Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Bir Yudum İnsan > Sosyal Bilimler

Sosyal Bilimler Sosyoloji, felsefe, hukuk


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 21.07.2020, 19:21   #1
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart İstanbul Sözleşmesinin Kadınlar İçin Önemi | Maddeleri | İptal Edilmesi

İstanbul Sözleşmesi


Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Bu sözleşme Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve Avrupa Devletleri'ni hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinir. 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Temmuz 2020 itibariyle 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 32'sinde onaylanmıştır. 12 Mart 2012'de ilk imzacı Türkiye olmuştur.

Ardından 2013 - 2019 yılları arasında 33 ülke (Arnavutluk, Andorra, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Hırvatistan, Kıbrıs, Danimarka, Finlandiya, Estonya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Monako, Karadağ, Hollanda, Norveç, Kuzey Makedonya, Polonya, Romanya, Portekiz, San Marino, Sırbistan, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre) tarafından imzalanmıştır.

İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO Komitesi tarafından izlenmektedir.



Önemi


Uluslararası hukukta kadına karşı şiddeti ya da ayrımcılığı yasaklayan pek çok uluslararası düzenleme bulunmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi kapsamı ve oluşturduğu denetim mekanizması sayesinde diğer düzenlemelerden ayrılmaktadır. Her şeyden önce kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan ilk bağlayıcı nitelikte uluslararası düzenlemedir. Ayrıca mağdurun haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin, "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet kimliği" ne olursa olsun ayrımcılık gözetilmeden alınmasını garanti eden ilk uluslararası sözleşme, İstanbul Sözleşmesidir.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında o güne kadar yapılmış en kapsamlı tanınlara yer vermiştir. Sözleşmede "kadına yönelik şiddet", ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik, acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan, cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama, keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma olarak tanımlanmıştır. Aile içi şidet ise aile içinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemi olarak tanımlanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın hem bir sonucu ve hem de sebebi olarak tanımlanmasını sağlaması sağlamış; Şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konu hakkında gerekli politikaların üretilmesi yöntemini benimsemiştir.




Sözleşmenin Genel Hatları
Önleme


Taraf olan devletler,
  • Sözleşmede bahsedilen her türlü şiddeti önlemeye yönelik yasal düzenlemeleri ve tedbirleri sağlayıp mağdurların ihtiyaçlarını karşılayacak ve kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların şiddete gerekçe olarak kullanılmasının önüne geçecektir.
  • Şiddet çeşitlerinin ve şiddetin çocuklar üzerindeki etkisi hakkında halkın farkındalığını arttırıcı kampanya ve programları çeşitli kuruluşlar ile işbirliği ile yaygınlaştırıp uygulayacaktır.
  • Tüm eğitim seviyelerinde kadın ve erkek eşitliği, klişelerden arındırılmış cinsiyet rolleri, saygı, şiddete başvurmadan tartışma, kadınlara yönelik şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konularda öğrenme kapasitesine göre müfredat sağlayacaktır.
  • Mağdurlar ve şiddet uygulayıcılarıyla ilgili çalışan kadroların şiddetin önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında eğitimini sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.
  • Aile içi şiddet uygulayanlar için şiddete başvurmamayı öğreten eğitim programları oluşturulmasına veya desteklenmesine yönelik yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Özellikle cinsel suç işleyenlerin suçu tekrar etmemeleri için eğitim programları sunacak ve destekleyecek yasal düzenleme yapacaktır.
  • Özel sektörü, bilişim sektörünü ve medyayı kadına şiddeti önlemek ve kadın onuruna saygıyı arttırmak için politikaların oluşturulup uygulanmasına ve kendi kendini düzenleyici standartların belirlenmesine teşvik edecektir.


Koruma

Taraf olan devletler,
  • Şiddet mağdurlarını ve tanıkları, yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel yönetimler ve diğer kurumlarla işbirliği yaparak yeni bir şiddet eyleminden koruyacaktır.
  • Alınacak tedbirler şiddet mağduru kadınların güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasını, çocuk mağdurlar dahil hassas konumdaki insanların ihtiyaçlarının giderilmesini amaçlayacak olup bunun için mağdurların şikayette bulunup bulunmadığı tedbir kararını bağlamayacaktır.
  • Mağdurlara, özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına önceden hazırlanmış bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
  • Tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.



