Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Dünya Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 06.08.2018, 18:43   #61
Çevrimdışı
Bursalı68
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

Merhaba,

Taberî; M. İbn Kâb el- Kurazî, Ebu’I-Âliye, Saîd İbn Cübeyr, İbn Abbas, Dahhâk, İbn Şihab’dan özeti şu olan bir kıssa nakleder. (Tefsiru’t-Taberî, 27/186-189):

Resûlullah, kavminin yüz çevirdiğini görünce bu ona çok ağır geldi. Allah’tan kavmi ile kendisini birbirlerine yaklaştıracak bir şey inmesini temenni etti. Cenab-ı Allah Necm suresini indirdi. O da okudu. Bu esnada şeytan gönlünden geçirip de kavmine getirmek istediği şeyi onun lisanına atıverdi: “Bunlar yüce kuğu kuşları (tanrıçalar)dır ve elbette onların şefaatleri umulur.” Kureyşliler bunu işitince sevindiler ve onu dinlemek üzere yaklaştılar. Mü’minler de Rab Teâlâ’dan gelen şeyi tasdik ettiler, Peygamber’i bir hata veya vehimden ötürü itham etmediler. O, sureyi bitirince secde etti. Onun secde ettiğini gören mü’minler de onun getirdiğini tasdik ederek secde ettiler. Mescitteki müşrikler de secde ettiler. Velîd ibn Muğîre hariç herkes secde etti. Secde haberi, Habeşistan’a hicret etmiş Müslümanlar’a da ulaştı. Bir kısmı orada kalıp, bir kısmı Mekke’ye hareket etti.

Bu rivayet de gerçek değil, değil mi...?

Ama bu rivayet mihenk alınarak " Şeytan Ayetleri " kitabını yazmıştır Salman Rüşdü ve ölüm fermanı çıkmıştır hakkında...

Yahu şu elin Arab'ı yok mu....Her halta burnunu sokmuş, herşeyi kaman çorman etmiş...Yok bir de 3-5 milyonluk kentte olsa bunlar anlayacağım, bir elin parmaklarını geçmez, bugünkü bir köy nüfusunda cereyan eden konular....

Ama işte salla birşeyler tutar belki...Eeeee tutmuş da bayağı bir...

RECM İle ilgili rivayet...:

Aişe (r.a.) şöyle demiştir: “Andolsun ki recmetme ayeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme ayeti indi. Andolsun ki bu ayetler tahtımın (karyolamın) altında bir yaprakta idi. Rasûlullah (s.a.v.) vefat edip biz O’nun ölümü ile meşgul olunca, evde beslenen evcil bir hayvan (koyun veya keçi) girip o yaprağı yedi.”
[İbn Mâce, Nikâh, 36, Hadis no: 1944; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/131, 132, 183, 6/269]

İleride bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını Kuran’da bulmuyoruz diye recmi inkar edeceklerdir. İşte bu kişiler okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır. Eğer halkın “Ömer, Kuran’a ilave yapıyor” demesinden korkmasam, bu recm ayetini Kuran’a yazardım.
Buhari 93/21; Müslim Hudud 8/143;, Ebu Davud 41/1

Anladığım kadarıyla bunlar da UYDURMA...Peki niçin uydurmuşlar ve uydurma oldukları ne zaman anlaşılmış...? Uydurma oldukları anlaşılana dek geçen sürede recm olanların suçu neydi...?

Sağlıcakla kalınız...
__________________
Kötülüğün galip gelmesi için iyi insanların bir şey yapmaması kafidir...
Edmund BURKE
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Bursalı68'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.08.2018, 14:56   #62
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

Din, özellikle geri ve ekonomik düzeyleri aşağı da olan toplumların bir nevi uyuşturucusu gibidir. İktidar sahipleri de ne zaman başları sıkışsa bu uyuşturucuyu enjekte ederler ve toplumsal bir anomi yaşatırlar. Bunu biraz şöyle açıklamak isterim.

