Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Görsel ve İşitsel Sanat Yapıtları > Sinema En'leri

Sinema En'leri En iyi filmler, en kötü filmler, karşılaştırmalar, en'ler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 16.03.2018, 19:50   #1
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Sinema Akımları





Dışavurumculuk teriminin ilk kullanımı konusunda farklı yaklaşımlar görülür. Pek çok kaynak bu terimin Almanya’ya Abstraction and Emphaty(Soyutlama ve Etki)’nin yazarı Wilhelm Worringer’ın 1911’de kullanımıyla girdiğini ileri sürer.

Ekspresyonizm kelimesinin anlamı ‘sanatçıya ait zihinsel nitelikteki gerçekliklerin bir sanat yapıtında somutlaştırılması anlamına gelmektedir.

Ekspresyonist sanatçılar insanların çektiği acıyı,sefaleti,vahşeti ve tutkuları anlatmayı hedefledikleri için ilk önce resimde öne çıkan ve gelişen bu akımın savaştan sonra Almanya’da devam etmesinin ilk sebebi olarak halkın içinde bulunduğu savaş sonrası psikolojisinin etkisi ve bu psikolojik çöküntüye paralel olarak, sosyolojik bir yıkımın eşiğinde olan Alman halkının bastırılan duygularının dışavurumu olarak kabul edilebilir.

Dışavurumcu Alman Sinemasının ortaya çıkmasındaki nedenler üç başlık altında incelenebilir. Bunlardan ilki 1917’de kurulan UFA (Universal Film Aktiengesselschaft) nın etkisidir. Devlet güdümlü bu kuruluş yine devlet tarafından yönlendirilen bir propaganda ajansıydı. UFA,Birinci Dünya Savaşı sonrasında hızla genişlemiş ve Avrupa’nın en başarılı film ihraç eden şirketi olmuştur. Dışavurumcu Alman Sineması UFA’dan oldukça iyi bir biçimde yararlanmayı bilmiştir. ikinci öğe ise Almanya’da savaştan sonra görülen entelektüel heyecanın etkisidir. Almanların “Aufbruch” diye tanımladığı ruh hali içinde olmaları ki, o günlerde kullanılan anlam yüklü bir terim, dünün paramparça dünyasından sıyrılıp, devrimci kavramlar üzerine kurulu yarınlara yönelmek anlamını içeriyordu. Üçünü öğe ise birinci Dünya Savaşından önce yapılan ancak savaş sonrası konuları öngören üçü, fantastik dünyaya ayna tutan, hayali yaratıklarla dolu olan Der Student von Prag (Prag’lı Öğrenci), Golem ve Homonculus ile psikolojik huzursuzluğu sergileyen Der Andere (The Other) adlı filmlerdir.

Bu dönemde fantastik dünyaya ışık tutan belli başlı filmler şunlardır:

Praglı Öğrenci (1913) / Yönetmen : Stellan Rye
Golem (1914) / Yönetmen : Henrik Galeen
Homunculus (1916) / Yönetmen : Otto Rippert
Doktor Kaligari`nin Muayenehanesi (1919) / Yönetmen : Robert Wiene



Doktor Caligari'nin Muayenehanesi, Alman sinemasının bu dönemini (Altın Çağ 1918-1927) simgeleyen ve en çok tartışılan filmdir. Anlattığı gizemli cinayet öyküsünün yanı sıra resimli panolardan oluşan dekorları, boyayla elde edilmiş gölgeleri, eğik bacalı, yamuk duvarlı evleriyle filmin yarattığı fantastik ve ürkütücü dünya bugün bile ilgiyle izlenmesini sağlamaktadır. Film, döneminde ve sonrasında, pek çok övgüler aldığı gibi, aynı ölçüde eleştirilmiştir. Öyleki "Kaligarizm" bir terim haline gelmiştir.

Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi (1922) / Yönetmen : F.W. Murnau
Fantom (1922) / Yönetmen : F.W. Murnau
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 20:06   #2
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Şiirsel ( Şairane Gerçekçilik )

Şiirsel Gerçekçilik (Fransızca: Réalisme poétique, İngilizce: Poetic realism) 1930'larda Fransa'da ortaya çıkmış ve II. Dünya Savaşı'nın sonuna dek etkisini sürdürmüş sinema akımına verilen addır. Türkçe'de bazen "Şairane Gerçekçilik" olarak da geçer.

Şiirsel Gerçekçilik Akımının Ortaya Çıkışı

1920'lerin sonunda sesin sinemaya girmesi ile Avrupa Avantgarde Sineması'nın sonu gelmişti ve sesin olanaklarından da yararlanarak yönetmenler özellikle müzikaller, melodramlar ve tiyatro uyarlamalarına yöneldiler. Ancak bu uzun sürmedi. 1929'da başlayan ve 30'lu yıllar boyunca bütün dünyada olduğu gibi Fransa'da da etkisini tüm ağırlığıyla gösteren Büyük Ekonomik Buhran'ın bir sonucu olarak yaşanan toplumsal ve siyasi kargaşa ortamında bu yeni sinema akımı doğdu. Çalışan sınıfların sorunlarını, bireyin mutsuzluğuna ve çaresizliğine vurgu yaparak Amerikan Kara Filmlerine benzer çarpıcı bir atmosfer içinde karamsar bir üslupla ve şiirsel bir duyarlılıkla anlatan ve "Şiirsel Gerçekçilik" adı verilen bu tarz Fransa'da popüler oldu.

Akımın Özellikleri

"Şiirsel gerçekçilik" akımına dahil edilen filmler adındaki gibi "gerçekçi" idi, çünkü filmdeki karakterler hayatın tüm acımasız yönleriyle sürekli olarak yüz yüze geliyorlardı, çoğunlukla umutsuzdular, çaresizdiler. Ekonomik çöküntü beraberinde suç artışını da getirmişti, sefalet her zaman hissedilebiliyordu, konuların geçtiği mekanlar sefil mekanlardı. Ama aynı zamanda bu filmler "şiirsel" di de, karakterlerin davranışları melankolikti, karamsar ve hüzünlüydüler, zaman zaman intihara meyilli olabiliyorlardı, nihilisttiler. Filmin odağındaki bu marjinal karakterler genelde aşk için son bir şansı yakalarlar ama onu da sonunda ellerinden kaçırırlardı. Alt sınıftan insanların bunalımlı öykülerinin anlatıldığı bu filmler daima mutsuz sonla bitiyordu. Mekanların loş ışıklandırılması, kapalı gökyüzü ve sıklıkla yağan yağmur veya bastıran sisin yarattığı flu görüntüler de şiirselliğe katkı sağlıyordu. Görüntü yönetmenleri estetizme özellikle önem veriyorlardı. Bu akımın yapımcı ve yönetmenleri senaryo ve diyaloglara da çok önem veriyorlardı, akımın önemli senaristlerinden biri de Marcel Carné'nin birçok filminin senaryosunu yazmış olan ünlü şair Jacques Prévert'di.

