27.02.2016, 12:38
|
#1
|
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Yanlış Hesap Bağdat'tan Döndü | Emin Çölaşan
Sevgili okuyucularım, iki gazeteci arkadaşımız Can Dündar ve Erdem Gül Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edildi.
Eğer bu karar tersine olsaydı, her ikisi de ömürlerinin geri kalan bölümünü büyük olasılıkla hapishanede geçirecekti.
Bir haber yazıyorsunuz…
Ve hakkınızda soruşturma başlatılıyor. Yaka paça gözaltına alınıyor, hemen ardından tutuklanıp içeri tıkılıyorsunuz.
Bilmem kaç yıl ve üstüne müebbet hapis isteniyor.
Dahası, MİT’in TIR’ları haberi nedeniyle casuslukla, teröristlikle suçlanıyorsunuz.
Bunlar iki gazeteci. Bir haber nedeniyle böylesine ağır suçlamalar dünyanın neresinde olabilir?
* * *
Üstelik kişisel şikayetçiler arasında bir de tanıdık isim var:
Recep Tayyip Erdoğan!
Televizyona çıkıp aynen şöyle dediğini anımsayacaksınız:
“Bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecek. Öyle bırakmam onu.”
Bir cumhurbaşkanı yargıya havale edilmiş bir dava konusunda nasıl olur da bu sözleri söyleyebilir, nasıl olur da “Öyle bırakmam onu” diyebilir?
* * *
Türkiye özellikle son yıllarda basın ve ifade özgürlüğünün resmen sıfırlandığı bir ülkeye dönüştürüldü.
Yandaş-yalaka takımından olmayan her gazeteci, hakkında davalar açılmasın diye, yazdığı her haberi ve yazıyı artık kendisi sansür ediyor.
Bugüne kadar binlerce kişiye cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı.
Hiç ilgisiz, ima yoluyla bile hakaret içermeyen yazılar dava konusu yapılıyor…
Amaç iktidar karşıtı bütün kesimleri, ama özellikle de gazetecileri korkutmak, sindirmek, konuşamaz ve yazamaz duruma getirmek.
Can Dündar ve Erdem Gül’ün başına gelenler bunun tipik örneğidir.
Onların kişiliğinde mesaj bütün gazetecilere verilmiştir:
“Cici çocuk olmayanı mahveder, süründürürüz.”
* * *
Not: Yazının devamını okumak için tıklayınız
----Sözcü----
|
|
|