Yargılama/Kovuşturma
  • Taraflar risk içeren durumlarda mağduru veya risk altındaki kişiyi korumak için şiddet failini uzaklaştırma yönünde yasal tedbirleri almalıdırlar.
  • Taraflar, soruşturma süresince mağdurun cinsel geçmişi ve davranışlarıyla ilgili detayların davayla ilgili olmadıkça dahil edilmemesini sağlayacak yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür.
  • İmzacı devletler, yargı süreci boyunca mağdurun çıkarlarını gözetecek yasal tedbirleri almalı ve iç hukuk kurallarının izin verdiği şekilde mağdurun hukuki destek sağlamalıdır.
Bütüncül Politikalar/Destek Politikaları
  • Yukarıda belirtilen tüm tedbirlerin kapsamlı ve koordineli politikaların bir parçası olmasının sağlanması ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasının temin edilmesi.
  • Taraflar toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar yürütmelidirler. Kadın erkek eşitliğine ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştırmalı ve uygulamalıdırlar.
  • Konu, kapsamlı ve koordineli olarak ele alınmalı, mağdurun hakları alınan tüm tedbirlerin merkezine konularak hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler çözüme dahil edilmelidir.
  • İmzacı devletler, bu alanda çalışan devlet dışı aktörler ve sivil toplum örgütleri de dahil olmak üzere, kadına şideti önleme çalışmalarını maddi olarak desteklemelidir.



Son 10 yılda kadın cinayetlerinin düşüş gösterdiği tek yıl Sözleşmenin imzalanıp düzgün uygulandığı yıl olan 2011 yılıdır.

İmzalanması ve yürürlüğe girmesi

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 30 Nisan 2002 tarihli “Kadınların Şiddete Karşı Korunması”na ilişkin tavsiye kararı, sözleşme haline getirilip 7 Nisan 2011'de onaylanmış ve 11 Nisan 2011'de imzaya açılmıştır. Belgeyi imzalayan ilk ülke Türkiye'dir.

Sözleşme, imzaya açıldığı ilk gün imzalamış olan Türkiye'nin meclisinde 24 Kasım 2011'de onaylandı, 8 Mart 2012'de resmî gazetede yayımlandı. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on ülke tarafından imzalanmış olması gerekiyordu. Türkiye'nin ardından 2013-2015 yılları arasında 18 ülke (Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Karadağ, Malta, Monako, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovenya) daha sözleşmeyi imzaladı. On ülke tarafından imzalanmış olması şartı, 22 Nisan'da Andorra'nın onayı ile yerine getirilmiş oldu. Andorra parlamanetosunun onaylamasından sonra üç ay beklendi; İstanbul Sözleşmesi'nin onaylanmasına ilişkin kanun, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Mart 2019 itibarıyla 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştır.



GREVIO başkanı Feride Acar

Yürürlüğe girdiği tarih

Grevio Komitesi


İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu olan ve kısaca GREVIO olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu" tarafından izlenmekte ve denetlenmektedir. GREVIO, ilk ülke değerlendirmelerine 2016 yılında başlamıştır. Başkanlığını 2015-2019 arasında Feride Acar sürdürmüştür.

31 Mayıs 2019'da daha önce seçilen üyelerin görev süresi dolduktan sonra, daha önce iki kere bu göreve seçilen ve İstanbul Sözleşmesi'nin yazarlarından biri olan Feride Acar yerine Türkiye'den tek aday olarak Aşkın Asan gösterilmiştir. Bu durum kadın örgütlerinin tepkisine sebep olmuştur.



Sözleşme Kapsamındaki Suçlar


Sözleşme taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlmaktadιr:
  • Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
  • Taciz amaçlı takip;
  • Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
  • Cinsel taciz;
  • Zorla evlendirme;
  • Kadınların sünnet edilmesi;
  • Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Burada açıkça verilmek istenen mesaj, kadınlara yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin özel hayatta saklı kalacak konular olmadığıdır. Aksine, mağdur olan kimse failin eşi, hayat arkadaşı yada ailenin bir ferdi ise, aile içinde işlenen suçların özellikle travma yaratıcı etkisini vurgulamak üzere bu kişinin cezası daha da ağırlaştırılabilir.