II. Dünya Savaşının sona erdiği 1945 yılından sonra "Şiirsel gerçekçilik" akımı yerini İtalya'da ortaya çıkacak olan İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımına bırakacaktı, zaten başta Luchino Visconti ve Antonioni olmak üzere yeni gerçekçi birçok İtalyan yönetmen sinema kariyerlerine "şiirsel gerçekçi" Fransız yönetmenlerin yanında çalışarak başlamışlardı. Bu iki yönetmen de Jean Renoir'ın asistanıydılar. Hatta Şiirsel gerçekçilik İtalyan Yeni Gerçekçik Akımından sonra gelecek olan Fransız Yeni Dalga akımını da etkilemiştir.

Bu akımın en önemli temsilcisi kuşkusuz Jean Vigo'dur.

Jean Vigo




Vigo 29 yaşında ölmüştür. Çektiği filmler ;

1933 zero de conduite (hal ve gidiş sıfır) bir anarşist sinema örneğidir.

Anarşiye bir saygı duruşu niteliğindeki Hal ve Gidiş Sıfır sinema tarihinde çocuklar üzerine yapılmış en önemli filmlerden biridir. Yazar, yönetmen, senaryo yazarı ve kurgucu Jean Vigo'nun filmi Hal ve Gidiş Sıfır, yönetmenin bir yatılı okul öğrencisi olarak yaşadığı kötü deneyimlerinden yola çıkarak çekilmiş ve Truffaut'nun 400 Darbe ve Lindsay Anderson'un If / Eğer adlı aynı konuyu işleyen klasikleşmiş filmlerini büyük ölçüde etkilemiştir.

1934 L’Atalante (Geçip giden çanta) filminde şairane gerçekçiligin işaretleri görünürken hal ve gidiş sıfır filmine yapılan saldırılara da cevap vermektedir.

Vigonun yaptığı bu iki film görüntü yönetmeni olan kardeşi boris kaufman ın da desteği ile etkili bir hale gelmiştir. Bu iki film deneysel tarz ol arakta yeni filmlerdir. Lirik bir yaklaşımı realizm ve sürrealizm ile birleştiren bütününde yaşama anarşik bir yaklaşımı sergilemektedir.

Hal ve gidiş sıfır özgürlüğe karşı bir otoriteyi sergiliyordu film gösterimden kaldırıldı. 1945 te yasak kalktı.

L’Atalante çekilirken Vigo ölür.1990 a girerken İngiliz film arşivinde bulunan özgün kopyasına dayanılarak tekrar gösterime sunulur.

Marcel L’Herbier



Hukuk eğitimi gören ve 1. dünya savası öncesi şiirler yazan herbier Fransız ordusunun sinematografi servisinde çalışmıştır. 20 yaşında avantgarde’nin önemli yönetmenleri arasına girmiştir ve Fransız sinema okulunun temellerini atmıştır. Pek çok filmle adını duyuran herbierin L’Epervier (atmaca, 1933) ve Le Bonheur (saadet, 1934) şairaneliğin izlerini tam anlamı ile taşımaktadır.

Atmaca da sevdiği kadın uğruna tüm servetini kaybeden bir adamın bir kumarbaza dönüşmesi ve yinede onu kaybetmesi anlatılıyor.
Saadet ise büyük bir sinema yıldızına tutulan bir anarşist i anlatmaktadır. Anarşist in yıldıza ulaşması imkansızdır, bu bir dramdır, ve onu başkasına bırakmasının da imkansızlığı anlatılmaktadır.

Julien Duvivier



1930’lu yıllarda ün kazanmış 5 büyükler arasına girmiştir. Ün kazanması birazda birlikte çalıştığı jean gorbini ye bağlıdır. Bu akım da çektiği en ünlü filmi pepe-Le-moko dur. (Cezayir batakhaneleri 1937)

Cezayir batakhaneleri, haydut pepe le mokonun, Arap mahallelerinde çete kurması ve polis tarafından öldürülmesini anlatmaktadır.

Marcel Carne



Daha çok toplumsal fantastik filmler yaptığını düşünmektedir. Sinemaya ünlü yönetmenlerin asistanlıklarını yaparak başlamıştır.(jaques feyder, rene clair)
Yaptığı en önemli iki film quei des brunes (sisler rıhtımı 1938) ve le jour se leve(son ümit 1939)adlı yapıtlardır.

Sisler rıhtımı film de bir asker kaçağının yaşlı bir adamın metresiyle ilişki kurması sisler içindeki bir kahvede sabahlamaları ışıkların yandığı caddelerde dolaşmaları ve asker kaçağının gangsterler tarafından öldürülmesi anlatılıyor.
Son ümit sevgilisi bir köpek terbiyecisi tarafından alınan bir adamın köpek terbiyecisini öldürmesi ve saklandığı otel odasında hayatını sorgulayıp polisle çatışması ve intihar etmesi anlatılıyor. Film toplumun psikolojik yapısının gerçekçi bir biçimde ortaya koymaktadır.
Savaşın sürdüğü yıllarda Carne de kaçış sinemasına yönelmiştir.

Kısa bir dönem süren şiirsel realistik sinema romantik duygusal ümitsiz sinema örneğidir.

Akımın Önemli Filmleri

1. La Petite Lise (1930) Jean Grémillon
2. La Chienne (1931) Jean Renoir
3. À nous la Liberté (1931) René Clair
4. Hal ve Gidiş Sıfır (Zero de Conduite) (1933) Jean Vigo



5. Yanık Kalpler (Le Grand Jeu) (1934) Jacques Feyder
6. La rue sans nom (1934) Pierre Chenal
7. L'Atalante (1934) Jean Vigo
8. Kahramanlar Panayırı (La Kermesse héroïque) (1935) Jacques Feyder
9. Crime et châtiment (1935) Pierre Chenal
10. Güzel Takım (La Belle Équipe) (1936) Julien Duvivier
11. Cezayir Batakhaneleri (Pépé le Moko) (1937) Julien Duvivier
12. Harp Esirleri La Grande Illusion (1937) Jean Renoir
13. Hayvanlaşan İnsan (La bête humaine) (1938) Jean Renoir
14. Sisler Rıhtımı veya Son Buse (Le Quai des brumes) (1938) Marcel Carné
15. Kuzey Oteli (Hôtel du nord) (1938) Marcel Carné
16. Entrée des Artistes (1938) Marc Allégret
17. Kocası ve Aşığı (La Règle du jeu) (1939) Jean Renoir. (Bazı kaynaklarda filmin Türkçe adı Oyunun Kuralı olarak da geçmektedir.
18. Son Ümit veya Gün Doğuyor (Le jour se lève) (1939) Marcel Carné
19. Remorques (1941) Jean Grémillon
20. Gece Ziyaretçileri (Les Visiteurs du soir) (1942) Marcel Carné
21. Gecenin Kapıları Les Portes de la nuit (1945) Marcel Carné
22. Cennetin Çocukları (Les Enfants du Paradis) (1945) Marcel Carné.....
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 20:16   #3
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Yeni Gerçekçilik ( İtalyan Neorealizm )

İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımının tohumları Cinema dergisinde bir araya gelmiş bir grup sinema eleştirmeni tarafından atılmıştı. Bu eleştirmenler arasında Michelangelo Antonioni, Luchino Visconti, Gianni Puccini, Cesare Zavattini, Giuseppe De Santis ve Pietro Ingrao da vardı. Bu yazarlar politik konularda yazamıyorlardı zira derginin yazı işleri müdürü Benito Mussolini'nin oğlu olan Vittorio Mussolini'den başkası değildi. Onlar da o yıllarda film endüstrisinin başını çeken Beyaz Telefon Filmleri'ni eleştirmeye koyuldular. Bu Yeni Gerçekçiler aslında Fransız Şiirsel Gerçekçiliği'nden etkilenmişlerdi. Hem Antonioni hem de Visconti Jean Renoir'la çalışma fırsatını bulmuşlardı. İtalyan Yeni Gerçekçik Akımı da kendisinden sonra gelen Fransız Yeni Dalga akımını etkilemiştir.

Yeni Gerçekçi yönetmenler kamerayı sokağa taşıyarak anti-stüdyo görüşünü oluşturdular. HOLLYWOOD ışıklandırmasını göz ardı ederek yerleşim yerinde doğal ışığı kullandılar. Melodramlar bir kenara bırakılarak savaştan sonra zarar görmüş ülkelerin sokaklarına yöneldiler.Kamera ile en iyi şekilde eldeki anın gerçeğini yakalamaya çalışırlarken aktör ve aktrisler de "DOĞAÇLAMA" yolunu seçtiler. "ÇERÇEVELEME VE KAMERA HAREKETİ" 1930lara doğru yerini esnek ve serbest kamera hareketlerine bıraktı.

Yerleşimdeki doğal sesleri kayıt etmek imkansız olduğundan diyalog, müzik ve sesler sonradan ekleniyordu. Öykü bırakılarak hayatın acı tecrübesine yakınlık kural haline geldi. Hikaye örgüsü olmaksızın bir olay olduğu gibi görüntüleniyordu. Fakirlik, işsizlik, savaş sonrası ekonomik kaos ve belirsizlik filmlerin başlıca öğeleriydi. Filmlerde son yoktu ve gelecek belirsizdi. İtalya'nın o günkü tarihsel koşulları nedeniyle insanların içine düştükleri trajedi ve boşluk filmlerde yaratılan boşluğun getirdiği acı ve belirsizliğe yansıtılmıştır.

Akımın özellikleri

Bu tür filmler sıradan insanların gündelik yaşamlarına sempatik bir bakış açısıyla eğilirken hemen kolaycı ahlaki yargılara varmıyorlardı. Soyut fikirlerden çok duygulara vurgu yapılıyordu. Hümanist bakış açısı ön plandaydı. Kameralar stüdyodan dışarıya, sokağa taşındı. Sokaklarda yapılan çekimlerde doğal gün ışığı daha çok kullanıldı. Çekimler sessiz olarak yapılıyor, sesler filme dublajla sonradan ekleniyordu. Bu da yönetmenlere daha fazla esneklik sağlıyordu. Belgesel filmleri andırır bir kadraj tercih edildi ve yine belgesellerde olduğu gibi kameraların zaman zaman elde de taşınarak kullanılması ve serbest kamera hareketleri yönetmenlerin özgürlüğünü arttırdı. Yönetmenler profesyonel olmayan oyuncularla doğaçlama oyunculuğu tercih ettiler. Zaten alışılmış şekilde klasik bir dramatik hikâye örgüsü de yoktu. Edebi diyalogların yerine doğaçlama konuşmalar vardı. Kurguda da aşırılığa kaçılmıyor mümkün olduğunca basit doğal bir kurgu tercih ediliyordu. Aynı zamanda bu filmler çok düşük bütçelerle çekiliyorlardı.

Akımın önemli filmleri

1. Roma, Açık Şehir (Roma, Città Aperta, Roberto Rossellini, (1945)
2. Sciuscià Vittorio De Sica, (1946)
3. Paisà Roberto Rossellini, (1946)
4. Germania Anno Zero Roberto Rossellini, (1948)
5. Bisiklet Hırsızları (Ladri di biciclette) Vittorio De Sica, (1948)



6. La terra trema Luchino Visconti, (1948)
7. Riso amaro (Bitter Rice) (Giuseppe De Santis, (1949)
8. Stromboli (Roberto Rossellini, (1950)
9. Miracolo a Milano (Miracle in Milan) Vittorio De Sica, (1951)
10. Umberto D. Vittorio De Sica, (1952)
11. Sonsuz Sokaklar (La Strada) Federico Fellini, (1954)

Akımın önde gelen isimleri

*Federico Fellini



Federico Fellini (20 Ocak 1920, Rimini - 31 Ekim 1993, Roma), İtalyan film yönetmeni.
İlkokul eğitimini, Rimini'de San Vicenzo rahibelerinden aldı. On yaşındayken evden kaçıp bir sirke girdi. 1938'de üniversiteye kaydını yaptırdı; fakat derslere devam etmek yerine mizah dergisi "420" ve resimli roman dergisi "Avventuroso" için çalışmaya başladı. 1939'da Roma'ya gitti ve karikatür sanatçısı olarak çalıştı. 1939-1940 yılları arasında radyo oyunları ve filmler için espriler yazdı. 1943'de oyuncu Giulietta Masina ile evlendi. Bir çok filmde birlikte çalıştılar. 1944'de Roberto Rossellini ile birlikte "Roma, Città Apperta (Roma Açık Şehir)" filminin senaryosu üzerine çalıştı. 1946-1952 yılları arasında senaryo yazarı ve yönetmen yardımcısı olarak Rosselini, Alberto Lattuada ve Pietro Germi ile çalıştı. 1950'de ilk filmini Lattuada ile birlikte yönetti. Başarılı sinema kariyeri boyunca dört kez En iyi Yabancı Film Oscar'ını aldı. 1993'de meslek yaşamında gösterdiği başarı için özel bir Oscar'la onurlandırıldı. Ekim 1993'de Roma'da kalp krizinden öldü.

*Roberto Rossellini



Roberto Rossellini (d. 8 Mayıs 1906, Roma - ö. 3 Haziran 1977), İtalyan senaryo yazarı ve yönetmen. Yeni Gerçekçilik akımının en önemli yönetmenlerinden.
Babası Roma'daki ilk sinemanın kurucusuydu. Bu sayede çocuk yaşta film izlemeye başlayan Rossellini babasının ölümünden sonra da sinema sektöründe çalışmaya devam etti.
1937'de ilk belgeseli olan Prélude à l'après-midi d'un faune'u çekti.