Bir toplumun gelişip kalkınabilmesi için özellikle kadınlarının okuma yazma öğrenmesi ve eğitim düzeylerinin arttırılması çok önemlidir. Kadınların eğitimi arttıkça doğurganlık oranı da azalmaktadır. Doğurganlık oranının azalması ise nüfus artış hızı yüksek olan yoksul ülkeler için önemli sosyal faydalar sağlamaktadır. Eğitimsiz ya da yetersiz eğitimli annelerin çocuk sayısı yükselmektedir. Bu durum annenin de sağlığını etkilemekte ve annenin çocuklarını gerektiği gibi yetiştirememesi, çocuk için harcanan paranın azalması, çocukların eğitimine yeterince kaynak sağlanamaması gibi pek çok olumsuzluğa neden olmaktadır.

Aşırı doğurganlık, sağlığı hem doğrudan, hem de dolaylı olarak olumsuz etkiler. Ailedeki çocuk sayısı arttıkça çocuk ölümleri artar, çocuklardaki hastalanma oranı yükselir, beslenme durumu ve zeka gelişmesi maalesef geriler.


Bu konuya dolaylı olarak etkisine baktığımızda ise, artan nüfus, beslenme, konut durumu, eğitim ve çevre koşulları gibi durumları olumsuz etkiler. Artan nüfus ile beraber daha çok inşaat, daha çok hastane, daha çok yol, vs gibi ihtiyaçlarda artar ve kendinizi devamlı altyapı ,işsizlik, trafik sorunları ile boğuşur bulursunuz.
__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 20.08.2018, 15:07   #63
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

Önemli olan nüfusun fazlalığı değil, kaliteli insan sayısıdır. Böylelikle insanlara sunulabilecek imkânların sayısı ve kalitesi de artar. Bir de tabii ki bakabilecek olan insanların (genelde eğitimli kişiler) daha az, bakamayacak olan insanların ise daha çok olması gelir dağılımını daha da kötüleştirmektedir.

Bu durum elbette alınan eğitimin kalitesini ve durumunu da etkilemektedir. Kalitesiz bir eğitimden de kalitesiz insanlar çıkabilmekte ve liyakatsız bir şekilde liyakat gerektiren yerlerde çalışabilmektedirler. Kalifiye olmayan ya da eğitimsiz nüfusuz fazlalığı tarikat ve benzeri yapılar için ise büyük bir fırsattır. Aslında din mevhumu da tam da bu durumlar için kullanılan bir ağrı kesici. İnsanlar hayatın içinde karşılaştıkları olumsuları bu yolla ötelemekte, öbür dünya ya bırakmakta, kendini geliştirmek yerine haline şükretme ve sorgulayıp düşünmekten uzaklaşmaktadır.
__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 22.08.2018, 02:23   #64
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

http://www.youtube.com/watch?v=XfYN5x9ItXs
__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 08.12.2018, 15:54   #65
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