İstanbul Sözleşmesinin Tam Metni İçin Tıklayın..

Kaynak

  Alıntı ile Cevapla
Eski 21.07.2020, 23:44   #2
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İstanbul Sözleşmesinin Kadınlar İçin Önemi | Maddeleri | İptal Edilm

İstanbul Sözleşmesi nedir: Kadın örgütleri neden sözleşmeden yana, karşı çıkanlar ne diyor?



2011'de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi'ni onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştu. Ancak son dönemde başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere siyasiler, sözleşmeden çekilebileceğine ilişkin sinyallerin veriyor.
Türkiye'de kadın cinayetlerinin durdurulmasını talep eden ve protesto gösterileri düzenleyen kadınlar ise sözleşmenin uygulanması çağrısı yapıyor.

Son olarak Pınar Gültekin cinayetiyle birlikte yeniden gündeme gelen sözleşme için sosyal medyada #İstanbulSözleşmesiYaşatır etiketiyle çağrılar yapılıyor.
Peki İstanbul Sözleşmesi nedir?

Süreçte en son neler yaşandı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Temmuz günü videokonferans yöntemiyle AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'na katıldı.

Toplantıda, Hürriyet'in haberine göre İstanbul Sözleşmesi de gündeme geldi. Erdoğan, "Çalışıp gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur" dedi.
Toplantıdan bir gün sonra, 2 Temmuz Perşembe günü de AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, çeşitli yerel televizyon kanallarında aynı anda canlı yayımlanan "Anadolu Soruyor" programında, İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili soruya şu yanıtı verdi:

"İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması gerçekten yanlıştı. Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan, bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi bir de cinsel yönelim tercihi. LGBT vesaire gibi marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor.

"İstanbul Sözleşmesi olmazsa Türkiye'de kadına karşı şiddet artar tezi de bir şehir efsanesidir. Yalan yanlış propagandadır. Türkiye'de bütün siyasi partilerin tabanlarında İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması ya da bunun bir düzenlemeyle revize edilmesi konusunda çok ciddi beklentiler vardır. Bunun aileye zarar verdiği konusunda endişeler var. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır."

Erdoğan, şubat ayında da İstanbul Sözleşmesi'nin "gözden geçirileceğini" açıklamıştı. Ancak BBC Türkçe'nin edindiği bilgilere göre AKP'li kadın milletvekili, sözleşmeden çekilmemek gerektiğini savunmuştu. Erdoğan'ın ise bu değerlendirmeleri dinlediği ancak yorum yapmadığı belirtilmişti.

Macaristan da parlamentoda kabul etmemişti

Macaristan'da, hükümete İstanbul Sözleşmesi'ni onaylamaması yönünde çağrı yapan siyasi deklarasyon mayıs ayı başında parlamentoda kabul edilmişti.

Deklarasyonda, İstanbul Anlaşması'nın Macaristan Anayasası'ndaki "evlilik kurumunun korunması" ilkesine aykırı hükümler içerdiği, göçmenlere cinsiyet üzerinden iltica hakkı sağladığı öne sürülüyor; sözleşmenin Macaristan'ın göç politikasını olumsuz etkileyebileceği iddia ediliyor.

Sözleşme, Macaristan hükümeti tarafından 2014'te imzalanmış, parlamentoda onaylanmadığı için yürürlüğe girmemişti.

İmzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştu

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için 'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştu.

1 Ağustos 2014'te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanıyor.

Geçen yıl Emine Bulut cinayetinin ardından Türkiye'nin pek çok kentinde sokağa dökülen kadın hakları savunucuları, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması çağrısı yapmıştı.

Ancak sözleşmenin "Türk aile yapısına zarar verdiğini" söyleyerek, Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesini isteyen bir kesim de var.

İstanbul Sözleşmesi kadınları nasıl koruyor?

Hacettepe Üniversitesi'nin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın desteği ile 2014 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de evlenmiş kadınların yüzde 36'sı eş veya birlikte oldukları erkekler tarafından yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Aynı grup kadın için cinsel şiddet oranı ise yüzde 12.