*Vittorio De Sica
*Luchino Visconti
*Pietro Germi
*Cesare Zavattini
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 20:27   #4
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Yeni Dalga ( la Nouvelle Vague )

Yeni Dalga (Fransızca: la Nouvelle Vague) 1950 sonları ve 1960'larda, kısmen İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından etkilenen bir grup Fransız film yapımcısı için eleştirmenler tarafından kullanılan bir terimdir. Yeni Dalga hiçbir zaman örgütlü bir hareket haline gelmemiştir, buna karşın Yeni Dalga akımını benimseyen film yapımcıları kendilerinden emin bir biçimde klasik film formunu reddetmeleri ve tabuları yıkma cesaretleriyle bilinirler. Bu akım yönetmenlerinin birçoğu dönemin çehresini değiştiren toplumsal ve siyasi değişimlere filmlerinde yer vermiş; kurgu, görsel biçim ve sinematografik anlatımlarındaki farklılıklarla muhafazakar paradigmadan kesin bir kopuş sergilemişlerdir. Yeni Dalga yönetmenleri film eleştirmenliğinden gelmektedir. Her film yeni bir roman gibi tüm uylaşımlardan bağımsız bir şekilde oluşturulur. Her film ayrı bir sanat manifestosu, ayrı bir sinema kuramı gibi oluşturulmuştur.

Fransız Yeni Dalga akımı 2. Dünya savaşı sonrası varolan Fransız film yapım kurumuna karşı tepki olarak doğmuştur. "İlk olarak kişilerin filmleri, aynı bir romancının kitap yazması veya bestecinin bir müzik parçasını yaratması gibi yorumlamaları gerektiğine inanmışlardır." İkinci olarak klasik HOLLYWOOD film yapımından farklı olarak yeni bir sinema dilinin bulunması gerektiğine inanmışlardır.

Savaş sonrası sarsıntıları aza indirgemek için hükümet destekli filmlerin yapımı CNC'nin (Contre National Cinematographie) 1946 Ekiminde kurulması, yabancı ortak yapımlı filmlerin yapımı (Savaş bitti, Çılgın Pierrot, Ve Tanrı Kadını yarattı.) Fransız sinemasını yeniden canlandırdı. Bu gelişmelerin etkisi ile 1960ların başlarında Fransız Yeni Dalga film endüstrisinin kalbi ve ruhu haline geldi. Bu akımın yönetmenleri esinlenmelerini olağanüstü bir Paris kurumu olan SİNEMATEK FRANSA Ôda buldukları sinema tarihinden aldılar.

Yeni Dalga yönetmenleri HOLLYWOOD'un yüzeyselliğinden kaçmışlardır. Roberto Rossellini'yi örnek alarak Paris'in sokaklarına çıkmışlardır. Sokaklarda doğal ışıklar kullanmışlardır. "Yeni dalga yönetmenleri sonsuz kurgulama olanakları, kamera çalışması, ses ve mizansenle oynamayı sevmişlerdir. Aynı zamanda sevilen filmlerden alıntılar yapılmıştır. Yeni Dalga klasik HOLLYWOOD öykülemesinden farklı bir stilde hikayeler yaratır. Öyküleyici sahneler birbirini anlamlı bir biçimde izlemez. Seyirci hiçbir zaman ne olacağını bilemez. Komik bir sahne bir cinayetle tamamlanabilir. Kurgulama can alıcıdır. Yeni Dalga filmleri çok az net kapanışa ererler, sadece biterler. Tipik yeni dalga öykülemesinde kişi ile toplum arasında çok az ilişki olduğu gibi karakterler hiçbir aile ya da politika bağı olmayan öğrencilerdir."(Biryıldız, 90-91)

Akımın Önemli Yönetmenleri

*Claude Chabrol
*Jean-Luc Godard
*Jacques Rivette
*Éric Rohmer

*François Truffaut



François Roland Truffaut söylenişi (d. 6 Şubat 1932 Paris - ö. 21 Ekim 1984 Neuilly-sur-Seine) Fransız yönetmen, senarist, oyuncu ve Fransız Yeni Dalga akımının kurucularından.
Evlilik dışı bir ilişkinin çocuğu olarak 1932 yılında dünyaya geldi. Anneannesi, üvey babası ve annesi üçgeninde yetişti. Yahudi bir diş hekimi olan gerçek babasıyla asla tanışmadı. Kitaplara gömülü zor bir çocukluk ve ergenlik dönemi geçirmesi, onu derinden etkiledi. François Truffaut, 26 yaşında çektiği 400 Darbe adlı filmin de geniş ölçüde o günleri anlatan otobiyografik bir çalışma olduğunu söyler.

*Jean-Pierre Melville
*Alain Resnais
*Agnès Varda
*Jacques Demy

Akımın Önemli Oyuncuları

*Jean-Paul Belmondo



*Jean-Claude Brialy
*Anna Karina
*Bernadette Lafont
*Jean-Pierre Léaud
*Jeanne Moreau

Önemli Filmler

1. "Le Beau Serge", Claude Chabrol, 1958
2. "Hiroshima, mon amour" , Alain Resnais, 1959
3. "Les Quatre cents coups", François Truffaut, 1959
4. "À bout de souffle", Jean-Luc Godard, 1960
5. "Paris nous appartient", Jacques Rivette, 1960
6. "Bande à part", J.-L. Godard, 1964
7. "Pierrot le fou", J.-L. Godard, 1965
8. "La femme infidèle", Claude Chabrol, 1969
9. "Ma nuit chez Maud", Éric Rohmer, 1969
10."La Maman et la putain", Jean Eustache, 1973

__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 22:32   #5
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Görsel, İşitsel ve Güzel Sanatlar katagorimizdeki sinema bölümüne güzel bir konu kazandırdığın için, teşekkürler Psişik Tırtıl
__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 22:40   #6
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Canan Mesajı göster
Görsel, İşitsel ve Güzel Sanatlar katagorimizdeki sinema bölümüne güzel bir konu kazandırdığın için, teşekkürler Psişik Tırtıl
Ben tesekkur ederim.. Butun buldugum akimlari gerekirse ingilizceden cevirisini yaparak ekleyecegim ileriki zamanlarda.. Konu bayagi uzun surecek.. Firsat buldukca eklemeleri yapacagim
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 22:45   #7
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Psişik Tırtıl Mesajı göster
Ben tesekkur ederim.. Butun buldugum akimlari gerekirse ingilizceden cevirisini yaparak ekleyecegim ileriki zamanlarda.. Konu bayagi uzun surecek.. Firsat buldukca eklemeleri yapacagim

Ne güzel olur.
Ben de, fırsat buldukça okur ve bilgilenirim
__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 23:27   #8
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

ÖZGÜR SİNEMA (FREE CINEMA)