BEN-İ KUREYZA GAZVESİ
Hendek Savaşı biter bitmez Muhammed, savaş sırasında Beni kureyza Yahudilerinin putperestlere destek verdiğini ve Cebrail’in emir getirdiğini öne sürer.
“Ya Rasulallah silahınızı bıraktınız mı? Ama biz melekler topluluğu henüz silahlarımızı bırakmadık. Allah (cc) Sana, Kurayzaoğulları üzerine yürümeni emir buyuruyor.”Buhari, Meğâzi 30; İbni Kesir, el-Bidaye, 3/134
Müslümanlara ikindi namazını Beni Kureyza’da kılacaklarını bildirerek Kureyza seferini başlatır ve kalelerini kuşatırlar.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, mücahidlerle Benî Kurayza Yahudilerinin kalelerinin dibine kadar vardı. Oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara şöyle seslendi:
“Ey Allah’ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri! Allah sizi hor, hakîr kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek siz bana kötü söz söylediniz öyle mi?”
Yahudi ileri gelenleri süt dökmüş kediye dönmüşlerdi:
“Yâ Ebâ’l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değilsin! Musâ’ya indirilmiş olan Tevrat’a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü laf sarfetmedik” diyerek söylediklerini inkâr ettiler. (Sîre, 3:245.)
Günler geçtikçe Yahudilerin direnme gücü azalır. Şartları görüşmek üzere Muhammed’e elçi gönderirler:
Nabbaş, “Yâ Muhammed!” dedi, “Benî Nadir Yahudilerinin teslim olmalarındaki gibi kanımızı dökme, mal ve silahlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silah hariç olmak üzere, her âile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsâade et!”
Peygamber Efendimiz, “Hayır, bu teklifi kabul edemem” buyurdu.
Nabbaş ikinci olarak şu teklifi yaptı:
“Öyle ise kanımızı bize bağışla. Sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. malları olduğu gibi bırakalım!”
Peygamber Efendimiz, “Hayır,” dedi, “kayıtsız, şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur!”
Nabbaş, me’yus ve perişan bir halde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı. (Sîre, 3:246)
Bu gelişme üzerine Yahudiler iyice tedirgin olurlar. Eskiden Musevi olup da müslümanlığa geçen Ubabe ile görüşmek isterler.
Benî Kurayza, Peygamberimiz’den, Evs kabîlesinden Ebû Lübabe’nin istişâre için yanlarına gönderilmesini istediler. Bunun üzerine Ebû Lübabe, gönderildi. Ebû Lübabe, Medîne yahûdîlerinden Müslüman olmuş servet sâhibi bir kimse idi. Peygamberimiz, kendisine kıymet verirdi. Peygamberimiz, Ebû Lübabe’yi gönderirken; “git onlara Allah ve Rasûlü için nasihat et.” buyurdu.
Ebû Lübabe, kale kapısından yanlarına vardı.
Kureyza yahûdîleri O’na; “Yâ Eba Lübabe! Sen ne dersin? Muhammed bize, “benim hükmüm ile kaleden dışarı çıkın!” dedi” dediler.
Ebû Lübabe de onlara nasihat etti. Fakat, bu arada bir eliyle sakalını bir eliyle de boğazını tutarak, “başınızı keser bilmiş olasınız” diye, harbetmelerine işâret etti. (Sîre, 3:247.)
Fakat Yahudilerin dayanacak güçleri kalmamıştı. Teslim olmak zorunda kaldılar. Ele geçirilen bu insanların elleri boyunlarına bağlanıyor ve onların akıbeti hakkında Muhammed, daha önce Yahudi olup da sonradan Müslüman olan Sad Bin Muaz’a yetki veriyor. Sad’ın kararı aynen şudur:
“Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim.”
Peygamber Efendimiz, Hz. Sa’d’ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, “Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ’nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin” buyurdu. (Sîre, 3:251; Tabakât, 3:426; Taberî, 3:56.)
İslami kaynaklara göre, (inanılır gibi değil ama) 400 ila 900 arasında bir sayıda Yahudi, eş ve çocuklarının gözü önünde kafaları kesilerek öldürülür.
Bunun sonucunda, Medine’nin pazar yerinde hendekler kazılmış, Kurayza’nın adamları gruplar halinde getirilmiş ve boyunları vurulmuştur. (Sîre, 684-700/II, 233-54.)
“Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar.” (Vakıdi, Meğazi, 2/512-517)
Muhammed, Yahudileri teslim aldıktan sonra bir yerde toplayıp kendilerine, “Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! İşte haliniz; görün bakalım” diyerek hakaret ediyor. Onlar da buna karşı, “Ey Muhammed, biz senden bunu beklemezdik, neden böyle haksızlık yapıyorsun?” şeklinde yanıt veriyorlardı (Bu kısım pek çok İslami Kaynakta yer alır örnek olarak, Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27)
Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane’yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor. (Bu önemli dostların kim olduğu neden belli değil?) Bir Yahudi:
“Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor.(Vakıdi, Meğazi, 2/250)
Muhammed, ihtiyaç fazlası kadın ve erkek çocukların bir bölümünü, Sad bin Zeyd’e teslim edip onları satmak için Necd bölgesine, bir kısmını da şam tarafına gönderiyor. Müslümanlardan Muhammed bin Mesleme:
“Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” diyor.(Diyarbekir Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)
Bu katliamdan sonra Medine’de Yahudi kalmıyor. Şehir tamamen müslüman oluyor. Ama müslümanların Yahudi düşmanlığı bitmiyor:
Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu: ‘Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”(Müslim, Fiten, 82).

