Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
İstanbul Sözleşmesinin Kadınlar İçin Önemi | Maddeleri | İptal Edilmesi
İstanbul Sözleşmesi
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
Bu sözleşme Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve Avrupa Devletleri'ni hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinir. 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Temmuz 2020 itibariyle 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 32'sinde onaylanmıştır. 12 Mart 2012'de ilk imzacı Türkiye olmuştur.
Ardından 2013 - 2019 yılları arasında 33 ülke (Arnavutluk, Andorra, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Hırvatistan, Kıbrıs, Danimarka, Finlandiya, Estonya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Monako, Karadağ, Hollanda, Norveç, Kuzey Makedonya, Polonya, Romanya, Portekiz, San Marino, Sırbistan, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre) tarafından imzalanmıştır.
İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO Komitesi tarafından izlenmektedir.
Önemi
Uluslararası hukukta kadına karşı şiddeti ya da ayrımcılığı yasaklayan pek çok uluslararası düzenleme bulunmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi kapsamı ve oluşturduğu denetim mekanizması sayesinde diğer düzenlemelerden ayrılmaktadır. Her şeyden önce kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan ilk bağlayıcı nitelikte uluslararası düzenlemedir. Ayrıca mağdurun haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin, "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet kimliği" ne olursa olsun ayrımcılık gözetilmeden alınmasını garanti eden ilk uluslararası sözleşme, İstanbul Sözleşmesidir.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında o güne kadar yapılmış en kapsamlı tanınlara yer vermiştir. Sözleşmede "kadına yönelik şiddet", ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik, acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan, cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama, keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma olarak tanımlanmıştır. Aile içi şidet ise aile içinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemi olarak tanımlanmıştır.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın hem bir sonucu ve hem de sebebi olarak tanımlanmasını sağlaması sağlamış; Şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konu hakkında gerekli politikaların üretilmesi yöntemini benimsemiştir.
Sözleşmenin Genel Hatları
Önleme
Taraf olan devletler,
- Sözleşmede bahsedilen her türlü şiddeti önlemeye yönelik yasal düzenlemeleri ve tedbirleri sağlayıp mağdurların ihtiyaçlarını karşılayacak ve kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların şiddete gerekçe olarak kullanılmasının önüne geçecektir.
- Şiddet çeşitlerinin ve şiddetin çocuklar üzerindeki etkisi hakkında halkın farkındalığını arttırıcı kampanya ve programları çeşitli kuruluşlar ile işbirliği ile yaygınlaştırıp uygulayacaktır.
- Tüm eğitim seviyelerinde kadın ve erkek eşitliği, klişelerden arındırılmış cinsiyet rolleri, saygı, şiddete başvurmadan tartışma, kadınlara yönelik şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konularda öğrenme kapasitesine göre müfredat sağlayacaktır.
- Mağdurlar ve şiddet uygulayıcılarıyla ilgili çalışan kadroların şiddetin önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında eğitimini sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.
- Aile içi şiddet uygulayanlar için şiddete başvurmamayı öğreten eğitim programları oluşturulmasına veya desteklenmesine yönelik yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Özellikle cinsel suç işleyenlerin suçu tekrar etmemeleri için eğitim programları sunacak ve destekleyecek yasal düzenleme yapacaktır.
- Özel sektörü, bilişim sektörünü ve medyayı kadına şiddeti önlemek ve kadın onuruna saygıyı arttırmak için politikaların oluşturulup uygulanmasına ve kendi kendini düzenleyici standartların belirlenmesine teşvik edecektir.
Koruma
Taraf olan devletler,
- Şiddet mağdurlarını ve tanıkları, yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel yönetimler ve diğer kurumlarla işbirliği yaparak yeni bir şiddet eyleminden koruyacaktır.
- Alınacak tedbirler şiddet mağduru kadınların güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasını, çocuk mağdurlar dahil hassas konumdaki insanların ihtiyaçlarının giderilmesini amaçlayacak olup bunun için mağdurların şikayette bulunup bulunmadığı tedbir kararını bağlamayacaktır.
- Mağdurlara, özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına önceden hazırlanmış bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
- Tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.