"Özgür Sinema" İngiliz Sinema Enstitüsü'nün Deney Komitesi'nce desteklenen, genç yönetmenler tarafından başlatılan bir hareket olarak 1955 yılında ortaya çıkmıştır. Genç sinemacıların maddi engellerle karşılaşmaksızın serbestçe film çevirmelerini sağlamak amacını güden bu hareket, tanınmış İngiliz eleştirmeni Lindsay Anderson'ın önderliğinde yola çıkmıştır. Burada maddi engellerle kastedilen çok büyük bütçelerle çevrilmiş filmlerin İngiliz sinemasına gölge düşürmüş olmasıdır. J. Arthur Rank'ın Hollywood'la rekabete girişmeye kalkışması, geniş bütçeli filmlere el atması yanlış bir adım olmuştur. Rank, büyük Amerikan yapımevlerine bağlanmak zorunda kalmış; en iyi yönetmenlerden başlıcaları Amerikan ortaklıkları tarafından tutulmuş; televizyon, İngiliz sinemasındaki bunalımı arttırmıştır. Bağımsız yapımcılar, finanse edecek öz kaynakları olmadığından yatırım kaynaklarını kendi dışlarından sağlamaya çalışmakta bazen de başarılı olamamışlardır. Bu dış kaynaklardan birisi Amerikan şirketlerinin İngiltere'deki dağıtım şubeleridir. İngiltere'deki mali kuruluşlar, genellikle film yapımcılarına karışmamayı yeğlemişlerdir. Milyonlarca dolarlık büyük bütçeli filmler kapalı gişe oynarken bağımsızların ürettiği filmler, seyirciyi televizyon karşısından çekememiştir. Dolayısıyla televizyonun olumsuz etkisiyle kapanan sinema salonlarının büyük çoğunluğu, bağımsız yapımcıların filmlerini gösterenler olmuştur. Bunun sonucu da "Özgür Sinema"nın bir ara getirdiği canlılığa rağmen İngiliz sinemasının sanat açısından can çekişir duruma gelmesidir.

1955-1960 yılları arasında varlık gösteren İngiliz "Özgür Sinema"sı filmlerinin bazılarının vurguları, John Grierson tarafından 1929'da çevrilmiş Drifters (Balıkçı Tekneleri) gibi belge filmleri anımsatmaktadır. Özgür Sinema 1959'da "Tutum, stil demektir; stilse tutum" manifestosunu savunan bir akımdır. Bu akım, şiirsel gerçekliği ile sanatsal sinemanın gelişimine katkıda bulunmuş olsa da uzun süreli sponsor bulamadığından bir grup arkadaşın film yapımcılığından öteye gidememiştir.

İngiliz Özgür Sineması 1956'da Lindsay Anderson, Karel Reisz, Tony Richardson tarafından yönlendirilen, Anderson ve Reisz'ın editörü oldukları Sequence (1946-1952) dergisinde düşüncelerini yayımladıkları İngiliz belge hareketidir. Politik atmosfere de yansıyan bu akım, Yeni Sol'unbaşlamasıyla ticari İngiliz sinemasını da etkilemiştir. Basılı bir açıklamada bu akımın amacı şöyle açıklanmıştır: "Biz bu davranışımızla özgürlüğe inandığımızı göstermeye çalışıyoruz."

İNGİLİZ ÖZGÜR SİNEMASININ YÖNETMENLERİ VE FİLMLERİ

1- LINDSAY ANDERSON




1950'lerin Özgür Sinema hareketinde önemli rol oynayan bir yönetmen, kuramcı, eleştirmen, yazar ve belgeselcidir. Genellikle sürrealist film tekniklerini kullanarak İngiliz sinemasındaki sıradanlığı küçümsemiş, geleneksel mizahın sınırlarını aşarak izleyiciyi şaşırtan keskin hicivli ve sosyal içerikli filmler yapmıştır. Brecht'in şu sözünden yola çıkarak gerçeğin dünyanın aynası olmadığını vurgulamıştır: "Gerçeklik, gerçek olan şeylerin değil, onların gerçekte ne olduklarının gösterilmesi işidir." Buna rağmen Bağımsız Sinema'nın ilk belge filmlerinde Brecht'in etkisi çok belirgin değildir. Örneğin, geriye dönüşler ve doğal oyunculuk içeren This Sporting Life (Sporcunun Hayatı), sanatsal kaygıya rağmen öykücü bir gelişimin klasik modeline boyun eğmektedir.

Anderson'ın sinemasal dili, dünya görüşünü ortaya koymaktadır. Anderson, çalışan sınıfın hayatının sergilenmesi gereğini belirtmiş; bu anlayışı ile İngiliz film yapımcılığına canlılık getirmiştir. Anderson ile yapılan bir röportajda O'na şu soru yöneltilmiştir: "Tony Richardson ve Karel Reisz ile birlikte ilkeler manifestosuna dayanan Bağımsız Sinema akımını çok da nif duygularla oluşturmadınız, öyle değil mi?" Anderson'ın verdiği yanıt ise şaşırtıcıdır: "Filmlerimizi gösterime sunmak için bir akıma ihtiyacımız vardı ve Bağımsız Sinema manifestosu bu nedenle ortaya çıktı. Bu, tamaen yanlıştır diyemeyiz fakat aynı duyguları paylaşan, aynı filmleri yapmak isteyen bir grup insanın bir araya gelerek, sadece manifestoya dayanarak film yapmış olduğu izlenimi oluştu fakat bu doğru değildir. Manifesto, elbetteki bizim bir yansımamızdır; fakat ne benim ne de bizim içimizden bir başkasının bu manifestodan etkilenerek filmlerimizi yaptığımızı sanmıyorum."

Lindsay Anderson'ın 1956'da çevirdiği O Dreamland (Ey Hayaller Ülkesi) O'nun ilk belge filmidir. Film, Margate'taki bir lunapark çevresinde çağdaş dünyanın huzursuzluğunu ortaya koyabilme başarısını gösterir. Kitlelerin alışkanlıklarına saldırmaktadır.

1957'de çektiği Everyday Except Christmas (Noel'den Başka Her Gün) ise "Covent Garden" marketinde geçen hayatı yansıtır. İnsancıl ve arkadaşça yaşayan meşgul ve çalışkan insanların yaşamlarından duygusal bir kesit sunar. Birbirlerine tek bir kötü söz dahi sarfedemeyen güleryüzlü insanları pozitif bir bakış açısıyla portrelemektedir.

Bunlardan başka Anderson'ın 1963'te çektiği This Sporting Life (Sporcunun Hayatı) adlı bir filmi daha vardır.