__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
Eski 16.07.2019, 23:14   #66
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

Ha bre İmam hatip liseleri, açılıyor. 61 İlde İmam hatip sayısı Anadolu lisesi sayısını geçmesine rağmen ülkemizde deizm ve ateizme doğru özellikle gençlerde bir kaçış var. Kısaca biraz sorgulayan ve araştıran beyinler okuma yazmayı yeni öğrenmiş bir çocuk gibi yeni şeyler keşfediyorlar...
http://www.youtube.com/watch?v=XS_r1IpwEq0
Şimdi bir bakalım kelimelere;

Ateizm:Tanrı tanımayan
Agnostizm: Tanrının var olup olmadığı bilinemez, ayrıca ilgilenmiyorum da
Deizm: Tanrı vardır ama gerisi hikayedir. Dinler vs..
Panteizm: Tanrı evrendir.
Panenteizm: Tanrı evrendeki herşeyin özündedir. Kısaca Tanrı’nın alemde, alemin ise Tanrı’da olduğunu iddia eder.
__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 27.10.2019, 14:42   #67
Çevrimdışı
alkanaga
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Öncesi Arap Yarımadası

MUHAMMED İNSANLIĞA NE KAZANDIRDI?

1391-1425 yıllarında Bizans ımparatoru olan Manuel Paleologos, 1391 yılında Ankara’da kış kampında kaldığı sırada bir İslam alimiyle din münazarasına girmiş. Bu İslam alimi müderris’in Hacı Bayram Veli olduğu kesin. Çünkü hem o tarihlerde ve o bölgede yaşamış hem de Müderris diye anılan sadece o var.

Palaiologos, İslam’ı ve Kur’an’ı çok iyi bilmekte ve İslâm’la Hıristiyanlığı karşılaştırıp tartışmaya son derece meraklıdır.
Bu tartışmanın 7 gün sürdüğü, 26 oturumluk büyük bir tartışma yaşandığı ve son gün bir hayli ateşli geçtiği söylenir. Küçük bir topluluk tarafından izlenen tartışmada imparatorun şu sözleri kayıtlara geçmiştir.

“Bana Muhammed’in getirdiği yenilikleri göster. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksın. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücü ile yayılması emrini verdiği gibi. Dine davet için, şiddet ve tehdit yerine, iyi konuşma kapasitesi ve doğru akıl yürütme gerekir..”

Bu sözler karşısında Hacı Bayram Veli’den doyurucu hiçbir yanıt gelmez ve münazara Hristiyanlığın üstünlüğü ile sona erer.

1965 yılında Avusturyalı akademisyen ve Bizans uzmanı Ericih Trapp, kayıtları arşivlerden çıkararak ve eski Yunancadan çevirerek “Bir Persli ile Diyalog” başlığı altında yayımlar. 1966 yılında Lübnan asıllı Theodore Khoury yirmi altı bölümden oluşan bu tartışmayı kitap hâline getirir. Fransızca olan kitabın adı “Manuel II Paléologue Entretiens Avec un Musulman”dır. Bu kitap, Hristiyanlığın İslam’a karşı üstünlüğünü sergileyen bir manifesto gibi olmuştur.

2006 yılında papa Benedict, bu sözleri hatırlatarak soruyu tekrarlar: “Muhammed, insanlığa ne kazandırmıştır?”