Araştırmaya göre, kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi duygusal şiddet. Duygusal şiddete maruz bırakılan kadınların oranı ise yüzde 44.



Avrupa Parlamentosu'na göre, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde her üç kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor.

İstanbul Sözleşmesi ile kısaca kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılması ve bu amaçlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlanması ve bu konularda uluslararası işbirliğinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

Sözleşmede tarafların "kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak" sözleşmede yer alan hususlarda görüş birliğine vardıkları kaydediliyor.

Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulanmalarını sağlama amacıyla kısaca "GREVIO" olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu isimli bir izleme ve denetleme komitesi oluşturuluyor.

Gülsüm Kav: Sözleşmenin 4 temel taşı var

Sözleşmenin, hem barış zamanında, hem de silahlı çatışma durumlarında geçerli olacağı belirtiliyor.




Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun temsilcisi Gülsüm Kav, BBC'ye yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'nin 4 temel taşı olduğunu söyledi:
"Sözleşme ilk olarak önleyici tedbirlerden söz ediyor.

Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratın. Bu da eşitlikçi toplumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma, eğitimler de dahil olmak üzere her türlü yolla yayın.

"İkincisi, hemen böyle bir toplum yaratamayabilirsiniz, şiddet eski ve köklü bir sorun diyerek anlayışlı davranıyor sözleşme imzacı devletlere. Hemen böyle bir toplum yaratamazsan, tehdit söz konusuysa, kadınları etkin, aktif koru diyor. Yani bizim için 6284 sayılı kanunu tam uygula diyor.

"Üçüncü adımda da diyor ki, önleyici bir toplum yaratamadın, kadını korumak istedin ama koruyamadın, ola ki bir kadın zarar gördüyse, o zaman en azından etkin kovuşturma yap ve etkin ceza sitemi olsun, adaleti sağla.
"En son olarak da, sözleşme artık anlayışlı değil, talepkâr. Bunları yapıyorsan bile yetmez, bana kadınları geleceğe dönük nasıl güçlendireceksin, onu göster diyor."

Sözleşme kadına karşı şiddeti nasıl tanımlıyor?

Sözleşmede, "kadına karşı şiddet" tanımı, "ister kamu ister özel yaşamda" meydana gelsinler, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidini ve ayrımcılığı içeriyor.

Sözleşme, "Aile içi şiddet"i ise, "mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında" tanımlıyor.

Sözleşmenin 18 yaşından küçük kız çocuklarını kapsayabileceği belirtiliyor.

Sözleşme tarafları hangi yasal adımları atmakla yükümlü kılıyor?




Sözleşme, tarafların her türlü şiddet eylemini ve ayrımcılığı önleyecek "gerekli yasal ve diğer tedbirleri" almasını zorunlu kılıyor, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını istiyor.

Sözleşmeyle birlikte taraflara, ulusal anayasalarına veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil etme ve bu ilkenin uygulanmasını sağlama, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklama ve kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ile uygulamaları yürürlükten kaldırma zorunluluğu getiriliyor.

Sözleşme hükümleri uygulanırken, "cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü" v.b. kimlik özelliklerinin yanı sıra "cinsel yönelim" temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağı vurgulanıyor.

Devlet görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmeleri isteniyor.

Taraflardan sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli finansal ve insani kaynakları tahsis etmelerinin yanında, kadına karşı mücadelede aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını desteklemeleri ve bu kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri de isteniyor.

Sözleşmede kadına karşı şiddetin önlenmesi için ne gibi hükümler var?

Sözleşmede, "Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla, kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır" deniyor.

Sözleşmede "namus" kavramına atıfta bulunuluyor, "Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde 'namus' gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir" deniliyor.

Sözleşmede taraflardan, özellikle gençler ve erkekler olmak üzere toplumun tüm bireylerinin her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeleri isteniyor.

Her türlü şiddetin engellenebilmesi için eğitimin önemine vurgu yapıyor. Resmi müfredata, "kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların" öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi isteniyor.

Sözleşme, bu ilkelerin yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri almakla da tarafları yükümlü kılıyor.

Taraflardan ayrıca ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme amacıyla, özellikle aile içi şiddet girişiminde bulunanların şiddeti dışlayan davranışlar benimsemelerine yönelik eğitim programlarının oluşturulması isteniyor.