Yargılama/Kovuşturma
- Taraflar risk içeren durumlarda mağduru veya risk altındaki kişiyi korumak için şiddet failini uzaklaştırma yönünde yasal tedbirleri almalıdırlar.
- Taraflar, soruşturma süresince mağdurun cinsel geçmişi ve davranışlarıyla ilgili detayların davayla ilgili olmadıkça dahil edilmemesini sağlayacak yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür.
- İmzacı devletler, yargı süreci boyunca mağdurun çıkarlarını gözetecek yasal tedbirleri almalı ve iç hukuk kurallarının izin verdiği şekilde mağdurun hukuki destek sağlamalıdır.
Bütüncül Politikalar/Destek Politikaları
- Yukarıda belirtilen tüm tedbirlerin kapsamlı ve koordineli politikaların bir parçası olmasının sağlanması ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasının temin edilmesi.
- Taraflar toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar yürütmelidirler. Kadın erkek eşitliğine ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştırmalı ve uygulamalıdırlar.
- Konu, kapsamlı ve koordineli olarak ele alınmalı, mağdurun hakları alınan tüm tedbirlerin merkezine konularak hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler çözüme dahil edilmelidir.
- İmzacı devletler, bu alanda çalışan devlet dışı aktörler ve sivil toplum örgütleri de dahil olmak üzere, kadına şideti önleme çalışmalarını maddi olarak desteklemelidir.
Son 10 yılda kadın cinayetlerinin düşüş gösterdiği tek yıl Sözleşmenin imzalanıp düzgün uygulandığı yıl olan 2011 yılıdır.
İmzalanması ve yürürlüğe girmesi
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 30 Nisan 2002 tarihli “Kadınların Şiddete Karşı Korunması”na ilişkin tavsiye kararı, sözleşme haline getirilip 7 Nisan 2011'de onaylanmış ve 11 Nisan 2011'de imzaya açılmıştır. Belgeyi imzalayan ilk ülke Türkiye'dir.
Sözleşme, imzaya açıldığı ilk gün imzalamış olan Türkiye'nin meclisinde 24 Kasım 2011'de onaylandı, 8 Mart 2012'de resmî gazetede yayımlandı. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on ülke tarafından imzalanmış olması gerekiyordu. Türkiye'nin ardından 2013-2015 yılları arasında 18 ülke (Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Karadağ, Malta, Monako, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovenya) daha sözleşmeyi imzaladı. On ülke tarafından imzalanmış olması şartı, 22 Nisan'da Andorra'nın onayı ile yerine getirilmiş oldu. Andorra parlamanetosunun onaylamasından sonra üç ay beklendi; İstanbul Sözleşmesi'nin onaylanmasına ilişkin kanun, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Mart 2019 itibarıyla 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştır.
GREVIO başkanı Feride Acar
Yürürlüğe girdiği tarih
Grevio Komitesi
İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu olan ve kısaca GREVIO olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu" tarafından izlenmekte ve denetlenmektedir. GREVIO, ilk ülke değerlendirmelerine 2016 yılında başlamıştır. Başkanlığını 2015-2019 arasında Feride Acar sürdürmüştür.
31 Mayıs 2019'da daha önce seçilen üyelerin görev süresi dolduktan sonra, daha önce iki kere bu göreve seçilen ve İstanbul Sözleşmesi'nin yazarlarından biri olan Feride Acar yerine Türkiye'den tek aday olarak Aşkın Asan gösterilmiştir. Bu durum kadın örgütlerinin tepkisine sebep olmuştur.
Sözleşme Kapsamındaki Suçlar
Sözleşme taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlmaktadιr:
- Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
- Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
- Kadınların sünnet edilmesi;
- Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Burada açıkça verilmek istenen mesaj, kadınlara yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin özel hayatta saklı kalacak konular olmadığıdır. Aksine, mağdur olan kimse failin eşi, hayat arkadaşı yada ailenin bir ferdi ise, aile içinde işlenen suçların özellikle travma yaratıcı etkisini vurgulamak üzere bu kişinin cezası daha da ağırlaştırılabilir.
İstanbul Sözleşmesinin Tam Metni İçin Tıklayın..
Kaynak
|