2-KAREL REISZ



Oxford Üniversitesi Film Bölümü tarafından çıkartılan dergi için yazarlık ve Sequence dergisinde de filmlerin estetik ve ahlaksal yönlerini içeren araştırmalarıyla film eleştirmenliği yapmıştır. Karel Reisz'ın 1960'ta çektiği Saturday Night and Sunday Morning (Sevişme Günleri) adlı filmi O'nun ilk uzun filmidir. Bu filmin yapımı Tony Richardson'a aittir (Woodfall Films / British Lion). Filmin özgün senaryosu, Alan Sillitoe'nin romanının uyarlamasıdır. Nottingham işçilerinin yaşam biçiminin maddi koşullarını yansıtan bu filmde bir adamın davranışı, duyguları, düşünceleri, özlemleri ve yanılgıları toplumun genel durumu ile verilmektedir. Filmin kahramanı Arthur Seaton, sırasıyla sempatik ve güçsüz, çelişkilerle doludur. Ne tam olarak iyi, ne de tam olarak kötüdür. Diğer insanlara benzeyen bu insanın neden kabul edemediğini bile bilmediği bir evrendeki başkaldırısı son derece beceriksiz ve kör bir biçimde dile getirilmektedir. Filmin amacı kişileri tanımlamak için gerçeği göstermektir: Sisli, çirkin, kömür karası Nottingham şehri; sersemleşmenin, düşünce yokluğunun, ustabaşı korkusunun, ilkel antikomünizmin işçileri gerçek köle robotlara dönüştürdüğü fabrika; uyuşturucu televizyonla standartlaştırılmış küçük konfor; cumartesi akşamının içki alemi, pazar sabahının balık partisi, cinsel ilişkiler ve panayırdan ibaret eğlenceler. Ancak bu göz boyayıcı koşuşturma, ertesi günün acı manzarasıyla daima bozulmaktadır.

Karel Reisz'ın Özgür Sinema'ya kazandırdığı bir diğer film ise 52 dakikalık bir belgesel niteliği taşıyan ve sponsorluğunu Ford Motor Company'nin yaptığı We're the Lambeth Boys (Lambeth Çocukları-1957)Õdur.

3-TONY RICHARDSON



İngiliz Özgür Sineması adına Karel Reisz ile birlikte Momma Don't Allow (Annem İzin Vermiyor-1956) adlı filmi yazmış ve yönetmiştir. Bu film, dans salonları çerçevesinde İngiliz gençliğinin durumunu ele alır. Tony Richardson, ayrıca The Entertainer (Sahte Tebessüm-1960) ve Look Back in Anger (Öfke-1958) adlı filmleri çekmiştir. Look Back in Anger, John Osborne'un oyunundan uyarlamadır. Bu oyun ve filmi ile Tony Richardson ve John Osborne "Angry Young Men" hareketini başlatmışlardır.

Bu film, (örneğin; pazara bir Hintli satıcının gelip yerleşmesi sırasında cesur insanların gösterdiği gizli ırkçılıklarının gerçek bir görünümüyle) küçük bir taşra kentinin kasvetli muhitinin ödünsüz ve nesnel bir portresidir.

4-JACK CLAYTON

Jack Clayton'ın İngiliz Sinema Tarihi açısından büyük bir olay olan filmi Room at the Top (Tepedeki Oda-1959) parayı gerçek aşka tercih eden bir adamın öyküsünü anlatmaktadır. Bu filmin gerçekçiliğe uymayan yanı, çevirim senaryosunun tekniği ve diyaloğundaki parlaklıktır.

5-ALLAN TANNER

Allan Tanner'ın filmi: Nice Time (İyi Günler-1957).

6-LORENZA MAZZETZI

Lorenza Mazzetzi, Together (Birlikte-1956) adlı filminde iki sağır ve dilsiz gencin dayanışmasını dokunaklı bir dille anlatır.
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 23:33   #9
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Dogma Akımı (Dogma 95)

Sinema ilk yıllarda renksiz ve sessiz olarak karşımıza çıktı. Kısa zamanda seyirciye kendini sevdirdi. Daha sonra renk ve ses unsuru da eklenince seyircisi arttı. İlk yıllarda Avrupa ve Avrupalı yönetmenleri barındıran Amerika etkisinde kaldı. Avrupa'dan yeni dünyaya gelen yönetmenler sinemanın yeni akımlarını da oluşturdular. Daha sonraki yıllarda sinemanın klasik filmleri ortaya çıktı. Bu filmler sinemanın tanımına uyuyordu.

Daha sonra teknolojinin ilerlemesi ve bilgisayarın sinemaya girmesiyle yapay efektler oluşturulmaya başlandı. Bilgisayar kullanımı bazı çekilmesi zor planları veya hatalı çekilen planları düzenlemek için kullanılıyordu. Fakat daha sonraları yönetmenin hayal dünyasına göre sinemanın şekillenmesine neden oldu. Masum bir cromakey bile çok değişik amaçlarla kullanılmaya başlandı.

İşte bu noktada bazı yönetmenler artık sinemanın gerçekten uzaklaştığına, seyirciyi de gerçekten uzaklaştırdığına dikkat çekmek için Dogma Akımını başlattı. Sinemanın efektler, müzikler, dekorlar, yapma ışıklar ve gerekli gereksiz kamera hareketlerinden yapaylaştırıldığını, sentetik ve duygusuz hale getirildiğini ileri sürerek müziksiz, efektsiz, elde sallanan titrek kameralarla çekim yapılan filmler çıktı dogma akımından. Bir fikir barındırıyordu ve ifadeyi farklı ve daha sahici olma iddiasındaki bir perspektiften vermeye çalışıyordu.

Dogma Akımını oluşturan ve destekleyen yönetmenler de Avrupa'dan çıktı. Daha sonra bu akım kabul gören yönetmenler tarafından uygulandı.

Dogma Manifestosu

13 Mart 1995'te Thomas Vinterberg, Kristian Levring, Soren Kragh Jacobsen ile birlikte Lars Von Trier Dogma 95 Manifestosuna imza atarak Manifestoyu oluşturdu.

Sadelik Yemini

1. Çekimler stüdyo dışında yapılmalı (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında uygun bir mekan seçilmeli).

2. Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemeli ya da tersi (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalı).

3. Kamera, el kamerası olmalı. El kamerasıyla elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli, kamera filmin olduğu yerde olmalı).

4. Film, renkli olmalı. Özel ışıklandırma kullanılamaz (Çekilecek sahnede filmin pozlandırması için çok az ışık varsa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kullanılmalı).

5. Optik numaralar ve filtreler yasaktır.

6. Film, gelişigüzel aksiyon içermemeli (Öldürme, silahlar, vb. bulunmamalı).

7. Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır (Film, şimdi ve burada geçmelidir).

