. Onun ömrü boyunca evli kalması gerekir. Çünkü para kocadadır; koca onun sofrasındaki aşı, başını sokacak evi, sırtındaki giysidir.

Para kaynaklarının sayısı azaldıkça, hareket kabiliyeti azalır, bağımlılık artar. Çocuk hem anneden hem babadan para alıyorsa, ikisinden biriyle çatışmayı daha kolay göze alır. Fakat tek kaynak babaysa, ona itaatsizlik etmesin de bir görsün bakalım. Ev kadınının ise kelimenin tam anlamıyla varı yoğu kocasıdır. O çıkarken para bırakmasa, harçlığından olmuş küçük bir çocuktan ne farkı kalır?

Ev kadınlığı, kadının parayla satın alınabileceği senaryosuna dayalı bir sistemdir. Hem de öyle bir kerelik satın alma değil, ömür boyu sürecek şekilde satın alınmadır bu.

Ev kadınlığı, yalnızca ekonomik ve sosyal bir durum değil, aynı zamanda ruhsal bir şekilleniştir. Bizim bey ne der? En çok kullanılan sözcüktür . Önce Beyime sormam lazım. Erkeğin üstünlüğünü temel alır ve bu üstünlük her şeyden önce gelir. Hayatı boyunca yaptığı hiçbir işten para kazanamaz kadın. Ev temizliği yapmıştır hem de gece gündüz. Çocuklarını bakıp büyütmüştür , hem de 24 saat .Pasta-börek yapmıştır ancak yine de para kazanamamıştır. Ütü yapmıştır yüzlerce pantolon ve gömleğe, ancak yine de para kazanamamıştır. Pek çok restaurant’ta aşçılar avuç dolusu para kazanırken, kadının evde yaptığı yemek yine para kazandırmamıştır. Ne kadar çok çalışırsan çalış yine de para kazanamadı kadın.Öyleyse tek bir para kaynağı kaldı geriye . Kocası kadına para verirse parası olur kadının.
Kadın evlenir, evinin kadını, yani ev kadını olur. Bu doğallık içinde kurulan evlilikte parayı getiren erkek, hayatını kocanın kazandığı parayla geçiren kadın olur. Son sözü ise parayı veren söyler. İtaat eden, bağımlı taraf rolü de kadına düşer. Neyi ne kadar yapacağını, nereye kimle gideceğini ya kocası ya da ancak kocasının izin verdiği sınırlarda olması kaydıyla kendisi belirler.

İşin en garibi de, bu durumun yaygınlığı nedeniyle bizzat ev kadınının kendisince normal kabul edilmesi, dahası içselleştirilip, farklı olanlara karşı savunulmasıdır. Özellikle çalışan kadınlara gizli bir seslenişte bulunur. “Benim kocam beni çok sever ve kıskanır ; bu yüzden çalışmama izin vermez”. Yazık… Bu sözlere maruz kalan çalışan kadının kafası birazcık bulanıksa eğer içerler buna. İçerler ancak kocasına içerler; beni sevmiyor mu acaba kocam diye de içine kurt düşer.

Herkesin içinde, kendini gerçekleştirme potansiyeli vardır. Yani herkes, kendini bir şeylerle var etmek ister. Ev kadınları ise bu noktaya ulaşmak için en kötü noktada bulunuyor, çünkü öncelikle onların bir işi bile bulunmuyor. Eğer yaptığı işten para kazanmıyorsa bir insan işi yoktur. İstediği kadar kadın yorulsun.

Sonuç ; Ev kadınları Üretemedikleri için, başka bir deyişle ürettiklerinin karşılığında para kazanamadıklar için kocalarına bağımlı olmak zorundalar. İçlerindeki yaşam enerjisi ve libido bundan olumsuz etkileniyor. Benlik değerlerinin düşük olması, kendilerini değersiz, işe yaramaz görmeleri, hayata ve kendilerine yabancılaşmalarına neden oluyor. Ev kadınlığından İstifa etmek için daha ne bekliyoruz!!!


Alinti

[@Banemin]

Sonuç ; Ev kadınları Üretemedikleri için, başka bir deyişle ürettiklerinin karşılığında para kazanamadıklar için kocalarına bağımlı olmak zorundalar. İçlerindeki yaşam enerjisi ve libido bundan olumsuz etkileniyor. Benlik değerlerinin düşük olması, kendilerini değersiz, işe yaramaz görmeleri, hayata ve kendilerine yabancılaşmalarına neden oluyor. Ev kadınlığından İstifa etmek için daha ne bekliyoruz!!!

Yazı çok iğrenç ve daha da iğrenci bu yazıda anlatılan şeyin genel anlamda toplumumuzda karşılık bulması...

Dün gece televizyonda gözüme çarpan bir sahneden yola çıkarak yazdığım (Burada) Pazar yazısında sonuç itibariyle aynı şeylerden dem vurmuştum. Şimdi bu yazıyı görünce üstüne tüy dikti...

Sevginin, aşkın, ailenin bu güzel kavramların içini çıkar ilişkisi olarak doldurmak ve öğle görmek hep iğrenç geldi bana.

Bunun adı paylaşmak olmalı. Neyin varsa, ne kadarsan, elinden geldiğince ama sınırsız paylaşabilmek. Aldığının karşılığında verdiğinin hesabını sadece kalpten olup olmadığıyla değerlendirebilmek olmalı bunun adı...

Sonuçta geldiği noktaya bak yazanın...

Ev kadınlığından İstifa etmek için daha ne bekliyoruz!!!