Cinsel suç girişiminde bulunanlar için de benzer şekilde eğitim programlarının oluşturulması talep ediliyor.






Sözleşme hükümleri mağdurları nasıl koruyor, hangi suçları cezalandırıyor?

Şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor.

Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına barınaklar sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.
Sözleşme taraflardan şiddet olaylarıyla ilgili, gizlilik ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7 gün 24 saat faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatları oluşturmalarını istiyor.

Cinsel şiddet mağdurlarına hem tıbbı hem de psikolojik destek sağlanması öngörülüyor.

Şiddet olayına tanıklık eden çocuklara da psikososyal danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan yükümlülükler arasında.

Sözleşme ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı hukuki yollara başvurmasının ve tazminat almasının da önünü açıyor.

Sözleşme taraflara, "zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri" alma zorunluluğu getiriyor.

Sözleşmede psikolojik şiddet ve taciz amaçlı takibin de cezalandırılması isteniyor.

Bir kişiyle rızası olmaksızın vücut parçası veya cisimle cinsel ilişkiye girmenin yanı sıra, bir kişinin rızası olmadan üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak da cinsel şiddet kapsamına alınıyor.

Eski veya mevcut eşler veya birlikte yaşayanlar arasında bu tür eylemler de cinsel şiddet kapsamında değerlendiriliyor.
Sözleşmede taraflar, bir kişinin ya da çocuğun evliliğe zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle görevlendiriliyor.

Sözleşme ile zorla gerçekleştirilen kadın sünnetleri yasaklanıyor, kadınların zoraki kürtaja ve kısırlaştırılmaya karşı da korunması isteniyor.

Sözleşme ile cinsel mahiyette fiziksel davranışların yanı sıra sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da "cinsel taciz" kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor.

Sözleşmede yukarıda belirtilen suçların işlenmesine yardımcı olmanın da yasalarla suç kapsamına alınması isteniyor.

Sözleşme ile kolluk kuvvetlerinin her türlü şiddet eylemine karşı mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlamaları ve müdahalede bulunmak için yasal ve diğer tedbirleri almaları zorunlu kılınıyor.

"Taraflar bu sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır" deniyor.

Ani tehlike durumlarında yetkililere, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki kişinin ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve bu kişilerle temas etmesini yasaklama yetkisi veriliyor.





Sözleşme mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin anlatılması için destek hizmetleri sağlanmasını öngörüyor, hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım sağlanmasının da önünü açıyor.

Taraflardan, sözleşmede tanımlanan gerekçelerden biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine mülteci statüsünün tanınması isteniyor.

Sözleşmede, "Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır" deniyor.

İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkanlar ne diyor?

Özellikle son dönemde bazı kurum, kuruluş ve yazarlar İstanbul Sözleşmesi'nin geri çekilmesi çağrıları yapıyordu. "Change.org" internet sitesinde de Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi için imza kampanyası başlatılmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözleşme için "Bizim için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir" dediği iddia edilmişti.

Hüda-Par da konuyla ilgili yayımladığı bir açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi, detaylı olarak incelendiğinde toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip olduğu rahatlıkla görülecektir" demişti.

Milli Gazete yazarı Şakir Tarım, "Yıkım Projesi: İstanbul Sözleşmesi" isimli yazısında, sözleşmeyi "Türkiye'nin bekasına yönelmiş en büyük tehdit" olarak yorumlamış ve sözleşmenin vakit geçirilmeden yürürlükten kaldırılmasını istemişti.

Yeni Akit yazarı Ali Erkan Kavaklı ise, "Aile kadın ve erkeğin birlikte yürütebileceği kurumdur. Erkeği evden uzaklaştırarak aileyi yaşatma imkanı yok. İthal kanunlarla aile yaşatılamaz. Sözleşme iptal edilmeli. Kendi dinimizi, inançlarımızı, örf ve adetlerimizi esas alan adaleti sağlayacak ve aileyi yaşatacak düzenleme yapılmalı" demişti.

Kaynak



  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
için, istanbul, kadınlar, önemi, sözleşmesi, İçin, İstanbul


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:25.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.