8. Tür filmleri kabul edilemez.

9. Film formatı 35 mm olmalı.

10. Yönetmen, jenerikte belirtilmemeli.

Dogma Akımı Filmleri

1. Festen - Thomas Vinterberg (Danimarka)
2. Idioterne - Lars von Trier (Danimarka)
3. Mifunes Sidste Sang - Søren Kragh-Jacobsen (Danimarka)
4. The King Is Alive - Kristian Levring (Danimarka)
5. Lovers - Jean-Marc Barr (Fransa)
6. Julien Donkey-Boy - Harmony Korine (Amerika)
7. Interview - Daniel H. Byun (Kore)
8. Fuckland - Jose Luis Marques (Arjantin)
9. Babylon - Vladan Zdravkovic (İsveç)
10. Chetzemoka's Curse - Rick Schmidt, Maya Berthoud, Morgan Schmidt-Feng, Dave Nold, Lawrence E. Pado, Marlon Schmidt and Chris Tow. (Amerika)
11. Diapason - Antonio Domenici (İtalya)
12. Italiensk For Begyndere (Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca) - Lone Scherfig (Danimarka)
13. Amerikana - James Merendino (Amerika)
14. Joy Ride - Martin Rengel (İsviçre)
15. Camera - Rich Martini (Amerika)
16. Bad Actors - Shaun Monson (Amerika)
17. Reunion - Leif Tilden (Amerika)
18. Et Rigtigt Menneske - Åke Sandgren (Danimarka)
19. Når Nettene Blir Lange - Mona J. Hoel (Norveç)
20. Strass - Vincent Lannoo (Belçika)
21. En Kærlighedshistorie - Ole Christian Madsen (Danimarka)
22. Era Outra Vez - Juan Pinzás (İspanya)
23. Resin - Vladimir Gyorski (Amerika)
24. Security - Andrew Gillis (Amerika)
25. Converging With Angels - Michael Sorenson (Danimarka)
26. The Sparkle Room - Alex McAulay (Amerika)
27. Come Now - (Amerika)
28. Elsker Dig For Evigt - Susanne Bier (Danimarka)
29. The Bread Basket - Matthew Biancniello (Amerika)
30. Dias de Boda - Juan Pinzas (İspanya)
31. El Desenlace - Juan Pinzas (İspanya)
32. Se til venstre, der er en Svensker - Natasha Arthy (Danimarka)
33. Residencia - Artemio Espinosa Mc. (Şili)
34. Forbrydelser - Annette K. Olesen (Danimarka)
35. Cosi x Caso - Cristiano Ceriello (İtalya)
36. Amateur Dramatics - Anja Laumann (İngiltere / Danimarka)
37. Gypo - Jan Dunn (İngiltere)
38. Mere Players - Vaun Monroe (Amerika)
39. El Ultimo Lector - Sergio Marroquin (Meksika)
40. Lazy Sunday Afternoons - Joe Martin (İngiltere)
41. Lonely Child - Pascal Robitaille (Kanada)
42. DarshaN - Travis Pearson (Amerika)
43. 11:09 - Adam Wolf (Amerika)
44. Vince Conway - Matthew Pattison (İngiltere)
45. Regret Regrets (ABD)
46. Perspective (İngiltere)
47. Godinne van die Grondpad (Kuzay Afrika)
48. Giles sucks (Lüksemburg)
49. Michelle, Gilles, Kim (Lüksemburg)
50. autobahne (Türkiye)
51. A Cool Day in August (ABD)
52. Shaolin Warrior (film) (ABD)
53. Chip Off the Ol` Blockbuster (ABD)
54. Et rigtigt menneske (Danimarka)
55. Picnic and a stroll (ABD)
56. To be announced (Avustralya)
57. Bugbusters (Almanya)
58. Carpe Diem (film) (Avusturalya)
59. Colori (İtalya)
60. D. (film) (İtalya)
61. Evoque - Reality Show (İtalya)
62. A Promise (film) (ABD)
63. Abortion (film) (ABD)
64. Water Wine (Kanada)
65. The Smokestack Wager (Kanada)
66. Work all day (Kanada)
67. Premier (film) (Macaristan)
68. DOGumentario ITALIA (İtalya)
69. Tenderete (İspanya)
70. Funerale di Famiglia (İtalya)
71. Beauty and The Hitman (Danimarka)
72. Heaven and... (Danimarka)
73. Does it hurt? (Makedonya)
74. Frankie (film) (İngliltere)
75. The pompoulous adventures of fratases cubilotes (İspanya)
76. Los perritos (Meksika)
77. R.U.M.B.A (Kolombiya)
78. One of These Mornings (İskoçya)
79. l`interprétention (Fransa)
80. A Woman Under the Influence (film) (ABD)
81. Untitled Dogme (ABD)
82. Nobody Wants Your Film (ABD)
83. Türev (film) (Türkiye, 2005)
84. 10?, (ABD, 2006)
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.03.2018, 23:37   #10
Çevrimdışı
Psişik Tırtıl
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sinema Akımları

Sovyet Devrim Sineması ve Kinoglaz Manifestosu


Sovyet Devrimi'nin hemen sonrasında Sovyetler Birliği'nde genç sanatçılar sosyalist bir sanat ortaya koymaya çalıştılar. Diğer sanat dallarında da olduğu gibi sinemada da fütürizm ve konstrüktivizm hakim sanat akımıydı. David W. Griffith'in montaj tekniği bu sanatçılar arasında önemli bir etki yaratmıştı.

Genç sanatçılar öncelikle biçimsel ilerlemenin politik imaları üzerinde duruyorlardı. Hollywood filmlerinin özel biçiminin ideolojik bir mesaj taşıdığını saptıyorlar ve "görünmeyen kesme" gibi kurgu teknikleri ve Amerikan rüyasını işleyen gerilim dramaturjisiyle seyircileri kışkırtmak yerine yönlendirdiğini söylüyorlardı. Oysa sosyalist estetiğe göre izleyicilerin birlikte düşünmeleri teşvik edilmeli ve toplumsal ilişkiler yansıtılmalıydı.

Griffith'in dramaturjik gerilimi arttırmak için kullandığı kurgu teknikleri Rus avantgardelarını çok etkiledi. Moskova Film Yüksek Okulu'nda okulun yöneticisi Lev Kuleshov'un çevresinde toplanan genç filmciler teorik ve deneysel yollar bulmaya çalıştılar. Bu çevrenin temel tezi, filmde kurgunun resimden hiyerarşik olarak üstte bulunduğu ve anlamın montajla aktarıldığı yolundaydı.

Bu çevrenin en önemli isimleri belgesel yapımcısı Dziga Vertov, Sergey Eisenstein ve Vsevolod Pudovkin'di. Eisenstein filmlerinde duygusal olarak yoğun resimlerin hızlı bir peşpeşeliğini, şok edici bir şekilde birbirleriyle bir araya getirilmelerini ve böylece izleyicinin yeni bilgilere ulaşmasını sağlamak gerektiğini düşünüyordu. Ünlü filmleri Grev ve Potemkin Zırhlısında bu montaj anlayışını başarıyla pratiğe geçirdi. Özellikle Potemkin Zırhlısında geliştirdiği ritmik montaj tekniğiyle güçlü metaforlar kullandı.