Bu soruya bir yanıt geleceği yerde, “İslam’a saldırılıyor. Peygamber efendimize hakaret ediliyor” yaygarası koparılır. Papa da amacının İslam’a saldırmak olmadığını belirten bir açıklama yapar. Ama sonuçta Muhammed’in insanlığa ne katkıda bulunduğu sorusu yine ortada kalmış, bir yanıt bulamamıştır. Gerçi hangi din, hangi peygamber insanlığa bir şey kazandırmıştır ki düşmanlığı körüklemek ve gerçeği boğmaktan başka…

“Muhammed’in asıl ideali neydi?” yazımda Muhammed’in yaptığının Araplar açısından bir devrim olduğunu ama dünyaya kazandırılmış bir yenilik getirmemesinden dolayı insanlık açısından devrim sayılamayacağını belirtmiştim.
O yazımı hazırlarken çok araştırdım ama Muhammed’in yaptıkları içinde iyi birşey bulamadım. Bir yenilik göremedim.
Yeni birşey olarak ezan vardı ki yenilik sayılmazdı. Günde 5 kez kendi isminin haykırılması ise kendi egosunu tatmin edici. Hele hoparlör çıktıktan sonra bayağı rahatsız edici olmuş.
2. yeni bir şey; evlatlığı gerçek evlat yerine koymama ve evlatlıklarla, evlatlıkların boşanan karılarıyla evlenmeyi serbest kılan kanunu getirmiş ki, bunun insanlığa yararından değil zararından söz edilebilir. Kaldı ki bunu Zeynep ile evlenebilmek için yapmıştı.
Zekat dense zaten önceden de vardı ve bir vergi olarak her devlette uygulanırdı. Fakire dağıtılan ise sadakaydı ki o da putperestler dahil her millette vardı.


Ayrıca, Muhammed’in putperestliği kaldırmasını insanlığa bir hizmet olarak görmek yanlıştır. Bir dinin yerini bir başka dinin almasının insanlığa ne faydası olabilir. Tersine bunu yaparken insanlık kaybeder. Çünkü silahla, kanla, savaşla yapılan bu değişimler insanları birbirine düşman eder, ölümlere, acılara neden olur. İslam da getirilirken insanları bölmüş, iç savaşa ve katliamlara neden olmuş, anneyi-babayı-kardeşi-amcayı-dayıyı birbirine düşman yapmış, insanları yurtlarından yuvalarından etmiştir.

Ayrıca toplumsal değişimler oldukça dinler de evriliyor ve ilkel inançlar yerini daha mantıklı inançlara bırakıyordu. Kureyş’deki putperestliğin değişimi de kaçınılmazdı. Nitekim tek tanrıcı dinler tarafından kuşatılmış durumdaydı ve son demlerini yaşamaktaydı. Bırakılsa kendiliğinden ve kan dökülmeden monoteist dine geçilecekti belki. Koskoca Roma İmparatorluğu bile pagan dinini bırakmış, Hristiyanlığı din edinmişti. Ama Muhammed bu değişimi zamana bırakmadı ve savaşarak putperestliği yıktı. Bunu da kendi hükümdarlığı için yaptı ve Allah’ı kullandı.

İkinci olarak değinilen kız çocuklarının öldürülmesi bir mavaldır. Her toplumun içinden caniler, vicdansız-merhametsiz katiller çıkar. Hele ilkel, geri kalmış toplumlarda bunların oranı çok daha yüksek olur. Bugün bile çocuklarını acımasızca öldürenler mevcuttur. O dönemin münferit olaylarını genelleyip sanki kız çocuklarını öldürmek bir adetmiş gibi sunmak, insanları aldatmaktır. Yazısında örnek olarak anlattığı bir sahabenin kız çocuğunu nasıl öldürdüğü olayı Ömer’in halifeyken anlattığı hadisedir. “Cahiliye dönemini hatırladığımda beni bir konu çok güldürür, bir konu ise çok ağlatır.” diyen Ömer, güldüren konunun putperestlerin helvadan put yaptıkları ama acıkınca o putu yedikleridir. Ağlatan konu ise kız çocuğunu nasıl öldürdüğüdür. Ama halife Ömer dururken “bir sahabe” diye uyduruk bir hadisi anlatmayı yeğler çünkü Ömer evlat katili olarak tanınsın istemez.