Yazının genelinde sadece bir pencereden bakılarak yapılan tespitler (-ki büyük ihtimalle yaşadıklarından da yola çıkmıştır) ve hiç bir karşı fikir veya düşünce üretmeden bağlanan sonuç...

Evlilik kurumuna düşmanlığına hak verebilirim sonuçta kişisel tercihidir ama herkese bunu tavsiye eder gibi nokta koymasını asla kabul edemem.

Teşekkürler Canan paylaşım için...

[@It'sTallStory]

En zor mesleklerden birisidir.
Bknz. Cem Yılmaz
" Ev hanımıyım... Peki dükkanı kaçta açıyorsun ? "

[@Derin]

Orjinal Mesaj Sahibi Canan42

. Ev kadınlığından İstifa etmek için daha ne bekliyoruz!!!
Alinti

Bu yaştan sonra ne iş yapıcam.. Yok ben almıyayım ama alanada engel olmam.Hatta tavsiye ederim.

[@LaLe]

Yazı gerçekleri göze sokmuş.

Bu tür kadınlar maalesef ülkemizde fazlası ile var. Kimi çaresizlikten, kimi rahattan bu durumu kabulleniyor. Çaresizlikten bu durumu kabul eden kadının durumu pek de iç açıcı değildir. İsyan eder, ama elinden birşey gelmez (töre v.s..).

Toplumdaki yaygın düşüncenin düzelmesi için çok fazla zamana ihtiyacımız var.


Paylaşım için teşekkürler Canan.

[@denise]

Sonuç ; Ev kadınları Üretemedikleri için, başka bir deyişle ürettiklerinin karşılığında para kazanamadıklar için kocalarına bağımlı olmak zorundalar. İçlerindeki yaşam enerjisi ve libido bundan olumsuz etkileniyor. Benlik değerlerinin düşük olması, kendilerini değersiz, işe yaramaz görmeleri, hayata ve kendilerine yabancılaşmalarına neden oluyor. Ev kadınlığından İstifa etmek için daha ne bekliyoruz!!!


Pek katilmiyorum bu ustteki sonuca..

Yazinin vermek istedigi tamamen subliminal mesajlarin bir parcasi.. Ve fazla maddeci.

Bir ev kadininin yasam enerjisi, inanin calisan bir kadindan cok daha fazladir. Olmasi gerekenin disinda bir de duygusal dusumek zorundadir. Cunku ornegin annelik parayla verilen veya alinan bir durum degil..

Kocaya ekonomik anlamda bagimlilik, cok kere bir kisisel tercihtir. Orn; Cok zengin olup da hala kocaya ekonomik anlamda bagli olan kadinlari da unutmamak lazim.

Benlik, parayla alinip satilan birsey degildir.

Ilaveten maddecilik arttiginda insan kendine yabancilasir. Zira tum manevi degerler madde ile olculmeye baslar.

[@"ZifiRi"]

Ülkemiz, kadının iş hayatına daha fazla girdiği bir dönemde. Ancak ne yazık ki, kadınlarımız iki işi birden yapmakta. Zira, bunun bir geleneksellik olduğunu inkar edemeyiz. Bu kadar yerden yere vurulacak bir şey olduğunu da düşünmüyorum bunun yanı sıra. Bilemiyorum bunu yazan kişi, ülkenin şu anki durumunun farkında değil mi ki? Benim ülkemin kadını evinde de dursa, çalışsa da, öyle kolay kendini ezdirmiyor artık. Bağlılık kavramına gelince; ekonomik bağlılığın azaldığını yukarıda yazdıklarım gösterir fakat gerçek anlamda bağlı olanların varlığını da reddetmez yazdıklarım. Bizim kadınımız, yani Türk kadını, o maddiyattan çok maneviyata bağlanmıştır. Gelenekselliğin bir başka açıklaması da budur.

Herkesin görüşüne saygım olduğu kadar, saygı da görmek dileğiyle, düşüncelerim bunlardan ibarettir.

[@denise]

Guzel bir noktaya deginmissin Zifiri..

Ayni geleneksellik yuzunden de binlerce kadin ve genc kiz hala 2011 yilinda, toreye kurban gitmekte, istemedigi evliliklere maruz kalmakta ve birakin calismayi, ekonomik ozgurlugu, okula dahi gidememekte.. Bu kadinin maneviyata bagliligini gosterir mi?

Bu da isin baska bir yonu..

[@"ZifiRi"]

Hiçbir şekilde, töre hususunda bilgisizliği kabul etmiyorum ben. Kaldı ki; törenin yaygın olduğu noktalarda, eğitim daha fazla veriliyor. Orada çalışanlar daha fazla emek sarf ediyor. Bir de işin şu gerçeği var göz ardı etmememiz gereken, bugün ülkemde, 17 yaşında lise mezunu olan kızlarımız, çocuklarımız hatta, ailesi okumasını istiyor diye evden kaçıyor, evleniyor. Kaçınılmaz olan şeyler mi bunlar, değil? O çocuklar belki sizden benden iyi biliyorlar. Tek boyutta ele alınmaması gereken bu mevzuyu, tek boyutta ele almışlar. Bu kadar yerden yere vurulacak bir konu da değil, yüceltilecek bir konu da değil.

Katkın ve desteğin için teşekkür ederim arkadaşım

[@denise]

Haklisin Zifiri.

Tore konusunda bilgisizlik bir gerekce degil elbette.. Ama asil sorun tore'nin bilgi kabul etmeyisi.. Yani ne bilirsen bil, toplumsal yasayis ve degerler sekillendiriyor kadinin hayatini..

Genclerin okumamak icin kactigi bir gercek, ama haksiz da sayilmazlar ulkedeki lise, universite mezunu isssizler ordusunu gordukce..