Vsevolog Pudovkin de filmlerinde benzer montaj teknikleri kullanıyordu. Bununla birlikte Pudovkin Eisenstein'dan daha fazla Hollywood'un anlatısal sinemasına yakın duruyordu. Potemkin Zırhlısı'nda kitleleri başrolde kullanan Eisenstein'ın aksine Pudovkin ülkenin önde gelen yıldızlarını kullanıyordu. İzleyiciyi düşünsel olarak kışkırtmak yerine, duygusal olarak etkilemeye çalışıyordu.

Sovyet avantgarde sineması, özellikle Stalin döneminde formalizm ve sosyalist gerçekçilik tartışmaları sonucu büyük oranda etkisini kaybetti.

Önemli Yönetmenleri

*Dziga Vertov
*Sergey Eisenstein
*Vsevolod Pudovkin


Kinoglaz Manifestosu

Üçlü Konsül: Dziga Vertov, Mikhail Kaufmann ve Elizaveta Svilosa'dan oluşan ve sine-göz kuramını geliştiren grup. Kuramcısı Dziga Vertov'dur. Vertov 1917 ekim devriminden sonra sinemayla ilgilenmeye başlamış. Vertov sinema kuramını o dönemki bolşevik iktidarının kendini halka anlatma ihtiyacı üzerinden şekillendirmiştir. Vertov'un çoğu filmi bolşeviklerin sosyalizmi ve çarlığı anlatmak amacıyla ülkenin dört bir yanını dolaşan Ajit-tren adı verilen bir trenle gösterilmiştir.

Vertov filmlerdeki kurmacanın bir afyon olduğunu savunur. Bu kurmacalar, seyirciyi sarhoş eder, böylece daha sonra bilinçsiz seyirciye çarpıtılmış gerçekleri kabul ettirmek kolaylaşmaktadır. Bu nedenle sinemada gerçek olayların yer alması gerektiğini savunur.

Vertov sinemada birbiriyle bağlantısız görüntülerin montaj tekniğiyle bir araya getirir. Oluşan bütünün ifade ettiği şey artık bambaşka bir şeydir. Montajın, yönetmenin yaratıcılığını ve film üzerindeki etkisini gösterdiğini savunur. Kuramın üç ana unsuru şöyledir:

Vertov kamera sadece görüntüleri kopyalayan değil gözün güçsüzlüğünün aşılması için bir araç olarak tanımlar.Vertov bunu şöyle anlatır "...biz, olguları araştırmak ve organize etmek için; böyle ortaya olayların kasten gerçekleştirildiği bir sistem, bir sanal düzensizlikler sistemi hazırlıyoruz. Şimdiye kadar kameraya karşı çıktık ve onu gözümüzün çalışmasını kopyalamaya zorladık. Ve kopyalama ne kadar iyi olursa filmin de o kadar iyi olduğu düşünülüyordu."

Şöyle devam etti:...Bugünden başlayarak kamerayı özgürleştiriyoruz ve onu ters yönde çalışmaya itiyoruz -kopyalamaktan çok uzak bir yere. İnsan gözünün zayıflığı açıktır. Sine-göz'ü, hareketin kaosunda sine-göz'ün kendi hareketinin sonuçlarını keşfetmeyi, savunuyoruz; sine göz'ü, güççe ve kendini savunma potansiyelince gelişen kendi zaman ve uzay boyutlariyla savunuyoruz.
Hareketlerin bütenliğini bozmadan parçalayan bu ve seyirciye bu parçalar arcılığıyla olayları anlatmayı seyirciye kafa karışıklığı yaratmadan anlatmayı tercih eder. Vertov Şöyle anlatır "...Bir ardışık hareketler sistemi, izleyicinin gözünün, görülmesi gereken ardışık ayrıntılara etkili aktarımı yoluyla dansçıların ya da boksörlerin hareketlerinin sırasına göre birbiri ardına film edilmesini gerektirir. Kamera, film izleyicisinin gözlerini kollardan bacaklara, bacaklardan gözlere, vs. en avantajlı sırayla "taşır" ve ayrıntıları düzenli bri montaj çalışmasında organize eder."

Vertov'un Sine-gözü; farklı hareketleri bir araya getirir onlardaki ayrıntıları her şekilde verir onların hareketlerinden daha yavaş veya daha hızlı değildir. bütün hareketlerin hepsi onun için evrende bir anlam ifade etmektedir. Vertov bunu şöyle açıklar: "...Şimdi ben, bir kamera, en karmaşık kombinasyonlardan oluşan hareketlerden başlayarak, bileşkelerinde çırpınıyor, hareketin kaosu içerisinde manevra yapıyor, hareketi kaydediyorum. Zamanın ve uzamın limitlerinden bağımsız olarak evrende verilen herhangi iki noktayı bir araya getiriyorum, onları nerede çekmiş olduğumun hiç önemi yok. Benim yolum dünyanın daha taze bir algılanmasının yaratımına doğrudur. Sizce bilinmeyen bir dünyanın şifresini yeni bir yoldan çözüyorum."

Kinoglaz Eğitim Programı Manifestosu

1
Drama halkın afyonudur.

2
Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri. Yaşasın sıradan, günlük işlerin başındaki ölümlü insanlar !

3
Kahrolsun burjuva senaryoları !

4
Drama kapitalistlerin elinde ölümcül bir silahtır. Biz bu silahla devrimci günlük yaşamımızı sergileyerek silahı düşmanımızın elinden alacağız!

5
Modern drama da eski dünyanın bir artığı, devrimci gerçeğimizi eski şekillere sokma çabasıdır.

6
Kahrolsun günlük yaşamımızın tiyatroda sahnelenmesi. Bizi olduğumuz yerde yakalayıp çekin!

7
Senaryo üzerinde uydurulmuş bir masaldır. Biz kendi yaşamımızı yaşarken üzerimize biçilen görüntülere boyun eğmeyeceğiz!

8
Herkes kendi işini yapsın, başkasının işini engellemesin! Sinemacının işi bizi, işimizi engellemeyecek bir şekilde çekmektir.

9
Yaşasın proletaryanın devrimci sine-gözü!


Önemli Filmleri

*Seeds of Freedom (1943)
*Time In the Sun (1940)
*Fergana Canal, The (1939)
*Aleksandr Nevsky (1938)
*Bezhin lug (1937)
*Death Day (1934)
*Eisenstein in Mexico (1933)
*Thunder Over Mexico (1933)
*Che viva Mexico! (1932)
*Romance sentimentale (1930)
*Enthusiasm- Symphony of the Don Basin ( 1930 )
*Three Songs of Lenin ( 1934 )
*Lullaby ( 1937 )
*Chess Fever (1925)
*Mechanics of the Brain (1926)
*Mother (1926)
*The End of St. Petersburg (1927)
*Storm Over Asia (1928)
*A Simple Case (1932)
*The Deserter (1933)
*Mother and Sons (1938) - ayrıca Victory olarak bilinir.
*Minin and Pozharsky (1938)
*Film in XX years (1940)
__________________
ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Psişik Tırtıl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
akımları, sinema


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:01.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.