Yazıda kadınların Cahiliye döneminde insan yerine konmadıkları, mirastan hiç pay almadıkları ve horlanıp aşağılandıklarını öne sürerek, Muhammed’in kadınlara yeni haklar getirdiği belirtilmiş. Ancak İslam öncesi kadınların bu durumunu doğrulayan bir kaynak yoktur. Tersine İslam kaynaklarından putperest dönemin kadınlarının çok daha özgür ve hak sahibi olduklarını görmekteyiz. Örneğin Muhammed’in annesi, ilk eşi Hatice, amcalarının eşleri, Ebubekir’in eşi, Süfyan’ın eşi Hind ve diğer anlatılan kadın örnekleri tersini göstermektedir. Muhammed, kadınları 2. sınıf görmüş, eve kapatmış, tesettüre sokmuş, şahitlikte ve mirasta yarım erkeğe eşit tutmuş, 4 kadın almayı erkeğe hak görerek kadınları aşağılamıştır.

Zina, fuhuş, içki, kumar, fal vs. ise bilinen tarihin her döneminde olan ve hiç bir zaman kaldırılamamış olan konulardır. Bunlar yasaklanarak önlenemez, önlenememiştir. İslam’da da her zaman zina-fuhuş olmuş, içki içilip kumar oynanmıştır. Dört halife döneminden sonraki halifelerin çoğu içkicidir. Kumara düşkün olanları da vardır. Osmanlı padişahlarının neredeyse tamamı içermiş. Bir çoğunun ise oğlancı olduğu söylenir. Bunların kötü olduğunu söylemek ve yasaklamakla insanlığa bir hizmet sağlandığından bahsedilemez. Kaldı ki ondan önceki dinlerde de bu tür söylemler ve yasaklar mevcuttur. İlk söylemiş olan Muhammed değildir.

Muhammed ne yapsaydı, insanlığa hizmetinden bahsedilebilirdi?

Muhammed, köleliği kaldırmış olsaydı; insanlığa büyük bir hizmetinden bahsedilirdi. Ama kitabında kölelikten bahsederek, kadın kölelerle yani cariyelerle ilişkiyi caiz görerek köleliği meşrulaştırmıştır. O yüzden de insanlıktan kölelik en son İslam’da, Suudi Arabistan’da kaldırılabilmiştir. Halbuki Muhammed kaldırsaydı, ilk kaldırılan Arabistan olurdu.

Muhammed, savaşın doğru olmadığını belirtse, mecbur kalmadıkça ve saldırıya uğramadıkça savaşmayı yasaklasa insanlığa bir hizmetinden söz edilebilirdi. Ama tersini yaptı. İslam’ı dünyaya ve diğer dinlere üstün kılmak için savaşmayı, cihadı emretti. İslam uğrunda savaşarak ölenlerin cennetlik olduğu yalanıyla insanları aldattı, savaşa teşvik etti. Bunun en büyük acısını ise Türkler yaşadılar. Türkler, tarihlerinde en acımasız, en hunharca katliamları müslüman Araplardan gördüler. Talkan ve Curcan’da 100.000’e yakın Türk öldürüldü. Onbinlerce Türk köle yapıldı. Kadınlar, kızlar cariye pazarlarında satıldılar.

Muhammed, sevgiden, aşktan, dostluklardan bahsetseydi ve bunları övseydi yine insanlığa bir katkıda bulunmuş olacaktı. Ama onun bahsettiği tek sevgi vardı, Allah sevgisi. O yüzden müslümanlar, müslüman olmayanları sevmedikleri gibi birbirini de sevmediler. Birbirlerine düştüler. Birbirlerini öldürdüler. İlk halifelerden üçünün öldürülmesi, Cemel Savaşı, Sıffin Savaşı, Harra ve Kerbela katliamları bunun örnekleridir. Tarih boyunca da devam etmiştir. Hala da birbirlerini öldürmekteler.

Muhammed, doğayı ve hayvanları sevmekten, korumaktan söz etse yine iyi bir hizmet yapmış olurdu. Ama ne hayvanları sevmekten bahseder ne ağaçları kesmemekten, ormanları korumaktan. Çiçek sevgisini bile ağzına almamıştır. Sadece kediden, örümcekten, karıncadan, güvercinden, balarısından, deveden bahsedildiği için müslümanlar neredeyse o hayvanları kutsallaştırmış ama diğerlerine karşı acımasız olmuştur. Örneğin yoğun bir köpek düşmanlığı vardır ki köpekler en faydalı ve sadık hayvanlardandır.

Muhammed, kitap okumayı da teşvik etmemiştir. O sadece Kur’an’ın okunmasını emretmiştir. O yüzden de Kur’an’dan başka ne kadar kitap varsa yokedilmiştir. İslam öncesi Araplar hakkında doğru dürüst bir bilginin olmaması bu yüzdendir. Kendi ülkelerinin, milletlerinin geçmişini acımasızca tarihe gömmüşlerdir. Kesin bir bilgi yok ama eğer doğruysa Ömer’in İskenderiye Kütüphanesini yakış sebebi de bu olabilir. Binlerce değerli tarihi eser bu ilkellikler nedeniyle Romalılar, Araplar ve Moğollar tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Muhammed’in ilimden anladığı da dindir, dini konulardır. Bilime yönelik hiçbir sözü yoktur. Herşeyi Allah’la ilişkilendirerek bilimin önünü tıkamıştır. Uydurduğu akıldışı, bilimdışı safsatalar nedeniyle 21.yüzyılda bile hala müslümanlar bilime sarılamamış, hala 1400 yıl önceki zırvalara inanmayı sürdürmüştür.

Muhammed için hastalığın ilacı okumak, üflemektir. Ne tıptan ne ilaçtan bahsetmiştir. Tersine hastalığı sırasında kendisine verilen ilaç yüzünden etrafındakileri haşlamıştır. Şifa için önerdiklerinden biri deve sidiğidir ki çağımızın İslamcıları hadisi sahih kabul etmekle beraber bazı hadislerde deve sidiği ile birlikte deve sütünü de yazdığını öne sürerek durumu hafifletmeye çabalarlar. Elle tutulur tek bahsi baldır ki o da Muhammed’den 1000-1500 sene öncesinden beri bilinmekteydi ve Tevrat’ta yazılıydı.

Muhammed’in fenle, teknolojiyle ilgili getirdiği bir yenilik de olmadığı gibi bu alanda kendinden önce bulunmuş olanlar hakkında da bilgisi yoktur. Örneğin tekerlekli arabalar Muhammed’den binlerce sene öncesinden beri vardı. Ama hiç bahsetmemiş ve kullanıma almamıştır. Muhammed’den 2000-2500 yıl önce beyin ameliyatı yapıldığı bulunmuştur. Milattan önce Hipokrat, metinlerinde beyinden geniş şekilde bahsetmiştir. Ama Muhammed beyini bilmez. O beyinin fonksiyonlarını kalp görüyor zanneder. Thales, Muhammed’den 1200 yıl önce matematikte çığır açmış bir bilgindir ama Muhammed miras hesabında basit aritmetikte bile hata yapacak kadar matematik bilgisinden yoksundur.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç olarak Muhammed’in insanlığa yararlı tek bir savunulacak hizmeti olmamıştır. Bir yenilik getirmemiş, bir güzellik sunamamıştır. İnsanlığa büyük katkılarda bulunmuş bilim adamları, kaşifler onun gözünde müslüman olmadıkları sürece ebedi cehennemliktir. Kendisine ve getirdiği dine inanmadıkları için hesap gününde tartıya bile alınmayacak ve dünyadaki tüm iyi-güzel işleri boşa gitmiş olacak ve cehennemi boylayacak, sonsuza kadar yakılacaklar, irin içmeye ve zakkum yemeğe mahkum olacaklardır. Edison, Galileo, Gutenberg, Copernic, Newton, Benjamin Franklin, Pascal, Faraday, Morse, Einstein ve aklınıza gelen tüm insanlığa katkıda bulunmuş gayrimüslimler onların gözünde ebedi azaba layıktırlar.

Serdar Kaangil

BKZ. https://panteidar.wordpress.com/2011...gi-yenilikler/
__________________
Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevgisiz bir hayat amaçsız, anlamsız olur.
Alkanaga
  Alıntı ile Cevapla
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
arap, islam, Öncesi, yarımadası, İslam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 18:27.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.